23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 150 Milyar Dolara Ne Oldu? Bu soruyu, CHP İstanbul Büyükşehir başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu; AKP’ye ve İstan- bul’un AKP’li başkanı Kadir Topbaş’a yöneltiyor. Bir maliye müfettişine yaraşır titizlikle, oturmuş, Recep Tayyip Erdoğan’dan başlayarak son 15 yılda büyükşehir belediyesince “İstanbul için” harcanan toplam parayı hesaplamış, bugünkü kur itibarıyla 243 milyar TL’yi bulan 150 milyar do- lar sayısına ulaşmış. Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılan uzun görüşmelerin parasal çerçevesi- nin 20-25 milyar dolar olduğu düşünülecek olur- sa “İstanbul için” yapılan 15 yıllık harcama tuta- rının önemi anlaşılmaktadır. Farklı örgütsel adlar altında İstanbul’da yerel ik- tidar olan siyasal İslamcı belediyeler günümüz AKP’sinin ekonomi kurmaylarının “Eğer verirse ülke ekonomisini biraz daha su üzerinde tutarız” umuduyla kapısını aşındırdıkları IMF’den almaya çabaladıkları paranın yaklaşık yedi katıdır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun sorusunun mutlaka yanıtlan- ması gerekmektedir. Bizi bu yazının kapsamında ilgilendiren ise so- ruya verilecek olası yanıtın bir başka yönüdür. Söz konusu 150 milyar doların üçte biri olan 50 milyar dolar, hizmetleri karşılığı olarak yüklenici firmalara kâr olarak dağıtılmıştır. Bir başka bakışla 15 yıl içinde birtakım özel kişi ve kuruluşların ka- salarına transfer edilen bu para, AKP hükümeti- nin Türkiye’yi içinde bulunduğu derin ekonomik krizden çekip çıkarmak için IMF’den almayı düş- lediği kredi tutarının iki katıdır. Kısacası; siyasal İslamcı İstanbul yerel iktidar- ları hizmet aldıkları özel kişi ve kuruluşlara -eski parayla- yaklaşık 80 katrilyon TL dağıtmışlardır. Bu para çok büyük çoğunlukla siyasal İslama yandaş ya da yakın firmalara verilmiştir. Bu parayla siyasal İslamcı yeni bir zengin ke- sim yaratılmış ya da var olan siyasal İslamcı zen- ginler daha da zenginleştirilmiştir. AKP’li yerel yönetimler tarafından yaratılan ya da semirtilen bu “mümin zenginler kesimi”, Ana- yasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylem- lerin odağı olduğu” tescil edilen AKP’nin ekono- mik gücünü oluşturmaktadır. Bu kesim, taşeronluk yoluyla kendisine bağlı alt zenginler yaratmakta, bu alt zenginler de bir sü- re sonra belli bir semirme düzeyine erişip bir üs- te atlamaktadırlar. Bu, siyasal İslamcı zenginliğin kendi kendini yeniden ürettiği özgün bir süreçtir. Özü kapitalisttir, yarattığı sınıf da İslamcı burju- vazidir. Bu süreç yalnızca İstanbul’a özel değildir, tüm AKP’li belediyelerde başarıyla işletilmektedir. Bu bilinince görsel, yazılı ve işitsel ulusal ya da ye- rel medyada siyasal İslamın giderek ağırlık ka- zanmasının rastlantısal olmadığı, tam tersine, merkezi bir stratejinin bir uygulaması olduğu gö- rülecektir. Sürekli yeni gündemler oluşturularak toplumun dikkati dağıtılmakta, bu arada da ülkeyi dincileş- tirme süreci hızlandırılmaktadır. Salt bu nedenle bile 29 Mart yerel seçimleri bü- yük önem taşımaktadır. Seçimler sonucunda AKP’nin elinden kurtarılacak her kent, her ilçe, her belde ülkenin ve toplumun geneli için yaşamsal değerdedir. Unutulmasın ki kaçıp giden trene arkasından koşarak yetişmek olanaksızdır. İş işten geçirilmemelidir. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul için bir umut- tur, bu umudun yeşertilmesi gerekir. Bu arada Sayın Kadir Topbaş’a bir sorum olacak: Kara- köy’de batan koca Kadıköy İskelesi ne oldu, sa- hi? Soruşturma olacaktı, bitti mi, bir sonuca va- rıldı mı? Sorumlular ortaya çıkarıldı mı? Bir öğrensek! dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘İstanbullu’musun? Kadir Topbaş, en güçlü raki- bi Kemal Kılıçdaroğlu için “İs- tanbullu değil” dedikçe dalõp gidiyorum... O güzelim “İstan- bullu” yõllara, o unutulmaz “İs- tanbullu” anõlara... Son 15 yõlda teker teker yok olan ne kadar “İstanbulluluk” varsa, tümüne daha fazla hasret duymaya başladõm... İlk 5 yõl ‘İstanbullu’ R.Tay- yip Erdoğan’la, ardõndan yine ‘İstanbullu’ Ali Müfit Gürtu- na’yla, son 5 yõlda da “İstan- bullu Mimar”la yitirdiğimiz “çağdaş” ve “kimlikli” İstan- bulluluklarõ anõmsõyor musu- nuz? Örneğin Yenikapõ’daki “Ça- kıl Gazinosu”... Bir gecesi bile, aylarca “İs- tanbulluolarakyaşama”yaye- terdi... Hele “Bu Akşam Bütün Meyhanelerini Dolaştım İs- tanbul’un” denirken, başka hangi kent böylesine içten sev- dalarla sarmalanabilirdi? “Seni Aradım, Kadehlerde- ki Dudak İzlerinde”yi şöyle “damardan” söyleyemeyen, nasõl İstanbullu olabilir? Söylemek bir yana, akõllarõna bile getirmeyenler, çoğunda oy verenlerinin yaşadõğõ yüzde 60’õ kaçak kentte “Ruhsatın yok” diyerek Çakõl’õ yõktõlar. Neymiş; kõyõlar halkõnmõş! Oysa yõllarca assolistliğini “halkın sevgilisi” olan Zeki Müren yapmõştõ. Mü- nir Nurettin, Safiye Ayla, Mü- zeyyen Senar ve niceleri... O yõllarõnõ 1994’ten sonra yi- tirmeye başladõ İstanbul... Meyhane şarkıları Şarkõlarla devam edersek, bir “Saadettin Kaynak” daha ne- den artõk çõkmõyor? Oysa öğretmenleri arasõnda Kaşımpaşa’daki Küçükpiyale CamiİmamõHafızCemalEfen- di de varmõş. Erişilmez şarkõla- rõnõ “Sultanselim Camii Şerifi Başimamı ve Sultanahmet Ca- mii Şerifi İkinci İmamı ve Ha- tibi” olarak bestelemişti. “Hacı” ve “hafız” Saadettin Kaynak’õn “Leyla Bir Özge Candır”dan tutun, “Niçin Bak- tın Bana Öyle”ye, “Çile Bül- bülüm Çile”den, “Ben Güzele Güzel Demem”e kadar, 42 ayrõ makamda yazdõğõ 330 eseriyle meyhaneler,meyhaneolarak;İs- tanbullular,İstanbulluolarakya- şadõlar... Son 15 yõlõn İstanbullu beledi- ye başkanlarõ ise belki de bir tek akşamlarõnõ bile meyhanede ge- çirmediler... Türbansız sinemalar Sonra “yazlık sinema”larõnõ anõmsõyorum İstanbul’un... Kü- çük yaşlardan “ailece” müda- vimleriydik... Fatih’te oturduğumuzdan, en gözdemiz Malta’daki Madal- yon Sineması’ydõ. Gece yarõsõ dağõldõğõnda, Suriçi’nin Beyoğ- lu’su olan Macar Kardeşler Caddesi’nde kõzlar erkeklerden daha mõ çoktu? Üstelik tümü “türbansız”veyanlarõnda“ma- halle”denerkekarkadaşlarõyla... Yani, ne başõ açõk, kapalõ çe- kişmesivardõ,nedemahallebas- kõsõ... Aynõ cadde, şimdi adeta “te- settür defilesi” gibi; çünkü Ma- dalyon sinemasõ da yok, mahal- lenin unutulmaz kõzlõ erkekli ar- kadaşlõklarõ da... Öteden beri “tarikatlar semti” denilen Fa- tih’te bile “İstanbul’da yaşa- mak” demek, geceleri yazlõk si- nemayagitmekveörtünmeyiöz- gürlük değil gericilik sayan bir kent kültürü demekti... Geçen 15 yõlda bir tane olsun yazlõk sinema yaşatõlamaz mõy- dõ? Muhafazakâr gökdelenler Ve alõşveriş merkezleri, gök- delenler, siteler, rezidanslar... Dünyanõn hayran kaldõğõ Ka- palıçarşı’nõn,MısırÇarşısı’nõn, Sultanhamam’õn, Mahmutpa- şa’nõn, Çarşamba Pazarı’nõn, Beşiktaş, Kadıköy, Beyoğlu, Bakırköy çarşõlarõnõn, Salıpa- zarı’nõn, Balıkpazarı’nõn ve tü- münün dili olsa da anlatsalar... Hangisinin aklõna, “İstanbul- lu” belediye başkanlarõnõn ken- dilerine “rakip” dev alõşveriş merkezlerini böylesine yaygõn- laştõracağõ gelirdi? Hangisi, “Si- ze alışveriş kültürünü öğrete- ceğiz” diyerek en büyük kazõğõ dikmeye gelen “Dubaililer”e böylesine imar peşkeşleri çeki- leceğini tahmin edebilirdi? İstanbul’un geleneksel ticaret alanlarõnõ “söndüren”, tarihsel peyzajõnõ “ezen” ticaret gökde- lenlerinin yüzde 80’i, şu son yõl- lardaki “İstanbullu muhafaza- kârlar”õn izinleriyle gerçekleş- ti... Bunlarõn baş mimarõ Kadir Topbaş şimdi Kõlõçdaroğlu’na soruyor; “İstanbullu musun?” Dua etsin ki İstanbul’un da di- li yok; olsaydõ, aynõ soruyu Ka- dir Topbaş’a sormaz mõydõ... ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 1 Şubat 1 ŞUBAT 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Davos’a yeni isim: Da-foss! Mumluk Erbil Tuşalp: “Yalancının mumu er doğana kadar yanar!” Yalan Kemal Öncü: “Yalan yanlış haber yapan medyaya boykotu anladık da yalan yanlış iktidar ne olacak!” Ertan Somunkıran: “Amerikalı yazara göre, Türkiye yakında imparatorluk dönemine girecekmiş. Eyaletli mi eyaletsiz mi!” Adres Zekai Çakmak: “Adres takıntısı olan RTE’ye hatırlatılır: Dosya adres sormaz!” YağmurDeniz Orman talanı ve Yüce Divan yolu TAPU Yasası’na eklenen “2B” maddesi ile orman talanının önünün açılması üzerine orman yüksek mühendisi Tarık Konal diyor ki: “Ormanlarımızın bütünlüğünün parçalanması, bozulması bir ulusal felaketin başlangıcı sayılmalıdır. Yitip giden yalnızca ormanlar değil, ulusun toprağı olacaktır. Devletçe özenle korunması ve geliştirmesi gereken ve tüm ulusun ortak malı olan ormanlar, af kapsamına bile alınamayacak bir yağma suçu işlemiş suçlulara, üstelik onları suçsuz ve haklıymış gibi göstererek satılmak isteniyor. Bu bir anayasa suçudur ve sorumlularının Yüce Divan’da yargılanmaları gerektir.” İslamcı AKP iktidarının “2B” talanını biliyorsunuz önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer engellemişti. İslamcıların Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı Abdullah Gül ise tapuyla ilgili bir yasa düzenlemesinin içine özenle yerleştirilen “2B”yi aynen onayladı. Demek ki, ulusun değil, yağmacıların çıkarı daha önemliymiş! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” DAVOS’TAKİ Dünya Ekonomik Forumu’nda Büyük Ortadoğu’nun eşbaşkanı RTE’yi Gazze panelinde acayip sinirlendiren panel yöneticisi Amerikalı gazetecinin Ergenekon Terör Örgütü üyesi ya da sempatizanı olabileceğini düşünmedim desem vallahi de billahi de yalan olur! Ergenekoncuların, RTE’ye yeni komplolar kurmak için artık uluslararası çalışmaya başladığını düşünüyordum ki, Allah’tan ekranda başı bağlı başaltıbayan Emina’nımı gördüm; ağlıyordu. Eyvah dedim, paneli terk eden kocası sinirden kendini odaya kilitledi; kapıyı kırmak için balta arıyorlar! Çevreyi tarayan kameralar, duvardaki yangın baltasına odaklanmayıp kapı önündeki karmaşa ortamını yansıtmaya devam edince aklım iyice karıştı. Bu kez, ister misin dedim kendi kendime, İslami Direniş Örgütü Hamas’ın bir militanı yanaklarından öpmek için RTE’ye sarılmış ve belindeki bombayı düşürmüş olsun! Neyse ki, TRT-2 Başbakanlık korumaları tarafından Davos’ta karların altına gömülmüş mühimmat araması yapıldığına ilişkin canlı yayına geçmeyince, telaşım geçti! Zaten Emimanım’ın da gözyaşları dinmiş, Davos’taki panik havası bitmişti. Asıl müjdeli haber RTE’ye telefon eden İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’den geldi. Perez, Gazze’de “10 Emir”in altıncı olan “öldürmeyeceksin”e uymadığı için RTE’den özür dilemiş ve RTE de bir “telekulak hizmeti” olarak bu görüşmeyi telefonuna kaydettirmişti. Hatta RTE, “Şimon kusura bakma, ‘Tevrat altıncı madde’ dedim ama sen maddenin emir olduğunu anladın, sağ ol ihtiyar” diyerek Türkiye-İsrail ilişkilerinde güven tazeleme fırsatı bulmuştu. Bu arada RTE’ye Davos’ta komplo kurmak isteyen Ergenekoncuların fena halde çuvalladığı görüldü. Çünkü İsrail Başbakanı ve Büyük Ortadoğu’nun asbaşkanı Ehut Olmert’le Türkiye Başbakanı ve Büyük Ortadoğu’nun eşbaşkanı RTE’nin arasına İsrail Cumhurbaşkanı dahil kimsenin giremeyeceği bir kez daha anlaşıldı. Bunun en büyük kanıtı da Türkiye’ye dönüşünde RTE için havaalanında yapılan büyük karşılama töreni oldu. Londra’dan evliya sıfatıyla dönen Adnan Menderes’i bile böyle bir kalabalık karşılamamıştı! Davos’ta SESSİZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com İflas etmiş serbest piyasa ekonomisinin Davos’u olmaz! Eyalet Şarkılarımız da ‘turistik’leşti! BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Anıtka- bir’in bulun- duğu tepenin eski adõ. 2/ “Delice” de denilen, ta- neleri zehirli olan ve ekin tarlalarõnõ sa- ran bir ot... Üst yanõ açõk boru. 3/ Tep- kili uçak... Aruz öl- çüsünde, kõsa okun- masõ gereken bir he- ceyi kalõba uydur- mak için uzatma. 4/ Küçük mağara... Es- kiden harman ürün- lerinden onda bir oranõnda alõnan ver- gi. 5/ Yüz kalõbõ... Yeni Zelanda’da ya- şayan bir cins papağan. 6/ Bir futbolcunun topa vu- ramamasõ... Konut. 7/ “Süs” anlamõnda eski söz- cük... Ağaçlõklõ yol. 8/ “Hile, dümen” anlamõnda argo sözcük... Yemişlerin yenen bölümü. 9/ Bü- yük Taarruz sõrasõnda, emredilen süre içinde ala- madõğõ için Reşat Bey’in intiharõna yol açan, Af- yonkarahisar ilindeki tepenin adõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Perhiz, diyet... Kükürtle demir bileşimlerinden biri. 2/ Boğa güreşi yapõlan alan... İstenilen ni- telikleri taşõyan. 3/ Üzerinde film çevrilen stüd- yo düzlüğü... İlacõn alõnmasõnõ sağlamak için içi- ne katõlan nötr madde. 4/ Azerbaycan’õn plaka imi... Antalya’nõn bir ilçesi. 5/ Meslek... Kripton elementinin simgesi. 6/ Kadõn baş süslemesinde kullanõlan, genellikle gümüşten yapõlmõş takõ... Bir gõda maddesi. 7/ Jüpiter gezegeninin bir uy- dusu... Tanrõtanõmaz. 8/ Tavla oyununda kulla- nõlan taşlardan her biri... Büyük iplik çilesi. 9/ Kur- naz, açõkgöz... Kötü bir işteki yardõmcõlar. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Z E M B E R E K E T A M E S E L M A N D A İ K A B D İ N A R N E M A N E T S E R E A T A L E T E S İ R L A M K E K S E M A İ L A N E T İ L 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle