22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Uzun söze ne “HACET”. Fener sonunda bir “TEPE”de ışık yakabildi! YağmurDeniz CMYB C M Y B GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Seçimde Bölünme İhaneti! 2100 yılından bugüne bakarak ülkemizi anlamaya çalışacak olan tarihçiler, sosyologlar, en azından Tür- kiye Cumhuriyeti’nin 1993-2009 sürecini ele aldık- larında, saçma sapan bilgileri nasıl yorumlayacaklarını bilemeyecekler. Bir Cumhuriyet düşünün ki, 1980 darbesinden son- ra solun uğradığı ters değişimle, adım adım batağa saplanmış ve dinsel siyaset yürütenler her gün ikti- darı biraz daha sıkı tutmuşlar. Tehlikenin boyutunu önce koyu Atatürkçüler görmüşler. Her gün yeni in- sanlar geç de olsa gerçeği anlamışlar, milyonlar Cum- huriyet için önce “dernekleşmiş” ardından yürümüş. Ve.. sıkı durun: Bu çığ gibi büyüyen ölümcül teh- likeye karşı, “sosyal demokrat partiler” her seçime bölük pörçük, birbirlerine karşı aday çıkararak gir- mişler! Bu makaleyi ben “demokratik bir aydın” sıfatıyla yazmıyorum. Solda intihar sürecinin başladığı 1994 yerel seçimlerinden 9 ay öncesinden başlayarak, so- lu birleştirme sorumluluğunu almış siyasal eylemci ve bugünkü tüm ulusal sivil toplum kuruluşlarının ve birlik çabalarının tartışmasız ana çıkış noktası ve ilk genetik hücresi olan Taban Operasyonu ha- reketinin kurucusu olarak yazıyorum. 1993 yazında, 1994 yerel seçimlerinde bölünmenin nelere mal olacağını, henüz ortada “kaybedilmiş” bir Büyük Be- lediye, bir seçim olmadan aylar öncesinden, ortaya dökmüş ve internetsiz ortamda on binlerce imzayı so- kakta halk adına toplamış bir hareketin örgütleyici- si, tüm partiler ve liderler arası arabuluculuk çalış- malarını bizzat yürütmüş sorumlu insan olarak ko- nuşuyorum. Hatta o seçimlerde gelen malum hezi- metten sonraki istisnasız her yeni yenilgi öncesi ay- nı ikazları tüm sorumlu(suz)lara ulaştırmış inatçı ki- şilik olarak konuşuyorum. Yani solda intihara karşı, 1993 yazında ADD, ÇYDD, DİSK, Cumhuriyet’in on- ca yazarı ve sayısız sivil toplum örgütünü bir araya getirmiş, sayısız basın toplantısı düzenlemiş, bu uğur- da on binlerce isme ulaşmış “bahtsız” kişi olarak, bu direnişin “örgütsel duayeni” olarak konuşuyorum. Ve partilere sesleniyorum: Böyle korkunç bir or- tamda bunu yapmaya hakkınız yok. Aradan kaç se- çim geçti? Hiç mi ders almazsınız? Hiç mi mağ- lubiyete doymazsınız? Hiç mi matematikten anla- mazsınız? Bugün oyları bölmenin tek anlamı var: “Si- ze anlattığımız hikâyelere inanmayın. Bu seçimi ka- zanmak falan istediğimiz yok. Biz siyasetçi değil, si- zin önünüzü tıkayan şaklabanlarız, halkı ve tarihçile- ri güldürmek için buradayız. Biz sizlerle alay edip, mat- baaları bol aday afişleriyle zengin etmek için buradayız. Bizim için partiyi avucumuzda tutmak esastır, yoksa halkın ve Cumhuriyetin karşılaştığı tehlikeler veya se- çim kazanmak umurumuzda değildir.” Pazar günü, sevgili Oktay Ekinci’nin neden solun birleşik adayı olamadığını anlattığı, içimi parçalayan yazıyı okudum. Ekinci, Taban Operasyonu bildirisi- ni 1993 yazında ilk imzalayan aydınlardan biriydi. Ay- nen Ahmet Taner Kışlalı, Mustafa Ekmekçi, Onat Kutlar, Erdal Öz, Türkan Saylan, Erol Tuncer, Alev Coşkun, Selçuk Erez, Alpaslan Işıklı, Genco Er- kal, Ceyhan Mumcu, Aysel Ekşi, Halil Ergün, Zey- nep Oral gibi… Cumartesi öğleyin, Kadın Araştırmaları Derneği’nin Kemal Kılıçdaroğlu’nu sivil toplumlarla buluşturduğu yemeğe, Yurtsever Hareket sözcüsü olarak katıldım. Kılıçdaroğlu’nu dinlemek bir keyif, kazanması en bü- yük dileğimiz. Son derece klâs, kibar, güven veren ve espritüel bir insan. Kılıçdaroğlu bizim Gandhi’miz olmaya aday ve bu tarihi kişiliğe de çok benziyor! Ve ben, iş işten geçmeden, “Neden mağlup olduk” sorusuna yanıt aranmadan, bu bölünme tehlikesini o toplantıda açıkça ortaya döktüm ve tüm katılımcılar büyük destek verdiler. Ne gariptir ki sevgili Kılıçdaroğlu, günde 20 saat çalışıyor seçimi kazanmak için, kendisininki dahil li- derlerimiz ise “bölünmeye devam” diyerek hepimi- zin kuyusunu kazıyorlar… Partiler bugün saat 17.00’ye kadar, aday liste- lerini YSK’ye bildirecekler. Bugün onların hepsi- ne, malum belediyelerde, birbirlerine karşı aday çıkarmamaları konusunda son uyarıyı yapma günü. Derhal telefona sarılın! Kişisel hesapsızlıkla- rı, inatlaşmaları ve akılsızlıklarıyla Cumhuriyeti çö- kertmelerine mani olun… PERİHAN ERGUN İktidar partisiyle ana mu- halefet partisinin ara seçim söylemlerinde proje ve öngö- rülerin yerini AKP’de iane, CHP’de dinsel gösterimler al- dı. AKP iktidara geldiğinden beri seçim öncelerinde varlığını sürdürebilmek için sosyal yar- dım adı altında özellikle yan- daşlarına ve fakir fukara, garip gureba dediklerine, muhtarlar aracılığıyla kuru besin, temiz- lik malzemesi, tonlarca kö- mür ve bazılarına da alışveriş çeki dağıtır oldu. Yetmedi, bu kere 29 Mart yerel seçim ön- cesi beyaz eşya, mobilya, çekyat vs. dağıtmak gibi akıl almaz işlere kalkıştı. Bunu ne- dense sadece Tunceli’nin Na- zımiye ilçesiyle merkezinde işleme koydu. Gelin görün ki eşyaların dağıtıldığı evlerin bir- çoğunda çalıştırılmasının ge- reksinimi olan elektrik ve mus- luktan akan su yok. Bu du- rumda makineleri kullanama- yacaklarını öğrenen fukara halkımın şaşkınlık görüntüleri çok iç acıtıcıydı. YSK bu seçim yatırımının yasadışı olduğunu beyanla durdurulmasını istedi. Suç duyurusunda bulundu. Soruşturma açıldığı halde ilin valisi, Başbakanı gibi “Yola devam” diyerek dağıtımı sür- dürüyor. Gider kaynakları so- rulduğunda da inandırıcı yanıt veremiyor. Birçok yerde bu se- çim yatırımlarını alan ailelerin sadaka kültürüne yaslanarak, iş bulmakta güçlük çektikleri- ni de bahane ederek, çalış- maktan vazgeçtiklerini, yani işin adını YOKSULLUK koy- duklarını acıyla izliyoruz. Ayrı- ca; İşkur’un açıklamalarından bu yılın iş başvurularının yüz- de 95’e çıktığını, işsizlerin iki milyona yaklaştığını öğreni- yor, gizli işsizlerin sayısını da düşünmek istemiyoruz. Bir tiyatral gösteriyi de usta gazeteci Yalçın Bayer’in yaz- dıklarından öğrendik. Kırklareli Valisi Coş -ki bu zat RTE’nin İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde dosyalardan so- rumlu görevlisiymiş- gerçekten coşmuş! Roman vatandaşla- rın mahallesinde gereksinimi olanların evlerine altyapıları olmamasına karşın tuvalet ve banyo yapma işine soyun- muş. Yurt çapında kırsal ke- simin bu en önemli kullanım yerlerinin olmadığı bilinir. Bü- tün valiler bu işi yaparsa o za- man yardım adil ve demokra- tik olabilir. Belli yerlerde yapı- lan bu çalışmaların gider kay- naklarını da doğrusu çok me- rak ediyorum. Hükümetin hal- ka balık verme yerine balık tut- mayı öğretmesi, iş kaynakları yaratması gerekmiyor mu? Örneğin; Tunceli’de Mun- zur’dan faydalanılabileceğini. Bir de balarısı çiftliklerinin ku- rularak ülkenin en iyi balını üre- tecek halkın, alın teriyle iane- ye muhtaç olmaksızın ya- şamlarını sürdürmeleri çok güzel olmaz mı? Bunun en canlı örneği geçmişte ne yazık ki gene siyasilerin aynı azgın- lıklarıyla kapatılan Köy Ensti- tüleri’nin üretkenliğidir... CHP’ye gelince; ne yazık ki Atatürk’ün emaneti olan par- ti ve ilkelerinin simgesi 6 Ok’ta gene O’nun en çok önem ver- diği, cumhuriyetimizin değiş- tirilemezlerinden biri Laiklik’in içeriğini seçim yatırımı uğruna ihlal ettiler. Yanlış ve yürütül- mesi zor hesaplarla çarşafla Kuran kurslarına dolandılar. İkidarın milli görüş yolunda, ta- rikat ve cemaatlerin eşliğinde ılımlı İslam yürüyüşünde tırısa kalktığını görmezden geldiler. Yetmedi, onların ayak izlerin- de yürüyerek oy toplayacak- larını sandılar. Çarşafta yaşa- dıkları skandaldan da ders çı- karamadan bir de yıllardır ya- sal ve yasadışı çalışan binler- ce Kuran kursunu da gör- mezden geldiler. İşte CHP’yi uyandırması ge- reken canlı kanıt. Geçen gün- lerde görüntülü medyada deh- şet verici bir tabloyla sarsıldım. II. Abdülhamit’in ölüm gü- nünde İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nde çağdaş gi- yimli kızlı erkekli bir grup öğ- renci Sultan’ın türbesinin ba- şında dualarla ellerini Tanrı’ya açarak Mevla’dan “Ey yaradan bizleri Ulu Hakan’ın yolunda hi- lafet ve şeriata tez elden ka- vuştur” diyorlardı. Bunlar Ata- türk’ün emanet ettiği sözde Türk gençleriydi. İkincisi de Alanya’nın yerel gazetesi Ye- ni Alanya’da kendisini ulema sayan Şükrü Boz, yazılarında antisemitizmi din kitaplarıyla Davos olayına dayanarak ade- ta güçlendiriyor. Türk Muse- vilerini bunun ne denli tedirgin ettiğini düşünebiliyor musu- nuz? Bu konuda bir de hükü- meti uyarmak istiyorum. AKP’nin Ankara İl Başkanlığı sitesindeki düşmanca yayınlar çok kışkırtıcı. CHP ve iktidara 1955’teki 6-7 Eylül olaylarında başımıza gelenleri hatırlatırım. Unuttularsa, bilmiyorlarsa si- nemalarda gösterime giren “Güz Sancısı” filmini gidip gör- sünler!.. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 17 Şubat İşin Adı Yoksulluk Oldu! HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com 17 ŞUBAT 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Damar Reşit Çağın: “Kemal Unakıtan’ın üç damarı tıkanmış. Daha önce de ar damarı çatlamamış mıydı?” Pırlanta Necati Cebe: “Pırlanta gibi iktidar pırlantacı evlatları için pırlantada vergiyi kaldırmayacak da nerede kaldıracak!” Nitelik Nezahat Özbek: “Türkiye’yi öyle bir hale getirdiler ki; nitelikli dolandırıcılar nitelikli insanlardan daha çok itibar görüyor!” Fehmi’ye bağlanan maaşa maşallah! ÖZEL haberleriyle tanınan internet gazetesi odatv.com’da iktidarın en has gazetecisi ve Ergenekon soruşturmalarının müneccimbaşısı Fehmi Koru namı diğer Taha Kıvanç’ın Türkiye’nin en çok kazanan gazetecisi olduğu öne sürülüyor. Barış Pehlivan imzalı özel haberde Fehmi’den yanıt alamadıkları için “Eminim ki siz daha çok kazanıyorsunuzdur” denilerek yaptığı işlerden bulabildikleri şu ücretler sıralanıyor: Dünya lideri Fatih Sultan Recep’in kankası Ahmet Çalık’ın atv’sinden program başına haftalık 8 binden ayda 32 bin lira. Hükümetin borazanı TRT’den program başına haftalık 2 bin 400’den ayda 9 bin 600 lira. Deniz Feneri’nin Kanal 7’sinden ayda 11 bin lira. Dünya liderine tapan Ethem Sancak’ın Kanal 24’ünden program başına haftalık 5 bin 500’den ayda 22 bin lira. Dünya liderinin dünürgilleri Albayrak ailesinin gazetesi Yeni Şafak’tan aylık 31 bin lira. Ayda toplam 105 bin 600 lira. Döviz hesabıyla ayda yaklaşık 63 bin 600 dolar veya 49 bin 800 euro. AKP’nin sayın cumhurbaşkanı yaptığı Abdullah Gül’e en yakın gazeteci olarak da tanınan Fehmi’ye sadece iktidar yandaşı medyada bağlanan maaşlarda bir eksiklik varsa şimdiden özür dileriz! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” İSLAM âleminin son halife adayı ve dünya lideri Fatih Sultan Recep, bir ilki daha becererek bugüne dek görülmemiş şekilde Türkiye’nin adını dünyaya duyurmaya vesile oldu. Nasıl mı? Aynen şöyle: Bugüne dek Ermeniler Türkleri soykırım yapmakla suçluyordu ama Türk askerini Kıbrıs’ta işgalcilikle suçlamıyordu. Rumlar, Türk askerini Kıbrıs’ı işgal etmekle suçluyordu ama Kürtleri katletmekle suçlamıyordu. Kürtler, Türk askerine katil diyordu ama Ermeni soykırımı yapmakla suçlamıyordu. İşte dünya lideri Fatih Sultan Recep, İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı’nın ağzından Yahudilerin Türkleri hem Ermeni soykırımı yapmakla, hem Kürtleri katletmekle, hem de Rumların topraklarını işgal etmekle suçlamasını becerdi. Fatih Sultan Recep’in sayesinde Türkiye’nin ilk kez “üçü bir arada” suçlanması, üstelik dünyanın önde gelen devletlerinin üst düzey askeri temsilcilerinin katıldığı “Askeri Psikoloji” konulu resmi ve Davos’tan çok daha ciddi bir toplantıda gerçekleşti. İsrail Cumhurbaşkanı’nın şahsında İsrail halkına “Siz insan öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” diyerek “insanlık dersi” vermeye kalkışan Fatih Sultan Recep, kendisine “Önce sen aynaya bak” diyen İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı Avi Mizrahi’ye henüz resmi bir yanıt vermedi. Belli ki muhatap almıyor! Yanıt, Dışişleri Bakanlığı’ndan “nota” ve Genelkurmay Başkanlığı’ndan “yazılı açıklama” olarak geldi. Kaderin şu cilvesine bakın ki, Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinden yazılı bir açıklama yapılsa ya “Bu bir sivil darbedir” diye bağıran ya da “Asker politikaya burnunu sokmasın” diye çığlık atan liboş ve şeriatçı takımı bu kez dış politikaya ilişkin açıklama yapan askerin arkasına sığındı. Fatih Sultan Recep, İsrailli generali muhatap almıyor ama yerinde de duramıyor. Seçim meydanlarında “Yüksek sesle konuşmak, haklılığın değil suçluluğun ifadesidir” diye avaz avaz bağırarak ne kadar haklı olduğunu dünya âleme göstermeye çalışıyor. Ne de olsa zat-ı şahaneleri İslam âleminin son halife adayı bir dünya lideridir ve sayesinde Türklerin ilk kez hem soykırımcı, hem katil, hem de işgalci olarak suçlanmasının tam yeridir! Beceri SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Mürver ağacõna veri- len bir başka ad. 2/ Bilgili, haberli... Di- van şiirinin ölçüsü. 3/ Vladimir Na- bokov’un, fil- me de aktarõ- lan ünlü ro- manõ... Hol- minyum elementi- nin simgesi. 4/ Utanç duyma... Bi- linen en hafif ele- ment. 5/ Adõl... Bir etkinliğin geçici olarak durduruldu- ğu süre. 6/ “Ufuk- lar” anlamõnda eski sözcük... Kars’õn doğusundaki ünlü eskiçağ kenti. 7/ Kõsa yazõ... Düz ve geniş arazi. 8/ Çoğunlukla mor kadife üzerine sõrma ile ka- bartma dal, yaprak ve çiçek işlenmiş giysi ya da örtü. 9/ Kale bekçisi... İki tarla arasõndaki sõnõr. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Yõldõrõm. 2/ Açõk alanlardan ve kalabalõk yer- lerden aşõrõ derecede korkma. 3/ Parlak kõrmõzõ renkte bir süs taşõ... “Çok sarhoş” anlamõnda ar- go sözcük. 4/ Anadolu Selçuklularõ döneminde ortaya çõkan esnaf örgütü... Neodim elementi- nin simgesi. 5/ Divan şiirinde sevgilinin kirpiği için kullanõlan mazmun... Evin bölümü. 6/ Eski bir Türk sanatõ olan kâğõt oymacõlõğõna verilen ad... Halk dilinde tarladaki sebzeye verilen ad. 7/ Siper, hendek... Alaca, iki renkli. 8/ Ortaoyu- nunda taklitçi... Bir nota. 9/ Doğu ve Güneydo- ğu Anadolu’da konar-göçerlerin kõl çadõrlarõn- dan oluşan yayla yerleşmesi... Doğru, gerçek. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A R A Ç Ö R Y O L A S I E T A R A B I T A A Ğ Ç A R A B A Ş I A S T K A L R K İ A L N A Ç S A N A T K A R T A K I R I R A A L A Z Ö R E K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bedri.baykam@gmail.com Faks: 0212 227 34 65 34 VH 6126 plakalı arabamın ön plakası çalınmak suretiyle kaybolmuştur. Hükümsüzdür. Meral Madenoğlu Kıvanç
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle