25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CYB C Y B 2 MART 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Emekli Sandõğõ’nda En Az Emekli, Dul ve Yetim Aylõğõ 5434 sayõlõ T.C Emekli Sandõğõ Yasasõ’nõn 68. madde- sinde dul ve yetimlere bağlanacak aylõklarõn oranlarõ, ek 19. maddesinde ise emekli, dul ve yetimlere ödenecek en az aylõğõn (alt sõnõr aylõğõ) ne oranda olacağõ belirlenmiş- tir. Dul ve yetim aylõk oranlarõ 68. maddeye göre: Ölenin, bağlanmõş ya da hesaplanacak “Emekli, adi ma- lullük veya vazife malullüğü aylıklarının: a) Dul kadın eş ya da dul erkek eş için ölenin aylığı- nın % 50’si, çocuksuz kadın dul eşlere ise % 75’i ora- nında dul aylığı bağlanır. b) Çocuklarla ana veya babanın her biri için % 25 ora- nında bağlanır. Ölenin aylığa müstahak bir dul karısı ile bir yetimi bulunması halinde dul kadın eşe % 60, yetimine % 30 oranı uygulanır.” Alt sõnõr aylõklarõnõ belirleyen ek madde 19’a göre, “bağ- lanacak emekli, adi malullük ve vazife malullüğü ay- lıklarının alt sınırı” genel gösterge tablosunun 14. dere- ce 2. kademesinin göstergesi olan 520 gösterge üzerinden “30 fiili hizmet yılı için hesaplanacak emekli aylığıdır”. Dul ve yetimlere ödenecek aylõklar ise Emekli Sandõğõ iştirakçisi için hesaplanan alt sõnõr aylõğõnõn: “a) Dul ve yetim sayısı 3 ve daha fazla ise tamamın- dan, b) Dul ve yetim sayısı 2 kişi ise % 90’ından, c) Dul ve yetim sayısı 1 kişi ise % 80’inden az olamaz” Bu verilere göre Emekli Sandõğõ en az emekli, dul ve yetim aylõklarõ Bu aylõğõn dul ve yetimlere dağõlõmõ: KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com 2 Mart SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Erdoğan’ın Karizması ABD, nüfuz alanındaki ülkelerde ne tür liderler görmek ister? Bu liderlerde hangi özellikleri arar? Uzun, teferruatlı, karmaşık, kalabalık bir liste yok kar- şımızda. Washington’ın bu ülkelere biçtiği “ideal liderin ro- bot profiline” iki unsur yetiyor: İlki; “popüler” olacak... İkincisi; bu popülariteyi ABD çıkarlarına amade ede- cek. Halkının desteğini ABD adına, ABD için, ABD doğ- rultusunda kullanacak. Bunu ben söylemiyorum. Stephen Kinzer söylüyor. “Robot profili”; “her şeyden önce iktidarda kalabi- lecek lider” olarak çiziyor Kinzer ve devam ediyor: “Aranan ilk şart ‘popülerliktir’. ABD bu ülkelerde; ‘halk desteği alan ve bu desteği sürdürebilen popüler liderleri’ işbaşında görmek ister. Ancak bu yetmez. Popüler li- derin ABD’nin sözünden çıkmaması gerekir... Bu iki un- sur, her zaman yan yana gitmez. Popüler lidere des- tek veren insanlar, liderlerinin ABD çıkarlarını değil, ha- liyle kendi ülkelerinin çıkarlarını temsil etmesini iste- yeceklerdir. ABD bu durumda iki şıklı bir tercihe zor- lanır: ‘Sözümüzü dinlemese de illa popülerlik mi ara- yacağız? Popüler olmasa da söz dinleyen birini mi bu- lacağız?’ Bu iki şık arasında kalındığında tercih çok ko- lay yapılır. Tercihimizi, söz dinleyenden yana kullanı- rız...” Popülaritenin ABD’ye faydası olmadığı noktada Was- hington, “olmasa da olur!” diyor yani. “Popüler lider” -ne denli popüler olursa olsun- Washington için vaz- geçilmez olmaktan çıkıyor. ABD emperyalizminin fotoğrafı Bu tespitlerin sahibi Kinzer’i, Türkiye yakinen tanı- yor. On yıl öncesine dek İstanbul’ da New York Times büro şefliği yapan Stephen Kinzer; CIA müdahalele- ri ve ABD darbeleri üzerine uzman bir gazeteci. Ka- riyerini bu konuya adamış. Gazeteci olarak bulundu- ğu elli ülkede hep şu sorunun yanıtını aramış: “ABD neden, hangi hallerde durumdan vazife çıka- rıyor?” Kinzer öncelikle “durumdan vazife çıkarmanın” bir ABD klasiği olduğunu söylüyor. Kaçarı göçeri yok. Ev- deki hesap çarşıya uymadığında; Washington du- rumdan “vazife çıkarıyor”... Vazife çıkarırken de -vazife çıkarılan “duruma gö- re” artık- kâh diplomatik kanallara, kâh zora başvu- ruyor. Kâh havuç, kâh sopa kullanıyor. Kâh “vatan ha- inlerini”, kâh “vatanseverleri” kolluyor. Kâh “ulvi saik- lerle hareket eden iyi niyetli insanları” seferber ediyor. Kâh “alçakları”... Kinzer son bir yüzyıl içindeki belli başlı ABD ope- rasyonlarının şablonlarını mercek altına tutup incele- miş ve bunları -Türkçeye “Darbe: Hawaii’den Irak’a Amerika’nın Rejim Değişiklikleri Yüzyılı” olarak çevri- len- “Overthrow: America’s Century of Regime Chan- ge from Hawaii to Iraq” isimli son kitabında toplamıştı. Burada çok ilginç olan; bu “emperyalizm teşhirinin”, New York Times gibi müesses nizam gazetesinden çı- kan bir yazarca yapılması... Ve Mark Parris’in uyarısı! Bunları “Eski ABD elçisinin sürpriz değişimi” başlı- ğıyla gazetelere yansıyan bir haberle hatırladım. “Mark Parris, Erdoğan’ı eleştirdi ve uyardı” diye de- vam eden haberde eski ABD büyükelçisinin Başba- kan’a veryansın ettiği anlatılıyor, Parris’in değerlen- dirmelerinin son 6 ayda “U dönüşü” geçirdiği belirti- liyordu. Kapatma davasında; “Yeri doldurulması zor, kariz- matik (Kinzer’in ifadesiyle ‘popüler!’) lider” diyerek açık- ça Erdoğan safını tutan eski büyükelçi bugün RTE için demediğini bırakmıyor: “Bürokrasiyi kendi görüşün- dekilerle dolduruyor”, “Basına paranoya duyuyor”, “Viz- yonu bir sonraki seçimle sınırlı”, “ABD’ye ‘Bana ne ve- rebilirler?’ anlayışıyla yaklaşıyor”, “Türkiye’yi Rusya, İran, Sudan hattına kaydırıyor...” vs. Parris’in saptamaları; “Kinzer süzgeciyle” okundu- ğunda, -özellikle son iki noktada- ABD’de “alarm zil- lerinin” çaldığı anlaşılıyor. RTE’nin basın/bürokrasi yaklaşımı, vizyonunun sı- nırları ayrıntı. Bunlar yeni keşfedilmiş olamaz. Was- hington açısından sorun; Bush döneminde -“popü- ler/karizmatik lider” kontenjanından- sahiplenilen Er- doğan’ın; ABD çizgisinden sapma gösteren dış poli- tika yalpalamaları ve öngörülemez çıkışları karşısında “ne yapılacağıdır”... Erdoğan, ABD karşıtlığına mı kayıyor? “Arıza” yal- nızca Bush-Obama geçiş döneminden mi kaynakla- nıyor? “Bekle-gör” modunda bunun cevabını arıyorlar. Arıza “geçiciyse”; “yeri doldurulamayacak karizmatik lider” tekrardan keşfedilir… Öyle değil de... sahici bir “eksen kayması” yaşanı- yorsa; “efsanevi karizmanın” pekâlâ güneşin altında kar gibi erimesine tanık olabiliriz. İşsiz kalması gerekenler İşsizlik kimi etkiliyor? Çalışanları. Onların durumu ne? Prof. Dr. Bilsay Kuruç’a göre, 1980’den bu yana Türk ekonomisi özel sektöre ema- net edilirken, kamu kesiminin yatırım ajanı ola- rak “yasaklandığı”ndan beri “istihdam”ın, yani çalışan sınıfların sahibi yok: “Kamu kesimi, hem yatırımdan, hem de sosyal hizmetlerden çekildi. Sosyal devlet ol- madığı, sosyal hizmetler de budandığı için is- tihdam giderek daraldı. Her yıl çalışabilir nü- fusa katılan 500-600 bin kişiye, ekonominin teslim edildiği Türk özel sektörü iş yaratamadı. Çünkü, üretimini fason olarak dışarıya vere- rek ya da tümüyle dışarıya kaydırarak, Türk toprağında yatırım ajanı olmaktan kolayca vaz- geçebiliyordu. Sendikalar da güçsüz olunca istihdam tümüyle sahipsiz kaldı.” Bilsay Kuruç’a sorduk: - Kriz öncesi de işsizlik giderek artı- yordu. Neden? - 1980’den 2000’e kadar problem enflas- yondu. Onun içinde resmi rakamlara göre yüzde 10 civarında belirli bir işsizlik stoku var- dı. 2000’den sonra 160 milyar dolar dolayında bir yapay bolluk yaşandı. Döviz kredisiyle borçlanıp yatırım yapmak, iş çevirmek esas oldu. Ancak, ithalat yapmayan Türkiye eko- nomisi işlemiyordu, gelenler büyük ölçüde it- halata döndü ve dışarı gitti. Kapasiteler yükselirken işsizlik artmaya devam etti. Çünkü, özel sektörün istihdam diye bir so- runu yoktu. İşsizlik adeta çalışan insanları baskı altında tutmak isteyen bir stok gibi de- vam etti. - Krize girdik, şimdi ne oluyor? - Yapay bolluk dönemi sona erdi. Türk özel sektörünün beslenme olanağı yok artık. Borcunu dışarı ödemekte zorlukları var, kre- dileri tazelenmeyecek, işyerleri kapanacak, başta hizmetler kesimi olarak sanayiye doğ- ru işsizlik artıyor. Klasik işsizlik tanımı dışın- dakileri de eklersek işsizlik yüzde 23.3 do- layında. Bu durum ücretler üzerinde ilave bir baskı yaratacak. Bu yaz ve sonbahardan iti- baren ücretler biraz daha düşecek. Şu an- da 2.5 milyon görünen işsizlik tablosu, ka- yıt dışı çalışanlar da eklenirse 5 milyona da- yanacak. Bu sayıdaki bir işsizlik kitlesi Tür- kiye’nin toplumsal ve siyasal tablosunu çok sancılı bir şekle sokar. - Siyaset bu tabloyu görüyor mu? - İktidarın istihdam diye bir hedefi yok. An- cak asıl acıklı olan, muhalefet liderlerinin ko- nuya ilişkin geliştirdikleri önerilerin sade su- ya tirit olması. Özel sektörün nasıl kurtulacağı ile meşguller. Kamunun yeni baştan örgüt- lenerek bir yatırım ajanı olarak ortaya çıkması, sosyal devletin yeniden inşa edilmesi ge- rektiği ise gündemlerinde yok. Yani parla- mentodaki siyaset sınıfı, işsizliğin ne kadar acı bir şey olduğunu hissetmiyor. Bu durum, asıl işsiz kalması gerekenin bugünkü siyaset sınıfı olduğunu gösteriyor. Halkımız esnerken Genelkurmay’ın devlet televizyonundan etnik dilde yayın yapılmasını “üniter yapıya uygun açılım” olarak nitelendirmesi ile Recep Tayyip Erdoğan’ın 29 Mart sonrası “Anayasa değişecek” söylemini yan yana koyun, ne çıkar? Ta Turgut Özal döneminden bu yana önerilen ve ABD’nin de canı gönülden desteklediği “esnek federasyon” çıkar mı örneğin... Fenerin ucu Deniz Feneri dosyasını yakından izleyen CHP MYK üyesi Ali Kılıç’a “Bu işin ucu nereye kadar varır” diye sorduk. Diyeceğini iki tümceye sığdırdı: “Bu işin merkezi Kanal 7’nin sahibi Zekeriya Karaman’dır. Zekeriya Karaman’ın aile fotoğrafında da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan vardır.” Nallıhan’ın şansı Nallıhan’ın CHP’li belediye başkan adayı Meryem Bıçkıcı, ilçenin aydınlık yüzünün göçler nedeniyle değiştiği kanısında. O yüzün kararmaması için bir an önce Nallıhan’da ekonomik kalkınmayı gerçekleştirecek atılımların yapılması gerektiğini savunuyor. Meryem Bıçkıcı, ilçenin turizm merkezi olması için öncülük edenlerin başında geliyor. Ortada hiçbir olanak yokken el işi, göz nuru iğne oymacılığını tanıtmış, av turizmi için yurtdışından heyetler gelmesine önayak olmuş: “Yıllardır Nallıhan için çabalıyoruz. Bu birikimin verdiği güvenle Nallıhan’ı turizm kenti yapmak çok zor değil diye düşünüyorum. Nallıhan’da av sahaları var, ülkenin en büyük ardıç ormanı var. Tekne turları yapabilir, el sanatlarını geliştirebiliriz.” Nallıhan’a 29 Mart’tan sonra hele bir kadın eli değsin, bakın neler olacak... Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, “Merkezi hükümetle iyi geçinecek, kavga etmeyecek, çekişmeyecek, cebelleşmeyecek belediye yönetimlerine ihtiyaç var” demişti ya... Meğer, yine Antalya’da benzer bir olay yıllar önce de yaşanmış. Alıntı, Gerçemek dergisinden: Menderes’in ünlü Meclis Başkanı Refik Koraltan, 1957 Ocak’ında Gilindire’ye (Aydıncık) gelmiş. Gerçemek dergisini çıkaran Mustafa Yalçıner de, o gün ilkokul öğrencisiymiş ve Koraltan’ı karşılayan toplulukta “Hoş geldiniz, sayın vekilimiz” yazan pankartı taşımakla görevliymiş: “Koraltan çarşıda eliyle kimine göre ‘iki’, kimine göre ‘beş’ işareti yaparak; daha çok harolop pekmezi (keçiboynuzu pekmezi) yemeye devam edersiniz, demiş. Dilden dile aktarılan bu sözün aslını Ahmet Gülüm Amca’ya sormuştum. O da şunları anlatmıştı: Çay içiyor, sohbet ediyorduk. Koraltan eliyle ‘iki’ işareti yaptı. ‘Bize oy verirseniz bal yersiniz, yoksa bu iki oyla daha çok harolop pekmezi yemeye devam edersiniz’ dedi. O yıllarda ‘kırat’a bir ben, bir de Maviş Süleyman oy vermiştik çünkü.” Bal tutan parmağını ham hum şaralop yapar siyaseti, genlere işlemiş olmalı. Soyaçekim nilgun@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Isparta ilinde, “ulusal park” kap- samõna alõnmõş bir dağ. 2/ Bir tuzla ürü- nünün satõldõğõ böl- geler... Yabancõ. 3/ Eski dilde ekmek... Gemide sancağõ, yelkeni ya da sereni direkten aşağõ alma. 4/ Ahlak... Hayvan- lara vurulan dam- ga. 5/ İzmir’in Çeş- me ilçesine bağlõ turistik bir belde. 6/ Bir nota... Bir çokluğu oluşturan varlõk- larõn her biri. 7/ Orta As- ya’da yaşayan Şamanist Türkler arasõnda yaygõn bir fal... Itõrlõ bir bitki. 8/ İs- kambilde bir kâğõt... Sõkõntõ veren, hoşlanõlmayan şey- ler için kullanõlan bir söz- cük. 9/ Erzurum’un bir il- çesi... “ — kapõlõ bir handa /Gidiyorum gündüz gece” (Âşõk Veysel). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Antalya’nõn Alanya ilçesine bağlõ turistik bir belde. 2/ Uzak... Asya’da bir göl. 3/ Argoda kaba saba ve görgüsüz kimseye verilen ad... Hararet. 4/ Sahip... “ — adõn kalleş olsun” (Enver Gökçe). 5/ Tütün dizmek, kurutmak ve iş- lemek için kullanõlan kapalõ sergi... Eski dilde su. 6/ Af- yonkarahisar’õn Sultandağõ ilçesine bağlõ, özellikle kiraz üretimiyle tanõnmõş belde. 7/ Dört Halife’nin sonuncusu... Bir bilgisayar oyunu. 8/ Kabiliyet. 9/ Teşhis... Anadolu’da kurulmuş eski bir uygarlõk. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S E D E F K A R İ İ S İ S A K A R V A N K R O K İ İ M L U T R K İ B E E T K İ A J U R O D K Ü R A R O B A E T A N A V A R K Ü N D E K A R İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Emekli Sandığı En Az Emekli Aylığı Ödeme Brimleri Gösterge Katsayı Aylık 1) Genel Aylõk (% 80) 520 0,053505 22,26 2) Ek Gösterge (% 80) 0 0,053505 0,00 3) Kõdem Aylõk (% 80) 500 0,053505 21,40 4) Taban Aylõk ( % 80) 1.000 0,70840 566,72 5) % 40 Öz. Tazminat (% 80) 9.500 0,053505 162,66 9) Ek Ödeme 0,00 0,00 30,92 En Az Emekli Aylõğõ Toplamõ 803,96 EN AZ DUL VE YETİM AYLIĞI (EMEKLİ SANDIĞI) Dullar-Yetimler Dul 1. Çocuk 2. Çocuk Toplam Dul (Çocuksuz % 80 643,17 0.00 0.00 643,17 Dul (1 Çocuk) % 90 482,38 241,19 00.0 723,56 Dul (2 çocuk) % 100 401,98 200,99 200,99 803,96 EN AZ YETİM AYLIĞI (EMEKLİ SANDIĞI) Yetimler 1. Çocuk 1. Çocuk 3. Çocuk Toplam Yetim (1 Kişi) % 80 643,17 0.00 0,00 643,17 Yetim (2 Kişi) % 90 361,78 361,78 0,00 723,56 Yetim (3 Kişi) % 100 267,99 267,99 267,99 803,96 BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com SAHİBİNDEN SATILIK ALİBEYKÖY GÜZELTEPE’DE 140 VE 70 M2’LİK BAHÇE İÇERİSİNDE MÜSTAKİL GECEKONDU 0535 270 35 09 - 0212 607 08 76
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle