18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Zaman zaman düşünüp şük-ret- mişimdir “İyi ki yargıç değilim” di- ye. Bir insanı yargılamak... Bir insanı beraat ettirmek veya mahkûm etmek... Bir insan yargılanırken onu öz- gürlüğünden mahrum etmek ve- ya etmemek... Bir hasta tutuklunun tedavi ola- naklarının sınırlanmasına ve kısıt- lanmasına neden olmak veya bu olanakların önünü açmak... Ne muazzam sorumluluklar bunlar! Vicdan ister, VİCDAN! Hukuk bilgisi ister, HUKUK BİL- GİSİ! İyi ki yargıç değilim... İyi ki tek imzayla insanları içeri atan veya içerden kurtaran biri de- ğilim... Hukuk bilgim yeterli olsaydı bi- le vicdanım böyle bir sorumluluğu kaldırabilir miydi bilmiyorum! Rıza Türmen: Değişik bir yargıç... Hukukçu olsaydım benim de yapmak isteyeceğim türde bir görevde bulunmuş... Avrupa İnsan Hakları Mahke- mesi yargıcı... İnsanların temel hak ve özgür- lüklerini korumak için ülkeleri yar- gılayan bir mahkemenin yargıcı... 22 Haziran Pazartesi günü Mil- liyet gazetesinde “Tutukluların in- san hakları” başlıklı bir makale yazdı. Konuya ilgi duyanlar bu yazıya Milliyet arşivinden kolayca ula- şabilir. Hiç kuşkum yok ki malum da- vanın savcı ve yargıçları da bu ma- kaleyi okumuşlardır. Türmen, önce tutukluların has- talık hallerindeki haklarını anlatıyor ve AİHM’nin bu konudaki davalar hakkında verdiği kararlardan ör- nekler sunuyor. Sonra şöyle devam ediyor Tür- men: “Sorunun bir başka yönü daha var. AİHM kararlarına göre, tutuk- lama için gerekli olan suç işlendi- ğine ilişkin ‘makul kuşku’, tutuk- lamanın devamı kararı için yeter- siz. Yargıç tutuklamanın sürdürül- mesine karar verirken, sanığın kaçma, kanıtları ortadan kaldırma ya da yeniden suç işleme olasılı- ğının bulunduğunu somut bir bi- çimde göstermek zorunda. Tu- tuklama süresi uzadıkça yargıcın gerekçelerinin daha ayrıntılı ve somut olması gerekiyor. Kanser ve kalp rahatsızlığı gibi ölümcül hastalıkları bulunan Prof. Yurtkuran’ın kaçma, kanıtları ka- rartma ya da yeniden suç işleme- si beklenemeyeceğine göre tu- tukluluğunun sürdürülmesini hak- lı göstermek güç. AİHM’nin incelediği noktalar- dan biri de böylesine ağır hasta- lıkları bulunan bir kişinin neden te- minatla tahliye edilmediği. AİHS yasaların üstünde AİHM kararları devletler bakı- mından bağlayıcı. Ayrıca Anaya- sa’nın 90. maddesinde yaptığımız değişiklikle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile yasalar ara- sında uyuşmazlık varsa, sözleşme hükümlerinin esas alınacağını ka- bul ettik. Bu nedenlerle, yargılama sürecinde AİHM kararlarının göz önünde bulundurulması gerekir. Bu aynı zamanda Türkiye’nin Av- rupa hukuk düzenine uyum sağ- lamasının önkoşulu.” Ben hukuk dersleri de aldım ama hukukçu değilim, bu işlerin in- celiklerini bilmem. Türmen’in makalesini okuyun- ca malum dava acaba ne kadar anayasaya ve Avrupa İnsan Hak- ları Sözleşmesi’ne uygun olarak görülüyor sorusu aklıma takıldı. Hiç kuşku yok ki malum dava- nın savcıları ve yargıçları hem bilgili hem de vicdanlı hukukçu- lardır. Türmen’in yazdığı noktaları mutlaka biliyorlardır. Ben sadece sıradan bir vatan- daş olduğum için aklıma takılan soruyu dile getirdim... [email protected] www.kongar.org CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada uyumuna, iç barışa en önemli katkıyı yapmış de- mektir. Her ülkenin kendi içinde dengeleri, konuları tar- tışma “eşikleri” vardır. O eşik aşılırsa tartışma tar- tışma olmaktan çıkar. Devamında da ortak nokta bul- mak giderek zorlaşır, hatta olanaksız hale gelir. Türkiye’de böyle bir eşik kaldı mı? Sanırım kalmadı. Bütün eşikleri tüketiyoruz. Tür- kiye’nin temellerini oluşturan hemen her konunun gazetecilere, “uzmanlara” göre değişen tarifleri var. Herkes kendi tarifi üzerinden tartışmaya katılın- ca eşik mi kalır? Kanaat önderliği, eşik kadar önemli. Gazeteci bir konuyu gündeme getirdiğinde, bilgisini, belgesini, düşüncesini ortaya koyar, onu izleyen ya da oku- yan, bir “kanaat” edinir. Bu “kanaat edinimleri” kamuoyu oluşumunun hüc- releridir. Bunlar birleşir ve bir kamuoyu vücuda ge- lir. Tıpkı eşik bekçiliği gibi kanaat önderliği de eroz- yona uğradı. Çünkü gazeteciler kanaat eşiğini aştı. Karar düzeyine ulaştı. Gelinen bu aşama şöyle özetlenebilir: “Önce kararını ver, bunun gerekçeleri, bilgileri, bel- geleri arkadan gelir.” Kanaat önderliği yerini şuna bıraktı: Karar dayatmacılığı! Öyle meslektaşlarımız var ki, örneğin bir belge ko- nusunda şu yorumu yapabiliyor: “Belge gerçek olsa da sahte olsa da benim gö- rüşüm değişmez.” Kanaat önderliğinin yerini karar dayatmacılığı aldı dedik ama, bu anlatımı bir doz daha ileri götü- rürsek şunu söyleyebiliriz. İnanç gazeteciliği! Konunun bir başka boyutuna geçelim. Gazeteciliğin ruhunu muhabirlik oluşturur. Mu- habirliğin özü de bilgiye, belgeye, habere ulaşıp bu- nu topluma aktarmaktır. Ayakta kalmayı başaran gazeteciler, köşe yazar- lığından yöneticiliğe hangi görevi üstlenirse üstlen- sin “muhabirliği” bırakmayanlardır. Ben de kendimce bu ruhumu hep korumaya ça- lıştım. Ankara Büromun sabah haber toplantılarına katılmayı, haber üretmeyi, haber konuları ortaya at- mayı birinci görevim saydım. Gerilimli yıllar dizisinde aktardıklarımın bu yanımı ortaya koyduğunu düşünüyorum. Dizide sözünü et- mediğim bilgiye-belgeye yani muhabirliğe dayalı 6 kitabımın olduğunu da vurgulamadan geçemeye- ceğim. Gündemde belge haberciliği var. Gerçeklik, sah- telik tartışması işin farklı bir boyutu. Gazetecilik ya- nını sütuna yatırmak gerekirse en ileri durum şu ol- du. Cumhuriyet savcısı, haberi yazan muhabire kay- nağını sordu. Muhabir de Basın Yasası’nın 12. mad- desini anımsatarak haber kaynağını açıklamama hak- kı olduğunu söylediğini ifade etti. İçinde bulunduğum durumun da etkisiyle ister is- temez bu tür gelişmeleri kendi konumumla karşı- laştırıyorum. Mustafa Balbay ne yapmış? Ülkeyi yönetenlerle, devlet katlarıyla görüşmüş... Kendisine ve gazetesine gelen belgeleri haber- leştirmiş, kitaplaştırmış... Yazdığı, yorumladığı konularla ilgili düşünceleri so- rulduğunda açık yüreklilikle söylemiş. Bunlar gazeteciliğin en temel motifleridir. Gündemdeki belge haberinde elbette yaklaşım farklılıkları olabilir, gerçekliğinin daha titiz kontrolü tartışılabilir, ama meslektaşlarımızın büyük bir bö- lümü, belgenin haber değeri taşıdığını kabul ediyor. Haber tarifi, haberi yapan gazeteye göre değiş- memeli. Bu konuda çifte standart olmamalı. Yargı- dan bu özeni beklemek her gazetecinin doğal hakkıdır. Bu ikilem mesleğimizi temsil eden kuruluşların da sorumluluğunda, gündeminde olmalı. GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Sanki medya dünyasında büyük paralar karşılığı transfer olayları gerçekleşmemiş gibi kimileri; “Ne var bunda? Nihayet bir gazeteci ya daha fazla aylık ya da önemli bir transfer ücreti karşılığı bir gazeteden di- ğerine geçmiş olabilir” diyebilir. Bu görüşler, düşünceler doğrudur. Adı geçen gazete Hürriyet ve ne var ki transfer; mesleksel yeteneklerinin yanı sıra bir başka özelliğiyle söz edilen birine ait. Özelliği ise devlet içinde devlet gibi görünen, gös- terilen... pek çok önemli olayda etkisi, doğrudan par- mağı olduğu söylenen bir cemaate yakınlığıyla tanı- nan bir gazeteci: Eyüp Can! Eyüp Can (Sağlık), Hürriyet’e geçmeden önce Do- ğan Medya Grubu’nun bir başka gazetesi Referans’ın genel yayın yönetmeniydi. Ertuğrul Özkök, transfer olayını geçen pazartesi günü yayımlanan “Hürriyet künyesinden yeni haberler” başlıklı yazısında duyurdu. Aynı gün medya dünyası internete yansıyan kimi söylentiler, değerlendirme ve yorumlarla çalkalandı. Dayanağı olmayan öncelikli haber, bir söylenti; Do- ğan grubunda yıldızı parlayan Eyüp Can’ın, Özkök’ün yerine Hürriyet’in genel yayın yönetmenliğine getiri- leceğini duyurdu. Kimi söylemlerle kanıtlanan asıl haber ise… Eyüp Can’ın, Türkiye’nin siyasal, sosyal hemen her soru- nunda veya olayında rolü olduğu söylenen, gelmiş geçmiş bütün iktidarlar döneminde büyüyen, gelişen Fethullah Gülen cemaatinden olduğunu irdeleyen açıklamaları içeriyor. Eyüp Can’ın Gülen cemaatine yakınlığı kimi ciddi öğelere dayanıyor. İşte kimi örnekler: Eyüp Can, 1994-2004 yılları arasında, Gülen’in ya- yın organı olduğu bilinen Zaman gazetesinde çalış- tı. “Fethullah Gülen ile Ufuk Turu” başlıklı bir de ki- tabı var. 12 Şubat 2007’de Hürriyet’te çıplak köşe yazarı Ay- şe Arman’la yaptığı söyleşideki sözleri Gülen cemaati ile ilişkisini kanıtlıyor. Soru: “Fethullah Gülen’in yetişmenizde ve şekil- lenmenizde etkisi var mı?” Eyüp Can’ın yanıtı: “O çevrenin içinde büyüdüğüm için, tabii ki üzerimde etkisi var.” Diğer sorulara verdiği yanıtlarda Fethullahçı ol- maktan pek fazla gocunmadığını gösteriyor. Hürriyet Genel Yayın Yönetmenliği’ne getirilece- ği söylentileri ise -bir başka röportajındaki- bir söy- lemden kaynaklanıyor. Bu görev için hevesli; “Tevazuya gerek yok. He- pimizin hayali” diyor. Transferin medya dünyasını bu denli ilgilendir- mesinin, üzerinde çeşitli yorumların yapılmasının önemli nedeni: Fethullah Gülen cemaatine yakınlığı bilinen, haber koordinatörlüğüne getirildiği duyurulan gazeteci (Eyüp Can) ile; Hürriyet gibi bir gazetenin haberleri- nin Gülen cemaatinin denetimine gireceği kuşku ve kaygısı... bu kişinin bir gün gazetenin başına geçmesi olasılığı… Transfer haberlerini veren internetteki haberlere gönderilen yorumlar dikkat çekici. Örneğin içlerinden biri “Görünüşe göre Fethul- lahçılar bir sıfır önde” diyor. Bir diğer yorum; Eyüp Can’ı “Doğan grubunun ce- maatle ilişkilerinden sorumlu üyesi, Feto’nun prens- lerinden” diye tanımlıyor. Ne darbe belgesinin sahteliği… altındaki imza so- runu… ne de RTE’nin sahibi olduğu beş villadan bi- rine taşınması… medya mahallesinde üzerinde ko- nuşulan tek haber… …geniş iletişim olanaklarına sahip Gülen’in Hür- riyet’e de sızdığını içeren irdelemeler, yorumlar… Hayırlara vesile olur inşallaaahhh! Olur mu? [email protected] SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 2009 PERŞEMBE 8 HABERLERİN DEVAMI AYDINLANMA EMRE KONGAR Tutuklu Rektörler, Hasta Tutuklular, Vicdanlı Yargıçlar Okulöncesi zorunlu eğitim uygulamasına 2014 yılına dek tüm Türkiye’de geçilecek Proje beş yõlda bitecekANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Milli Eğitim Bakanlõ- ğõ’nõn (MEB), gelecek eğitim- öğretim yõlõnda 32 ilde başlatõl- masõnõ planladõğõ okulöncesinde zorunlu eğitim uygulamasõnõn, 2013-2014 eğitim-öğretim yõlõn- da tüm Türkiye’de yaygõnlaştõ- rõlmasõ planlanõyor. MEB, geçen eğitim-öğretim yõlõnõn başõnda açõklanan okul- öncesinde 5 yaş (60-72 ay) gru- bunun zorunlu eğitime dahil edilmesine ilişkin projesini 5 yõlda tamamlayacak. Bu çerçe- vede hazõrlanan takvime göre, ilk aşamada okulöncesi eğitimde okullaşma oranõ yüzde 50’nin üzerinde olan 32 ilde gelecek yõl- dan itibaren “zorunlu eğitim” uygulamasõ başlayacak. Bu illerdeki derslik, öğret- men, donatõm ve materyal ihti- yacõ eğitim-öğretim yõlõ başla- madan da ayrõca değerlendirile- cek. Değerlendirme sonucunda gerekirse bazõ iller daha önce, ba- zõlarõ da daha sonraki eğitim- öğretim dönemlerinde zorunlu eğitim kapsamõna alõnabilecek. Okulöncesi eğitimin zorunlu ol- masõ öğretmen ihtiyacõnõ da ar- tõracağõ için bu doğrultuda is- tihdam sağlanacak. 32 ilde zorunlu olacak MEB, gelecek eğitim-öğretim yõlõnda Amasya, Nevşehir, Ça- nakkale, Bilecik, Edirne, Kara- bük, Ardahan, Gümüşhane, Trab- zon, Yalova, Karaman, Tunceli, Kilis, Bolu, Kõrõkkale, Bayburt, Burdur, Kõrklareli, Muğla, Düz- ce, Bartõn, Artvin, Çankõrõ, Kü- tahya, Rize, Isparta, Kõrşehir, Giresun, Uşak, Eskişehir, Sinop ve Samsun’da okulöncesi eğiti- min zorunlu olmasõnõ kararlaş- tõrmõş ve bu ilin valileri ve milli eğitim müdürleriyle toplantõ ya- parak durumu değerlendirmişti. MEB, ayrõca genelge yayõmla- yarak il milli eğitim müdürlük- lerinden okulöncesi eğitimin yay- gõnlaştõrõlmasõna yönelik önlem- ler almalarõ talimatõ vermişti. Rezidans cinayeti zanlõsõ gözaltõnda İstanbul Haber Servisi - Müteahhit Fatih Ed- remit’in (52), Polat Tower’õn 22. katõndaki oda- sõnda silahlõ saldõrõ sonucu öldürülmesi olayõnõn katil zanlõsõ Onur Özbizerdik yakalandõ. Olay yerinde bulunan diğer 2 kişinin de asayiş şube müdürlüğündeki işlemleri halen devam ediyor. İstanbul’da Fulya Mahallesi Yeşilçimen So- kak’taki Polat Tower’õn 22. katõndaki dairesinde kalan işadamõ Edremit, kõz arkadaşõna kötü dav- randõğõ gerekçesiyle Özbizerdik’i konuşmak için dairesine çağõrdõ. Hasan Heybetli’nin de bulun- duğu ortamda çõkan tartõşma kõsa sürede kavga- ya dönüştü ve Özbizerdik silahõnõ çekerek 52 ya- şõndaki Edremit’e 6 el ateş etti. İşadamõ, kaldõrõl- dõğõ hastanede hayatõnõ kaybettti. Hasan Heybet- li ve olay sõrasõnda Özbizerdik’in yanõnda bulu- nan korumasõ Bülent Zara da Antalya Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekiplerince, Muratpaşa Tapu Dairesi’nde yakalandõ. Onur Özbizerdik ise olaydan 2 gün sonra İstanbul Sa- rõyer’de gözaltõna alõndõ. Zanlõlar asayiş şube müdürlüğünde sorgulanõyor. Özbizerdik yeraltõ dünyasõnõn isimlerinden Dündar Kılıç’õn torunu ve Alaaddin Çakıcı’nõn öldürülen eski eşi Uğur Kılıç’õn ilk evliliğinden olan oğlu. DTP randevudan vazgeçti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DTP Ge- nel Başkanõ Ahmet Türk, Avrupa Birliği ülke- lerinin Ankara’daki büyükelçilerine yemek verdi. Yemek öncesi gazetecilerin sorularõnõ yanõtlayan Türk, Başbakan Recep Tayyip Er- doğan’dan randevu talep ettiklerini ancak bu talebe yanõt alamadõklarõnõ ifade etti. Türk, randevu talebini sürdürmenin gereksiz olduğu- nu düşündüklerini belirterek MYK’de bu talebi geri alma kararõ verdiklerini kaydetti. Ölen yurttaşta domuz gribi şüphesi İZMİR (AA) - İzmir’de, yüksek ateş şikâye- tiyle domuz gribi olabileceği şüphesiyle Tepe- cik Eğitim ve Araştõrma Hastanesi’nde tedavi altõna alõnan E.K. (61) yaşamõnõ yitirdi. İl Sağ- lõk Müdürü Mehmet Özkan, hastanõn hiper- tansiyon, diyabet gibi çeşitli rahatsõzlõklarõ bu- lunduğunu, vakanõn “domuz gribi” olmasõnõn çok zayõf bir ihtimal olarak göründüğünü an- cak Ankara’ya gönderilen kan örneklerinin so- nuçlarõnõn beklenmesi gerektiğini açõkladõ. Başbakan ‘suikastçısına’ tahliye TEKİRDAĞ (Cumhuriyet) - Tekirdağ’da ye- rel seçim öncesi 16 Mart’ta düzenlenen AKP mitingi sõrasõnda Başbakan Recep Tayyip Er- doğan’a suikasta hazõrlandõğõ iddiasõyla yaka- lanarak tutuklanan Muammer Altuntaş’õn yar- gõlanmasõna Tekirdağ 1. Ağõr Ceza Mahkeme- si’nde başlandõ. Altuntaş, “Ekonomik olarak sorunlar yaşadõm. Başbakan Erdoğan’õ sorum- lu tuttum. Çok pişmanõm, Başbakan’dan özür diliyorum” dedi. Mahkeme Altuntaş’õn tahliye- sine karar vererek duruşmayõ erteledi. Köprüdeki bakım erken bitecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ndeki çalõşmalar, 31 Temmuz yerine 20 Temmuz 2009’da tamam- lanacak. Ulaştõrma Bakanõ Binali Yõldõrõm, ça- lõşmalarõnõn hõzlandõrõlmasõ ve ekiplerin arttõ- rõlmasõ yönünde talimat verdiğini, böylece ça- lõşmanõn 40 gün yerine 30 günde tamamlanma- sõnõn planlandõğõnõ kaydetti. Şans Topu çekildi 4, 5, 13, 15, 30 + 9 Ankara Anakent Belediye Başkanõ Gökçek, Tõp Kurumu’nun Kõzõlõrmak suyunun kanser yapma riski konulu raporu için kurum başkanõ ve genel sekreterine hakaret davasõ açtõ MAHMUT LICALI ANKARA - Ankara Anakent Be- lediye Başkanõ Melih Gökçek’in suç duyurusu üzerine, Tõp Kurumu Başkanõ Dr. Mehmet Altınok ve Genel Sekreter Dr. Ali Rıza Üçer hakkõnda 6 yõl 4’er ay hapis istemiy- le dava açõldõ. Ankara Anakent Belediye Başka- nõ Melih Gökçek, 28 Mayõs 2008 ta- rihinde kentteki içme suyu şebekele- rinde 21 gündür Kõzõlõrmak suyunun verildiğini ve başkentlilerin bu süre içerisinde habersiz bir şekilde Kõzõ- lõrmak suyunu içtiğini açõklamõştõ. Bunun üzerine Tõp Kurumu, 2 Ha- ziran 2008’de ASKİ’nin kendi inter- net sitesinde yayõmladõğõ 13 Mayõs 2008 tarihli içme suyundaki arsenik oranlarõ ile Ulusal Bilimler Akade- misi’nin (National Academy of Sci- ences) arsenik ile ilgili çalõşmalarõnõn analiz edildiği bilimsel bir rapor ya- yõmlamõştõ. Dünya Sağlõk Örgütü ve Sağlõk Bakanlõğõ’nõn verilerine de atõf yapõlan raporda, içme suyundaki ar- senik miktarlarõnõn kanser yapma risk oranlarõ ile ASKİ’nin verileri ana- liz edilerek günde 2 litre içme suyu tü- keten kişilerin mesane ve akciğer kan- serine yakalanma riski belirtilmişti. Gökçek, Tõp Kurumu’nun raporu hakkõnda kendisine hakaret edildiği ve iftira atõldõğõ iddiasõyla 2008 yõlõ- nõn Haziran ayõnda suç duyurusunda bulunmuştu. Ankara Cumhuriyet Savcõlõğõ’nõn söz konusu raporun ha- karet ve iftira içermediği gerekçesiyle 2008 Ağustos’ta takipsizlik kararõ ver- mesi üzerine Gökçek, Sincan 1. Ağõr Ceza Mahkemesi’ne itiraz etti. Mah- keme 12 Haziran 2009’da Gökçek’in itirazõnõ yerinde buldu. Takipsizlik kararõnõ kaldõrmasõyla Tõp Kurumu Başkanõ Dr. Altõnok ve Genel Sekreter Dr. Üçer hakkõnda Ankara 1. Asliye Mahkemesi’nde dava açõldõ. Tõp Kurumu Genel Se- kreteri Üçer, Tõp Kurumu’nun kuru- luş amacõna uygun olarak yaptõklarõ bir faaliyet nedeniyle haklarõnda ha- pis istemiyle dava açõlmasõnõn “çok düşündürücü” olduğunu belirtti. Bilime de tahammül edemedi Melih Gökçek. Sözleşmeli öğretmen kalmayacak ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Türk Eğitim-Sen Genel Başka- nõ İsmail Koncuk, Milli Eğitim Ba- kanõ Nimet Çubukçu’nun kendile- rine bundan sonra artõk sözleşmeli öğretmen alõnmayacağõnõ, mevcut sözleşmeli öğretmenlerin tamamõnõn kadroya geçirileceğini söylediğini bildirdi. Buna göre, ağustos ayõnda yapõlacak öğretmen alõmlarõ kadrolu olarak gerçekleştirilecek. Koncuk ve beraberindeki sendika yöneticileri, Milli Eğitim Bakanõ Çubukçu’yu makamõnda ziyaret ederek, eğitim sistemindeki sorunla- rõn, çözüm önerilerinin ve isteklerin dile getirildiği bir rapor sundu. Zi- yaretin ardõndan gazetecilere açõkla- ma yapan Koncuk, Çubukçu’nun bundan böyle sözleşmeli öğretmen alõnmayacağõnõ kendilerine ifade et- tiğini belirtti. İsmail Koncuk, “Sa- yın Bakan, bundan sonraki süreç- te sözleşmeli öğretmen ataması yapılmayacağını, bütün öğret- menlerin kadrolu olarak istihdam edileceğini söyledi. Sayın Bakan, sözleşmeli öğretmenlerin hepsinin kadroya geçirileceğini ifade etti. Mevcut durumda 50 bin sözleş- meli öğretmen var. Sözleşmeli öğ- retmenlerin tamamı zaman içinde kadroya geçirilecek” dedi. Kadroya geçirilecekler Hurda araçlar trafikten çekiliyor Kara Ulaştırması Genel Müdürü Talat Aydın, ekonomik ve teknik ömrünü dol- durmuş 30 yaş üstü ticari araçların tra- fikten çekilmelerine ilişkin uygulama hakkında Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKEK) Kırıkkale’deki hurda müdürlüğünde basın mensupları- na bilgi verdi. Aydın, 3 ay önce yürürlüğe giren uygulama kapsamında, hurdaya ayrılan taşıt sayısının 1348 olduğunu bil- dirdi. Kırıkkale, İzmit-Seymen ve İzmir- Aliağa hurda müdürlüklerinde açılan ge- çici trafik tescil bürolarında resmi işlem- lerin gerçekleştirildiğini, ardından hurda araçların parçalandığını belirten Aydın, 30 Haziran 2010’a kadar sürecek uygula- mayla 1979 model ve öncesi yıllara ait araçların MKEK’e teslimi halinde motor- lu taşıtlar vergisi borçlarının affedildiğini ve ortalama 6 bin TL ödeme yapıldığını belirtti. Aydın, “Araç sahipleri açısından son derece cazip bir uygulama. Araçları- nın vergi cezalarından kurtulup değeri- nin birkaç katına verebilirler” dedi. UĞUR KILIÇ’IN OĞLU ÖZBİZERDİK Türk baba, kõzõnõ bõçaklayarak öldürdü BERLİN (AA) - Almanya’nõn Bavyera eyaleti- nin Schweinfurt kentinde bir Türk, 15 yaşõndaki kõzõnõ bõçaklayarak öldürdü. Schweinfurt polis yetkilileri, defalarca bõçaklanan kõzõn dün sabah kan kaybõndan dolayõ ölü bulunduğunu, polisin olay yerine geldiğinde kõzõn 45 yaşõndaki babasõ- nõn evde olmadõğõnõ açõkladõ. Kõsa süre sonra tu- tuklanan babanõn suçunu itiraf ettiğini belirten yetkililer, baba ile kõz arasõnda uzun zamandan bu yana hayat tarzõyla ilgili görüş ayrõlõklarõ olduğu- nu, bunun da tartõşmalara yol açtõğõnõ ifade ettiler. Yetkililer soruşturmanõn sürdüğünü belirttiler. ALMANYA’DA KANLI CİNAYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle