Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 18 ARALIK 2009 CUMA
6 HABERLER
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
Provokatif Fobi!..
EMİNE KAPLAN
ANKARA - AKP hükümeti,
DTP’nin kapatõlmasõnõn ardõndan si-
yasi partilerin kapatõlmasõnõn zor-
laştõrõlmasõnõ öngören yasal değişik-
likleri yeniden gündeme taşõmaya
hazõrlanõyor. Yargõtay cumhuriyet
başsavcõsõnõn ancak TBMM’den izin
alarak kapatma davasõ açabilmesi
yönünde bir anayasa değişikliği iste-
yen AKP hükümeti, milletvekili sa-
yõsõnõn tek başõna bir anayasa deği-
şikliği için yeterli olmamasõ ve mu-
halefetin de destek vermemesi nede-
niyle anayasa değişikliğini mümkün
görmüyor. AKP, bunun yerine Siya-
si Partiler Yasasõ’nda (SPY) savcõnõn
doğrudan dava açma yetkisini kaldõ-
racak bir yasa değişikliğini tartõşõyor.
DTP’nin kapatõlmasõ, siyasi par-
tilerin kapatõlmasõnõn zorlaştõrõl-
masõ için anayasa ve yasa değişik-
liği yapõlmasõnõ isteyen AKP’yi ha-
reketlendirdi. AKP’nin kapatma
davasõnõn sonuçlanmasõnõn ardõndan
bu konuda anayasa değişikliği paketi
hazõrlayan AKP, muhalefetin sõ-
cak bakmamasõ üzerine çalõşmala-
rõnõ rafa kaldõrmõştõ.
Meclis’ten izin alınsın
AKP, asõl olarak anayasada bir de-
ğişiklik yapõlarak siyasi partilerin ka-
patõlmasõnõn Venedik kriterlerine
göre yapõlmasõ, Yargõtay cumhuriyet
başsavcõsõnõn dava açabilmek için
TBMM’den ya da Yargõtay’da oluş-
turulacak bir kuruldan izin almasõ ko-
şulunun getirilmesini istiyor.
Ancak milletvekili sayõsõnõn tek ba-
şõna referandumsuz bir anayasa de-
ğişikliğine yetmemesi, muhalefetin
de destek vermemesi nedeniyle bu
koşullarda bir anayasa değişikliğini
mümkün görmüyor. AKP, anayasa
değişikliğini bir seçenek olarak ke-
narda tutmakla birlikte, Siyasi Par-
tiler Yasasõ’nda yapõlabilecek deği-
şikliklerle siyasi partilerin kapatõl-
masõnõn zorlaştõrõlõp zorlaştõrõlama-
yacağõ üzerinde duruyor. AKP’de,
SPY’nin 100. maddesinde yer alan
Yargõtay cumhuriyet başsavcõsõnõn
resen dava açma yetkisinin kaldõrõl-
masõ formülü tartõşõlõyor. Anayasa-
nõn 69. maddesinde savcõnõn resen
dava açabileceğine ilişkin bir hüküm
bulunmadõğõnõ, bu hükmün SPY’de
yer aldõğõnõ belirten AKP yönetici-
leri, SPY’deki ‘resen’ ifadesinin
madde metninden çõkarõlmasõ duru-
munda partiler hakkõnda kapatma da-
vasõ açõlmasõnõn zorlaşacağõna dik-
kat çektiler. Anayasanõn 69. madde-
sinde, “Siyasi partilerin kapatıl-
ması, Yargıtay cumhuriyet baş-
savcısının açacağı dava üzerine
Anayasa Mahkemesi’nce kesin ola-
rak karara bağlanır” hükmü yer alõ-
yor. Söz konusu maddede savcõnõn re-
sen dava açabileceğine ilişkin bir
hüküm yer almamakla birlikte, mad-
denin gerekçesinde “Siyasi partile-
rin bütün bu yönleri ile faaliyetle-
rinin anayasa, kanunlar ve kendi
tüzük ve programlarına uyup uy-
madıkları öncelikle denetleme, faa-
liyetlerini de sürekli olarak takip
ederek, bunlar hakkında anayasa
ve kanunlara uymadığı takdirde
dava açma ve hatta kapatma talep
etme yetki ve görevi cumhuriyet
başsavcılığına verilmiştir” deniliyor.
Yargõtay Cumhuriyet başsavcõsõnõn kapatma davasõ açabilmek
için TBMM’den izin almasõ yönünde bir anayasa değişikliğini tek
başõna gerçekleştiremeyen AKP, savcõnõn doğrudan dava açma
yetkisini Siyasi Partiler Yasasõ’nda değişiklikle kaldõrõlmasõ
formülü üzerinde duruyor.
AKPhükümeti,SPY’desavcõnõndoğrudandavaaçmayetkisinikaldõrmayõtartõşõyor
Savcõya tõrpan planõ
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Devlet Bakanõ ve Başba-
kan Yardõmcõsõ Bülent Arınç,
parti kapatõlmasõnõn zorlaştõrõlmasõ
gerektiğini belirterek, “Mesela
demeliyiz ki başsavcı dilediği za-
man dava açamamalı. Dava
açacaksa belki iddianamesini
parlamentoya göndermeli, par-
lamentonun onayından sonra
dava açabilmeli” dedi.
Arõnç, önceki gece STV’de ka-
tõldõğõ “Günlük” programõnda
gündeme ilişkin değerlendirme-
lerde bulundu. “Açılımın bittiği
şeklinde kamuoyunda algıla-
malar olduğunun” ifade edil-
mesi üzerine Arõnç şunlarõ söy-
ledi: “Süreç hiçbir zaman ke-
sintiye uğramadı. Kesintiye uğ-
raması da söz konusu değil.”
DTP yönetimini de süreçte “bi-
linçsizce” davranmakla eleştiren
Arõnç, DTP’lilere Meclis’te yeni
grup kurma çağrõsõ yaptõ. Parti ka-
patmanõn zorlaştõrõlmasõ konu-
sunda nasõl bir çözüm bulunaca-
ğõ konusundaki soru üzerine Arõnç
şunlarõ söyledi:
“Şu anda işleyen sistem,
Yargıtay Cumhuriyet Başsav-
cısı ne zaman isterse her parti
hakkında akşam yatar sabah
kalkar kapatma davası açabilir.
Bir anayasa değişiklikleri, ma-
lum nitelikli çoğunluk gerekti-
riyor. Biz anayasayı yeniden
yapma durumunda değiliz. 67,
68, 69’da değişiklik lazım. Me-
sela demeliyiz ki başsavcı dile-
diği zaman dava açamamalı. Ne
yapmalı? Dava açacaksa belki
iddianamesini parlamentoya
göndermeli, parlamentonun
onayından sonra dava açabil-
meli diyebilmeliyiz ki önce Ana-
yasa Mahkemesi’ne sunmalı o
yeterli görürse... On tane seçe-
nek var. Yani burada amaç
bir defa çok ciddi deliller olmalı.
Ama ne kadar hukuki karar ve-
riyor da desek nihayetinde si-
yasi bir sonuç ifade edeceği
için siyasi bir mercinin de bu-
na onay vermesi gerekir.”
Parlamento onayõnõn pek çok
ülkede geçerli olduğunu savunan
Arõnç, “Yani bu başsavcının
şahsıyla ilgili bir konu değil. Siz
ona bu imkânı verirseniz, o da
şu veya bu sebeple gelişi güzel
açabilir. Bunu bir mercinin en
azından bir çek etmesi lazım.
Böyle bir kararı parlamento-
nun en azından 276 gibi salt ço-
ğunlukla dava açılabilir gibi bir
izne bağlanması lazım.”
Erklerin
ayrılığını
unuttu
Bülent Arınç’tan
tartışmalı öneri
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - İçişleri Ba-
kanõ Beşir Atalay, son dönemde yaşanan olay-
larõn bazõlarõnõn basõn tarafõndan “olduğundan
daha fazla, abartılı” yansõtõldõğõnõ, kendilerinin
gerçek durumu bildiklerini savunurken “Her şey
kontrol altındadır” dedi. Bakan Atalay, do-
lapdere’deki silah çekme olayõnõ provokasyon ola-
rak nitelendirdi.
Atalay, bakanlõkta düzenlediği basõn toplantõsõnda,
“Demokratik rejimlerde şiddet, hak arama
yöntemi olarak kabul edilemez” dedi. Olaylarõn,
varlõklarõnõ teröre borçlu olanlarca yapõldõğõnõ an-
latan Atalay, “Çocuklarımızın bir eline taş, diğer
eline para vererek sokağa salanları biz iyi tanı-
yoruz. Kurusıkı tabancaları birilerinin eline tu-
tuşturup provokasyon peşinde olan zihniyeti de
çok iyi biliyoruz” diye konuştu. 20 Kasõm’dan bu-
güne kadar 1562 kişinin gözaltõna alõndõğõnõ, bun-
lardan 363’ünün tutuklandõğõnõ belirten Atalay,
“Her şey kontrol altındadır, esasen bazı olaylar
gereğinden de abartılı olarak takdim edilmek-
tedir. Biz gerçek durumu biliyoruz” dedi.
‘Süreci baltaladılar’
Atalay, “Şiddetin konuştuğu yerde düşünce
de susar, söz de susar. Birileri bu serbestçe tar-
tışma ortamından bile rahatsız olmuştur. An-
cak varlıklarını ve geleceklerini terörde gören,
demokratik standartların yükselmesinden ra-
hatsız olanlar, bu görüntülerden de rahatsız ol-
dular. Şiddet olaylarının başlattığımız kar-
deşlik projesini baltalamaya yönelik olduğu
gün gibi ortadadır” dedi.
Demokratik açõlõm sürecini kararlõlõkla yürüte-
ceklerini belirten Atalay, “Milli Birlik ve Kar-
deşlik Projesi’nin amacı, terörü ve onun bes-
lendiği olumsuz zemini ortadan kaldırmaktır.
Son zamanlarda bir tasfiye kavramı kullanılı-
yor bazı kesimlerce, doğrudur. Terörü tasfiye
etmek için uğraşıyoruz, amacımız odur” diye
konuştu. Güvenlik zirvesinde de atõlacak adõmlarõn
teyit edildiğini anlatan Atalay, şunlarõ kaydetti:
“TBMM’de kısa ve orta vade olarak gündeme
gelen çalışmalara hız vereceğiz. Ayrımcılıkla
Mücadele Kurulu’nun kurulması çalışmasına
hız vereceğiz. İnsan Hakları Kurulu’yla ilgili
tasarı tamamlandı, bunu en kısa sürede Mec-
lis’e göndereceğiz. Meclis’teki çalışmalara hız
vermiş olacağız. Kamu Düzeni Güvenliği Müs-
teşarlığı kurulması da bütçe çalışmasından son-
ra Meclis’te gündeme gelecek. Bağımsız Kol-
luk Kuvvetleri Şikâyet Komisyonu’nun ku-
rulması için de çalışmalar hızlanacak.”
Atalay, terörle mücadelenin uluslararasõ ilişkiler
boyutunda somut sonuçlar elde etmeye yönelik
çalõşmalarõnõn devam edeceğini belirtti. Atalay bu
konuyla ilgili olarak Dõşişleri Bakanõ ile görü-
şeceklerini, pazar ve pazartesi günü üçlü meka-
nizma toplantõsõnõn yapõlacağõnõ ifade etti.
Atalay, demokratik rejimlerde siyasi partilerin
kapatõlmamasõ gerektiğini vurgulayarak “Siyasi
partilerin kapatılmasını zorlaştıran anayasal
ve yasal değişikliklere varız. Ancak bunun
Meclis içinde bir mutabakatla yapılması ge-
rektiğini düşünüyoruz” dedi.
Bir soru üzerine Atalay, “DTP Genel Başkanı
Sayın Ahmet Türk’le ben İçişleri Bakanlığı’nda
geçen pazar günü parti kapatma olayından iki
gün sonra görüştüm. ‘Şu şartlar koşuldu, yahut
şunlar konuşuldu’ gibi konular doğru değil. Bir
geçmiş olsun görüşmesiydi.” dedi. Atalay,
Muş’un Bulanõk ilçesinde 2 kişiyi öldürdükten son-
ra gözaltõna alõnan kişinin gönüllü korucu olduğunu
açõklarken “Vatandaşlarımızın güvenlik güçle-
rinin yapacağı görevi üstleniyor gibi tutumu ka-
tiyen onaylamıyoruz. Yanlıştır. Bir şey varsa gü-
venlik güçlerimiz yapacaktır” dedi.
Olaylarõn fazla abartõldõğõnõ belirten Atalay her şeyin kontrol altõnda olduğunu söyledi
‘Açılıma hız vereceğiz’
Atalay’ın, basın toplantısına Associated
Press Haber Ajansı foto muhabiri Burhan
Özbilici’nin sorusu damgasını vurdu. Özbili-
ci, yakın mesafeden gözüne gaz sıkıldığını
belirterek, “Gazeteciye böyle bir muamele
yapılırsa, kim bilir vatandaşa neler yapılır.
Bu konuyu da analiz edecek misiniz?… Mu-
halefeti Sıvas’ın ötesine geçemiyorsunuz di-
ye eleştiriyorsunuz. Oysa başkentte, Cum-
hurbaşkanlığı ile Başbakanlık arasındaki
Kavaklıdere’de değnekçi teröründen, tra-
vesti terörüne kadar her şey var. Kavaklıde-
re’de kanunları uygulamayan devlet kanun
hâkimiyetini bütün Türkiye’de nasıl sağlaya-
cak merak ediyorum..” sorularını yöneltti.
Atalay ise verdiği yanıtta, polisin toplumsal
olaylarda “hassasiyetle” müdahale ettiğini
savunarak, “Ama silah kullanmıyor. Burada
olanca hassasiyeti gösteriyorlar” dedi. Ata-
lay, ikinci soruya ise yanıt vermedi.
Gazeteciden ‘zor’ soru
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
Hatırlatmalar...
Geçen cuma günü Anayasa Mahkemesi’nin
verdiği karara bakıp, bir “günah keçisi” diye
sonuçlar sıralamaya gitmemeli.
“Hukuksal” mı, “siyasal” mı diye hiç dememeli!
Anayasa Mahkemesi’nin kararlarında, hukuk
ve siyaset, bir ölçüde yan yanadır. Ne
“Yargıtay”dır, ne “Danıştay”dır. Adı üstünde
“Anayasa Mahkemesi”!
Anayasa Mahkemesi, karar verirken,
“yasak”lar da! Siyaset, toplumun vardığı
ilerlemelere bakıp kimi kapıları açar, kimi kapıları
kapar. Anayasa Mahkemesi’nin bir toplumda
olup olmaması, ilerlemenin bir ölçütü de değildir.
Nitekim, Fransa’da ve İngiltere’de yoktur, ama
Almanya’da ve İsyanya’da vardır...
Kurum bize, 1961 Anayasası ile geldi. Keşke,
1950 seçimlerine giderken, ciddi bir seçimler
yasası ile, bir anayasanın yanı sıra bir Anayasa
Mahkemesi de kurmalıydık. Öyle olunca
Demokrat Parti, aklına geleni yapamayacaktı; ve
ülkemizde siyasal gelişme de başka olacaktı...
Bugün, Anayasa Mahkemesi, bizde olumlu bir
rolün sahibidir; hayatla beraber o da yürümüştür
ve yürüyecektir. Ülkemizde, Anayasa
Mahkemesi olmasaydı, AKP’nin
Cumhuriyetimizin temeli olan laiklik ilkesinin
başına kim bilir neler gelirdi! Daha geçenlerde,
bir anayasa tasarısı piyasaya sürerken “Ilımlı
laiklik” adına bir garabet de ortaya salınmıştı...
Kapatılan DTP’nin lideri Ahmet Türk, “DTP,
şiddetin sona ermesi için mücadele ediyordu. Biz
barış istedik, siz bizi kapattınız” diye söylemişti.
Oysa, DTP’nin, PKK’den bağımsız bir siyaseti
gerçekleştirmemesi, yanlışlarının başında gelir.
Gelecekte, Kürtler bu yanlışa düşmemeliler!
Ancak, bir doğrunun da hakkını vermeliyiz:
Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk, DTP içindeki
“güvercinler kanadı”nı oluşturuyordu; ve Türk,
deneyimli bir siyasetçi olarak hatırlanacak.
Tuğluk için de şunu hatırlatalım: Son
Cumhurbaşkanı seçiminde, onu, birkaç adaydan
biri olarak önermiştik bir yazımızda.
Toplumun altüst edildiği şu günlerde hepimiz
kaygılıyız: Geleceği kurtarmalıyız, herkese bir
görev düşüyor.
Kürtler için, kalemimiz öteden beri şöyle
yazmıştır: Anadolu’nun o eşsiz mozaiğinde,
Kürtleri daha da göz alıcı kılan apayrı bir renktir
halktır. Türklerle ilişkileri söz konusu olduğunda
da, türkülerimize kadar ortak olduğumuz, dahası
kız alıp verdiğimiz bir halktır Kürtler; böylesi bir
iç içe geçişin ve “bütünleşme”nin başka bir
örneği de yoktur tarihte.
O bütünleşme, hepimize ödevler yüklüyor!
Hemen ve derhal gerçekleştirilecek olan
şudur: Demokratik siyasetin önü tıkanmıştır,
açılmalıdır; kan akıyor, durdurulmalıdır.
Türkiye’nin daha çok demokrasiye, daha çok
özgürlüğe ihtiyacı var.
İç barışı yurtseverler kuracaktır...
12 Eylül’ün getirdiği seçim ve partiler yasaları
şimdiden değiştirilmeli; yüzde 10 olan seçim
barajı da -en azından- yüzde 5’e indirilmeli...
Ülkemizin yediği iktisadi darbenin sonuçları
ortada ve yeni bir düzen adına hiçbir hareket
yok. Bizi bir an önce kurtaracak, “planlı ve
emekten yana” bir kalkınma felsefesidir.
Onu nasıl gerçekleştirmeli?
Kanı durmayan ekonominin kurbanı, işçi ve
emekçiler.
Her gün örneklere bir yenisi katılıyor: Bursa’da
geçen hafta, bir kömür ocağında bir grizu
patlaması sonucu 19 işçimizi kaybetmiştik. Aynı
ocakta, daha önce 4 işçimiz ölmüştü. Sadece
Zonguldak kömür ocaklarında kaybettiğimiz
işçilerin sayısı 3500’ün üstünde!
İhmal bin türlüsüyle!
Son olarak, haklarını arayan TEKEL, demiryolu
ve itfaiye çalışanlarına polis biber gazı ve copla
müdahale etmiş diye yazıyor gazeteler...
Mustafa Balbay’a hatırlatma:
Sevgili Balbay, köşenizden uzakta geçirdiğiniz 288
tutuklu gününü arkaya bıraktığınız bir günde, bugün
çıkışta, seni saat kaçta gelip alacağım? Bir hatırlatsan, çok
sevineceğim. Arabamda, profesör ve rektörlere, varsa
paşalara ve kalan arkadaşlara da yerim var. Onlara da
söylerseniz çok mutlu olacağım.
(Server Tanilli)
Bahçeşehir Üniversitesi’nin Doğu ve
Güneydoğu’da, 3 bin hane üzerinden
yaptığı anketin sonucuna şaşırmadım.
Ankete katılanların yüzde 79’u “Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığını vazgeçilmez”
olarak gördüğünü söylemiş...
Bu sonuçlar bana Abdullah
Öcalan’ın ekim ayındaki avukat
görüşmesinde söylediklerini de
anımsattı. Öcalan, “Bizim tek devlet, tek
millet, tek bayrakla bir sorunumuz yok.
Bizim devletin üniter yapısıyla da bir
sorunumuz yok” demişti...
Tüm bunlara karşın Türklerle Kürtleri
birbirine düşürmek isteyen zavallılar
kime hizmet ediyor?.. Peki bu zavallıları
ellerindeki kiralık kalemlerle kışkırtan
işbirlikçi uşakları nereye koymalı?..
Dikkat ettiyseniz son dönemde
PKK’liler ve DTP’lilerin organize ettiği
eylemlerde Türk bayrağı ısrarla hedef
alınıyor... Örneğin bayrak asılan evler,
parti binaları, işyerleri ve araçlar
saldırıya uğruyor. Beyoğlu’nda silahların
kullanıldığı gösterinin de bayrak asılan
bir kahvehaneye yönelik taşlı saldırıdan
kaynaklandığı öne sürülmüştü...
Saldırıların yoğunlaştığı bir dönemde
PKK’nin ajansının yayımladığı bir haberi
dikkatinize sunmak istiyorum... İşte
başlığından içeriğine kadar bayrak
fobisinin hangi boyutlara ulaştığını
gösteren 15 Aralık tarihli o haber:
“Faşist İzmir’de ‘bayrak’
provokasyonu... Kürtlere yönelik
saldırının en fazla yaşandığı İzmir’in
Bahçelievler semtinde oturan bir grup
faşist, PKK, DTP aleyhine sloganlar attı.
Bahçelievler Camisi önünde toplanan
bir grup faşist, tekbir ve sloganlar
eşliğinde, omuzlarında taşıdıkları dev bir
Türk bayrağını İnönü Caddesi’ndeki,
karşılıklı iki apartmanın arasına astı.
Askerler için saygı duruşunda bulunup,
hep birlikte İstiklal Marşı’nı okuyan
faşistlerin gösterisine polis herhangi bir
müdahalede bulunmadı.”
Bir yandan barış ve demokrasi
çığlıkları atmak, diğer yandan
orduevinden öğretmenevine, Atatürk
büstünden bayrağa kadar her yere
saldırmak!.. Ve son olarak bayrak
asanları “faşist” ilan etmek!..
Fobilerin tetiklediği provokasyonlar
kardeş kavgasını körüklemekten ileri
gitmez!.. Bunu acaba PKK’nin
Taraf’ında yer almayı milli görev
sayan mevkutede; “12 ay boyunca
evlerinde ve işyerlerinde bayrak
ve Atatürk resmi asan bir şehir”
diyerek İzmir gibi çağdaş bir
kenti “faşist” ilan eden manken
özentisi, kafası karışık velet de
biliyor mudur acaba?..
Kızaktaki Yöndem!..
Bir kısım yandaş medya Türk Silahlı
Kuvvetleri’ne (TSK) yönelik kinlerini son
olarak Tokat’taki PKK saldırısının
ardından kustular!.. Gafletleri
neredeyse “7 askeri ordu öldürdü”
demeye kadar geldi!..
Tarikat parasıyla basılan
gazetelerinde ordu düşmanlığı
yapanların içine düştükleri ihaneti
anlayabiliyorum... Peki ya
vatandaşın faturalarına
eklenen paralarla yayın
yapan devletin televizyonuna
ne demeli?..
Tayyip Radyo Televizyonu
(TRT), Reşadiye olayında işi
öylesine pervasızlığa götürdü
ki, yalnızca içeride
yuvalanmış ordu düşmanlığı
değil, kurumdaki siyasallaşma ve
tarikatlaşma da bir kez daha
dışavurdu.
Fethullahçı yayın organlarından
transfer edilenlerin yönettiği TRT Haber
Dairesi’nin 10 Aralık’ta, TRT 1’de yayına
soktuğu haberde, PKK’nin
Reşadiye’deki saldırısı anlatılmıştı.
Haberde sık sık Ergenekon zanlılarının
Reşadiye ile bağlantıları olduğu ileri
sürülerek şöyle bir cümle de
kullanılmıştı:
“Terör saldırısına hedef olan Reşadiye
ilçesinin adı, Ergenekon soruşturması
belgelerinde ilginç bağlantı ve
buluşmalarda geçiyor. Bu arada
Ergenekon sanığı Albay Dursun
Çiçek’in de Reşadiyeli olması dikkat
çekici ayrı bir husus...”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker
Başbuğ dün Trabzon’da yaptığı
konuşmada bu tür provokatif
yaklaşımlara sert yanıt verdi.
Başbuğ’un, “Terör olaylarını TSK
ile ilişkilendirmeyi, PKK
destekleyicileri yapabilir. Ancak
böyle imalı konuşmaları siyasiler,
akademisyenler ve medya
mensupları yapamaz” şeklindeki
sözlerinin hedefi, TRT ve ona
cesaret veren AKP
yöneticileriydi...
Bir zamanların TRT’si, PKK’nin
katliamlarını gözler önüne seren
programlarıyla dikkat çekerdi... Peki
TRT, terör katliamlarının perde arkasını
deşifre etmekten PKK’nin eylemlerini
örtbas etme çizgisine nasıl geldi?..
Örneğin 1988’den itibaren TRT’deki
“Perde Arkası” programıyla teröristlerle
işbirlikçilerinin foyalarını ortaya çıkaran
Ertürk Yöndem, 2002’den sonra neden
devre dışı bırakılarak bir kenara atıldı?..
Bunun yanıtını 2002’de iktidara gelen
AKP yöneticileri herhalde biliyordur!..
Tetikteki Hedef!..
PKK Tokat saldırısını ve
DTP’nin kapatılması kararını
nasıl karşıladı?.. Örgüt
önümüzdeki süreçte neler
bekliyor?.. PKK’yi Kandil
Dağı’ndan yöneten Murat
Karayılan sık sık örgütün
ajansına demeçler veriyor. İşte
14 Aralık’ta yayımlanan son
röportajda Karayılan’ın
söyledikleri:
DTP’nin kapatılması: Biz bu
karara saygı duyuyor ve ana
hatlarıyla doğru görüyoruz.
DTP’li milletvekillerinin önceden
aldıkları sine-i millete dönme
biçimindeki karar da ilkeli bir
karardır.
Tokat saldırısı: Eylemi HPG
(Halk Savunma Güçleri)
açıkladı. Eylem Dersim eyaleti
değil, Dersim sahası
kapsamındaki Karadeniz eyalet
güçleri tarafından yapılmıştır.
İlgili birim kendi inisiyatifiyle
yapmıştır. Merkezin bu konuda
herhangi bir planlaması söz
konusu değildir.
Eylem yapılacak mı: Genel
olarak gelişmeler karşısında
sürece ilişkin tutumumuzu şu
biçimde netleştirebilirim: Biz
tetiğe basmayacağız fakat
tetikte bekleyeceğiz!
Süreç nasıl gelişecek:
PKK’ye karşı üç aşamalı bir
plan var. Bu planın birinci adımı
önderliğe (Öcalan) yönelik bir
saldırı, ikincisi DTP’yi kapatma,
üçüncüsü de örgüte yönelik
kapsamlı bir imha hareketidir.
Bunun için Amerika’yla, güneyli
güçlerle (Kuzey Irak) görüşme
yapılmaktadır.
Karayılan’ın görüşlerinde çok
önemli bir eksik var... Örneğin
PKK bu süreçte tam olarak ne
istiyor?.. Yanıtı yine Karayılan’ın
eski açıklamalarından verelim...
İşte Kandil Dağı’ndaki silahlı
kanadı yöneten militanın 19
Kasım’da örgütün ajansına
söyledikleri... Okuyun ve görün;
anlayacaksınız ki PKK artık
masaya oturmak istiyor:
“Başbakan’a, tüm devlet
yetkililerine söylüyorum, siz
PKK’siz tek bir adım
atamazsınız. PKK’siz hiçbir
çözüm olamaz. PKK’yi esas
almak zorundasınız, yoksa
hiçbir şey yapamazsınız. Sorun
çözülecekse, muhataplarıyla
oturulup çözülür.”
Ertürk Yöndem