22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 17 ŞUBAT 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 ENTERNET / MEHMET SUCU Bu defa da Türkiye’deki öğret- menlerin kişisel bilgileri etrafta uçuşmaya başladı. Milli Eğitim Ba- kanlığı’nın sitesinden ele geçirilen kayıtlar aynı gün paylaşıma konul- du. 687 bin öğretmenin TC kimlik numaraları, ad ve soyadları ile okul bilgileri internette dolaşırken aynı sistemde yer alan e-okul sistemi- ne kayıtlı öğrenci ve velilere ait öz- lük bilgilerinin de çalındığı öne sü- rüldü. İkinci iddianın doğru olup ol- madığını henüz bilmiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı skandalın ortaya çıkmasının ardından bir açıklama yaptı. Açıklama kısaca şöyle: “Bu bilgiler gerek eğitim sendikaları gerekse TÜİK, SGK gi- bi kurumlarla resmi yazışmalar çer- çevesinde paylaşılan bilgilerdir.” Eyvah ki eyvah. Bakanlık bu bil- gilerin önemli olmadığını söyleye- biliyor. Orada öğretmenlerin TC kimlik numarası ile adları soyadla- rı var. Bu üç parametre zaten tüm bilgilerinize erişmek için yeterli bi- le. Ama hükümet bunu o kadar iç- selleştirmiş ki.. yurttaşın neyi ver ne- yi yok, ne yer ne içer, ne konuşur, nereye gider hepsini fişlemeyi çok sevdiği için normal bir şey diyor. Hayır efendim normal değil. Her yurttaşın kendi belirleyeceği bir ki- şisel alanı olmalıdır. Bu, yurttaş ol- manın kuralıdır. Cemaatlerde kişi- sel alan olmaz. Çünkü oralarda buna gerek duyulmaz. Sizin yerinize başkaları düşünür, karar verir, siz de uygularsınız. Anlaşılan AKP hükü- meti de böyle düşünüyor. Konut Edindirme Yardımı’nda biriken paralar dağıtılırken yaşanan skandalın birkaç boy küçüğünü yaşadık geçen hafta. Hatırlarsınız, KEY ödemeleri listelerinde de ad, soyad ve TC kimlik numarası ve SSK numarası yer alıyordu. Yani 19 milyon insan çırılçıplak, savunma- sız kalakalmıştı. Bu bilgilerle neler yapılabileceğini yazmak istemiyorum. Milli Eğitim Bakanlığı Bilişim Sis- temleri (MEBBİS) kapsamında uy- gulamaya konulan ve eğitim ala- nındaki birçok hizmetin sanal or- tama taşınmasını sağlayan İL- SİS’teki verilerin nasıl olup da bir anda ele geçirildiğinin sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Bu sis- temi kim yaptı? Nasıl bir açık ver- di? İLSİS’e girmek istediğinizde niye illa ki Microsoft Internet Exp- lorer 5.0 veya daha üstüne ihtiya- cınız var diye uyarıyor? Soruları uzatmak olası. Ama asıl konuyu atlamayalım. Türkiye son 6 yıl içinde adım adım bir gözetim toplumu haline getiril- di. Sokaklarda dolaşırken polisler küstahça yanınıza gelip kimlik isti- yor. Sizi ayakta bekletip bilgisa- yardan kontrol ediyor. Bunu niye yapıyorsunuz diye sorduğunuzda, “Bizden günde 100 tane GBT kont- rolü yapmamızı şart tutuyorlar” ya- nıtını alıyorsunuz. Hani dostlar alış- verişte görsün gibi. Amaç, insanları bu duruma alıştırmak. Polis devle- tini kanıksatmak için. Büyük kentlerin her yeri Mobese kameraları ile gözetleniyor. İstan- bul’da adım başı kamera sanki.. Londra’dan bile daha çok kame- ramız var gibi. Uzmanlar ortam ve iletişim din- lemelerinin çok yaygınlaştığını söy- lüyor. Bunu zaten süren mahke- melerde görüyoruz. Sonuçta bir şe- kilde herkes izleniyor ve fişleniyor; hem hükümet hem de ABD’nin Echelon sistemi tarafından. Ancak bu gözetim toplumu ça- balarının bir de aksi yönü vardır. Bu izleme ve dinleme araçları kısa sü- re içinde yaygınlaşacak ve ucuzla- yacak. O zaman hemen herkes bu- nu kullanıyor olacak. Yani keser dö- necek sap dönecek. Hatta şimdi- den bu dediğimiz olmaya başladı bile. Hemen herkesin erişeceği ra- kamlarda telefon dinlemesi yapa- bilen programlar satılıyor bile. Yapılması gereken basit. Devlet yurttaşını potansiyel suçlu olarak görmekten vazgeçecek ve izleme- yecek. Yurttaş da saydam olacak ve kendi kişisel alanını kendi çizecek. Baskıcı ceberut olmaktan vazge- çildiği gün belki de özgürlükle ta- nışacağız. mehmet@cumhuriyet.com.tr Bu Kez Öğretmenler Çırılçıplak Uzmanlar, dinlenme ve izlenme şüphesinin psikolojik hastalõklarõ, davetiye çõkardõğõnõ vurguladõlar Toplum paranoyaklaşõyorSİBEL BAHÇETEPE / MELTEM YILMAZ Türkiye gündemini yaklaşõk iki yõldõr meşgul eden “telefon dinle- meleri” kişiler üzerinde korku, yõl- gõnlõk, çaresizlik hissi oluşturuyor. Psikolog ve sosyologlar, “pa- ranoyak” bir toplum yaratõla- rak sessizlik ve edilgenliğin hâkim kõlõnmak istendiğini belirtirken hukukçular suç- lu üzerinden delil arandõ- ğõnõ; adeta engizisyon mah- kemelerinin yaratõlmaya çalõşõldõğõnõ vurguladõ. Ga- zeteci ve yazarlar ise ken- dilerini arayanlarõn sayõsõ- nõn önemli ölçüde azaldõ- ğõnõ, telefonda konuşmak- tan korkar hale geldikleri- ni söyledi. Psikiyatr Doç. Dr. Hal- dun Soygür, bireyin yaşa- mõndaki en önemli ihtiyacõn güven duygusu olduğunu anõm- satarak “Güven duygusunun sarsılması ruh sağlığının bo- zulması anlamına gelir. Toplumlar da bireylerden oluştuğuna göre, yaratılan bu ortam birbirine ve kendine dahi güvenmeyen insan- lardan yola çıkarak sağlıksız top- lumlar oluşturur. Ürkek, çaresiz ve edilgen insanlardan oluşan bir top- lum nereye gider, bunun araştırıl- ması gerekiyor” diye konuştu. Marmara Üniversitesi (MÜ) Sos- yoloji Bölümü Kurucu Başkanõ Ni- lüfer Narlı, Türkiye’de birçok insa- nõn basõndan takip ettiği kadarõyla te- lefonlarõnõn dinlendiğini düşündü- ğüne ve bununla ilgili rahatsõzlõklarõnõ dile getirdiklerine işaret ederek şun- larõ söyledi: “Bu kanının giderek yaygınlaş- tığına, sık sık tartışıldığına hatta ko- nuya ilişkin arkadaşlar arasında şa- ka yapıldığına tanık oluyoruz. İn- sanlar artık telefonda sevgilileriy- le özel hayatlarını konuşamadık- larını, konuşmalarını kısa tutarak çok fazla özele girmediklerini söy- lüyorlar.” ‘Engizisyon mahkemeleri yaratılıyor’ Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi, anayasa hukukçusu Prof. Dr. Süheyl Batum, birtakõm teknik din- lemelerle suçlu aramalarõna gidildiğini anõmsatarak “Türkiye’de iktidar ve iktidarı destekleyen bir kesim ikti- dar yandaşı sözde aydınlar, huku- kun gidişatını tersine çevirmek is- tiyorlar. Yaratılmak istenen engi- zisyon sistemidir. Bu sistemde ilk önce bir suçlu bulursun, oradan yo- la çıkarak delil yaratmaya çalışır- sın. Oysa çağdaş ceza hukukunun özelliği kanıtlar ve deliller üzerin- den suçluya gitmektir, suçlu üze- rinden delile gitmek değil” diye konuştu. Telefon dinlemeleriyle elde edilmek istenenin toplumda baskõ yaratmak ve insanlarõ korkutmak ol- duğunu dile getiren Batum, “Amaç insanların korkması, hiçbir yerde bir şey söyleyememesidir” dedi. Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit Kocasakal, dinlemelerle hukuk güvenliğinin yok olduğunu anõmsa- tarak “Bugün hukuka aykırı bir şe- kilde herkesin dinlenmesi, haklı endişeleri doğuruyor, hukuk gü- venliği kalmıyor” açõklamalarõnõ yaptõ. Gazeteciler rahatsız Milliyet gazetesi yazarı Güneri Cıvaoğlu: Dünyanõn bütün ülkelerinde gü- venlik için gizli servisler vardõr, dinlemeler yapõlabilir. Ama bun- larõn yasal olmalarõ ve insan haklarõna saygõlõ bir şekilde gerçekleştirilmeleri gerekir. Dinlemelerin konuyla ve mahkeme kararõyla ilgili olmayan kapsam dõşõ bö- lümlerinin yayõmlan- masõ insan haklarõna, hukuka ve adil yargõ- lamaya aykõrõdõr. Milliyet gazetesi ya- zarı Melih Aşık: İnsanlar artõk konu- şurken çok dikkatli ol- maya, bir şey konuşmama- ya çalõşõyorlar. Telefonda devlet büyükleriyle ilgili ileri geri konuşmak bile gözaltõna alõnma sebebi olabiliyor. Bu bakõmdan insanlar artõk telefonda bile hükümeti eleştire- miyorlar. Telefon dinle- meleriyle Türkiye’de ik- tidara karşõ muhalefet sõ- nõrlandõrõlmõş oluyor. Vatan gazetesi yazarı Ne- cati Doğru: Telefon dinlemeleriyle Türkiye’de korku dağõ oluşturuldu. İnsanlar sõ- radan bir ‘merhaba, nasılsın’ de- mekten bile ürker oldular. Telefon din- lenmeleri başladõğõndan beri beni arayanlarõn sayõsõ üçte bir oranõnda azaldõ. Telefon dinlemelerini faşist bir yönetim biçimi olarak değerlendiri- yorum. Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya: Dinlemeler başlamadan önce ara- larõnda okurlar da bulunmak üzere günde 100’e yakõn kişi tarafõndan ara- nõyordum, ancak dinlemelerin baş- lamasõnõn ardõndan üç-dört günde bir kez ve yalnõzca arkadaşlarõm tara- fõndan aranmaya başladõm. Böylece toplumu sindirme operasyonu da başarõya ulaştõ. 24 Ocak’ta Muğla’da Cumhuriyet gazetesi Ege bölge tem- silcisi Serdar Kızık’la birlikte Uğur Mumcu etkinliğine katõlmõştõm. Ko- nuşmamõ bitirdikten sonra bir grup- la konuşurken birisi kulağõma fõsõl- dadõ; ‘Hikmet Bey ben 2007’de Cumhuriyet mitinglerine katıl- dım. Atatürkçü Düşünce Derneği üyesiyim aynı zamanda. Acaba telefonlarım dinleniyor mu’ diye sordu. Olay budur! Türkiye’de bir korku imparatorluğu yaratõldõ ve ba- şarõ sağlandõ. ‘Sadecesoğanmeselesinimi konuşacağız?’ Hürriyet Gazetesi Genel Yayõn Yönetmeni Ertuğrul Özkök, 6 Şubat’ta kaleme aldõğõ “Sadece soğan meselesini konuş” başlõklõ yazõsõn- da, insanlarõn telefonda “özel” konularõnõ konuşamaz olduklarõna işaret ederek “Telefonda yalnızca ‘Alo alo, nasõlsõn. Gelirken iki kilo soğan almayõ unutma’ muhabbeti mi yapacağımız bekleni- yor?” demişti. Ulaştõrma Bakanõ Binalı Yıldırım ise ortam dinle- mesi ile birlikte toplumda dinleme paronayasõnõn oluştuğunu kay- dederek şunlarõ söylemişti: “Birtakım konuşma kasetleri ortaya çıkıyor. Bunlar suç. Birileri gidip bir ortamda cebine cihazı koyuyup birilerini dinliyor. (Kor- san kulak) Hiçbir yasal dayanağı yok. Sonra bu yayımlanıyor. Özel hayata müdahale, haberleşme hürriyeti için suç. Savcılar harekete geçmeli...” ‘BÜYÜK KULAK’ Avrupa’da dinlemeye tepkiartõyor OSMAN ÇUTSAY FRANKFURT – Son aylarda dev şirketlerde de art arda pat- lak veren gizlice dinleme ve iz- leme olaylarõndan sonra, Alman hükümetine yönelik yasal ön- lem talepleri artmaya başladõ. Alman Telekomu, Alman De- miryollarõ, Lidl gibi büyük şir- ketlerde ortaya çõkan çalõşanlarõ gizlice izleme olaylarõ ve kişiye özel bilgilerin piyasaya saçõl- masõ, özel yaşamõn gizliliği il- kesinin tarihe karõşmak üzere olduğunu gösterdi. Alman iş dünyasõnõn önde gelen yönetici- lerinden sonra, sendikalar da fe- deral hükümete bir çağrõda bu- lunarak bu tür dinlemelere son verecek bir yasal düzenlemeye gidilmesini istediler. ‘Gizli polis yöntemleri’ Hizmetliler Sendikasõ (Ver- di), büyük şirketlerde çalõşan personelle ilgili bilgilerin ortalõ- ğa saçõlmasõnõn kabul edileme- yeceğini belirtti. Verdi Başkanõ Frank Bsirske, bir şirket çalõ- şanõ hakkõnda yolsuzluğa karõş- tõğõna yönelik somut bir kuşku varsa, ancak o zaman kişisel bilgilerin değerlendirmeye alõ- nabileceğini savunurken Alman Telekomu ve Alman Demiryol- larõ yöneticilerini “gizli polis yöntemleri kullanmakla” suç- ladõ. Alman Sendikalar Birliği Başkanõ Michael Sommer de hükümeti çalõşanlara yönelik bu tür pratiklere son verecek dü- zenlemeleri gerçekleştirmeye çağõrdõ. Alman İşverenler Birli- ği (BDA) yönetiminden yapõlan açõklamada ise yeni bir yasal düzenlemeye gerek olmadõğõ, mevcut yasalarõn uygulanma- sõyla bu tür skandallarõn önüne geçilebileceği savunuldu. İlgili federal bakanlar, sendi- kalar ve işveren kuruluşlarõ temsilcileriyle bir toplantõ dü- zenleyerek konuyu tartõşmaya açan Federal İçişleri Bakanõ Wolfgang Schäuble, şirketler- deki personele yönelik özel bil- gilerin kullanõlmamasõ için sen- dikalardan gelen genel bir yasak talebine karşõ çõktõ. Kişiye özel bilgilerin daha sõkõ düzenleme- lerle garantiye alõnabileceğini hatõrlatan Alman bakan, tekno- lojinin geldiği noktada bazõ açõklarõn ortaya çõktõğõnõ kabul ederek “Ancak, yolsuzlukla mücadele gözden düşürülme- melidir” diye konuştu. Almanya’da işitsel ve görsel izlemeler, skandal boyutlarda bir yaygõnlõk gösterince, “önleyici yasa” isteyen kesimlerin sesleri de yükselmeye başladõ. ‘Sorungenetikdeğilsistematik’ Prof. Ali Nesin, Türkiye’nin matematik ve fen eğitiminde başarõlõ olabilmesi için önce MEB’in özerkleşmesi gerektiğini vurgulayarak, atõlmasõ gereken adõmlara dikkat çekti ZEYNEP ŞAHİN Türkiye’nin matematik ve fen eğitiminde AB ülkeleri arasõnda son sõrada yer al- masõnõn “genetik eksiklik- ten kaynaklanmadığını” be- lirten Matematik Profesörü Ali Nesin, sorunun eğitimde yapõlacak “reform” niteli- ğindeki değişikliklerle çözü- lebileceğini vurguladõ. 60 ülkeyi kapsayan “Trends In International Mathematıcs And Science Study - Uluslararası Mate- matik ve Fen Araştırma- sında Eğilimler” araştõrma- sõnõn güncel sonuçlarõ Türki- ye’nin matematik ve fen eği- timinde dünya sõralamasõnda 30’uncu, AB sõralamasõnda ise sonuncu olduğunu ortaya koydu. Prof. Dr. Ali Nesin, giderek daha da kökleşen bir sorun ha- lini alan matematik ve fen eğitimindeki başarõsõz tablo- yu Cumhuriyet’e değerlen- dirdi. Türkiye Matematik Der- neği Yönetim Kurulu Üyesi, Şirince’deki Matematik Kö- yü’nün kurucusu ve sorum- lusu, Bilgi Üniversitesi Ma- tematik Bölümü Başkanõ Ne- sin, Türkiye’nin matematik ve fen eğitimindeki başarõsõz karnesinden gençlerin so- rumlu olmadõğõnõn belirtti. “Genetik bir eksiklikten de söz edemeyiz. Eksiklik hü- kümetlerdedir, yöneticiler- dedir, öğretmenlerdedir, ana babadadır, medyadadır, toplumdadır” diyen Nesin, çözüm içinse şu öneri ve uya- rõlarõ sõraladõ: “Her gelen hü- kümet, eğitimi bir beyin yı- kama aracı olarak algılı- yor. Bu nedenle önce MEB özerk bir kuruma dönüş- meli; hukuk gibi, Merkez Bankası gibi hükümetler- den bağımsız olmalı. İkin- cisi, eğitime özgürlük gel- meli. Müdürler, öğretmen- ler, üniversiteler, fakülte- ler, bölümler, merkezi ida- reden olabildiğince özgür olmalı. Üçüncüsü ise eğitime ayrılan kaynak artmalı. İyi öğretmenlerin maaşlarının ülke ortalamasından yüksek olduğu bir sistem getiril- meli. ÖSS gibi zihin körleş- tirici, düşünmeyi engelle- yen sınavlarla matematiğin önünü kapatmayalım.” Ali Nesin DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Niye Hep Sevigen’den Söz Ediliyor ki? 1946’dan bu yana kaç seçim kampanyasına tanıklık ettiğimi birden hatırlayamadım. Ama geneli ya da yereli; hiçbirisinde kamuoyunu uğ- raştıran başlıca konuların en ön sırasında yol- suzlukların gelmediğini, kolaylıkla söyleyebilirim. Ekonomik bunalım ve dolayısıyla işsizlik başını almış gidiyor. Dün açıklanan resmi rakamlar, 2 milyonu artık yeniden iş bulmaktan umudunu kesmiş 5 milyon insanımızın, bu karabasan tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını ortaya koyu- yor. Sadece işlerini yitirenler, bir tek partinin aday- ları üstünde odaklanmış olsalar, en azından 7 ya da 8 milyon seçmeni arkalarına takabilecek ka- dar önemli bir sayı bu. Ama özellikle muhalefet partilerini ve onların se- çimler için saptadıkları adayları asıl meşgul eden konu, yazının başında da söylediğim gibi, yolsuzluklarla ilgili dosyalar oluyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nu öncelikle partisinin en çok konuşulan isimler listesinin ilk sırasına otur- tan ve oradan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığına taşıyan başlıca neden de, “ti- tiz müfettiş–ciddi bürokrat” asıllı ve ismi üzerin- de bugüne kadar hiçbir ciddi eleştiri yapılmamış politikacı olmasıdır. Sadece bu kadarı yeterli olsa... Politikada, yandaş ve dahası o partinin üyesi olan yurttaşlardan daha gerçek gösterge olan- lar “sokaktaki adam” dediğimiz tarafsızlardır. On- lar, oy verme gününden belki bir gün öncesine kadar bile kararsızlıklarını sürdürür, sonunda iç- lerindeki sesin söylediği doğrultuda oy kullanır- lar. Hatta bazen oy verecek parti olmadığını dü- şünerek sandık başına bile gitmekten vazgeçerler. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adı açıklanır açıklanmaz Kemal Kılıçdaroğlu’nun o so- kaktaki adamlardan gördüğü sıcak ilgi CHP’de- ki siyaset mühendislerinin elbette dikkatlerini çe- kiyordur. Ama sadece o kadarı ana muhalefet partisi adayının, AKP ile aradaki o büyük farkı kapat- ması için yeterli görülüyorsa, bilinsin ki 29 Mart akşamı açılacak sandıklardan yine Kadir Top- baş’ın adını taşıyan oylar fazla çıkar. Çünkü seçmenler için tek başına Kılıçdaroğ- lu’nun yılların bıraktığı o pis kokan kirliliğin üs- tesinden gelebileceğine inanmamak gibi haklı bir gerekçe de bulunuyor. Gazetedeki o haber Dün sabah, Başbakan’ın kendisine suçla- malarda bulunan yandaş medya diye adlandır- dığı kesimden bir gazete olan Vatan, o tür ge- rekçeleri ileri sürerken dayanılabilecek bir haberi manşetine taşımıştı. Daha önce, aynı tür başka olaylarda da adı üs- tünde söylentiler çıkan CHP Genel Sekreter Yar- dımcısı Mehmet Sevigen’in Beşiktaş’ta yük- selen 23 katlı bir rezidans projesinin Büyükşe- hir Belediye Meclisi’nden olumlu olarak geçi- rilmesine yardım ettiğini anlatan bir haberdi bu. Haberin kaynağı, arsanın eski sahibi işadamı- nın anlattığına göre, o taşınmazı satmaya kalkı- şınca önüne taşınmazın üstünde yeşil alan en- geli çıkıyor. O engeli kaldırmanın, arsa üstüne yapılacak bi- nayı gökdelen olarak yükseltebilecek bir imar de- ğişikliğini sağlamanın tek yolunun Şaban Dişli gibi güçlü aracıların desteğinden geçtiğinin ar- tık herkes tarafından bilindiği bir dönemde, ba- zı dostları tarafından, İstanbul Milletvekili, hem de Büyükşehir Belediyesi’ndeki ana muhalefet grubunun partisinin yöneticilerinden olan Sevi- gen’e yönlendiriliyor. Haberin gerisini, dileyenler, adı geçen gazetenin internet sitesinden izleyebilirler. Mehmet Sevigen’in bu arabuluculukta herhangi bir menfaat sağladığına dair ortada somut kanıt yok. Ama küçük sineğin mide bulandırması da kaçınılmaz bir gerçek. Çünkü İBB Meclisi iktidarı ve muhalefeti ile plan değişikliklerini onaylamış ve yeşil alan yasağını kaldırmış. Dolayısıyla da orada 23 katlı bir gök- delen, çevresine meydan okurcasına yükselmiş. 5 milyar 2 bin dolarlık bu alım-satımdan akçalı bir yarar sağlayıp sağlamadığını anlamak için Ge- nel Başkan Baykal, dün sabah Sevigen’i din- lemiş ve yakın çalışma arkadaşının anlattıkları- nı inandırıcı görmüş. Ve Sevigen’e görevine devam etmesi söylen- miş. Bilmiyorum CHP Genel Başkanı kendisine “Mehmet. Niçin bu türlü arabuluculuk başvuru- ları sana yapılıyor? Adayımız olmak isteyenlerin de adresleri niçin hep sen oluyorsun? Bu kadar boş zamanı nasıl buluyorsun?” diye bir soru da yönetti mi? Yönetti ise ne yanıt aldı? Tanrı, Kılıçdaroğlu’na gerçekten yardımcı ol- sun ve bir münafığın tam oy verme günleri ön- cesinde yeni bir iddia ile ortalığı karıştırma- sından korusun. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net Tek Gıda-İş’ten TGS’ye destek İstanbul Haber Servisi - Türkiye Tütün, Müskirat, Gõda ve Yardõmcõ İşçileri Sendikasõ (Tek Gõda-İş) Genel Yönetim Kurulu, “Sendika ve üyelerinin, atv, Sabah gazetesi ve dergi çalõşanlarõnõn mücadelesine destek olmak amacõyla grev boyunca Turkuvaz Grubu’na bağlõ basõn ve yayõn organlarõnõ izlemeyeceğini” bildirdi. Tek Gõda-İş’ten yapõlan yazõlõ açõklamada, “Turkuvaz Grubu’nu uzlaşmaz, emeğin hakkõna saygõ duymayan tavrõ nedeniyle kõnõyor ve çalõşanlarõnõn haklarõnõ bir an önce teslim ederek, toplu görüşme masasõnda uzlaşmaya davet ediyoruz” denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle