22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ FATMA ESİN Yerel Seçimler Yaklaşırken Yaklaşmakta olan yerel seçimler, içteki ve dış- taki yoğun gündemin gölgesinde kaldı. Parti- ler sadece adaylarını belirlemede yoğunlaştılar. Oysa kısa bir süre önce (gündem göreceli ola- rak bugünkü kadar yoğun değilken), eskiye gö- re farklı bir yöntemle oluşturulan seçmen lis- telerinde anlaşılması güç bazı gariplikler sap- tanmıştı: İnşaat halindeki apartmanlara kayıtlı yüzlerce seçmen gibi, yıllar önce ölmüş seç- menler gibi, oturduğu şehrin dışında, bambaşka bir şehirde kayıtlı seçmenler gibi... O tarihler- de bu konulara yapılan yoğun eleştiriler sonu- cunda listelerin yeniden oluşturulacağı ve ye- niden askıya çıkarılacağı söylenmişti. Bildiğim kadarı ile yeni listeler oluşturuldu ve 30 Ocak tarihine kadar askıda kalacak. Ancak yeni listelerde benzer garipliklerin var olup olmadığını sıradan kişilerin anlaması ola- naksız. Medya ise bunların sürdüğünü duyur- du. Bu koşulda daha başından insanlarımızda seçime karşı bir güvensizlik oluştu. Güvensiz- liğin bir diğer nedeni 2007 genel seçim so- nuçlarına karşı duyulan kuşkulardan kaynak- lanıyor. Bilindiği gibi, o seçimlerde bazı san- dıkların sayım tutanakları ile YSK listelerinde- ki sayıların birbirini tutmadığı saptanmıştı. Ay- rıca bu farklar sistematikti; yani muhalefet partilerinin zararına, iktidar partisinin yararına idi! Medya bu saptamalara yer vermiş, ama ne- dense üstüne gidilmemişti. YSK yetkilisi ise bu hataların insan hatası olduğunu, düzeltilmesi- nin seçim sonucunu değiştirmeyeceğini söy- lemekle yetinmişti! Fakat bu açıklama, seçmenlerin seçim so- nuçlarının doğruluğu konusundaki kuşkularını gidermemişti. Bu durumda bugün, yani seçmen listelerinde rastlanan bu açıklanması güç ga- ripliklerle, daha başlangıçta kuşku oluştu. Çün- kü, yıllar önce ölmüş insanlar mezarlıklardan, sanal seçmenler gökten gelip oylarını kullana- mayacaklarına göre, bu kişilerin listelerde ol- malarının ne amacı olabilir?.. Sizlerin aklına ne geliyor bilemem, ama be- nim aklıma bazı şeyler geliyor. Benim aklıma ge- lenlerin gerçekleşmemesi için sandık başla- rındaki görevli kurulların çok tarafsız ve dürüst olması son derece önemlidir. Bunun için de mu- halefet partilerine büyük görev düşmektedir. Bu konuda 17 Ocak 2009 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan ‘CUMOK’a ait bir ilan dikkatimi çekti. Ankaralılara yerel seçimlerde ça- lışmak üzere çağrı yapan bir ilan! “ANKARA GÖNÜLLÜLERİNE KATIL” çağrısı. Anladığım kadarı ile bu konudaki gönüllüler önce eğitile- cek, sonra da muhtemelen seçim sandıkların- da görev yapmaları sağlanacak. Umarım ilgi bü- yük olmuştur. Kendilerini yürekten kutluyorum. Ancak bu konu Ankara ile sınırlı kalmamalı. Tüm yurt düzeyine yayılmalı. Seçimlerin şaibesiz gerçekleşmesi, sonucun gerçekten halkın ira- desini yansıttığına inanılması için böyle bir kampanyaya ihtiyaç var. Tabii bu görevde ön- celik muhalefet partilerine düşmekte. Onların halktan böyle bir yardım istemeleri ve gönüllüleri eğitmeleri gerekli. Gönüllü bulmakta zorlana- caklarını sanmasınlar. Tandoğan’ı, Çağlayan’ı ve diğer meydanları dolduran milyonların böy- le bir görevi de seve seve üstleneceklerinden kuşku duymuyorum. Yeter ki, halktan bu yar- dım istensin. Halk arasında çok sık dillendirilen bir söz var- dır: ‘Kapını kilitli tut, komşunu hırsız tutma’ der- ler. 29 Mart 2009 seçim sonuçları sonrasında çıkan iradeye kuşku ile bakmak istemiyorsak, önceden önlem alınmalı ve dürüst seçim iste- yen yurttaşlar da özveriden kaçmamalıdır. Kaçmayacaklarına inancım çok büyük! Tapu Kanunu’na “2B”nin ek- lenmesi, sadece “orman işgalci- leri”ni sevindirmedi. Aynõ böl- gelerdeki belediyelere iktidar par- tisinden aday olanlar da “seçim öncesi”nde sağlanan bu “deste- ğin” keyfini yaşõyorlar. AKP adaylarõ, hükümet ve mil- letvekilleriyle birlikte yasayõ “onay”layan Cumhurbaşkanõ Gül’e de ne kadar teşekkür etse- ler azdõr. Çünkü yasadõşõ işgalci yerleşmelerde “tapu sözü” ve- rerek oy toplama olanağõnõ seçi- me 2 ay kala elde etmiş oldular... Oysa seçmenlerin “fikir”leri- ne göre parti yeğlemeleri oylarõ- nõ da yasadõşõ beklentileri için de- ğil, ülke ve ulus çõkarlarõna yö- nelik “görüş”lerine göre kullan- malarõ, demokrasinin temeli de- ğil midir? Ne var ki şimdi sayõsõz insan fi- kir yerine “tapu”yu seçecek. 2B Yasasõ bu “zamanlama”sõyla, ormanlarõmõzla birlikte demokrasi kültürümüze de onarõlmaz za- rarlar verecek... O kadar ki örneğin İstanbul’un “orman dışında”ki ilçelerinde yaşayanlar da 2B’lerdeki tapu vaadine verilen oylarla doğal kaynaklarõndan olacaklar. Çünkü aynõ ormanlar tüm metropoliten alanõn en “yaşamsal” zenginliği... Acaba Abdullah Gül, yaşam kaynaklarõnõ kuşaktan kuşağa yi- tirecek milyonlarõn da cumhur- başkanõ olduğunu “içten”likle söyleyebilecek mi? Ya ‘Devletin devamlılığı’? Bu sorunun, yasayla ilgili tar- tõşmalarda artõk “önemsenme- di”ğini görmek ise belki de en va- him durum. Gül’ün onayõ o den- li “olağan” görülüyor ki bir TV haberinde “beklendiği gibi...” bile denilebildi... Oysa kamuoyunun, belki de ya- sadan daha fazla duyarlõ olmasõ gereken bir durum var ki, o da “devletin devamlılığı” ilkesinin Çankaya’da göz ardõ edilebilme- si. Çok yakõn geçmişte anayasa- ya açõkça aykõrõlõğõ yüksek yargõ kararlarõna bağlanmõş bir düzen- leme karşõsõnda, aynõ kararlar sanki “geçerli değil”miş gibi davranmak, sõradan bir “takdir hakkı” sayõlabilir mi? Devletin devamlõlõğõ ilkesi, hu- kuk kitaplarõnda özetle şöyle ta- nõmlanõyor: “Devletin anayasal sorumluluklarına ait temel ku- rallar, yasama ve yürütme de- ğişse de geçerliliklerini korur- lar...” 2B için de geçen yõllardaki “Cumhurbaşkanlığı maka- mı”nõn karşõ görüşleri ile Anayasa Mahkemesi sorgulamasõnõn so- nuçlarõ, “devletin anayasal so- rumlulukları”nõn ürünüdür. Acaba Gül’ün göreve gelme- sinden sonra aynõ “makam”õn so- rumluluklarõnda değişiklik mi ol- muştur? Anayasa mõ değişmiştir? Yüksek yargõ kararlarõ iptal mi edilmiştir? Ya da cumhurbaşka- nõn anayasa yerine kendi fikirle- rini esas alabileceğini öngören bir “rejim değişikliği” mi gerçek- leşmiştir? Cumhurbaşkanõ, örneğin rektör tercihlerinde olduğu gibi, kimi ka- rarlarda takdir hakkõnõ kullana- bilir. Ancak bu atamalar geçici- dir, devlet ise kalõcõdõr. 2B de geçici değil, “kalıcı so- nuç”larõ olacak bir uygulama. Doğrudan ülkenin ve ulusun ge- nel çõkarlarõyla ilgili, hatta gele- ceğe dönük etkileri olan bir düzenleme... Bu ne- denle devletin devam- lõlõğõ “ilke”sinin tüm gereklerini taşõyan böy- lesi “yaşamsal” bir ko- nuda, Cumhurbaşka- nõ‘nõn kişisel düşünce- lerini değil, “Cumhur- başkanlığı kuru- mu”nun “anayasal” ve “kamusal” yükümlülüklerini esas almasõ gerekirdi. Eğer Gül ve danõşmanlarõ, Se- zer’in “içtihat” oluşturan veto nedenlerini ve Anayasa Mahke- mesi’nin iptal gerekçelerini in- celeselerdi, eminim ki yasayõ onayla(ya)mazlardõ. Okuyup da uygun görmedilerse, gerekçelerini de yazarak kamuoyunu aydõn- latmalarõ gerekiyor. Örneğin yine yasadaki, ülkenin imarõna ve toprak değerlerine umarsõzlõğõ gösteren, İmar Ka- nunu’yla birlikte Toprak Koruma Yasasõ’nõn “geçersiz” kõlõnma- sõndaki “amaç ve beklentiler”i açõklayabilirler mi? Bugün kimi hukuk fakültele- rinde, 2B’yle ilgili önceki Cum- hurbaşkanlõğõ raporlarõ ve Ana- yasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararõ “ders” olarak okutuluyor. Öğrenemeyen öğrenciler sõnõfta kalõyor... Böyle bir süreçte, Çankaya’nõn yasaya bakõşõ ile hukuk bilimi ara- sõnda uyum yerine “çelişki”nin olmasõ, aynõ öğrencilerin Cum- hurbaşkanlõğõ’na bakõşõnõ da olumsuz etkilemez mi? Bütün bunlar başta Gül’ü ve herkesi düşündürmelidir. 2B yar- gõdan dönse de dönmese de Çan- kaya’daki bu gibi “özensiz”lik- lerin devletin “saygınlığı”nõ da zedeleyeceğini bilmem ki nasõl anlatabiliriz!.. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘2B’ ve Çankaya HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com HARBİ SEMİH POROY 4 Şubat 4 ŞUBAT 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Erdoğan’a barış ödülü verilmesi önerilmiş. Hemen verilmeli, yoksa hemen fırçalar Nöbetçi M. Ali Kılınç: “Ortadoğu’da birinin nöbetçi Kaddafi olması şart olsa bile Türkiye bir Arap ülkesi değil ki!” Kızgın Melih Çınar: “RTE’yi Davos’ta kızdıran moderatör mü Gazze’yi bombalayıp çocukları öldürüyor yoksa RTE’nin kızamadığı İsrail mi! 2B... Sabri Kızılırmak: “Ormanlar yok oldukça yağışlar azalıyor, küresel ısı yükseliyor, erozyon artıyor, üretim düşüyor. Yani: 2 (ucu) b...” YağmurDeniz Hikmetyar’ın dizinden Meşal’in kollarına DAVOS’TA sahnelenen “müsamere” üzerine dostumuz Erbil Tuşalp’un bir çift sözü var: “Davos müsameresi Başbakan RTE’nin değişip değişmediğine ilişkin tartışmalara son noktayı koydu. RTE kızarıp bozararak da olsa ‘gelişerek değiştiğini’ bir kez daha, hem de bir dakikalık bir ‘sahne’ ile kanıtladı. RTE, Hizb-i İslami lideri, Usame Bin Ladin’in kurtarıcısı Gulbettin Hikmetyar’ın dizinin dibinden kalkıp, Hamas lideri Halid Meşal’in kollarına koştuğunu tiyatral bir dille dünya âleme anlattı! Söyler misiniz, bu değişim değilse, hatta gelişerek değişim değilse, nedir? Onu bir gün öyle, bir gün böyle konuşan ‘monşer’ diplomatlara benzetenler haksızlık ediyor! Onun üslubu başından beri aslında hep böyle açık ve doğru. ‘Biz referansı İslam olan bir düşünceyi temsil ediyoruz’ derken de ‘Biz din eksenli bir parti değiliz’ derken de açık ve doğruydu. Kısaca o hep haklıydı! Kaldı ki söz konusu olan siyasal İslam ise Hikmetyar’ın dizi de Meşal’in kucağı da teferruattır!” Bu arada, Hıristiyan Afrikalılara karşı soykırımla suçlanan Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir’in başyardımcısının RTE’yi ziyareti de hayırlara vesile olur inşallah! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” İSTANBUL’UN sosyal demokrat seçmenine bir soru: CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu mu daha dürüst, daha güvenilir, daha ilkeli yoksa sosyal demokratların İstanbul’daki son Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen mi? Sorunun yanıtı çok yalın: Sözen de Kılıçdaroğlu da dürüstlük, güvenilirlik açısından birbiriyle aynı değerdedir ve ikisi de son derece ilkeli politikacıdır. Ama ne yazık ki, sosyal demokratlar İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni Sözen döneminde patlak veren İSKİ skandalından sonra İslamcılara kaptırdı ve bir daha da geri alamadı. Nurettin Sözen, parti yönetiminin İstanbul’da önde gidenlerinin kurbanı oldu! Yolsuzluk skandalına adı zerre kadar karışmasa da siyasi fatura Nurettin Sözen’in adına kesildi. Şimdi bakıyoruz, son dönemde belgeli yolsuzluk dosyalarıyla gündemi sarsan CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı ile İslamcıların korkulu rüyası olmuş durumda. İslamcıların İstanbul’daki belediye başkanı ve başkan adayı sanki Kadir Topbaş değil Başbakan RTE gibi. RTE, Kılıçdaroğlu’na karşı atıp tutarak İstanbul’da seçim propagandası yürütmeye çalışıyor. Ve bu arada CHP, İstanbul’daki ilçe ve belde belediye başkanlarını açıklamış bulunuyor. Buram buram CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın hem sözcüsü hem gözcüsü İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin kokan aday listelerinde ilke yerine inşaat müteahhitliği ve etnik köken kimliği öne çıkıyor. Hele, İslamcıların imar rantı hesabıyla yeni ilçe yaptığı yerlerde CHP’nin AKP’den daha “hırslı” ve “hızlı” olduğu fark ediliyor. 29 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için CHP’nin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na gönül rahatlığı ile oy vermeyi düşünen sosyal demokratların, ilçe veya belde belediyesinde, belediye meclisinde, il genel meclisinde CHP adayları için kara kara düşüneceği anlaşılıyor. Kılıçdaroğlu’nu şimdiden uyarmak gerekiyor: Başkan seçilirseniz Sözen gibi önde gidenlerin tuzağına düşmeniz kaçınılmaz görünüyor! Kılıçdaroğlu’na! SESSİZ SEDASIZ (!) Orman alanında kaçak yapılaşan beldenin beklentisi.. Ya “orman” neyle kurtulur? BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Trabzon’un Çaykara ilçe- sinde bir vadi. 2/ Gelecek... Önde gelen, tanõnmõş sa- natçõ. 3/ Tür- kiye’den Yu- nanistan’a göç eden Rumla- rõn oluşturdu- ğu müzik türü. 4/ “Kenarõn dilberi nazik de olsa --- ol- maz” (Nabi). 5/ Ho- roz ve hindinin te- pesinde bulunan kõr- mõzõ deri uzantõsõ... Dikişte kullanõlan pamuk ipliği. 6/ “Hayõr” anlamõnda kullanõlan söz... Bir işteki engelleri yen- me kararõ. 7/ Yabani pancar. 8/ Etken... İspan- yollarõn sevinç ünlemi. 9/ Y. K. Beyatlı’nõn he- ce ölçüsüyle yazdõğõ tek şiiri... Bizanslõlarda va- li aşamasõnda olan yöneticilerle Anadolu ve Rumeli’deki Hõristiyan beylerine verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hatay ilinde, şelaleleriyle ünlü mesire yeri. 2/ Tanrõtanõmaz... Bir cins sincap. 3/ Gümüşhane’nin Torul ilçesinde, doğal güzelliğiyle tanõnmõş bir göl... İlaç. 4/ Sanayide yaygõn olarak kullanõlan yapay reçine. 5/ “Büve” de denilen kan emici bir sinek... Tokat’õn bir ilçesi. 6/ Bir sorunun çözü- münü bulmaya yönelik felsefe yöntemi. 7/ Sahip olma, kazanma... Trabzon’un bir ilçesi. 8/ İslam inancõna göre, ölüleri mezarõnda sorguya çeke- cek olan iki melekten biri... Yüce, yüksek. 9/ Fo- tokopi makinelerinde renk tonunu veren kimya- sal madde... Rütbesiz asker. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B İ L D İ R G E E D İ R N E F A Y A V A Ş P E Y S A M A N O S U S R T E R A N Ü A S T E P R A F İ N E R İ S Ü N E P E O K Ü M İ T L A S O Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com Bütün gazeteler Başbakanlık’a bağlansın; RTE genel yayın yönetmeni olsun! (Yeni Şafak-07.08.2005)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle