Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
1 HAZİRAN 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
ÇALIŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞİPAL
‘Pandora’nõn Kutusu’
ve Ermeni Soykõrõmõ
Mitolojide “Pandora” tiplemesinde, bir annenin, bir eşin, bir kõz ço-
cuğunun “masumiyeti ve sevecenliği” sanki özellikle unutulmuş ve
kadõn “şeytanın avukatı” olarak gösterilmiştir.
Oysaki Anadolu’da anaerkil düzenin egemen olduğu dönemlerde,
“Kibele”nin, toprak ve bereket tanrõçasõ olarak toplumu yönettiği söy-
lenir.
“Anaerkil toplumlarda yönetimi elinde bulunduran kadınlar, be-
reketle özdeşleştirilmiş ve yüceltilmiştir. Her zaman ve her toplumda
‘yuvayõ yapan dişi kuştur’.”
Zamanla, üretim biçimleri değişmiş, özel mülkiyet toplumlara
ağõrlõğõnõ koymuş “kadınların sevgi gücünün” yerini “erkeklerin bi-
lek gücü” almõş, böylece, “anaerkil” yönetim, yerini kaba kuvvete
dayalõ, “ataerkil” yönetime bõrakmõştõr.
(1) “Bu değişimin sembolü de, bütün felaketlerin kaynağı ola-
rak anlatılan Pandora mitidir. Anaerkil düzenin evi düzenleyen
‘melek’ kadın imgesinin yerini, ataerkil düzende ‘tahripkâr’ ve uğur-
suz şeytan imgesi alır.”
Mitolojiye göre Zeus, “Pandora”yõ, ateşi çalõp insanlara veren Pro-
mete’yi (Prometheus) ve ateşi verdiği insanlarõ cezalandõrmak için
gönderir. Zeus’un buyruğuyla, bir parça toprak alõnõr, suyla karõştõrõ-
lõr, içine insan sesi, insan gücü konur.
Öyle bir varlõk yapõlõr ki “yüzü ölümsüz tanrıçalara, bedeni de
güzelim genç kızlara” benzer. Ona ev işleri, renk renk kumaşlar do-
kumasõ öğretilir. Büyülerle kuşatõlõr, yüreğine “köpek sadakati ile til-
ki kurnazlığı” da konur.
Sonra da boynuna altõn gerdanlõklar takõp, bahar çiçekleriyle saçlarõnõ
süsleyip, göğsüne de “yalanı dolanı” doldururlar. Adõnõ Pandora ko-
yarlar. “Pandora” demek tanrõlarõn armağanõ demektir. Yunan mi-
tolojisine göre, Pandora yeryüzündeki ilk kadõndõr ve Zeus tarafõndan
insanlõğõ cezalandõrmak için hazõrlanmõştõr. Zeus kendinden ateşi alan
insanlarõ cezalandõrmak için balçõktan yapõlmõş bu tanrõsal güzellik ve
zekâya sahip Pandora’yõ Promete’nin kardeşine gönderir, o da Pro-
mete’nin tüm uyarõlarõna karşõn Pandora ile evlenir. Zeus, Pandora’ya
insanlara hediye olarak götürmesi için “içi kötülük dolu” bir kutu (ba-
zõ kaynaklara göre küp ya da kavanoz) da vermiştir... Bu “kötülük-
lerin kutusudur” ve asla açõlmamalõdõr. Bir süre sonra Pandora, da-
yanamaz, kutuyu açar. Kutu açõlõr açõlmaz kutudaki bütün kötülükler
de dünyaya yayõlõr. İş işten geçtikten sonra kutu kapatõlõr ama, çok geç
kalõnmõştõr. Kutuda bir tek “umut” kalmõştõr.
(2) “(..) Eskiden insanoğulları bu dünyada dertlerden, kaygılardan
uzak yaşarlardı, bilmezlerdi ölüm getiren hastalıkları.
Pandora açınca kutunun kapağını, dağıttı insanlara acıları, dert-
leri. Bir tek umut kaldı dışarı çıkmadık, kapağı açılan dert kutu-
sundan.
Umut tam çıkacakken Pandora kapatmıştı kapağını, (…) O gün
bugündür insanların başı dertte, toprak bela doludur, deniz be-
la dolu, geceler dert doludur, gündüzler dert dolu, belalar başıboş
dolaşır sessizce ölümlülerin çevresinde. (…)”
Pandora’nõn kutusundan çõkan kötülükler, “insan eliyle” uygula-
nõr. Bazõ toplumlarda Pandora’nõn kutusu, seçim sandõğõna dönüşür.
Bunun en iyi örneğini yakõn tarihte buluruz.
2. Dünya Savaşõ’nõ çõkaran ve milyonlarca insanõ yok yere ölüme
götüren, “Dünyayı yerle bir eden” Adolf Hitler de 1933’te Alman-
ya’da “seçim sandığından” çõkmõştõr...
Nazi Partisi’nin (Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) lideriyken
1933’te Almanya’nõn başbakanõ olan ve kendisine Führer (önder-li-
der) sõfatõ verilen Adolf Hitler 2. Dünya Savaşõ sonrasõnda intihar edin-
ceye kadar, Alman halkõnõ peşinden sürüklemeyi başarmõştõr. Hitler’in
iktidarõnda dünyanõn en büyük “soykırımı” olan Nazi soykõrõmõ, da-
ha doğrusu “Yahudi soykırımı” yapõlmõş, bu soykõrõmda Romanlar,
Çingeneler, Nazi karşõtõ Almanlar, engelliler, eşcinsellerden oluşan al-
tõ milyonu aşkõn insan, “sessiz insanlığın” gözü önünde “göz göre gö-
re” öldürülmüştür.
Ne hikmetse, “soykırım” denince “tüm dünyanın aklına” aslõn-
da Türklerin bir öz savunmasõ niteliğindeki, aslõ astarõ olmayan söz-
de “Ermeni soykırımı” gelir de Nazilerin yaptõğõ en büyük soykõrõm
olan “Yahudi soykırımı” gelmez.
(1) Kibele’den Pandora’ya Kadõnõn Tarihsel Yenilgisi: Pervin
Erdil
(2) Mitoloji Sözlüğü: Azra Erhat (Remzi Kitabevi)
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
1 Haziran
Denize İnme Koridoru
Tartışmalı mayınlı
araziyi gözünüzün
önüne getirin:
Irak’ın kuzeyinden
başlayarak yaklaşık
910 kilometre
uzunluğunda ve
ortalama 250-500
metre derinliğindeki
bir alan aşağıya
doğru denize iniyor.
Olaylara stratejik
açıdan bakan
deneyimli bir dostun
deyimiyle:
“Irak’ın kuzeyindeki
oluşumu Akdeniz ile
buluşturan proje.”
Recep Tayyip
Erdoğan,
uluslararası
şirketlerin
kullanımına açacağı
yurt topraklarına
ilişkin “garip ve
düşündürücü”
ısrarından vazgeçip
Harita ve Kadastro
Mühendisleri
Odası’nın önerisini
dinlemeli:
“Türkiye’nin stratejik
açıdan uluslararası
sermaye tarafından
kullanılmaya
çalışıldığı bu
günlerde Suriye
sınırında yaklaşık
216 milyon
metrekare
büyüklüğündeki
arazinin kontrolünün
yabancılara
verilmesine olanak
sağlayacak bir yasal
düzenlemenin
toplum ve ülke
yararına olmadığının
altını çiziyoruz.
Mayın temizleme
işlemi hizmet satın
alarak yaptırılmalıdır.
Topraksız köylü ve
çiftçi
topraklandırılmalıdır.
Mayın temizleme ve
organik tarım yapma
işlerinin 49 yıllığına
küresel sermayeye
verilmesiyle,
ülkenin topraklarının
başka bir ülkeye
‘kira’lanması
kabul edilemez
tarihsel bir hata
olacaktır.”
DilDerneği’neDestek
Daha önce de bir duyuru yap-
mıştık aynı konuda. Atatürk’ün dil
devriminin izcisi Dil Derneği, küçü-
cük bir bodrum katında büyük işler
yapmaya çalışıyor. Daha işlevli bir
ortama kavuşmak için desteğe ge-
reksinimi var. Dil Derneği’nin özverili
başkanı Sevgi Özel, dilseverleri
bir kez daha imeceye çağırıyor:
“Bir süre önce yeni bir çalışma
yeri edinmek için aydınlanmacı-
lardan parasal destek istemiştik; ne
yazık ki bu destek beklenen dü-
zeyde olamadı. Yaklaşık 25 bin li-
ralık bir destek, derneğimizi ra-
hatlatacaktır. Çağrımızı yineleyerek,
aydınlanmanın en önemli aracı
olan dilimizin gelişmesini isteyen
ya da dilimiz için kaygılanan bütün
dilseverlerin, bütün Atatürkçü işa-
damlarının dikkatini çekmek iste-
dik. Dil Derneği’ne destek olmak
isteyenler, derneğin kamu yararı-
na çalıştığını bilerek, Türkiye İş
Bankası’nın, Mithatpaşa Şube-
si’ndeki (4228) 894 952 sayılı he-
sabına bağış yapabilirler. Bu çağ-
rımızın yankı bulacağına, aydın-
lanmacıların uzattığımız eli tuta-
cağına inanıyoruz.”
AST
Kapanıyor
Albay Reşat Çi-
ğiltepe’nin onurlu
öyküsü, kurtuluş ta-
rihimize kazınmıştır.
Albay Reşat Bey,
büyük taarruz sıra-
sında Mustafa Ke-
mal Paşa tarafından
çok önemli bir mev-
zi olan Çiğiltepe’nin
alınması için görev-
lendirilmiştir. Yu-
nan’ın direnişi karşı-
sında tepenin alın-
ması gecikince Al-
bay Reşat, Mustafa
Kemal Paşa’ya “ya-
rım saat içinde te-
peyi alma sözü ver-
diği halde bu sözü
yerine getiremediği”
gerekçesiyle kendi
canına kıyar. Oysa
tepe, Reşat Bey’in
ölümünden kısa bir
süre sonra alına-
caktır.
Albay Reşat Bey’in
torunu olan Asaf Çi-
ğiltepe, 1963 yılın-
da Ankara Sanat Ti-
yatrosu’nu (AST) ku-
rar. AST, Ankara’da
tıpkı Albay Reşat Bey
gibi yurtseverliğin
simgesi olur.
Duyduk ki, AST
kendi canına kıyıyor-
muş. Kapanıp İstan-
bul’a taşınacakmış.
Çok yazık. Bir
önemli kurum daha
saldırgan, ucuz po-
püler kültür karşı-
sında yenik düşü-
rüldü!
Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Vak-
fı’nın (KİGEM) geçen günlerde yapılan
mali genel kuruluna sunulan rapordan:
“KİGEM’in ve birlikte mücadele eden-
lerin 15 yıldır söylediklerinin doğruluğu
bir kez daha kanıtlanmıştır. ABD ve Av-
rupa ülkeleri krizin çözümünün kamu-
laştırma olduğunu -geçici de olsa- vur-
gularken hükümet hâlâ ‘ille de özelleş-
tirme’ söylemine devam etmektedir.
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, kü-
resel şirketlerine ‘krizde önlem almak
için önce Fransa dışındaki şirketlerini-
zi kapatın ya da küçültün’ mesajını ver-
miştir. Ülkemizde yabancı sermaye or-
taklığı olan şirketler bu mesajını yerine
getirmekte gecikmemişlerdir. Otomo-
tiv sektöründe bunun örneği yaşanmış,
işçilere ücretsiz izin ve işçi çıkarmalar ol-
muştur. En son yaşadığımız örnek
BAT’ın satın aldığı Tokat Sigara Fabri-
kası’dır. Fabrika kapatılarak 2 bin işçi iş-
siz kalmıştır. Bunu aile olarak ortalama
5 kişi olarak değerlendirdiğimizde 5 bin
kişidir. Tokat çökmek üzeredir.
Biz yola çıkarken kamu işletmelerinin
özelleştirilmesini değil, ülke ekonomisi,
kalkınma için gerekli olan kamu kuru-
luşlarının daha iyi nasıl yönetilebilir
modelini gerçekleştirmek amacını taşı-
yorduk. Yanlış özelleştirme uygulama-
larına karşı bunu ifade etmeye çabala-
dık. Ama yeterli olamadık. Savundu-
ğumuz karma ekonomi modelini yaşa-
ma geçirmenin inadını ve kararlılığını
gösterecek gücümüz zayıfladı. Kİ-
GEM’in bugün içinde bulunduğu eko-
nomik sıkıntı bunun bir göstergesidir.
Özelleştirme karşısında mücadele etmiş
olsa bile yenik düşen sendikalar ‘pes’
ettiler. Çünkü yalnız da kaldılar. Tek tek
sendika olarak mücadelenin yalnızlığı-
nı yaşadılar.
Bugün bu ‘pes’ etmekten vazgeç-
menin günüdür. Ülkemiz halen daha ve-
rimli topraklara, verimli insan gücüne sa-
hiptir.
75 milyon dinamik insan gücüne sa-
hiptir. Bu güç ile Türkiye yeniden ‘ken-
di kendine yetebilen’ bir ülke durumu-
na gelebilir. Bunu başarmalıyız.
Hükümet en acilinden ‘sosyal devlet’
olmanın gereklerini yerine getirecek
önlemler almalıdır. Yalnızca ihtisas ko-
misyonu raporları hazırlamakla atıl du-
ruma getirilen Devlet Planlama Teşki-
latı harekete geçirilmeli ve acil kalkınma
planı hazırlanmalıdır.”
Başarmalıyız!
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Yazısı elimize ulaşmadığından yayımlayamıyoruz.
GÖRÜŞ
TAYFUN ÖZKAYA *
Mayınlı Alan+Organik
Tarım=Elmalı Şeker
Bazı yöneticilerimizin mayınlı alanda organik tarım
sevdası nereden çıktı? Ülkenin her yerinde bu sistem
büyük hız kazandı da sıra mayınlı arazilere mi geldi?
Organik tarıma karşı olduğum zannedilmesin.
Ancak bu olayda organik tarımın bir halkla ilişkiler ara-
cı olarak kullanıldığını düşünüyorum. Organik tarım
bazılarınca mayınlı arazi konusunda saf insanları bir
yere götürecek bir elmalı şeker olarak kullanılmak is-
teniyor. Dünyada organik ürüne talep var mı? Var.
İhracata ihtiyacımız var mı? Var. Niye karşı çıkıyor-
sunuz, diye soracakları kesin. Aynı halkla ilişkiler tak-
tiği, Tohum Yasası Meclis’ten geçerken de yapılmış
idi. Tohum Yasası Avrupa Birliği uyum yasaları içi-
ne atılmış idi. Avrupa Birliği bizden böyle bir şey is-
tememiş idi. Ama olsun. Böylelikle daha kolay
Meclis’ten geçeceği bazılarınca düşünülmüş ol-
malı. İtiraz edenlere, Avrupa Birliği’ne niye karşı çı-
kıyorsun, diye sormak daha kolaydı. Şimdi de bazı-
larınca böyle düşünülmüş olmasın?.. “Organik tarı-
ma, ihracata karşı mısınız?” sorusu konuyu başka yön-
lere çekmek için iyi bir taktik de olabilir pekâlâ.
Sorun burada organik tarım yapıp yapmamak
değildir. Bazılarınca saplantı haline gelmiş tek amaç,
bu arazilerin yerli veya yabancı bir veya birkaç şirkete
verilmesidir. Biz diyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin
vatandaşı olmak koşuluyla Türk, Kürt, Arap, Sürya-
ni, hatta varsa Ermeni ve Musevi topraksız veya az
topraklılara bu alanda toprak verilsin. Ziraat Mü-
hendisleri Odası bu şekilde 2881 aileye toprak veri-
lebileceği ve 14 bin 405 kişiye iş bulunabileceğini sap-
tamış. Bu kadar arazi, üstelik de 49 yıl gibi uzun bir
süre için bir şirketin hegemonyasına bırakılmasın.
Bir kere bu alanın birçok yerinde organik tarım ya-
pılması mümkün olmayabilir. Çünkü komşunuz bol
bol tarım ilacı kullanıyorsa siz isteseniz bile organik
tarım için sertifika alamazsınız. Arazinin kuzeyinde
vatandaşlarımız güneyinde Suriyeliler ilaçlı, kimya-
sal gübreli tarım yapmaktadırlar. Organik tarım ya-
pacağınız alan için ilaç kullanılmayan yeterli tampon
şerit bazı yerlerde bulunamayabilecektir. Mayınlar-
dan toprağa bunca yıl kimyasal maddeler sızıp sız-
madığı da araştırılmalı.
Diğer yandan tek bir şirketin (yerli veya yabancı)
organik tarım yapmasının çevresel, ekonomik ve sos-
yal yönlerden yaratacağı zararlar da düşünülmeli. Şir-
ket işgücü masrafını en aza indirmek isteyecektir. Bu
nedenle çoğunlukla tek bir ürünü geniş alanlar ha-
linde ekip, makineleri daha çok kullanmak isteyecektir.
Buna monokültür diyoruz. Bu şirket üretim sırasın-
da çoğu dışarıdan ithal edilen organik ilaç ve güb-
reler kullanacaktır. İthalat artacaktır. Bütün bunları
yaptığınızda bu da doğaya düşman bir üretim sis-
temi olacaktır. Böyle büyük işletmeler halinde, ço-
ğu zaman tek ürüne ve dışarıdan alınan girdilere da-
yalı tarım sistemine “endüstriyel organik tarım” den-
mektedir. Bunun ekolojik, yani çevreye dost olma-
yacağı açıktır. Biyoçeşitlilik azalacaktır. Bu yapı, sos-
yal açıdan da hastalıklı olacaktır. Bunu tartışmak bi-
le gereksiz. Kendi topraklarında çalışacak 15 bin köy-
lü yerine, olsa olsa düşük ücretle çalışacak 3-4 bin
kişiye iş bulunmuş olacaktır. Yeni ağa çokuluslu bir
şirket olacaktır muhtemelen.
Organik tarımı geliştirmek istiyorsanız bütün bir va-
tan toprağı bizi bekliyor. Ancak organik tarımın da
güçlü şirketlerin denetimine girdiğini biliyoruz. Organik
tarım dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türki-
ye’de de yolundan saptırılmıştır. Tekelleşme olmuş,
şirketler ürüne konvansiyonel ürün fiyatına çok ya-
kın fiyatlar vermeye başlamışlardır. Girdiler bu alan-
da da sanayileşmiştir. Bu alanda büyük atılımlara ih-
tiyaç vardır. Çabalar ise ya çok yetersiz ya da büyük
şirketlerin çıkarlarına paraleldir. Tarım açısından
yapılacak devasa işler varken, Tarım Bakanlığı dur-
madan küçülme peşindedir.En güzeli, bu arazinin te-
mizlendikten sonra topraksız ve az topraklı köylülere
verilmesidir. Mümkünse bir kısmı organik tarım, ba-
zıları da düşük düzeyde sanayi girdisi kullanarak sür-
dürülebilir tarım yapar.
* Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Bir ördek cinsi. 2/
Toprak, kum ve sa-
man elemeye yara-
yan iri delikli kal-
bur... Optik kaydõr-
ma. 3/ Hiperaktif
çocuklarõ sakinleş-
tirmede kullanõlan
ilaç, 4/ “Çalma, hõr-
sõzlõk” anlamõnda ar-
go sözcük... İskoç
erkeklerinin giydi-
ği kõsa etek. 5/ Hay-
laz, serseri, başõboş. 6/ Ha-
vada buğu durumundayken
akşamõn ve gecenin serin-
liğiyle yerde ya da bitki-
lerde toplanan küçük su
damlalarõ... Eski dilde su...
Bir nota. 7/ Uzak... “Tan-
rõ kabul etsin” anlamõnda
kullanõlan söz. 8/ Bir soru
sözü... Büyük Okyanus’un
güneydoğusunda zaman
zaman görülen akõntõ. 9/
Hapishanede volta atõlan koridor ya da avlu... Kemiklerin
yuvarlak ucu.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ “Çavuşkuşu, ibibik” gibi adlar da verilen bir kuş. 2/
Safran, amber ve misk karõştõrõlarak yapõlan güzel bir ko-
ku... Cennet bahçesi. 3/ Kökü hekimlikte sürgün kesici ola-
rak kullanõlan bir bitki. 4/ İri taneli bezelye... Saçõ dökül-
müş olan kimse. 5/ Maden külçelerinin eritilip arõndõrõl-
masõ... Baryum elementinin simgesi... Litvanya’nõn plaka
imi. 6/ Japonlara özgü çiçek düzenleme sanatõ. 7/ Bursa’nõn
bir ilçesi... Bir nota. 8/ Bir gösterme sõfatõ... Yahudi Is-
panyolcasõ. 9/ Bir müzik parçasõnõn hangi hõzla çalõnma-
sõ gerektiğini gösteren alet.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
K A P S A İ S İ N
O N A T D O R E
Ç I L A N L O Ş
A T O M N E
A K S İ A S İ T
L U K U L U
A N D S K A L A
İ D E A O R O S
M U M Ç İ Ç E Ğ İ
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
Nüfus cüzdanõmõ kaybettim, hükümsüzdür. Alpaslan Kılıçarslan