18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 2009 PAZARTESİ 6 HABERLER Özbek, ekibi ile tasarlõyor, çiziyor, sonra da çalõştõğõ 60’õn üzerinde firmaya bunlarõ ürettiriyor: ÖZLEM YÜZAK Hüseyin Özbek genç bir tekstilci. İstanbul’un yedi tepesinden esinlenerek yarattõğõ Seven Hill markasõ ile her yaştan ve her tarzdan tüketiciyi giydiriyor. 61 ilde Seven Hill markasõ ürünler satõlõyor. Ayrõca Rusya ve Ukrayna’da da... Özbek’in fabrikasõ yok.. ekibi ile tasarlõyor, çiziyor, sonra da çalõştõğõ 60’õn üzerinde firmaya bunlarõ ürettiriyor. Geçen yõl 130 milyon lira ciro yaptõğõnõ ve krizden etkilenmediğini söylüyor. Özbek ile hem sektörü hem de Seven Hill’in öyküsünü konuştuk... - İş yaşamı öykünüzü bir de sizin ağzınızdan dinleyelim.... ÖZBEK - Kahramanmaraşlõ bir ailenin en küçük çocuğuyum. Babam Bektaş Özbek de tekstilci. 30-35 sene kumaş işi ile uğraştõ. Ben de liseyi İstanbul’da bitirdikten sonra Ukrayna’da Rus Dili ve Edebiyatõ okudum. 1997 yõlõnda Türkiye’ye dönünce, o sõralar kumaş ticareti yapan babamõn işinin başõna geçmektense kendi işimi kurmayõ tercih ettim. Babamõn desteği ile şirketi kurduk. Önce adõ Seven (7) idi. Sonra değiştirerek Seven Hill yaptõk. Yola 20 parçalõk bir T- shirt çalõşmasõyla çõktõk. Şimdi ise kendi markamõzla tek sezonda 1500 adetlik koleksiyonun sahibiyiz. İki ablam ve ağabeyim ile birlikte yürütüyoruz. - Nasıl bir marka Seven Hill? - Kadõn, erkek, çocuk günlük ve spor giyiminde artõk birçok kesim tarafõndan bilinen bir marka. Bizim amacõmõz markayla insanlarõ bir bütün haline getirip, onu giydikleri zaman aralarõnda duygusal bir bağ oluşturmak. Başlangõçtan beri hiç üretmedik. Biz öyle mal üretmeye başlayõp sõrasõyla ipliğini, boyahanesini yanõna koyup sanayici olmak istemedik. Fabrikamõz olmaktansa markamõz olsun dedik. Ama Türkiye başta olmak üzere Çin’den Bangladeş’e hatta Sri Lanka’ya bile ürettiriyoruz. Ekiplerimiz var. Sürekli üretimi izliyorlar. Sattõğõmõz üründen mağazaya kadarki zincir, kontrolümüz altõnda. hiçbir zaman ‘Biz iyiyiz’ demiyoruz. Her zaman ‘Yarın daha iyi nasıl olabiliriz?’ diye düşünüyoruz. Bilinen bir markayõz. Ama sadece bilinmek de yetmiyor. O ürünü tüketiciye aldõrtõp, giymesini sağlamalõyõz. Önemli olan doğru, farklõ olmak. - Kriz sizi etkiledi mi? - Hayõr etkilemedi. Bizim üretimimizin yüzde 90’õ iç pazara . Ve 7’den 70’e herkese hitap ediyoruz. Biz krizde ne yaptõk? Üretimimiz olmadõğõ için hiçbir şeyden kõsmadõk, daha çok işimize odaklandõk; fiyatlarõmõza ve müşteri beğenisine dikkat ettik. Hõzlõ üretimler yaptõrmaya çalõştõk. 50-60 firma ile çalõşõyoruz. Kimisi İstanbul’da, kimisi İzmir, Adana, Bursa, Gaziantep gibi illerde. Ürünlerin yüzde 60’õnõ Türkiye’de, yüzde 40’õnõ Uzakdoğu’da ürettiriyorduk. Dövizin yükselmesi ile yavaş yavaş bu oranõ da Türkiye’ye yöneltmeye başladõk. Şimdi yüzde 30’u Uzakdoğu’da üretiliyor. Gördük ki burada da Uzakdoğu fiyatlarõna ürün yaptõrabiliyoruz... - Sektördeki diğer firmalar sizin kadar şanslı olmadı. Bir sürü tekstil ve hazır giyim firması kapandı. Siz sektörün durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? - Özellikle Avrupa firmalarõna çalõşan firmalar ve üretim sektörü krizden çok etkilendi. Kapanan çok firma oldu. Geçen sene çalõştõğõmõz firmalarõn yüzde 30’u ile artõk çalõşamõyoruz.. çünkü kapandõ. - Bundan sonra ne olacak? - Türkiye’de 5 yõl sonra bu sektörden çok kişinin gideceği belli. İşini doğru yapamayan gidecek. Artõk bedava para kazanma dönemi bitti. Tüketici artõk “hem ucuz, hem iyi ve kaliteli olsun” diyor. Bunun için ise altyapõ ve sisteminiz sizden çok ileride olmalõ. Bir sorun olduğu zaman durmamalõsõnõz. Mağaza açmak kolay iş. 15 günde mağaza açabilirsin. Ben istesem 2 yõlda 150 mağazaya çõkabilirim.. ama ya sonra? Doğru noktayõ ve doğru zamanõ bulmanõz gerekiyor. - Alışveriş merkezlerine karşı olduğunuzu söylüyorsunuz. Neden? - Türkiye’de bir alõşveriş merkezi kirliliği var. Ben perakendeye girdiğim 2001 yõlõnda İstanbul’da sadece 10-11 tane alõşveriş merkezi vardõ, şimdi süren projelerle birlikte 350’yi bulacak. Milli gelirle kõyaslama yapmõyorlar.. metrekare hesabõ yapõp “Daha alışveriş merkezi yapmaya ihtiyacımız var” diyorlar. Beylikdüzü resmen alõşveriş çöplüğü oldu. Bir yandan da kapananlar var, ama caddelerin karşõlarõnda bir yandan da yenileri açõlõyor... İnsanlar alõşveriş merkezlerinde yer edinmelerini marka olmalarõnõn da bir kriteri olarak görüyorlar; bu son derece yanlõş. Marka olmak için bu gerekmiyor. Sen doğru ürünü yap, hedef kitleni iyi belirle ve satõş politikanõ iyi yönet. Bunlar daha önemli. 1977 doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini İstanbul’da yaptõ. Ukrayna’da Kiev Üniversitesi’nde Rus Dili ve Edebiyatõ okudu. 1997 yõlõnda yükseköğrenimini tamamlayõp Türkiye’ye döndükten sonra babasõnõn sermaye katkõsõ ile Seven adlõ şirketi kurdu. Şirketin ismini daha sonra Seven Hill olarak değiştiren Hüseyin Özbek evli ve bir kõzõ var. Eski model arabalara meraklõ olan Özbek, özellikle eski Mercedes modellerini topluyor. S even Hill kadõn, erkek, çocuk günlük ve spor giyiminde artõk birçok kesim tarafõndan bilinen bir marka. Bizim amacõmõz markayla insanlarõ bir bütün haline getirip, onu giydikleri zaman aralarõnda duygusal bir bağ oluşturmak. Başlangõçtan beri hiç üretmedik. Biz öyle mal üretmeye başlayõp sõrasõyla ipliğini, boyahanesini yanõna koyup sanayici olmak istemedik. PORTRE - Peki sizin gelecek hedefiniz? - Biz perakendede büyümeye devam edeceğiz. 61 ilde mağazamõz var. 130 milyon TL ciro yapõyoruz. 2015 yõlõ hedefimiz, 350 mağazaya ulaşmak ve 1 milyar TL ciro yapmak. Dõşa açõlmada da temkinli bir büyüme içindeyiz. Moskova’da zaten mağazamz var. 800’ü aşkõn çalõşanõmõz var. Yeni bir marka daha çõkartacağõz bu kõş sezonunda. Adõ Twenty. 19-25 yaş arasõna hitap edeceğiz. Önümüzdeki günlerde ise Hüseyin Özbek adõ altõnda yeni bir markayõ piyasaya sokacağõz. Sadece siyah tişört satacağõz bu marka adõ altõnda. - Neden sadece siyah? - Çünkü ben sadece siyah giyiyorum. Ürünün bir özelliği de yüzde 100 bambu kumaşõndan yapõlan bir giysi olmasõ. Organik bir kumaş... - Koleksiyon sürecinizi hangi kriterlere göre belirliyorsunuz? - Kendimize şu sorularõ soruyoruz: Bu ürünü kime satarõz? Bir anne, baba, çocuk… Kim bu aile? Ne iş yaparlar? Memur, işçi... Ortalama ne kadar maaş alõrlar? Bindikleri araba nedir? Çocuklarõ var mõ, varsa kaç yaşõnda? Bu sorularõn karşõlõğõnda çõkan şablona göre belirlenir koleksiyon. Bir de artõk koleksiyonlarõmõzõ çok yumuşatõyoruz. Çok fazla gereksiz işçilikle insanlarõn gözünü bozacak tasarõmlar yapmõyoruz. Geçmiş dönemde erkekte çok baskõlõ gömlekler yapõyorduk. İnsanlar da artõk istemiyor. Her zaman hoş görünen, sade, sürekli kullanõlabilecek modeller talep ediliyor... Fabrikam yok, markam var Perakendede büyümeye devam edeceğiz BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI ‘Tek Gözlü’ Aydın! Bir aptallıktır gidiyor. Aziz Nesin haklıydı ga- liba! Fetocular, ne idüğü belli olmayan, aslı (an- laşılan astarı da!) olmayan bir “kâğıt” üzerine bü- tün milleti tartıştırıyorlar. Jandarma laboratuva- rından çıkan sonuca göre, imza yüzde 90 Albay Dursun Çiçek’e aitmiş!.. Fotokopinin belgesi ol- maz! Sami Selçuk anımsatıyor: Belgenin aslı ol- madan boşuna nefes tüketiliyor! Kâğıt üzerinde sahtekârlık, hele fotokopisi söz konusu olunca dünyanın en kolay işidir, ayaküstü binlerce belge üretebilirsiniz. İmza da taklit edi- lebilir! “Yüzde yüz bu imza sahibine aittir”, de- nemiyor. Benzerlik oranı söylenebiliyor. Albay Çiçek’in yapacağı tek şey var: Bu imza kendisine aitse veya imzasına benziyorsa nere- de ve hangi belgede kullandığını anımsaması! Böylece “imza”nın hangi “asıl belge”den alınıp kullanıldığı veya türetildiği de anlaşılabilir! Bu “belge” sahtekârlığı ile amaçlanan, havayı karıştırmak! Şimdi başka bir zamanlamaya da dik- kat çekelim: Mahut Abant “demokrasi” toplan- tısı! Baktığınızda bu toplantı tam da sanki belgenin karıştırdığı ortamda “demokrasiyi” tartışmak, daha doğrusu TSK’yi biraz daha darmadağınık etmek için yapılmış! Belge ve Abant pek denk düşmüştür! Şimdi ileri zekâlılar diyecektir ki, toplantı “belge”den çok önce düzenlendi! “Bel- ge”nin Abant’a yetiştirildiğini düşünmeden! Zaten hem “belge”nin ardından hem Abant’ta yapılan tartışmalara bakın: Hedef, Fetocuların odaklandığı ordu! Basındaki kalemleri “20 dakikalık bir olay, TSK’yi anayasa ve yasa değişikliği ile tamamen saf dışı bırakmak!’’ diye yazıyor (“Belgeci” Altan’ın pasını değerlendiren öbür Altan!) Ortaya atılan “sis bombası”nın ardından, pi- yasada sadece 25 bin satan ancak son okura 800 bin dağıtılan “metro gazetesi” türündeki ce- maatin gazetesi, “belge”nin üçüncü günü 5 say- fasını orduyu “sopalama-hizaya getirme” konu- suna ayırmış! Hukukçu kılığına sokulmuş “Fetocu tayfa” da konuşturuluyor: “Kirli tezgâhı kuranlar darbeye te- şebbüsten yargılanmalı!” Cemaat ve basındaki yu- muşakçaları, elbirliği ve söz birliği ile “belgenin içeriğinin gerçekliği” konusunu karara bağlamış ve infazı yapmış! Fetocuların nasıl bir demokrasi ve hukuk dev- leti öngördükleri konusunda iyi bir örnek bu! Sa- ğa sola “gazetecilik ahlakı” dağıtan borazancı ba- şıları da, “Ortada suç var suç”, diye bağırıyor. Brüksel’den, Washington’dan... kalemle lafla demeçle Allah ne verdiyse... Yüklen babam yüklen! Ve “Abant aydınları”nın hazırladığı “sonuç bil- dirgesi”nin ilk maddesi şöyle: “Askerî darbeler ve demokratik siyasi sürece karşı gerçekleştirilen müdahaleler, Türkiye’nin siyasal, sosyal ve eko- nomik gelişmesine büyük zararlar” veriyor! Ve “as- keri vesayet” üzerine! Çok genel geçer bir saptamadır bu! Ama bil- dirgede, bu ülke demokrasisine “seçilmiş- sivil siyaset”in verdiği zarar, demokrasinin gelişme- mesi konusunda sivil siyasetin sırtındaki yükler konusunda tek söz yoktur! “Aydın”, olayın bütününü gören kişidir! Ülke- mizdeki çarpık demokrasinin bütün suçlusu as- kerdir derseniz, “tek gözlü aydın” olursunuz, ve- ya Fetocu, “ısmarlanmış-alınmış” aydın! Fetocular öte yandan da “Ordumuzu yıpratma- yalım! Ordu peygamber ocağı, bizim ordumuzdur” diyor; ordudan ve bütün ülkeden temizlemek is- tedikleri ise “kendilerine biat etmeyen herkes”tir! Herkes ve her şey AKP ve cemaatin amaçları için kullanılmalı! Genelkurmay’a da Fetocu veya Fe- toculuğa alıştırılmış paşalar gelmeli! Türk Silahlı Kuvvetleri yıllardır Fetocular için “düşmesi” gereken bir numaralı kaledir! Verilen emir, “sızın”dır! Özellikle orduya! Daha sonra ayin- cibaşı bu “sızma” emrini gerekçelendirdi: “Sızmak ne demek, devlet, polis, toplumun bütün kurum ve kurumları bizimdir, tabii ki oralarda olacağız...” Ya sopa ile ya da yeni yasalar ile!.. Ama beni en çok korkutan, bütün Türkiye’nin bu arada kendimin de “hedef olarak Fethullah ce- maatinin potansiyel üyesi” olarak görüldüğünün açıklanmasıdır.. Bu konu, yarına... [email protected] Tuğgeneral bayıldı Atatürk’ün Eskişehir’i ilk ziyaretinin 89. yıl dönümü nedeniyle, Eskişehir Vilayet Meyda- nı’nda tören düzenlendi. Törende Atatürk Anıtı’na çelenkler sunuldu, saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı okun- du. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Ögretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Cezmi Karasu’nun Ata- türk’ün Eskişehir’e ziyareti konusunda kürsü- de konuşma yaptığı sırada ayakta bekleyen 1. Hava Kuvvet Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğgeneral Muzaffer Ok fenalaştı. Silah arka- daşları, Ok’un koluna girerek, tören alanının dışına çıkardılar. Ayakta durmakta zorlanan Ok, yere yatırıldı ve ambulans çağrıldı. Eskişe- hir Asker Hastanesi’ne götürülen Tuğgeneral Ok’un tansiyonunun düştüğü belirtildi. Ok’un rahatsızlık geçirmesi nedeniyle, törenlerdeki halk oyunları gösterisi iptal edildi. Gökyüzü renklendi İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu tarafından dün Rumeli Hi- sarüstü Parkı’nda uçurtma şenliği yapıldı. Bu yıl 16.’sı düzenlenen ve Babalar Günü’ne denk gelen şenlikte bir konuşma yapan İHD Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Hulusi Zeybel, “Dün- yanın birçok bölgesinde süregiden savaş ve ça- tışma ortamlarında çocuklar, doğrudan ve do- laylı olarak savaşların en masum ama en mağ- dur tarafı olmuştur. İHD olarak çocuklara reva görülen olumsuz uygulamaları protesto ediyor ve derhal çocuklara yönelik her türlü hak ihlal- lerine son verilmesini talep ediyoruz” dedi. Şen- likte Önder Babat Kültür Merkezi Çocuk Koro- su’nun seslendirdiği “Eftelya”, “Burçak Tarla- sı” ve “Mavilim” parçaları hep bir ağızdan söy- lendi. Şenlikte iki şarkı seslendiren Aziz Nesin Vakfı çocukları alkış yağmuruna tutuldular. YENİ YEŞİL DÜZEN KONFERANSI SONA ERDİ İnsana dayalõ ekonomi, dünyayõ kurtarabilir İstanbul Haber Servisi - Fransõz Yeşiller Partisi Sözcüsü Alein Lipi- etz, ‘Yeşil Ekonomi’ projesi kap- samında ulaşıma bulunabilecek kalıcı çözümler sayesinde, sera gazında yüzde 30 azalma sağlana- bilir. İşyerlerine zorunlu servis- lerler konularak, bireysel araç kullanımı da azaltılabilir. İşgücü- ne dayalı ekonomiyi geliştirirsek yaklaşık 8 milyon kişiye ek istih- dam yaratılabilir” diye konuştu. Alman Heinrich Böll Stiftung Derneği ve Yeşil Politika Enstitü- sü’nce düzenlenen Yeni Yeşil Düzen Konferansõ, Bilgi Üniversitesi Do- lapdere Kampusu’nda dün sona erdi. Konferansta iki gün boyunca Fransõz Yeşiller Partisi Sözcüsü Lipietz, Ye- şil Ekonomi Enstitüsü Kurucu Üyesi Miriam Kennet ve Yeşiler Partisi üyesi Ahmet Atil Aşıcı’nõn da arala- rõnda bulunduğu katõlõmcõlar değişen dünya ekonomisinin küresel õsõnma- yõ da dikkate alarak yeniden şekil- lendirilmesi gerektiğini tartõştõ. Lipi- etz, küresel õsõnma sonucu dünyanõn sõcaklõğõnõn 4 derece artacağõ uyarõ- sõnda bulunarak, iklim değişikliği nedeniyle 100 canlõ türünün yok ol- ma eşiğinde olduğunun altõnõ çizdi. Aşõcõ ise, enerji tasarrufu için yapõl- masõ gerekenlerin başõnda bina izo- lasyonunun geldiğini kaydetti. Temiz teknoloji kullanılmalı Konferansõn “Ekonomik krizin çözümünde yeni yeşil düzen” baş- lõklõ oturumunda konuşan DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, “Yüksek kârlarla ekonominin düzenine hâkim olan kapitalist- ler, kazanç elde ederken kimseye pay vermediler. Şimdi krizi fırsat bilerek, zararı emekçilerin sırtın- dan kapatmaya çalışıyorlar” de- di. TÜSİAD çevre çalõşma grubu başkanõ Musa Galip Eroğlu ise “Sanayi, ulaşım ve enerji sektö- ründe çevreyle dost teknikler ve temiz teknoloji üretim birimleri kullanılmalıdır. Tarım ve turiz gibi sektörlerde ekolojik potansi- yel değerlendirilirken koruma- kullanma dengesi üzerinde du- rulmalıdır” diye konuştu. Her nezarethaneye bir kamera ANTALYA (AA) - İçişleri Bakanõ Beşir Atalay, Antalya’da Belediye Başkanlarõ Eğitim Semineri’nin açõlõşõnõn ardõndan gazetecilerin so- rularõnõ yanõtladõ. Atalay, güvenlik kamerasõ ol- mayan nezarethane kalmayacağõnõ söyledi. Ata- lay, “Polisin tutum ve davranõşõnõn da değiştiğini göreceksiniz. Gözaltõna almalar polis merkezle- rinde olduğu için, oraya geldiği andan çõkana ka- dar kayõt altõnda olmasõnõ istiyoruz” diye konuştu. ‘Suyuna, ürününe sahip çık’ TEKİRDAĞ (AA) - Trakyalõ çiftçiler, Te- kirdağ’õn Malkara ilçesinde Tüm Üretici Köylüler Sendikasõ TÜM KÖY-SEN Malkara Şubesi’nce düzenlenen “Suyuna, Ürününe Sahip Çõk” mitin- ginde bir araya geldi. Çiftçiler, “Buğdayõma, ayçi- çeğime dokunma”, “Tarõmõn tasfiyesine hayõr”, “Sütüme dokunma”, “Ofisler kapatõlamaz” yazõlõ pankartlar taşõdõ. TÜM KÖY-SEN Genel Başkanõ Şevki Konur, “Biz, sorunsuz, savaşsõz, kimseden korkmadan mücadelemizi sürdürmek istiyoruz. Tüm üreticiler olarak kararlõyõz, bu meydanlarda toplanacağõz ve haklarõmõzõ alacağõz” dedi. Boru hattında hırsızlık İstanbul Haber Servisi - İstanbul Küçük- çekmece’den geçen NATO boru hattõndan yakõt çaldõklarõ öne sürülen 4 kişi gözaltõna alõndõ. Zan- lõlar Erdem Ö, Aziz A, Selçuk O. ve Kürşat Y’nin üzerlerinde ve gözaltõna alõndõklarõ TIR garajõnda 1 tabanca, 4 ton uçak yakõtõ, 1 kamyon, 3 otomo- bil ele geçirildi. Zanlõlarõn bir ay önce başlattõkla- rõ hõrsõzlõk sonucu elde ettikleri 100 ton akaryakõtõ satarak haksõz kazanç elde ettikleri belirlendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle