25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 10 ŞUBAT 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL CHP Nereye? PENCERE F Tipi Ergenekon... İyice mostrası ortaya çıktı.. Türkiye’de artık F tipi geçerli.. F Tipi polis.. F Tipi savcı.. F Tipi gazete.. F Tipi TV.. ‘F Tipi’ Fethullah Gülen’in adından kaynakla- nıyor.. Fethullah.. Feto.. Saidi Nursi’den miras Nakşi cemaatçiliğin aktüel ideolojisini oluşturan bu imam, neredey- se bir imparatorluk kurdu... Fethullah postu dehalet eylediği Amerika’ya serdi... ‘Ilımlı İslamcı devlet modeli’ni savunan, sert ve köktenci siyasetten kaçınan, Papa’ya sıcak ve ya- kın duran, Musevilik ve Hıristiyanlığın kapitalist em- peryalizmine ‘hınk diyen’, İslama düşman Batılı güçlerin işine çok gelen bir Sünni - Nakşi tarikat- çılığın politikasını yurtdışından örgütlüyor... Feto başarılı mı başarılı... Sabırlı, kurnaz ve yumuşak bir stratejiyle bu- günlere ulaştı... ‘F Tipi’ devlet kurumlarında etkili mi etkili... Fethullah’ın sanırım henüz sızamadığı bir ku- rum kaldı... Ordu... Türk Silahlı Kuvvetleri henüz Fethullahçıların elinde değil... Okullarıyla, şirketleriyle, gazeteleriyle, televiz- yonlarıyla iş yaşamında ve kamuda geçerli F Ti- pi’nin AKP iktidarına desteği açık seçik... Savcılığını RTE’nin yaptığı Ergenekon tertibinde postu Amerika’ya sermiş Fethullah Gülen’in ro- lü büyük... F Tipi polis.. F Tipi savcı.. F Tipi yargıç.. El ele vermişler.. Ergenekon’da ne soruşturma yöntemi yasal.. Ne iddianame yasal.. Ne var ki Türkiye’de henüz F Tipi’ne dahil ol- mayan polis, savcı, yargıç da var... Ergenekon davası ilerledikçe F Tipi’nin tezgâ- hı da çözülecek, yargı hukuka ve yasalara göre işlevini yerine getirmek olanağına kavuşacaktır... Hukuksuzluğa karşı hukukun üstün geleceği- ne inanıyoruz... F Tipi olarak gündeme giren akla ve havsala- ya sığmaz sorgu yöntemlerinin ve tutuklamala- rın sonu yoktur; 2450 sayfalık 400 klasörlük F Ti- pi iddianamenin cılkı da duruşmalarda aşama aşa- ma sergilenecektir... Türkiye Cumhuriyeti’nde yargı RTE’nin savcı- lığına, Fethullahçılığa ve Fethullahçılara teslim ola- maz... Hanya’yı Konya’yı yakında herkes anlayacak ve görecektir... Ü lkede işlerin iyi gitmedi- ği, yalnõzca ekonomi ala- nõnda değil, TBMM’de de kendini gösteriyor ol- malõ ki, Meclis kendine yeni bir içtüzük istiyor. Basõna yan- sõdõğõ kadarõyla kurulan “Uzlaşı Ko- misyonu” çalõşmalarõnõ sona erdirdi ve taslak ortaya çõktõ. Kanal D’nin özeti- ne göre, içtüzükteki bazõ değişiklikler şöyle sõralanõyor: 1. Genel kurulu spikerler sunacak. 2. Yasalarõn görüşülme süresini da- nõşma kurulu belirleyecek. 3. Komisyonlara ağõrlõk verilecek. 4. Sivil topluma söz hakkõ tanõnacak. 5. Grup kararõ yerine danõşma kurulu şartõ getirilecek. 6. TBMM TV canlõ yayõn yapmayacak. 7. Kürsü yerine yerinden konuşmalara imkân tanõnacak. Görüldüğü gibi, değişikliklerin (!) en önemli maddesi Meclis TV’nin canlı yayını bırakıp yorumlu yayına geç- mesidir. Yani olan bitenin milletten sak- lanmasõ, Meclis’in bir anlamda sansür uygulamasõdõr. Böyle bir maddenin benimsenme ge- rekçesi, herhalde kimi kavgaların ve küfürlerin topluma yansımasını en- gellemek olduğu kadar, kimi özel kişiler ve gruplar için çõkarõlan son dakika ya- salarının da kimse duymadan ra- hatlıkla Meclis’ten geçmesini sağla- maktır. Oysa her iki hususun da açõk seçik tüm halk tarafõndan bilinmesinde sayõsõz ya- rar vardõr. Çünkü küfür ve kavga olay- larõ topluma yansõtõlmayarak, Meclis’in saygõnlõğõ sağlanamaz. Tam tersine kü- für ve kavgayõ benimseyen üyeler top- lumca bilinmelidir ki, öteki saygõn üye- lerin önemi ortaya çõksõn. Bir düşünce- nin, düşünceyle değil, kavga ve küfürle karşõlandõğõ bilinmeli ki, bu olaylar tek- rarlanmasõn. Yani Meclis’in saygõnlõğõ- na gölge düşürenlerin yine Meclis’in için- den çõktõğõ gerçeği, seçmenlerce karan- lõkta kalmamalõdõr. Ayrõca bu durumu bil- mek herkesin hakkõ değil midir? İçtüzüğün böyle bir sansür getirme- si, halkõn haber alma hakkõnõ da kõsõt- lamaz mõ? İktidar tüm denetim işleyi- şini kontrol altõnda tutarsa, demokrasi- den söz edilebilir mi? İçtüzük değişikliğini gündeme geti- renler öyle sanõyoruz ki, Meclis’in daha verimli çalõşmasõnõ, daha çok yasa çõ- karmasõnõ amaçlõyor olabilirler. Elbette haklõdõrlar. Dünya, Türkiye hõzla deği- şirken, değişikliklerin yasalara yansõma- sõnõ beklemek yasa yapõcõlarõn sorumlu- luğundadõr. Mademki bu yasalar TBMM’de yapõlacaktõr, bunun için çok sa- yõda yasa yapmak kadar, bu yasalarõ par- lamento içi ve parlamento dõşõ muhalefet denetiminden geçirmek de büyük önem taşõr. Demokrasi bunun için gerekir. İk- tidar ve muhalefet bunun için vardõr. Ne var ki iktidar ve muhalefet, henüz Meclis barõşõ konusunda ‘uzlaşmış’ değiller ki, ‘Uzlaşı Komisyonu’ oluş- turulmasõna rağmen ortaya çõkan tabloda uzlaşõlmadõğõ görülüyor. Uzlaşõ Ko- misyonu’nun uzlaşamadõğõ bir içtü- zükte Meclis’in uzlaşmasõnõ beklemek boşuna değil mi? Bu durumda yine çõ- kacak içtüzük, TBMM İçtüzüğü olma- yacak, iktidar partisinin yani AKP iç- tüzüğü olmayacak mõ? O zaman yapõ- lan içtüzük uzlaşõ getirir mi? Oysa dünyada artõk belediye meclisi toplantõlarõnõn bile yerel TV ve radyo- lardan canlõ olarak yayõmlandõğõ görü- lüyor. Aynõ işlem kent konseyi toplan- tõlarõ için de yapõlõyor. Böylece o kent- te yaşayanlar kentin sorunlarõnõ, önerilen çözüm yollarõnõ öğreniyorlar, düşünce- leri varsa, kendilerini konseyde temsil edene iletiyorlar. Böylece etkileşimli bir toplantõ da gerçekleştirilmiş oluyor. Aynõ işlevi Meclis TV daha geniş çap- ta yerine getirirken yeni içtüzükte bu du- rum neden ortadan kaldõrõlmak isteniyor? Şaşõrmamak olasõ değil. Öte yandan Meclis’i daha yoğun ça- lõştõrmanõn bir yolu da Meclis’in bu- günkü yapõsõna göre, öncelikle grup mil- letvekili sayõsõnõ düşürmek olmalõdõr. Yürürlükteki içtüzükte yer alan (mad- de 18) ‘En az yirmi milletvekili bu- lunan siyasi partiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grup kurma hak- kına sahiptirler’ maddesini değiştirip bunu ‘En az on milletvekili’ biçimine getirmek olmalõdõr. AB yasalarõyla daha çağdaşlõğõ, daha saydamlõğõ hedeflediğimiz söylenip duruyor ya, Meclis TV’nin canlõ yayõ- nõnõn iptaline kalkmanõn neresi çağdaş ve saydam! Bu olsa olsa sansürün öte- ki adõ olmaz mõ? Meclis Sansürü (mü?) Hikmet ALTINKAYNAK AB yasalarõyla daha çağdaşlõğõ, daha saydamlõğõ hedeflediğimiz söylenip duruyor ya, Meclis TV’nin canlõ yayõnõnõn iptaline kalkmanõn neresi çağdaş ve saydam! Bu olsa olsa sansürün öteki adõ olmaz mõ? Cumhuriyet Halk Partisi diye bir parti var mı? Hani, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu parti!.. Çoktan öldü, yok oldu! Şimdilerde ortalıkta dolaşan o partinin hayaletidir. Birtakım insanlar almışlar bu adı, ken- di keyiflerine, özlemlerine, kafalarına göre kullanıyor- lar... Seçimlere de girerler, hep yenik düşerler. Zaman zaman gereken yüzde 10’u da bulamaz, Meclis dışında kalırlar. Bu kez giderler şeri- atçı partilerin yaptıklarına benzer işlere kalkışırlar! So- nuç yine yenilgidir. Ta 1946’dan bu yana CHP’nin tuttuğu sağa, dinciliğe sarıl- mak yolu yanlıştır. Bunu ken- dileri de bilirler, ama başka çare aramak işlerine gelmez. Varsın, ahbap çavuş dostlar kırk hadi hadi yüz kişi millet- vekili seçilsin, ana muhalefet olsunlar zaman zaman bağı- rıp çağırsınlar, yeter onla- ra... Ülke günden güne bir halifelik dönemine, bir din devletine gidiyormuş, gör- mezler, görseler de umurla- rında değildir! Bu yerel seçim öncesinde, şu CHP’yi ve tüm adaylarını desteklemek gerekir diye dü- şünüyordum. Büyük kentle- rin başkanlığını AKP’ye kap- tırmamak, genel oyda AKP’yi geride bırakmak, Tayyip’ler grubuna iyi bir ders vermek, Türk halkını gerilikten, dinsel zorbalıktan, çağdaşlığa ters düşen tutumlardan kurtar- mak CHP’nin başlıca görevi olmalıydı. CHP birtakım yan- lışlardan dönüp kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerine, devrimlerine sarı- larak Türkiye’yi korkunç bir çıkmazdan kurtarmalıydı... Olmadı, olmuyor, olmaya- cak! Çünkü ha AKP, ha CHP... İkisi de gün bugün, fırsat bu fırsat deyip halkın oyları- nı şu yoldan, bu yoldan elde edebilmek yarışında!.. AKP bir kez daha kazanır, sonra bir kez daha, CHP ise çarşafa da dolansa, her sokakta Ku- ran kursu da açsa, liderleri başta Baykal’lar ve arka- daşları cuma namazlarını ka- çırmamaya özen gösterse, sakal bırakıp cüppelerle mey- dan meydan dolaşıp “biz ar- tık Atatürk’ün partisi değiliz” diye gösterilere de girişse... Boştur! CHP yıllardan beri oylarıyla, güvenleriyle, ken- disini destekleyenleri, her seçimde hiç değilse yüzde 20’lerde oy veren gerçek CHP’lileri de yitirecektir. Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi yok olmaya doğru gi- diyor!.. Şimdi görev, Atatürk devriminin partisini oluştur- maktır. O da olmazsa, elve- da laiklik, halkçılık, Atatürk- çülük... F atih Camii’nin av- lusundayõz. Kalaba- lõk giderek artõyor. Her yaştan, her konumdan, her meslekten insan var bu kalabalõkta. Kõzlarõnõ yiti- ren acõlõ bir aile, yaşlõ göz- lerle öğretmenlerini uğur- lamaya gelen öğrenciler, çalõşma ve yol arkadaşla- rõnõ kaybeden meslektaş- larõ ve yoldaşlarõ, dostlarõnõ dönüşü olmayan yola gön- deren arkadaşlarõ. Kafala- rõnda bin bir cevapsõz so- ru ve şimdiden başlayan özlemle her yaştan insan. Düşünüyorum da Tür- kel Minibaş’la aynõ kay- gõlarõ duyar, aynõ coşkularõ duyumsar, Cumhuriyet kuşağõnõn ortak paydala- rõnda buluşurduk. Yaş- lanmadan ama dolu dolu yaşayarak yitirdiğimiz dostumuzun cenaze töre- nine gelenlerin anlattõk- larõ, ardõndan yazõlanlar ve konuşulanlar hep onun cevval, yorulmak bilmez, mücadeleci, becerikli, ön- cü, uzlaştõrõcõ ve dik du- ruşuna ait değerlendirme- lerdi. Kimileri güzel gü- lüşünü, kimileri her 1 Ma- yõs’ta evindeki toplantõ- larõ, kimileri 14 Aralõk doğum gününde verdiği partileri, kimileri sivil top- lum örgütlerinin her çağ- rõsõna koşulsuz koşturma- sõnõ, kimileri hem iyi, hem kötü gün dostu olduğunu, öğrencileri de onun ula- şõlmaz öğretmenliğini ve asla ona veda edemeye- ceklerini anlattõlar. Ben tüm bunlarõ dinler ve izlerken şunlarõ düşün- düm. Neden hep iyiler, yararlõ insanlar böylesine erkenden çekip gidiyor- lardõ? Neden hep ülkesi için elini taşõn altõna yi- ğitçe sokan insanlar böy- lesine zamansõz göçüp gi- diyorlardõ? Ve neden aka- demik kimliğiyle zarif ve şõk kadõn görüntüsünü fi- resiz buluşturan, kendisi- ne çok yakõşan özgün ta- kõlarõnõ, yüzünden hiç ek- sik olmayan gülüşüyle bü- tünleştiren sevgili Türkel Minibaş böylesine erken- den kayõp gitmişti? Bu sorulara verecek cevabõm yok! Bildiğim o ki, yokluğu- nun yarattõğõ boşluk, onun- la olan arkadaşlõğõmõn ya- rattõğõ coşkuyu azaltamaz. Babasõ kõzõnõ kucaklaya- rak, Cunda Adasõ da onu yõldõzlara sararak bağrõna basacaktõr. Minibaş’õn Ardõndan... Neşe DOSTER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle