Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
17 ŞUBAT 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
ENTERNET / MEHMET SUCU
Bu defa da Türkiye’deki öğret-
menlerin kişisel bilgileri etrafta
uçuşmaya başladı. Milli Eğitim Ba-
kanlığı’nın sitesinden ele geçirilen
kayıtlar aynı gün paylaşıma konul-
du. 687 bin öğretmenin TC kimlik
numaraları, ad ve soyadları ile okul
bilgileri internette dolaşırken aynı
sistemde yer alan e-okul sistemi-
ne kayıtlı öğrenci ve velilere ait öz-
lük bilgilerinin de çalındığı öne sü-
rüldü. İkinci iddianın doğru olup ol-
madığını henüz bilmiyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı skandalın
ortaya çıkmasının ardından bir
açıklama yaptı. Açıklama kısaca
şöyle: “Bu bilgiler gerek eğitim
sendikaları gerekse TÜİK, SGK gi-
bi kurumlarla resmi yazışmalar çer-
çevesinde paylaşılan bilgilerdir.”
Eyvah ki eyvah. Bakanlık bu bil-
gilerin önemli olmadığını söyleye-
biliyor. Orada öğretmenlerin TC
kimlik numarası ile adları soyadla-
rı var. Bu üç parametre zaten tüm
bilgilerinize erişmek için yeterli bi-
le. Ama hükümet bunu o kadar iç-
selleştirmiş ki.. yurttaşın neyi ver ne-
yi yok, ne yer ne içer, ne konuşur,
nereye gider hepsini fişlemeyi çok
sevdiği için normal bir şey diyor.
Hayır efendim normal değil. Her
yurttaşın kendi belirleyeceği bir ki-
şisel alanı olmalıdır. Bu, yurttaş ol-
manın kuralıdır. Cemaatlerde kişi-
sel alan olmaz. Çünkü oralarda
buna gerek duyulmaz. Sizin yerinize
başkaları düşünür, karar verir, siz de
uygularsınız. Anlaşılan AKP hükü-
meti de böyle düşünüyor.
Konut Edindirme Yardımı’nda
biriken paralar dağıtılırken yaşanan
skandalın birkaç boy küçüğünü
yaşadık geçen hafta. Hatırlarsınız,
KEY ödemeleri listelerinde de ad,
soyad ve TC kimlik numarası ve
SSK numarası yer alıyordu. Yani 19
milyon insan çırılçıplak, savunma-
sız kalakalmıştı.
Bu bilgilerle neler yapılabileceğini
yazmak istemiyorum.
Milli Eğitim Bakanlığı Bilişim Sis-
temleri (MEBBİS) kapsamında uy-
gulamaya konulan ve eğitim ala-
nındaki birçok hizmetin sanal or-
tama taşınmasını sağlayan İL-
SİS’teki verilerin nasıl olup da bir
anda ele geçirildiğinin sorgulanması
gerektiğini düşünüyorum. Bu sis-
temi kim yaptı? Nasıl bir açık ver-
di? İLSİS’e girmek istediğinizde
niye illa ki Microsoft Internet Exp-
lorer 5.0 veya daha üstüne ihtiya-
cınız var diye uyarıyor? Soruları
uzatmak olası.
Ama asıl konuyu atlamayalım.
Türkiye son 6 yıl içinde adım adım
bir gözetim toplumu haline getiril-
di. Sokaklarda dolaşırken polisler
küstahça yanınıza gelip kimlik isti-
yor. Sizi ayakta bekletip bilgisa-
yardan kontrol ediyor. Bunu niye
yapıyorsunuz diye sorduğunuzda,
“Bizden günde 100 tane GBT kont-
rolü yapmamızı şart tutuyorlar” ya-
nıtını alıyorsunuz. Hani dostlar alış-
verişte görsün gibi. Amaç, insanları
bu duruma alıştırmak. Polis devle-
tini kanıksatmak için.
Büyük kentlerin her yeri Mobese
kameraları ile gözetleniyor. İstan-
bul’da adım başı kamera sanki..
Londra’dan bile daha çok kame-
ramız var gibi.
Uzmanlar ortam ve iletişim din-
lemelerinin çok yaygınlaştığını söy-
lüyor. Bunu zaten süren mahke-
melerde görüyoruz. Sonuçta bir şe-
kilde herkes izleniyor ve fişleniyor;
hem hükümet hem de ABD’nin
Echelon sistemi tarafından.
Ancak bu gözetim toplumu ça-
balarının bir de aksi yönü vardır. Bu
izleme ve dinleme araçları kısa sü-
re içinde yaygınlaşacak ve ucuzla-
yacak. O zaman hemen herkes bu-
nu kullanıyor olacak. Yani keser dö-
necek sap dönecek. Hatta şimdi-
den bu dediğimiz olmaya başladı
bile. Hemen herkesin erişeceği ra-
kamlarda telefon dinlemesi yapa-
bilen programlar satılıyor bile.
Yapılması gereken basit. Devlet
yurttaşını potansiyel suçlu olarak
görmekten vazgeçecek ve izleme-
yecek.
Yurttaş da saydam olacak ve
kendi kişisel alanını kendi çizecek.
Baskıcı ceberut olmaktan vazge-
çildiği gün belki de özgürlükle ta-
nışacağız.
mehmet@cumhuriyet.com.tr
Bu Kez Öğretmenler Çırılçıplak
Uzmanlar, dinlenme ve izlenme şüphesinin psikolojik hastalõklarõ, davetiye çõkardõğõnõ vurguladõlar
Toplum paranoyaklaşõyorSİBEL BAHÇETEPE /
MELTEM YILMAZ
Türkiye gündemini yaklaşõk iki
yõldõr meşgul eden “telefon dinle-
meleri” kişiler üzerinde korku, yõl-
gõnlõk, çaresizlik hissi oluşturuyor.
Psikolog ve sosyologlar, “pa-
ranoyak” bir toplum yaratõla-
rak sessizlik ve edilgenliğin
hâkim kõlõnmak istendiğini
belirtirken hukukçular suç-
lu üzerinden delil arandõ-
ğõnõ; adeta engizisyon mah-
kemelerinin yaratõlmaya
çalõşõldõğõnõ vurguladõ. Ga-
zeteci ve yazarlar ise ken-
dilerini arayanlarõn sayõsõ-
nõn önemli ölçüde azaldõ-
ğõnõ, telefonda konuşmak-
tan korkar hale geldikleri-
ni söyledi.
Psikiyatr Doç. Dr. Hal-
dun Soygür, bireyin yaşa-
mõndaki en önemli ihtiyacõn
güven duygusu olduğunu anõm-
satarak “Güven duygusunun
sarsılması ruh sağlığının bo-
zulması anlamına gelir. Toplumlar
da bireylerden oluştuğuna göre,
yaratılan bu ortam birbirine ve
kendine dahi güvenmeyen insan-
lardan yola çıkarak sağlıksız top-
lumlar oluşturur. Ürkek, çaresiz ve
edilgen insanlardan oluşan bir top-
lum nereye gider, bunun araştırıl-
ması gerekiyor” diye konuştu.
Marmara Üniversitesi (MÜ) Sos-
yoloji Bölümü Kurucu Başkanõ Ni-
lüfer Narlı, Türkiye’de birçok insa-
nõn basõndan takip ettiği kadarõyla te-
lefonlarõnõn dinlendiğini düşündü-
ğüne ve bununla ilgili rahatsõzlõklarõnõ
dile getirdiklerine işaret ederek şun-
larõ söyledi:
“Bu kanının giderek yaygınlaş-
tığına, sık sık tartışıldığına hatta ko-
nuya ilişkin arkadaşlar arasında şa-
ka yapıldığına tanık oluyoruz. İn-
sanlar artık telefonda sevgilileriy-
le özel hayatlarını konuşamadık-
larını, konuşmalarını kısa tutarak
çok fazla özele girmediklerini söy-
lüyorlar.”
‘Engizisyon mahkemeleri
yaratılıyor’
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim
Üyesi, anayasa hukukçusu Prof. Dr.
Süheyl Batum, birtakõm teknik din-
lemelerle suçlu aramalarõna gidildiğini
anõmsatarak “Türkiye’de iktidar ve
iktidarı destekleyen bir kesim ikti-
dar yandaşı sözde aydınlar, huku-
kun gidişatını tersine çevirmek is-
tiyorlar. Yaratılmak istenen engi-
zisyon sistemidir. Bu sistemde ilk
önce bir suçlu bulursun, oradan yo-
la çıkarak delil yaratmaya çalışır-
sın. Oysa çağdaş ceza hukukunun
özelliği kanıtlar ve deliller üzerin-
den suçluya gitmektir, suçlu üze-
rinden delile gitmek değil” diye
konuştu. Telefon dinlemeleriyle elde
edilmek istenenin toplumda baskõ
yaratmak ve insanlarõ korkutmak ol-
duğunu dile getiren Batum, “Amaç
insanların korkması, hiçbir yerde
bir şey söyleyememesidir” dedi.
Galatasaray Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Ümit Kocasakal, dinlemelerle hukuk
güvenliğinin yok olduğunu anõmsa-
tarak “Bugün hukuka aykırı bir şe-
kilde herkesin dinlenmesi, haklı
endişeleri doğuruyor, hukuk gü-
venliği kalmıyor” açõklamalarõnõ
yaptõ.
Gazeteciler rahatsız
Milliyet gazetesi yazarı Güneri
Cıvaoğlu:
Dünyanõn bütün ülkelerinde gü-
venlik için gizli servisler vardõr,
dinlemeler yapõlabilir. Ama bun-
larõn yasal olmalarõ ve insan
haklarõna saygõlõ bir şekilde
gerçekleştirilmeleri gerekir.
Dinlemelerin konuyla ve
mahkeme kararõyla ilgili
olmayan kapsam dõşõ bö-
lümlerinin yayõmlan-
masõ insan haklarõna,
hukuka ve adil yargõ-
lamaya aykõrõdõr.
Milliyet gazetesi ya-
zarı Melih Aşık:
İnsanlar artõk konu-
şurken çok dikkatli ol-
maya, bir şey konuşmama-
ya çalõşõyorlar. Telefonda
devlet büyükleriyle ilgili
ileri geri konuşmak bile
gözaltõna alõnma sebebi
olabiliyor. Bu bakõmdan
insanlar artõk telefonda
bile hükümeti eleştire-
miyorlar. Telefon dinle-
meleriyle Türkiye’de ik-
tidara karşõ muhalefet sõ-
nõrlandõrõlmõş oluyor.
Vatan gazetesi yazarı Ne-
cati Doğru:
Telefon dinlemeleriyle Türkiye’de
korku dağõ oluşturuldu. İnsanlar sõ-
radan bir ‘merhaba, nasılsın’ de-
mekten bile ürker oldular. Telefon din-
lenmeleri başladõğõndan beri beni
arayanlarõn sayõsõ üçte bir oranõnda
azaldõ. Telefon dinlemelerini faşist bir
yönetim biçimi olarak değerlendiri-
yorum.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet
Çetinkaya:
Dinlemeler başlamadan önce ara-
larõnda okurlar da bulunmak üzere
günde 100’e yakõn kişi tarafõndan ara-
nõyordum, ancak dinlemelerin baş-
lamasõnõn ardõndan üç-dört günde bir
kez ve yalnõzca arkadaşlarõm tara-
fõndan aranmaya başladõm. Böylece
toplumu sindirme operasyonu da
başarõya ulaştõ. 24 Ocak’ta Muğla’da
Cumhuriyet gazetesi Ege bölge tem-
silcisi Serdar Kızık’la birlikte Uğur
Mumcu etkinliğine katõlmõştõm. Ko-
nuşmamõ bitirdikten sonra bir grup-
la konuşurken birisi kulağõma fõsõl-
dadõ; ‘Hikmet Bey ben 2007’de
Cumhuriyet mitinglerine katıl-
dım. Atatürkçü Düşünce Derneği
üyesiyim aynı zamanda. Acaba
telefonlarım dinleniyor mu’ diye
sordu. Olay budur! Türkiye’de bir
korku imparatorluğu yaratõldõ ve ba-
şarõ sağlandõ.
‘Sadecesoğanmeselesinimi
konuşacağız?’
Hürriyet Gazetesi Genel Yayõn Yönetmeni Ertuğrul Özkök, 6 Şubat’ta
kaleme aldõğõ “Sadece soğan meselesini konuş” başlõklõ yazõsõn-
da, insanlarõn telefonda “özel” konularõnõ konuşamaz olduklarõna
işaret ederek “Telefonda yalnızca ‘Alo alo, nasõlsõn. Gelirken iki
kilo soğan almayõ unutma’ muhabbeti mi yapacağımız bekleni-
yor?” demişti. Ulaştõrma Bakanõ Binalı Yıldırım ise ortam dinle-
mesi ile birlikte toplumda dinleme paronayasõnõn oluştuğunu kay-
dederek şunlarõ söylemişti:
“Birtakım konuşma kasetleri ortaya çıkıyor. Bunlar suç. Birileri
gidip bir ortamda cebine cihazı koyuyup birilerini dinliyor. (Kor-
san kulak) Hiçbir yasal dayanağı yok. Sonra bu yayımlanıyor.
Özel hayata müdahale, haberleşme hürriyeti için suç. Savcılar
harekete geçmeli...”
‘BÜYÜK KULAK’
Avrupa’da
dinlemeye
tepkiartõyor
OSMAN ÇUTSAY
FRANKFURT – Son aylarda
dev şirketlerde de art arda pat-
lak veren gizlice dinleme ve iz-
leme olaylarõndan sonra, Alman
hükümetine yönelik yasal ön-
lem talepleri artmaya başladõ.
Alman Telekomu, Alman De-
miryollarõ, Lidl gibi büyük şir-
ketlerde ortaya çõkan çalõşanlarõ
gizlice izleme olaylarõ ve kişiye
özel bilgilerin piyasaya saçõl-
masõ, özel yaşamõn gizliliği il-
kesinin tarihe karõşmak üzere
olduğunu gösterdi. Alman iş
dünyasõnõn önde gelen yönetici-
lerinden sonra, sendikalar da fe-
deral hükümete bir çağrõda bu-
lunarak bu tür dinlemelere son
verecek bir yasal düzenlemeye
gidilmesini istediler.
‘Gizli polis yöntemleri’
Hizmetliler Sendikasõ (Ver-
di), büyük şirketlerde çalõşan
personelle ilgili bilgilerin ortalõ-
ğa saçõlmasõnõn kabul edileme-
yeceğini belirtti. Verdi Başkanõ
Frank Bsirske, bir şirket çalõ-
şanõ hakkõnda yolsuzluğa karõş-
tõğõna yönelik somut bir kuşku
varsa, ancak o zaman kişisel
bilgilerin değerlendirmeye alõ-
nabileceğini savunurken Alman
Telekomu ve Alman Demiryol-
larõ yöneticilerini “gizli polis
yöntemleri kullanmakla” suç-
ladõ. Alman Sendikalar Birliği
Başkanõ Michael Sommer de
hükümeti çalõşanlara yönelik bu
tür pratiklere son verecek dü-
zenlemeleri gerçekleştirmeye
çağõrdõ. Alman İşverenler Birli-
ği (BDA) yönetiminden yapõlan
açõklamada ise yeni bir yasal
düzenlemeye gerek olmadõğõ,
mevcut yasalarõn uygulanma-
sõyla bu tür skandallarõn önüne
geçilebileceği savunuldu.
İlgili federal bakanlar, sendi-
kalar ve işveren kuruluşlarõ
temsilcileriyle bir toplantõ dü-
zenleyerek konuyu tartõşmaya
açan Federal İçişleri Bakanõ
Wolfgang Schäuble, şirketler-
deki personele yönelik özel bil-
gilerin kullanõlmamasõ için sen-
dikalardan gelen genel bir yasak
talebine karşõ çõktõ. Kişiye özel
bilgilerin daha sõkõ düzenleme-
lerle garantiye alõnabileceğini
hatõrlatan Alman bakan, tekno-
lojinin geldiği noktada bazõ
açõklarõn ortaya çõktõğõnõ kabul
ederek “Ancak, yolsuzlukla
mücadele gözden düşürülme-
melidir” diye konuştu.
Almanya’da işitsel ve
görsel izlemeler, skandal
boyutlarda bir yaygõnlõk
gösterince, “önleyici yasa”
isteyen kesimlerin sesleri
de yükselmeye başladõ.
‘Sorungenetikdeğilsistematik’
Prof. Ali Nesin, Türkiye’nin matematik ve fen eğitiminde başarõlõ olabilmesi için önce
MEB’in özerkleşmesi gerektiğini vurgulayarak, atõlmasõ gereken adõmlara dikkat çekti
ZEYNEP ŞAHİN
Türkiye’nin matematik ve
fen eğitiminde AB ülkeleri
arasõnda son sõrada yer al-
masõnõn “genetik eksiklik-
ten kaynaklanmadığını” be-
lirten Matematik Profesörü
Ali Nesin, sorunun eğitimde
yapõlacak “reform” niteli-
ğindeki değişikliklerle çözü-
lebileceğini vurguladõ.
60 ülkeyi kapsayan
“Trends In International
Mathematıcs And Science
Study - Uluslararası Mate-
matik ve Fen Araştırma-
sında Eğilimler” araştõrma-
sõnõn güncel sonuçlarõ Türki-
ye’nin matematik ve fen eği-
timinde dünya sõralamasõnda
30’uncu, AB sõralamasõnda
ise sonuncu olduğunu ortaya
koydu.
Prof. Dr. Ali Nesin, giderek
daha da kökleşen bir sorun ha-
lini alan matematik ve fen
eğitimindeki başarõsõz tablo-
yu Cumhuriyet’e değerlen-
dirdi. Türkiye Matematik Der-
neği Yönetim Kurulu Üyesi,
Şirince’deki Matematik Kö-
yü’nün kurucusu ve sorum-
lusu, Bilgi Üniversitesi Ma-
tematik Bölümü Başkanõ Ne-
sin, Türkiye’nin matematik
ve fen eğitimindeki başarõsõz
karnesinden gençlerin so-
rumlu olmadõğõnõn belirtti.
“Genetik bir eksiklikten de
söz edemeyiz. Eksiklik hü-
kümetlerdedir, yöneticiler-
dedir, öğretmenlerdedir,
ana babadadır, medyadadır,
toplumdadır” diyen Nesin,
çözüm içinse şu öneri ve uya-
rõlarõ sõraladõ: “Her gelen hü-
kümet, eğitimi bir beyin yı-
kama aracı olarak algılı-
yor. Bu nedenle önce MEB
özerk bir kuruma dönüş-
meli; hukuk gibi, Merkez
Bankası gibi hükümetler-
den bağımsız olmalı. İkin-
cisi, eğitime özgürlük gel-
meli. Müdürler, öğretmen-
ler, üniversiteler, fakülte-
ler, bölümler, merkezi ida-
reden olabildiğince özgür
olmalı. Üçüncüsü ise eğitime
ayrılan kaynak artmalı. İyi
öğretmenlerin maaşlarının
ülke ortalamasından yüksek
olduğu bir sistem getiril-
meli. ÖSS gibi zihin körleş-
tirici, düşünmeyi engelle-
yen sınavlarla matematiğin
önünü kapatmayalım.”
Ali
Nesin
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Niye Hep Sevigen’den
Söz Ediliyor ki?
1946’dan bu yana kaç seçim kampanyasına
tanıklık ettiğimi birden hatırlayamadım. Ama
geneli ya da yereli; hiçbirisinde kamuoyunu uğ-
raştıran başlıca konuların en ön sırasında yol-
suzlukların gelmediğini, kolaylıkla söyleyebilirim.
Ekonomik bunalım ve dolayısıyla işsizlik başını
almış gidiyor. Dün açıklanan resmi rakamlar, 2
milyonu artık yeniden iş bulmaktan umudunu
kesmiş 5 milyon insanımızın, bu karabasan
tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını ortaya koyu-
yor.
Sadece işlerini yitirenler, bir tek partinin aday-
ları üstünde odaklanmış olsalar, en azından 7 ya
da 8 milyon seçmeni arkalarına takabilecek ka-
dar önemli bir sayı bu.
Ama özellikle muhalefet partilerini ve onların se-
çimler için saptadıkları adayları asıl meşgul
eden konu, yazının başında da söylediğim gibi,
yolsuzluklarla ilgili dosyalar oluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu öncelikle partisinin en
çok konuşulan isimler listesinin ilk sırasına otur-
tan ve oradan İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkan adaylığına taşıyan başlıca neden de, “ti-
tiz müfettiş–ciddi bürokrat” asıllı ve ismi üzerin-
de bugüne kadar hiçbir ciddi eleştiri yapılmamış
politikacı olmasıdır.
Sadece bu kadarı yeterli olsa...
Politikada, yandaş ve dahası o partinin üyesi
olan yurttaşlardan daha gerçek gösterge olan-
lar “sokaktaki adam” dediğimiz tarafsızlardır. On-
lar, oy verme gününden belki bir gün öncesine
kadar bile kararsızlıklarını sürdürür, sonunda iç-
lerindeki sesin söylediği doğrultuda oy kullanır-
lar. Hatta bazen oy verecek parti olmadığını dü-
şünerek sandık başına bile gitmekten vazgeçerler.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adı
açıklanır açıklanmaz Kemal Kılıçdaroğlu’nun o so-
kaktaki adamlardan gördüğü sıcak ilgi CHP’de-
ki siyaset mühendislerinin elbette dikkatlerini çe-
kiyordur.
Ama sadece o kadarı ana muhalefet partisi
adayının, AKP ile aradaki o büyük farkı kapat-
ması için yeterli görülüyorsa, bilinsin ki 29 Mart
akşamı açılacak sandıklardan yine Kadir Top-
baş’ın adını taşıyan oylar fazla çıkar.
Çünkü seçmenler için tek başına Kılıçdaroğ-
lu’nun yılların bıraktığı o pis kokan kirliliğin üs-
tesinden gelebileceğine inanmamak gibi haklı bir
gerekçe de bulunuyor.
Gazetedeki o haber
Dün sabah, Başbakan’ın kendisine suçla-
malarda bulunan yandaş medya diye adlandır-
dığı kesimden bir gazete olan Vatan, o tür ge-
rekçeleri ileri sürerken dayanılabilecek bir haberi
manşetine taşımıştı.
Daha önce, aynı tür başka olaylarda da adı üs-
tünde söylentiler çıkan CHP Genel Sekreter Yar-
dımcısı Mehmet Sevigen’in Beşiktaş’ta yük-
selen 23 katlı bir rezidans projesinin Büyükşe-
hir Belediye Meclisi’nden olumlu olarak geçi-
rilmesine yardım ettiğini anlatan bir haberdi bu.
Haberin kaynağı, arsanın eski sahibi işadamı-
nın anlattığına göre, o taşınmazı satmaya kalkı-
şınca önüne taşınmazın üstünde yeşil alan en-
geli çıkıyor.
O engeli kaldırmanın, arsa üstüne yapılacak bi-
nayı gökdelen olarak yükseltebilecek bir imar de-
ğişikliğini sağlamanın tek yolunun Şaban Dişli
gibi güçlü aracıların desteğinden geçtiğinin ar-
tık herkes tarafından bilindiği bir dönemde, ba-
zı dostları tarafından, İstanbul Milletvekili, hem
de Büyükşehir Belediyesi’ndeki ana muhalefet
grubunun partisinin yöneticilerinden olan Sevi-
gen’e yönlendiriliyor.
Haberin gerisini, dileyenler, adı geçen gazetenin
internet sitesinden izleyebilirler.
Mehmet Sevigen’in bu arabuluculukta herhangi
bir menfaat sağladığına dair ortada somut kanıt
yok. Ama küçük sineğin mide bulandırması da
kaçınılmaz bir gerçek.
Çünkü İBB Meclisi iktidarı ve muhalefeti ile plan
değişikliklerini onaylamış ve yeşil alan yasağını
kaldırmış. Dolayısıyla da orada 23 katlı bir gök-
delen, çevresine meydan okurcasına yükselmiş.
5 milyar 2 bin dolarlık bu alım-satımdan akçalı
bir yarar sağlayıp sağlamadığını anlamak için Ge-
nel Başkan Baykal, dün sabah Sevigen’i din-
lemiş ve yakın çalışma arkadaşının anlattıkları-
nı inandırıcı görmüş.
Ve Sevigen’e görevine devam etmesi söylen-
miş.
Bilmiyorum CHP Genel Başkanı kendisine
“Mehmet. Niçin bu türlü arabuluculuk başvuru-
ları sana yapılıyor? Adayımız olmak isteyenlerin
de adresleri niçin hep sen oluyorsun? Bu kadar
boş zamanı nasıl buluyorsun?” diye bir soru da
yönetti mi?
Yönetti ise ne yanıt aldı?
Tanrı, Kılıçdaroğlu’na gerçekten yardımcı ol-
sun ve bir münafığın tam oy verme günleri ön-
cesinde yeni bir iddia ile ortalığı karıştırma-
sından korusun.
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
Tek Gıda-İş’ten TGS’ye destek
İstanbul Haber Servisi - Türkiye Tütün,
Müskirat, Gõda ve Yardõmcõ İşçileri
Sendikasõ (Tek Gõda-İş) Genel Yönetim
Kurulu, “Sendika ve üyelerinin, atv, Sabah
gazetesi ve dergi çalõşanlarõnõn
mücadelesine destek olmak amacõyla grev
boyunca Turkuvaz Grubu’na bağlõ basõn
ve yayõn organlarõnõ izlemeyeceğini”
bildirdi. Tek Gõda-İş’ten yapõlan yazõlõ
açõklamada, “Turkuvaz Grubu’nu
uzlaşmaz, emeğin hakkõna saygõ
duymayan tavrõ nedeniyle kõnõyor ve
çalõşanlarõnõn haklarõnõ bir an önce teslim
ederek, toplu görüşme masasõnda
uzlaşmaya davet ediyoruz” denildi.