22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 18 MAYIS 2009 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Obama Afganistan Çıkmazında... Başkan Barack Obama’nın W. Bush’un bırak- tığı kötü mirasın olumsuz yansımalarını kaldırma- ya yönelik tüm çabalarına karşın işbaşına gelme- sinin yüzüncü gününde başarılı olduğunu söylemek zor. Irak’tan çekilmenin takvimi, eğer ‘benden sonra tufan’ denmek istenmiyorsa, sanıldığı kadar kolay olmayacağı şimdiden belli. Pandora’nın kutusu açıldığında oralarda ne olup biteceğini tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Zira dünyanın ikinci büyük petrol rezervlerini barındıran bu ülkede var olan etnik ve dinsel ayrı- lıklar, petrol zenginliklerinin paylaşımı dahil, ABD iş- gali süresince çözüme ulaştırılamadığı gibi daha da keskinleşerek bir iç savaş olasılığına uygun bir ze- minin oluşmasına yol açmıştır. Biraz da bu yüzden, ilan edilen çekilme takvimine karşın ABD’nin Irak’tan bütünüyle ‘çekilmesi’ en azından şimdilik olanaksız görünmektedir. Hesaplar buna göre ya- pılmak zorunda. Afganistan’da Taliban belasına karşı yedi yıldır sürdürülen savaşta ilk günlerde sağlanan başarı, ne yazık ki kalıcı olmamış.. Taliban; ABD ve NATO’nun onca gücüne karşın yeniden toparlanmanın yolu- nu bulmuştur. Bunda en önemli pay Afganistan yö- netiminde bir türlü önlenemeyen olumsuzluklardır. Nitekim sadece Amerikan Kongresi’ne bağlı GAO’nun (Government Accounttality Office), bir tür ‘sayıştay’ın geçen aylarda yayımlanan 46 sayfalık raporuna bir göz atmak, bu ülkenin yedi yıldan bu yana nasıl bir çöküşün içinde devindiğini en acı ve net bir biçimde ortaya koymaktadır. Buharlaşan mil- yonlarca dolar, silah ve cephane; ayyuka çıkan, dev- letin en üst kademelerini saran yolsuzluklar; önle- nemeyen büyük çapta uyuşturucu ticareti ve ‘suç- lular ve savaş baronlarından kurulu bir devlet’!. Buna karşılık ekonomik ve sosyal açıdan sefa- letin pençesinde yaşam savaşı veren bir halk. Böy- lesi bir kaygan zeminde devasa askeri gücüne kar- şın ABD ve NATO’nun Taliban’a karşı savaşta ba- şarılı olması elbette ki mümkün değildir. Zira Tali- ban ve müttefiki El Kaide’nin gücü, öncelikle Afgan yönetiminin içinde devindiği olumsuzluklardan kaynaklanmaktadır. Bu yüzden Başkan Obama, işe, Afgan yönetimini olumsuzluklarından arındırmak ve yoksul halkın durumunu iyileştirmekle başlamalıdır. Üstelik bu kez Taliban belasına bir de Pakistan’ın ‘Talibanlaşması’ tehlikesi de eklenmiş görünmek- tedir. Pakistan’ın bir süredir içinde devindiği siya- sal istikrarsızlık, tıpkı devleti saran yolsuzluklar gi- bi bu ülkenin, sınır bölgelerini gerektiği gibi koru- mayı başaramadığını ortaya koymuştur. Zira, bu du- rum söz konusu sınır bölgelerinde Taliban ve El Kai- de’nin güç kazanmasına yol açmaktan öte işe ya- ramamıştır. Nitekim Pakistan yönetimi, önce en ko- lay yolu seçmiş, bu konuda yapılan uyarılara kar- şın, ilerde Afganistan’da da aynı şeyi yapmayı düş- leyen ABD’nin de onayıyla Taliban’a silah bırakması karşılığında Svat vadisinde ‘şeriat’ uygulaması iz- ni vermiştir. Ne var ki, kısa sürede “Taliban’a elini veren ko- lunu kaptırır” uyarıları yapanlar haklı çıkmış, Taliban silah bırakmadığı gibi, bu işten güçlenerek çıkmış, Pakistan’ı bile tehdit eder duruma gelmiştir. Ve bu, Pakistan’ın uyanarak yeniden Over Dir, Buner ve Svat bölgesinde ilerleyerek başkent İslamabad’ın yüz kilometre yakınına kadar gelmelerinin önünü kesmek için karşı atağa girişerek Taliban’ın ilerle- yişini durdurmuştur. Ne var ki söz konusu çatışmalar bölge halkını gö- çe zorlamış ve bir milyondan fazla insan yerlerini terk ederek daha güvenli bölgelere göç etmek du- rumunda kalmıştır. İnsan hakları örgütlerine bakı- lırsa bu göç, Pakistan’ın Hindistan’dan ayrıldığı 1947’den bu yana gerçekleşen ikinci büyük göç ola- rak kayda geçmiştir. Şu sıralarda söz konusu sınır bölgelerinde beş bin Taliban’la on beş bin Pakis- tan gücü çarpışmaktadır. Dolayısıyla da göçün ar- tarak sürmesi beklenmektedir. Ne var ki Pakistan ordusunun etkin bir biçimde harekete geçmesi ve Taliban’a karşı başarı kazanması Pakistan’ın Tali- banlaşması tehlikesini ortadan kaldırmış değildir. Zira tıpkı Afganistan gibi Pakistan da ciddi sos- yal, ekonomik ve siyasal istikrarsızlık ve önlene- meyen yolsuzlukların sarmalındadır. Bu ülkede din- cilik akımının hayli güçlü olmasına karşın, Taliban ve El Kaide’nin Pakistan yönetimini ele geçirmesi, kuşkusuz söz konusu değil. Ancak bazı generallere göre Taliban ve El Kaide’nin ordunun bir bölümünde ve gizli servislerde etkili olduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca, yine aynı kaynaklara göre Devlet Başkanı ve hükümet, dincilere hoşgörüyle yaklaşmaktadır. ABD ve NATO, nükleer güce sahip bir ülkenin Ta- liban ve El Kaide türü fanatiklerin etkisi altına gi- rebileceğinden endişe etmekte, böylesi bir tehlike olasılığının önünün kesilmesi konusunda kararlı gö- rünmektedir. Görünen o ki Afganistan’da 68 bin askere sahip ABD ve NATO, Pakistan’ın da savaşa dahil olma- sıyla bu kez Taliban’ın ve El Kaide’nin işini bitirmeye kararlıdır. Kuşkusuz, Afganistan ve Pakistan’ın sosyal, ekonomik ve siyasal sorunlarının bir ölçü- de çözüme ulaştırılmasına katkıda bulunmaları ve ‘şeriat karşılığında’ barış gibi saçmalıklara prim ver- memeleri koşuluyla.. EDUARDO GALEANO (*) Bazõ sorularõ, kafamda võzõldayõp duran sinekleri yani, sizinle paylaşmak isterim. Adalet adil mi? Tepetaklak olmuş dünyanõn adaleti ayaklarõ üstünde mi duruyor? Irak’ta Bush’a ayakkabõsõnõ fõrlatan ayakkabõ eylemcisi 3 yõl hapse mahkûm ediliyor; ödüllendirilmesi daha doğru olmaz mõydõ? Kim terörist? Ayakkabõ fõrlatan mõ, fõrlatõlan mõ? Yalanlar söyleyerek Irak’õ işgal etmiş, pek çok insanõn ölümünden sorumlu, işkenceyi yasalaştõrõp uygulanmasõna izin veren bu seri katil terör suçunu işlemedi mi? Meksika’daki Atenco halkõ, Şili’nin Mapuçe yerlileri, Guatemalalõ Kekçieler ya da Brezilya’nõn topraksõz köylüleri topraklarõnõ savunduklarõ için terörist sayõlmadõlar mõ? Eğer toprak kutsalsa (gerçi yasalar öyle demez) onu savunanlar da kutsal değil midir? Foreign Policy’ye (ekonomi ve politika dergisi-çn.) göre Somali en tehlikeli bölge. Peki korsan kim? Gemileri soyan açlõğa mahkûmlar mõ, yoksa yõllardõr dünyayõ soyan ve şimdi de milyonlarca dolarla hõrslarõ ödüllendirilen Wall Street’in spekülatörleri mi? Neden dünya kendisini yağmalayanlarõ ödüllendirir? Neden adaletin tek gözü kördür? Dünyanõn en güçlü şirketlerinden Walmart’ta sendika yasaktõr, Mc Donald’s’ta da. Niçin bu büyük şirketler uluslararasõ yasalarõ ihlal ederken cezalandõrõlmayacaklarõndan bu kadar eminler? Günümüz dünyasõnda emeğin çöp kadar değeri olmadõğõndan mõ? Çalõşanlarõn haklarõ diye bir şey kalmadõğõndan mõ? Kime karşı silahlanıyorlar? Kimler adil, kimler değil? Eğer uluslararasõ adalet sahiden varsa neden hiç güçlüleri yargõlamaz? En acõmasõz katliamlarõn failleri hapse girmez? Hapishanelerin anahtarlarõ onlarda olduğu için olmasõn? Neden BM’de veto hakkõ olan 5 süper güç dokunulmazdõr? Savaş pazarlõğõ yaparken barõşõ mõ kolluyorlar? Dünya barõşõnõn, silahlarõn çoğunu üreten bu 5 gücün sorumluluğunda olmasõ adil midir? Ölüm cezasõ isteyerek yaygara koparan dünyanõn sahiplerine karşõ bir ceza istenmiyor, dahasõ yaygaracõlar füze kullananlara değil çakõsõnõ kullanan katillere ölüm istiyorlar. İnsan sormadan edemiyor, bu intikam tutkunlarõ öldürmekten bu kadar hoşlanõyorlarsa, neden sosyal eşitsizlik için ölüm cezasõ istemezler? Her 1 dakikada 3 milyon dolar askeri harcamalara giderken 15 çocuğun açlõktan ya da tedavi edilebilir bir hastalõktan öldüğü bir dünya, adil olabilir mi? Uluslararasõ toplum kime karşõ dişlerine varana dek silahlanõyor? Yoksulluğa mõ, yoksa yoksullara mõ karşõ? Neden kapital dünyasõnõn ateşli ölüm cezasõ yanlõlarõ kamusal güvenliği her gün tehdit eden tüketim toplumunun değerlerine ölüm cezasõ istemezler? Ya da işsiz, düşük gelirli milyonlarca genci serseme çeviren sahip olmak var olmaktõr (yeni bir otomobilin olsun, marka bir ayakkabõn olsun, olsun, olsun...) reklam bombardõmanõnõ suç ilan ederler mi? Tüm dünya ölüme hizmet etmek için örgütlenmiş. Kaynaklarõmõzõn ve enerjimizin büyükçe bir bölümünü yutan silah endüstrisi ölüm imal etmiyor mu? Dünyanõn sahipleri şiddeti sadece başkalarõ uyguladõğõnda mahkûm ederler. Korkuyla beslenen teknoloji İnsanoğlu birbirini yok etmede ustalaşmõş tek canlõ türü ve yõkõcõ teknolojiler geliştirerek dünyanõn ve üzerinde yaşayanlarõn sonunu getirecek. Bu teknoloji korkuyla besleniyor. Düşmanlar üreten bu korku aslõnda askeri harcamalarõ haklõ çõkarmaya yarõyor. Ey ölüm cezasõ çõğõrtkanlarõ, korkuyu öldürmeye ne dersiniz? Bizi korkutanlarõn bu evrensel diktatörlüğünü sonlandõrmak sağlõklõ olmaz mõ? Panik tohumlarõ ekenler bizi yalnõzlõğa mahkûm ediyorlar, dayanõşmamõzõ yasaklõyorlar: Komşun seni tehdit eden bir tehlikedir her zaman, aman dikkatli ol; bu, seni soyabilir, o, sana saldõrabilir, şu bebek arabasõnda müslüman bir bomba saklanmõş olabilir ya da komşun domuz gribi bulaştõrabilir... Bu tepetaklak olmuş dünyada en temel hak arayõşlarõ, sağduyu bile korku veriyor insanlara. Başkan Evo Morales, Bolivya’nõn çoğunluğunu oluşturan yerliler utanmadan aynaya bakabilsinler diye ülkesini yeniden yapõlandõrmaya giriştiğinde paniğe kapõldõ herkes. Bu talep geleneksel õrkçõ düzen için tam bir yõkõmdõ. “Evo’nun mümkün olabileceğini söylediği düzen kaos ve şiddet doğurabilirdi. Onun yüzünden ulusal birlik bozulup parçalara ayrılacaktı.” Ekvador Başkanõ Correa, ülkesinin yasal olmayan borçlarõnõ ödemeyeceklerini söylediğinde finans dünyasõnda yer yerinden oynadõ ve Ekvador korkunç cezalarla korkutuldu, kötü örnek olmasõn diye. Askeri diktatörlükler ve hõrsõz politikacõlar uluslararasõ banka tarafõndan şõmartõlõrken bizler de ölümcül bir kadermişçesine bizi dövecek sopalarõn parasõnõ ve bizi yağmalayacak açgözlülüğü ödemeye alõşmadõk mõ? Sakõn sağduyu ve adalet sonsuza dek birbirlerinden boşanmõş olmasõnlar! Sağduyu ve adalet, birlikte yürüsünler ve dost olsunlar diye doğmamõşlar mõydõ? Feministler, biz maçolar kadõnlarõ gebe bõraktõğõmõzda kürtaj serbest olsun derken, sağduyu va adalete sõğõnmõyorlar mõydõ? Peki neden kürtaj serbest değil hâlâ? Sadece yaptõracak parasõ olan kadõnlarla parayõ alacak doktorlara ait bir ayrõcalõk olarak kalsõn diye mi acaba? Adalet baldırı çıplakları ısırıyor Sağduyu ve adaletin yadsõndõğõ başka bir rezillik daha: Neden uyuşturucularõ yasallaştõrmak istemezler? Kürtaj gibi bu da bir halk sağlõğõ sorunu değil mi? En çok bağõmlõ barõndõran bir ülke, hangi ahlaki yetkiyle kendi tõbbi gereksinimi kadar üreten bir başka ülkeyi mahkûm edebilir? Afganistan’õ kim yönetiyor? Bu ülke, hepimizi kurtarmayõ görev edinmiş Mesih tarafõndan işgal edilmemiş miydi? Neden uyuşturucularõ bütünüyle yasallaştõrmõyorlar? Askeri işgaller için iyi bir gerekçe oluşturduğu için mi acaba? Yoksa geceleri çamaşõrhane gibi çalõşan bankalar için ballõ kazanç kapõsõ olduğundan mõ? Şimdi dünya üzgün, çünkü daha az otomobil satõlõyor. Krizin sonuçlarõndan biri başarõlõ otomobil endüstrisindeki düşüş. Eğer hâlâ biraz sağduyumuz kaldõysa, bunu kutlamamõz gerekmez mi? Otomobillerin azalmasõ, daha az zehirlenecek doğa için ya da daha az ölecek olan yayalar açõsõndan iyi bir haber değil mi yoksa? Lewis Carol’a (Alice Harikalar Diyarõ’nda kitabõnõn yazarõ-çn.) göre Kraliçe Harikalar diyarõnda adaletin nasõl işlediğini Alice’e şöyle açõklar: Şöyle der Kraliçe, hapse kapatõlmõş, ceza çekiyor ancak mahkeme gelecek çarşamba başlayacak, tabii bu arada suç da işlenip bitmiş olacak. El Salvador’da rahip Oscar Amulfo Romero adaletin yõlan gibi sadece baldõrõ çõplaklarõ õsõrdõğõnõ göstermişti. Ülkesinde baldõrõ çõplaklarõn dünyaya gelme suçunu işleyerek daha doğmadan mahkûm edildiklerini söylediği için kurşunlanarak öldürüldü. El Salvador’daki son seçimlerin sonucu bir tür saygõ değil mi? Rahip Romero ve onun gibi adaletsizlikler ülkesinde adil bir adalet için savaşanlarõn anõsõna bir saygõ değil mi? Bazen tarihin hikâyeleri kötü biter ama tarih bitmez. Elveda derken yine görüşürüz demek istemiştir. İspanyolcadan çeviren: Engin Demiriz (Pagina 12, Arjantin, 8 Mayıs 2009) (*) Galeano Türkçede de yayõmlanmõş Latin Amerikanõn Kesik Damarlarõ, Tepetaklak, Biz Hayõr Diyoruz gibi kitaplarõn Uruguaylõ yazarõ çn.) AA I.A. REHMAN Pakistan’õn Svat Vadisi’ndeki Malakand bölgesinde yürütülen askeri operasyonun çoğu yan sonucu bekleniyordu. Ancak bu sonuçlarõn boyutlarõ belki de resmi makamlarõn tahminlerini aştõ. Hükümet operasyonun yan etkileriyle etkili bir şekilde başa çõkana kadar terorizm ve militanlõğa karşõ yürütülen bütün çabalar sekteye uğrayabilir. Malakand operasyonunun doğurduğu insani sorunlar, yönetimin en kritik sorunu haline geldi. Yüz binlerce insan geniş çatõşma bölgesindeki evlerinden kaçtõ ve sayõlarõ her geçen gün artõyor. Hükümet bu sorunlar karşõsõnda oldukça hõzlõ davrandõ. Evsiz kalan insanlara barõnak sağlamak amacõyla birkaç kamp kuruldu ve daha fazla kamp için söz verildi. Aralarõnda siyasi partilerin de bulunduğu devlet dõşõ kuruluşlar da kurtarma çalõşmalarõ başlattõ. Ancak her iki tarafõn çabalarõ yetersiz kalabilir. Svat Vadisi ve Buner bölgesinde evsiz kalan insanlarõn çoğu alõşõlmõşõn dõşõnda kadõn ve çocuklardan oluşuyor. Bu durum, kadõnlarõn yardõm malzemelerine, suya ve sağlõk tesislerine ulaşmasõnõ sağlamak için özel çaba gösterilmesi gerektiği anlamõna geliyor. Malakand’da güçlü ayrõmcõlõk geleneği, kadõnlarõn yardõmlara ulaşmasõna engel oluyor. Bu yüzden çocuklar daha fazla zarar görüyor. Evsiz kalan Malakandlõlarõn önemli bir bölümünün, evlerini terk etmeden aylar önce ekonomik sõkõntõlarla karşõ karşõya kaldõklarõnõ da düşünmek gerekiyor. Kamplardaki insanlarõn mümkün olduğu kadar çoğuna istihdam imkânlarõ sağlamanõn yollarõ bulunmalõ. Okullar açılmalı Kamplardaki işleri yürütmek için gerekli işgücünün dõşardan sağlanmasõ yerine kamplarda kalanlar yeğlenmeli. Kamplardaki çocuklarõn tacize uğramamasõ, uyuşturucu satõcõlarõ ya da diğer suçlular tarafõndan istismar edilmemesi için kararlõ adõmlar atõlmasõna ihtiyaç duyulacak. Bunun da en etkili yolu, okullar açmak ve spor faaliyetleri organize etmek. Yetkililer, bu insanlarõn doğal afet kurbanõ olmadõklarõnõ da dikkate almak zorunda. İki taraf arasõndaki çatõşmalarõn ortasõnda kaldõğõ için zarar gören insanlarõn devlete bağlõlõklarõ garanti edilemez. Yardõm çalõşmalarõnda başarõsõzlõk, devlet kurumlarõnõ militanlardan ayõran çizgiyi silebilir. Delikanlõlar ve yeniyetme çocuklar, devletin onlarõn gözünde başarõsõz olmasõ durumunda militanlarõn ağõna düşmeye müsait hale gelebilir. İkinci öncelikli hedef olarak, hükümet, evsiz kalanlarõn insani taleplerine yoğunlaşõrken, askeri operasyonun halka getireceği güçlükleri göz ardõ etmemeli. Güvenlik güçleri gerektiği kadar hõzlõ hareket edemezken, militanlar, dağlõk araziyi tanõmanõn sağladõğõ avantajdan memnun görünüyorlar. Bunun yanõ sõra militanlar, kamplardaki insanlarõn ya da herhangi bir topluluğun arasõna karõşabiliyor. Bu da askeri operasyonun, devletin hedeflediğinden çok daha uzun sürebileceğini gösteriyor. Böylece savaş dõşõ kayõplarõn mümkün olduğu kadar düşük seviyede tutulmasõ için özel çaba harcanmasõ ihtiyacõ ortaya çõkõyor. Güvenlik güçlerinin, militanlarõ Svat ve Buner’deki kalelerinden çõkarõp, yerleşim birimlerinden uzağa, dağlara sürmeyi başarmasõ gerektiğini öngörmek zor değil. Militanlar Malakand’õn diğer bölgelerine ve aşiret bölgelerine yayõlõrken, birçoğu kasaba ve köylere yerleşmeye karar verebilir. Militanlarõn kasabalarda saklanan yandaşlarõnõn yardõmõyla ya da bunlarõn yardõmõ olmaksõzõn, savunmasõz hatlar boyunca yerleşim bölgelerine saldõrmasõnõ önlemenin mümkün olup olmayacağõ bilinemiyor. Hükümetin önündeki üçüncü öncelik, çatõşmanõn siyasi olarak yönetilmesi. Militanlarõn gerçek yüzlerini göstermekteki aceleciliği, hükümetin askeri operasyonlarõna geniş destek sağlõyor. Buna rağmen militanlara karşõ düzenlenen askeri eylemlere karşõ çõkan birkaç grup var. Militanlarõn müttefiki olan bu gruplar, Pakistan için hiç de azõmsanmayacak bir tehdit. Militanlarõ kõnamaktan kaçõnan bazõ diğer siyasi gruplar, askeri operasyonlarõn yürütülüş şekliyle ilgili çekincelerini açõklamayõ kendileri için yararlõ bulabilir. Ulusal uzlaşma gerek Hükümetin, militanlara karşõ mücadeleyi mümkün olan en geniş ulusal uzlaşma zeminine oturtmasõ gerektiği apaçõk ortada. Bunun için taraflar arasõnda düzenli görüş alõşverişini sağlayacak bir mekanizma oluşturulmalõ. Başbakan’õn yapõlacağõna söz verdiği konferans, geciktirilmeden gerçekleşmeli. Demokratik değerlere daha fazla saygõ gösterilmesi, şeffaflõk ve kamu yararõna bağlõlõk, önümüzdeki günlerde en az silahlar kadar etkili olacak. İngilizceden çeviren: Zeki Tezer (Dawn, Pakistan, 14 Mayıs 2009) dalet adil mi? Irak’ta Bush’a ayakkabõsõnõ fõrlatangazeteci 3yõlhapsemahkûm ediliyor, ödüllendirilmesi dahadoğru olmazmõydõ?Kim terörist,ayakkabõ fõrlatanmõ, fõrlatõlan mõ? Çatõşmalarõn sürdüğü Malakand bölgesinde yüz binlerce sivil evsiz kaldõ. Pakistan hükümeti, hõzla sorunlara çözüm üretemezse bu insanlarõn militanlarõn etkisine girmesini önleyemez. Pakistan’ınMalakandsınavı Her 1 dakikada 3 milyon dolar askeri harcamalara giderken 15 çocuğun açlıktan ya da tedavi edilebilir bir hastalıktan öldüğü bir dünya, adil olabilir mi? Hükümet, çatõşma arasõnda kalan sivillerin sorunlarõna çare bulamazsa zor durumda kalacak İngilizce’yi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster Univesity ve Premier College sertifikalarõna sahip, London School of Business Administration’ da master yapmõş, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH ? Gramer, konuşma, derslere yardõmcõ, sõnavlara hazõrlõk ? İş İngilizcesi (Business English) ve Ingilizce ?iş görüşmelerine (Interview) hazõrlõk Acıbadem /İstanbul 05327018041 15 Mayıs 2009 INDEPENDENT
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle