17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 18 MAYIS 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 TBMM’de monarşiye son! Osmanlı döneminde malum, padişahlık babadan oğula geçerdi. Cumhuriyet, adı üzerinde iradeyi “cumhur”a, yani halka verdi. Cumhuriyet rejiminde ülke yönetimi, “babadan oğula değil”, halkın seçtiği ve kendisini temsil etmesi için TBMM’ye gönderdiği milletvekillerine emanet edildi. Cumhuriyetin diğer kurumlarında da “monarşi” anlayışını yansıtan uygulamalara son verildi. Ama gelin görün ki “milli egemenliğin tecelligâhı” olan TBMM’de artık “teamül” haline gelen bir uygulama var ki, Osmanlı’yı anımsatacak cinsten. Meclis’te işe alınmada, emekli olan veya “4C” olarak ifade edilen geçici Meclis personelinin çocuklarına öncelik tanınıyordu. Örneğin 2008 yılında 210 kişi “babadan çocuğa” sistemiyle TBMM’de işe başlatıldı. Son derece tartışma yaratan bu uygulamaya, geçen hafta toplanan Meclis Başkanlık Divanı’nda son verildi. Divan toplantısında CHP’li Kâtip Üye Ahmet Küçük, tepkisini şu sözlerle ortaya koydu: “Böyle bir düzen ancak monarşilerde olur. Burası saltanat yeri değil, bu devamlılık halkı Meclis’ten koparıyor. Burada halk çocukları çalışamayacak mı? Bu düzenlemeye son verilmesi gerekiyor. Bundan sonra Meclis’te çalışanların yakınları değil, Meclis dışından vatandaş alınsın.” Tartışmalar sonunda TBMM Başkanı Köksal Toptan, emekli olan “4C”lilerin yerine çocuklarının alınması uygulamasına son verilmesini öngören kararı onayladı. Divan toplantısındaki bir diğer tartışma konusu da, Meclis koridorlarını boydan boya kaplayan “kırmızı halılar”dı. AKP’li Fatoş Gürkan bu halıların “eski olduğu, yıkandığı zaman koktuğu ve bakteri ürettiğini” söylerken, bazı üyeler halıların tamamen kaldırılmasını önerdi. Ancak Gürkan, her ne kadar eski halıları beğenmese de bir kadın olarak “topuk” meselesi nedeniyle öneriye karşı çıktı: “Genelde, aceleyle yürüyoruz, hatta oylamalarda koşarak gittiğimiz oluyor. Halı olmadığında da mermer zeminde kayıp düşme tehlikesi olabilir.” Sonuçta, kırmızı halıların kalması, eskiyenlerin değiştirilmesi görüşü benimsendi... Laos nire? Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler, öncelikle ilgili ihtisas komisyonu olan TBMM Dışişleri Komisyonu’nda görüşülür. Buraya gelen sözleşmelere bakınca,Türkiye’nin bir şekilde ilişki kurmadığı ülke kalmadığını görürsünüz. Böyle bir komisyona üye olunca, çok iyi “coğrafya” bilginiz de olmalı. Çünkü, dünyanın en süper ülkelerinden, “Kafdağı”nın arkasındaki minicik ada ülkesine dek birçok ülkeyle ilgili uluslararası sözleşme önünüze gelebilir. Nitekim, geçen hafta toplanan komisyonda bu “coğrafya bilgisi” eksiğinin nasıl sıkıntıya yol açtığını, milletvekilleri bizzat yaşayarak gördüler. Çünkü komisyon gündeminde, Türkiye ile Guyana Cumhuriyeti, Burkina Faso, Laos Demokratik Halk Cumhuriyeti, Guatemala ve belki de bazılarımızın ilk kez duyduğu Mercosur hükümetleri arasında imzalanan uluslarararası sözleşmeler vardı. Görüşmeler sırasında milletvekillerinin bazıları ilk kez bu isimleri duymuş olmalı ki, sözleşmeyi imzalamadan önce komisyon salonundaki dev dünya haritası başına geçmek zorunda kaldı. Vekillerden birinin merak ettiği ise Laos’un nerede olduğuydu. Üyeler arasında Laos’un nerede olduğuna açıklık getiren olmayınca AKP’li Mehmet Çerçi haritanın başına geçti. Vekiller ve bürokratlar, harita başındaki Çerçi’ye “aşağı-yukarı- yana” komutlarıyla, Güneydoğu Asya’da, Vietnam, Kamboçya, Myanmar, Çin ve Tayland arasına sıkışmış olan Laos’u buldurup, meraklarını giderdiler... Alo, yıkıyorlar! Yurttaşlar için milletvekiline - telefonla, ya da yüz yüze- ulaşabilmek çok önemlidir. İş arayanlar, bulunduğu yeri beğenmeyip başka bir kuruma geçmek isteyenler torpil için Meclis koridorlarını aşındırır. Ankara’ya gelemeyenler ise, telefonla da olsa milletvekiliyle görüşmek ister. Milletvekilleri de, mesailerinin bir bölümünü kendisini ziyarete gelen ya da telefonla kendilerini arayan yurttaşların taleplerini dinleyerek doldurur. Yurttaşlardan gelen istekler her zaman iş ve torpil olmuyor. Bazen öyle ilginç istekler geliyor ki, milletvekilleri bile ne yapacaklarını şaşırıyor. CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, böyle bir istekle karşı karşıya geldi. Soysal, sabaha karşı saat 05.30’da telefonun çalmasıyla uyandı. Arayan İstanbul Ümraniye’den kaçak evi ekiplerce yıkılmak istenen bir yurttaştı. “Yardım edin, evimi yıkıyorlar” diyen yurttaşın çaresizliği karşısında Soysal’ın da yapabileceği pek bir şey yoktu. O saatte ilgili birimleri telefonla arayarak yıkımın insan haklarına uygun bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaya çalışan Soysal, “İstanbul’da yapımı aşamasında hiç ses çıkarılmayan kaçak yapılar yıkılmaya başlanmıştır. Ümraniye’de sabah 05.30’da yıkım başlamıştır. Çocuklar uykuda oldukları bir sırada, karşılarında dozerleri görmüştür. Devletin himaye eden, insani yanını görmek yerine şiddetini görmesi daha gelişme çağında olan bu çocukların ruh sağlığını ve psikolojisini son derece olumsuz etkilemiştir” diyor. Soysal, konuyu bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşıyarak İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a “Ümraniye’deki yıkım için sabah 05.30’un seçilmesinin nedeni nedir? Ümraniye ve Başakşehir’de seçim öncesi yapıldığı iddia edilen kaçak yapılara, yapılmaları sırasında müdahale edilmemesinin nedeni nedir” sorularını yöneltti. İlginç bir telefon olayı da AKP Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı’nın başına geldi. Kızılcıklı, Meclis çalışmalarının çok yoğun olduğu bir gün çalan telefonu açamadı. Bir süre sonra Kızılcıklı’ya “Sana hakkımı helal etmiyorum” diye bir mesaj geldi. Mesajı görünce çok şaşıran Kızılcıklı, telefona sarılıp mesajı atan yurttaşı arayıp nedenini sordu. Yurttaş, “Sizi aradım, ama telefonu açmadınız, o yüzden size hakkımı helal etmiyorum” yanıtını verince Kızılcıklı, “Sizde ne gibi bir hakkım var da helal etmiyorsunuz” diye sordu. Yurttaşın yanıtı ilginçti: “Geçen yıllarda Bursa’da sizin de katıldığınız toplantının organizasyonunu ben yapmıştım.” Türey Köse, Ayşe Sayın, Emine Kaplan [email protected] 5. Daire Başkanõ Salih Er, anma toplantõsõnda, hukukun üstünlüğüne saygõ çağrõsõ yaptõ Danõştay’dan sert çõkõşANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - “Danıştay’a Yapılan Saldırının Yıl- dönümü ve Yargı Şehidi Mustafa Yü- cel Özbilgin’i Anma Günü” nedeniyle Danõştay’da tören düzenlendi. Törende Danõştay 5. Dairesi Başkanõ Salih Er, “Yargı yerine ulemayı koyanlar dü- şünsünler” diyerek hükümeti eleştirdi. Anma günü Anõtkabir ziyareti ile baş- ladõ. Danõştay Başkanõ Mustafa Birden, saldõrõda yaşamõnõ yitiren Danõştay 2. Dai- resi Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in eşi Sema Özbilgin, oğullarõ Gökhan ve Ser- kan Özbilgin, saldõrõya uğrayan Ka- muran Erbuğa, Ayfer Özdemir, Ayla Günenç ve Ahmet Çobanoğlu ile Da- nõştay mensuplarõ katõldõ. Birden, Anõt- kabir Özel Defteri’ne şunlarõ yazdõ: “Çağdaş uygarlığın ve hukuk devleti ilkesinin ulaştığı düzeye toplumumu- zu getirme çabalarına önemli katkı- larda bulunmuş olan Danıştayımızı, hiçbir saldırı, hedef ve ilkelerine uygun davranmaktan, anayasal görev ve so- rumluluğunu yerine getirmekten alı- koyamayacaktır. Danıştay, hukuku devlet yaşamının her alanında hâkim kılmak için yılmadan çalışacak, bu uğurda hiçbir özveriden kaçınmaya- cak, ilke ve devrimlerinizden aldığı güçle, demokratik ve laik düzenimizin temel güvencelerinden biri olmaya devam edecektir.” Bu arada, Birden ve beraberindeki yargõ mensuplarõnõn Anõtkabir’e cübbe- leriyle geldikleri görüldü. Özbilgin, Kar- şõyaka Mezarlõğõ’ndaki gömütü başõnda düzenlenen törende de anõldõ. Gözyaşlarını tutamadılar... “Danıştay’a Yapılan Saldırının Yıl- dönümü ve Yargı Şehidi Mustafa Yü- cel Özbilgin’i Anma Günü” nedeniyle Danõştay’da tören düzenlendi. Saygõ du- ruşunda bulunulmasõ ve İstiklal Marşõ’nõn okunmasõnõn ardõndan Özbilgin’i anlatan ve fotoğraflarõndan oluşan sinevizyon gösterisi sunuldu. Sinevizyon gösterisi sõ- rasõnda, Özbilgin’in eşi Sema Özbilgin, Danõştay Başkanõ Mustafa Birden ve bazõ Danõştay mensuplarõnõn gözyaşlarõnõ tutamadõklarõ görüldü. Sinevizyon gösterisinin ardõndan Da- nõştay 5. Dairesi Başkanõ Er, yaptõğõ ko- nuşmada, “türban konusunda aldığı kararla şeriatçı basının baş hedefi du- rumuna gelen” Danõştay 2. Daire- si’ne yapõlan saldõrõnõn herkesi derin bir acõ ve kedere boğduğunu söyledi. Er “Türkiye’de türban sorunu yokken bu konuyu kaşıya kaşıya günümüze taşıyanlar, bu saldırı karşısında bu- gün de düşünmelidirler. Düşünerek ya da düşünmeden edilen sözlerin, ku- rulan tümcelerin, sonunun nereye vardığını görerek bir kez daha dü- şünmelidirler. Yargı mensupları ye- rine ulemayı koyanlar, onlara danı- şarak hareket edenler, bulundukları makamın ağırlığını, sorumluluğunu duymaktan uzak olanlar bugün ye- niden düşünmelidirler. Öte yandan, katilin geçmişi ve söylemleri üzerin- den sonuca varmayı yeterli görenler bilgi kirliliği ve yönlendirmeler kar- şısında düşünce pencerelerini biraz daha aralamalıdırlar” diye konuştu. Bir düş gördüm: Başbakan Danıştay’a sahip çıkıyordu Er şunlarõ söyledi : “Dün bir düş gördüm. Ülkemin Başbakanı Danış- tay’a sahip çıkıyor, türban kararından sonra ‘Bunlar bu gidişle evin içine de ka- rõşacaklar’, ‘Efendi bu senin işin değil, Di- yanet’in işi’, ‘Yasamada, yürütmede ba- zõ adõmlarõ atarõz ama yargõdaki adõmõ bi- zim atmamõz mümkün değil. Açõk ko- nuşuyorum, Danõştay’da birçok engelle karşõ karşõyayõz’ diyenleri hukukun üstünlüğünü tanımaya çağırıyordu. Ülkemin Başbakanı, yargı kararları- na saygı duymayı herkesin içine sin- dirmesi gerektiğini söylüyor, Can Dün- dar’ın dediği gibi ‘saldõrganlõğa zemin hazõrlamamak için Başbakan nasõl ko- nuşmalõ’nın dersini veriyordu. Ülkemin savcıları, insan onuruna sahip çıkı- yorlar, soruşturmaların gizliliği ko- nusunda büyük duyarlılık gösteriyor- lardı. Sabahın erken saatlerinde evle- rinin arandığı, anlatımların yandaş ba- sına aktarıldığı, devlete yıllarca hizmet etmiş kişilerin gözaltına alınma süre- cinde örselenmiş ruhların bırakıldığı, ceplerinde kalbi kırık ömürler ve tan- siyon hapıyla dolaşmaların yaratıldı- ğı dönemleri kınıyorlardı.” “Geleceğin Türkiye’si soruştur- masının savcısı, insan onurunu gü- vence altına alan bütün kuralların, in- san hakları kapsamında olduğunun dersini veriyordu” diye sözlerine de- vam eden Er, 12 Eylül ve Kenan Ev- ren’e de eleştirilerde bulunduğu ko- nuşmasõnõ şöyle tamamladõ: “Dün bir düş gördüm. Namusun yalnızca ka- dınlarda bulunması gereken bir de- ğer olmadığı, kadınlarımızın, genç kızlarımızın töre cinayetlerine kurban gitmediği, Güldünya’nın, Şemse’nin, nicelerinin adının soğuk mezar taş- larına yazılmadığı, pervasız esintili sa- bahlarda çocukların örselenmediği, ırk, renk, etnik köken, uyruk, din, cin- siyet ya da cinsel yönelim ayrımının olmadığı, etnik ve kimlik baskının ya- pılmadığı, yaşı bir gecede büyütülüp idam edilen gençlerin bulunmadığı, ‘asmayalõm da besleyelim mi’ diyen- lerin devlet büyüğü muamelesi gör- mediği, borsanın, doların, silah, ilaç sanayinin emperyal güçlerin egemen olmadığı, özelleştirme adı altında rant transferlerinin yapılmadığı, Cumhuriyet’in özellikle son yıllarda elden çıkarılan kazanımlarının ger- çek sahiplerine, halka döndürüldüğü, korku tünelinden özgürlüğün aydın- lığa çıkan, sorunlarını demokratik parlamenter rejim içinde çözüm, hu- kukun üstünlüğüne inanan bir Tür- kiye gördüm. Bu düş Obama’nın düşü değil, bizim düşümüz. Ulaş- mak uzun soluklu olsa da bu düşün gerçekleşeceğine ben inanıyorum. Biliyorum ki, sizler de inanıyorsunuz. Bu inancımızı bir kez daha paylaş- mak üzere Anıtkabir’e, Mustafa Ke- mal’e gidelim.” BİRLEŞTİRME KARARI VERİLMESİ BEKLENİYOR Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin, “Ergenekon davasıyla birleştirilmesinde zo- runluluk bulunduğuna” işaret ederek bozma kararı verdiği Danıştay üyelerine saldırı davasının görülmesine Ankara 11. Ağır Ceza Mahke- mesi’nde bugün devam edilecek. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin bozma kararının ardından üçüncü celsesi görülecek davanın bugünkü duruş- masında dosyanın İstanbul’a sevki kararının çıkması bekleniyor. ‘Hukuk herkese lazım’ Danıştay’a yapılan silahlı sal- dırıda yaşamını yitiren Danış- tay 2. Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin, İzmir’de İn- ciraltı’ndaki “Bağımsız Yargı ve Danıştay Anıtı”ndaki tö- renle anıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce yaptırılan anıt- ta gerçekleştirilen anma töre- ninde konuşan İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Şakir Uzun, “Hukuk bir gün herkese lazım olacaktır. Hukuku tanı- mayanlar ve ona saldıranlar, daha sonra hukukun şefkatli ve güvenli kollarına sığınacak, hukuk tarafından yargılana- caktır” dedi. İzmir Büyükşe- hir Belediye Başkanvekili Dr. Sırrı Aydoğan da Danıştay’a yapılan hain saldırının huku- ka ve yargı bağımsızlığına ya- pılmış olduğunu belirterek, “Bu saldırı, laik anayasal dü- zene karşı, ülkemizin rejimi- nin değişmesine yönelik yapıl- mıştır” diye konuştu. DSP’nin yeni lideri Türker Aday sayõsõnõn 16’ya kadar çõktõğõ genel kurulda, Rahşan Ecevit’in desteklediği Yalçõn 20 oyda kaldõ ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - DSP’nin olağanüstü ku- rultayõnda kurucu genel başkan Rahşan Ecevit’in “DSP’yi Ece- vit çizgisinden uzaklaştırmak ve partiyi renksizleştirmek- le” suçladõğõ TÜRMOB Baş- kanõ, eski genel sekreter Masum Türker, üçüncü turda 431 oy alarak genel başkan seçildi. Ku- rultayda DSP delegesi ilk kez “Ecevitler’e hayır” derken, Ecevit’in desteklediği Prof. Dr. Alemdar Yalçın 20 oy aldõ. Kurucu genel başkan Rah- şan Ecevit, dün kurultayõn ya- põldõğõ Büyük Anadolu Ote- li’ndeki salona delegelerin “Ece- vitler nerede biz oradayız” sloganlarõ arasõnda girdi. Ecevit, salonda en ön sõrada değil, or- talarda delegelerin arasõnda otur- mayõ yeğledi. Ecevit, önceki kurultaylarda desteklediği eski genel başkan Zeki Sezer’le se- lamlaşmadõ. Şişli Belediye Baş- kanõ Mustafa Sarıgül’ün ku- rultaya katõlmamasõ da dikkati çekti. Kurultay divan başkanlõ- ğõna Hikmet Sami Türk seçil- di. Genel başkan adaylõğõ için 16 başvuru oldu. Adaylarõndan Ahmet Ağar’õn konuşmasõ sõrasõnda salonda gerilim yükseldi. Ağar, “Parti- miz açıksa sayın Zeki Sezer’in sayesinde. 81 ilin, 802 ilçenin kirası veriliyor” derken, sa- londan itirazlar ve “yuh” sesleri yükseldi. Adaylardan Yekta Açıkgöz, Ahmet Ağar, Adnan Serter ve Ahmet Güzel, Sezer lehine çekildi. “Biz niye Tan- doğan’da değiliz” diye soran Galip Özge Arbak da, “Mus- tafa Kemal Atatürk ve Mus- tafa Bülent Ecevit lehine aday- lıktan çekildiğini” bildirdi. İz- zet Sözen, Dursun Ali Sönmez, Ahmet Özışık ve Mehmet Ek de konuşmalarõnõn ardõndan çe- kildi. Böylece, 16 genel başkan adayõndan 9’u çekilmiş oldu. Zeki Sezer ise “dönme” ka- rarõnõn gerekçelerini “Ben isti- fa ederken, gerçekten dön- me hesabı yapmamıştım. Bi- raz aileme de zaman ayırabi- lirim diye düşündüm. Ama delege demokratik sola daha çok vakit ayırmamı istedi. Beni ısrarla göreve çağırdınız. O çağrıya kayıtsız kalamaz- dım” diye özetledi. Sezer ayrõ- ca, “Ecevit bizim hep guru- rumuz, hep ışığımız olmaya devam edecek. ‘Ecevit’ten par- tiyi uzaklaştõrõyorlar, Ecevit- sizleştiriyorlar’ diye eleştiri- yorlar. DSP’yi, Ecevitsizleş- tirmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Yerel seçimlerde çok çalıştınız” dedi. Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odalarõ Birliği Genel Başkanõ Türker, bu gö- reve aday olmak için DSP genel sekreterliğinden istifa etmişti. Türker, “Birisinin Tayyip Er- doğan’ın önüne çıkıp paçasını aşağıya çekmesi lazım, işte o benim” derken, salonun arka kõsmõnda bulunan bir grup par- tili tarafõndan protesto edildi. Alemdar Yalçõn da “Ben DSP’de ve rahmetli Ecevit’in yanında asker gibi çalıştım. Milletvekillik, bakanlık hırsım yok, ucuz siyasetin beni en- gellememesi için partiye üye de olmayayım, dedim. Beni seçseniz de seçmeseniz de be- ni 24 saat ne zaman çağırır- sanız emrinizdeyim” dedi. Yapõlan oylama sonucu ilk turda, Masum Türker 363, Ze- ki Sezer 357 oy alõrken; Alem- dar Yalçõn 87, Tayfun İçli 23, Musa Abay 5, Sait Kekeç 2, Serdar Savaş 12 oy aldõ. İlk tur- da adaylardan hiçbiri salt ço- ğunluğu sağlayamadõ. Aynõ du- rum ikinci turda da devam eder- ken Masum Türker 415, Zeki Sezer 380, Alemdar Yalçõn 38, Tayfun İçli 7, Musa Abay 3, Sa- it Kekeç 1 oy aldõ. Serdar Savaş ise adaylõktan çekildi. Sezer çekilmek istedi Sezer, ikinci tur oylamadan sonra, divan başkanlõğõnõn önü- ne gelerek, çekilme isteğini söz- lü olarak iletmek istedi. Bazõ par- tililer ise elleriyle Sezer’in ağ- zõna kapatarak konuşmasõnõ en- gelledi. Partililer, Sezer’in etra- fõnõ sararak divan başkanlõğõna ulaşmasõnõ önledi. Sezer, “Çe- kilmek yok” diyen partililere, “Oylamanın sağlığı açısından bana izin verin. Salondan çı- kayım. Tamam çekilmiyo- rum” karşõlõğõnõ verdi. Divan Başkanõ Hikmet Sami Türk, Se- zer’in etrafõnda tartõşmalar sü- rerken, üçüncü tur oylamanõn başladõğõnõ duyurdu. En çok oyu alanõn genel baş- kan seçileceği üçüncü turda ya- põlan oylama sonucunda Masum Türker 431, Zeki Sezer 375, Alemdar Yalçõn 20, Musa Abay 2, Tayfun İçli 4, Sait Kekeç 2 oy aldõ. Bu sonuçla DSP’nin yeni genel başkanõ Türker oldu. Masum Türker’in seçilme- siyle DSP’de “Ecevitler” dö- nemi de sona erdi. Rahşan Ecevit, kurultaydan önce yap- tõğõ açõklamada “DSP’yi Ec- evit çizgisinden uzaklaştı- ran ve partiyi renksizleştiren Sezer ve Türker’in partimi- ze bir kazanç sağlayamaya- cağı ve halkımızda bir umut oluşturmayacağını düşünü- yorum” demişti. BİRLİK VE BERABERLİK ÇAĞRISI Türker, sonucun ardından yaptığı teşekkür konuşmasında, birlik ve beraberlik çağrısında bulundu. DSP’de geçmişte yönetimde görev alan herkesin tecrübelerinden faydalanacakla- rını belirten Türker, “Nikâh saatine kadar ko- nuşan konuşsun ondan sonra sussun denir. Şimdi artık bitti. Bundan sonra bizim dışarıya ne söyleyeceğimiz önemli” diye konuştu. Tür- ker, yarından (bugün) sonra partiyi iktidara ta- şımak için gerekli projeler üzerinde çalışmaya başlayacaklarını ifade etti. Kongre sırasında adaylıktan çekilmek isteyen Zeki Sezer ise bazı partililer tarafından engellenmek istendi. Parti- liler, Sezer’in ağzını kapatarak kararını değiş- tirmek istediler. (Fotoğraflar: AA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle