18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 30 HAZİRAN 2009 SALI 6 HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI İktidarın Asker Projesi Asker “darbe yapmam” demesine rağmen, iktidar ve yurtiçi/yurtdışı yardakçılarının “gerilim yaratma” uy- gulamalarının, asker üzerinde bitmez tükenmez “si- yasi çalışmaları”nın nedeni ne olabilir? Aklı başında bir siyasi iktidar, şimdilik tuvalet kâ- ğıdı bile olamayacak bir “fotokopi” üzerinden aske- re saldırıları organize ettiğine göre, bir “gelecek plan- laması niyeti ve hedefi” üzerinde durmalıyız. İleriye bakmamak, bir siyasi körlüğün ötesinde, sa- laklıktır! İktidar her şeye egemen! Rejimi biçimlendiriyor, bü- tün yasaları geçirebiliyor, dahası anayasa değişikli- ği bile yapabiliyor. Ekonomiyi yönlendiriyor. Büyük pa- ralar da kazanıyor ve kazandırıyor. Anayasanın de- ğiştirilecek pek çok yönü şüphesiz ki vardır. Ancak ne yasalar ne anayasa, iktidarın “demokratik parla- menter düzen” içinde kendi programını tamamen ve kesinlikle uygulamasına engel değil. Palavrayı herkes bıraksın: Türbanı da serbest bı- rakacak düzenlemeler yapabilir! Zaten üniversitele- rin yönetimi kendilerinde! Peki, sorun nedir? AKP bugünkü yasalar ve ana- yasa ile ne yapmak istiyor da yapamıyor? Anayasa- nın başlangıç ilkelerindeki devletin “cumhuriyet, demokratik, sosyal, hukuk, laik” niteliklerinden mi hoşnut değil? Bu nitelikler, iktidarın yapmak istedik- lerinden hangisini engellemekte? “Cumhuriyet” mi? Değil. “Demokratik” mi? En diktatör yönetim bile anayasasında “demokratik” kavramını korur! “Hukuk”suz devlet mi olur! “Sosyal” mi? İktidar sosyal olmasa bile, görünüşte bir “sosyal” niteliğin orada kalmasına itirazı olamaz! Geriye sadece “laik” kalıyor, temel bir sorunlu alan olarak. Ben AKP ve “şirket üyelerinin”, bunu bile de- ğiştireceklerine inanmıyorum! Şüphesiz buna ilişkin tanımlarda bazı değişiklikler yapabilirler! Ama AKP’nin bugüne kadarki iktidar uygulamala- rına bakarsanız, amacın “tek parti, tek devlet, tek iktidar” olduğunu görürsünüz. Erdoğan bütün önemli kurumları doğrudan denetlemek arzusunda. Yani “bütün kuvvetler” Erdoğan’a, iktidara! AKP, siyasi iktidarın dışında, başka hiçbir “güç oda- ğı” istemiyor. Hukuk alanında, Anayasa Mahkeme- si, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay.. üzerindeki “çalış- maları” buna yöneliktir. İktidarın atamalarının, yargı- nın egemen olmasını istiyor. “Total iktidar” yapısı için bu çok gerekli! Yargıyı kontrol, iktidarın yargı tarafından denetlenmesinin ortadan kalkması demektir! Orduya gelince, kurucu niteliğinden dolayı bir güç odağı. İçinden çok sayıda “uyduruk Atatürkçü” çı- karmasına rağmen (Bay Netekim, bunların başında!), eğitimi itibarıyla Atatürk’e ve laikliğe bağlıdır; kendi yükselme kriterleri, kendi hiyerarşisi, siyasetin mü- dahalesine oldukça kapalılığı vardır... Bu özellikleriyle ordu da yarı bağımsız-özerk bir güç odağıdır! Geçmişte aynı zamanda bir darbe kaynağı idi! Ama bu niteliğini, yeni dünya ve Türkiye koşulları nedeniyle kaybetti! Ancak “son çare”, gerçek “beka” gibi sorunlar ortaya çıktığında, dünyadaki pek çok orduda olabi- lecek bu özelliğini anımsayabilir! Ordu, siyasi iktidarlarla doğal süreç içinde olumlu ilişkiler geliştiriyor. Bugün anayasa çerçevesinde, her- hangi bir siyasi iktidarla ordu arasında bir uzlaşmaz çelişkinin ortaya çıkabileceğini düşünmüyorum. Sanırım olayın bamteline geldik: Peki AKP, ana- yasanın ötesinde, kuvvetler ayrılığına değil de kuvvetler birliğine yönelen, yani her şeyin siyasi iktidar tarafından belirlendiği, “demokratik denge” olasılıklarının sıfır- landığı yeni bir otokratik rejime (adı ne olursa olsun!) yönelmek isterse! Yanı başımızda İran’daki mollaların en koyularının zorba diktatörlüğü var: Uyduruk seçimlerin yapıldığı, iktidara yönelik demokratik her türlü muhalefetin ve beş kişinin bir araya gelmesinin bile yasaklandığı bir rejim örneği! Böyle bir iktidarın ayakta kalabilmesi, güçlü bir po- lis rejiminin yanı sıra, ordunun da total denetimini şart koşar! Bak, İran! Ne dedi iktidar başı: Polis rejimin teminatıdır! Bir po- lis rejiminin işaretini verdi! Rejimin teminatı, hukuktur! Demokratik parla- menter sistemdir! Ordu bile değil! Polis ise hiç değildir! Erdoğan bir yandan polis devletini “yüklüyor”! Ama bu yarım kontroldür. Ordu üzerinde tam de- netimi olmadığı sürece, her zaman için, iktidar emel- leri önünde büyük bir engel var demektir! Erdoğan, totaliterliğe koşuyor! Bu amaçla ordudaki bütün atamaların, yönetimin iplerini de ele geçirme- si gerekmektedir! Ordu üzerinde bütün bu sahtekâr saldırılar ve hu- kuk düzenlemelerinin tek amacı budur... [email protected] TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com ABD’de yayımlanan Los Angeles Times ga- zetesi, terör örgütü El Kaide içindeki Türk mi- litan sayısının son dönemde yükselişe geç- tiğini yazdı. Gazete bu iddiayı daha da ileri gö- türdü ve Türklerin sayısının neredeyse Arap militanların sayısına ulaştığını öne sürdü. Peki, El Kaide içinde “bölük” kurabilecek ka- dar çoğalan Türk militanlar neyi amaçlıyor? El Kaide Türkiye’den niçin para istiyor? Tüm dünya ülkelerinin yanı sıra Türkiye de El Kaide gerçeğiyle 11 Eylül 2001’de Amerika’daki İkiz Kuleler’e yönelik sal- dırıyla tanıştı. Ancak şeriatçı örgütün asıl vahşeti 15-20 Kasım 2003’te İs- tanbul’da ortaya çıktı. Kamuoyu El Kaide terörünü işte bu tarihte mey- dana gelen 4 intihar saldırısıyla ya- kından gördü. Bomba yüklü kamyo- netlerle gerçekleştirilen saldırılarda 60’tan fazla insan öldü, 700’den faz- la yurttaş da yaralandı. Bu eylemler aniden gelişmemişti. Saldırı- lardan iki yıl önce Afganistan ve Pakistan’a giden 20 kişilik bir grup, El Kaide lideri Usa- me bin Ladin’le kahvaltı yapacak kadar iliş- kileri geliştirmiş ve eğitildikten sonra Türki- ye’ye gönderilmişti. Şaşırtıcı olan, o döneme kadar Türkiye’de El Kaide’nin ideolojisini izleyerek Selefi yapılanmalara giden gruplar, “terör örgütü sayılmadıkları için” serbest bı- rakılıyordu. Hatta mahkemeler bu yapıdaki mi- litanların takip edilmesi için polise dinleme iz- ni bile vermiyordu! Şaşırtıcı bir gerçeği daha vurgulamak ge- rekiyor; 2003’te İstanbul’u kan gölüne çevi- ren militanlardan dördü daha önce şeriatçı faaliyetler nedeniyle gözaltına alınmış ve ne ilginçtir ki serbest bırakılmıştı! İstihbarat uyudu!.. Türkiye’de bürokrasiden güvenli- ğe, yargıdan siyasete kadar herkes El Kaide’ye bu kadar yabancıydı! İktidara AKP henüz gelmişti ve belki de ya- şananlara duyarsızlık ve gaflet demek daha doğru olurdu! Devlet o kadar ya- bancı ve ilgisizdi ki, Türk El Kaideci- ler İstanbul’daki kanlı eyleme, 6 ay bo- yunca istihbarata hissettirmeden ha- zırlanmışlardı!.. Örneğin rahat ileti- şim sağlamak için cep telefonu bayii bile açmışlardı. Patlayıcı üretmek için şirket kurmuşlar, kiraladıkları depolarda göstermelik olarak deterjan bile üretmişlerdi! 4 bombalı eylem için haftalar boyu keşif ya- pan militanları nasıl olduysa kimse fark et- memişti! Anlaşılıyordu ki bu militanların sı- nırdan giriş çıkışları izlenmemiş, Türkiye içindeki hareketleri de ciddiye alınmamıştı. Yalnızca El Kaideciler değil, 2000 yılından önce Çeçenistan, Bosna ve Afganistan gibi “cihad bölgeleri” olarak nitelendirilen ülkelere giden Türkler de takip edilmemişti! Bir dönem sayıları 150 ile 500 arasında değişen bu mi- litanlar işte bugün Afganistan’da “El Kaide bö- lüğü” kuracak kadar büyüyen yapının te- mellerini atmışlardı! Evet, gerçekten de Los Angeles Times’ın yazdığı gibi Türk El Kaidecilerin sayısı bu dö- nemde 2 bine ulaşmış olabilir. Çünkü salt 2003’te İstanbul’daki saldırıların ardından El Kaideci iddiasıyla sorgulananların sayısı 300’ü aşmıştı! Kartal’daki Mason locası bas- kıncıları, Gaziantep’te iki kez polisle çatışan gruplar, İstanbul’daki ABD konsolosluğunun önünde öldürülen 3 militan ve diğer kentler- de çökertilen 15 hücrenin çevreleriyle ilgili araştırmalarda da polis, yüzlerce Selefi mi- litanın varlığını saptamıştı. İşte bu militanların büyük bölümü bugün- lerde Irak, Afganistan ve Pakistan’da eğitili- yor, ABD güçleriyle çatışıyor. El Kaide kay- naklarına göre son 10 yılda çatışmalarda ölen Türk militanların sayısı 50’ye ulaştı. Ör- güt kaynakları Afganistan’da ölen Osman Öz- kan, Bilal Yaldızcı’nın yanı sıra “Ebu Musa el Turki”, “Ebu İshak el Turki”, “Ebu Cendel el Turki”, “S’ad Ebu Furkan” ve “Ebu Hanzala el Turki” diye kod adları taşıyan Türk militanla- rın öykülerini yazıyor! Los Angeles Times işte tüm bu gerçekler- den yola çıkarak El Kaide içindeki Türk sa- yısının arttığına dikkat çekiyor. Gazeteye göre “Örgüt Türklerden oluşan bir bölük kurdu ve başına da bir Türk militanı getirdi. Bu arada El Kaide Türkçe propaganda siteleri- ne de ağırlık verdi”. Usame cihad parası istiyor!.. Gerçekten de Türkçe propaganda yapan El Kaide yanlısı sitelerin sayısında hızlı bir artış yaşanıyor. Bu siteler El Kaide merkezinin tüm bildirilerini, sal- dırı raporlarını, eylem görüntülerini ve ölen militanların yaşamlarını gös- teren videoları yayımlıyor, sempatizan toplamak için çabalıyor. El Kaide ise bu iletişim devinimini gi- derek daha fazla kullanıyor. Örneğin örgütün direkt Türklere yönelik pro- pagandası da artıyor. Nitekim 10 Ha- ziran’da örgütün Afganistan sorumlusu Mus- tafa Ebu’l Yezdi, “Türkiye halkına” diye başlayan özel bir bildiri yayımladı. Bu bildiri 6 yıl önce İstanbul’da katliam yapmak için mi- litanlara 150 bin dolar veren El Kaide’nin Türk- lerden para yardımı istediğini de ortaya çı- kardı! İşte Yezdi’nin söylediklerinin özeti: “Bizler sizin Afganistan’daki kardeşleriniziz. Sizlere selamlarımızı iletiyor, bununla beraber size bazı tavsiyelerde bulunmak istiyoruz. Bi- rinci tavsiye: Müslüman kardeşlerinize iyi muamelelerde bulunmanızdır. İkinci tavsiye ise: Allah mal ile yapılan cihadı can ile yapı- lan cihaddan önde tutmuştur. Eğer ki silahı- nı, yemeğini, içeceğini ve cihad aletlerini ala- bilecek miktarda para yoksa mücahid bu şart- larda cihad edemez. Bizim Afganistan’da çok fazla mal açığımız bulunmaktadır. O halde Al- lah yolunda mal ile cihad farizesini yerine ge- tirin. Aynı şekilde kardeşlerimizin nail olduk- ları şehadet menzileleriyle sizi müjdeliyoruz. Türk kardeşlerin de bu noktada nasipleri varmış. Onlardan da birçoğu şehit oldu.” Türk El Kaidesi’nin Afganistan ve Pakistan’daki devinimi Türkiye’nin iç dinamikleriyle bağlantılı olarak büyü- yor. Unutulmasın ki Türklerin El Kai- de içinde bölük kurabilecek boyuta ulaşmasında Türk Hizbullahı’nın 17 Ocak 2000’den itibaren çöküşü de et- kili olmuştur. Nitekim son dönemde yakalanan El Kaidecilerin bazılarının geçmişte Hizbullah içinde faaliyet gösterdiği saptanmıştı. Türkiye’de radikal dincilik, örgütlenme boşluğunu El Kai- de’ye yönelerek gidermek istiyor! İkinci gerekçe, her ne kadar Bin Ladin’in adamları İstanbul’da 60 kişiyi öldürmüş ve Ga- ziantep ve İstanbul’da 6 polisi şehit etmiş olsalar da, örgütsel açıdan büyük çöküntü yaşadılar. Ör- güt ne yazık ki eylem yaptıkça ve kayıp verdikçe yeni hücrelerle büyüyor ve El Kaide’nin mer- kezlerinden yürütülen propaganda ile Türkiye içindeki varlığını daha fazla hissettiriyor. 2000 yılından önce Türkiye’yi geçiş yolu ola- rak kullanan El Kaide, Anadolu topraklarını Or- tadoğu’nun merkez üssü yapmaya çalışıyor! Bin Ladin Türkiye’den Para İstiyor!.. Ebu Hanzala el Turki. Mustafa Ebu’l Yezdi. ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART musakart yahoo.com YarbayDönmez,ZirVadisi’ndekisilahlarõnpoliseaitolduğunu,operasyonaMİT’indekarõştõğõnõsavundu: BulunanlarTSK’yeaitdeğilANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Askeri mahkeme, Zir Vadisi’nde bu- lunan mühimmatla ilgili yargõlanan Yarbay Mustafa Dönmez’in evinde bulunduğu savlanan Başbakan’a sui- kast ile bombalarõn saklandõğõ yerin krokisindeki yazõlarõn Dönmez’e ait olup olmadõğõnõn araştõrõlmasõnõ iste- di. Dönmez’in lojmanõnda yapõlan aramada bulunan inzibat subaylarõnõn tanõk olarak dinlenmesi kararlaştõrõldõ. Genelkurmay Başkanlõğõ Askeri Mahkemesi’nde “askeri eşyayı giz- lemek” suçundan yargõlanan Dön- mez, savunmasõnda, vadide bulunan si- lahlar ve mühimmatõn Türk Silahlõ Kuvvetleri’ne ait olmadõğõnõ ileri sü- rerek “Bu operasyonu polis yaptı. Kazıya katılan 13 Terörle Mücadele (TEM) polisinin parmak izlerinin alınmasını talep ediyorum. Kroki in- celenirse bu anlaşılabilir. Buna MİT de karışmış olabilir” dedi. Hayatõ boyunca eline silah almadõ- ğõnõ savunan Dönmez, “Ağaç kesen- leri bile katil olarak görüyorum. Be- nim silahla mühimmatla ne işim ola- bilir? Değil Başbakan’a suikast, hayvanlara, ağaçlara bile zarar ver- mekten çekinen bir insanım. Bura- da net bir operasyon ve bilgi kir- lenmesi var” diye konuştu. Dönmez, “Zir Vadisi’ndeki tutanaklar çe- lişkilerle dolu. Vadideki arama TRT’den naklen verildi. İlk gün çok hazırlıklı gelinmiş Zir Vadisi’ne. Her şey bilgisayarda hazırlanmıştır. İlk günkü aramalara katılan 27 TEM polisinden 13’ü ikinci gün aramalara katılmamıştır. Burada da bir iz bıraktıklarını düşünüyorum polisin. İkinci günkü aramalara katılmayan 13 TEM polisinin par- mak izlerinin alınmasını talep edi- yorum” dedi. Dönmez, vadide bulu- nan mühimmat ve silahlarõn emniye- te ait olduğu imasõnda bulundu. ‘Olay öncesi polis geldi’ Duruşmada söz alan Dönmez’in avukatõ Mehmet Nuri Aytekin, “Em- niyet düzmece delil yaratma yön- temlerinden birisini uygulamıştır” dedi. Aytekin, şunlarõ söyledi: “Zir Vadisi’ndeki aramada da düzmece durumlar söz konusudur. Duruş- madan önce bölgede araştırma yap- tım. Bölge sit alanıdır. Defineciler zaman zaman arama yapmakta- dırlar. Olay öncesinde bir grup po- lisin bölgeye geldiği yönünde be- yanlar bulunmaktadır. Ancak tes- pit ettiğim kişiler tanıklık yapmaya çekinmişlerdir. Ergenekon tutuk- lularından Serdar Öztürk, şahsına ait CD’leri işaretlemiştir, ancak ara- mada bulunduğu belirtilen ve daha sonra kamuoyuna yansıyan CD’de bu ize rastlanmamıştır. Ergenekon soruşturmasında bu tür komplolar birçok kez yaşanmıştır.” Duruşmada, Yarbay Alp Kaya, Ne- dim Kılıç ve emekli Albay İlhami Güler tanõk olarak ifade verdi. Yarbay Kaya, Eğitim ve Doktrin Komutanlõ- ğõ’nda görevli iken, Dönmez ile ta- nõştõklarõnõ belirterek “Dava konusu malzemelere ilişkin bilgileri basın- dan öğrendiğini, başka bilgisinin bu- lunmadığını” söyledi. Duruşma hâ- kimi Binbaşõ Cemil Çelik’in, “Nüfus cüzdanı suretin, Sapanca’daki evde bulunmuş. Ne söyleyeceksiniz” so- rusu üzerine Kaya, “Dönmez’in Sa- panca’daki arazisinin bir kısmı ile kendisinin ve eşinin kooperatif his- sesinin karşılıklı devri konusunda anlaştıklarını, nüfus cüzdanı sure- tini, devir işlemlerini için Dönmez’e verdiğini, ancak devir işleminin gerçekleşmediğini” kaydetti. Dokuz kurmay subayõn bugün Beşiktaş Adliyesi’ne gelmesi bekleniyor Subaylar ifadeye gelmedi İstanbul Haber Servisi - “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” belgesinin al- tõnda imzasõ olduğu iddia edilen kõdemli Kurmay Albay Dursun Çiçek’in de ara- larõnda bulunduğu dokuz kurmay subay dün adliyeye ifade vermeye gelmedi. Çi- çek ve 8 kurmay albayõn bugün adliyeye gelmeleri bekleniyor. Gazeteciler, dün gün boyu adliyede nöbet tutarken İstan- bul Cumhuriyet Savcõlõğõ gazetecilerin, hâkim ve savcõlarõn kullandõğõ kapõda ve arka bahçede beklemelerini yasakladõ. Ergenekon soruşturmasõnda ele geçiri- len “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” belgesinde imzasõ bulunduğu iddia edilen Çiçek’in ifadesinin alõnmasõ için 17 Ha- ziran 2007’de Ergenekon soruşturmasõ- nõn yürütüldüğü İstanbul Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn Beşiktaş’taki adliye bi- nasõnda hazõr edilmesi istendi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcõ Vekili Turan Ço- lakkadı aynõ gün yaptõğõ açõklama ile Çi- çek’in ifadesinin Genelkurmay Askeri Başsavcõlõğõ’nõn belgeye ilişkin soruştur- masõ tamamlandõktan sonra alõnacağõnõ söyledi. Genelkurmay Askeri Başsavcõlõ- ğõ, 24 Haziran’da belgenin kendilerine ait olmadõğõnõ açõklayõnca İstanbul Cumhuriyet Başsavcõlõğõ, Çiçek’i şüpheli olarak ifadesini almak için çağõrdõ. Baş- savcõlõk ayrõca Harp Akademileri ve Beykoz’da bulunan Sualtõ Taarruz Ko- mutanlõğõ’nda yapõlan aramalara ilişkin de 8 kurmay subayõ şüpheli olarak ifade- lerine başvurmak üzere adliyeye çağõrdõ. Ancak subaylar dün adliyeye gelmedi. Gazetecilere yasak Başsavcõlõk dün subaylarõn adliyeye gelmesini bekleyen gazetecilere yasakla- ma getirdi. Çolakkadõ, gazetecilerin, hâ- kim ve savcõlarõn kullandõğõ kapõda ve arka bahçede beklemelerini yasakladõ. Sert bir ses tonu ile konuşan Çolakkadõ, “Gizli yürütülen soruşturma var. Giz- li tanıklarımız var. Siz burada oldu- ğunuz sürece gizli tanıkların ifadesini nasıl alacağız? Gizli belgeler geliyor, gizli tanıklar geliyor. Sizin burada durmanızı yasaklıyorum” dedi. Avukatlarõraporlatekrartahliyetalebindebulunacak Hilmioğlu’nunhayatıtehlikede İstanbul Haber Servisi - Karaciğer ra- hatsõzlõğõ nedeniyle İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tõp Fakültesi’nde tedaviye alõ- nan eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun kardeşi Hayati Hil- mioğlu, yapõlan konsültasyonun ardõndan doktorlarõn Hilmioğlu’na, “hayati tehli- kesinin bulunduğu”na yönelik rapor ver- diğini belirterek bu raporlarla avukatlarõn 13- 14 Haziran’da tekrar tahliye talebinde bu- lunacağõnõ belirtti. Prof. Dr. Mustafa Yurt- kuran’õn tedavisi ise Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştõrma Hastanesi’nde sürüyor. Yurtku- ran’õn avukatõ Mehmet İpek, müvekkilinin kalp sorunlarõ ile ilgili tedavisinin yaklaşõk 3 ay süreceğini ve bu sürede kanser tedavi programõnõn yapõlacağõnõ söyledi. AVUKAT ERGÜL DÜZENLEDİ Savcõ Öz adõna sahte belge İstanbul Haber Servisi - Avukat Vural Ergül, “İrticayla Mücadele Eylem Planı” adlõ belgenin altõna Ergenekon soruşturmasõnõ yürüten Cumhu- riyet Savcõsõ Zekeriya Öz’ün imzasõnõ yerleştir- di. Albay Dursun Çiçek’in hazõrladõğõ ileri sürü- len belgenin sahte olduğunu savunan Ergül, “Bel- genin altına, sahteciliğinin anlaşılması için sav- cı Öz’ün imzasını kopyaladım” dedi. Ergenekon davasõ sanõklarõ Sevgi Erenerol, Ve- dat Yenerer ve Ergün Poyraz’õn avukatõ olan Er- gül, Beşiktaş’taki adliye binasõ önünde açõklama yaparak savcõ Öz adõna hazõrladõğõ sahte belgeyi da- ğõttõ. Fotokopiden ibaret ve gerçekliği kanõtlanma- mõş eylem planõ hakkõnda kamuoyunu aydõnlatmak istediğini söyleyen Ergül, şöyle konuştu: “Hafta sonu oturdum, kendime bir ‘İrtica ile Mücadele Eylem Planõ’ hazırladım. Dikkat çekici olması ve sahteciliğin anlaşılması için de altına koyduğun imzayı, özellikle soruşturma savcısı Öz’ün imza- sından seçtim. Dileyen, kendi bilgisayarında, böyle bir belge hazırlayıp, belgenin altına da Tayyip Erdoğan’ın, Fethullah Gülen’in ya da Fatih Ürek’in imzasını monte edebilir.” Çiçek imzasõnõ photoshopla kolayca sildiğini ifade eden Ergül, “Şimdi bu fotokopi belgesi, savcının elindekin- den daha kıymetli. Çünkü bunun her bir sayfası paraflı. Oysa Dursun Çiçek’in imzasının olduğu belgede Çiçek’in parafı dahi bulunmuyor” dedi. Öz’ün imza örnekleri Öz’ün Ergenekon dava dosyasõnda yer alan 18 ay- rõ belgedeki imza örneklerini de bir araya toplayõp, gazetecilere gösteren Ergül, bazõ gazetelerde albay Çiçek’in askeri savcõlõkta ifadesinin alõndõğõ tutana- ğa farklõ imza attõğõ yönünde bilgi kirliliği oluşturul- duğunu savundu. Ergül, “Her insanın imzası fark- lılık gösterebilir. Ergenekon dosyasındaki belge- lerde yer alan savcı Öz’ün imzalarını bir araya topladım. Öz’ün imza örnekleri de birbirlerin- den farklı” diye konuştu. Öz adõna boş, fotokopi bir evrak hazõrladõğõnõ da ifade eden Ergül, “Öz, foto- kopiyi hukuki olarak kıymetlendirecek olursa, kendi hazırladığım taşıma imzalı sahte belgeyi bir senete dönüştürüp icraya koyduğumda itiraz edecek bir sözünün olmaması gerekir” dedi. ‘Belge’ sorusu Çiçek’i kızdırdı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Bakanlar Kurulu toplantõsõ sonrasõ açõklamalarda bulu- nan hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, bir gazetecinin “İrticayla Mücadele Eylem Planı”yla il- gili hükümet ile Genelkurmay arasõnda değerlendirme farkõ var mõ?” sorusu üzerine sinirlendi. Çiçek, “Türkiye’nin en başarılı olduğu konu, bir konuya nokta koymayı bilememesidir. Siz soruyorsunuz biz cevap veriyoruz, başlıyoruz pehlivan tefrikası gibi konuyu günlerce sürdürmeye. Karar verecek olan yargı makamlarıdır. Bu süreç devam ediyor” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle