17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2009 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Dram ve Trajedi PENCERE İstiskal... Dilimiz bir yandan fakirleşiyor. Öte yandan zenginleşiyor; eski kelimeler kullanımdan kalkarken yeni sözcükler üretiliyor... Unutulan sözcüklerden biri de ‘istiskal’... Nedir anlamı?.. Ali Püsküllüoğlu’nun ‘Türkçe Sözlük’üne iyi ki bakmışım; istiskalin karşılığına bir yeni sözcük oturtulmuş: “Kovumsama” ... Sözlüğün sayfalarını çevirdim, karşılığını okudum: “Hoşlanmadığını belli ederek soğuk, kovar gibi davranmak.” Daha altta yeni sözcükler de vardı: “Kovumsanmak: Kovumsamak eylemine uğramak.” “Kovuntu: Kovulmuş kimse...” İstiskal demek ki yeni sözcükler doğurmuş... Bizim tarihimizi renklendirip bugünkü hayatımızı güzelleştiren halk mizahımızın bir benzeri dünyada yoktur... Ne Nasrettin Hoca gibisine ne de Bektaşi’nin bir eşine Batı’da rastlayabilirsiniz... Nasrettin Hoca, bir zenginin iftarına davetsiz gitmiş; sofraya kurulmuş, biraz sonra evin kâhyası bizimkini uyarmış... Hoca aldırmamış... Aradan bir süre geçince kâhya, Hoca’nın kulağına sofrada istenmediğini bir daha fısıldamış... Bu kez de duymazlıktan gelen davetsiz konuğu biraz sonra uşaklar kucaklamışlar, konağın sokak kapısının önüne bırakmışlar... Hoca Nasrettin sokaktan sesleniyormuş: - Eee... Bu kadarına da istiskal derler... Bizim AB ile ilişkilerimiz, Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye karşı tutumu, en son Fransa’da alınan karar, sürekli horlanıp kovumsanmamız, kişide ister istemez bir tepki yaratıyor... Atatürk Türkiyesi’nin insanı bu istiskale ille de dayanmak zorunda mı?.. Doğrusu benim de canım alabildiğine sıkkın... İstiskal edilmek hoş bir şey değil... Bizim kuşak böyle yetiştirilmedi; ama, durun bakalım daha nelere katlanacağız!.. Peki, Avrupa’ya karşı bir başka yolu yordamı, siyaseti, stratejisi, üslubu, adam gibi davranışı yok mu bu işin?.. Adına ister istiskal deyin, ister kovumsama, böylesine aşağılanmaya Türkiye layık değil... (13 Ekim 2006 tarihli yazısı) H âkimler ve Savcõlar Kanu- nu’nun (HSK) yakalama ve sorgu usulü başlõklõ 88. maddesinin “Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü halleri dışında suç işle- diği ileri sürülen hâkim ve savcılar ya- kalanamaz, üzerleri ve konutları ara- namaz, sorguya çekilemez” şeklinde- ki düzenlemesi, hâkim ve savcõlar için bir güvence kuralõdõr. Gerek yürürlük- ten kaldõrõlan Ceza Muhakemeleri Usu- lü Kanunu (CMUK) ve gerekse Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) ko- ruma tedbirlerine ilişkin genel düzen- lemesine istisna oluşturan HSK’nin anõ- lan maddesinin gerekçesinde de “Bu madde, ilgililerin yaptıkları görevin ni- teliği yönünden getirilmiş bir temi- nattır” ibaresi bulunmaktadõr. Yakala- ma tedbiri yönünden özel kanunun, ge- nel kanundan ayrõlmasõ ve daha koru- macõ bir düzenleme getirmesinin doğal sonucu, sorgu usulünün de ayrõk ve güvenceli olmasõnõ zorunlu kõlmaktadõr. Anayasadan kaynaklanıyor Bu düzenleme ve düzenlemenin so- nucu anayasadan kaynaklanmaktadõr. Anayasanõn, hâkimler ve savcõlar hak- kõndaki, soruşturmalar dahil, tüm iş- lemlerin mahkemelerin bağõmsõzlõğõ ve teminatõ esaslarõna göre kanunla dü- zenleneceğini öngörmüş (m.140/3) ol- masõ karşõsõnda özel yasanõn üst norma uygun olarak genel kanun hükmüne nazaran istisnai hüküm getirmesi norm- lar hiyerarşisi gereğidir. Genel usul ka- nununa göre sõnõrlayõcõ hüküm getiren HSK’nin 88. ve diğer maddeleri geniş- letilemez. Anõlan kanunun ve tüzüğünün hiçbir maddesinde haberleşmenin tespiti ve dinlenmesi tedbirine başvurulmasõ dü- zenlenmemiştir. CMK’nin 135. ve de- vamõ maddelerindeki tedbirler istisnai ni- teliktedir. Ve hemen belirtilmelidir ki “suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüp- he sebeplerinin varlığı” halinde CMK’nin öngördüğü diğer yöntemlere, sözgelimi aramaya, başvurulmasõ ve sonuç alõnamamasõ halinde 135. mad- denin ifadesiyle “başka suretle delil el- de edilmesi imkânının bulunmaması durumunda” iletişimin denetlenmesi tedbirine başvurulabilecektir. Görül- mektedir ki, genel kanundaki iletişimin denetlenmesi tedbiri ikincil niteliktedir. Hâkimler ve savcõlar hakkõndaki özel kanunda, genel kanundaki (CMUK/CMK) genel hükümler (ör. yakalama) dahi sõnõrlayõcõ biçimde uy- gulanabilecek ölçüde ise ikincil nite- likteki hükümlere başvurulmasõnõn ola- naksõzlõğõ açõktõr. Özel kanunda ve tü- zükte hüküm bulunmamasõna karşõn Adalet Bakanlõğõ Teftiş Kurulu Yönet- meliği’nde (m-98/ç) düzenleme yapõl- masõ ve işlemin buna dayandõrõlmasõ, ya- põlanõn anayasaya, kanuna ve hatta tü- züğe aykõrõlõğõnõ ortadan kaldõrmaz. Genel kanuna göre daha güvence geti- ren özel kanundaki sõnõrlayõcõ hükümlere ve bunun dayanağõ anayasal hükme rağmen yönetmeliğe dayanõlmasõ ola- naksõzdõr. Diğer taraftan, dinlemeye ilişkin dü- zenlemenin bulunmadõğõ evrede, genel soruşturmalarda bu yönteme başvurul- muş olmasõ olgusu gerekçesine de da- yanõlamaz. Hâkimler ve savcõlarla ilgi- li özel ve sõnõrlayõcõ ve dolayõsõyla da- ha teminatlõ düzenleme şöyle kalsõn, eğer düzenleme yapõlmamõş olsaydõ genel so- ruşturmalarda dahi bu yönteme başvu- rulamazdõ. Kanuna rağmen genişletici yorum yapõlarak dinleme tedbirine baş- vurulduğu bir gerçektir. Ne var ki o ev- rede muhakeme hukukunda, özgürlük aleyhine genişletici yorum yapõlama- yacağõ gözden kaçõrõlmõştõr. Ancak, bu yöndeki uygulamanõn doğru yapõlmadõğõ, genişletici yorumla, kanunda bulunma- yan dinleme tedbirine gidilemeyeceği Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi tara- fõndan saptanmõştõr. Gerçekten de 6 Aralõk 2005 tarihli Ağaoğlu/Türkiye davasõnda, sözleşmenin özel yaşamla il- gili 8. maddesinin ihlal edildiğine hük- medilirken iç hukukta dinlemenin ka- nunla öngörülmediğine işaret edilmiştir. HSK’ye alınmadı Düzenleme bulunmayan, yani CMUK’un yürürlükte bulunduğu evre- de, genel soruşturmalarda dahi başvu- rulamayan yöntem, özel ve sõnõrlayõcõ bir kanunun uygulamasõnda hiçbir şekilde dikkate alõnamaz. CMUK’un yürürlüğü, temyize ilişkin hükümleri dõşõnda CMK’un yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2005 tarihinde sona ermiştir. Hâkimler ve Savcõlar Kanunu’nun bir kõsõm maddelerinde geçen CMUK iba- resi CMK olarak değiştirilmiştir. CMK’nõn yürürlüğe girmesinden sonra 5435 sayõlõ kanunla HSK’nin 88. mad- desinde, maddenin içeriğini etkilemeyen, maddeyi sõnõrlayõcõ ve güvenceli ol- maktan çõkarmayan değişiklik yapõl- mõştõr. Bu da göstermektedir ki; CMK’deki ikincil özellikli 135 ve devamõ maddelerindeki tedbirler sonradan ya- põlan düzenlemelerle dahi HSK’ye alõn- mamõştõr. Öte yandan CMUK ibaresinin CMK olarak değiştirilmesi de soruştur- ma ve kovuşturma usullerinde bir deği- şiklik getirmemektedir. Ayrõca önceki ge- nel kanun (CMUK) evresinde genel ku- Hâkimler ve Savcõlar Dinlenemez! Hamdi Yaver AKTAN Yargõtay 8. Ceza Dairesi Üyesi Hâkimler ve savcõlar hakkõnda dinleme/denetleme kararlarõ verildiği kamuoyuna yansõyan bilgi ve hatta belgelerden anlaşõlmakta. Hâkim kararõna bağlõ olduğu için sorumluluk getirmeyeceğinin düşünülmesi bile olanaksõz. rallara bile ayrõk ve gü- venceli hüküm getiren 88. madde, sonraki genel kanunun (CMK) yürür- lüğe girmesinden sonra, bu kanunun ikincil nite- likteki hükümlerinin uy- gulanmasõna elverişli ol- madõğõ gibi, böyle bir yorum da yapõlamaz. Kaldõ ki normatif dü- zenleme böyle bir yoru- mu da olanaksõz kõl- maktadõr. Ceza Muha- kemesi Kanunu’nun Yü- rürlük ve Uygulama Şek- li Hakkõndaki 5230 sayõlõ kanunun yollamalar baş- lõklõ 3. maddesinin bi- rinci fõkrasõ “Mevzuat- ta, yürürlükten kaldı- rılan Ceza Muhake- meleri Usulü Kanu- nu’na yapılan yolla- malar, Ceza Muhake- mesi Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığı- nı oluşturan maddele- rine yapılmış sayılır” şeklindedir. Özel kanu- nun 88. maddesinin sõ- nõrlayõcõ ve güvenceli olduğu kabul edilmese dahi -ki bu mümkün de- ğil- CMUK’ta hüküm bulunmadõğõ için ileti- şimin denetlenmesinin olanaksõz olmasõ karşõ- sõnda yollamalar’a da- yanõlarak hâkimler ve savcõlarõn iletişimleri de- netlenemez. Yürürlük kanununun düzenlemesi toptancõ bir yollama ol- mayõp, önceki genel ka- nunun karşõlõğõnõ oluş- turan hükümlerinin son- raki genel kanunda bu- lunan hükümleri ile sõ- nõrlõdõr. Açõkçasõ, CMUK’ta iletişimin de- netlenmesi tedbiri dü- zenlenmediği için yü- rürlük kanununa göre CMK’nin öngördüğü ile- tişimin denetlenmesi yol- lamalar kapsamõnda de- ğildir. Normatif düzenleme- ler böyle olmasõna kar- şõn, hâkimler ve savcõlar hakkõnda dinleme/de- netleme kararlarõ veril- diği kamuoyuna yansõ- yan bilgi ve hatta belge- lerden anlaşõlmakta. Hâ- kim kararõna bağlõ ol- duğu için sorumluluk getirmeyeceğinin düşü- nülmesi bile olanaksõz. Esasen bu bağlamda dü- şünülmesi gerekenin ise bu yönde izin veren, is- temde bulunan, karar veren ve dinleyen ma- kamlarla ilgili medeni ve cezai sorumluluk ol- duğudur. BAŞBAKAN “show” diyerek küçümseyici bir deyim kullandığını sanmış, ama bizler daha uygun ve erbabının daha iyi anlayacağı bir deyimle “teatral” ya da “dramatik” desek daha doğru olur. Evet, son günlerde işçi ve memur tepkilerini çarpıcı görüntülere büründürmenin temelinde bir dram yatıyor: Çeyrek yüzyılda uygulanan yanlış ekonomik ve sosyal politikalarla yaratılmış sonuçların ağır yükünü emeğiyle geçinen insanlara yükleyişin dramı. Belli ki, bu dram en çarpıcı biçimde sergilenmek istenmiş. Son kriz, çoktan kaçınılmazlaşan bir iflasın etkilerini daha da ağırlaştırmış oldu. Reagan ve Thatcher’le başlatılarak IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü’nce dayatılıp bilinçsizce benimsenen politikaların bu sonuçları vereceği belliydi. Hiç değilse bankacılık reformundaki beceri ekonominin başka alanlarında da gösterilemez miydi? Bağımsız sosyal bilimcilerce ve cumhuriyetin tam bağımsızlığından yana bir-iki siyasal partice yapılan uyarıları dinlemeyip ekonomiyi bugünkü duruma sokarak sıkıntıyı emekçilerin üstüne yıkmak tam bir dram değil midir? Durumun bu ölçüde dramatikleşmesi, özde zaten yanlış olan özelleştirme furyasının satışlarında işçilerle kamu görevlilerinin iş güvencelerine ve yeni istihdam koşullarına gereken özenin gösterilmeyişinden ileri geldi. Büyük hata, özelleştirme yüzünden işsiz kalanlara yeni geçim olanakları yaratma zorunluluğunu kamuya yüklemekle işlenmiştir. Bir yandan elinizde kamu işletmesi olarak ne kalmışsa satmaya devam edeceksiniz, bir yandan da o satışların işsiz bıraktığı insanlara gitgide küçülen kamuda iş bulacaksınız; olacak şey mi? Kamunun malını kapışanlar için yeni yatırım yapma ve yeni istihdam yaratma koşulu getirilseydi, en azından şimdiki dram biraz hafifletilmiş olabilirdi. Bütün bu beceriksizlikten alınacak dersin çoktan alınmış olması gerekirken, sanki hiçbir şey olmamış ve yaşanmamış gibi, üstüne üstlük şeker ve çimento fabrikalarının da satışını sürdürmek, ülkenin çalışan insanları için dramdan öteye yeni trajedilerde rol hazırlamak değildir de nedir? [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle