19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 27 MART 2009 CUMA 10 DIŞ HABERLER [email protected] KAVŞAK ÖZGEN ACAR ‘NATO (KAAÖ)’ ve Türkiye (2) “Soğuk Savaş” yıllarının ürünü olan “North Atlantic Treaty Organization (NATO) - Kuzey Atlan- tik Antlaşması Örgütü’nün (KAAÖ)”, -Fransızca kısaltmasıyla “OTAN”- 60 mumlu doğum günü pastası, meğer 3 Nisan’da Almanya’nın Kehl- am-Rhein ile 4 Nisan’da Fransa’nın Strasbourg kentlerinde üflenecekmiş! Salı günkü yazımızda KAAÖ’de önemli iki atama için, iki adaydan söz etmiştik. Kısaca anımsayalım, daima KAAÖ Başkomutanlığı’na ABD, Ge- nel Yazmanlığı’na ise öteki ülkeler aday gösterebiliyorlar. 26 üye ülke- nin onayı ile atamalar kesinleşebiliyor. ABD, başkomutanlığa ilk kez bir amirali aday gösterdi. Dedesi Ana- dolu göçmeni olan Yunan kökenli Oramiral James Stavridis’in Türki- ye’nin Ege sorunu ile Montrö söz- leşmesinin delinmesinde etkili ola- bileceğine dikkati çektik. Genel yazmanlığa aday olan; Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan, Güney Kıbrıs’ı her açıdan destekleyen, Müslüman karşıtı Danimarka Baş- bakanı Anders Fogh Rasmussen’i de Ankara’nın “veto” edip etmeye- ceğini sorguladık. Bugün, Fransa’nın KAAÖ’nün askeri kanadına dönme başvurusunun Tür- kiye çıkarları açısından ne anlama gel- diğini kısaca irdeleyelim. Bu konuya geçmeden önce Lefkoşa ve Was- hington çıkışlı bir habere göz atalım: “Yunanistan Dışişleri Bakanı Do- ra Bakoyani, cuma günü ABD’li ‘konumdaşı (mevkidaş)’ Hillary Clinton’u telefonla aradı. Bakoyani ‘Kıbrıs sorununda ya AB’de yaşa- yabilir bir federal çözümü ya da iki devletli ancak AB’de yaşamaya- cak bir çözümü seçebilirsiniz! Biz Kıbrıs’ta federal çözüm istiyoruz. Eğer adada iki devlete dayalı çözüm egemen olursa, Türkiye’ye AB yo- lu kapanacaktır, nokta!’” KAAÖ üye adaylarına ‘veto’lar! Yeni bir vatan hainliğine doğru! Elmek: [email protected] Faks: 0312. 442 79 90 İKÖ önerisine büyük tepki Dış Haberler Servisi - Aralarõnda Müslüman kuruluşlarõnõn da bulunduğu 200 civarõnda kuruluş, BM İnsan Hak- larõ Konseyi’ne (UNHRC), İslam Kon- feransõ Örgütü’nün (İKÖ) “dinlere ha- karet” eylemlerine karşõ çõkõlmasõ öne- risinin, “düşünce ve ifade özgürlüğü- ne darbe vurabileceği” uyarõsõ yaptõ. Genel sekreterliğini Mõsõr doğumlu Türk vatandaşõ Ekmeleddin İhsanoğ- lu’nun yaptõğõ İKÖ, 47 üyeli UNHRC’nin dinleri eleştirmenin veya yermenin, bu dinlere inananlarõn haklarõnõn kõsõtlanmasõ olduğunu kabul eden bir karar almasõnõ istedi. Danimarka’da 2006’da Muham- med peygamberle ilgili aşağõlayõcõ ka- rikatürlerin yayõmlanmasõ sonrasõnda başlayan protestolara gönderme yapõlan karar tasarõsõnda, “İslamın sık sık insan hakları ihlalleri ve terorizmle ilişki- lendirildiğine” dikkat çekilerek BM üyesi ülkelerin, “dinlere hakareti ve ge- nel olarak din kaynaklı nefretin teşvik edilmesini” engellemek için harekete geçmesi isteniyor. ‘Otoriter rejimlere destek anlamına gelir’ Aralarõnda Amerikan İslami Kongre- si, Kanada Müslümanlar Konseyi, Dün- ya Yahudi Kongresi, Uluslararasõ Hü- manist ve Etik Birliği, Cenevre merkez- li BM İzleme adlõ örgüt ve Paris merkezli Uluslararasõ Basõn Enstitüsü ile Avrupa, Hindistan, Avustralya, Afrika ve Latin Amerika’dan 200 civarõnda kuruluş adõ- na yapõlan açõklamada ise böylesi bir ka- rarõn, “belirli ülkelerde insan hakları eylemcilerini, muhalifleri ve diğer ba- ğımsız sesleri susturmak ve sindirmek için kullanılabileceği, ayrıca din ve ifa- de özgürlüğünün kısıtlanmasının yo- lunu açabileceği” uyarõsõ yapõldõ. Açõk- lamada, kararõn kabulü halinde Batõ ül- kelerindeki açõk toplumlarda ifade öz- gürlüğünün ve akademik çalõşmalarõn za- rar görebileceği vurgulandõ. 1999 yõlõndan beri BM Genel Kurulu ve diğer organlarõ, buna benzer bağlayõcõ olmayan kararlarõ kabul ediyor. Ancak gözlemciler 56 üyeli İKÖ adõna Pakis- tan tarafõndan sunulan son karar tasarõ- sõndaki “dinlere hakaret” ifadesinin be- lirsiz olduğuna dikkat çekerek, bunun tek bir dinin ağõrlõkta olduğu, Suudi Ara- bistan ve İran gibi otoriter rejimlerde “di- ne küfür” adõna verilen ve idama kadar varabilen cezalarõ anõmsattõğõna işaret edildi. Uluslararasõ hukukta “dine ha- karet” diye bir kavram bulunmadõğõnõ belirten gözlemciler, hukuka göre hakaret eyleminin inanç veya görüşlere değil, ki- şilere yönelik olabileceğini belirtti. Önümüzdeki ay yapõlacak BM õrk- çõlõk karşõtõ konferansõn karar tasarõ- sõndaki “hakaret” kelimesi, Batõ ül- kelerinin itirazlarõ üzerine metinden çõ- karõlmõştõ. ‘Banka patronları suçludur’ grubu Dış Haberler Servisi - İngiltere’de kapitalizm karşõtõ bir grup, İskoçya Kraliyet Bankasõ’nõn eski başkanõ Sir Fred Goodwin’in evine saldõrõ düzenledi. Kendilerine “Banka Patronlarõ Suçludur” adõnõ veren grup, başka hedeflere de saldõrõlar düzenleyeceği tehdidinde bulundu. Edinburgh’daki saldõrõda camlar kõrõldõ ve evin önündeki bir araba hasar gördü. 300 yõldõr kâr eden İskoçya Kraliyet Bankasõ’nõn, ilk kez zarara uğramasõndaki rolü nedeniyle eleştirilerin odağõnda olan Fred Goodwin’in saldõrõ sõrasõnda evde olmadõğõ öğrenildi. Banka üç bin çalõşanõnõ işten çõkarma kararõ almõştõ. Yine insansız uçaklar: 11 ölü Dış Haberler Servisi - Pakistan’õn Kuzey Veziristan bölgesinde, ABD’ye ait insansõz bir uçaktan yapõlan füze saldõrõsõnda en az 4 kişinin öldüğü bildirildi. Güney Veziristan’da da yine insansõz bir uçaktan düzenlenen saldõrõda 7 kişi öldü. Saldõrõlarõn ABD’nin, Veziristan’da üslenen 2 El Kaide militanõnõn yakalanmasõna yardõmcõ olacaklara 5 milyon dolar ödül vaat etmesinden sonra düzenlendiğine dikkat çekiliyor. Filistinli çocuklar soykõrõm kurbanlarõ için söyledi ‘Özgürlüğün telleri’ Dış Haberler Servisi - Filistinli çocuklar, İkinci Dünya Savaşõ’ndaki Yahudi soykõrõmõndan kurtulan Ya- hudi yaşlõlar için şarkõ söy- ledi. Batõ Şeria’daki Cenin mülteci kampõndan gelen ço- cuklar, İsrail’in Holon kasa- basõnda bir saatten fazla sü- ren bir konser verdi. Konserin ilk parçasõ “Ba- rış için dua ediyoruz”u cid- di bir havada seslendiren “Özgürlüğün Telleri” or- kestrasõ daha sonra darbuka eşliğinde hareketli parçalara geçince ortalõk canlandõ. İs- rail’in en zengin kadõnõ olan- ve etkinliğe destek veren Şa- ri Arison da dans etmesi için sahneye davet edildi. 12-17 yaş arasõndaki Filis- tinli çocuklarõn geldiği Cenin mülteci kampõnda, 1948’de- ki savaşta Hayfa kentinden kaçmaya zorlanan Filistinli- ler de kalõyor. Filistin dire- nişinin sembollerinden olan kamp, intihar komandolarõnõn da merkezi olarak biliniyor. 2006’da Cenin kampõndan gelen bir intihar komandosu Tel Aviv’deki bir lokantada, üzerindeki bombalarõ patlat- mõş, olayda Holon kasaba- sõndan bir İsrailli ölmüştü. Orkestra şefi 51 yaşõnda- ki emekli müzik öğretmeni Vefa Yunus, Şari Arison’un şirketlerinin kâr amacõ güt- meyen yardõm kuruluşu Ru- aç Tova’ya kendisi başvu- rarak orkestrasõnõ İsrail’e götürmek istemiş. İsrailli oyun yazarõ Dan Almagor da Filistinli müzisyenlere keman bağõşlamõş. Dinleyicilerden 73 yaşõn- daki Polonya doğumlu Ze- hava Zelevski’nin üç kar- deşi İkinci Dünya Savaşõ sõ- rasõnda öldürülmüş. Ze- levski, Cenin hakkõnda med- yadan bilgisi olduğunu ha- tõrlõyor. Zelevski konser- den sonra “şaşırdığını” ve “çok heyecanlandığını” sözlerine ekliyor. Müzis- yenlerden 17 yaşõndaki Ku- say Samur ise bu yaşlõ in- sanlarõn aileleri öldürüldü- ğü için çocukluklarõnõ yalnõz geçirdiklerini duymuştu. Pakistan’õn İKÖ adõna BM İnsan Haklarõ Konseyi’ne “dinlere hakaretlerin” engellenmesi önerisi yapmasõna dünya genelinde 200 kuruluştan itiraz geldi Yaşlı dinleyicilerin çoğu Filistinli çocukların Cenin’den geldiğini bilmezken, Filistinli çocukların çoğu da Yahudi soykırımı hakkında pek bir şey bilmiyordu. (Fotoğraflar: AP) İsrail, askerini kobay olarak kullandı Dış Haberler Servisi - İs- rail’in 1990’larõn başõnda şar- bon aşõsõ testlerinde askerleri denek olarak kullandõğõ orta- ya çõktõ. Resmi bir sağlõk ko- misyonu tarafõndan hazõrlanan ve İsrail Adalet Yüksek Mah- kemesi’nin onaylamasõnõn ar- dõndan önceki gün açõklanan rapora göre, “düşman ülke- lerce sivillere yönelik biyo- lojik silah kullanılması ola- sılığına karşı aşı geliştiril- mesi projesi çerçevesinde,” 716 asker üzerinde şarbon aşõsõ denendi. “Ömer 2” adõ verilen pro- jenin amacõyla ilgili verilen bilgilerin de şüpheli olduğu belirtilen raporda deneyin ya- põldõğõ dönemde İsrail’in zaten şarbon aşõsõ geliştirdiği öne sü- rüldü. Askerlerden bazõlarõna deneyle ilgili muğlak bilgiler verildiği kaydedilen raporda, deneylerin etik değerlere uy- madõğõ vurgulandõ. Raporda ayrõca, projenin yõllardõr giz- li tutulduğu vurgulandõ. İsrail Savunma Bakanlõğõ, araştõrmanõn ordu ve Sağlõk Bakanlõğõ’nca onaylandõğõnõ savunuyor. Deneylere katõlan bazõ askerler ise orduya dava açacak. 11 askerin deneylerin yan etkilerinden dolayõ teda- vi gördüğünü bildiren Haaretz gazetesi, İsrailli Doktorlar ör- gütünün de orduya dava aça- cağõnõ duyurdu. Geçen yılki Bükreş doruğunda Fransa’nın KAAÖ’nün askeri kanadına dönüşü gündemde değil- di. Hırvatistan, Arnavutluk, Make- donya, Ukrayna ve Gürcistan’ın KAAÖ’ye davetleri gündemdeydi. Güney Kıbrıs’ın üyeliği de kulisler- de konuşuluyordu. ABD’nin önerdiği Rusya’nın karşı çıktığı, Almanya’nın Moskova’ya göz kırpması ile Ukrayna ve Gürcistan’ın üyelikleri o toplantıda başka bahara kaldı. Yunanistan, Makedonya’nın üyeliğine “nokta” dedi. Hırvatistan ile Arnavutluk’un “üyelik eylem planları” uygulamasına ge- çilmesi kabul edildi. Biraz gerilere gidelim. 1998’de Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Polonya’nın KAAÖ üyeliği söz konusu idi. Türkiye’nin AB üyeliği bu üç ülkeyi “veto” etmesinden geçebilirdi. Yoğun bir dip- lomasi trafiği ile Ankara’nın ağzından girildi, burnundan çıkıldı, AB üyeliği için “vallahi de billahi de söz” denildi. Ankara, “nokta” diyemedi! Bu üç ülke önce 1999’da KAAÖ’ye, sonra da AB’ye üye oldular. Bu arada, Kıbrıs’ın AB üyeliği gün- deme geldi. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin doğuşunu yaratan Londra ve Zürih an- laşmalarına göre, bu ada devleti Tür- kiye ve Yunanistan’ın birlikte üye ol- madıkları uluslararası örgütlere gire- mez. Bu koşul, göz göre göre çiğ- nendi. Kıbrıs’ın AB’ye üyeliğine göz yu- muldu. Böylece Türkiye’nin AB üyeli- ğinde bu toplulukla “nokta” diyecek ül- ke sayısı en azından ikiye çıktı. Atina’nın Makedonya’ya “nokta” demesini, Yunan Kathimerini gaze- tesinde Aleksis Papahelas, “Hede- fi Yükseğe Koyunca” başlıklı yazı- sında özetle şöyle değerlendirmişti: “Acaba biz bölgenin Hacivat’ı mı- yız? Herkesin zulmettiği, topraklarını kıskandığı, art arda diplomatik yenil- gilere uğrayan bir ulus olduğumuz masalıyla büyüdük. Arkanıza, çevre- nize bir bakın. Yunanistan’ın Bükreş’te başardığından başlayalım, KAAÖ’nün tarihinde ilk vetoyu kullandı. Yuna- nistan, saplantısı haline gelen tezinin, sonuç bildirgesinde ittifakın ortak tezi olarak yer almasını sağladı. Baş- kalarıyla birlikte bizler de Başkan Bush’un Avrupa’daki son kutlamasını bozduk, burnumuz dahi kanamadı. Dost ve rakipler bunu nasıl başardı- ğımızı, Batı’nın bu şımarık çocuğunun zor ve olanaksızlıklarla karşılaştığı zaman bile istediğini nasıl elde etti- ğini araştırıyor. Boğaz’daki yalılardan birisinde; paşaların, diplomatların, gazetecile- rin toplandığı bir Türk salonuna gidin, en çok üzerinde tartışılan konunun ‘Nasıl olur da Yunanistan her istedi- ğini elde eder?’ olduğunu görürsü- nüz. Nasıl olur da Yunanistan, Avru- palıların Kıbrıs’ı istememesine karşın onu AB üyesi yapmayı başarıyor, üstelik bunu Kıbrıs konusu çözüm- lenmeden yapıyor?” Gelelim Fransa’ya! Fransa’nın dev cumhurbaşkanı Char- les de Gaulle 1966’da ABD’den ba- ğımsız siyasa izlemek amacıyla KA- AÖ’nün askeri kanadından ayrıldı. 1997’de Jacques Chirac’in, as- keri kanada dönüş işaretini Bill Clinton benimsemedi. Ancak 43 yıl- lık bir ayrılıktan sonra Nicolas Sar- kozy, dönüş başvurusunu resmen yaparken halkına yaptığı konuş- mada, “Yalnız kalan ülke etkisiz olur. Ülkemiz böylece daha güçlü, daha etkili olacak” dedi. ABD Başkanı Barack Hussein Obama, başvuruyu “coşkuyla karşı- lıyoruz” sözleri ile değerlendirdi. Be- yaz Saray Sözcüsü, Başkan Oba- ma’nın Türk Cumhurbaşkanı ve Baş- bakanı’nı şubat orta- sında telefonla ara- yarak “ABD - Türkiye ilişkilerinin KAAÖ için- de etkin bir biçimde birlikte çalışma isteği- ni vurguladığını” açık- ladı. Obama, Türki- ye’nin AB üyeliğine tümden karşı çıkan, Fransa’ya “nokta” de- nilmemesini önermişti. Okurlarımız Sarkozy’nin Türki- ye’nin AB konusundaki “nokta kere nokta” anlamına gelen siyasasını ra- hatlıkla anımsarlar. Cumhurbaşkanı seçildiğinde “Sadece İstanbul’un bir bölümü Avrupa’da... Kimse bana ‘Kapadokya Avrupa’dadır’ diyemez” sözü ile Türkiye’ye karşı ilk “nokta- sını” koymuştu. Ardından “imtiyazlı ortak” gibi uyduruk bir üyeliği AB-Ak- deniz ilişkileri düzeyine indirgedi. AB ile başlayan görüşmelerde daha açılmadan beş fasılı “veto” ettirdi. Şimdi de utanmadan Fransa Dış- işleri Bakanı Bernard Kouchner, geçen perşembe günü Türk ko- numdaşı Ali Babacan’a telefon ederek “nokta” dememesi ricasın- da bulundu. Yine anımsayalım! Yunanistan, Kıbrıs olayından sonra KAAÖ’den çıktı. 80’lerin sonunda tükürdüğünü yalamak isteyip dönmek istedi. Dö- nemin Başkomutanı Orgeneral Alek- sander Haig, Genel Yazman Joseph Lunz, Başbakan Bülent Ecevit’e “vetoyu” kaldırma baskısına başla- dılar. Ecevit, Çanakkale Boğazı’nın karşısındaki Limni’de askeri havaa- lanı yapılmaması, Lozan Antlaşma- sı’na aykırı olarak Ege adalarının si- lahlandırılmaması, hava sahasının tüm dünyadaki uygulama yerine yal- nız Yunanistan’ın 10 mil kararının ge- çerli olmaması, Ege’de karasularının 6 milde dondurulması koşulları ile “veto” etmeyeceğini “nokta” olarak açık seçik bildirmişti. Yunanistan dönemedi. Ne yazık ki 12 Eylül darbesinin başı Kenan Ev- ren, kendisini “as- ker sözü” ile kan- dıran KAAÖ Baş- komutanı Bernard Rogers’e Türki- ye’nin çıkarlarını özetleyen Ecevit’in “nokta” koşulunu sürdüremedi. Yu- nanistan 1981’de KAAÖ’ye döndü. Ardından AB’ye girmekle kalmadı, Londra ve Zürih anlaşmalarına göre Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte üye olmadıkları uluslararası örgüte gire- meme koşulunu dışlayarak peşinden Güney Kıbrıs’ı da AB’ye üye yaptır- dı. Bugün Rogers’in yerine Stavridis geliyor! Komşunun kızı Bakoyani, baş patronun kızı Clinton’a gerine geri- ne “nokta” diyebiliyor! Bakalım An- kara, başkomutanlık, genel yaz- manlıktan başka, Fransa’nın dönü- şüne “nokta” diyebilecek mi yoksa Evren’in adı çevresinde oluşan “va- tan hainliği” tartışmasına günümüz Türk hükümetinin sorumluları da ek- lenecek mi? ÇİMEN TURUNÇ BATURALP BRÜKSEL – Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül dün resmi temaslarda bulunmak için gittiği Brüksel’de AB Komisyonu Başkanõ Jose Manuel Barroso ile bir araya geldi. Türkiye’nin temel hak ve özgürlük- ler konusunda adõm atmasõ gerektiğini vurgulayan Barroso, Doğan Yayõn Grubu’na yönelik vergi ceza- sõnõ hatõrlatarak, “Basın özgürlüğüne saygı göste- rilmesine büyük önem veriyoruz” dedi. Cumhurbaşkanõ Gül, AB Komisyo- nu Başkanõ Barroso ile görüşmesinin ar- dõndan düzenlenen ortak basõn toplantõ- sõnda, Türkiye-AB ilişkilerini ve küre- sel güncel konularõ ayrõntõlõ olarak ele aldõklarõnõ ifade etti. Türkiye ile AB ara- sõndaki müzakere sürecinin tam üyelik hedefine yönelik olarak sõkõ ve ciddi bir şekilde devam ettiğini kaydeden Gül, “Bu süreç ko- lay bir süreç değildir. Uzun bir süreçtir. Yapı- lacak birçok iş vardır. Türkiye, AB sürecinde daima güçlenerek çıkmaktadır. Türk halkı da bu sürece sahip çıkmaktadır. Bu, bu şekilde devam edecektir, kimsenin şüphesi olmaması gerekir” dedi. Gül, yerel seçimler sonrasõnda AB sürecinin yeniden ivme kazanacağõnõ vurguladõ. Barroso: Reformlara hız verin Türkiye’nin reformlara hõz vermesi gerektiğini kaydeden Barroso da, Kürtçe televizyon yayõnlarõnõn başlatõlmasõ, Egemen Bağış’õn başmüzakereci ola- rak atanmasõnõn olumlu gelişmeler olduğunu ancak iki tarafõn da daha fazla çalõşmasõ gerektiğini belirtti. Siyasi partiler, basõn özgürlüğü, kadõn-erkek eşitli- ği gibi alanlarda daha fazla reform yapõlmasõnõ iste- diklerini söyleyen Barroso, ifade özgürlüğü, din ve basõn özgürlüğü gibi konularõn demokratik ülkeler için temel değerler olduğunu vurguladõ. Barroso, Doğan Yayõn Grubu’na yönelik vergi cezasõyla ilgili dava sürecini takip ettiklerini de belirtti. Müzakere- lere de değinen Komisyon Başkanõ, müzakere süre- cinin Kõbrõs sorununa bağlanmamasõ gerektiği anlat- tõ. Barroso, temmuza kadar en az 2 müzakere başlõ- ğõnõn daha açõlmasõnõ umduğunu söyledi. Gül: Türkiye üye olmalı Temaslarõ kapsa- mõnda Belçika Kralõ 2. Albert, Dõşişleri Bakanõ Karel de Gucht ile AB Ko- misyonu Başkan Yardõmcõsõ ve İşlet- me ve Sanayiden Sorumlu Komiser Günter Verheugen ile ayrõ ayrõ görüşen Cumhurbaşkanõ Gül, akşam saatle- rinde ise onur konu- ğu olarak katõldõğõ Avrupa İş Dünyasõ Zirvesi’nin kapanõş konuşmasõnõ yaptõ. AB’nin artõk 21. yüz- yõlda küresel konularda “ana güç” olmaya hazõr- landõğõnõ belirten Gül, geçmişte de önemli sorun- larla karşõlaşan fakat bunlarõ aşmayõ başaran AB’nin bugün küresel ekonomik krizle tekrar “test edildiğini” kaydederek, bu büyük sõkõntõ- dan daha güçlü çõkma inancõnõn yitirilmemesini istedi. Avrupa’nõn karşõ karşõya olduğu tehditleri hatõrlatan Gül, “AB ekonomik durgunluk, işsiz- lik, yaşlanan nüfus, yasadışı göç, terorizm, enerji güvenliği ve iklim değişikliği gibi en önemli sorunlara Türkiye’yi içine alarak çok daha etkili çözüm üretebilir” şeklinde konuştu. ‘Özgür basõn’ uyarõsõ Gül’le Brüksel’de bir araya gelen AB Komisyonu Başkanõ Barroso ‘Basõn özgürlüğüne saygõ gösterilmesine büyük önem veriyoruz’ dedi Cumhurbaşkanı Gül, AB Komisyonu Başkanı Barroso ile Brük- sel’de ortak basın toplantısı düzenledi. Toplantıya AB Geniş- lemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn de katıldı. (Fotoğraf: AA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle