Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 HAZİRAN 2009 SALI
16 KÜLTÜR
AYNA
ADNAN BİNYAZAR
Bir Bilgi Çöplüğü müdür
Siteler?
İğne inceliğinde bir gereçle, bedende oluşan
yumrular da kazınabilir, aynı iğne bir insanın göz-
bebeğini de söndürür.
Benjamin Franklin’e göre, insan araç yapan
hayvandır.
Karınca sırtında taşıyarak, bokböceği yuvarla-
yarak bir nesneyi bir yerden başka yere iletiyor,
ama güdüsel de olsa, araç yapamıyor.
İnsan güdülemese eşek, at, inek, öküz, fil vb.
evcil hayvanlar kendiliğinden bir işe koyulamaz.
Kedilerin, köpeklerin önlerindeki nesnelerle
oynamaları ise, Pavlov’un koşullandırmalı tepki
kuramıyla açıklanabilir.
Kuşkusuz hayvanbilimciler, Darwin kuramcıları,
bir solukta akla geliveren bu örneklere, bilinme-
dik nice ilginçlerini katacaklardır.
Üzerinde durmak istediğim bu değil, nesnele-
rin yararlı ya da zararlı yolda kullanılması...
Bu sorun beni bilgisayarla kullanım alanı ge-
nişleyen “site” olgusu üzerinde düşünmeye gö-
türüyor.
Site (Fr. cité), sözlüklerde, genellikle “bir ya da
birkaç kentten oluşan ve kendi yasalarıyla yöne-
tilen devlet, belirli amaçlarla kurulmuş konutlar top-
luluğu” tanımlarıyla yer alıyor.
Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlük’ünde site
sözcüğünün günümüzde yüklendiği anlamına
yer verilmemiş. İmdadıma Ali Püsküllüoğlu’nun
Türkçe Sözlük’ü (Can Yayınları) yetişti.
Geçen yıl bu günlerde yitirdiğimiz dilimizin bu
söz karıncasını, emeğine duyduğum saygıyla
anıyorum.
Püsküllüoğlu, kılı kırk yaran özeni, çağını ya-
kalayan yöntemiyle site sözcüğünün yaygın an-
lamını veriyor: “Uluslararası bilgisayar ağında sa-
nal olarak oluşturulmuş, belli adresle ulaşılabilen,
kuruluşlar ve kişilerce düzenlenmiş, bilgilendirici
bilgisunar sayfaları...”
Tutar mı tutmaz mı zaman gösterecek; bu an-
lamdaki site terimine Türkçe bir karşılık da öner-
miş: Yerleşek.
Şimdi soralım: Günümüzün temel sözcüklerin-
den birini, neden onlarca kişinin katılımıyla ha-
zırlanan kurumsal bir sözlükte bulamıyoruz da, bir
kişinin tek başına hazırladığı sözlük yardımımıza
koşuyor?
Benim gibi yetmişini aşmış bir kişinin bilgisayar
kültüründen yeterince yararlandığı söylenemez.
Sekiz-on yaşındaki çocuklar bilgisayarda seksek
oynarken, bana onları şaşkın bakışlarla izlemek
düşüyor.
Öyle bir çağ yaşıyoruz ki, eskiden küçükler bü-
yüklerden öğrenirdi; artık öğrenme sırası küçük-
lerden büyüklere geçti...
Avukat Ayhan Görür, yaptığı en küçük deği-
şiklikte, düzeyli bilgi, fotoğraf, özellikle de özlü söz-
lerle donattığı sitesini gün geçirmeden bana da
iletince, yetişkinler arası bilgisayar etkileşiminin ne
denli kaçınılmaz ve yararlı olduğunu düşündüm.
Bu bağlamda kişisel, kurumsal ya da gönüllü ha-
zırlanmış sitelerdeki sunumların düzeyi önem
kazanıyor.
Bu yazıyı yazarken, web sayfasına bakma ge-
reksinimi duydum. Belki bilgisayara yönelik sınırlı
bilgimden, siteyle ilgili, “çağın medyası internet
üzerinde yer alan kişiye özgü iletişim panosu” ta-
nımından başka bir şey bulamadım web’de.
Onun dışında, çöplük malı bilginin sürüsüne be-
reket!
Nesnelerin yararlı ya da zararlı yolda kullanılması,
internete “bilgi çöplüğü” denmesine yol açmıştır.
Web sayfalarında ilginç başlıklar kullanılarak ki-
şinin kitsch alanlara yöneltildiği de oluyor. Uzak
değil, pek yakında, kavramlar arasına “bilgi ah-
laksızlığı” diye bir sözün katıldığını da göreceğiz...
binyazar@gmail.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
CMYB
C M Y B
ÖNER CİRAVOĞLU
Y
azarlarõ, sanatçõlarõ genellikle doğum
günlerinde anmak gerekir. Çünkü on-
lar ürettikleriyle, okurla, izleyiciyle
paylaştõklarõyla hep yaşamaktadõrlar. Bizim
için ölümsüzdür sanatçõlar.
2009, Hasan İzzettin Dinamo’nun 100. do-
ğum yõlõ. 20 Haziran aynõ zamanda ölümünün
de 20. yõlõna da denk geliyor.
80 yõllõk yaşamõnõ düşündüğümüzde, edebi-
yatõmõzõn Acõlõ Kuşak yazarlarõ arasõnda gali-
ba acõyõ en çok tadanlardan birisiydi Dinamo.
Onun çektiklerini, yaşadõğõ talihsizlikleri kime
anlatsanõz şaşõrarak yüzünüze bakakalõr. Tu-
tuklamalar, işkenceler, fiziksel ve psikolojik bas-
kõlar, yakõn dönem aydõnlar tarihimizin ibret ve-
rici film sekanslarõnõ oluşturur.
Yazdõğõ romanlarõn, binlerce şiirin biricik kop-
yalarõna el konulduğunu, yok edildiğini gören,
ama her şeye rağmen ve inadõna umudunu yi-
tirmeyen bir yazarõn õşõltõsõ hiç sönmedi onun
gözlerinde. Ülkemizdeki Soğuk Savaş rüzgârõ,
antikomünizm ticaretinin kalemşorlarõnca Ame-
rikan emperyalizmine sõrnaşmak için tutuştu-
rulan intikam aleviyle birleşti ve tüm namuslu
aydõnlar gibi onun da peşini bõrakmadõ. Eski tü-
feklerden Halil Yalçınkaya’nõn kõzõyla evli ol-
masõ, Nâzım Hikmet’in izinden gidip kendi se-
sini bulan şiirler yazmasõydõ tüm suçu.
Mehmet Seyda’ya şöyle anlatõyor Dinamo:
“Nâzım Hikmet Türkiye’ye dönmüş, 835
Satır adlı ilk kitabını çıkarmıştı. Bunu okur
okumaz şiir sultanımız olan Faruk Nafiz he-
men sessizce tahtından inerek yerini 835 Sa-
tır şairine bıraktı. Bu şiir ustası bana bir ara
Goethe ve Shakespeare’i bile unutturdu.”
(Edebiyat Dostlarõ, 1970)
İki arkadaşõyla birlikte bastõrdõğõ “Adsız Ki-
tap”õn ardõndan “Deniz Feneri”ni yayõmladõ.
Kitabõn adõnõn duyumsattõğõ simgesel anlam yü-
kü, çağõndan sorumlu bir aydõnõn adeta gelecek
güzel günlere olan inancõnõ muştuluyordu.
Ama kader ağlarõnõ bu kez hapishanelerde,
sürgünlerde, açlõk ve sefalet yõllarõyla örüyor-
du.
Yirmi beş yõl sürecek bir bekleyişin ardõndan
Dinamo için soluk alõnacak bir gökyüzünün aç-
masõ ancak 1960’larõn ortalarõnda mümkün ol-
du. “Fedailer Mangası”nõn öncü savaşçõsõ
olan Dinamo’nun, 1930’lardan getirdiği “güneşi
zapt etme” türküleri, acõyla yoğrulmuş bir ha-
yatõn eşliğinde Babõâli’nin köhne gazete oda-
larõna sõğmõyordu.
Karacaahmet Senfonisi’ni bitirip “Kurtuluş
Savaşı’nın Gerçek Hikâyesi”ni yazmaya baş-
ladõ. “Kutsal İsyan” (May Yayõnlarõ) çõkar çõk-
maz ilk cildi soluk soluğa okumakta olan ay-
dõnlar birden coşkuya kapõldõlar. Attilâ İl-
han’a göre dönemin en tok sesli şairlerinden bi-
riydi. 1940’larda bir ara mektuplaşmõşlar ve bu
yazõşmalardan tanõştõklarõnõ, toplantõ yaptõkla-
rõnõ varsayõp emniyet güçleri senaryo üretme-
ye kalkmõştõ.
Attilâ İlhan ve Dinamo ilk kez 1983 yõlõnõn bir
güz öğleden sonrasõ YAZKO’da karşõlaştõlar.
YAZKO yönetim odasõnda yanõlmõyorsam
Erol Toy ve Zihni Turgay Anadol da vardõ. Di-
namo’nun ilk sözü şu oldu: “Attilâ Bey, şiir-
lerimiz 1940’lı yıllarda yan yana çıktı diye tu-
tuklandığımda çok zorlu sorgulardan geçtim.
Bana sürekli ‘Attilâ İlhan’la neler konuştun’ di-
ye sordular. Tanışmadığımızı bir türlü an-
latamadım onlara! Beni falakaya bile çekti-
ler!”
Dinamo için yõllar sonra Karadeniz kültürüyle
ilgilenen yazar arkadaşõm Ömer Asan biyografi
çalõşmasõna girişti. Dinamo’yu tanõyanlarla ko-
nuştu. (Hasan İzzettin Dinamo, Belge Yayõnlarõ,
2000) Orada bir kez daha gördüm ki, Nâzõm
Hikmet’in açtõğõ çõğõrda ona en yakõşan dama-
rõ Dinamo, A. Kadir, Enver Gökçe, Arif Da-
mar ve Attilâ İlhan gibi şairler yakalamõştõ. Ya-
zõnsal serüvenimizi oluşturan birer durak ola-
rak onlara ne denli borçlu olduğumuzu bugün
bir kez daha görüyoruz. Böylece Dinamo’nun
savaşõ belleğimizde yeniden yer arõyor. Şiirden,
romana; anõ kitaplarõndan çeviri yapõtlara uza-
nan 60 yõllõk emeğin ürünü 50 ciltlik bir külli-
yat yakõn tarihimizin aynasõ olarak keşfedilmeyi
bekliyor!
Bundan 100 yõl önce dünyaya gelen Hasan İzzettin Dinamo’yu 20 yõl önce yitirmiştik
2009, Hasan İzzettin Dinamo’nun 100. do-
ğum yılı. 20 Haziran aynı zamanda ölümü-
nün de 20. yılına da denk geliyor.
Fransa’da
‘Türkiye
Mevsimi’
Kültür Servisi - Türkiye, 1
Temmuz 2009 - 31 Mart
2010 tarihleri arasõnda,
“Fransa’da Türkiye Mev-
simi” ile kültürel, ekonomik
ve bilimsel alanlarda 400’den
fazla etkinlikle Fransa’nõn
davetlisi olacak. Fransa’da
Türkiye Mevsimi’nin resmi
açõlõşõ, bu akşam Paris’te,
iki ülkenin kültür bakanlarõ
Ertuğrul Günay ve Chris-
tine Albanel’in de katõlaca-
ğõ basõn toplantõsõyla ger-
çekleştirilecek. Fransa’nõn
Paris, Lille, Marsilya, Nantes
gibi önemli şehirlerinde bü-
yük etkinliklerle başlayacak
“Türkiye Mevsimi”nin açõ-
lõş etkinlikleri arasõnda, 4
Temmuz akşamõ Paris’teki
ünlü Trocadéro Meydanõ’nda
Mercan Dede ve Anadolu
Ateşi tarafõndan gerçekleşti-
rilecek halka açõk görkemli
gösteriler ve “Tuileries Bah-
çeleri”nde 17 Temmuz’dan
başlayarak Parislileri ağõr-
layacak olan “Türk Kahve-
si” dikkat çekiyor.
Kültür Servisi - İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başken-
ti Ajansõ Görsel Sanatlar Yö-
netmenliği tarafõndan hazõrla-
nan “Taşınabilir Sanat” ta-
sarõsõnõn yedinci etabõ, Ümra-
niye’de “Müdahale – Müsa-
mere” adlõ sergi ile devam
ediyor. Küratörlüğünü İnsel
İnal’õn yaptõğõ serginin katõ-
lõmcõ-
larõ, Reflex grubu üyeleri Ev-
rim Özarslan, Itır Demir,
Kardelen Fincancı ve Deniz
Rona. Sanatçõlar bu sergide
öğretilen doğrular ile hayatõn
gerçekleri arasõndaki çelişki-
yi sorguluyor. Taşõnabilir Sa-
nat tasarõsõ kapsamõnda, ba-
ğõmsõz küratörler ve sanatçõ
gruplarõ tarafõndan hazõrlanan
20 çağdaş sanat paketi, 2010
yõlõna kadar İstanbul’un ilçe-
lerini dolaşacak. 39 ilçedeki
kültür merkezlerinde ger-
çekleştirilecek sergiler, ay-
nõ zamanda İstanbullulara
çağdaş sanatõn ustalarõ ve
genç temsilcileriyle sohbet
toplantõlarõna ve atölye ça-
lõşmalarõna katõlõm fõrsatõ
sunacak. Sergi, Ümraniye
Atakent Kültür Merkezi’nde
14 Temmuz’a dek görülebilir.
‘HayallereSõğmayanMinyatürOdalar’
Minyatür sanatçısı Henry Kupjack’ın 20 “Minyatür Oda”sından oluşan, “Ha-
yallere Sığmayan Minyatür Odalar” sergisi yoğun ilgi nedeniyle uzatıldı.
Sergi, 15 Eylül’e dek Rahmi M. Koç Müzesi’nde görülebilir. Sergide, 1770’le-
re ait, ABD’nin üçüncü başkanı Thomas Jefferson’ın çalışma ve yatak odasının
minyatürü, 1940’lı yıllara ait Wintergarden Tiyatrosu’nun sahne arkasının min-
yatürü de bulunuyor. Kupjack, minyatür sanatı ve kendi sanatı ile ilgili şunları
söylüyor: “Minyatür, en eski uygarlıklardan bu yana var olan bir gelenektir. İnanç
sistemleri ve kültürel olguların etkilerini taşıyabilir. Doğa ve çevreyi anlamlan-
dırmak açısından insanoğlunun başa çıkabileceği boyutlara indirgemek amaç-
lanır. Minyatürde gerçekçi etkiyi yaratmak önemlidir.” (0 212 369 66 00)
Pancaroğlu
konseri...
Kültür Servisi - Türkiye ve
Fransa’nõn Dõşişleri ve Kültür
bakanlõklarõnõn himayesinde;
İKSV ve CulturesFrance’õn iş-
birliğiyle gerçekleştirilen
“Fransa’da Türkiye Mevsi-
mi” çerçevesinde dünyaca
ünlü arp sanatçõmõz Şirin
Pancaroğlu, yarõn Fransa’nõn
Nantes şehrinde konser vere-
cek. Printemps des Arts Fes-
tivali kapsamõnda düzenle-
necek etkinlikte Pancaroğlu,
Fransõz topluluk Baroque No-
made XVIII-XXI’in müzik
yönetmeni Jean-Christop-
he Frisch ile birlikte oluş-
turduğu “Padişahın Arpları”
adlõ tasarõnõn prömiyerini ya-
pacak. Kültürler arasõ diya-
loğun gelişmesine katkõda
bulunmak amacõyla düzenle-
nen etkinlik saat 20.00’de
başlayacak.
Myra Antik Kenti’nde
kazı çalışmaları başladı
DEMRE (AA) - Likya uygarlõğõnõn önemli
yerleşim alanlarõndan Antalya’nõn Demre ilçe-
sindeki Myra Antik Kenti’nde bu yõl ilk kez
yapõlacak kazõ çalõşmalarõ Kültür ve Turizm
Bakanõ Ertuğrul Günay’õn katõlõmõyla başladõ.
Kazõlarõ sembolik olarak başlatan Günay, an-
tik kentin yanõ sõra kentin antik liman bölgesi
Andriake’de de “Likya Uygarlõğõ Müzesi”
projesini hayata geçirmek istediklerini belirtti.
Müze için bilimsel danõşma kurulunun proje
hazõrlayacağõnõ ve önerilerde bulunacağõnõ be-
lirten Günay, bu doğrultuda projeyi hayata ge-
çirmeye çalõşacaklarõnõ ifade etti. Günay,
Demre’nin Myra Antik Kenti, Noel Baba Mü-
zesi, Kekova, Andriake bölgeleriyle çok
önemli bir uygarlõk merkezi olduğunu, Noel
Baba Müzesi kalõntõlarõ ile Kekova bölgesinin
UNESCO Dünya Kültür Mirasõ aday listesin-
de yer aldõğõnõ ve Demre’nin Dünya Miras
Alanõ Kalõcõ Listesi’ne gireceğini umduğunu
söyledi. Törende Myra Antik Kenti Kazõ Baş-
kanõ Akdeniz Üniversitesi Fen Edebiyat Fa-
kültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Nevzat Çevik, Günay’a teşekkür plaketi
verdi. Kazõlar, Prof. Çevik başkanlõğõndaki 50
kişilik bir ekip tarafõndan yapõlacak.
‘Deli Ayten’ beyazperdede
BURSA (AA) - Bursa Büyükşehir Belediyesi
Huzurevi’nde kalan tiyatrocu Baykal Kent,
Bursa’da bir dönemin simge isimlerinden biri
olan ve Osmangazi Belediyesi tarafõndan hey-
keli dikilen “Deli Ayten”in öyküsünü beyaz-
perdeye taşõmaya hazõrlanõyor. Kent, küçük
yaşlarda menenjit geçiren, daha sonra ailesinin
sevdiği kişiyle evlenmesine izin vermemesi
üzerine akli dengesini kaybeden Ayten Şenâ-
şõk’õn (Deli Ayten), yaşadõğõ dönemde Bur-
sa’nõn tanõnmõş simalarõndan biri olduğunu
söyledi. Sanatçõ, “Senaryo ve hikâyeler yazõ-
yorum. Şu anda üzerinde çalõştõğõm en önemli
proje Deli Ayten’in sahnelere taşõnmasõ” dedi.
‘Kutsalİsyan’õndestancõsõDinamo
2010 AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ AJANDASI
‘TaşınabilirSanat’
Ümraniye’de
Sergi
İlyas
Odman’ın
‘Yorgun’ adlı
gösterisiyle
açıldı.
TİFLİS (AA) - 20. yüzyõl sa-
natõnõn dehalarõ arasõnda sayõ-
lan İspanyol ressam Pablo Pi-
casso’nun 40 yapõtõndan oluşan
‘Picasso Gürcistan’da’ adlõ
sergi, Gürcistan’õn başkenti
Tiflis’te açõldõ. Picasso’nun
“büyük hayranlık duyduğu”
sanatçõ olarak da tanõnan, dün-
yaca ünlü Gürcü naif ressam
Niko Pirosmani’nin eserleri-
nin de korunduğu Tiflis Ulusal
Müzesi’nde açõlan sergide,
Pablo Picasso’nun 40 yapõtõ sa-
natseverlerle buluşuyor. Gür-
cistan Ulusal Müzesi ve Fran-
sa Yonne Genel Konseyi’nce
düzenlenen sergi, Tiflis’ten
sonra 8 Ağustos-6 Eylül ara-
sõnda Batum’da tekrarlanacak.
Gürcistan Kültür Bakanlõğõ,
Tiflis Belediyesi, Kakheti böl-
ge yönetimi, Bank Republic ve
Acara Kültür ve Eğitim Ba-
kanlõğõ tarafõndan da destekle-
nen sergi sõrasõnda, özellikle
çocuklar için çeşitli eğitici et-
kinliklere de yer veriliyor.
Tiflis’te Picasso sergisi
OTEL ve APARTSIFIR
TURUNÇ - -
-
Tüm Odalarda
Çift Çanak_Dijital Receiver_Uydu TV
www.diplomathotel.com.tr
252-476 7145 veya 537-825 7979
-
Ergenekon tertibiyle
Silivri’de tutukluyken
başarılı bir kalp ameliyatı geçiren
Genel Başkan Vekilimiz
Sayın
Prof. Dr.
Mustafa Yurtkuran
yapılan haklı ve kararlı başvurular
sonucu tahliye edilmiştir.
Sayın Yurtkuran’a acil şifalar dileriz.
ADD ANTALYA ŞUBELERİ
ve Antalya CUMOK
www.addantalya.org www.cumokkantalya.org
antalyacumhuriyetevi@gmail.com
ANTALYA ADD – CUMOK
DUYURUSU
Kültür Servisi - Boğaziçi Üniversite-
si (BÜ) Senatosu Fen-Edebiyat Fakülte-
si’nin önerisi üzerine Türk edebiyatõnõn
önemli temsilcilerinden Yaşar Kemal’e
“fahri doktora” unvanõ verildi.
Boğaziçi Üniversitesi Albert Long sa-
lonunda dün akşam düzenlenen açõlõş
törenine çok sayõda akademisyen ve sa-
natçõ katõlõrken, açõlõş konuşmasõnõ yapan
BÜ Rektörü Prof. Dr. Kadri Özçaldıran,
“Yaşar Kemal, nesnel değerlendirme-
lere bakacak olursanız, nasıl Nâzım
Hikmet Türk şiirinin dünyaya açılan ilk
penceresi ve 20. yüzyıl dünya şiirinin en
önemli isimlerinden biri ise, Yaşar
Kemal de Türk romanının dünyaya açı-
lan ilk penceresi ve 20. yüzyıl dünya ro-
manın en önemli isimlerinden birisidir”
diye konuştu. Açõlõş konuşmasõnõn ar-
dõndan, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanõ
Prof. Dr. Ömer Oğuz, fahri doktora be-
ratõnõ Yaşar Kemal’e verdi, cüppesini giy-
dirdi. Yaşar Kemal ise, fahri doktoranõn
kendisine verilmesi nedeniyle Boğaziçi
Üniversitesi’ne teşekkür ederek yaptõğõ ko-
nuşmada, şunlarõ söyledi: “Bizim çağı-
mızda romancıların başları belada-
dır. Çünkü insanları en çok, yalana, zul-
me ve bütün kötülüklere karşı roman
uyarır. Bugün tüketim toplumu diye bir
doyumsuzlar toplumu yaratılıyor ve bir
yapay kültür benimsetilmek isteniyor.
İnsanları birer canavar haline getirmek
istiyorlar. Roman tüketim toplumu is-
teyenler için tehdittir. Çünkü roman,
insanlara insan olduklarını söyler. Bi-
linçli olarak aydınlığın, iyiliğin, güzel-
liğin türküsünü söylemek istedim. Ro-
manlarım yaşam gibi doğru söylesin, in-
sanla birlik olsun istedim, çünkü yaşam
umutsuzluktan umut üretmektir. İnsan
umutsuzluktan umut üreterek bugüne
kadar gelmiştir.” Tören ünlü piyanisti-
miz İdil Biret’in konseri ile sona erdi.
Yaşar Kemal’e fahri doktora
BÜ’deki törene Yaşar Kemal’in eşi Ayşe
Semiha Baban’ın (üstte sağda) yanı sıra
aralarında Gülriz Sururi, Engin Cezzar,
Türkan Şoray’ın da bulunduğu sanatçı-
lar katıldı. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR)