Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
18 MAYIS 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
İşsizlik! İşsizlik!
Son günlerde baş döndürücü bir hı-
za ulaşan diplomasi trafiğine bakarak,
“Ortadoğu Barış sürecinin çorak
toprağında sanki yeniden bir şeyler
filizleniyor gibi…” diye düşünmek
olanaklı.
Nisan ayında Ürdün Kralı II. Abdul-
lah, mayıs başında İsrail Devlet Başkanı
Şimon Peres Washington’daydılar. II.
Abdullah’ın 2002 Arap Barış Planı’nı, 57
Müslüman devletin İsrail’i tanıması
önerisiyle zenginleştirerek, böylece İs-
rail’e güvenlik açısından daha geniş bir
ufuk açarak, yeniden gündeme getir-
mesi uluslararası alanda büyük ilgi
uyandırdı.
Başbakan Netanyahu 12 Mayıs’ta
Mısır Devlet başkanı Mübarek ile bu-
luştu; bugün Washington’da Obama ile
buluşuyor. Obama 26 Mayıs’ta Mü-
barek’i, 28 Mayısta Filistin Yönetimi
Başkanı Abbas’ı ağırlayacak. Bu ma-
ratonun, 4 Haziran’da Obama’nın Ka-
hire’de Arap dünyasına hitabet yapa-
cağı “çok önemli” açıklamalarla ta-
mamlanması bekleniyor.
Geçmiş deneylere, “Oslo sürecine”,
“Yol haritasına”, “Annapolis Zirvesi’ne”
bakarak iyimser olmak gerçekten çok
zor. Ama bu kez, tüm zorluklara karşın
yeni bir “durum” oluşmuş gibi görü-
nüyor.
ABD yönetiminde
yeni-gerçekçilik…
Barış sürecindeki tıkanıklıkların, en
önemli nedeninin, İsrail ve Filistin ara-
sındaki anlaşmazlık noktalarının aşılması
bir yana, ABD’nin “tarafsız arabulucu”
rolünü hakkıyla üstlenmeyi başarama-
mış olduğu söylenebilir. Wolfowitz,
Perle, Faith gibi neo-con-JİNSA tip-
lerinin egemen olduğu Bush döne-
minde, İsrail’e neredeyse açık çek ve-
rilmesi, hem İsrail’in Lübnan ve Gazze
gibi maceralara sürüklenmesine katkı-
da bulundu, hem de Arap dünyasının,
ABD inisiyatiflerini İsrail yararına zaman
kazanmaya yönelik “oyunlar” olarak al-
gılamasına yol açtı.
Başkan seçildikten sonra, “İsrail
dostu olmak, Likud üyesi olmak anla-
mına gelmez” diyen Obama’nın Orta-
doğu politikasının Bush döneminden
farklı bir bakış açısıyla şekillendirildiği
anlaşılıyor. Bush yönetimi, neo-con-
JINSA tiplerinin de etkisiyle, Ortado-
ğu’yu, imparatorluk projesinin baş-
langıç noktası, ABD’nin askeri gücü-
nün dönüştürücü kapasitesini kanıt-
layacağı tarih sahnesi olarak görüyor-
du.
Obama yönetiminin kimi en üst dü-
zey kadrolarının yaklaşımları, Ortado-
ğu’yu ABD hegemonyasını, liderlik, gü-
venilirlik ve kabul edilebilirlik özellikle-
rini kanıtlayarak restore edebilecek-
leri bir sahne olarak gördüklerini dü-
şündürüyor. Obama yönetiminde ka-
bine ile başkan arasındaki ilişkiyi yü-
rüten, Yahudi asıllı Rahm Emanuel’in
ABD’deki en güçlü İsrail lobisi AIPAC
liderlerine, Ulusal Güvenlik Danışmanı
James Jones’un İsrail yönetimine yö-
nelik “Filistin sorununda ilerleme kay-
dedilemezse, İran sorununda da kay-
dedilemeyeceği” yönündeki uyarıları
(Jarusalem Post, 11/05; The Indepen-
dent, 12/05); Jones’ın TV kanalı ABC’ye
“Tüm dünyada, biz önderlik edebilirsek
Ortadoğu’da gelişme kaydedilebilece-
ğine ilişkin bir beklenti oluştu” sözleri,
bu bağlamda yorumlanabilir.
“Yeni bir durumla” karşı karşıya ol-
duğumuza ilişkin iki gözlem daha yap-
mak olanaklı. Obama’nın yardımcısı Bi-
den, AIPAC’ta yaptığı konuşmada, iki
devletli çözüm temelinde barış proje-
sini benimsediklerini vurguladı; yerle-
şimlerin durdurulmasını, var olanların
sökülmesini istedi. Üstelik, Biden bun-
ların sözde değil, “bana göster cinsin-
den” bir talep olduğunun altını çizdi. Bi-
den’in konuşma yaptığı saatlerde, Oba-
ma yönetiminin Nükleer Silahların Ya-
yılmasını Önleme politikasını yürüten
Rose Gottemoeller Birleşmiş Millet-
ler’de konuşuyordu. Gottemoeller’in
hiç beklenmedik bir biçimde, İsrail’in
adını Hindistan, Pakistan ve Kuzey
Kore’yle birlikte anarak Nükleer Silah-
ların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nı
imzalamaya çağırması diplomasi çev-
relerine bomba gibi düştü. ABD, İsra-
il’in nükleer silahlara sahip olduğunu ilk
kez resmen kabul ediyor, dahası de-
netime açılmasını talep ediyordu.
İsrail’de kaygı ve belirsizik
İsrail tarafında da algılar, Obama
yönetiminde “oyunun kurallarının de-
ğişmeye başladığı” yönünde (Akiva
Eldar, Haaretz, 11/05). Geçmişte ABD
dış politikasının İsrail tarafından belir-
lendiğinden yakınan sözleriyle bilinen,
Brzezinski, Gen. McPeak, Robert
Malley, Susan Rice gibi isimlerin Oba-
ma yönetiminin ulusal güvenlik danış-
manlarının başında gelmesi bu algıyı
güçlendiriyor (Podhoretz, Wall Street
Journal, 11/05)
Haaretz’ten, Yoel Marcus’a göre
de “Amerika artık aynı Amerika değil”
(12/05). İsrail’in en önemli “stratejik
varlığı” ABD desteği olduğu için de, bu
algı önce “yeni duruma” ilişkin bir be-
lirsizliğe, James Jones’un, Avrupalı li-
derlere söylediği ve basına sızan “İsrail’e
karşı daha güçlü davranacağız” (The Gu-
ardian, 12/05) sözleriyle birleşince de
giderek kaygıya dönüşüyor. Hatta İsrail
Çevre Bakanı Gilad Erdan’ın “Israil
Obama’dan emir almaz” (Der Spiegel,
11/05) sözlerinde olduğu gibi fevri tep-
kiler de oluşabiliyor.
İsrail’in bu “yeni duruma”, hem dı-
şarıda hem içeride olumsuz koşullarda
yakalanmış olduğu söylenebilir. Dışa-
rıda, İsrail’in uluslararası imajı, kurul-
duğundan bu yana hiç görülmeyen
bir düzeyde aşınmış durumda. Lübnan
ve Gazze savaşları İsrail’in askeri kap-
asitesine gölge düşürdü. Bu savaşlar-
da ortaya çıkan yıkım ve ölüm, özellik-
le çocuk ölümleri, İsrail’in Soykırımdan
bu yana koruduğu imajı, özellikle Ba-
tı’da, ahlaki açılardan lekeledi. İkincisi,
verdikleri kayıtsız şartsız destek İsrail
açısından büyük öneme sahip Ameri-
kalı Musevi toplumunun, Barış süreci
karşısındaki tutumları açısından, bö-
lündüğü, barış yanlısı, hatta “İsrail’de-
ki Netanyahu hükümetine düşman” bir
kesimin şekillendiği görülüyor (Isi Lei-
ber, Jarusalem Post 11/05).
İçerdeyse, en önemli sorun, Netan-
yahu hükümetinin, “iki devletli çözümü”
asla kabul etmeye niyetli olmayan,
Avigdor Lieberman, Benny Begin,
Reuven Rivlin gibi politikacılara mah-
kûm olması. Bu tipler, her ne kadar iki
devletli çözüm sözcüğünü ağzına al-
masa da, esnekliğiyle bilinen Netan-
yahu’ya hemen hiçbir manevra alanı bı-
rakmıyorlar.
Netanyahu’nun; bu koşullarda, Was-
hington’da, ilk yüz günden sonra po-
pülaritesi yüzde 68’e yükselmiş, son ka-
muoyu yoklamalarına göre Arap dün-
yasında bir ABD başkanı için görül-
memiş bir güvenilirlik düzeyine ulaşmış
(The Daily Star, 13/05) Obama’nın ba-
sıncına direnmesi, toplantıdan İsrail
ABD ilişkilerini ya da kendi hükümeti-
nin geleceğini tehlikeye atmadan çık-
ması çok zor.
Diğer taraftan, Ürdün kralı II. Ab-
dullah’ın işaret ettiği gibi, tüm Arap ve
Müslüman dünyasının gözü, Oba-
ma’nın üzerinde. Bugüne kadar olu-
şan güven bir anda yok olabilir. Kim
bilir, belki de gerçekten Ortadoğu’da
yeni bir dönem başlıyordur. Ama or-
tada aşılması gereken o kadar büyük
sorunlar var ki... İyimser olmak ger-
çekten çok zor. (Çarşamba günü bu
sorunlara değineceğim.)
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
Ortadoğu’da Bir Şeyler Oluyor - I
yakupkepenek06@hotmail.com
Ölçülmesindeki soru işaretleri bir tarafa, Türki-
ye, uluslararası işsizlik sıralamasında başı çekiyor;
Güney Afrika’dan sonra dünyanın işsizlik oranı en
yüksek ülkesidir.
Cuma günü yayımlanan ve aşağıdaki tabloya
yansıyan şubat ayı sayıları, işsizlik sorununun ne
kadar ağırlaştığını kanıtlıyor.
İşsiz, piyasada geçerli ücret karşılığı çalışmak
isteyen, bu amaçla “son üç ay içinde” geçerli tüm
işbulma kanallarını kullanan ancak buna karşın iş
bulamayan kişidir. Bu durumda olanların sayısı,
geçen yıla göre, yaklaşık 2,7 milyondan, 1,1 mil-
yon artışla 3,8 milyona çıkmaktadır. Ülke ortala-
ması olarak işsizlik oranı yüzde 11,9’dan yüzde
16,1 çıkmakta, yani 4,2 puan artmaktadır.
Kimi ayrıntılara bakıldığında işsizliğin çok daha
dayanılmaz olduğu açıktır. “İş bulsam çalışırım” di-
yenlerin oranı -ki gerçek işsizlik oranı sayılmalıdır-
yüzde 24.1’dir. Tarım dışı işsizlik geçen yıla gö-
re 5.6 puanlık bir artışla yüzde 19.8 olmuştur; ka-
dınlar için bu oran yüzde 22.5’tir; işsizlik, ağırlık-
lı olarak “kadını vurmaktadır!”
Veriler, toplam çalışan sayısının 19,8 milyon ol-
duğunu kanıtlıyor. Eğer geçen yılın “düzeltilmiş”
sayıları bir tarafa bırakılırsa, ülke genelinde top-
lam çalışan sayısı, 1990’dan bu yana ilk kez 20
milyonun altına düşmektedir. O yıl toplam nüfu-
sun bugünkünden yaklaşık 15 milyon daha az ol-
duğu dikkate alınırsa, çalışmayanların çokluğunun
gerçek ağırlığı da açıklık kazanır. Bugün Türkiye’de
“her bir çalışan”, kendisinin dışında 2.6 kişiye de
bakmak zorundadır. Bu ölçüde yüksek “bağım-
lılık oranı”, ekonomik ve toplumsal gelişmeyi di-
namitler; daha da özgül anlamda, bu ortam, in-
sanın “özgürleşmesi” sürecinin yok olmasına yol
açar. Demokrasinin olduğu kadarını da kaldıramaz.
Ancak işsizler içinde bir kesim var ki onların du-
rumu toplumsal açıdan çok daha korkutucu sa-
yılmalıdır. O kesim gençlerdir. Genç nüfusta işsizlik
oranı, bir önceki yıla göre ülke ortalamasının ne-
redeyse iki katı, 7.1 puanlık bir artışla, 28,6’ya tır-
manmaktadır. Bu oran, sıra genç kadınlara gelince
çok daha artmaktadır.
Bu sayının çıplak anlamı şudur: Türkiye, 15-24
yaşlarında olan ve işgücü piyasasına çıkarak
açıkça iş arayan “her üç gencinden birine” iş ver-
memektedir. Gençlerin işsizliği nedeniyle kayıp-
lar yalnızca ekonomik değildir; iş isteyen her üç
gençten birinin işsizliği, kişisel ve toplumsal çok
yönlü umutsuzlukların, olumsuzlukların ve yıkım-
ların da kaynağıdır.
Bu büyüklükte işsizlik karşısında, iktidarı ve mu-
halefetiyle siyasetin “duyarlılık göstermesi”, ke-
sinlikle, gereklidir; en önemli görev ve sorumlu-
luktur.
Küresel ekonomik bunalım işsizlik karşısında du-
yarsızlığın gerekçesi yapılmamalıdır. Tam tersine,
ekonomik bunalım, işsizliği azaltmak amacıyla özel
iş bulma programlarının uygulanmasını zorunlu ve
de olanaklı kılar.
Yapılması gereken, merkezi bir düzenleme ve
eşgüdümle, yerel yönetimlerden de yararlanarak,
bir “ulusal iş bulma programı” oluşturmaktır.
İşsizler, yoksulluk ve ailenin çalışan sayısı du-
rumuna göre işe alınabilir; bunlar bir taraftan, ağaç-
landırmadan çevre korumasına, oradan toplum
hizmetlerine uzanan çok geniş bir alanda tanım-
lanacak kamu işlerinde çalıştırılabilir. Uygulama
bölgelere, illere, belediyelere göre farklılaştırılabilir.
Bu yöntemle işe alınanlara, özellikle de “genç-
lere” bir başka iş “bulmalarına yardımcı olacak eği-
tim” verilmesi sağlanabilir. Böyle bir program için
parasal kaynaklar yaratılabilir. Muhalefet de bu tür
iş bulma programları geliştirerek hükümeti eyle-
me zorlayabilir; daha doğrusu zorlamalıdır.
Çünkü işsizlikle kaybolan yalnızca üretim de-
ğildir; insandır. Özellikle de yaşları 15-24 arasın-
da olan gençleri dışlamaya, onları birilerine bağımlı
bırakmaya ve böylelikle kişiliklerinin ezilmesine göz
yummaya hiçbir siyasetçinin hakkı olmamalıdır.
İşgücü durumu, Şubat TÜRKİYE KENT KIR
2008(*) 2009 2008(*) 2009 2008(*) 2009
Kurumsal olmayan nüfus (000) 69 416 70 236 48 197 48 598 21 219 21 638
15 ve daha yukarı yaştaki nüfus (000) 50 500 51 360 35 570 36 017 14 929 15 343
İşgücü (000) 22 541 23 582 15 531 16 160 7 010 7 421
İstihdam (000) 19 864 19 779 13 448 13 240 6 415 6 540
İşsiz (000) 2 677 3 802 2 082 2 921 595 882
İşgücüne katılma oranı (%) 44.6 45.9 43.7 44.9 47.0 48.4
İstihdam oranı (%) 39.3 38.5 37.8 36.8 43.0 42.6
İşsizlik oranı (%) 11.9 16.1 13.4 18.1 8.5 11.9
Tarım dışı işsizlik oranı (%) 14.2 19.8 13.6 18.6 16.9 25.1
Genç nüfusta işsizlik oranı(1) (%) 21.5 28.6 22.8 30.1 18.1 24.9
İşgücüne dahil olmayanlar (000) 27 959 27 778 20 040 19 856 7 919 7 922
(1) 15-24 yaş grubundaki nüfus Kaynak: TÜİK
Ekonomi Servisi - Gelir İdaresi
Başkanlõğõ’nõn vergi denetimleri, avu-
kattan pirinç üreticisine, akaryakõt
istasyonu sahibinden eczacõsõna kadar
tüm kesimlerin, fõrsatõnõ bulduğunda
vergi kaçõrdõğõnõ gözler önüne serdi.
AA muhabirinin Gelir İdaresi Baş-
kanlõğõ Faaliyet Raporu’ndan derlediği
verilere göre, geçen yõl genel dene-
timlerin yanõ sõra sektörel vergi ince-
lemeleri de gerçekleştirildi.
Yapõlan incelemelerin bazõlarõ ve
kesilen cezalar şöyle:
Avukatlar: 9 vergi dairesi baş-
kanlõğõ nezdinde 15 Ağustos 2008’de
145 avukatõn incelenmesi yapõldõ.
Avukatlarõn 8 milyon 46 bin 225.8 li-
ra eksik gelir beyan
ettiği ortaya çõkarõldõ. 1
milyon 541 bin 949.2 lira vergi farkõ
çõkarõldõ. Bu avukatlara 1 milyon 592
bin 124 lira vergi ziyaõ, 280 bin 902
lira da usulsüzlük cezasõ kesildi.
Bandrollü ürün: 193 bin 765 mü-
kellef denetlendi. Mobil denetim ci-
hazõ ile denetimi yapõlan ürün sayõsõ
ise 425 bin 723 olarak tespit edildi.
Bandrol denetimlerinde kesilen ceza
miktarõ da 4 milyar 7 milyon lira.
Akaryakıt: Yõl sonuna kadarki de-
netimlerde toplam pompa sayõsõ 45 bin
266, ödeme kaydedici cihaza bağlõ
pompa sayõsõ ise 39 bin 750 olarak be-
lirlendi. Cihaza bağlanmayan 5 bin
480 pompadan bin 476’sõ sisteme
entegre olurken, bin 384 pompanõn
manuel kullanõldõğõ anlaşõldõ. 9 bin 703
tutanak tutulan bu denetimlerde, akar-
yakõt istasyonlarõna 3 milyon 334
bin 498 lira ceza uygulandõ.
Pirinç Üreticileri ve Toptancıla-
rı: 19 Nisan-10 Haziran döne-
minde 142 mükellef incelendi. Bun-
larõn devlete 59 milyon 541 bin 255
lira gelir beyan ettiği, 7 milyon 361 bin
808 lirayõ gizlediği anlaşõldõ.
Çiftçi Kayıt Sistemi: İlk etapta 131
milyon 762 bin 756 lira destekleme
primine bloke konuldu ve 24 milyon
677 bin 438 liralõk destekleme primi
yasaklandõ. Bu projede, 178 milyon
357 bin 191 liralõk matrahta, 78 mil-
yon 782 bin 97 lira fark saptandõ. Bu-
na 5 milyon 907 bin 562 lira vergi ta-
hakkuk ettirildi, 10 milyon 727 bin 558
lira vergi cezasõ, 2 milyon 527 bin 873
lira da usulsüzlük cezasõ kesildi.
Eczacılar: 2007’nin Ekim-Ka-
sõm-Aralõk ile 2008’in Ocak-Ha-
ziran dönemine ait KDV beyanna-
melerinde hiç KDV ödemeyenlerle
beyannamelerde ödenen KDV top-
lamõ hesaplanan KDV’nin yüzde
1’inden daha az olanlar tespit edil-
di. Bu şekilde 23 bin 627 mükellef
belirlendi, bunlardan 3 bin 9’unda
ağustos ayõ içinde fiili envanter ça-
lõşmasõ gerçekleştirildi. 10 bin 741
eczane de gönüllü uyuma katõlarak
beyanlarõnõ düzeltti.
Zirai destekleme primi incelemelerinde 131 milyon liralõk destekleme
primi bloke edildi. 24 milyon liralõk prim de iptal edildi. Geçen yõl 11
bin kişi kaçak olarak çalõştõrõldõ.
Korkma! Geleceğin lideri ol
OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA
“Özel bir programı yarattık
birlikte. Ülkenin en iyi öğrenci-
lerini seçip Türkiye’nin liderle-
rini yetiştireceğiz. Sorumluluk
sahibi, düşleyen insanlar yetiş-
tirmek için bu projeye başladık.
Altın bulmak gibi bir şey bu. Al-
tın bulmak için bir sürü çalışı-
yorsunuz, başka değersiz, ge-
reksiz şeyler çıkıyor. O altını
bulduğunuzda onun üzerinde
çalışmanız gerekiyor, mücevher
haline dönüştürülsün diye...” Bu
sözler, European School of Eco-
nomics’in rektörü Stefano D’an-
na’ya ait. Türkiye’de böyle bir
amaçlarõ olduğunu, Aras Hol-
ding’le amaçlarõnõn çakõşmasõ so-
nucu da işbirliğine gittiklerini an-
latan D’anna, ülkenin asõl zengin-
liğinin, onun sahip olduğu petrol,
altõn, yeraltõ kaynaklarõ
değil, geleceği düşle-
yebilen, sorumluluk
ve vizyon sahibi, bü-
tünlüklü, samimi, ken-
disini ve ülkesini se-
ven, yozlaşmaya
kapalõ insanlara
sahip olmak ol-
duğunu dile ge-
tirdi.
İlk etapta
Aras Hol-
ding’le çalõş-
maya başla-
dõklarõnõ ve 30
öğrenci hedeflen-
diğini belirten
D’anna’ya göre, bu sayõ
çok kõsa bir sürede 500’e ulaşacak.
Çünkü 27-29 Mayõs’ta konuşma
yapmak üzere davet edilen ve bir-
kaç şirket yöneticisiyle görüşme
olanağõ yakalayan D’anna, şirket-
lerin bu konuya heyecanla yaklaş-
tõklarõnõ söyledi.
13 civarõ özel üniversite ve pek
çok devlet üniversitesi bulunan ül-
kede, kendilerinin farklõ bir şey
yapmaya çalõştõğõnõ anlatan D’an-
na’ya göre, onlar öğrencilere sürekli
bilgi pompalõyor. İşlerini yapmak
için de bu gerekli. D’anna bu bilgi-
lenme sürecinin yanõ sõra yaratõcõlõk,
düşleme, hayal gücü ve kalitelerini
de geliştirmek istiyor. İmkânsõzõ
düşlemek, diğer insanlarõn imkânsõz
diye düşündüklerini gerçekleştirecek
insanlar, yaratmak istediği...
Atatürk daha eksikti
Her yerde çok kõy-
metli, eğitimli kişiler
var ancak bir
şeyleri ancak
Atatürk
gibi in-
san-
l a r
d e -
ğişti-
rebi-
l i -
yor.
Bunun için sõra dõşõ insan-
lara gereksinim var. Böyle
insanlara ulaşmanõn da iki
yolu: Biri, inşallah sözcüğü
ile özetlenecek kadercilik;
diğeri de çalõşarak, eğiterek, geliş-
tirerek, sõnõrlarõ zorlayarak ulaş-
mak. Aras’la ikinci yöntemi seç-
tiklerini söyleyen D’anna, “bir li-
derin nasıl yetiştiği” sorusunu da
şöyle yanõtlõyor: Exduco. Latince
eğitim sözcüğünün kökü olan bu de-
yim, her şeyi açõklõyor: Almak... On-
larõn yaptõğõ, lider olacaklardan ge-
reksiz şeyleri almak. Çünkü, lider-
ler aslõnda diğer insanlardan daha
fazla değil, daha azlar.
Atatürk de öyle. Çünkü onun da-
ha az sõnõrlarõ, daha az yargõlarõ, da-
ha az kötümser düşünceleri, daha az
şüpheleri ve en önemlisi de daha az
korkularõ vardõ.
“Diğer üniversiteler birçok bil-
gi aktarırken işlerindeki rollerini
iyi yapabilmeleri için, kapasitele-
ri arttırmak için bilgi yüklüyor.
Ama böyle yaptığınız zaman li-
derler elde etmeyi umamayız. Bu
yüzden eğitimin üstüne gitmeli, al-
malıyız, çıkartmalıyız; biz öğren-
cilerden gereksiz bilgileri alıyoruz”
diyen D’anna, Türkiye’nin lider ye-
tiştirmek için verimli bir ülke oldu-
ğunun da altõnõ çizdi.
Ulusal marş ‘Korkma’
diye başlıyor
“Türkiye’de öyle şeyler olacak
ki, dışarıdakiler neler oluyor di-
ye merak edecek” diyen D’anna,
Türklerin ulusal marşõnõn “Kork-
ma” sözcüğü ile başladõğõna vur-
gu yaparak, bunu kendi DNA’la-
rõna alacağõnõ dile getirdi.
Liderlik için önce annelerin
yapmayõn dediğinin tersine ge-
reksinim duyulduğunu anlatan
D’anna’ya göre, anneler genel-
likle çocuklarõ için riskler ve za-
ferlerle dolu ama kõsa olabilecek
bir hayat yerine uzun ancak güven-
li bir hayatõ seçiyor oysa, böylelik-
le yalnõz sõradan işlerde çalõşan ve
başkalarõnõn başarõlarõna gõptayla ba-
kan çocuklar ordusu ortaya çõkõyor.
D’anna, zaferler kazanan hayatõ se-
çen anneler istiyor...
Emlak vergisi ödemeleri
için son on beş gün
Ekonomi Servisi - Emlak vergisi ile çevre
temizlik vergisinin 1. taksit ödemesi 1 Haziran
Pazartesi günü mesai saati bitiminde sona
erecek. Emlak vergisinin yanõ sõra 2009 çevre
temizlik vergisinin (işyeri ve diğer şekilde
kullanõlan binalar ile su ihtiyacõnõ belediyece
tesis edilmiş su şebekesi haricinden karşõlayan
konutlar için) 1. taksit ödemesi de 1 Haziran
akşamõna kadar yapõlacak.
Trenler X- rayden
geçecek, kaçakçılık önlecek
ANKARA (AA) - Gümrük Müsteşarlõğõ’nõn,
gümrüklerin modernizasyonu çerçevesinde
hazõrladõğõ tren tarama sistemi projesi, Avrupa
Birliği komisyonunca kabul edildi. Bu
kapsamda İran sõnõrõndaki Van Kapõköy Sõnõr
Kapõsõ’na kurulacak tren tarama sistemi
Türkiye’de bir ilk olacak. Hareket halindeki
treni, radyografi õşõnlarõyla tarayacak olan
sistem, vagonlar ve yolcu bagajlarõ içindeki
kaçak eşyalarõn tespit edilmesini sağlayacak.
Yaklaşõk 5 milyon Avro’ya mal olacak
proje bedelinin yüzde 75’i AB
tarafõndan karşõlanacak.
Aras Holding’in kurucusu Celal
Aras’õn en büyük arzularõndan birinin
eğitime katkõda bulunacak bir vakõf kur-
mak olduğunu anlatan oğul Baran
Aras, vasiyet bildikleri bu hayali ger-
çekleştirdi. 31 Ocak 2009’da kuruluşu
açõklanan Celal Aras Eğitim, Kültür ve
Aydõnlanma Vakfõ’nõn önemli bir iş-
birliği ile dinamik liderler yetiştirece-
ğini anlatan Aras, ilk etapta 30 öğren-
ciye burs sağlanacağõnõ anlattõ. Türki-
ye’nin çeşitli illerinden seçilecek öğ-
renciler European School of Econo-
mics’te dört yõllõk lisans, iki yõllõk yük-
sek lisans ya da bir yõllõk sertifika
programõ alacak. Burs alacak öğrenci-
lerin belli bir miktarõ Aras Holding ça-
lõşanlarõnõn çocuklarõndan seçilecek.
Vakõf ilk etapta Celal Aras’õn ha-
yat öyküsünü anlatan ‘O Dağın Ar-
dında Neler Var?’ adlõ kitabõ basa-
rak dağõtacak. Ayrõca, European
School of Economics’in rektörü Prof.
Stefano D’Anna’nõn ‘Tanrı Okul-
ları’ adlõ kitabõ da daha düşük bir fi-
yatla dağõtõlacak. Gelirin bir bölümü
vakfa kalacak.
Ayrõca seminerler verilecek. İlgile-
nenlerin seminer takvimi ve bütün or-
ganizasyonla ilgili “www.celalarasva-
fi.comdan“www.celalarasvakfi.com’da
n bilgi almalarõ mümkün.
‘Babamın
hayalini
vasiyet bildik’
Baran
Aras.
Devrimci liderler yetiştirmeyi amaçlayan Stefano D’anna ile Aras kollarõ sõvadõ
Denetimler sonucu 145 avukat incelemeye alõndõ 8 milyon lira gelir kaçağõ saptandõ. 1.9 milyon liralõk ceza kesildi
Avukat da kaçõrmõş, çiftçi de
Celal Aras Eğitim, Kültür ve Aydõnlanma Vakfõ ile özel bir program
yarattõklarõnõ söyleyen D’anna: Bütünlüklü, kendilerini ve ülkelerini seven,
yozlaşmaya kapalõ ve insanlõk için bir şeyler yapacak liderler yetiştireceğiz.
Stefano
D’anna.