23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 30 HAZİRAN 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Bir Kâğıt Parçası mı? “Bir kâğıt parçası!..” Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’a gö- re, on beş gündür gazetelerde, radyolarda, TV’lerde didik didik edilen, sonunda da Silahlı Kuvvetlerimizi zor durumda bırakmaya yönelik garip bir fırtına yaratıldı. “Taraf” adlı, neyin, kimin tarafı olduğu açıkça belli bir gazete, nerden, nasıl ele geçirdiği bilinmeyen bir belgeyi ortaya attı. O gazetenin yorumcuları hemen kalemlerini sıvayıp o uyduruk kâğıt parçasını savunan yazılar döktürdüler. F tipi basının cengâverleri de ge- ride kalmadı. Varsa yoksa Türk Silahlı Kuvvetleri, Ata- türk devrimleri, çağdaş uygarlık, gerçek demokrasi karşıtı ne biliyorlarsa beyaz kâğıtlara döktürdüler! Sonuç, Sayın Başbuğ’un dediği gibi, o belge denen şeyin bir kâğıt parçası olduğu ortaya çıktı. Araştırma- lar, incelemeler, bilimsel yollardan, her şey denendi, ‘AKP’yi ve Fethullah’ı Bitirme Planı’ denen uyduruk bel- genin gerçekte bir kâğıt parçası olduğu kanıtlandı. Şim- di iş kime düşer? Sivil savcılara, adalete değil mi? Bu belgeyi ortaya çıkarıp, belki de yaratıp, ortalığı karıştı- ranlardan hesap sormak gerekmez mi? Genelkurmay Başkanı’nın gazetecilerle konuşma- sını dinledik. Kesin konuştu. “Bu bir kâğıt parçasıdır” sözünü birkaç kez yineledi. Ama Sayın Başbakan ve adamları, savcıları, yargıçları, yazarları ne diyecekler diye bekleyelim diyeceğim ama, ona da gerek yok, da- ha basın toplantısı biter bitmez başladılar! Bu belge için askeri savcıların vereceği karar yetmez, şimdi Er- genekon savcıları da işe karışmalı! Yandaş basın, yan- daş bilim adamı, hukuk adamı geçinenlerden de ye- ni bir sav ortaya atıldı. Bir ülkede askeri yargıtay ola- mazmış, yalnızca sivil yargıtay olurmuş! Anayasa değişikliğinde bu konu öne alınacakmış. Bunu söy- leyen de eski bir Yargıtay Başkanı!.. Başbuğ bir bir saydı hangi Avrupa ülkelerinde as- keri yargıtayların olduğunu!.. Ama kafalarını ille de Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmaya, giderek ortadan da kal- dırıp yerine polis gücünü yerleştirmeye hevesliler, ger- çekleri görmezden geliyorlar. Bu konu burda bitmeli. Ama bitirmezler, bitirme- yecekler, Ergenekon hapishanelerinde daha kimlerin hastalanıp ölmesi beklenecek. Yaşı altmışları aşmış insanların dayanma gücü nereye kadar! Beş ay, on ay, bir yıl... İşte, birbirini izliyor yaşlı başlı Atatürkçülerin birer birer hastalanıp ameliyatlara gönderilmeleri, sonra ça- resiz salıverilmeleri!.. Önemli bir sorunları olmadığı an- laşıldığından mı, yoksa bir utanma duygusuyla mı? O insanlar, zamanında mahkeme önüne çıkarılsalar, ay- larca zindanlarda bekletilmeseler daha iyi olmaz mıydı? Amaç eziyet çektirmek, düşüncelerinden ötü- rü onları cezalandırmak mı? Bu halka yazık oluyor! Boyuna aldatılan, kandırılan halkımıza yazık oluyor! Bir uyansa, dostunu düşma- nını anlasa, diye beklemek boş bir umut mu? PENCERE Olan Ne?.. Eskiden ekonomide sömürüyü ve adaletsizli- ği vurgulayan yazılar kıyamet koparırdı... Bugün dincilerin oy deposu sayılan gecekon- du kesiminin komünistleşmesinden korkulur- du... Eski çamlar bardak oldu... Tufan Türenç Hürriyet’teki köşesinde bir sü- rü rakam aktarıyor... İşsizlik yüzde 15.8... Son bir yılda işsiz sayısı 1 milyon 244 bin art- tı... Genç nüfustaki işsizlik ise 27.8... Her üç gençten biri işsiz... Çalışanların yarıya yakını sigortasız... Sendikalizm çöktü... Bugünkü reel ücretler 2000 yılı düzeyinden aşa- ğıda... Ya umut?.. Ya tepki?.. İkisi de yok... Ne var?.. Ergenekon... AKP gece yarısı operasyonuyla Meclis’ten bir yasa geçirdi... Topluma nasıl sunuluyor bu yasa?.. Askerler artık sivil yargı tarafından soruşturu- lup yargılanacak... Pek demokratik, değil mi?.. Ancak hukuka aklı ermeyenlere somut örnek vermek gerekirse olacak olan nedir?.. İstanbul’da Ergenekon savcılığı diye anılan so- ruşturma merkezi tüm Türkiye’de eyleme geçe- biliyor... Ne yapıyor?.. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin rah- metli Genel Başkanı Profesör Türkan Saylan’ın evini basıyor... Sonra?.. Türkiye’nin orasında burasında gözüne kes- tirdiği üniversite rektörlerini ve profesörlerini gözaltına alıyor, tutuklatıyor... TV patronları, ga- zeteciler, sendikacılar, siyasal parti başkanları, vb. de cabası... F polisi tüm operasyonlarda işin içinde... Peki, şimdi ne olacak?.. Benzeri olaylar bundan sonra Türk Silahlı Kuv- vetleri’nin alanına yayılacak... Yol gösterici kim olacak?.. F polisi... Demek ki Ordu içinde Profesör Türkan Say- lan’ınkine koşut ve benzer operasyonlara olanak verecek kanun değişikliği bir gece yarısında gerçekleşti... Bunun adına da ‘sivilleşme’ deniyor... Fetolaşma mı desek?.. Ergenekonlaşma mı desek?.. AKP-FETO iktidarı güdümündeki polis-savcı iş- birliğinden “demokratik-sivil-hukuksal” sonuç bekleyenlere öğüt... Rüya görmeyin!.. İstanbul’da Ergenekon soruşturma merkeziy- le ülkede egemenleşenlerin aklını küçümsemek kökünden yanlıştır... Yaşadığımız olay hukuksal değil... Siyasal... Siyasalın da ötesinde bir rejim sorunuyla kar- şı karşıyayız... G azi M. Kemal, Nutuk’ta şöyle sürdürür konuşmasõnõ: “Baylar, Doğu Ordumuz, 28 Ekim 1920 günü Kars üzerine yü- rümeye başladı. Düşman, kar- şı koymaksızın Kars’ı bıraktı. 30 Ekim’de ordumuz Kars’a girdi. 7 Kasım günü bir- liklerimiz Gümrü’yü ele geçirdi. Erme- niler, 6 Kasım’da barış yapmak için bize başvurmuşlardı. 2/3 Aralık gecesi Gümrü Antlaşması imzalandı. Gümrü Antlaşma- sı, Ulusal Hükümetin yaptığı ilk antlaş- madır. Doğuda, önemli durum değişiklik- leri olması nedeniyle, bu antlaşma yerine, daha sonra yapılan 16 Mart 1921 günlü Moskova Antlaşması ile 13 Kasım 1921 günlü Kars Antlaşması geçmiştir.” (Nu- tuk/Söylev, c. II, s. 655.) Moskova Antlaşmasõ, Türkiye Büyük Mil- let Meclisi Hükümeti ile Rusya Sovyetleri Sosyalist Federal Cumhuriyeti arasõnda; Kars Antlaşmasõ ise, Türkiye ile Ermenistan, Azer- baycan ve Gürcistan arasõnda imzalanan, bi- ri “Dostluk ve Kardeşlik”, ikincisi “Dost- luk” antlaşmalarõydõ. Sovyetler Birliği’nin dağõlmasõ sürecinde (1991), Ermenistan’õn bağõmsõzlõğõna ka- vuşmasõndan sonra, Ermeniler, Azerbaycan özerk bölgesi Dağlõk Karabağ’õ ve Ermenis- tan ile Karabağ arasõnda kalan Azerbaycan yerleşim yerlerini (yedi ili) işgal etmiş, Ho- calõ’da 630 Azeri en vahşi yöntemlerle yok edilmiş, bir milyon Azeri topraklarõndan ko- vulmuştu. Aynõ zamanda, Ermenistan, Tür- kiye Ermenistan sõnõrõnõ, bu sõnõrõn Mosko- va Antlaşmasõ’yla belirlendiğini ileri sürerek tanõmadõğõnõ açõklamõştõ. Tarihsel özet 3 Mart 1918 - 1877-78 Berlin Antlaşma- sõ’yla Rusya’ya bõrakõlan Batum, Kars, Ar- dahan, halkoylamasõ (plebisit) ile, Birinci Dün- ya Savaşõ’nda Rusya’nõn işgal ettiği Erzurum, Erzincan, Van, Muş ve Bitlis ise, doğrudan, Sovyet Rusya ile Osmanlõ Devleti arasõnda 3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Barõş Antlaşmasõ’yla Türkiye’ye geri veriliyor; 28 Mayõs 1918 - Batum’a İngilizler asker çõkarõyor, İngilizlerin desteğinde, Erivan başkent olmak üzere Ermenistan Cumhuriyeti kuruluyor; 30 Ekim 1918 - Mondros Ateşkes Sözleş- mesi kararõyla, Türk Ordusu, 1914 sõnõrõna, Birinci Dünya Savaşõ öncesi sõnõrõna çekili- yor. “Mondros Askeri Antlaşması’ndan be- ri Ermeniler, gerek Ermenistan içinde, ge- rek sınıra yakın yerlerde Türkleri toptan öldürmekten vazgeçmiyorlardı. 1920 yılı sonbaharında Ermeni kıyımı dayanılmaz bir kerteye gelmiş, Ermeniler üzerine yü- rümeye karar verilmişti.” (Nutuk/Söylev, s. 652/653.) 28 Ekim 1920 - Doğu Ordumuz, 1918 Mon- dros Ateşkes Sözleşmesi doğrultusunda çe- kildiği Birinci Dünya Savaşõ sõnõrlarõndan sal- dõrõya geçerek, Brest-Litovsk Antlaşmasõ’yla Türkiye’ye bõrakõlmõş olan Sarõkamõş, Kars ve Iğdõr’õ, “Elviye-i Selasiye” olarak anõlan üç ili, yani Ardahan, Artvin ve Batum’u, Güm- rü’yü alacak ve 2 Aralõk 1920’de, Türkiye Bü- yük Millet Meclisi Hükümeti ile Ermenistan arasõnda Gümrü Antlaşmasõ imzalanacaktõr. Gümrü Antlaşmasõ, bağõmsõz cumhuriyet olan Ermenistan’õn Bolşeviklerin egemenli- ği altõna girmesiyle onaylanmayacak, Erme- nistan-Türkiye sõnõrõ, Moskova Antlaşmasõ’yla (16 Mart 1921), Sovyetler Birliği ve Türki- ye sõnõrõ olarak belirlenecek; ayrõca, Mosko- va Antlaşmasõ’nõn 15. maddesi doğrultu- sunda, “Güney Kafkasya cumhuriyetleri- ne ilişkin hükümlere, Türkiye ile bu cum- huriyetler arasında yapılacak antlaşma- larda uyulmasını zorunlu kılmak için”, Kaf- kas cumhuriyetleri Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan ile Türkiye arasõnda gerçekleş- tirilecek olan Kars Antlaşmasõ’yla da (13 Ekim 1921), Türkiye-Ermenistan sõnõrõ ola- rak belirlenecekti. Misak-ı Milli sınırı Moskova Antlaşmasõ’nda benimsenen Tür- kiye’nin sõnõrlarõ, İstanbul’da son Millet Meclisi’nde (Meclis-i Mebusan’da) kabul edilen Misak-õ Milli (Ulusal And) sõnõrlarõy- dõ. Misak-õ Milli, Mondros Ateşkes Sözleş- mesi yürürlüğe konduğu zaman, düşman or- dularõnõn işgali altõnda olan kesimler ile Türklerin elinde bulunan işgal edilme- miş/edilememiş topraklar arasõndaki sõnõrdõ. Türkiye’nin, Güney Kafkasya sõnõrõ ise, Mondros Sözleşmesi’nden önce, 3 Mart 1918’de Brest Litovsk Antlaşmasõ’yla ka- rarlaştõrõlan 1877 (93 harbi) öncesi sõnõrdõ. Moskova Antlaşmasõ’nda, Türkiye, Batum’u Gürcistan’a bõrakarak Misak-õ Milli’den ödün vermek durumunda kalmõş, Gümrü An- tlaşmasõ’nda belirlenen Türkiye-Ermenistan sõnõrõ, Moskova Antlaşmasõ’nda Misak-õ Mil- li sõnõrõ olarak korunmuş, Kars ve Ardahan Türkiye’de kalmõştõ. Moskova Antlaşmasõ’nda, Türkiye, “28 Ka- sım 1920 günü İstanbul’da toplanan Mec- lis-i Mebusan tarafından düzenlenip tüm devletlere ve basına bildirilen Misak-ı Milli’nin kapsadığı topraklar” olarak (m.1); “Türkiye toprakları” ise, “doğrudan doğ- ruya Türkiye Büyük Millet Meclisi Hü- kümeti’nin sivil ve askersel yönetimi altında bulunan topraklar” olarak (m. 8) tanõmla- nõr. Kars Antlaşmasõ’nda da, “Türkiye” (m. 2) ve “Türkiye Toprakları” (m.10) aynõ söz- cüklerle tanõmlanmõştõr. Moskova Antlaşmasõ’nõn ilk maddesinde, taraflar, “herhangi birine zorla kabul etti- rilmek istenilen bir barış antlaşması ya da başka bir uluslararası sözleşmeyi tanı- mamayı ilke olarak benimsemiş”ler, “Rus- ya Sovyetleri Sosyalist Federal Cumhuri- yeti Hükümeti, bugün Büyük Millet Mec- lisi’nce temsil edilmekte olan Türkiye Ulu- sal Hükümeti tarafından tanınmamış Tür- kiye’ye ilişkin hiçbir uluslararası sözleşmeyi tanımamayı kabul etmiş”tir. (m. 1.) Kars Antlaşması Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan arasõnda gerçekleştirilen Kars Antlaşmasõ’nda, “Mos- kova’da 16 Mart 1921 günü imza edilen Türk-Rus Antlaşması dışında” taraflarõn ül- kelerinin parçalarõndan bulunan topraklara iliş- kin anlaşmalarõ geçersiz saymõşlar (m.1), Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan Sov- yetler cumhuriyetleri hükümetleri, “bugün Büyük Millet Meclisi’nce temsil edilen Türkiye Hükümeti’nin tanımadığı Türki- ye’ye ilişkin hiçbir uluslararası sözleşme- yi (bağıtı) tanımamayı kabul etmişler”di (m. 2). Bunun anlamõ şuydu: Sovyet Rusya ve Sovyet Cumhuriyetleri olan Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan, 1. 10 Ağustos 1920 günlü Sevr Antlaş- masõ’nõ, 2. Sevr Antlaşmasõ’yla aynõ gün yürürlüğe konacak olan Üçlü Anlaşma’yõ, 3. 30 Ekim 1918 günlü Mondros Ateşkes Sözleşmesi’ni, 4. 15 Mayõs 1916 tarihli Sykes-Picot An- laşmasõ’nõ tanõmama kararõ almõşlardõ. Ermeni devleti talebi Daha sonra “Sevr Barış Antlaşması” adõ- nõ alacak olan antlaşmanõn maddelerinin ha- zõrlandõğõ Paris Konferansõ’na sunduğu an- dõrõda, Ermenistan temsilcisi Boğos Nubar Paşa, “Kilikya”yõ, “Ermeni Vilayetleri” adõyla da anõlan (Erzincan dahil) Erzurum, Bit- lis, Van, Diyarbakõr, Elazõğ ve Sivas’tan oluşan “Vilayat-ı Sitte”yi ve iki milyon Er- meninin yaşadõğõ Kafkasya’nõn bir kõsmõnõ içe- ren “mütevazı” bir “Ermenistan” istemiş- ti. Ermeni Askeri Şefi Torcom ise, “Akde- niz kıyısında Antalya’dan İskenderun’a, Karadeniz kıyısında Sinop’tan Batum’a ka- dar uzanan ve Hazar Denizi’nde bir limanı bulunan” bir “Ermeni Devleti” talep edi- yordu. Mondros Ateşkes Sözleşmesi’nin ardõndan, Türk birlikleri, eski adõyla Kilikya’yõ, yani Adana’yõ boşaltmõş, 11 Aralõk 1918’de, Fran- sõz subaylarõ yönetiminde 400 yerli Ermeni- den oluşan bir Fransõz taburu Dörtyol’a gel- miş, 17 Aralõk 1918’de çoğu Ermeni olmak üzere 1.500 Fransõz askeri Mersin’e çõkarõl- mõş, bu kuvvetten ayrõlan müfrezeler, Tarsus, Adana ve Misis’i, yani Kilikya’yõ işgal etmişti. İngilizler ise, hiçbir gerekçe göstermeksi- zin, “Kilikya”nõn parçalarõ olan Antep’i 1 Ocak 1919’da, Maraş’õ 22 Şubat 1919’da, Ur- fa’yõ 24 Mart 1919’da işgal edecek, Sykes- Picot Antlaşmasõ’yla Fransõzlara bõrakõlan Mu- sul karşõlõğõnda bu üç ili 15 Eylül 1919’da Fransõzlara devredecek ve Fransõzlar, Üçlü Anlaşmayla, kendisine ayõrdõğõ “Kilikya”yõ, Sevr Antlaşmasõ’nõn yürürlüğe girmesinden önce işgal etmiş olacaktõ. Bütün bu işgaller, ateşkes sözleşmesine aykõrõydõ ve sarayõn ta- limatõ doğrultusunda, askerden olduğu gibi jandarma ve polisten de arõndõrõlmõştõ, kurşun atõlsa bile karşõlõk verilmemesi emredilmiş ve işgaller tek kurşun atõlmadan gerçekleşmiş- ti! Ermenistan’ın düşü Bitirirken yineleyelim ki, Moskova ve Kars antlaşmalarõyla, Büyük Millet Mecli- si’nce temsil edilen Türkiye hükümetinin ta- nõmadõğõ Türkiye’ye ilişkin hiçbir sözleşmeyi (bağõtõ) tanõmamayõ kabul etmiş bulunan Er- menistan, Sovyetler Birliği’nin dağõlmasõ sürecinde, bağõmsõzlõğõnõ ilan ettikten sonra, Türkiye-Ermenistan sõnõrõnõ tanõmadõğõnõ açõkladõ. Bu, yalnõzca soyut bir sõnõr tanõma- ma olayõ mõydõ, yoksa, Moskova ve Kars an- tlaşmalarõnda, tanõmayacaklarõnõ imzalarõy- la yükümlendikleri Türkiye’nin kabul etme- diği antlaşmalara ve uluslararasõ sözleşmelere geri dönebilmek mi amaçlanmõştõ? 21 Şubat 2009 günlü Yeni Şafak’ta yayõm- lanan Novasti Armeniya Ajansõ’nõn haberi- ne göre, “Benim büyük vatanım, benim ye- ni vatanım” diyebilecekleri günü yakõnlaş- tõrmaya çalõştõğõnõ söyleyen Ermenistan Cum- hurbaşkanõ Serj Sarkisyan, “Büyük Erme- nistan’ı kurma uğrunda çalışmayı, devlet imkânlarının yanında kendi imkânlarını da bu uğurda kullanmaya kendisini borçlu hissettiğini” söylerken, Sevr’deki Ermenis- tan’õ, Üçlü Anlaşmada ve Mondros Sözleş- mesi’nde yer alan Kilikya’yõ değil de, yer- yüzünde bulunmayan bulutlar arasõnda do- laşan bir başka Ermenistan’õ mõ düşlüyordu? Türkiye-Ermenistan Sõnõrõ Üzerine Muzaffer İlhan ERDOST TİHAK / Türkiye İnsan Haklarõ Kurumu Başkanõ “Benim büyük vatanõm, benim yeni vatanõm” diyebilecekleri günü yakõnlaştõrmaya çalõştõğõnõ söyleyen Ermenistan Cumhurbaşkanõ Serj Sarkisyan, “Büyük Ermenistan’õ kurma uğrunda çalõşmaya, devlet imkânlarõnõn yanõnda kendi imkânlarõnõ da bu uğurda kullanmaya kendisini borçlu hissettiğini” söylerken, Sevr’deki Ermenistan’õ, Üçlü Anlaşma’da ve Mondros Sözleşmesi’nde yer alan Kilikya’yõ değil de, yeryüzünde bulunmayan bulutlar arasõnda dolaşan bir başka Ermenistan’õ mõ düşlüyordu? Tatilinizi zehir etmeyin. Kalbinizi kontrol ettirin TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) http://www.tkv.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle