16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 NİSAN 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Türk Toplumunda Cehaletin Yükselişi (11) Türkiye Cumhuriyeti’nin kültür tarihinin iki dönemi. İlki, 1923-1950 yılları arası. Bu, ‘Türk’ ya da ‘Cumhuriyet’ Aydınlanması diye adlandırmayı uygun bulduğumuz dönemdir ve her ne kadar Cumhuriyet’in ilan edildiği yıla rastlarsa da, kanımca tam bir başlangıç tari- hi olarak 20 Mart 1923 gününü almak uy- gundur. Cumhuriyet’in ilanından yaklaşık ye- di ay öncesine rastlayan o gün, Mustafa Ke- mal Konya’da, önce esnaf ve tüccarlara, ar- dından da Türk Ocağı’nda gençlere verdiği, önceki yazılarımda Azra Erhat’ın “Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına” başlıklı kita- bından alıntıladığım demecinde, ‘olan’ ve ‘olması gereken’ Türk aydınının portresini çi- zer. Bu portre, aynı zamanda yedi ay sonra ilan edilecek olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kültü- rel yaşamına ve çağdaşlaşma yolunda har- caması gereken çabalara ilişkin, eksiksiz bir yol haritası niteliğindedir (Bak.: Azra Erhat, Os- manlı Münevverinden Türk Aydınına, Can Yayınları, İstanbul 2002, s. 17 vd.). Bu yol haritasındaki aydın, kendi ortamının geçen yazımda sözünü ettiğim ‘kültür dilini’ mutlaka bilmek zorunda olan kişidir; veya bir başka deyişle: Aydının bir misyonu da kendi iklimlerinin halkıyla iletişim kurmak ise eğer, bu iletişim ancak her iletinin, kaynağı ne olursa olsun, o halkın kültür diline çevrilme- siyle gerçekleşebilecek bir iletişimdir. Ünlü Avusturyalı kültür tarihçisi Egon Friedell (1878-1938), “Yeniçağın Kültür Tarihi” (“Kul- turgeschichte der Neuzeit”) adlı başyapıtında “Cervantes’ten daha İspanyol, Shakespea- re’dan daha İngiliz ve Goethe’den daha Al- man bir evrensel aydın” düşünülemeyeceği- ni belirtirken, bu gerçeği dile getirmiştir. “İla- hi Komedya”nın yazarı Dante ise önce bütün İtalyanlara ortak bir İtalyancanın dilbilimini kur- muş, ondan sonra da, “İlahi Komedya” dahil bütün eserlerini azınlığın dili olan Latince değil, fakat İtalyanca kaleme almıştır. Dante’nin -haklı olarak- Rönesans’ın yaratıcıları arasın- da sayılmasının temel nedeni, onun bu tavrı- dır. Özetlersek eğer, ‘aydınlatma’yı görev edinen aydın için aydınlatmayı öngördükleri- nin kültür dilinde konuşmak ve yazmak, bü- tün kültür tarihi boyunca doğal bir koşul sa- yılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kültür tarihinin yu- karıda anılan ilk döneminde yetişen bütün ay- dınlar, böyle bir aydın tavrını sergilemişlerdir. Bu yüzdendir ki, ister mitoloji ve felsefeden, ister Montaigne veya Rabelais’den, ister Ho- meros’tan, Yunus Emre’den veya Pir Sultan Abdal’dan söz etsinler, bu aydınların söy- lemlerinde hiçbir bulanıklık veya dili çözmek için özel çaba gerektiren bir yan yoktur. Öte yandan bu aydınların örneğin Homeros’a ve onun “İliada”sı ile “Odysseia”sına özel bir il- gi göstermelerinin nedeni, bir ‘yabancı’ kültür çevresini seçme isteğinden kaynaklanmaz. Onlar, Azra Erhat’ın çeşitli defalar belirtmiş ol- duğu gibi ve haklı olarak, Homeros’u Anadolu kültürünün bir parçası, onun destanlarını da aynı zamanda Anadolu’ya ait bir ‘kültür tari- hi’ saydıkları için üzerinde önemle durulma- ya değer bulurlar. Bu aydınlara göre Home- ros’un dili, aynı zamanda Anadolu’nun ‘kültür dili’dir ve Türk insanı, özellikle de Türk aydı- nı, Homeros’a onun bu özelliğini göz önünde tutarak yaklaşmak durumundadır. Haftaya bu ‘kültür dili’ konusunda Yaşar Ke- mal’in eski bir söyleşisinden önemli bir alın- tı yaptıktan sonra, kendi kültür dillerine yabancı kalan aydınların nasıl aydınlanmaya değil, fa- kat ‘örtülü’ bir cehalete yol açtıkları üzerinde duracağım. [email protected] “Yapıcı ve yol gösterici eleştirileri değer- lendiriyor, ancak kabul edilmesi mümkün ol- mayan yakıştırmalar ve suçlamaları redde- diyoruz..” Bu sözler, Harita Mühendisleri Odasõ İstanbul Şubesi’nce 6 Mart’ta yapõlan “TOKİ Paneli” için TOKİ’den odaya gönderilen yazõnõn “giriş” bölümü... Eğer “neyi değerlendirip neyi reddettikle- ri”ni de açõklayabilselerdi belki “normal” sa- yõlabilirdi; ancak, Başkan Yardõmcõsõ Ercan Traş’õn imzaladõğõ 27 Mart 2009 tarih ve 2244 sayõlõ yazõdaki “buyruk”lar nasõl tanõmlanabi- lir ki? Adõnõ bile anmayarak, sadece “personel” dedikleri bir TOKİ görevlisinin panelde “ko- nuşturulmadı”ğõ ileri sürülen yazõda, “talep- lerimiz” denerek aynen şunlar sõralanõyor: “1- Bu panelden sonuç raporu çıkarılarak yayımlanmaması; 2- Panelin kitaplaştırıl- maması; 3- Eğer kitaplaştırılacaksa tarafı- mızdan hazırlanacak metnin tamamının ki- tapta yer alması.” ‘SAYGISIZ’LIK VE ‘AYMAZ’LIK Bunlarõ okuyunca, önce “paneli yöneten” ho- camõz Prof. Dr. Ruşen Keleş gözümün önüne geldi. Emektar TOKİ’ciler dahil, sayõsõz kamu yö- neticisinin “yol gösterici”si olmuş; sayõsõz va- li yetiştirmiş, kentleşme alanõnda sayõsõz “kay- nak” kitabõ olan; zarifliğinin yanõnda “adil”li- ğiyle de ün yapan bir bilim insanõmõz için, “say- gı” denen insanlõk erdemi nasõl unutulabilirdi? Panelin “soru”lar bölümünde söz alan “TO- Kİ personeli”nin konuşmasõnõ uzatmasõna iti- razlarõ bile yatõştõrarak fazladan zaman tanõyan Ruşen Keleş, bunu inkâr eden yazõ için özetle diyor ki: “Paneli, bugüne değin yüzlercesini yöne- tirken titizlikle bağlı kalmaya özen gösterdi- ğim hukuk, ahlak ve gelenek kurallarına uygun olarak, nesnel bir anlayışla yönettiği- me inanıyorum. TOKİ temsilcisine, diğer konuklara sağlanmayan kürsüden konuşma olanağı verilmiş; resmi panelistlere tanınan süreyi aşacak ölçüde kürsüde kalmakta di- renince, sözünün kesilmesi kaçınılmaz ol- muştur. Olayda, TOKİ’nin söz ettiği gibi ‘an- laşõlmaz bir tutum ve davranõş’ varsa, bunun ne- deni TOKİ temsilcisinin tavrında ve gönde- rilen yazının üslubunda aranmalıdır. Kamu kurumu niteliğindeki anayasal bir meslek ku- ruluşu etkinliğine böylesine müdahaleye ce- saret edilebilmiş olması, demokratik bir hu- kuk devletinde yadırganması gereken bir olaydır...” Kimliksiz yapõlarõnõ, dünyada eşi görülmeyen bir plansõzlõk ve “rant beklentisi” içinde; yö- resel mimari farklõlõklarõmõzõ ve doğal çevreyi adeta yok sayan bir tekdüzelikle, ülkenin tüm böl- gelerine bulaştõran; “kentsel dönüşüm” adõna yoksul insanlarõ sokağa atarak, varsõllara konut siteleri yaratõp pazarlayan TOKİ yöneticileri, böy- lesi hukuk dõşõ bir yetki anlayõşõnõ hangi demo- kratik ve hukuk devleti terbiyesinden alõyorlar? “Başbakanlık”a bağlõ olmak, ülkenin saygõn bilim insanlarõna, teknik elemanlarõna, uzman ka- mu kurumlarõna “bizi eleştiren yayın yapma- yın; kitap basmayın...” diye “buyurma”k hakkõnõ mõ veriyor? Nitekim panelistlerden harita mühendisi ve CHP Muğla Milletvekili Fevzi Topuz da TO- Kİ’nin adeta “susun” talimatõnõ TBMM gün- demine taşõdõ. Milas’õn eski belediye başkanõ ola- rak da TOKİ’nin “Anadolu’ya yabancı” mi- marisini yakõndan bilen Topuz’un, Başbakan’a sorularõ arasõnda şunlar var; “- Kamu kurumu niteliğinde demokratik meslek örgütü olan anayasal bir kuruma, bu içerikte bir yazıyla direktifler verilmesinin ya- sal dayanakları nelerdir?” “- Bu yazının içeriğinde bir meslek örgütü üzerinde baskı kurma, hatta onu tehdit etme düşüncesi mi gizlidir?” KAYABAŞI YARIŞMASINA ‘BOYKOT’ TOKİ, özellikle “keyfi” imar kararlarõyla doğal ve kültürel ortama “özensiz” mimarisine yönelik eleştirilere hemen hiç aldõrmõyor. Nitekim İstanbul’un “Kayabaşı” bölgesinde de şehircilik ilkelerine aykõrõ yerleşme kararõn- dan vazgeçmesi yerine, projesini “sözde” mimari özenle gerçekleştirmek için “fikir” yarõşmasõ aç- tõ! Bu aymazlõğa karşõ Mimarlar Odasõ’nõn “ya- rışmaya katılmayın” çağrõsõnda bakõn neler söy- leniyor; “Fikir projesi adıyla mimari proje el- de edilmek istenen alan, Küçükçekmece, Bü- yükçekmece ve Sazlıdere göllerinin ortak havzasındadır. Kentin yaşam destek sistemini oluşturan ve ekolojik dengesi, mutlak ko- runması gereken bölge, plan raporlarında ‘in- sanõn her türlü faaliyetine toleransõ olmayan özel coğrafya alanlarõ olarak doğal haliyle bõrakõlmasõ gereken alanlar‘ olarak tanımlanmıştır.” Buna rağmen yarõşma belgelerinde, yasal planlarda bulunmayan “3. Boğaz köprüsü”ne ve kavşaklarõna “yakın”lõktan bile söz edile- bilmektedir. Mimarlarõ, işte böylesine “siyasi” ve “şehir- cilik yoksunu” amaçlarla yarõştõrarak “kent su- çuna ortak” kõlmak isteyen TOKİ yönetimi, 27 Mart 2009 tarihli yazõsõndan ötürü Harita Mü- hendisleri Odasõ’ndan, panelistlerden ve Prof. Dr. Ruşen Keleş’ten, kentin yaşam kaynaklarõnõ göz- den çõkaran Kayabaşõ projesi için de tüm İstan- bul halkõndan ve gelecek kuşaklardan özür di- lemelidir... Mimarlõk ve şehircilik yoksunu projelerine eleştiriler için ‘yayõmlamayõn’ talimatõ gönderdi KENTİN ÜSTÜNE ‘ABANMA’YI ELEŞTİRMEK YASAK! Kentlerimizi kimliksizleştiren “tip apartmanlaşma”ya karşı kamunun mimari önderliğini yapması gereken TOKİ, bunun yerine aynı umarsızlığı “azman”laştıran örneklerine de “eleştiri yasağı” getiriyor! TOKİ’den padişah fermanõ Kültür Servisi - Her yõl geleneksel olarak ya- põlan ve Türkiye’nin “Oscar”larõ olarak nite- lendirilen “Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri” geçen akşam MKM Attilâ İl- han Salonu’nda yapõlan törenle sahiplerine ve- rildi. Kerem Alışık ve Berna Laçin’in sunu- culuğunu yaptõğõ gecede Nazan Öncel sahne al- dõ. Geceye sanat, politika ve iş dünyasõndan bir- çok ünlü isim katõldõ. Atilla Dorsay (başkan), Ekrem Bora, Ömür Gedik, Burak Göral, Bi- ket İlhan, Çolpan İlhan, Hale Soygazi, Feh- mi Yaşar’õn sinema jürisini; Üstün Akmen (baş- kan), Hasan Anamur, Hayati Asılyazıcı, Nil Aykon, Hami Çağdaş, Çolpan İlhan, Hale Kuntay, Refika Sezik, Rengin Uz’un da tiyat- ro jürisini oluşturduğu “Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri”nde 2’si onur ödü- lü olmak üzere toplam 19 kategoride ödül verildi. Ödül töreninde onur ödüllerini, tiyatro dalõn- da Yıldız Kenter, sinema dalõnda ise Türkan Şo- ray ve Vedat Türkali aldõ. Ayhan Işõk Jüri Özel Ödülü’nü “Üç Maymun” filmindeki rolü ile Ya- vuz Bingöl, Umut Veren Oyuncu Ödülü’nü ise “Süt” filmindeki rolü ile Melih Selçuk aldõ. Si- nema dalõnda “En iyi erkek oyuncu” ödülünü “Devrim Arabaları” filmindeki rolüyle Taner Birsel, Ali Düşenkalkar, Halit Ergenç, Altan Gördüm, Serhat Tutumluer, Onur Ünsal ve Selçuk Yöntem paylaşõrken, “En iyi kadın oyuncu” ödülüne “Issız Adam” filmindeki oyunculuğu ile Melis Birkan değer görüldü. “En iyi yardımcı kadın oyuncu” ödülü “Vicdan” fil- mindeki rolüyle Tülin Özen’e, “En iyi yardımcı erkek oyuncu” ödülü ise “Üç Maymun” fil- mindeki rolüyle Ercan Kesal’a verildi. Tiyatro dalõnda “Yılın en başarılı kadın oyuncusu” ödülü, Semaver Kumpanya’da sah- nelenen “Cesaret Ana ve Çocukları” oyunun- daki rolüyle Tilbe Saran’a, “Yılın en başarılı erkek oyuncusu” ödülü ise İBB Şehir Tiyatro- larõ’nca sahnelenen “Maskeliler” oyunundaki ro- lüyle Mehmet Gürhan ve Levent Üzümcü’ye verildi. “Yardımcı rolde yılın en başarılı ka- dın oyuncusu” ödülüne, İBB Şehir Tiyatrola- rõ’nca sahnelenen “Kırmızı Pazartesi” oyu- nundaki rolüyle Mahperi Mertoğlu, “Yar- dımcı rolde yılın en başarılı erkek oyuncusu” ödülüne ise Tiyatro Stüdyosu’nda sahnelenen “Nehrin Solgun Yüzü” adlõ oyundaki rolüyle Kevork Türker değer görüldü. “Yılın en başarılı yapımının yönetmeni” ödü- lünü ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatrolarõ’nca sahnelenen “Maskeliler” oyunuyla Taner Barlas aldõ. “Müzikal ya da ko- medi dalında yılın en başarılı erkek oyuncu- su” ödülü, Tiyatro Pera’da sahnelenen “Rahat Yaşamaya Övgü” oyunundaki rolüyle Levent Öktem’in, “Yılın en başarılı kadın oyuncusu” ödülü ise Asya Prodüksiyon Tiyatrosu’nda sah- nelenen “Basit Bir Ev Kazası” oyununda rol alan Günay Karacaoğlu’nun oldu. Tiyatro Pera’da sahnelenen “Rahat Yaşa- maya Övgü” adlõ oyundaki rolüyle Erdinç Anaz “Yardımcı rolde yılın en başarılı erkek oyuncusu”, yine aynõ oyundaki performansõy- la Başak Meşe ise “Yardımcı rolde yılın en ba- şarılı kadın oyuncusu” seçildi. “Efes Pilsen Gençlik Özel Ödülü” ise sahneledikleri “Al- bay Kuş” oyunuyla Tiyatro Adam oyuncularõna verildi. Tiyatro dalõnda Jüri Özel Ödülü’nü ise “Testesteron” oyunuyla Oyun Atölyesi oyun- cularõ aldõ. Sadri Alışık Ödülleri sahiplerini buldu “Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri” geçen akşam MKM Attilâ İlhan Salonu’nda yapılan törenle sahiplerine verildi. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ MEZUNLARI DERNEĞİ DEMOKRATİK DAYANIŞMA DERNEĞİ AYDINLANMA SÖYLEŞİLERİ Yıl: 10 No: 6 Konu SU HAYATTIR, SATILAMAZ Yönetmen Prof. Dr. BÜLENT BERKARDA Konuşmacılar Prof. Dr. BEYZA ÜSTÜN GAYE YILMAZ Tarih: 18 Nisan 2009 Cumartesi Saat 11.00-13.00 arası Yer: Levent Kültür Merkezi Levent Çarşı İçi Çalıkuşu Sk. No: 2 1. Levent-İstanbul İletişim: İÜ Mezunları Derneği (Fatoş Taştan) 0212 238 03 21 Aydınlık yarınlar özlemi içindeki tüm yurttaşlarımız davetlidir. Giriş serbest ve ücretsizdir. ? “Balbay’ın Yanı Başındayız!” Nöbetinde Buluşalım! Pazartesi - Perşembe saat 11.00 - 13.00’te Cumhuriyet Gazetesi’nin Bahçesinde BİR ŞİİR... BİR TÜRKÜ İLE ÇOĞALIRKEN... 20 Nisan Pazartesi 2009 Saat: 20:00 "NAR-I MEKAN" AKIN OK MUSTAFA TATLITÜRK (Bozlakların Çığlığı) Adres: İstiklal Caddesi Turnacıbaşı Sokak-N/3/1 Beyoğlu / İSTANBUL Tel:0212-2510683
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle