Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
9 MAYIS 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
21
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
9 Mayıs
Akil Adam
DTP Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın “29 Mart
seçimlerinde Kürdistan
sınırlarını belirledik”
demesinin üzerinden bir
hafta geçmeden gazeteci
Hasan Cemal’in Kandil’de
PKK’nin bir numarası
Murat Karayılan ile
yaptığı görüşme
yayımlandı.
Hasan Cemal’e göre,
PKK’li Murat Karayılan
“olumlu mesajlar” vermiş.
“Olumlu mesaj”dan kasıt
ne örneğin?
Terör örgütü ile diyalog
başlatılacakmış.
Karayılan’a göre
“diyalog”un üç aşaması
var: İmralı ile. Olmazsa
DTP ile. O da olmazsa akil
adamlarla.
Murat Karayılan, “akil
adam” kabul ettikleri bir
kişinin de adını vermiş:
İlter Türkmen.
İlter Türkmen kim?
ABD’nin bilgi ve
denetiminde gerçekleşen
12 Eylül darbesinin
Dışişleri Bakanı. Encümen-
i Daniş’in üyesi. Uğur
Mumcu’nun saptamasıyla
Amerikalıların Türk
istihbarat görevlilerine
doğrudan maaş ödemesi
uygulamasını başlatan
Milli Emniyet Teşkilatı’nın
eski başkanlarından
General Behçet
Türkmen’in oğlu.
Tam Gün
Dedikodu işte
Model
Tam Gün Yasası taslağının adına bakıp
halk yararına bir iş olduğu izlenimi edine-
bilirsiniz. Hatta, “muayenehaneler kalkacak,
hastalar sağlık kuruluşlarında daha özenli ve
parasız bakılacak” gibi bir aldanmaya da dü-
şebilirsiniz.
Oysa, tezgâh altında yürütülen oyun
başka.
Taslağı hazırlayanlar, alandaki rekabeti
daraltıp büyük şirketlere pazar açmayı,
sağlığı tümüyle ticarileştirmeyi amaçlıyorlar.
Oyunun ardındakiler arasında büyük ser-
maye de var, AKP ile akraba olan hastane
işletmecileri de...
Evrim
Domuz gribi! Çağımızın
gulyabanilerinden...
Ankara Veteriner Fakültesi
öğretim üyelerinden Prof. Dr.
Ayhan Filazi, kuş gribi, do-
muz gribi gibi virüslerin en
önemli özelliğinin genetik de-
ğişime yatkınlık olduğunun
altını çiziyor:
“İnsandaki grip virüsüyle
kanatlılardaki grip virüsleri,
ayrı ayrı domuza geçip bun-
larda çoğalmaya başlar. İşte
bu çoğalma sırasında 2 fark-
lı virüs birbirlerine gen aktarır,
böylece mutasyona uğrar.
Domuzlara temas eden kişiye
de mutasyona uğramış, yani
genetik olarak değişmiş virüs
geçebilir. Grip virüslerinde
yeni yeni salgınların çıkması-
nın nedeni de budur.”
Virüslerin evrimleşmesine
gelince:
“Her canlı türü canlılığını ve
soyunu devam ettirmek için
büyük bir potansiyele sahip-
tir. Bir virüsün veya bakterinin
içinde bulunduğu ortama
uyum sağlamasına yarayan
genler, o virüsün gen havu-
zunda en başından itibaren
zaten bulunmaktadır. Bir virüs
farklı bir ortama geçtiğinde bu
gen o virüsün ortama uyum
sağlamasını sağlar. Böylece
virüste birtakım değişiklikler
olur. Bunun nedenleri ara-
sında küresel ısınma, ilaç ve
benzeri maddelerin yoğun bir
şekilde kullanılması, orman
ve kırsal bölgelerin tahrip edi-
lerek yabani hayvanların ya-
şadıkları alanların kısıtlanma-
sı, çevresel kirlilik boyutlarının
giderek artması sayılabilir.”
Domuz gribi! Yıkıcı insan
ürünü insan yıkıcısı...
Eski Tapu ve Kadastro Genel
Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya,
yabancılara satışların yasaklandığı
Hatay’da Fransızlar taşınmaz al-
maya devam ettiklerini duyuruyor:
“Antakya’ya 40 kilometre uzak-
lıktaki ve Hatay Mustafa Kemal Üni-
versitesi öğrencilerinin her yıl tra-
king sporu yaptığı Kel Dağlar çev-
resinde, Fransızlara taşınmaz satışı
gerçekleşmiştir. Yayıkdamlar köyü-
nün Akdeniz sahiline bakan yaka-
sında Fransızların aldığı araziler ta-
rım amaçlı olarak ve zeytincilik ya-
pılarak değerlendirilmektedir. Fran-
sızların Yayıkdamlar köyünden iki
köylünün tarlasını son derece düşük
değerlerde almışlar ve yasağı aşa-
bilmek için zilyet olarak kullanma-
larına izin vermişlerdir. Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilen
Yabancılara Mülk Satışı Yasası’ndan
sonra 2008 yılında yeniden düzen-
lenen yeni yasa ile yabancı gerçek
kişilere bir ilin imar sınırlarının yüz-
de 10’una kadar satışına izin veril-
mesiyle Fransızlar, zilyetliğe son
vererek arazileri üzerlerine almışlar-
dır. Yabancılara mülk satışının en yo-
ğun olduğu illerin başında gelen Ha-
tay’da en fazla Suriye vatandaşları-
na toprak satılmaktadır. Yabancı
şirketler için ise hiçbir kısıtlama söz
konusu değildir. Bütün sınırlamalar
kaldırılmıştır. Bu olanaktan yabancı
ve yerli cemaat vakıfları; Vakıflar Ya-
sası’ndan halen Anayasa Mahke-
mesi tarafında açılan iptal davasının
karara bağlanmamış olmasından
dolayı yararlanabilmektedirler. Zira
bu kurumlara şirket kurabilme ve ti-
caret yapabilme olanağı tanınmıştır.”
Atatürk’ün akılla ve ince diplo-
masiyle yurda kazandırdığı toprak-
lar, aklın yok sayıldığı bir süreçte üç
kuruşa satışa çıkarılmış bulunu-
yor...
Hatay’ın verilişi
Demirel’e Mektubumdur…
ERCAN YEŞİLYURT
Her şey aklıma gelirdi de
size mektup yazacağım hiç
aklıma gelmezdi. Zaten size
mektup yazacağımı söyle-
yince arkadaşlar da inan-
madılar. Ama benim siyasi
hayatınız bittiğinden beri si-
ze söylemek istediklerim
vardı. Onun için bu mektu-
bu yazmaya karar verdim.
Aslında ben bir “Demirel
uzmanı” sayılırım. Siz ilk baş-
bakan olduğunuzda ilkokul-
daydım ve 12 Eylül oldu-
ğunda üniversiteyi yeni bitir-
miştim, siz yine başbakan-
dınız. Yani siz sola karşı kur-
duğunuz MC hükümetleri
döneminde ben sosyalist bir
üniversite öğrencisiydim. Ya-
ni siz de beni çok iyi tanı-
yorsunuz. Anlaşılacağı gibi si-
ze hiç oy vermedim, siyasi
yasaklarınızın kalkması için
verdiğim oy hariç, o da şah-
sınıza değil demokrasiye ve-
rilmiştir. Erdal İnönü’yle kur-
duğunuz hükümet döne-
minde ve cumhurbaşkanlı-
ğınızdaki duruşunuz benim
tarafımdan olumsuzluk ta-
şımamaktadır, demokrasi an-
layışım gereği. Demokrasi,
farklılıkları kabul etmektir.
Herkes farklılıkların doğur-
duğu çelişkilerle yaşamayı
kabul eder ve başkalarının
kendisi gibi olmasını iste-
mez.
Bugün bizim de ülkesini
seven, daha iyi yönetilmesini
isteyen ve ‘vatan haini’ ol-
madığımızın sizin tarafınız-
dan da kabul gördüğünü
varsayıyorum. Sizinle aynı
yörenin çocuklarıyız, aynı
kültürle büyüdük, hamuru-
muz aynı. Ama siz benim
kuşağım ve bir önceki ku-
şağa çok kötü davrandınız.
Biz ikinci ve üçüncü cum-
huriyet kuşağıyız aslında
ama siz bunu anlamadınız.
Sizi suçlamak değil amacım,
sizi tanıyan biri olarak anla-
yamadığım şeyler oldu. De-
nizler’in idamı için Mec-
lis’te yapılan oylamada aya-
ğa fırlayıp ‘kabul’ diye bağı-
rışınızı hiç unutamıyorum.
Bu ‘kabul’ün ülkemize ve si-
ze ne kazandırdığını sizin ta-
rafınızdan da bakarak anla-
yamıyorum.
Ülkesini ve insanını sizin
kadar iyi tanıyan kimse ta-
nımadım, bizim neler yapa-
bileceğimizi, ne istediğimi-
zi de bildiğiniz halde bize
çok kötü davrandınız. 1968
29 Ekim’den-10 Kasım’a
Samsun’dan Ankara’ya
‘Tam Bağımsız Türkiye için
Mustafa Kemal Yürüyüşü’ ile
yükselmişti devrimcilerin
mücadelesi. 1968’in dev-
rimci önderlerinden Mahir
Çayan, “Kemalizm soldur,
milli kurtuluşçuluktur ve seç-
tiğimiz yol Mustafa Ke-
mal’in açtığı yoldur” diyor-
du. Biz yine aynı duruştayız
şimdi. 68 devrimcilerinden
Sarp Kuray “Kurtuluş için
1919’un güncelleşmesini ve
oradan başlanmasını” söy-
lüyor ısrarla.
Bugün o yürüyüşü ya-
panların çoğu yaşıyor; ben
sizin yerinizde olsam onları
çağırır ve konuşurum. Artık
bizi tanımış olmanız gerek.
Meclis’te İsmet İnönü’ye
cevap verirken diyalektik
bakışınız enfesti. Diyordunuz
ki “Derseniz ki fil ile balık bir-
birine benzer, çünkü ikisi
de kavak ağacına çıkamaz,
bu olur”. Ve sizi anlatan
başka bir olay, 1969 yılında
sizi protesto etmek için sol-
cular bir parkta oturma ey-
lemi yapıyorlarmış. Siz
“Memleketin meseleleri
parkta oturmakla çözüle-
cekse yaparız büyük bir park
hep beraber otururuz” de-
mişsiniz. Yani siz ötekilerden
çok farklısınız. Geçenlerde
dinini bilsin diye imam oku-
lunda okumasını sağladığı-
nız Tayyip Erdoğan, “Bun-
lar aynen komünistler gibi,
çamur at izi kalsın” diyerek
muhalefeti suçluyordu. Emi-
nim ki ne solu ne de komü-
nizmin ne olduğunu biliyor.
Biliyorum ki ülkenin bugün-
kü halinden siz de çok ra-
hatsız oluyorsunuz. Takdir
edersiniz ki, mevcut du-
rumdan biz solcular değil en
çok siz sorumlusunuz. Çün-
kü ülkeyi 1965’ten beri en
fazla siz ve sizin ekibiniz yö-
netti. Ara rejimler oldu.. ama
o ara rejimlerin sembol isim-
lerini sırf sol düşmanı ol-
dukları için partinize alıp
milletvekili yaparak ödül-
lendirdiniz. Bunlar da sizi ör-
nek alarak en baba darbe-
ci Kenan Evren’i köşkte
ağırlayıp onure ediyorlar.
1960’tan sonraki politika-
cıların olduğu bir mekâna
girsem TİP milletvekilleri ha-
riç hiç düşünmeden sizin
masanıza otururdum. Sizin-
le konuşup tartışacağımız
çok şey olduğuna inanıyo-
rum. Sizinle muhabbetimizi
meze yapıp aynı fıkralara
güleceğimizi biliyorum. Ve
çıkışta Kemal Sunal filmi de
izleyebiliriz diye düşünüyo-
rum.
Beyefendi siz de biliyor-
sunuz ki bu ülkenin sola ih-
tiyacı var. Siz ayakları bu ül-
ke topraklarına basan yerli
birisiniz. Ülkedeki bir sürü
güzel şey de sizin zamanı-
nızda oldu, kalkınmadan
demokrasiye kadar... Artık
hiç politik beklentiniz kal-
madığına göre ülkemiz adı-
na sizden bir talebim var. Biz
sola yanlış yaptık, kötü dav-
randık deyin, barışalım, he-
lalleşelim. Ülkenin buna ih-
tiyacı var. Hassasiyetinizi
biliyor ve bunu yapmanızı
bekliyorum.
ercan.yesilyurt@yahoo.com
Milletin ağzı torba değil ki büzesin. Ko-
nuşuyorlar işte...
Neymiş efendim, sözde Anayasa Mah-
kemesi’nin Ahlatlıbel’deki yeni binasının ya-
pımında taşeronluk üstlenen bir yüklenici,
yüksek mahkemenin bir üyesinin karde-
şiymiş.
Ne var bunda?
Fikri hür, vicdanı hür, piyasası hür bir ül-
kede yaşıyoruz. Birine ekmek kapısı açıl-
mışsa, suç mu?
Yeni kabinenin Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu, Yeni Osmanlıcı biliniyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlı-
ğı’na getirilen Ömer Dinçer de Başbakanlık
Müsteşarlığı döneminde Türkiye’yi federa-
tif yapılanmaya yönlendiren kamu yöneti-
mi reformunu gündeme getirmişti.
Bakanlar ve ortam uygun. Hazır anaya-
sayı da değiştiriyorken Osmanlı millet mo-
deline dönüversinler!
GÖRÜŞ
FATMA ESİN
Bir Vefa Örneği
Bilindiği gibi 1933 yılında gerçekleşen Üniversi-
te Reformu’nun ardından üniversitenin çeşitli dal-
larına, soyunda Yahudi olduğu gerekçesi ile işle-
rinden çıkarılan ve ülkelerini terk etmeye zorlanan
Alman bilim adamları atanmıştı. Bunlardan biri
1934 yılının başında Türkiye’ye gelen ve astronomi
dalında çalışmaya başlayan Dr. Wolfgang Gleiss-
berg’dir. Henüz kariyerinin başında olan bu genç as-
tronom hemen işe başlamış ve başlangıçta bir çe-
virmen aracılığı ile verdiği astronomi derslerini on ay
sonra Türkçe olarak sürdürmüştür.
Öğretim faaliyeti yanında, bugün İstanbul Üni-
versitesi merkez binası bahçesinde yer alan göz-
lemevi binasının, gözlem kubbesinin yapılmasında,
Zeiss firmasınca yapılan astrogragin ve güneş göz-
lemleri için kullanılan dürbünün getirtilip yerleşme-
sinde çalışmıştır. Kısa zamanda gözlemevinde bi-
limsel değeri olan gözlemlere başlanılmıştır. Biri as-
teroidler diğeri güneş lekeleri olan iki dalda sistemli
ve sürekli olarak yürütülen gözlemlerden elde edi-
len veriler bir yandan bu konularda çalışan dünya
gözlemevleri ile paylaşılmış, bir yandan da bilimsel
olarak değerlendirilmişlerdi. Kısaca, çağdaş astro-
nomi eğitimi ve çağdaş astronomi çalışmalarının te-
meli atılmıştır. Bu çalışmaları nedeni ile 1948 yılın-
da profesör olan Dr. W. Gleissberg o tarihten son-
ra çalışmalarını güneş lekeleri üzerinde yoğunlaştırmış
ve 1958 yılına kadar sürdürmüştür.
Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında Alman hü-
kümetinin bu şekilde vatanlarını terk etmek zorun-
da kalan bilim adamları için çıkardığı yasa gereği
1958 yılında Almanya’ya dönmüş ve çalışmalarını
Frankfurt a.Main Üniversitesi’nde 1977 yılına kadar
sürdürmüş ve 1986 yılında Oberursel’deki evinde ve-
fat etmiştir.
Türkiye’ye nişanlı olarak gelen Dr. Gleissberg da-
ha sonra nişanlısının da gelmesi ile İstanbul’da ev-
lenmiş ve bu evlilikten 1938 yılında İngrid adını ver-
dikleri bir kızları olmuştur.
İşte bugünkü yazının asıl konusu bu değerli aile-
nin kızı İngrid (şimdi İngrid Oppermann) ile ilgilidir.
Lise öğrenimini İstanbul’da Avusturya Lisesi’nde,
yükseköğrenimini Almanya’da tamamlamış ve öğ-
retmen olarak yaş sınırlamasına kadar çalıştıktan son-
ra emekli olmuştur.
İngrid Oppermann lise öğreniminden sonraki ya-
şamını Almanya’da sürdürmüş olmakla beraber fi-
ziksel ve düşünsel olarak Türkiye’den, özellikle de
İstanbul’dan hiç kopmamıştır. Çok sevdiği İstanbul’a
her yıl en az bir defa, bazı yıllar iki veya üç defa gel-
mektedir. Bazı gelişlerinde bir grup Alman arkada-
şını beraber getirmekte, onlara İstanbul’u karış ka-
rış gezdirmekte, sevdirmek için büyük bir içtenlik-
le gönüllü rehberlik yapmaktadır. Kanımca bu yö-
nü ile Turizm Bakanlığı’nca verilecek bir “Turizm El-
çisi” unvanını hak etmekledir!
Ayrıca bu yıl babasının İstanbul’a gelişinin 75. yı-
lı nedeniyle bu ülkeye ve 75 yıl önce babasına ku-
cak açmış İstanbul Üniversitesi’ne sevgisini ve ve-
fasını göstermek istemiş ve bu nedenle Astronomi
Bolümü’ne maddi katkıda bulunmuştur.
Astronomi Bölümü de hem bu katkı nedeniyle,
hem de İstanbul Üniversitesi’ne gelişinin 75. yılı ne-
deniyle bölümdeki odalardan birine “Ord. Prof. Dr.
Wolfgang Gleissberg” adını vermiş ve bu odayı, ken-
disinin İstanbul’da bıraktığı bazı eşyalar ile kızı İn-
grid Oppermann’ın getirdiği anı değeri yüksek eş-
yaların sergilenmesi ve korunmasına ayırmıştır.
30 Nisan 2008 günü bu odanın açılış töreninden
önce yapılan toplantıda İngrid Oppermann’ın yap-
tığı konuşma çok içten ve çok anlamlıydı: Türkiye’nin,
hem babası, hem de kendisi için anlamını ayrı ayrı
vurguladı. “Babam eğer İstanbul’a gelmemiş olsaydı
muhtemelen bir fabrikada işçi olarak çalışmak zo-
runda kalacaktı ve çocukluğundan beri büyük ilgi duy-
duğu astronomi ile ilgilenemediği için mutsuz ola-
caktı” dedi. Kendisi için ise, “Burada doğmuş olmakla
rahat, huzurlu bir çocukluk geçirdim. O tarihlerde Al-
manya’daki çocukların yaşadıkları sıkıntıları çekme-
dim, savaşın acı yüzünü görmedim” dedi.
Prof. Dr. W. Gleissberg’in öğrencisi ve birkaç ay
da asistanı olma mutluluğunu yaşamış bir kişi ola-
rak, sevgili İngrid Oppermann’a, gösterdiği bu VE-
FA örneği için teşekkür etmek isterim.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Diyarbakõr
ve Gaziantep
yöresinde do-
kunan bir tür
kumaş. 2/ Te-
niste rakibin
karşõlayama-
dõğõ, doğrudan
doğruya sayõ
getiren servis...
Bir ağ atõlõşõn-
da çõkarõlan
balõk miktarõ. 3/ Ana-
dolu’dan Yunanis-
tan’a göç eden Rum-
larõn oluşturduğu
müzik türü. 4/ Bir
tür taze ve tuzsuz be-
yaz peynir... Doğu
Anadolu’nun Irak sõ-
nõrõ yakõnõnda yük-
sek bir dağ. 5/ Halk
dilinde gürgen ağa-
cõna verilen ad... Romanya’nõn plaka imi. 6/ Say-
fa çevresine çekilen çizgi... Birinin payõna düşen
şey. 7/ Erden çavuşa kadar olan askerlere verilen
ad... Her iki Kore’nin de para birimi. 8/ Uzaklõk
işareti... Sõvas’õn Şarkõşla ilçesinde bir kaplõca. 9/
Gümüşhane’nin Şiran ilçesinde bir şelale.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Bir tür ince ve çoğu çiçekli, pamuklu bir kumaş,
2/ Güzel kadõn... “---kõldan incedir kõlõçtan kes-
kincedir/Varõp anõn üstüne evler yapasõm gelir”
(Yunus Emre). 3/ Yedi Uyurlar’dan biri. 4/ Şa-
rap... Eksiği olmayan. 5/ Beğenme belirten bir söz-
cük... Bir nota. 6/ Kõsa yazõ... Havaalanlarõnda bu-
lunan ve çevredeki uçuşlarõ denetlemeye yarayan
sistem. 7/ Gözün renkli bölümü... Manisa’nõn bir
ilçesi. 8/ Yumurta biçimli ve sekiz delikli bir tür
flüt. 9/ Aynõ elementin olasõ değişik atom çekir-
deği tiplerinden biri... Çõplak vücut resmi.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
O S M A N C I K
R E A Y A R A P
C Ş A M B A B A
İ Z A Z A K A Ç
K İ L İ L L A
B A R B A K A N
M İ O R D U G
İ D A M E R U A
L İ V A A S T
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9