21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS 2009 PERŞEMBE 8 HABERLER BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - Türkiye’nin önde gelen “Ermeni sorunu” uzmanlarõndan, es- ki adõ Ermeni Araştõrmalarõ Enstitüsü olan Avrasya İncelemeleri Merkezi Başkanõ emekli Büyükelçi Ömer Lü- tem, Ermenilerin Türkiye’den toprak ve tazminat taleplerinin hukuken mümkün olmadõğõnõ söyledi. Kars Antlaşma- sõ’nda toprak; Lozan Antlaşmasõ’nda da tazminat taleplerini ortadan kaldõran maddeler bulunduğuna vurgu yapan Türkiye’de kalmõş Ermeni mallarõ için de zamanaşõmõ olduğuna dikkati çeken Lütem, sorularõmõzõ şöyle yanõtladõ: - Soykırım meselesi?.. - Şimdi soykõrõm son derece hassas. Er- meniler için bizde olduğundan daha da hassas. Onlarõn deyişiyle soykõrõm ger- çeği tartõşõlamaz. Fakat Türkiye’nin ile- ri sürdüğü konulardan biri, şu veya bu şe- kilde bu soykõrõm konusunda bir muta- bakata varmadõktan sonra bizim ilişki- lerimiz normal olamaz. Orada yapõlan bir kamuoyu yoklamasõnda sõnõrlarõn açõl- masõ söz konusu olduğunda kamuoyun- da konuşulanlarõn yüzde 27’si “Evet, biz sınırın açılmasına taraftarız ama Tür- kiye soykırımı tanısın” demiş. ‘ÇOK GÜZEL BİR FORMÜL’ - Tarihçiler Komisyonu bunu çö- zebilir mi? - Bu formülü Şükrü Elekdağ buldu. Türk siyaset hayatõnda nadir görülen bir şeydir. Formülü bugünkü hükümete de kabul ettirdi. 10 Nisan 2005’te TBMM’de. Bu çok güzel bir formül çünkü bu işi güncel olmaktan çõkarõyor. - Komisyondan çıkacak karar, ora- da görev yapacak uzmanlara bağlı ol- mayacak mı? Yani, Türk tarafı öyle uzmanlar görevlendirir ki, iki toplantı sonra, Türkiye soykırımı kabul etmek zorunda kalır. - Komisyonun nasõl kurulacağõna ilişkin bizim bilgimiz yok. Ama her ha- lükârda atamalarõ hükümetler yapacak. - Sakıncalı değil mi? - Tabii ama başka kim yapacak? Ya- ni belli de değil. Belki mesela bizim hü- kümet bu işi Türk Tarih Kurumu’na ve- recek. Resmi olarak “sen bu işi al” di- yecek. Öteki başka bir yere bõrakacak. - Komisyon uzun yıllar sonuç ala- mazsa, bu toplumlar arası cepheleş- meyi arttırmaz mı? - Gayet tabii. Soykõrõm iddialarõnõn iki amacõ var. Biri Ermenileri asimilas- yondan kurtarmak. Çünkü Ermeniler ül- kelerde asimile oldular. Bu iddialarla on- larõ bir kin etrafõnda birleştirmek. On- lara bir tür kimlik vermek. - Bunun siyasi sonucu nedir peki? - Bazõlarõ ne diyor: Madem Türkiye bu iş için bu kadar hassas, bu Türkiye’ye karşõ kullanõlabilecek bir koz. Bu kozu bize AB, adaylõk sürecimizde 2000-2006 arasõnda kullandõ. Obama buraya gel- di. “Fikrimi değiştirmedim. Şu anda iki ülke arasında başarıyla giden bir müzakere var. Bu süreci saptırmak is- temiyorum” dedi. Bunu tersten oku- yalõm. “O müzakere süreci yürü- mezse, kötü giderse ben soykırım söz- cüğünü kullanabilirim” de- mek. Türkiye’den bek- lentileti var. Irak’ta, İran’da beklentisi var. Bu beklentiler olmadõğõ takdirde o sözcüğü kul- lanacaktõr. - Kullansa ne olur? - Hiçbir şey olmaz. 19 ül- ke par- l a - mentosu geçirdi, ne oldu? Bu kararla- rõn hukuki sonucu yok. Parlamentolarõn fikir beyan etmesi dõşõnda hiçbir etkisi yok. Böyle bir karar ancak, soykõrõm su- çunun işlendiği ülkede kurulacak özel mahkemler tarafõndan veya bir ulus- lararasõ ceza mahkemesi tarafõndan ve- rilebilir. Başka hiçbir kuruluş “şu soy- kırımdır” diyemez. Böyle bir karar alõr- larsa, Türkiye bu işe çok direndiği için, kamuoyu da buna şartlandõğõ için Tür- kiye ile ABD arasõnda ne kadar süreceği belli olmayan bir sõkõntõlõ dönem başlar. Fakat bir müddet sonra gerçekten iki ta- rafõn işbirliği yapmasõ gereği ağõr basar. Ve o karar orada kalõr. - Rusya bu işin neresinde? - Rusya bu soykõrõm işinin fazla bir yerinde değil. Rusya’da güya bir tarih- te kararlar alõndõ. Bunun sebebi çok açõk; bugün dünyada Ermenistan dõşõnda en fazla Ermeninin yaşadõğõ yer Rusya. Rus hükümetinin durumuna gelince; bu ko- nuyu ne gördüm ne duydum şeklinde ga- yet mantõklõ. Çünkü iki ülkenin, Rusya ve Türkiye’nin çõkarlarõ var. - 1993’e dönersek; Azeriler o zaman Ermenileri yenseydi, Karabağ soru- nu olmayacaktı... - Olmayacaktõ ama onun da tarihi ne- denleri var. SSCB hiçbir Müslüman cumhuriyetine askerlik görevi vermemiş. Onlarõn subaylarõnõ yükseltmemiştir. Ermenistan’õn 3 tane mareşali var. Var mõ bir tane Azeri general? Yok karde- şim. Adama askerlik işi yaptõrmõyorsun ki adam zamanõ geldiğinde kendini sa- vunabilsin... ‘ERMENİ MALLARI İÇİN ZAMANAŞIMI OLDU’ - Tazminat ve toprak talebine na- sıl bakıyorsunuz? - Hukuken böyle bir şey mümkün de- ğil. 1921 Ekim ayõnda Kars Antlaşma- sõ iki ülke sõnõrlarõnõ tespit ediyor. Kars Antlaşmasõ’nõn altõnda Azerilerin, Gür- cülerin Ermenilerin imzasõ var. Üzer- lerinde bunlarõn SSCB var. Tazminata gelince; bir yerden tazminat çõkabilmesi için hukuki bir durum olmasõ lazõm. Pek çok insan farkõnda değil ama zaten Lozan’õn maddeleri var bu konularda. Lozan’da der ki; savaş sebebiyle Türkiye tazminat istemeyecek, Türkiye’den de tazminat istenmeyecek. Bir de tabii Ermenilerin geride bõraktõklarõ mallar var. O da Lozan’da var. Savaş içinde ül- keyi terk eden bir Osmanlõ tebaasõ ül- keye geri döndüğü takdirde geride bõ- raktõğõ mallarõnõ isteyebilir, yargõya başvurabilir. Ancak buna ilişkin yapõ- lan düzenlemelerle zamanaşõmõ olmuş ve o da 30’larda bitmiş. - Bu siyasete pek yansımıyor sanı- rım... - Siyasi duruma gelince, bu çok da- ha ilginç. Ermeniler siyasi alanda kim tarafõndan temsil ediliyor? Ermenistan tarafõndan... Ancak hiçbir Ermeni hü- kümeti Türkiye’den toprak talebinde ve- ya tazminat isteminde bulunamaz. Di- yaspora bastõra bastõra istiyor. Fakat hu- kuki kimliği yok. Türkiye’nin sayõlõ Ermeni sorunu uzmanlarõndan emekli Büyükelçi Ömer Lütem, Kars Antlaşmasõ’nda toprak; Lozan Antlaşmasõ’nda da tazminat taleplerini ortadan kaldõran maddeler bulunduğunu söyledi LEYLA TAVŞANOĞLU Dr. Çelik Kurdoğlu tanõnmõş bir ekonomist. Ay- nõ zamanda üniversitelerde dersler vermiş. Son ola- rak Galatasaray Üniversitesi’nde öğretim görevlisi ol- muş. 1986’da hayata geçen Dõş Ekonomik İlişkiler Konseyi’nin (DEİK) kuruluşunda yer almõş. Danõş- manlõk şirketi yönetiyor. Çelik Kurdoğlu’yla dün- yadaki ekonomik krizin Türkiye’yi nasõl vurduğunu konuşuyoruz. Kurdoğlu şu ilginç saptamayõ yapõyor: “Türkiye’nin kriziyle dünyanın krizi birbirini tutmuyor. Türkiye’yle dünya arasında senkroni- zasyon bozukluğu var.” - Global kriz dünyanın ekonomik yapısının ye- niden oluşturulmasını gündeme getirdi. Siz bu ko- nuda ne düşünüyorsunuz? - ÇELİK KURDOĞLU Yakõn geçmişte dünya pek çok krizle sarsõldõ. 1914, 1929, 1974, 1987, 1996, 2001 krizleri. Bunlar kapitalizmin krizleridir ve dört yõl filan sürmezler. Bunlar kõrk yõl süren kriz- lerdir. 1914’ten bakarsak, dünyada savaşlara yol açan bir krizler serisi olduğunu görüyoruz. 1929’dan başlayan ve belli bir model içinde işlemesiyle yürü- yen bir dünya ekonomisi var. Arada bir sosyalist de- neme yaşandõ. 1929’dan başlayarak 70 yõldõr, zaman zaman hõçkõrõklarla devam eden bir dünya ekonomisi var. İkinci Dünya Savaşõ sonrasõ hem siyasal hem ekonomik planda bir örgütlenmeye gidildi. BM, ar- dõndan Dünya Bankasõ, IMF kuruldu. Hemen yan- larõnda da kardeş örgüt Dünya Ticaret Örgütü (WTO) o zamanki adõyla GATT (Gümrükler ve Ti- caret Genel Anlaşmasõ) ortaya çõktõ. Amaç da herkesin verimli olduğu sektörde uzmanlaşmasõ, o zaman da ithal mallarõn daha ucuzlamasõ ve ucuza üretilen mal- larõn daha kolay satõlmasõydõ. Klasik model buydu. IMF’nin amacõ ülkelerin kendi paralarõyla oyna- yarak rekabet güçlerinin artmasõnõn önüne geçmek, ülkelerin durup dururken ödemeler dengesi krizleri- ne girmemeleriydi. Böyle krizlere girenlere de mü- dahale etmek, durumlarõnõ iyileştirmek amaçlanõyordu. Bize hep şu öğretildi: Bir ülkede devalüasyon yapõ- lacaksa yüzde 10’u aşan devalüasyon IMF’ye haber verilir. - Devalüasyonla ülkenin ihraç mallarına rekabet gücü kazandırılması amaçlanmıyor muydu? - KURDOĞLU: Evet. Ben yüzde 10 devalüasyon yapõyorsam benim ihraç mallarõmõn fiyatõ yüzde 15 aşağõ düşüyor demektir. Bu da, demin söylediğim ti- caret dengesini bozacağõ için devalüasyonu yapmak için yeterli nedenler olup olmadõğõna bakõlõrdõ. Bu- güne kadar gelindi. Bundan sekiz on yõl kadar önce, özellikle Joseph Stiglitz Dünya Bankasõ ve IMF’den ayrõldõktan sonra bu kuruluşlarõn reçetelerinin dün- ya ülkelerinin dertlerine çare olmadõğõ tartõşmalarõ baş- ladõ. IMF’de, Dünya Bankasõ’nda ABD’nin önde ge- len üniversitelerinden mezun çocuklarõn hiçbir şey bilmedikleri de ortaya çõktõ. Zimbabwe’de, Afga- nistan’da, Pakistan’daki üretim koşullarõnõn kitapta yazdõğõ gibi olduğunu sanõyorlardõ. Onun için, IMF ve Dünya Bankasõ’nõn çalõşma şartlarõ değiştirilme- lidir, rüzgârõ buradan esmeye başladõ. Aynõ Stiglitz, beş yõl kadar önce de şunlarõ söyledi: “Bu küresel- leşme denen olay başladı. İpin ucu elden kaçacak. İşin sonu kötü olacak.” Clinton döneminde Mer- kez Bankasõ’nõn başõnda Alan Greenspan varken ABD’de ekonomi toz pembe görünüyordu. Ama kont- rol elden kaçtõ. Birkaç ay önce verdiği demeçte Gre- enspan, “İşlerin bu kadar kötüye gideceğini tah- min edemedik” itirafõnda bulundu. ‘IMF KURULUŞ AMACININ DIŞINA ÇIKARILMAK İSTENİYOR’ - Son gelişmeler ışığında IMF kuruluş amacının dışına mı çıkarılmak isteniyor? - KURDOĞLU: Evet. IMF’nin kuruluş amacõ öde- melerin doğru dürüst yapõlmasõnõ sağlamaktõ. Şu an- daki sõkõntõ ödemelerle ilgili değil. Şu andaki sõkõn- tõ şirketlerde saydamlõğõn kalmamasõ. Yani, 2000’de ilk tezahürünü gördüğümüz hastalõğõn şimdi bütün dünyada patladõğõ gerçeği önümüzde duruyor. Ne- deni de kurallara uygun yönetim sorunu. Yani “go- vernence” denilen olay. Bizde buna yönetişim di- yorlar. Uydurmanõn anlamõ yok. Buna SPK kurum- sal yönetim dedi, ki doğrusu odur. Bu şirketlerde he- sap verebilir, saydam bir yönetim yok. Kimisi mas- raflarõ şirket bilançosu dõşõna taşõdõ, kimisi kazanç- larõ şirket bilançosu dõşõna taşõdõ. İlk patlayan Enron oldu. Bu hâlâ devam ediyor. Enron battõktan sonra ABD’de bir yasa çõktõ. O za- mana kadar şirket kurmanõn çok iyi bir iş olduğu ABD’de bu işten insanlar kaçmaya başladõ. Çünkü kanun, hüküm giyen şirketin yönetim kurulu başka- nõ olmaya hapis, şirket yetkilisi olmaya para cezasõ getiriyordu. Çok ilginçtir. Kanuna rağmen işler dü- zelmedi. - Neden? - KURDOĞLU: Türev piyasalar. Bu işin karika- türünün şahikasõ iflas riskinin ticaret konusu olma- ya başlamasõydõ. Geldiğimiz noktada herkes “IMF” diyor. Ama dikkat edin, konu IMF’nin konusu değil. Konu merkez bankalarõnõn konusu. Bunlar IMF’nin görev alanõnda değil. Görev alanõnõ değiştirirseniz olur. Ama o zaman da başka bir şey olur. Bu, ülke- lerde bankacõlõk, finans sektörünün gözetimiyle ilgili bir şeydir. Birçok ülkede bankalar battõ. Ama ilginçtir, Türkiye’de böyle bir şey olmadõ. Kuruluşundan iti- baren BDDK bankalarõ bire bir, anlõk bazda izledi. Doğaldõr, Türkiye’de türev kâğõtlar, derinlik yok. Ama teslim etmek lazõm. 2001’den beri kurulan sistem nis- peten iyi çalõşõyor. Ama bizim hükümetlerimiz siyasi kaygõlarla kayõt dõşõnõ kayõt altõna alamõyorlar. Bu- nu herkes biliyor. OECD, IMF raporlarõnda bunlar yazõyor. “Ülkenin ürettiği katma değerin ne kadar olduğunu bilmiyoruz” diyorlar. ‘İDARE HESAP VEREBİLMELİ’ - Peki, Türkiye gibi bir ülkede sürekli kayıt altında olmak da bir risk teşkil etmiyor mu? - KURDOĞLU: O zaman bizim Türkiye’de yö- netim anlayõşõmõzõ, anayasamõzõ değiştirmemiz ge- rekiyor. Anayasada insan haklarõ, vatandaşlõk hak- larõ, sorumluluklarõ, idarenin hesap verebilirliği sor- gulanmalõ. İdare birtakõm insanlarõ yargõlõyor, izliyor, vergi salõyorsa bunun hesabõnõ da vermesi lazõmdõr. İşe buradan başlamak gerekiyor. - Peki, Türkiye’de kamunun hesap verebilirlik du- rumu neden yok? - KURDOĞLU: Çünkü bizde kamunun âli men- faatleri var. Sõkõntõ bundan kaynaklanõyor. Çõkõp, “Dı- şarıdaki tasarrufunu getir” diyorlar. Adam da, “Ge- tireyim de ben yarınımdan emin değilim ki. Ben tasarrufumu getirirsem yarın bana vergi salma- yacağından nasıl emin olabilirim?” diyor. Bugü- ne kadar bu tür olaylar çok yaşandõ. Bugüne kadar geriye dönük birtakõm uygulamalar yapõlmadõ mõ? Yine yapõlabilir. Kaldõ ki bu dõşarõdaki tasarruflara da ihtiyaç yoktu. Yapõyõ doğru dürüst kur- mak yeterliydi. - Ama kriz geliyorum dedi. Çeşitli uyarılara rağ- men biz, teğet geçer, dedik. - KURDOĞLU: Başka ne diyebilirdi? Seçim or- tamõna girilmişti. Türkiye çok ilginç bir ülke. Tür- kiye’nin kriziyle dünyanõn krizi birbirini tutmuyor. Türkiye’yle dünya arasõnda bir senkronizasyon bo- zukluğu var. Ekonomist Dr. Çelik Kurdoğlu,Türkiye’deki ekonomik krizle dünya arasõnda senkronizasyon bozukluğu olduğunu söyledi ‘Türkiye ile dünya krizi birbirini tutmuyor’ - Normalleşmede Türkiye’nin öne süreceği en önemli koşul ne olmalõdõr? - Karşılıklı toprak bütünlüğünün tanınması. Kimse ona değinmiyor. Bu olmadan Türkiye Ermenistan’la müzakere bile etmez. Bir yandan siz benim toprak bü- tünlüğümü tanımayacaksınız, diğer yandan ben sizinle diplomasi geliştireceğim. Sınırın açılmasında birtakım ara çözümler ortaya kondu. Mesela “Toprak bütünlü- ğünü tanırız, diplomatik ilişki kurarız. Ama sınırın açılması Karabağ sorununun çözülmesine bağlıdır” gibi... İkinci varyant: Evet sınırı açarım, insani yardım için... Bir başkası ise; evet sınırı açarım ama sadece insanların geçişine müsaade ederim. Veya onun tersi. Sınırı tamamen açmak yerine böyle bazı küçük küçük aşamalı bir şeyler ileri sürülmüş olabilir. - Türkiye’nin Ermeni açılımı ve Karabağ sorunu birbiri ile çe- lişmiyor mu? - Karabağ sorunu yalnõz Türkiye ve Ermenistan arasõnda görüşü- lemez. Sorunun muhatabõ bir ta- rafta Ermenistan bir tarafta Azerbaycan. Türkiye tek taraflõ bir şeyler söyleyebilir. Bunlar Ermenistan tarafõna gidecek tek taraflõ sözlerdir. Ermenistan si- zinle müzakere etmek durumun- da değil. Çünkü Türkiye muha- tap değil. Ortada bir belirsizlik var. Müzakerelerde gündeme geldi fakat müzakerelerin ana maddesini teşkil etmediğini dü- şünüyorum. Ana maddesini ne teşkil etti? Türkiye’nin toprak bütünlüğünün tanõnmasõ, soykõ- rõm konusunda ne yapõlacağõ... - Peki, Karabağ konusunda umutlu musunuz? - Karabağ sorunu çözümlenmeye- bilir ama Karabağ sorununun çok canlõ, daha büyük krizlere gidebilecek bir durum olacağõnõ zannetmiyorum. Çözülmek iste- nen Karabağ değil. Siz Karabağ’õ çevreleyen Azeri illerinin soru- nunu çözüyorsunuz. Peki, ne ya- palõm Karabağ’õ? Erteleyelim. Buna Ermeniler fazla ses etmez. Azerbaycan uzun zaman buna karşõ çõktõ, şu anda susuyor. - AKP bu işi nasıl götürüyor? - Türkiye’de hükümetlere göre dõş politika yok. Türkiye’de tek dõş politika var. Ama hükümetler bu dõş politikada farklõlõklar yapõ- yorlar. Dõş politika o kadar il- ginçtir ki, siz ABD gibi son de- rece güçlü olmadõktan sonra, olaylar sizi götürür oraya. Ancak ABD gibi olursanõz siz olaylara hükmedersiniz. Hiçbir şey değiş- miyor. Ecevit, Yılmaz aynõ. Baktõğõnõz zaman hep aynõ çizgi. ‘EN ÖNEMLİ KOŞUL TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN TANINMASI’ ‘KARABAĞ’DA TÜRKİYE MUHATAP DEĞİL’ ‘Ermeni talepleri hukuksuz’ Leyla Tavşanoğlu’nun sorularını yanıtlayan Dr. Çelik Kurdoğlu, ilginç saptamalarda bulundu. İki ABD’li taburcu oluyor İstanbul Haber Servisi - Domuz gribi nedeniyle dünya genelinde ölüm sayõsõ 82’ye ulaştõ. Virüs tanõsõyla Haseki Eğitim ve Araştõrma Hastanesi’ne kaldõrõlan, yaklaşõk bir haftadõr tedavi gören ve genel durumlarõnõn iyi olduğu belirtilen 2 ABD’linin de bugün taburcu edilmesi planlanõyor. Öte yandan Tayvan’da ilk kez domuz gribi vakasõ görüldüğü bildirildi. Mõsõr, bu yõl hacca gideceklerin, dönüşlerinde domuz gribi salgõnõ nedeniyle karantinaya alõnabilecekleri uyarõsõnda bulundu. Küçük kızda meme kanseri ANKARA (AA) - ABD’de 10 yaşõndaki bir kõz çocuğuna meme kanseri teşhisi koyuldu. İngiliz Daily Mail gazetesinin haberinde, ülkedeki en genç meme kanseri hastasõ olduğu sanõlan ABD’li Hannah Powell-Auslam’õn sol memesine mastektomi yapõldõğõ, ancak kanserin lenf bezine sõçramasõ nedeniyle bir ameliyat daha geçireceği belirtildi. ‘Akdeniz Birliği tıkandı’ PARİS (AA) - Fransa Dõşişleri Bakanõ Bernard Kouchner, bir yõl önce ortaya atõlan Akdeniz İçin Birlik projesinin İsrail-Filistin çatõşmasõ yüzünden tõkandõğõnõ açõkladõ. İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldõrõ sonrasõnda barõş sürecinin geldiği ölü noktaya atõfta bulunan Kouchner, “Ortadoğu’da durum açõklõğa kavuşmadõğõ sürece bir ilerleme kaydetmek epeyce zor olacak” ifadesini kullandõ. İsrailliyle evlenene ceza KAHİRE (AA) - Kahire İdari Mahkemesi, İsraillilerle evli Mõsõrlõlarõn vatandaşlõktan çõkarõlabileceğine hükmetti. El Arabiya’nõn haberine göre mahkemenin kararõnda, Mõsõrlõlar ve İsraillilerden oluşan çiftlerin çifte vatandaşlõğa sahip çocuklarõnõn İsrail ordusu ya da istihbarat kurumu MOSSAD’da görevlendirilmek üzere İsrail’in hedefleri arasõnda olabileceği de kaydedildi. 1 kişiye 522 bin TL ANKARA (AA) - Şans Topu oyununun bu haftaki çekilişinde kazanan numaralar “4, 6, 16, 32, 34 ve +4” olarak belirlenirken, 5 +1 bilen 1 kişi 522 bin 682 TL 30 Kr ikramiye kazandõ. Çekilişte 5 bilenler bin 901 TL 25’er Kr, 4 +1 bilenler 146 TL 70’er Kr, 4 bilenler 18 TL 5’er Kr, 3 +1 bilenler 8 TL 55’er Kr, 3 bilenler 2 TL 10’ar Kr, 2 +1 bilenler 2 TL 65’er Kr, 1 +1 bilenler ise 1 TL 45’er Kr ikramiye kazandõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle