17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İstanbul Haber Servisi - Türk Tabipleri Birliği (TTB) Baş- kanõ Gençay Gürsoy, “emeğin örgütlenmesinin ve hak mü- cadelesinin önündeki bütün engelleri kaldıran, her türlü ve- sayeti reddeden, eşitlik ve barış kavramlarını içselleştirmiş ve ruhuna sindirmiş bir anayasa” istediklerini söyledi. Ye- ni bir anayasa hazõrlanmasõnõ reddedip, bu amaçla yapõlacak ça- lõşmalarõ iktidarõn insiyatifine bõrakan çevreleri eleştiren Gür- soy, uyardõ: “Bu, anayasa değişikliklerinin AKP’nin taba- nının talepleriyle sınırlanmasına ve çoğunluk hegemonya- sının güçlenmesine neden olur.” TTB Başkanõ Gençay Gürsoy, yeni anayasa tartõşmalarõna ba- kõş açõsõnõ, yapõlmasõnõ istedikleri düzenlemeleri ve izlenme- si gereken süreci, gazetemize anlattõ. Beklentilerine uygun bir anayasanõn tarifini yapan Gürsoy, “İnsan hak ve özgürlüklerine sonuna kadar saygılı, demokratik, laik ve sosyal hukuk dev- letinin geliştirilmiş çağdaş normlarına uygun, emeğin ör- gütlenmesinin ve hak mücadelesinin önündeki bütün en- gelleri kaldıran, her türlü vesayeti reddeden, eşitlik ve ba- rış kavramlarını içselleştirmiş ve ruhuna sindirmiş bir ana- yasa, bugünkü TTB yönetiminin ortak talebi. 1982 Ana- yasası, 1987’den bu yana yapılan çeşitli değişikliklere kar- şın, bu talepleri karşılamaktan çok uzak” dedi. Yeni bir anayasaya ihtiyaç olmadõğõnõ savunarak, tüm ini- siyatifi iktidara terk eden yaklaşõmõ doğru bulmadõğõnõ ifa- de eden Gençay Gürsoy, bu şekilde işletilecek bir sürecin, anayasa değişikliklerinin AKP’nin kendi tabanõnõn taleple- riyle sõnõrlõ kalmasõna ve çoğunluk hegemonyasõnõn güç- lenmesine neden olacağõ uyarõsõnõ yaptõ. Gürsoy, “Bunu en- gellemenin yolu, parlamento dışı demokrat toplumsal mu- halefeti yanına alarak, siyasi muhalefeti genişletmek ve anayasa tartışmalarına ortak olmaktır” dedi. ‘KONU MECLİS’E HAPSOLMAMALI’ Yeni anayasanõn, salt Meclis içine hapsedildiği bir süreçte ele alõnmamasõ gerektiğini belirten Gürsoy, “Demokratik ör- gütlerin, sadece iktidar ve ana muhalefet liderlerinin iti- barına mazhar olanların değil, halktan temsil onayını al- mış bütün siyasi partilerin ve aktörlerin özgürce tartışa- bileceği bir ortama ihtiyaç var” diye konuştu. Gerek sağlõk emekçilerinin haklarõ ve sağlõk hizmetinin su- numu, gerekse bütünüyle haklar ve özgürlükler konusunda, ye- ni anayasadan temel beklentilerini de aktaran TTB Başkanõ, “Her şeyden önce, başlangıç ilkelerindeki temel felsefe itibarıy- la, evrenselliği yansıtan, etnik, dinsel, ırksal aidiyetleri işa- ret etmeyen bir yurttaşlık kimliği benimsemeli” görüşünün altõnõ çizdi. Gürsoy, şu vurgularõ yaptõ: “Sağlığın temel bir in- san hakkı olduğu, her yurttaşın eşit ve ulaşılabilir sağlık hiz- metlerinden yararlanması ve devletin yurttaşların sağlığı- nın korunması konusunda her türlü olanağı seferber etmesi gerektiği net şekilde vurgulanmalı. Anayasaya sağlık hiz- metlerinin kamusal niteliğinin korunması konusunda sı- nırlayıcı önlemler getirmeli. İşçi sağlığı ve işyeri güvenliğini sağlayacak yasal düzenlemeler hazırlanmalı.” CMYB C M Y B 18 MAYIS 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 YARIN: TKP GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ, ESKİ İSTANBUL BAROSU BAŞKANI TURGUT KAZAN, HUKUKÇU SÜHEYL BATUM, EMEP GENEL BAŞKANI LEVENT TÜZEL İstanbul Haber Servisi - 1982 Anayasasõ’nõ hazõrlayan Danõşma Meclisi’nin Genel Se- kreteri Emekli Hâkim Abbas Gökçe (83), Türkiye’de siyasal İslam akõmõnõn güçlen- mesinde en büyük etkenlerden bir tanesinin 12 Eylül Anayasasõ olduğu özeleştirisinde bu- lundu. 1982 Anayasasõ’nõ hazõrlayan Anayasa Komisyonu’nun Genel Sekreteri Abbas Gökçe, darbe anayasasõna yönelik düşün- celerini anlattõ. 1982 Anayasasõ’nõn bir “tep- ki” niteliği taşõdõğõnõ ve içerisindeki mad- delerin o günün koşullarõna göre değerlen- dirilmesi gerektiğini belirten Abbas Gökçe şunlarõ söyledi: “1982 Anayasası o günün koşullarına göre hiç de kötü bir anayasa değil çünkü Türkiye’de ne mal ne de can güvenliği kalmıştı. İnsanlar sokağa çıka- mıyordu, iller birbirine düşman haldey- di. Ancak bu anayasanın bir tepki ana- yasası olması nedeniyle içerisinde elbet- te antidemokratik maddeler var. Laik - demokratik - sosyal - hukuk devleti olma iddiasını taşıyan bir ülkede din dersinin zorunlu olması ile Diyanet İşleri’nin dev- lete bağlanması kabul edilemez bir olgu. Bu maddeler bizim tüm çırpınmalarımı- za karşın Kenan Evren ve çevresinde onu destekleyen kişilerce konuldu.” “Hangi demokratik ülkede din dersinin zorunlu olduğu görülmüş?” diye soran Gökçe şöyle devam etti: “Türkiye’de Alevi var, Hıristiyan var, ateist olan yurttaş var. Sen onlara din der- sini nasıl zorunlu kılarsın? Diğer taraftan Diyanet İşleri’nin devlete bağlanması da anlaşılır gibi değil. Devletin dine el atma- ya hakkı yoktur. Madem devlet laik, Di- yanet İşleri’ni neden devlete bağlıyor- sun? Türkiye’deki Diyanet İşleri Baş- kanlığı da maalesef yalnızca Müslüman Hanefi meznebini tanıyor. Bu ülkede bir tek Hanefi mi var?” ‘ANTİDEMOKRATİK 10-15 MADDE ÇIKARILSIN’ Hâkimler ve Savcõlar Kanunu’nun da an- tidemokratik olduğunu söyleyen Gökçe, üye seçiminin savunulacak bir yanõ olmadõğõnõ, se- çimlerde Adalet Bakanõ’nõn gösterdiği ada- yõn desteklendiğini, kurulun verdiği karara yö- nelik yargõ yolunun ise kapalõ oldğunu anõm- sattõ. Gökçe, “Ve ne kadar üzücüdür ki 1982 Anayasası’nı hazırlayan konsey ken- dilerinin yargılanamayacağına dair bir madde koydurmuştu. Bu madde bizim Meclisimizden geçmedi ancak anayasanın kabulünün ardından konsey bunları geçi- ci madde olarak anayasaya ekledi” değer- lendirmesini yaptõ. Gökçe sözlerini şöyle sürdürdü: “1982 Anayasası’nın antidemokratik olmasının bir nedeni de ‘istikrarõ’ sağlamaktı. Bugün AKP yeniden bir anayasa hazırlamak is- tiyor. Oysa buna hiç gerek yok. Demo- kratik olmayan 10-15 madde çıkarılıp ye- rine yenileri eklense son derece sivil ve öz- gür bir anayasa çıkar ortaya. Biz o ana- yasayı hazırlarken bir elimize 1961 Ana- yasası’nı, diğer elimize de Türkiye’nin fotoğrafını aldık. Bu nedenle 1961 Ana- yasasıyla 1982 Anayasası’nın korumak istediği temel hak ve özgürlüklerde para- lellik vardır.” Gökçe, “Benim de arala- rında bulunduğum bazı isimlerin anaya- sayı hazırlayan konseyle ilgili derin şüp- helerimiz vardı. Bunların hak ve hukuk ta- nımadan hareket edeceğinden korkuyor- duk” diye konuştu. ‘AKP’NİN TASLAĞI MANTIKSIZ’ Gökçe, son olarak şu değerlendirmelerde bulundu: “Bugün AKP’nin Türkiye’yi yö- netmesi Türkiye için büyük bir şanssızlık. Umuyorum ki kısa zamanda seçmen AKP’ye dersini verir. Ancak şu da bir ger- çektir ki siyasal İslamın güç kazanmasın- da dönemin şartları ile 1982 Anayasası’nın etkisi var. AKP’nin kısa zaman önce mi- ni paket olarak hazırladığı taslaktaki maddeler son derece mantıksız. Cumhur- başkanının görev süresinin 7 yıla çıkarı- lacağı söyleniyor. Cumhurbaşkanının gö- rev süresi zaten 7 yıl, bu kazanılmış bir haktır, geri alınamaz. Öte yandan Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir kısmının Mec- lis tarafından seçilmesi de kabul edilemez. Halihazırda siyasallaşmış olan Yüksek Mahkeme, bu yolla iyice siyasallaşacaktır.” ‘İçerikten önce usul konuşulmalõ’ ‘1982 Anayasası AKP’yi yarattı’ ZEYNEP ŞAHİN İstanbul Kadõn Kuruluşlarõ Birliği (İKKB) Koordinatörü hukukçu Nazan Moroğlu, bugüne kadar yapõlan anayasa değişiklikle- rinde kadõn erkek eşitliği açõsõndan hep ilerleme kaydedildiğini ancak bunun AKP’nin Prof. Ergun Özbudun başkanlõ- ğõndaki komisyona hazõrlattõğõ taslak ile terse döndüğünü belirterek, “Cumhuriyet ta- rihinde ilk kez bir anayasa hazırlığında ka- dın haklarında geri adım atıldı” dedi. “Nasıl bir anayasa?” sorusunun yanõtõ- nõ, “İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, bi- reyin özgürlüğü temelinde çağdaş de- mokrasinin kurum ve kurallarına işlerlik kazandıracak ve Cumhuriyetin kuruluş felsefesinde önemli yeri olan kadın erkek eşitliğini fiilen yaşama geçirecek hüküm- lere yer verilen bir anayasa” sözleriyle ya- nõtlayan Moroğlu, hazõrlõk aşamasõnda uzlaşõ sağlanmasõnõn önemine de değindi. Mo- roğlu, “Bir partinin hazırlattığı anayasa taslağı, sadece o partinin anayasası olarak görülecektir. Güven ortamı sağlanma- dıkça, siyasi partilerin uzlaşması mümkün olmadığı gibi; toplumsal mutabakatın olmadığı bir ortamda da yeni bir anaya- sa yapılması mümkün değil. Yapılacak de- ğişiklik için siyasi partilerin, hukuk ku- rumlarının ve il- gili sivil toplum kuruluşlarının görüşleri dikka- te alınmadan yola çıkılmama- lı” dedi. Anayasada ka- dõnõn yeri konu- sunda da değer- lendirmelerde b u l u n a r a k , AKP’nin yaşama geçirmek istediği düzenlemeleri eleştiren Moroğ- lu, şu öneri ve uyarõlarõ sundu: “Bugüne kadar yapılan anaya- sa değişiklikle- rinde kadın erkek eşitliğinde hep ilerleme kaydedilmişken, Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir anayasa hazırlığında kadın hak- larında geri adım atıldı. AKP tarafından Prof. Ergun Özbudun başkanlığında bir komisyona hazırlatılan taslağın eşitlik maddesinde, ‘Kadõnlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür’ hük- müne yer verilmedi. Nüfusun yarısını oluşturan kadınları erkekle eşit kabul et- meyen bir zihniyetle, ‘Kadõnlar, çocuklar, yaşlõlar ve engelliler gibi özel surette ko- runmayõ gerektiren kesimler için alõnan ted- birler, eşitlik ilkesine aykõrõ olarak yorum- lanamaz’ şeklinde bir düzenleme yapıldı. Hazırlanacak yeni anayasada, öncelikle ‘Kanun önünde eşitlik’ maddesinin 2. fık- rası; ‘Kadõnlar ve erkekler eşit haklara sa- hiptir. Devlet, bu eşitliğin fiilen yaşama geç- mesini sağlamakla yükümlüdür. Bu amaçla alõnacak özel önlemler ve ayrõmcõlõğõn kal- dõrõlmasõ için yapõlacak düzenlemeler imti- yaz sayõlmaz’ şeklinde düzenlenmeli.” YÜZDE 30 TEMSİL ŞARTI Moroğlu, kadõnlarõn ülke yönetiminde daha fazla söz sahibi olmasõ için hukuksal gü- vencenin zorunluluğundan hareketle, ana- yasanõn “TBMM’nin Kuruluşu” başlõklõ 75. maddesinde değişiklik yapõlmasõnõ istedi. Moroğlu maddenin; “Türkiye Büyük Mil- let Meclisi, her bir cinsin en az yüzde 30 oranında temsil ve katılım esaslarına uy- gun olarak genel oyla seçilen beş yüz elli milletvekilinden oluşur” şeklinde düzen- lenmesini önerdi. Ayrõca, yerel yönetimler- de de kadõnlar ve erkeklerin en az yüzde 30 oranõnda yer almasõna yönelik ilkeye de ana- yasada yer verilmesini isteyen Moroğlu, bu değişikliklerinin 2011 Genel Seçimi’nde uygulanmasõ talebinde de bulundu. NAZAN MOROĞLU ‘İlk kez kadın haklarında geri adım’ ‘AKP’nin inisiyatifine bõrakõlmamalõ’ MELTEM YILMAZ Eski YÖK Başkanõ ve ana- yasa profesörü Dr. Erdo- ğan Teziç, AKP hü- kümetinin anayasa değişikliğinin ön- cülüğünü yapõ- yor olmasõ ve de- ğişiklikte, doğru bir yöntem belir- leyemeden içerik konusunu günde- me getirmesi ne- deniyle “Tür- kiye’nin iki yıl kaybettiğine” dikkat çekti. Yeni bir anayasa yapmanõn hukuki bir zemini olmadõğõnõ belir- ten Teziç, “Ben bir ana- yasa değişikliğinin Tür- kiye için gerekli olduğuna inananlardanım. Ancak yü- rürlükteki anayasamızın de- ğiştirilemez maddeleri var. Bu değiştirilemez hükümler karşısın- da bütünüyle yeni bir anayasa yapmak hukuken mümkün değil” dedi. Anayasanõn değiştirilmesi için öncelikle “güven or- tamının” oluşturulmasõ ge- rektiğinin altõnõ çi- zen Teziç, çeşitli kişi, kurum ve ku- ruluşlarõn değişik- liklerin içeriği ile ilgili görüş beyan etmeden önce par- lamentodaki parti- lerin bir araya gel- mesinin gerektiği- ni belirtti. “Şu an Türkiye’nin tıkandığı nokta neyin yapılacağı değil, nasıl yapılacağı” görüşünü dile getiren Teziç, şöyle devam etti: “Siyasi partileri anayasa değişikliği konusunda na- sıl bir araya getireceğiz, bu önemli. İçerik- ten önce bir araya gelebilme usulü konu- şulmalı. Güven ortamının oluşturulması konusunda Türkiye’nin iki yıldır zaman kay- bettiği, çok büyük yanlışlar yapıldığı ka- naatini taşıyorum. Öncelikle hükümetin, anayasa değişikliğinin öncülüğünü yapıyor olması yürürlükteki hukukun da benimse- mediği bir adım. Bilindiği gibi kanun yap- ma sürecinde iki kavram vardır. Bunlardan biri ‘kanun tasarõsõ’ -ki anayasa da bir ka- nundur- diğeri de kanun teflifidir. Tasarı de- diğimiz zaman bu, hükümet kanadından ge- len bir girişimi bize anımsatır. Ancak teklif dediğimiz zaman milletvekillerinden gelen, hükümetin dışarda kaldığı bir girişim söz ko- nusudur. Anayasa değişikliği farklı teklif ile karar yeter sayılarını gerektirir. Bir başka söyleyişle bir hükümet girişiminin söz konusu olamayacağı bir du- rumdur bu. Anaya- sada ve iç tüzükte anayasa tasarısından söz edilmiyor, sadece anayasa teklifinden söz ediliyor. Bu ku- rala uyulmadan atı- lan yanlış adımlar, anayasa değişikliği çalışmalarına olan katılım ortamını da bozuyor.” ‘TARAFSIZLIK VE İNANDIRICILIK YOK’ Anayasa yapõmõnda tarafsõz ve inandõrõcõ bir ortamõn esas alõnmasõ gerekliliğinin altõnõ çizen Teziç, “Hükümetin iki yıldır anayasa çalış- malarının öncülüğünü yapması, bu taraf- sızlık ve inandırıcılık ilkelerini ortadan kal- dırıyor” dedi. Teziç, bu girişimin daha iki yõl önce Meclis başkanõndan gelmesi gerektiğini belirterek şunlarõ söyledi: “Ben anayasa yapma konu- sundaki girişimi, Sayın Hüsamettin Cindo- ruk’un başkanlığındaki gibi gene TBMM Başkanı’ndan beklerdim. Cumhurbaşka- nı’nın da bu konuda etkili olabileceğini sanmıyorum. Çünkü Cumhurbaşkanı da bir anlamda, önceleri mensup olduğu AKP’den yana ‘taraf’ kimliğine büründü. Asıl inisiyatifi ele alması gereken, tarafsız bir makamda oturan Meclis başkanıdır. Kendisinin gerek hukukçu olması, gerekse geniş bir mutaba- kat ortamından seçilmesi nedeniyle inandı- rıcı bir kimliğinin olması, partilerin bir araya getirmede önemli bir rol oynayabile- ceğinin göstergesiydi. Meclis başkanının, partilerin eşit sayıda temsilcileriyle belli zamanlarda bir araya gelerek çizeceği bir yol haritası, ortak konuların masaya yatırılarak sağlıklı bir yöntem oluşturulmasını sağla- yabilirdi. Ancak bakın, iki senedir taslaklar hazırlanıyor fakat hep bir kaçış var. Bu du- rum hem güvenilirliği zedeliyor hem de Türkiye’ye zaman kaybettiriyor. Usul be- lirlenmeden içerikle ilgili konuların tartı- şılmasının bir anlamı yok.” Her partiden eşit sayõda temsilcinin bir ara- ya gelmesiyle oluşacak “Anayasa çalışma gru- bunun” gerekliliğinin altõnõ çizen Teziç, “Bu ortamın yaratılamaması, hem güvenilirliği zedeliyor hem de hükümeti ‘amacõn nedir?’ sorusuyla muhatap bırakıyor” dedi. Anayasal bir düzenlemenin yapõlmasõ halinde büyük bir “değişiklik paketine” gerek olma- dõğõnõ belirten Teziç, “içeriğin” Türkiye’nin gündeminden yola çõkõlarak oluşturulmasõ ge- rektiğini ifade etti. Teziç, “Amaç temiz top- lumsa hangi maddelerden yola çıkılacak. Hâ- kim olan, sosyal devletin yeniden inşa soru- nuysa nasıl bir yol izlenecek? Güvenilir ve gecikmeyecek bir yargıdan söz ediliyorsa hangi düzenlemeler yapılacaktır? Toplum- da beliren sıkıntılardan yola çıkılırsa, içerikle ilgili gündem de kendiliğinden oluşmaya baş- layacaktır. Çünkü hukukta usul esası be- lirler” diye konuştu. Eski YÖK Başkanõ Prof. Dr. Erdoğan Teziç, AKP hükümetinin yanlõşlarõndan dolayõ Türkiye’nin iki yõl kaybettiğini söyledi 1982 Anayasasõ’nõ hazõrlayanlardan Gökçe: Zorunlu din dersi, Diyanet İşleri’nin devlete bağlanmasõ gibi 10-15 madde siyasi İslamõn güç kazanmasõna neden oldu. Bu antidemokratik maddeler çõkarõlõrsa Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacõ olmaz TTB Başkanõ Gençay Gürsoy yeni anayasa hazõrlanmasõnõ iktidara bõrakan çevreleri uyardõ İKKB Koordinatörü Moroğlu, “Güven ortamõ sağlanmadõkça, si- yasi partilerin uzlaşmasõ mümkün olmadõğõ gibi; toplumsal mutabaka- tõn olmadõğõ bir ortamda da yeni bir anayasa yapõlamaz” dedi. Gökçe, 1982 Anayasasõ’nda son derece antidemokratik olma özelliği taşõyan 10-15 madde olduğunu söyleyen Gökçe: Bunlar arasõnda bulunan zorunlu din dersi eğitimi ile Diyanet İşleri’nin devlete bağlanmasõ gibi maddeler, siyasal İslamõn güç kazanmasõna neden olarak bugünkü AKP’nin oluşumuna temel oluşturdu. Diğer yandan bu ve bu gibi maddelerin çõkarõlmasõ halinde anayasada hiçbir sorun kalmaz çünkü geriye kalan maddeler 1961 Anayasasõ’ndan alõnmõştõ. ANAYASA MAHKEMESİ’NE BİREYSEL BAŞVURU: Kişile- rin temel hak ve özgürlüklerini zedeleyen, sınırlayan ya da orta- dan kaldıran her türlü yargı kararı için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı tanınmalı. Ancak bu aşamaya gelinceye kadar, işlemekte olan hukuki süreç tüketilmeli. Bu düzenleme- nin Anayasa Mahkemesi’nin yükünü çok arttıracağı yolundaki teknik sorunlar üstesinden gelinmeyecek engeller değil. OMBUDSMANLIK: Ombudsmanlık kurumu, çağdaş toplumlar için kaçınılmaz bir ihtiyaç. “Hikmetinden sual olunmaz” dev- let anlayışının aşılması yolunda, bu kurum önemli bir araç olabilir. PARTİ KAPATMANIN ZORLAŞTIRILMASI: Siyasi partilerin kapatılması kuşkusuz zorlaştırılmalı. Ancak bu güvencenin pra- tikte sadece iktidar partisi için işlemesini sağlayacak düzenle- melerden mutlaka kaçınılmalı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle