19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 2 MART 2009 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Zorunlu Eğitim 5’ten 8’e Ne Zaman Çıktı?.. Hepinizin çok iyi bildiği gibi bizim ülkemizde ço- ğunluğun doğru dürüst okuması-yazması yoktur... 1923 Cumhuriyeti kurulduğu zaman Anadolu’da 10 milyonu alfabesiz, 11 milyon nüfus yaşıyordu... Yazı devrimi gerçekleştirildi.. Dil Devrimi gerçekleştirildi.. Amaç neydi?.. Türkiye aydınlık bir okuryazar cumhuriyeti ol- sun... Olabildik mi?.. Atatürk Cumhuriyeti olağanüstü bir eğitim se- ferberliğine başlamış, temellerini de atmıştı... Umutlar çok büyüktü... Öğretmenlik en büyük onurdu... Köy Enstitülerinin bir bir açıldığı yıllardaki Tür- kiye’yi düşünün... Çağdaşlığı sanki elimizi uzatsak yakalayacak gibiydik... Peki, ne oldu?.. Cumhuriyet’le birlikte zorunlu eğitim beş yıl ola- rak saptanmıştı... İlkokul 5 yıldı... Seneler geçiyordu... İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya harita- sı altüst olmuştu; sömürgeler bağımsızlık kaza- nıyordu; öğretim-eğitim sürecinin önemi bütün ül- kelerce paylaşılıyordu... 20’nci yüzyılın sonlarına doğru artık dünyada 5 yıllık zorunlu eğitim kalmamıştı... Daha doğrusu kalmıştı; ama, ya iki ya üç ül- kede... Türkiye bu ülkelerden biriydi... Sözüm ona çok partili demokratik rejimde yaşıyorduk... Peki, hangi tutucu ya da gerici güç eğitim- öğretimde zorunlu süreci 5 yılla kısıtlayıp sürdü- rüyordu?.. Uygar dünya çoktan 8 yıla geçmişti... 12 yıldı artık zorunlu öğretim... Türkiye neden 5 yılda kalmıştı?.. Utanmıyor muyduk?.. Kısırdöngü ne zaman kırıldı?.. 28 Şubat’ta... 28 Şubat’a askeri postmodern darbe diyorlar... Bir ülkede öğretim zorunluluğu 5 yıldan 8 yıla cumhuriyetin ilanından 74 sene sonra ancak as- ker dayatmasıyla çıkarılıyorsa, müdahale ger- çekten postmodern darbe olur... Peki, bu yıl 28 Şubat nasıl yaşandı?.. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı düşmanlık po- litikası artık bizim çok partili rejimin iktidar aya- ğı olmuştur... İktidar ayağının koltuk değneği de liboşlardır... 28 Şubat’ın yıldönümü bu sene özellikle Er- genekon davasıyla birleştirilmek için hazırlıklı, ter- tipli, programlı bir saldırganlıkla tezgâhlandı, ‘Koca Kulak’ bu yolda hizmete sokuldu... Yine de unutmayalım ki çocuklarımız için zo- runlu öğretimi 5 yıldan 8’e çıkarmak ancak 28 Şu- bat’la olanak kazanmıştır... Asker belki 28 Şubat’ta ayıp etti... Ama, sivillerin ayıbı daha da büyük mü büyük, katmerli mi katmerli... B aşbakan, alanlardan alanlara koşuyor; halka, Cumhuriyetin yetmiş dokuz yõlõnõ karalõyor. Cumhuriyetin yetmiş dokuz yõlõnda, Ankara’dan Anado- lu’nun kuzeyine, doğusuna, güney- doğusuna ve güneyine uzanan de- miryollarõ, şeker fabrikalarõ, bez fabrikalarõ, çimento fabrikalarõ, pet- rol kuyularõ, rafineriler, sõtma, fren- gi, trahom ve verem savaş kurumlarõ ve de feodal yapõyõ tümden değişti- recek “Köy Enstitüleri” var. Gerisini yazmaya gerek yok. Köy Enstitüleri, toprak reformuna alt- yapõ hazõrladõğõ için, toprak ağala- rõyla işbirlikçileri lumpen burjuva- zinin hedefi olmuştur. Recep Tay- yip Erdoğan’õn bilgi düzeyi ve ekinsel birikimi, bunlarõ kavrayamaz. Bu yüzden, esip üfürüyor. Türkiye Cumhuriyeti’ne tek hiz- met, kendilerinin altõ yõllõk iktidar- larõnda gelmiş. “Aziz milleti” de bu- nu biliyormuş! Kendisi Anadolu’yu karõş karõş dolaşabildiği halde, onlar (Baykal ve Bahçeli), Sõvas’tan öte- ye gidemiyorlarmõş. Bu, bir övünç mü, bir sorumsuzluk bildirisi mi? Re- cep Tayyip Erdoğan, kaynağõnda, kendisinin büyük bir yurtsever ol- duğunu, onlarõn da yurttaşlar tara- fõndan sevilmediklerini, bu yüzden halkõn karşõsõna çõkamadõklarõn söy- lüyor. Recep Bey, yurtseverlik kav- ramõnõ da bilmiyor. Yurtseverlik, õrk ve siyasal toplu- luklarõn ortaya çõkmasõyla birlikte, var olan yaşamõn siyasal, ekinsel ve toplumsal ortamõna, bir halkõn sa- vaşõmõna duyulan ilginin yansõmasõ olarak beliren yurt sevgisidir. Yurtseverlik duygusunun taşõyõ- cõlarõ, tarihin her döneminde halk yõ- ğõnlarõdõr. Bu duyguyu yüceltenler de yurdun yazgõsõyla ilgilenenlerdir. Doğrusunu söylemek gerekirse, BOP aymazlõğõna karşõn Anadolu halkõna, uyarõcõ görevini yapanlar, Recep Bey’in aşağõladõğõ siyasa adamlarõ- dõr. Cumhuriyeti ve devrimin kaza- nõmlarõn, korumaya çaba gösteren- ler, Recep Bey’den daha çok, Sõ- vas’tan öteye gidemediklerini söy- lediği kişilerdir. Recep Bey ve par- tisi, yurdumuzun her şeyini yaban- cõlara satõyor. Oysa, biçimsel de ol- sa Baykal, bu satõşlara karşõ çõkõyor. Yurtseverler ve onlarõn devrim yapmõş partileri için, yaşadõğõmõz yurt, onlarõn tarihsel görevini yeri- ne getirmek amacõyla verdikleri sa- vaşõmõn temelini oluşturur. O zaman sormak gerekir: “Yur- dunun kaynaklarını korumaya çalışan insanlar, neden kendi yurt- larının bir bölümüne gidemiyor- lar?” Bunu söyleyen, karşõtlarõnõ bu yüzden suçlayan kişi, bu ülkenin baş- bakanõdõr. Ülkenin güvenliğinden sorumludur. Yurdun iç ve dõş güvenliği, ona ve- rilmiştir. Bu durumda, Erdoğan’õn bildirdiği güvenliği sağlanamayan yurt parçalarõ, bu devletin sõnõrlarõ dõ- şõna mõ çõkmõştõr? Bir de Doğu Anadolu’yla Güney- doğu Anadolu’nun karalanmasõ var bu sözde. Bu bölgelerimizin insala- rõ, ülkenin yasal örgütlerinin ön- derlerini “kendi yurtlarında iste- miyorlar” demeye getiriyor Baş- bakan. Bu durum, gerçekten korku- tucudur. Kaldõ ki, bu bölgelerin hal- kõ, Anadolu’nun konukseverliğini en üst düzeyde temsil eder. Diyarbakõrlõ bir kara gün dostudur, ama aşağõlanmaya katlanamaz. Tun- celi’de ve Erzincan’da görev yapmõş Egeliye, Trakyalõya sorun: “Oradan ayrılmak istediniz mi?” Tunce- li’de görev yapõp da yakõnan tek ki- şiye rastlayamazsõnõz. Elbette, yurttaşõ ezen, aşağõlayan, rõzkõna göz diken kimseler yakõnõr- lar, ama yasal hizmetini doğru ver- miş hiç kimse, ora halkõndan ya- kõnmamõştõr. Bundan sonra da ya- kõnmayacaklardõr. Başbakan, siyasal karşõtlarõnõ kö- tülerken gidilemez diye tanõttõğõ bölgelerin halkõnõ aşağõladõğõnõn far- kõnda mõ? Baykal ve Bahçeli, bu- yursun gitsinler Kars’a, Van’a, Bit- lis’e, Tunceli’ye... Kaleye çõkarken Kars Çayõ’nõn kõyõsõndaki parkta, Van iskelesinde, Edremit’in elma bahçelerinde, Ka- ra Amid’in Fiskayasõ’nda, Mun- zur’un camgöbeğini kõskandõran su- larõnõn kõyõsõnda çaylarõnõ içsinler. Doğulular, kendilerine hakaret edilmedikçe, kimseye kin besle- mezler, düşmanlõk göstermezler. Böyle bir durum doğmuşsa, bu Baş- bakanõn ve hükümetinin kusurudur. Demek, güvenliği sağlayamõyor. Başbakan, açõk seçik bilgilendiri- yor bizi, yurtseverler için, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da güvenlik yoktur, Sõvas’tan öteye gitmeyin. Çok acõ bir görünüm. Bir başka so- ru: “Baykal ve Bahçeli, bu bölge- lerin insanlarına karşı suç mu iş- lediler?” Yurtseverler, böyle suçlamalara katlanamazlar. Gereğini yapsõnlar. Sõvas’tan Öteye Gidilemezse!.. Vecihi TİMUROĞLU B aşkan Obama’nõn uygula- maya geçirdiği Afgan ma- cerasõ, kendisinin de ABD emperyalizminin de sonu olabilir. Afganistan’da başarõ için gerekli görülen 600 bin asker var olsa da, masrafõ karşõlanamaz. Güç’ün şim- di konuşulan 60 binin altõnda kal- masõyla da, çetin dağlarda başarõ olamaz. Gates’in dediği gibi harp beş yõl devam ederse bedeli nasõl öde- necek? Saddam’õn yumruğu altõnda iç savaşsõz yönetilmiş Irak’ta, Afgan- lardan daha çağdaş bir toplulukla beş yõldõr uğraşanlar, aşiretlerden ve Pa- kistan’dan yardõm alan örgütlenmiş bağnaz Taliban ile nasõl başa çõka- bilirler? İkmal yolları bile düşmanının elinde olan, sayõsõ yetersiz bir ordu, yabancõsõ olduğu bir coğrafyada, dost ile düşmanõn ayrõlamadõğõ bir or- tamda nasõl başarõlõ olabilir? ABD’nin, içinde olduğu ekono- mik çöküntüde Afganistan, Pa- kistan ve İran’da isteklerini zorla gerçekleştirmesi hayalden beterdir. Netanyahu’nun tekrar seçilmesi barõşõ olumsuz etkilerken Batõ’nõn Ortadoğu petrolüne bağõmlõlõğõ, İs- rail’in korunmasõ, ABD’nin bölge- deki varlõğõnõ gerektiriyor. Diğer tarafta, borçsuz ve kaynak- larõ bol Rusya, nükleer güce erişmek üzere İran, büyüyen bir Çin ve Hin- distan varken, ABD’nin BOP’unun aynı koşullarla devamı, zaten kötü olan ekonomisini felakete sürükle- yeceği şüphesiz. ABD artõk dünyanõn polisliğini zorbalõkla yapacak güçte değildir. Petrolün kontrolünün yardõmcõlõk yerine istilacõlõkla yapõlmasõndan vazgeçilmelidir. Yegâne çıkar yol; Gazze’de hür bir Filistin’in kurulması, İsrail’in komşularıyla anlaşıp bölgeyi kal- kındırma yoluna gitmesi, yaraların sarılmasına başlanarak, doğmuş terorizmin gereksiz kalmasına, Müslüman karşıtı Batı görüntüsü ve inancının değişmesine yol aç- maktır. BOP devam ettirildiğinde, eş ka- tõlõmcõlarõ da felaketlere sürüklene- cektir. Kõrgõzistan’õn Manas Üssü’nü kapatmasõyla, yeni yer arayan Oba- ma’nõn şaşkõn Afgan’cõlarõ Trabzon üzerinde duruyorlar! .....BOP nedeniyle, Müslüman toplumlarıyla yaratılan husumetin giderilmesi gereksiniminin sürat- le arttığı ortamda, Afganistan ba- tağında kaybetmesi kesin olan ta- rafa katılmanın faturası ağır ol- makla kalmaz, katılanı da felake- te sürükler. Durum, bulaşmadan beklemeyi gerektiriyor. ABD’nin Başõnõ Afganistan Yerse... K. Ali TURGUT Yazar NE demişler: Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır. Kıştan çıkarken gelen şiddetli soğuklarda en kritik araçların bi- le odundan saplarını yakarak ısınmaktaki acıklı çelişki, insa- nın üşümekten korunmak için ısınmaya yarayacak araçları el- den çıkarmak zorunda kalmasıdır. Şu günlerde, yoksul halk yığınla- rına daha önce bol kömür dağıtılmış olduğunu düşünerek böyle bir kö- tümserliğe gerek olmayacağı söy- lenebilir. Ama kazma kürek yak- maktan da daha tehlikeli olan, 29 Mart’la birlikte cumhuriyetin gele- ceğine ilişkin umutların kül olması- dır. Eğer “yerel” denen seçimler, is- ter istemez genel seçimlere ben- zetilmiş nitelikleriyle şimdiki iktidar sahiplerine aşırı güven verirse, ar- kasından sökün edecek gelişmele- rin ülkeyi tehlikeli gerilimlere sü- rükleyebileceği bilinmelidir. Şimdiden tek yanlı anayasa de- ğişikliği sözlerinin edilmesi bunun ilk işareti sayılabilir. Yaklaşık dokuz yıl önce, 2000 yı- lının başlarında, daha henüz AKP iktidarının sözü bile edilmez- ken, Atlantik ötesinde konuk edilip korunan “müstakbel halife”nin ken- di çevresine “acele etmeyin; önü- nüzde on yıl var” dediği rahatça söy- lenip yazılmaktaydı. Hedefin böylesine uzun bir dö- neme yayılmış olması, takıyyeci davranışları kolaylaştıracaktı: Ata- türk resimlerinin gereken yerlere asılmasına devam edilebilir; gü- venlik güçlerine sinsice sızma ça- baları kuşku uyandırmadan sürdü- rülebilir; devlet yapısının ve ba- ğımsız organların yönetim kade- melerine tarikatçı unsurlar yerleş- tirme işi telaşsız bir tempoyla ba- şarılabilirdi. Zaman, o çevrelere güven veren bu rahatlığın amacına ulaştığını ve hedefe çok yaklaşıldığını gös- termedi mi? Unutmayalım ki, o on yıllık sürenin son yılındayız. 2009 Martı, bu açıdan da kritik bir dö- nemin başlangıcı olabilir. Böyle olduğu içindir ki, cum- huriyetçi partiler genel seçimlere “benzeyen” yerel seçimleri, ye- relliğin çok ötesinde, kişisel hırsla- rı ve küçük hesapları aşan bir yak- laşımla ele almak zorundadırlar. Oysa, o cephede şu günlere ka- dar yaşananlar, cumhuriyet karşıtı gelişmeleri önlemek için oluşturul- ması gerekli dayanışma mekaniz- malarının kurulmadığını, birlikte aday seçme ve ortak liste hazırla- ma çabalarının ihmal edildiğini, hat- ta aynı bir parti içinde bile şaşırıtı- cı kopuşların yaşandığını gösteriyor. Ne yazık ki, bu gafletin sonuç- ları ortaya çıktığı gün, ülkenin üzerine çökecek karanlıktan geri- ye dönüş şöyle dursun, ortalıkta vebal yüklenecek kişi bile görüle- meyecek olması hiç uzak bir ola- sılık sayılamaz. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Martın Kapısı Yurtseverlik, õrk ve siyasal topluluklarõn ortaya çõkmasõyla birlikte, var olan yaşamõn siyasal, ekinsel ve toplumsal ortamõna, bir halkõn savaşõmõna duyulan ilginin yansõmasõ olarak beliren yurt sevgisidir. Yurtseverlik duygusunun taşõyõcõlarõ, tarihin her döneminde halk yõğõnlarõdõr. Bu duyguyu yüceltenler de yurdun yazgõsõyla ilgilenenlerdir. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle