25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 16 NİSAN 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 9. Cumhurbaşkanı Demirel, çözümsüzlüğün Türkiye devletinden kaynaklanmadığına dikkat çekti ‘İrade Ermeni diyasporasõnda’ LEYLA TAVŞANOĞLU - ABD’nin yeni başkanı Obama’nın Türki- ye ziyareti iki ülke ilişkilerinde gerçekten yeni bir sayfa açtı mı? Bush döneminde ilişkilerde yaşanan zikzaklar silindi de parlak bir gelecek bizi bekliyor mu? S.D.- Obama rüzgârõ Türkiye’de esti. Yalnõz bu rüzgâr aşağõ yukarõ bir buçuk senedir dünyada esiyor. Obama’nõn bütün dünyada, dolayõsõyla Türkiye’de bu kadar ilgi görmesi tek başõna bir Amerikan Cumhurbaşkanõ’nõn bir ülkeyi ziya- ret etmesi meselesinin ötesindedir. Finans ve ekonomik kriz nedeniyle dünyada yeni değişimler olmaktadõr. Yeni bir finans mi- marisi planlanmaktadõr. Zihinler çok karõşõktõr. Hemen hemen birçok ülkede hiç kimse işin so- nunu görememektedir. Dünya, birisi bir şeyler söylese, bir çare bulsa da bu bunalõmdan çõkõl- sa, ortamõndadõr. Obama böyle bir zamanda Tür- kiye’ye geldi. - Türkiye ne umdu? - Türk-ABD ilişkilerinin özellikle Irak hadi- sesinden bu yana aldõğõ şekil Türkiye’de büyük memnuniyetsizlik yaratmõştõ. Türkiye ABD’nin yakõn dostu olmasõna rağmen anti-Amerikaniz- min en yüksek olduğu ülkeler arasõnda yer aldõ. Böyle bir ortamda bir Amerikan Cumhurbaşkanõ seçilmesinin üzerinden 77 gün geçtiği halde Tür- kiye’ye gelmiş. Bu ziyaretten önce Londra’da çok önemli olan G-20’ler toplantõsõna katõlõyor. Strasbourg’daki NATO’nun 60. yõl toplantõsõn- da hazõr bulunuyor. Prag’da AB zirvesinde ye- rini alõyor. Bunlarõn devamõ olarak Türkiye’ye resmi ziyaret yapõyor. Bu zincire iyi bakalõm. Bu zincirin içindeki noktalarõn her biri dünyayõ ilgilendiren büyük me- selelerdir. Türkiye’yi de ilgilendiren büyük me- selelerdir. Büyük devletler bir gerçektir. ABD de bir büyük devlettir. Daha bir süre onun gücüne erişebilecek dünyada başka ülke yok. Böyle bir ülkenin cumhurbaşkanõnõn Türkiye’yi ziyareti ta- bii ki ilgiyle izlenecektir. ‘Türkiye’ye lımlı İslam devleti şeklinde bakmak yanlıştır’ - Sizce yeni bir devir açılıyor mu? - O ayrõ mesele. Ama bu ümidi vermiştir. Bu çok önemlidir. Türkiye’de büyük rahatlõk yara- tan, “Geçen devri kapıyoruz, yeni bir devir açı- yoruz” izlenimini uyandõran tavrõ oldu. ABD’nin yeni Cumhurbaşkanõ Türkiye’ye nasõl bakõyor? Türkiye õlõmlõ bir İslam devleti midir? Yoksa Tür- kiye demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan bir cumhuriyet midir? Böyle bir ülkenin hal- kõnõn çoğunluğu Müslüman inancõna sahiptir. Doğrusu budur. Türkiye’ye õlõmlõ İslam devle- ti şeklinde bakmak fevkalade yanlõştõr. Türkiye Batõ standartlarõnda demokrat, laik bir cumhu- riyettir. Böylece o tartõşmayõ kapattõlar. Bu çok önemli bir hadisedir. Yalnõz Türkiye üzerinden İslam dünyasõna sesleniş bana göre telakki edi- lemez şeyler. Ama bir İslam dünyasõ kavramõ ko- nuşulmaya başlandõ. Dünyada nüfusu aşağõ yu- karõ 1.5 milyara yaklaşan Müslüman yaşõyor. Bu insanlar 55 ülkeye dağõlmõş. Bu ülkeler içinde Türkiye’nin önemli özelliği var. Hem halkõnõn büyük çoğunluğu Müslüman ama dinle devleti birbirinden ayõrmõş. Devlet laik ve çağdaş. - İyi de homojen bir İslam dünyası var mı? - Yoktur. Bu ülkelerin hiçbirisi diğerine ben- zemiyor. Yani İslam dünyasõ diye tek başõna mu- hatap alõnabilecek bir hükmi şahsiyet (tüzel ki- şilik) yoktur. Bu ülkelerde değişik imamlar, de- ğişik tarikatlar, mezhepler vardõr. Obama TBMM’nin önüne çõktõ. Orada sadece iki ülke- yi ilgilendiren değil, bunlarõ da aşan meseleler üzerinde konuştu. - Ermenistan’la ilişkilerin normalleştiril- mesi konusunu mu kastediyorsunuz? - Evet. Bunu desteklediklerini ifade ediyor. Ama bu normalleşme hadisesini, Türk halkõ, dev- leti ve Ermeni halkõ ve devletine bõrakõyor. Onun söyleyeceği tabii o kadardõr. Yalnõz, mesele bu zamana kadar normalleşememişse bunu Türk hal- kõnõn ve devletinin istemediğinden dolayõ de- ğildir. Bu çapraşõk bir olaydõr. Bu çapraşõk meselede Türkiye’nin bugününü ve yarõnõnõ il- gilendiren olaylar olduğu gibi geçmişine ait olan meseleler de vardõr. Türkiye, Ermenistan’õ ba- ğõmsõzlõğõna kavuştuğu 1991’de tanõmõştõr. Ama Ermenistan devleti Türkiye’nin sõnõrlarõnõ tanõ- mõyor. Zaten irade onun değil Ermeni diyaspo- rasõnõn elinde. O diyaspora Türkiye’yi rahatsõz etmeye devam ediyor. O diyaspora dünya parlamentolarõ nezdinde ka- rarlar aldõrõyor. Bunlar siyasi kararlardõr. Bun- lar Türkiye’yi soykõrõmla suçlayan kararlardõr. Bunlardan birisi de ABD Kongresi’nde bekle- mektedir. Türkiye’deki merak 24 Nisan geldi- ğinde ABD Cumhurbaşkanõ’nõn nasõl davrana- cağõdõr. Ama “İki ülkenin ilişkilerinin nor- malleşmesini istiyoruz” sözünden sonra 24 Ni- san’da aksi bir davranõş olacağõnõ sanmõyorum. Öyle olursa oluşan havanõn tümü bozulur. ‘Makul kararlar lazım’ - Peki, Irak ve PKK sorunları? - Irak sorunu PKK’yle ve Irak’õn bütünlü- ğündeki Kürt meselesiyle ilgilidir. Obama, “Biz PKK’yi terör örgütü kabul ediyoruz. Türki- ye’nin bu mücadelesini de desteklemeye de- vam edeceğiz” diyor. Ama 7 Nisan günü genç- lerle konuşurken yaptõğõ bir beyan var. Bir gazeteye intikal ettiği şekliyle de şu cüm- leyi kullanõyor: “Biz Türkiye’yle NATO müt- tefikiyiz. NATO’nun görevi Türkiye’nin top- rak bütünlüğünü korumaktır. Ama aynı za- manda Türkiye’deki Kürt azınlığın özgür bı- rakılmasını ve eşit fırsatlara erişebilmesinin de önemli olduğunu düşünüyorum.” Bugün sanki Kürt kökenli Türk vatandaşlarõ fõrsat eşit- liğine sahip değil; özgür değil. Bu fevkalade ya- nõltõcõ bir olaydõr. Keşke bunu söylememiş ol- saydõ. Bu sözlerin önümüzdeki zamanlarda bir- takõm tartõşmalara mahal vereceğini sanõyo- rum. Önemli mesele PKK terörüdür. PKK terörü nedeniyle Irak’õn parçalanmamasõnõ istiyoruz. Bir başka mesele de Irak’õn PKK tarafõndan koru- nak olarak kullanõlmasõdõr. Türkiye buna daha uzun süre dayanamaz. Bu meselede destek ve- rip işbirliği yapacaklarõnõ söylüyor. Umalõm ki bu işbirliği düzgün şekilde yürüsün ve bu sorun etkisiz hale gelsin. Türkiye Azerbaycan’a zarar vemez’ - Ermenistan’la ilişkilerin normalleştiril- mesi söylemlerinin Azerbaycan’ı fena halde ra- hatsız ettiği anlaşılıyor. Türkiye ve Ermenistan arasında nasıl bir uzlaşmaya varılabilir? - Türkiye Azerbaycan’õ rahatsõz edecek, men- faatini haleldar edecek bir şey yapmaz. Böyle bir şey düşünülemez. Öte yandan Türkiye Erme- nistan’la bugünkü durumunu da sürdüremez. Sür- dürülmemelidir de… Çünkü uluslararasõ siyasette kõrgõnlõklar, dargõnlõklar, zõtlaşmalar, hatta düş- manlõklar sonsuza kadar süremez. Herkesin ka- bul edebileceği ama bir tarafõn verip bir tarafõn aldõğõ değil, makul kararlar lazõmdõr. Bu uzlaş- madõr. Batõlõlar Türkleri uzlaşmayõ bilmemek- le suçlarlar. Ama Türkiye de sõrf uzlaşma için bir- takõm çõkarlarõnõ terk edemez. Bir meselenin iki tarafõ vardõr. Anlaşmazlõğõ sürdüren sadece ta- raflardan biri değildir. İşin öbür tarafõnda Er- menistan Azerbaycan’õn topraklarõnõn üzerine oturmuş. Mesele sadece Karabağ değil. Onun dõ- şõnda da bir milyonun üzerinde insanõn kaçkõn olmasõna yol açan işgal edilmiş Azerbaycan top- raklarõ var. Bu da Azerbaycan’da çok büyük acõ- lara neden olmuştur. Türkiye’nin, Ermenis- tan’la uzlaşõrken Azerbaycan’a zarar vermemek vicdani, insani ve hukuki sorumluluğudur. ‘NATO üyeleri birbirlerine güvenlik desteği vermek zorundadır’ - Başbakan, tıpkı Davos’ta yaptığı gibi bu kez Danimarka Başbakanı Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliği’ni veto etmeye kalktı. Ama Obama ağırlığını koyunca itirazını geri çekti. Siz bu gelişmeyi nasıl karşıladınız? - Bizim Başbakan Hazreti Muhammet kari- katürleriyle İslama ve İslamõn peygamberine ha- karet edilmesine rağmen Danimarka hükümeti- nin herhangi bir önlem almamasõnõ kõnayarak iti- razõnõ dile getirdi. Danimarka tarafõ da “Bu bi- zim özgürlük anlayışımızdır” dedi. Halbuki Da- nimarka Ceza Kanunu’nun 138. maddesinde bü- tün dinlere karşõ hakaret ya da küçümseme içe- ren yayõnlarõ yasaklayan hükümler var. Ras- mussen’in esas eleştirilmesinin nedeni bunlarõ mahkemeye çõkarmamasõ. Böyle bir kişinin bir üyesi çoğunluk nüfusu Müslüman olan bir ülke olan NATO’ya nasõl genel sekreter olur, iddia- sõ bizim başbakana ait. İkincisi de ROJ TV ya- yõnlarõnõn Danimarka’da engellenmemesiydi. Bu televizyon Türkiye’nin içine zehir püskürtmek- tedir. NATO’nun bütün üyeleri birbirlerine gü- venlik desteği vermekle yükümlüdürler. Bu Türkiye’nin güvenliğini bozmaktadõr. - Türkiye’nin AB üyeliğinin önünü kesme- ye çalışan Fransa’nın NATO’nun askeri ka- nadına dönmesini Türkiye tarafının hiç itirazsız kabul etmesinin sizce nedeni nedir? - 1980’de ben başbakandõm. General Rogers (O zamanki NATO Başkomutanõ William Ro- gers) bana geldi. “Yunanistan’ın NATO’ya dönmesini istiyoruz. Buna itiraz etmeyin” de- di. Ben de şu karşõlõğõ verdim: “Yunanistan NA- TO’dan kendisi çıkmıştır. NATO’ya dönmesi için NATO devletlerinin, Türkiye dahil ye- niden onayı gerekmektedir. Siz buraya değil Yunanistan’a gidin. Her şeye Yunanistan penceresinden bakıyorsunuz” dedim. Adamõ bir nevi geri çevirdim. ‘Teker teker onaya gerek yok’ Sonra 12 Eylül oldu ve Rogers Planõ kabul edi- lerek Yunanistan NATO’ya döndü. Yani biz o zaman bir itiraz yaptõk. Yerini buldu. Bu defa Fransa bu kadar rahat hareket ediyor. ABD Tür- kiye’nin AB’ye üye olmasõnõ destekliyor. Buna Fransa itiraz ediyor. Fransa NATO’dan kendi- si çõktõ. Şimdi de kendisi girdi. O nedenle teker teker onaya gerek yoktur. Buna katõlmõyorum. İstanbul Haber Servisi - Üsküdar Bele- diye Meclisi’nin CHP’li üyesi avukat Mah- mut Tanal, Üsküdar Belediyesi 2008 Faali- yet Raporu’nun belediye meclisinde onay- lanmasõ için gerekli olan 4’te 3 çoğunluğun oluşmadõğõ gerekçesiyle AKP’li Üsküdar Belediye Başkanõ Mustafa Kara’nõn gör- evinden düşürülmesi için İstanbul Valili- ği’ne başvuruda bulundu. CHP’li Tanal İstanbul Valiliği’ne dün sunduğu dilekçede, 29 Mart yerel seçimle- rinde Üsküdar Belediye Başkanlõğõ’na AKP’li Mustafa Kara’nõn seçildiğini anõm- satarak, eski AKP’li Belediye Başkanõ Mehmet Çakır dönemine ilişkin 2008 Faa- liyet Raporu’nun 10 Nisan’da belediye meclisi gündemine alõndõğõ kaydedildi. Be- lediye meclisinin 25’i AKP’li, 15’i CHP’li, 5’i Saadet Partisi olmak üzere toplam 40 üyesinin bulunduğunun ifade edildiği baş- vuru dilekçesinde, 15 CHP’li üyenin rapora şerh koymasõyla 4’te 3 çoğunluğun oluşma- dõğõna dikkat çekildi. Dilekçede gerekli iş- lemlerin yapõlmasõ istendi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Konya Millet- vekili Atilla Kart, “Deniz Fe- neri ile Yimpaş’ın iç içe ol- duğunu” vurgularken, “Deniz Feneri ve YİMPAŞ yapılan- ması içinde kayıt dışı ve ille- gal yollardan AKP’ye para aktarıldığına dair bulgular var” açõklamasõnõ yaptõ. Kart, “YİMPAŞgrubunun Deniz Feneri olayıyla illegal ilişki- ler içinde olduğunu ve her iki grubun hü- kümet tarafından himaye edildiğini göste- ren bulgu ve gelişmelere” dikkat çekti. Kart hükümetin yolsuzluk mağduru yurttaşlarõn mağduriyetlerinin giderilmesi için üstüne dü- şen görevi yerine getirmediğini vurgularken, sözlerini şöyle sürdürdü: “AKP-Yozgat-Şe- faatli ilçe teşkilatının kara para ya da ka- yıtdışı para trafiğinin yönlendirilmesinde önemli bir rol üstlendiğine dair bilgiler ta- rafımıza ulaşmıştır. Deniz Feneri ve YİM- PAŞ yapılanması içinde kayıtdışı ve illegal yollardan AKP’ye para aktarıldığına dair bulgular söz konusudur” Çevirmen sıkıntısı Almanya’daki Deniz Feneri vurgununun Türkiye ayağõyla ilgili soruşturmada 210 gündür yol alõnamadõ. Almanya’dan gelen yaklaşõk 3 bin sayfalõk dosyanõn tercümesi resmi çevirmenlerin “sorumluluk” almama- sõ üzerine adliye dõşõnda faaliyet yürüten bir tercümanlõk bürosu ile gerçekleştirilmeye ça- lõşõlõyor. Beş kişili ekip, geçen günlerde dos- yadan “sızmalar” olduğu gerekçesiyle gö- revden çekilmek istendi. Ancak savcõlõk yet- kilileri bunun kamuoyuna yansõyan belgeler olduğunu söyleyince çevirmenler rahatladõ. - Bu sözlerinizin ışığında 29 Mart yerel seçimle- rinin sonuçlarını nasıl görüyorsunuz? - Bir kere bunu 2004 seçimleriyle kõyaslayõnca güç dengelerinde önemli değişiklikler olduğu görülüyor. İl genel meclisi seçimleri sonuçlarõnda da siyasi iktida- rõn oyunu yüzde 47’lerden yüzde 39’lara düşürdüğü an- laşõlõyor. Bu önemli. Birçok yerde belediyelerin el de- ğiştirmiş olmasõ da çok önemli bir gelişme. Oy tablo- sunda meydana gelen durumu Türkiye’nin geleceği ba- kõmõndan fevkalade ümit verici görüyorum. - Neden ümit verici diyorsunuz? - Türkiye 2009 seçimlerine giderken yaşadõğõ orta- mõ inşallah bir daha yaşamaz. Bir Davos, yardõm da- ğõtõmõ, mülki idarenin, devletin kullanmasõ olaylarõ ve resmi ağõzlarõn seçmeni tehdit manzaralarõ vardõ. Hü- kümet üyesi kişiler açõk açõk, “Bizim partimize oy ve- rirseniz işleriniz daha kolay görülür. Vermezseniz işleriniz görülmez” tehdidinde bulunmuşlardõr. Baş- ka etkiler de vardõ. - Yani medyanın baskı altında tutulmak istenme- si mi? - Başka etkiler de vardõ. Bu zor ortamda vatandaşõn ne yapacağõ merak konusuydu. Vatandaş belki üzeri- ne düşeni istediği gibi yapamadõ. Ama vatandaş üze- rine düşeni her zaman yapabileceğini gösterdi. Onun için bunalõndõğõ, sõkõlõndõğõ zaman vatandaşõn dõşõnda çareler aramanõn yanlõşlõğõ bir defa daha anlaşõlmõştõr. Siyasi iktidarlar sandõkla gelecek, sandõkla gidecektir. tashih eder. Birincisi uyarõr, ikincisi de uzaklaştõrõr. - Ergenekon davasının Tuncay Güney denilen ka- ranlık kişinin ifadelerine dayanılarak açıldığını bi- liyoruz. Ancak geçen hafta bu ifadelerin 2001 yılında işkence altında alındığı ve MİT’in 2007’ye kadar bu ifadeleri gizlediği ortaya çıktı. Bu durumda siz Er- genekon davasının geleceğini nasıl görüyorsunuz? - Hiç kimse bu dava hakkõnda sarih bilgiye sahip de- ğil. Umalõm ki Türk adaleti bu işin içinden çõkar. İn- sanlarõn zihinlerindeki karõşõklõğõ da temizler. Yalnõz zihinler çok bulandõrõlmõştõr. Bu konuda daha fazla ko- nuşmak istemiyorum. Ama bir kalkõşma hazõrlanmak isteniyorsa ben kanunun bunlarõn yakasõna yapõşmasõna karşõ değilim. Benim karşõ olduğum nokta şu:Böyle bir hadisede suç işlenmişse ya da suç işleme ihtimalleri var- sa dahi hukukun icabõnõn yapõlmasõdõr. ‘Kimi mahkemeye vereceksiniz’ - Ergenekon sanıkları darbecilikle suçlanıyorlar, ancak 12 Eylül darbesiyle ilgili herhangi bir atıf da iddianamede yok. Siz bunu nasıl karşılıyorsunuz? - 12 Eylül darbesi halk tarafõndan tasvip edilmiş, al- kõşlanmõş, anayasa yapmõş, bu anayasa yüzde 92 oy almõş. Kimi mahkemeye vereceksiniz? Halkõ mõ? Bi- raz düşünelim. Hem askere darbe yaptõğõ zaman al- kõş tutup, o zamanlar hiç orta yerlerde görünmeyip sõ- kõntõlar ortadan kalkõnca konuşuyorlar. Gittiler koşa koşa o ihtilali yapanõ da seçtiniz, yedi sene başõmõz- da oturttuktan sonra neyi muhakeme edeceksiniz? - Pıtrak gibi ortalığa saçılan liberal yazarlarımız, “Türkiye’de hiçbir zaman ABD’nin onayı ya da des- teği olmadan askeri darbe yapılmamıştır” diyorlar. Siz bu görüşe ne diyeceksiniz? - Bu iddialarda bulunmak kolay da bu iddialarõ tev- sik etmek lazõm. Darbeyi yapan Türkiye’nin ordusu. Bunu kabul eden Türkiye’nin halkõ, parlamentosu. ABD bunun neresinde? Birtakõm kayõp, mevhum, göl- ge güçler aramanõn anlamõ yok. Orta yerde aktörler var- ken gölge aktörler aramaya ne gerek var?1960 ihtilalini yapan 38 subay. Bunlarõn hiçbiri ABD tahrikine ka- põldõklarõnõ kabul etmez. Hatta onlarõn çoğu ABD’ye karşõdõr. 1971’e geldiğinizde beş tane komutan muh- tõra verdi. Hiçbirisi ABD’nin teşvik ettiğini kabul et- mez. 1980’de gelen beş komutan da 1989’a kadar dev- letin başõnda oturdu. Siz itiraz etmiyorsunuz ki ABD’de kusur arõyorsu- nuz. Açõk söyleyeyim. Türkiye darbeleri alkõşlamõş- tõr. Ama şunu da söyleyeyim: Ülke uçurumun kena- rõna gelmişse, devlet çökme tehlikesiyle karşõ karşõ- yaysa bunun tedbiri nedir sorusuna cevap bulacaksõ- nõz. Anayasamõzda böyle bir duruma karşõ tedbir yok- tur. Ama İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi, “Cum- huriyeti korumak ve kollamak görevi Türk Silahlı Kuvvetleri’nindir” der. TSK bu görevi yapma ira- desini resen alõyor. Bunlara itiraz eden yoktu. Sade- ce ben itiraz ettim. Bunlarõ düzeltmedikçe bir yere va- ramazsõnõz. Devlet her şeyi düşünmüş kendi güven- liğini düşünmemiş olmaz. Türkiye devletin güvenli- ğini sağlam bir esasa bağlamak durumundadõr. ‘Gölge aktörler aramaya gerek yok’ Attila Kart. İstanbul Haber Servisi - İş- kence sonucu yaşamõn yitiren Engin Çeber’in ölümüne ilişi- kin davanõn duruşmasõnda, Çe- ber’in ablasõ Şerife Çeber, tu- tuksuz yargõlanan sanõk gardi- yanõn tacizine uğradõ. Çeber’in işkenceyle öldürül- mesiyle ilgili, 60 kamu görev- lisinin yargõlandõğõ davanõn 3. duruşmasõ dün görüldü. Bakõr- köy 14. Ağõr Ceza Mahkeme- si’ndeki duruşmaya tutuklu yargõlanan 6 sanõk ile tutuksuz yargõlanan sanõklarõn yanõ sõra Çeber’in arkadaşlarõ Aysu Bay- kal, Cihan Gün, Özgür Karakaya, Çe- ber’in babasõ Ali Tekin ile ablasõ Şerife Çeber de katõldõ. Duruşmada, dava dosya- sõna giren kamera kayõtlarõ izletildi. Du- ruşmada tutuksuz sanõklardan Salim Ge- niş, Çeber’in ablasõ Şerife Çeber ve bir müdahil avukat arasõnda tartõşma yaşandõ. Olayõ anlatan abla Çeber, duruşmada arka- sõnda duran gardiyanõn kendisini taciz etti- ğini söyleyerek “Kardeşimi işkenceyle öldürmeleri yetmedi, şimdi de bana ta- cizde bulunuyorlar. Bu nasıl bir sistem?” diye konuştu. Engin Çeber. G üniz Sokak’taki evde 9. Cumhur- başkanõ Süleyman Demirel’le ABD’nin yeni Başkanõ Oba- ma’nõn Türkiye ziyaretinin anlamõnõ, NATO Genel Sekreterliği’ne tartõşmalõ Danimarka Başbakanõ Rasmussen’in getirilmesini, Fransa Dõşişleri Bakanõ Kouchner’in Türki- ye’de dini referanslarõn ön plana çõktõğõ eleştirilerini, Ermenistan’la ilişkileri nor- malleştirme derken Azerbaycan’da yaratõ- lan rahatsõzlõklarõ, 29 Mart seçimleri sonuç- larõ ve Türkiye’de darbeleri konuşuyoruz. O nlarca yıldır ABD yönetimlerinin nabzõnõ tutmakla tanõnan Demirel, “õlõmlõ İslam modeli” dayatmasõ- nõn Obama dönemiyle sona erdiğine işaret ediyor. Türkiye’nin Azerbaycan’õ rahatsõz edici bir karara imza atmayacağõnõ belirten Demirel, seçimlerde seçmenin hükümete uyarõ yaptõğõnõ söylüyor. Her darbenin al- tõnda Amerikan parmağõ arayanlara da ya- nõtõ şu oluyor: “Darbeyi yapan Türk ordu- su. Bunu kabul eden Türk halkõ ve parla- mentosu. ABD bunun neresinde?” diyor. - Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, “Türkiye giderek dini referansları ön plana çıkaran bir ülke haline geliyor” dedi. Siz bu sözleri nasıl değerlendiriyorsunuz? - Türkiye’de tabii ki bazõ gelişmeler var. Bunlar yeni gelişmeler mi yoksa uykuda olanla- rõn uyanmasõ ya da uyandõrõlmasõ mõ? Bir de dünya din meselesindeki gelişmeler var. Bizim etrafõmõzdaki gelişmelerin bunda etkisi var. Nitekim Türkiye’nin en yüksek mahkemesinde dava açõlmõştõr. Siyasi iktidar olan partinin laikliğe karşõ eylemlerin odağõ olduğu hakkõnda Anayasa Mahkemesi kararõ vardõr. Böyle olunca da “Hayır, Türkiye’de hiçbir şey olmu- yor” demek mümkün değildir. Ama bir şey var ki o da şu: Türkiye geriye dönemez. Yani Türkiye ne laiklikten, ne özgürlüğünden ne moderniteden vazgeçebilir. Türkiye’de herkes dininin icabõnõ rahat rahat yapmaktadõr. Türkiye demokrasiyi, laikliği, moderniteyi, İslamõ bağdaştõrmõştõr. Bu kavramlarõn aralarõnda yeni birtakõm sürtüşmelere sebep olmak yanlõştõr. Ben hep inanmaya devam edeceğim. Türk milleti laik demokratik Cumhuriyeti sevmiştir. Cumhuriyet birinci, laik Cumhuriyet ikinci, laik demokratik Cumhuriyet üçüncü merhaledir. ‘TÜRK MİLLETİ LAİK DEMOKRATİK CUMHURİYETİ SEVMİŞTİR’ CHP MİLLETVEKİLİ ATİLLA KART 60 KİŞİ YARGILANIYOR ‘Deniz Feneri ve YİMPAŞ’tan AKP’ye para aktı’ Çeber davasında ‘taciz’ iddiası ÜSKÜDAR BELEDİYESİ AKP’li Kara’nın koltuğu tehlikede
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle