Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 27 MART 2009 CUMA
6 HABERLER
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
29 Mart
Seçimlerinin Eşiğinde...
Demokrasi derken ilk hatırlanan seçimler, siyasal
iktidara gelenlerin, yani milletvekillerinin belirlenme-
sinde rol oynuyor. Bir de, yerel iktidarı, yani beledi-
yelere özgü yetkileri kullanacakları belirleyen seçim-
ler vardır. Yaşadığımız yörede güncel ihtiyaçlarımıza
düzen getirmesi bakımından, yerel seçimler daha da
önemlidir hayatımızda.
Son haftalarda her yönden sesler işte bu türden.
Yalnız yollarımıza, akan suyumuza değil, kültür ve sa-
natımıza değin yön veren de bu seçimlerle olacak...
29 Mart’ta da işte bu amaçla sandıklara gideceğiz.
Son haftalar boyu gördüklerimiz ne oldu?
Başta şu: AKP’den, onun başından, yani Başba-
kan’dan, kendisini eleştiren gazetelere korkunç bir sal-
dırı ve boykot çağrısı. O yetmedi, yargıya, bürokra-
siye, devletin tüm kurumlarına karşı giderek artan bir
baskı.
Yanı sıra hukuk devletini hiçe sayma ve pervasız-
ca suç işlemek.
Oysa, kendi çevresinde ve kendi belediyelerinde
yolsuzluklar dikkatine çarpmıyor. Kılıçdaroğlu’nun
İstanbul’da ortaya döktükleri, Bekaroğlu’nun açığa
çıkardıkları yetmiyor mu?
Hayır yetmez: Erdoğan, suçluların telaşı içinde çır-
pınıyor. Hiç kuşkusuz, AKP iktidarı yitirdiğinde, siyasal
kadronun büyük bölümü, Yüce Divan’ın önüne çıkıp
hesap vereceklerdir...
Yakın tarihin gündeminde bu da vardır.
Başbakan’ın tavrı, belediye seçimlerinin niteliğini
de bozdu. Bu tür seçimlerin gündemi, yerel gerçek-
ler, belediyelerin daha çağdaş bir niteliğe bürünme-
leri yolunda atılacak adımlardır.
Bunlar olmadı.
Yerel seçimler bir genel seçime dönüştü.
Bir fırsat heba edildi.
Her şeye damgasını vuran, tekrar edelim, AKP’de
suçluların telaşıdır...
Mustafa Balbay’ı soracaksınız...
Tutuklanışının üstünden 20’yi aşkın gün geçmiştir,
köşesi boştur.
O yetmedi, “tecritte” tutulmuştur ve yazıları en-
gellenmiştir. Hukukçular ve İnsan Hakları Komisyo-
nu üyeleri de, bu tutumu “insan hakları ihlali ve san-
sür” olarak değerlendiriyorlar. Cezaevi yöneticilerinin
emir aldığını ve keyfi davrandığını belirten Prof. Az-
rak, “Amaç tamamıyla susturmak” diyor. YARSAV
Başkanı Eminağaoğlu da, Guantanamo’da rastla-
nabilecek olayların Türkiye’de gündeme gelmesinden
duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor.
Ergenekon Davası’nın ülkeyi sürüklediği bir nokta
bu.
Öteki de şu: Mustafa Balbay’ın -emniyet ya da sav-
cılıkça- medyaya sızdırılan günlükleri yaklaşık bir haf-
ta önce yayımlanmıştı. Günlüklerin Balbay’a ait olduğu
kesinmiş gibi, yargısız infazlar başladı, bugün de sü-
rüyor.
Derken, hapisteki Balbay’ın ilk sözleri Cumhuriyet’te
yayımlandı. Balbay, avukat aracılığıyla yaptığı açık-
lamada, günlüklerin tam metninin bir gün önce eline
geçtiğini söylüyor ve şunların altını çiziyor:
- Medyada tartışılan şekilde bir günlüğüm yoktur;
- Birbirinden farklı notlar montaj yapılarak birileri ta-
rafından işlenmiş, yorumlar eklenmiş, tahrif edilmiş-
tir;
- Ben gazeteciyim, gazetecilik mesleği dışında hiç-
bir işe ve olaya bulaşmadım...
Mustafa Balbay’ın söylediklerine zaten inanıyorduk.
Şimdi, onu ne gerekçeyle içerde tutacaksınız?
Hukuk ve yargılama ilkeleri açıkken, geriye, zor-
balıktan başka ne kalmıştır elde?
Okurlar, 29 Mart’ta kimlere oyumu vereceğimi so-
ruyorlar.
Şöyle:
- İstanbul Büyükşehir seçimlerinde, Kemal Kılıç-
daroğlu / Kadıköy için Selami Öztürk, Şişli için Mus-
tafa Sarıgül;
- Ankara Büyükşehir seçimlerinde olsaydım, Mu-
rat Karayalçın;
- Eskişehir Büyükşehir seçimlerinde, Yılmaz Bü-
yükerşen / Tepebaşı için Ahmet Ataç / Odunpaza-
rı için Jale Nur Süllü;
- Bursa Büyükşehir seçimlerinde, Sena Kaleli / Ni-
lüfer Belediyesi için Mustafa Bozbey;
- İzmir Büyükşehir seçimlerinde, Aziz Kocaoğlu.
AKP’nin -en azından- frenlenmesini de bir başarı
sayacağım.
Oy vermek de, unutmayınız bir sorumluluktur...
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
Ergenekon’dayokyok
‘Delil’ ayõklamayõp yõpratma yoluna gidilirken gazete içişlerini de iddianameye
aldõlar. Dedikodular bile yazõlõrken başkanõn kendi yönetim şemasõ suç oldu
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Ergenekon so-
ruşturmasõnõn ikinci iddia-
namesinde de ilki gibi “suç-
la” ilgisi olmayan görüş-
meler, konuşmalar, kayõtlar
ve “belgelere” yer verilerek
zanlõlarõn yõpratõlmasõ ve ka-
muoyu oluşturma çabasõna
girişildi.
? ATLATMA HABERİ
SORDU Gazetemiz Ankara
Temsilcisi Mustafa Bal-
bay’õn akşam saatlerinde
gazetenin Ankara bürosunu
arayarak gececi muhabirle
haberler konusunda görüş-
mesi de iddianamede delil
olarak gösterildi. Bu görüş-
meye göre, gece muhabiri
Balbay’a, Yargõtay Cumhu-
riyet Başsavcõlõğõ’nõn
AKP’nin kapatõlmasõ dava-
sõna ilişkin esas hakkõndaki
görüşüne ilişkin metnine
ulaştõklarõnõ ve haber yapõ-
lacağõnõ söylüyor. Balbay
da “Çok iyi tamam, her
yerde olmayabilir değil mi
bu?” diyerek, atlatma haber
olup olmadõğõnõ soruyor.
Haberleştirilen metin er-
tesi günü gazetemizde de ya-
yõmlandõ. Soruşturmayla il-
gisi bulunmamasõna karşõn
bu ve buna benzer görüş-
meler iddianameye konuldu.
Balbay’õn temsilcisi olduğu
bürodaki muhabirleri sor-
masõ bile iddianamede yer
aldõ.
? İddianamede, gazetemizde çõkan ha-
berlerle ilgili olarak “Cumhuriyet
gazetesine bakıldığında da hemen
hemen aynı doğrultuda başlık-
larla haberler yaparak ülkede ka-
os, gerginlik ve çatışma ortamı
oluşturmaya devam ettiği gö-
rülmüştür” denildi. Gazetede çõ-
kan kimi haberlere de ayrõntõlõ ola-
rak iddianamede yer verildi. Ha-
berlerin başlõklarõndan duyulan ra-
hatsõzlõk dile getirildi. Gazetedeki
haberlerin başlõklarõndan hareket-
le de gazetemizin “darbeye zemin
oluşturma” çerçevesinde yayõn
yaptõğõnõn “tespit edildiği” savu-
nuldu. Oysa bu haberlerden bazõlarõ
kurumlarõn resmi açõklamalarõn-
dan ibaretti.
? GAZETE EKLERİ SUÇ UNSURU
GİBİ GÖSTERİLDİ Ulusal bay-
ramlarda gazetemizin verdiği üc-
retsiz ekler ve posterler de iddia-
namede suç unsuru gibi gösterildi.
? GÖRÜŞMENİN 5 DAKİKA ER-
KEN BAŞLAMASI DA İDDİA-
NAMEDE Cumhurbaşkanõ ile ga-
zete yönetiminin yaptõğõ görüşme-
ler de “örgütsel faaliyetlermiş” gi-
bi yansõtõlmaya çalõşõlõrken, görüş-
menin 5 dakika erken başlamasõ da
iddianameye konuldu. 10. Cum-
hurbaşkanõ Ahmet Necdet Sezer’in
yaptõğõ görüşmelerde, ülke günde-
mi, gelişmeler ve AKP’nin kadro-
laşma çabalarõna ilişkin değerlen-
dirmeleri iddianameye alõnarak ka-
muoyu nezdinde isimler yõptarõl-
maya çalõşõldõ.
? BEL FITIĞI RAHATSIZLIĞI
Cumhurbaşkanõnõn bel fõtõğõ ra-
hatsõzlõğõna ilişkin yapõlan görüşme
dahi iddianameye konuldu. Gaze-
tecilerin cumhurbaşkanõ ile yap-
tõklarõ görüşmenin gerekçesinin
“Cumhurbaşkanının yapacağı
atamaları kontrol ve takip etme”
amaçlõ olduğu savunuldu.
? ‘SÜREKLİ EKONOMİK SO-
RUN’ Savcõlar Cumhuriyet gaze-
tesinin “sürekli ekonomik sorun”
yaşadõğõna ilişkin kişisel görüşlerine
yer verirlerken, Gazetemiz Anka-
ra Temsilcisi Balbay’õn üst düzey
bürokratlarla “görüşebilmesinin”
gerekçesini ise ilginç bir şekilde
açõkladõlar: “Sürekli ekonomik
sorunlar yaşayan bir gazetenin
temsilcisi olarak şüphelinin irti-
bat halinde olduğu üst düzey bü-
rokratlar ve askeri şahıslar ile
devlet yöneticileri ile gazetecilik
ilişkisi çerçevesinde yoğun irtibat
kuramayacağı, aktif irtibatlarını
Ergenekon silahlı terör örgütü-
nün üyelerinin referansıyla ger-
çekleştirdiği anlaşılmaktadır.”
? ‘ÖRGÜT YARDIM EDİYOR-
DU’ İddianameye göre, Cumhuri-
yet’in Ankara Temsilcisi’nin yap-
tõğõ görüşmeler, terör örgütünün
yardõmõyla gerçekleştiriliyordu.
Balbay’õn pek çoğunu kitaplaştõrdõğõ
belgeler ise iddianamede, “gaze-
tecilik kimliğiyle elde edilmesi
mümkün” olmayan belgeler olarak
nitelendirildi. Farklõ siyasi görüşteki
insanlarõn bir araya gelmesi ve gö-
rüşmesi ise “terör örgütünün var-
lığına ve suça” dayanak yapõldõ.
ZAPSU’NUN BAŞBAKAN’A ŞANTAJ YAPTIĞI İDDİASI
‘Tayyip Erdoğan dublör’
İstanbul Haber Servisi - Emekli Orgeneral Şe-
ner Eruygur’un bilgisayarõndan çõktõğõ ileri sürülen
dokümanlarda 5 Kasõm 2003 görüşmesinden çõ-
karõlan “Temalar” başlõğõ altõndaki bölümde, Cü-
neyd Zapsu’nun Başbakan Recep Tayyip Erdo-
ğan’a şantaj yaptõğõ, Zapsu’nun önemli bir CIA aja-
nõ olduğu iddialarõ yer aldõ. Temalar başlõğõ altõn-
daki dokümanda şu ifadelere yer verildi: “Cüneyd
Zapsu ile Tayyip Erdoğan arasında şantaj iliş-
kisinin olduğu, Cüneyd Zapsu’nun Başbakan’ı
şantaja tabi tuttuğu, bu sayede istediği çizgide
tutabildiği, Cüneyd Zapsu’nun önemli bir ABD
Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) ajanı ol-
duğu, Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de Amerika
İstanbul Başkonsolosluğu’nda yapılan bir top-
lantıda, önüne harita planı konduğu ve Tayyip
Erdoğan’ın bu planı not aldığı, Türkiye’de uy-
gulayacağı her şeyin dikte ettirildiği, bu bilgi-
lerin de kaset olarak Zapsu’nun elinde olduğu,
bahse konu şantaj kasetinin elde edilmesi ve son-
rasında iktidar partisinin faaliyetlerinin deşif-
re edilmesi için kullanılması gerektiği.”
İddianamede, hükümeti perde arkasõndan; İs-
tanbul’da ikamet ettiği iddia edilen ve 2 Amerikalõ,
2 İngiliz ile bir İsrailliden oluşan bir grubun yönettiği
kaydedildi. İddialar arasõnda “Başbakan Erdo-
ğan’ın başkanlığı ile hükümetin bütün icraatı-
nın bu gruba perde arkasından kiralandığı”,
Başbakan Erdoğan ve birçok bakanõnõn dublör ol-
duğu ifadeleri yer aldõ.
“Raporu Yaşar Paşa aldı”
İddianamede ayrõca “2175 Başbakan’ın sara
hastalığı” isimli media player dosyasõnda “5.46”
dakikalõk bir ses kaydõ bulunduğu, ses kaydõnda
“Osman isminde bir şahsın konuştuğu, karşı şah-
sın ismini söylemediği, Başbakan Tayyip Er-
doğan’ın sara hastası olduğuyla ilgili konuyu sor-
duğu, Osman’ın da bu bilgileri, Tayyip Erdo-
ğan hastalandığında, Yaşar Paşa’nın hastane-
ye gelerek aldığını ve Cumhurbaşkanı’na da ver-
diğini anlattığı” belirtildi.
? BELEDİYE BAŞKANININ LİS-
TESİ 65 yaşõndaki eski bir belde be-
lediye başkanõnõn kendine göre “CHP
yönetiminin teslim edilmesi” gerektiğini
belirttiği ve 36 tanõnmõş ismin yer aldõğõ
liste iddianamedeki “deliller” arasõna
girdi. Zonguldak’õn Gökçebey ilçesine
bağlõ eski Bakacakkadõ Beldesi Belediye
Başkanõ Muhammet Albuz, listeyi pek
çok demokratik kitle örgütü ve gazete
yönetimlerine faksladõ. Gazetemizdeki
arama sõrasõnda “elde edildiği” belir-
tilen belge, iddianameye “Ahmet Nec-
det Sezer” ibaresi ile delil olarak gir-
di. Albuz, yazdõğõ isim listesinin Erge-
nekon soruşturmasõnda delil olarak
kullanõlacağõnõ hiç düşünmediğini be-
lirterek, “Türkiye’deki boşluğu dol-
durmak için yukarõdan aşağõya bir
isim listesi yaptõm. Bu belgeyi yazan be-
nim. Memleketimi seviyorsam, Cum-
huriyetimi seviyorsam, Atatürk’ün dü-
şüncelerine riayet ediyorsam, bunlar
eğer suçsa ölüme razõyõm ben” dedi.
Başlõklar
zemin oluşturdu
iddiasõ
Gökçek-Altõnok rekabeti de var
İstanbul Haber Servisi - Anka-
ra Büyükşehir Belediye Başkanõ
AKP’li Melih Gökçek ile eski Ke-
çiören Belediye Başkanõ AKP’li
Turgut Altınok arasõndaki belediye
başkanlõğõ adaylõğõ çekişmesi, Er-
genekon davasõnõn ikinci iddiana-
mesine girdi. Tutuklu sanõk emek-
li Albay Hasan Atilla Uğur’un mu-
vazzaf olduğu dönemde kaydettiği
Altõnok ile görüşmesinde Gök-
çek’in elinde bulunan görüntü ka-
setini şantaj olarak kullanabileceği
belirtiliyor.
İddianamede “Adalet ve Kal-
kınma Partisi’ne yönelik yürü-
tülen faaliyetler” başlõğõ altõnda
Keçiören Belediye Başkanõ Turgut
Altõnok ile tutuklu sanõk emekli Al-
bay Uğur’un 24 Aralõk 2003’te
yaptõğõ görüşmenin içeriğine yer ve-
riliyor. O dönemde Jandarma Ge-
nel Komutanlõğõ İstihbarat Daire-
si’nde Teknik Takip biriminde gö-
revli olan subay olan
Uğur’da ele geçirilen
kayõtlarõn çözümüne
göre ikili, 28 Mart
2004 seçimlerine iliş-
kin sohbet ediyorlar.
Görüşmede emekli
Albay Uğur, Ankara
Büyükşehir Beledi-
ye Başkanlõğõ’na iliş-
kin olarak “...Seni
mi aday göstere-
cekler yoksa Me-
lih’i mi göstere-
cek?” diye soruyor.
Altõnok ise “Şimdi
albayım; net, objektif, adalet,
refah, temiz, ilkeli siyaset varsa
beni aday gösterecekler. Ama
sistem diğer türlü paylaşım üze-
rine devam edecekse, öbür adam
çok uygun. Bu işte zaten profes-
yonel yani” diyor. Görüşmenin
devamõnda Atilla Uğur, küfürlü
bir konuşma yaparak,
Gökçek’in her tarafta
dedikodu yaptõğõnõ an-
latõyor. Uğur daha son-
ra “Melih senin bu ka-
setle ilgili diyor ki, ya-
nında çalışan bir ka-
dınla geçen bir senar-
yoyu kasete çekmişler,
bu kaset polisin eline
geçmiş. Bir ara bu-
nun iyice zayıflaması-
nın nedeni bu diyo...”
diye konuşuyor.
Uğur, görüşmenin
ölene kadar aralarõnda
kalmasõnõ istiyor ve aday gösteril-
memesi durumunda Altõnok’un ne
yapacağõnõ soruyor. Altõnok ise,
“Keçiören’de devam edeceğiz
komutanım. Veya bırakacağız
siyaseti” diyor. Uğur ise “Bizim de
birtakım hazırlıklarımız var se-
ninle ilgili, destekleme açısın-
dan” değerlendirmesi yapõyor. Al-
tõnok, Atilla Uğur’a Melih Gök-
çek’in oğlunun birlikte Çin’e gidip
geldiği Ufuk B. isimli şahsõn üç ara-
basõnõn plakalarõnõn kendisine ula-
şõp ulaşmadõğõnõ soruyor. Atilla
Uğur “Başkanım, bu zor dönem-
de Allah nasip ederse ülkenin
birçok şeyini kurtaracağız hep
beraber” diyor.
‘Çelik çok tehlikeli’
Altõnok, Milli Eğitim Bakanõ
Hüseyin Çelik’in çok tehlikeli ol-
duğunu, bir ortamda durup durur-
ken “Ya işte Kürtler ayrı bir
millettir” dediği için tepki göster-
diğini anlatõnca Atilla Uğur “Hiç
tepkisi olmadı mı Tayyip’in?”
diye soruyor. Altõnok “Tayyip Bey
en son dedi ki, ya Hüseyin Bey
kapa. Bizim şimdi başka konular
var, onları konuşalım” şeklinde
gözlemlerini aktarõyor.
İddianamede Zapsu ile ilgili iddialar var.
Melih Gökçek.
Türkiye, rejimin geleceğini hedef alan bir kuşatmanın al-
tında inletiliyor. Atatürkçü güçler ve cumhuriyet yanlıları la-
ik rejimin korunması için çaba harcarken, kumpasa alını-
yor. Cumhuriyet uğruna meydanlarda toplananlar bile
“çeteci” diye damgalanıyor. Büyük Önder’in ülkesinde, onun
hedefleri doğrultusunda yaşayanlar; 29 Mart seçimlerinin
hilafet özlemcilerini durdurmak için çok ama çok önemli bir
fırsat olduğunu biliyor. O halde Türkiye’yi AKP’den kurta-
racak fırsat için ne yapmamız gerekiyor?..
Hiç kuşkusuz içinde bulunduğumuz koşul-
lar, 1919 öncesinden hiç de kötü değil... Evet,
ülkenin fabrikaları kamulaştırma adı altında sa-
tılmış olabilir, tersanelerine girilmiş olabilir. Bağ-
naz bir ideolojinin sahipleri ya da laiklik karşıtları,
aydın beyinlerin üzerine çöreklenmiş de olabilir.
Hatta İran yanlıları laik cumhuriyetin temelle-
rine dinamit koyabilmek için, hoşgörü ya da di-
yalog adı altında ülkenin dört bir yanındaki ev-
lerde militanlar da yetiştirebilir!
Ülkenin üreticileri, miting meydanlarında anne-
lerine hakaret edilerek aşağılanabilir. Üniversiteli genç fi-
danlar demokrasi diye bağırırken cop altında inletilebilir. Ka-
dınlar, yaşlılar, hatta çocuklar despot bir zihniyetin ta-
hammülsüzlüğüne hedef de olabilir…
Memurlar ve bürokratlar cumhuriyeti savundukları için vi-
ranelere sürgün edilebilir. Mahalle baskısı toplumun bütün
katmanlarını cendere altında inletebilir. Yurttaşların sosyal
yaşamına, içki yasağı altında kırmızı çizgiler çekilebilir...
Bu karanlık kuşatma içindeki örnekler olabildiğince
çoğaltılabilir. Ancak tüm bu olumsuzluklar içerisinde bir
gerçeği üzerine basa basa vurgulamak gerekiyor; ko-
şullar, 1919 öncesinden yani Büyük Önder’in karanlı-
ğın üzerindeki kalın perdeyi kaldırmaya karar verdiği o
günlerden hiç de kötü değil.
Şu bir gerçek ki, toplum siyasilerin duyarsızlığı, eko-
nomik sıkıntıların getirdiği bunalım, gelir dağılımındaki
dengesizlik ve gelecek kaygısı yüzünden derin bir umut-
suzluk yaşıyor. Bu psikoloji kitlelerin direncini yıkıyor,
bölünmüşlüğü arttırıyor ve çareye giden yolda
büyük dehlizler açıyor.
Evet, Türkiye ne yazık ki bir kuşatma altında.
“Yoksullaştır, köleleştir” stratejisini uygulayan bir ik-
tidar, devletin en kritik kurumlarındaki örgütlen-
melerini kullanarak, ekonomik bunalıma sürükle-
diği toplumu işsizlik, açlık ve yoksulluk içinde in-
letiyor… Medyanın büyük bölümünü ele geçiren bu
iktidar, kiralık kalemleri ve kirli ekranlarıyla ekono-
mik krizleri teğet geçtiriyor, ülkeyi güllük gülistan-
lık gibi göstermeye çalışıyor.
Peki ya çare?
Çare aslında ortadadır. Aydınlık beyinlerinizi birleştirdi-
ğiniz noktanın tam ortasında!.. İçinde bulunduğumuz ko-
şullar, bana ne’ciliği tedavülden kaldırma zamandır. Artık
demokrasi içinde birey olduğunu kanıtlayan insanların, san-
dık başındaki demokratik görevlerini ihmal etmek zamanı
geçmiştir. Ülkenin geleceğinden endişe eden, laik cum-
huriyetin büyük bir tehdit altında olduğundan kaygılanan-
herkes yurttaşlık sorumluluğunu göğüsünde bir madalya gi-
bi taşıma zamanıdır.
Laikliğin, cumhuriyetin ve aydın bir geleceğin kaygı-
sını yaşayan kitleler benzer siyasal görüşlerindeki ortak
noktalarda buluşarak, 29 Mart’ta sandık başına koşa-
rak gitmelidir.
Hantal yapısı, kitleleri kucaklamaktaki eksikleri ve parti
içindeki kimi sorunlarına karşın cumhuriyet ve Atatürk sev-
dalılarının gidebileceği yegâne adres bellidir.
Türkiye’yi AKP’den kurtaracak tek güçlü organizasyonun
adresi, Atatürk’ün bizlere emanet ettiği, devleti kuran par-
tidir. Yurttaşlarımız, önyargılarını, tepkilerini ve şu
anki yapısı içinde gerçekleşemeyecek haklı bek-
lentilerini bir tarafa bırakarak, ülkenin dört bir ya-
nında sandığa giderken altı oku ellerinde bir pu-
sula gibi tutmalıdır.
Yalnız bireyler kendi siyasal sorumlulukları-
nı değil, öndersiz kalmış, cehalet, yoksulluk ve
geri kalmışlık yüzünden rotalarını belirlemekte
güçlük çekenleri de bu pusulanın arkasından sü-
rüklemelidir.
Pusula elinizde…
Bugün Türkiye’nin dört bir köşesinde, belediye ve
il genel meclis üyeliğiyle belediye başkanlığına aday
olan cumhuriyet güçleri, ülkenin geleceğini düşünen kitle-
lerden büyük bir sorumluluk bekliyor. Gelin, bu sorumlu-
luğu gelecek kavgamız yapalım. Ortak hedefimize dönüş-
türelim. Ve bu sorumluluğu aynı zamanda, AKP’nin gö-
müleceği sandığın anahtarına dönüştürelim.
Gelecek tıpkı CHP’nin üzerine vurulacak evet mührü gi-
bi, tıpkı sizleri aydınlığa kavuşturacak oy pusulaları gibi ve
yine kaygılarımızı gizleyeceğimiz oy zarfları gibi ellerimiz-
dedir…
29 Mart sabahı çok geç olabilir. Bu sabahtan tezi yok,
pencerenizi açtığınızda, komşunuza gelecek kaygınızı
anımsatın, işlerinize giderken yol arkadaşlarınıza bu se-
çimin ülkenin geleceği açısından çok önemli bir döne-
meç olduğunu anlatın. Okulunuzda, işyerinizde ya da her-
hangi bir gerekçe ile bulunduğunuz her ortamda,
AKP’nin alacağı yenilginin ülkeyi bir genel seçime sü-
rükleyeceğini sabır ve inatla izah edin…
29 Mart seçimleri, oyların kesinlikle ama kesinlikle par-
çalanmaması, dağıtılmaması ve pervasızca kullanılmama-
sı gereken bir fırsattır. Ergenekon soruşturmalarının cum-
huriyetçi güçleri tutsak aldığı ve sindirmeye çalış-
tığı bir süreçte, Kemalistlerin, aydınların ve demo-
kratların teker teker bertaraf edildiği bir dönemde,
bu seçimler toplumun laik direncinin olabildiğince
yükselebileceğini gösteren bir aşamaya dönüştü-
rülmelidir.
Gelin bu aşamayı boş geçirmeyelim… Yarından
itibaren önümüzdeki sürecin AKP’ye yeni bir seçim
başarısı kazandıracak bir dönem olmaması için so-
kağınızı süpüren çöpçüye, ekmeğinizi pişiren fırın-
cıya, tuzunuzu bölüştüğünüz komşunuza ve hatta
yolunu şaşırmış bir bezirgâna da olsa CHP’nin ad-
resini tarif edin…
İstanbul’da bir dürüstlük abidesi olan Kemal Kılıçda-
roğlu’na, İzmir’de Aziz Kocaoğlu’na ve Ankara’da Murat
Karayalçın’a yalnız kendinizin değil, sizle aynı kaygıyı az
da olsa paylaşanların oylarını da yönlendirin.
Türkiye’nin diğer illerinde, ilçelerinde ve beldelerinde elin-
de CHP bayrağıyla ile mücadele eden adaylara güç verin.
Onları ülkenin geleceği ve AKP’nin yarattığı kumpası ya-
rabilmek için bu kez yalnız bırakmayın.
Bir kez daha vurgulamak gerekiyor… Koşullar
1919’dan hiç de kötü değildir. Demokrasi güçleri, cum-
huriyetçiler, laikler, demokratlar, Kemalistler ve Atatürk
sevdalıları birleşin…
Demokrasi Güçleri Birleşiniz...
Kılıçdaroğlu. Karayalçın.