21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 18 ARALIK 2009 CUMA 6 HABERLER TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com Provokatif Fobi!.. EMİNE KAPLAN ANKARA - AKP hükümeti, DTP’nin kapatõlmasõnõn ardõndan si- yasi partilerin kapatõlmasõnõn zor- laştõrõlmasõnõ öngören yasal değişik- likleri yeniden gündeme taşõmaya hazõrlanõyor. Yargõtay cumhuriyet başsavcõsõnõn ancak TBMM’den izin alarak kapatma davasõ açabilmesi yönünde bir anayasa değişikliği iste- yen AKP hükümeti, milletvekili sa- yõsõnõn tek başõna bir anayasa deği- şikliği için yeterli olmamasõ ve mu- halefetin de destek vermemesi nede- niyle anayasa değişikliğini mümkün görmüyor. AKP, bunun yerine Siya- si Partiler Yasasõ’nda (SPY) savcõnõn doğrudan dava açma yetkisini kaldõ- racak bir yasa değişikliğini tartõşõyor. DTP’nin kapatõlmasõ, siyasi par- tilerin kapatõlmasõnõn zorlaştõrõl- masõ için anayasa ve yasa değişik- liği yapõlmasõnõ isteyen AKP’yi ha- reketlendirdi. AKP’nin kapatma davasõnõn sonuçlanmasõnõn ardõndan bu konuda anayasa değişikliği paketi hazõrlayan AKP, muhalefetin sõ- cak bakmamasõ üzerine çalõşmala- rõnõ rafa kaldõrmõştõ. Meclis’ten izin alınsın AKP, asõl olarak anayasada bir de- ğişiklik yapõlarak siyasi partilerin ka- patõlmasõnõn Venedik kriterlerine göre yapõlmasõ, Yargõtay cumhuriyet başsavcõsõnõn dava açabilmek için TBMM’den ya da Yargõtay’da oluş- turulacak bir kuruldan izin almasõ ko- şulunun getirilmesini istiyor. Ancak milletvekili sayõsõnõn tek ba- şõna referandumsuz bir anayasa de- ğişikliğine yetmemesi, muhalefetin de destek vermemesi nedeniyle bu koşullarda bir anayasa değişikliğini mümkün görmüyor. AKP, anayasa değişikliğini bir seçenek olarak ke- narda tutmakla birlikte, Siyasi Par- tiler Yasasõ’nda yapõlabilecek deği- şikliklerle siyasi partilerin kapatõl- masõnõn zorlaştõrõlõp zorlaştõrõlama- yacağõ üzerinde duruyor. AKP’de, SPY’nin 100. maddesinde yer alan Yargõtay cumhuriyet başsavcõsõnõn resen dava açma yetkisinin kaldõrõl- masõ formülü tartõşõlõyor. Anayasa- nõn 69. maddesinde savcõnõn resen dava açabileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadõğõnõ, bu hükmün SPY’de yer aldõğõnõ belirten AKP yönetici- leri, SPY’deki ‘resen’ ifadesinin madde metninden çõkarõlmasõ duru- munda partiler hakkõnda kapatma da- vasõ açõlmasõnõn zorlaşacağõna dik- kat çektiler. Anayasanõn 69. madde- sinde, “Siyasi partilerin kapatıl- ması, Yargıtay cumhuriyet baş- savcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesi’nce kesin ola- rak karara bağlanır” hükmü yer alõ- yor. Söz konusu maddede savcõnõn re- sen dava açabileceğine ilişkin bir hüküm yer almamakla birlikte, mad- denin gerekçesinde “Siyasi partile- rin bütün bu yönleri ile faaliyetle- rinin anayasa, kanunlar ve kendi tüzük ve programlarına uyup uy- madıkları öncelikle denetleme, faa- liyetlerini de sürekli olarak takip ederek, bunlar hakkında anayasa ve kanunlara uymadığı takdirde dava açma ve hatta kapatma talep etme yetki ve görevi cumhuriyet başsavcılığına verilmiştir” deniliyor. Yargõtay Cumhuriyet başsavcõsõnõn kapatma davasõ açabilmek için TBMM’den izin almasõ yönünde bir anayasa değişikliğini tek başõna gerçekleştiremeyen AKP, savcõnõn doğrudan dava açma yetkisini Siyasi Partiler Yasasõ’nda değişiklikle kaldõrõlmasõ formülü üzerinde duruyor. AKPhükümeti,SPY’desavcõnõndoğrudandavaaçmayetkisinikaldõrmayõtartõşõyor Savcõya tõrpan planõ ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Devlet Bakanõ ve Başba- kan Yardõmcõsõ Bülent Arınç, parti kapatõlmasõnõn zorlaştõrõlmasõ gerektiğini belirterek, “Mesela demeliyiz ki başsavcı dilediği za- man dava açamamalı. Dava açacaksa belki iddianamesini parlamentoya göndermeli, par- lamentonun onayından sonra dava açabilmeli” dedi. Arõnç, önceki gece STV’de ka- tõldõğõ “Günlük” programõnda gündeme ilişkin değerlendirme- lerde bulundu. “Açılımın bittiği şeklinde kamuoyunda algıla- malar olduğunun” ifade edil- mesi üzerine Arõnç şunlarõ söy- ledi: “Süreç hiçbir zaman ke- sintiye uğramadı. Kesintiye uğ- raması da söz konusu değil.” DTP yönetimini de süreçte “bi- linçsizce” davranmakla eleştiren Arõnç, DTP’lilere Meclis’te yeni grup kurma çağrõsõ yaptõ. Parti ka- patmanõn zorlaştõrõlmasõ konu- sunda nasõl bir çözüm bulunaca- ğõ konusundaki soru üzerine Arõnç şunlarõ söyledi: “Şu anda işleyen sistem, Yargıtay Cumhuriyet Başsav- cısı ne zaman isterse her parti hakkında akşam yatar sabah kalkar kapatma davası açabilir. Bir anayasa değişiklikleri, ma- lum nitelikli çoğunluk gerekti- riyor. Biz anayasayı yeniden yapma durumunda değiliz. 67, 68, 69’da değişiklik lazım. Me- sela demeliyiz ki başsavcı dile- diği zaman dava açamamalı. Ne yapmalı? Dava açacaksa belki iddianamesini parlamentoya göndermeli, parlamentonun onayından sonra dava açabil- meli diyebilmeliyiz ki önce Ana- yasa Mahkemesi’ne sunmalı o yeterli görürse... On tane seçe- nek var. Yani burada amaç bir defa çok ciddi deliller olmalı. Ama ne kadar hukuki karar ve- riyor da desek nihayetinde si- yasi bir sonuç ifade edeceği için siyasi bir mercinin de bu- na onay vermesi gerekir.” Parlamento onayõnõn pek çok ülkede geçerli olduğunu savunan Arõnç, “Yani bu başsavcının şahsıyla ilgili bir konu değil. Siz ona bu imkânı verirseniz, o da şu veya bu sebeple gelişi güzel açabilir. Bunu bir mercinin en azından bir çek etmesi lazım. Böyle bir kararı parlamento- nun en azından 276 gibi salt ço- ğunlukla dava açılabilir gibi bir izne bağlanması lazım.” Erklerin ayrılığını unuttu Bülent Arınç’tan tartışmalı öneri ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - İçişleri Ba- kanõ Beşir Atalay, son dönemde yaşanan olay- larõn bazõlarõnõn basõn tarafõndan “olduğundan daha fazla, abartılı” yansõtõldõğõnõ, kendilerinin gerçek durumu bildiklerini savunurken “Her şey kontrol altındadır” dedi. Bakan Atalay, do- lapdere’deki silah çekme olayõnõ provokasyon ola- rak nitelendirdi. Atalay, bakanlõkta düzenlediği basõn toplantõsõnda, “Demokratik rejimlerde şiddet, hak arama yöntemi olarak kabul edilemez” dedi. Olaylarõn, varlõklarõnõ teröre borçlu olanlarca yapõldõğõnõ an- latan Atalay, “Çocuklarımızın bir eline taş, diğer eline para vererek sokağa salanları biz iyi tanı- yoruz. Kurusıkı tabancaları birilerinin eline tu- tuşturup provokasyon peşinde olan zihniyeti de çok iyi biliyoruz” diye konuştu. 20 Kasõm’dan bu- güne kadar 1562 kişinin gözaltõna alõndõğõnõ, bun- lardan 363’ünün tutuklandõğõnõ belirten Atalay, “Her şey kontrol altındadır, esasen bazı olaylar gereğinden de abartılı olarak takdim edilmek- tedir. Biz gerçek durumu biliyoruz” dedi. ‘Süreci baltaladılar’ Atalay, “Şiddetin konuştuğu yerde düşünce de susar, söz de susar. Birileri bu serbestçe tar- tışma ortamından bile rahatsız olmuştur. An- cak varlıklarını ve geleceklerini terörde gören, demokratik standartların yükselmesinden ra- hatsız olanlar, bu görüntülerden de rahatsız ol- dular. Şiddet olaylarının başlattığımız kar- deşlik projesini baltalamaya yönelik olduğu gün gibi ortadadır” dedi. Demokratik açõlõm sürecini kararlõlõkla yürüte- ceklerini belirten Atalay, “Milli Birlik ve Kar- deşlik Projesi’nin amacı, terörü ve onun bes- lendiği olumsuz zemini ortadan kaldırmaktır. Son zamanlarda bir tasfiye kavramı kullanılı- yor bazı kesimlerce, doğrudur. Terörü tasfiye etmek için uğraşıyoruz, amacımız odur” diye konuştu. Güvenlik zirvesinde de atõlacak adõmlarõn teyit edildiğini anlatan Atalay, şunlarõ kaydetti: “TBMM’de kısa ve orta vade olarak gündeme gelen çalışmalara hız vereceğiz. Ayrımcılıkla Mücadele Kurulu’nun kurulması çalışmasına hız vereceğiz. İnsan Hakları Kurulu’yla ilgili tasarı tamamlandı, bunu en kısa sürede Mec- lis’e göndereceğiz. Meclis’teki çalışmalara hız vermiş olacağız. Kamu Düzeni Güvenliği Müs- teşarlığı kurulması da bütçe çalışmasından son- ra Meclis’te gündeme gelecek. Bağımsız Kol- luk Kuvvetleri Şikâyet Komisyonu’nun ku- rulması için de çalışmalar hızlanacak.” Atalay, terörle mücadelenin uluslararasõ ilişkiler boyutunda somut sonuçlar elde etmeye yönelik çalõşmalarõnõn devam edeceğini belirtti. Atalay bu konuyla ilgili olarak Dõşişleri Bakanõ ile görü- şeceklerini, pazar ve pazartesi günü üçlü meka- nizma toplantõsõnõn yapõlacağõnõ ifade etti. Atalay, demokratik rejimlerde siyasi partilerin kapatõlmamasõ gerektiğini vurgulayarak “Siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran anayasal ve yasal değişikliklere varız. Ancak bunun Meclis içinde bir mutabakatla yapılması ge- rektiğini düşünüyoruz” dedi. Bir soru üzerine Atalay, “DTP Genel Başkanı Sayın Ahmet Türk’le ben İçişleri Bakanlığı’nda geçen pazar günü parti kapatma olayından iki gün sonra görüştüm. ‘Şu şartlar koşuldu, yahut şunlar konuşuldu’ gibi konular doğru değil. Bir geçmiş olsun görüşmesiydi.” dedi. Atalay, Muş’un Bulanõk ilçesinde 2 kişiyi öldürdükten son- ra gözaltõna alõnan kişinin gönüllü korucu olduğunu açõklarken “Vatandaşlarımızın güvenlik güçle- rinin yapacağı görevi üstleniyor gibi tutumu ka- tiyen onaylamıyoruz. Yanlıştır. Bir şey varsa gü- venlik güçlerimiz yapacaktır” dedi. Olaylarõn fazla abartõldõğõnõ belirten Atalay her şeyin kontrol altõnda olduğunu söyledi ‘Açılıma hız vereceğiz’ Atalay’ın, basın toplantısına Associated Press Haber Ajansı foto muhabiri Burhan Özbilici’nin sorusu damgasını vurdu. Özbili- ci, yakın mesafeden gözüne gaz sıkıldığını belirterek, “Gazeteciye böyle bir muamele yapılırsa, kim bilir vatandaşa neler yapılır. Bu konuyu da analiz edecek misiniz?… Mu- halefeti Sıvas’ın ötesine geçemiyorsunuz di- ye eleştiriyorsunuz. Oysa başkentte, Cum- hurbaşkanlığı ile Başbakanlık arasındaki Kavaklıdere’de değnekçi teröründen, tra- vesti terörüne kadar her şey var. Kavaklıde- re’de kanunları uygulamayan devlet kanun hâkimiyetini bütün Türkiye’de nasıl sağlaya- cak merak ediyorum..” sorularını yöneltti. Atalay ise verdiği yanıtta, polisin toplumsal olaylarda “hassasiyetle” müdahale ettiğini savunarak, “Ama silah kullanmıyor. Burada olanca hassasiyeti gösteriyorlar” dedi. Ata- lay, ikinci soruya ise yanıt vermedi. Gazeteciden ‘zor’ soru BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Hatırlatmalar... Geçen cuma günü Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara bakıp, bir “günah keçisi” diye sonuçlar sıralamaya gitmemeli. “Hukuksal” mı, “siyasal” mı diye hiç dememeli! Anayasa Mahkemesi’nin kararlarında, hukuk ve siyaset, bir ölçüde yan yanadır. Ne “Yargıtay”dır, ne “Danıştay”dır. Adı üstünde “Anayasa Mahkemesi”! Anayasa Mahkemesi, karar verirken, “yasak”lar da! Siyaset, toplumun vardığı ilerlemelere bakıp kimi kapıları açar, kimi kapıları kapar. Anayasa Mahkemesi’nin bir toplumda olup olmaması, ilerlemenin bir ölçütü de değildir. Nitekim, Fransa’da ve İngiltere’de yoktur, ama Almanya’da ve İsyanya’da vardır... Kurum bize, 1961 Anayasası ile geldi. Keşke, 1950 seçimlerine giderken, ciddi bir seçimler yasası ile, bir anayasanın yanı sıra bir Anayasa Mahkemesi de kurmalıydık. Öyle olunca Demokrat Parti, aklına geleni yapamayacaktı; ve ülkemizde siyasal gelişme de başka olacaktı... Bugün, Anayasa Mahkemesi, bizde olumlu bir rolün sahibidir; hayatla beraber o da yürümüştür ve yürüyecektir. Ülkemizde, Anayasa Mahkemesi olmasaydı, AKP’nin Cumhuriyetimizin temeli olan laiklik ilkesinin başına kim bilir neler gelirdi! Daha geçenlerde, bir anayasa tasarısı piyasaya sürerken “Ilımlı laiklik” adına bir garabet de ortaya salınmıştı... Kapatılan DTP’nin lideri Ahmet Türk, “DTP, şiddetin sona ermesi için mücadele ediyordu. Biz barış istedik, siz bizi kapattınız” diye söylemişti. Oysa, DTP’nin, PKK’den bağımsız bir siyaseti gerçekleştirmemesi, yanlışlarının başında gelir. Gelecekte, Kürtler bu yanlışa düşmemeliler! Ancak, bir doğrunun da hakkını vermeliyiz: Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk, DTP içindeki “güvercinler kanadı”nı oluşturuyordu; ve Türk, deneyimli bir siyasetçi olarak hatırlanacak. Tuğluk için de şunu hatırlatalım: Son Cumhurbaşkanı seçiminde, onu, birkaç adaydan biri olarak önermiştik bir yazımızda. Toplumun altüst edildiği şu günlerde hepimiz kaygılıyız: Geleceği kurtarmalıyız, herkese bir görev düşüyor. Kürtler için, kalemimiz öteden beri şöyle yazmıştır: Anadolu’nun o eşsiz mozaiğinde, Kürtleri daha da göz alıcı kılan apayrı bir renktir halktır. Türklerle ilişkileri söz konusu olduğunda da, türkülerimize kadar ortak olduğumuz, dahası kız alıp verdiğimiz bir halktır Kürtler; böylesi bir iç içe geçişin ve “bütünleşme”nin başka bir örneği de yoktur tarihte. O bütünleşme, hepimize ödevler yüklüyor! Hemen ve derhal gerçekleştirilecek olan şudur: Demokratik siyasetin önü tıkanmıştır, açılmalıdır; kan akıyor, durdurulmalıdır. Türkiye’nin daha çok demokrasiye, daha çok özgürlüğe ihtiyacı var. İç barışı yurtseverler kuracaktır... 12 Eylül’ün getirdiği seçim ve partiler yasaları şimdiden değiştirilmeli; yüzde 10 olan seçim barajı da -en azından- yüzde 5’e indirilmeli... Ülkemizin yediği iktisadi darbenin sonuçları ortada ve yeni bir düzen adına hiçbir hareket yok. Bizi bir an önce kurtaracak, “planlı ve emekten yana” bir kalkınma felsefesidir. Onu nasıl gerçekleştirmeli? Kanı durmayan ekonominin kurbanı, işçi ve emekçiler. Her gün örneklere bir yenisi katılıyor: Bursa’da geçen hafta, bir kömür ocağında bir grizu patlaması sonucu 19 işçimizi kaybetmiştik. Aynı ocakta, daha önce 4 işçimiz ölmüştü. Sadece Zonguldak kömür ocaklarında kaybettiğimiz işçilerin sayısı 3500’ün üstünde! İhmal bin türlüsüyle! Son olarak, haklarını arayan TEKEL, demiryolu ve itfaiye çalışanlarına polis biber gazı ve copla müdahale etmiş diye yazıyor gazeteler... Mustafa Balbay’a hatırlatma: Sevgili Balbay, köşenizden uzakta geçirdiğiniz 288 tutuklu gününü arkaya bıraktığınız bir günde, bugün çıkışta, seni saat kaçta gelip alacağım? Bir hatırlatsan, çok sevineceğim. Arabamda, profesör ve rektörlere, varsa paşalara ve kalan arkadaşlara da yerim var. Onlara da söylerseniz çok mutlu olacağım. (Server Tanilli) Bahçeşehir Üniversitesi’nin Doğu ve Güneydoğu’da, 3 bin hane üzerinden yaptığı anketin sonucuna şaşırmadım. Ankete katılanların yüzde 79’u “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını vazgeçilmez” olarak gördüğünü söylemiş... Bu sonuçlar bana Abdullah Öcalan’ın ekim ayındaki avukat görüşmesinde söylediklerini de anımsattı. Öcalan, “Bizim tek devlet, tek millet, tek bayrakla bir sorunumuz yok. Bizim devletin üniter yapısıyla da bir sorunumuz yok” demişti... Tüm bunlara karşın Türklerle Kürtleri birbirine düşürmek isteyen zavallılar kime hizmet ediyor?.. Peki bu zavallıları ellerindeki kiralık kalemlerle kışkırtan işbirlikçi uşakları nereye koymalı?.. Dikkat ettiyseniz son dönemde PKK’liler ve DTP’lilerin organize ettiği eylemlerde Türk bayrağı ısrarla hedef alınıyor... Örneğin bayrak asılan evler, parti binaları, işyerleri ve araçlar saldırıya uğruyor. Beyoğlu’nda silahların kullanıldığı gösterinin de bayrak asılan bir kahvehaneye yönelik taşlı saldırıdan kaynaklandığı öne sürülmüştü... Saldırıların yoğunlaştığı bir dönemde PKK’nin ajansının yayımladığı bir haberi dikkatinize sunmak istiyorum... İşte başlığından içeriğine kadar bayrak fobisinin hangi boyutlara ulaştığını gösteren 15 Aralık tarihli o haber: “Faşist İzmir’de ‘bayrak’ provokasyonu... Kürtlere yönelik saldırının en fazla yaşandığı İzmir’in Bahçelievler semtinde oturan bir grup faşist, PKK, DTP aleyhine sloganlar attı. Bahçelievler Camisi önünde toplanan bir grup faşist, tekbir ve sloganlar eşliğinde, omuzlarında taşıdıkları dev bir Türk bayrağını İnönü Caddesi’ndeki, karşılıklı iki apartmanın arasına astı. Askerler için saygı duruşunda bulunup, hep birlikte İstiklal Marşı’nı okuyan faşistlerin gösterisine polis herhangi bir müdahalede bulunmadı.” Bir yandan barış ve demokrasi çığlıkları atmak, diğer yandan orduevinden öğretmenevine, Atatürk büstünden bayrağa kadar her yere saldırmak!.. Ve son olarak bayrak asanları “faşist” ilan etmek!.. Fobilerin tetiklediği provokasyonlar kardeş kavgasını körüklemekten ileri gitmez!.. Bunu acaba PKK’nin Taraf’ında yer almayı milli görev sayan mevkutede; “12 ay boyunca evlerinde ve işyerlerinde bayrak ve Atatürk resmi asan bir şehir” diyerek İzmir gibi çağdaş bir kenti “faşist” ilan eden manken özentisi, kafası karışık velet de biliyor mudur acaba?.. Kızaktaki Yöndem!.. Bir kısım yandaş medya Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yönelik kinlerini son olarak Tokat’taki PKK saldırısının ardından kustular!.. Gafletleri neredeyse “7 askeri ordu öldürdü” demeye kadar geldi!.. Tarikat parasıyla basılan gazetelerinde ordu düşmanlığı yapanların içine düştükleri ihaneti anlayabiliyorum... Peki ya vatandaşın faturalarına eklenen paralarla yayın yapan devletin televizyonuna ne demeli?.. Tayyip Radyo Televizyonu (TRT), Reşadiye olayında işi öylesine pervasızlığa götürdü ki, yalnızca içeride yuvalanmış ordu düşmanlığı değil, kurumdaki siyasallaşma ve tarikatlaşma da bir kez daha dışavurdu. Fethullahçı yayın organlarından transfer edilenlerin yönettiği TRT Haber Dairesi’nin 10 Aralık’ta, TRT 1’de yayına soktuğu haberde, PKK’nin Reşadiye’deki saldırısı anlatılmıştı. Haberde sık sık Ergenekon zanlılarının Reşadiye ile bağlantıları olduğu ileri sürülerek şöyle bir cümle de kullanılmıştı: “Terör saldırısına hedef olan Reşadiye ilçesinin adı, Ergenekon soruşturması belgelerinde ilginç bağlantı ve buluşmalarda geçiyor. Bu arada Ergenekon sanığı Albay Dursun Çiçek’in de Reşadiyeli olması dikkat çekici ayrı bir husus...” Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ dün Trabzon’da yaptığı konuşmada bu tür provokatif yaklaşımlara sert yanıt verdi. Başbuğ’un, “Terör olaylarını TSK ile ilişkilendirmeyi, PKK destekleyicileri yapabilir. Ancak böyle imalı konuşmaları siyasiler, akademisyenler ve medya mensupları yapamaz” şeklindeki sözlerinin hedefi, TRT ve ona cesaret veren AKP yöneticileriydi... Bir zamanların TRT’si, PKK’nin katliamlarını gözler önüne seren programlarıyla dikkat çekerdi... Peki TRT, terör katliamlarının perde arkasını deşifre etmekten PKK’nin eylemlerini örtbas etme çizgisine nasıl geldi?.. Örneğin 1988’den itibaren TRT’deki “Perde Arkası” programıyla teröristlerle işbirlikçilerinin foyalarını ortaya çıkaran Ertürk Yöndem, 2002’den sonra neden devre dışı bırakılarak bir kenara atıldı?.. Bunun yanıtını 2002’de iktidara gelen AKP yöneticileri herhalde biliyordur!.. Tetikteki Hedef!.. PKK Tokat saldırısını ve DTP’nin kapatılması kararını nasıl karşıladı?.. Örgüt önümüzdeki süreçte neler bekliyor?.. PKK’yi Kandil Dağı’ndan yöneten Murat Karayılan sık sık örgütün ajansına demeçler veriyor. İşte 14 Aralık’ta yayımlanan son röportajda Karayılan’ın söyledikleri: DTP’nin kapatılması: Biz bu karara saygı duyuyor ve ana hatlarıyla doğru görüyoruz. DTP’li milletvekillerinin önceden aldıkları sine-i millete dönme biçimindeki karar da ilkeli bir karardır. Tokat saldırısı: Eylemi HPG (Halk Savunma Güçleri) açıkladı. Eylem Dersim eyaleti değil, Dersim sahası kapsamındaki Karadeniz eyalet güçleri tarafından yapılmıştır. İlgili birim kendi inisiyatifiyle yapmıştır. Merkezin bu konuda herhangi bir planlaması söz konusu değildir. Eylem yapılacak mı: Genel olarak gelişmeler karşısında sürece ilişkin tutumumuzu şu biçimde netleştirebilirim: Biz tetiğe basmayacağız fakat tetikte bekleyeceğiz! Süreç nasıl gelişecek: PKK’ye karşı üç aşamalı bir plan var. Bu planın birinci adımı önderliğe (Öcalan) yönelik bir saldırı, ikincisi DTP’yi kapatma, üçüncüsü de örgüte yönelik kapsamlı bir imha hareketidir. Bunun için Amerika’yla, güneyli güçlerle (Kuzey Irak) görüşme yapılmaktadır. Karayılan’ın görüşlerinde çok önemli bir eksik var... Örneğin PKK bu süreçte tam olarak ne istiyor?.. Yanıtı yine Karayılan’ın eski açıklamalarından verelim... İşte Kandil Dağı’ndaki silahlı kanadı yöneten militanın 19 Kasım’da örgütün ajansına söyledikleri... Okuyun ve görün; anlayacaksınız ki PKK artık masaya oturmak istiyor: “Başbakan’a, tüm devlet yetkililerine söylüyorum, siz PKK’siz tek bir adım atamazsınız. PKK’siz hiçbir çözüm olamaz. PKK’yi esas almak zorundasınız, yoksa hiçbir şey yapamazsınız. Sorun çözülecekse, muhataplarıyla oturulup çözülür.” Ertürk Yöndem
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle