21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 15 ARALIK 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 “Açılım”ın, ülkenin en önemli partilerinden birisinin, DTP’nin kapatılması ile duvara çarpacağını rüyasında görmüş olsa, Başbakan kan ter içinde uyanarak en yakınlarına, yaşadığı kâbusu anlatmaz mıydı? Benim, sadece bir tahmin olarak okurlarımla paylaştığım bu soruya verilecek yanıtı, iktidar partisinin bugünkü grup toplantısından öğrenebilecek miyiz? AKP Genel Başkanı, kendilerinden ve DTP’den başka partilerin levha bile asamadıklarını övünerek söylediği Doğu ve Güneydoğu’da, Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra tek başına kalmış olmaktan dolayı gizli sevinç naraları mı atacak? Yoksa, bölgenin ümmetçiliğe ve ırkçılığa dayanan toplumsal yapısını altüst etmeden demokratik açılımdan söz edilemeyeceğini geç de olsa anlayabilecek mi? Daha önce anlamış olunsaydı, bir yandan vatanımızın bu bölgesinde işsizliği devlet eli ile önleyecek fabrikaların açılması, feodalitenin sona ermesi, toprağın işleyenlerce sahiplenilebilmesi doğrultusunda bir şeyler yapılamaz mıydı? Keza, Siyasal Partiler Kanunu ile Seçim Kanunu masaya yatırılarak baraj heyülasını en azından insaf ölçülerine indirecek adımlar atılması için partiler arasında toplantılar başlatılmaz mıydı? Oysa partiler, yani liderler arasında toplantı diyebileceğimiz ve demokratik siyasetin adabı muaşereti olarak da adlandırabileceğimiz küçük buluşmalara çoktan sırtını dönmüş bir ülke olmadı mı Türkiyemiz? 60’lar sonrasının deneyimleri 27 Mayıs darbesinden sonra, bozulan siyaset düzenini yeniden oluşturmak amacı ile, politik hiçbir deneyimi olmayan Devlet Başkanı Cemal Gürsel’in sık sık başvurduğu yuvarlak masa toplantılarının ne kadar yararlı olduğunu görmek için Cumhuriyet Halk Partililer ile Demokrat Partililerin birbirlerini hasım olarak kabul ettikleri o dönemden sonra, herkesin bu ülkenin eşit yurttaşları olduğunu öğrenerek askeri darbe girişimlerini önlemek de dahil, en çetin sorunları koalisyon hükümetlerinin içinde omuzladıklarını yaşamadılar mı politikacılarımız? Açılım olayı bir büyük buluş olarak gündeme getirildiğinde, muhalefet partilerinin gösterdiği haklı refleksi gidermeye yardım amacı ile DSP Genel Başkanı Masum Türker, Cumhurbaşkanı’na bir mektup ile başvurmuş ve TBMM’de temsil edilen partilerin Çankaya’da başkanlığı altında toplanmasını önermişti. Çankaya bu girişimi o gün gündemine bile almadı. Medyamız, önce partiler arasında barışçıl bir diyaloğun başlamasını sağlayabilecek öyle bir toplantıyı, TBMM’nin en küçük partisinden geldiği için olmalı, haber değerinde görmedi. Cumhurbaşkanlığı’ndan bir görevlinin, nice sonra başvuruyu yapan parti başkanına mahcup bir telefon açarak liderler arasında mutabakat sağlanamayacağı için, DSP’nin önerisinin gerçekleştirilemediğini öğrendiğimizde, siyasetin gündemini “açılım” adına PKK terör örgütü ile onun 40 bin insanımızın ölümünden sorumlu lideri doldurmuş değil miydi? İmralı’dan gelen çözüm önerileri raporunun hükümetin önünde olduğunu bildiren haberleri “Öyle bir şey olur mu? Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir terör hükümlüsü ile diyalog penceresi açar mı?” diye yalanlayabilen tek yetkili oldu mu? PKK istese Tokat katliamını üstlenmekte gecikebilirdi Aksine, Habur karşılamaları ile de yetinilmediği için o üniformalı teröristler bölgede mitingler düzenleyerek halka, asıl söz sahiplerinin İmralı ve PKK olduğu görüntüsünü vererek DTP’yi baskı altına almalarına hükümet olarak seyirci kalmanın sonuçlarının hesap edilmediği görülüyor. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın DTP hakkında açtığı davanın incelenmesini bitirmiş ve kararı mümkünse cuma günü açıklayabileceğini bile kamuoyu ile paylaşmıştı. O zaman dilimi içinde Tokat’ta gerçekleştirilen katliamı, Bülent Arınç, Başbakan Vekili olarak neredeyse bir “derin devlet işi olarak” perdelemek amacıyla seferber olmuştu. Medyanın 40 yıllık deneyim sahipleri diye parlatılarak haber kanallarında ahkâm kestirilen malum isimleri de, Arınç’ı, hatta Gül’ü bu çabada yalnız bırakmamışlardı. Derken PKK’nin Tunceli kolu, mahkeme kararının açıklanmasını beklemek gereğini duymadan, 7 erin katilinin kendileri olduğunu açıklayarak DTP’deki barış yanlılarının ağızlarını daha da kapatma stratejisini devreye soktular. Bugün mahkeme kararı ile kapatılmış olan DTP’nin, artık sine-i millete dönmesi gibi sözlerin politik lügatte geçerliği de yoktur. Zira kapatılan bir partinin milletvekilleri, şayet bireysel ceza almamışlarsa bağımsız birer üye olarak milletvekilliğinin dokunulmazlık kurumundan da özlük haklarından da yararlanmayı sürdürürler. Bilirler ki TBMM’deki AKP’li çoğunluk onları özürsüz devam etmedikleri için ya da istifa ettikleri için içtüzükteki oylama maddesine sığınarak tasfiye etmeyecektir. Ahmet Türk’ün de söylediği gibi, siyaset boşluk kabul etmeyeceği için de yeni bir bölge partisi DTP’nin yerini almak amacı ile en elverişli zamanda kurulacaktır. Ama başta iktidar partisi, politik yaşamın öteki argümanları seçim ve partiler yasalarında çözüm getirmeyi kendi çıkarlarına ters gördükleri için duruma el koymazlarsa yaranın kangrenleşmesi önlenemeyecektir. Yani terör örgütü, politik kulvarda kendi yerini doldurmanın yöntemlerini aramayı sürdürecektir. Onun için Çankaya’nın bir an önce devreye girmesi ve Cumhurbaşkanı’nın Arnavutluk gezisinde Fikret Bila’ya sözünü ettiği yuvarlak masa toplantısını gerçekleştirmesi gerekiyor. Abdullah Gül, bu bunalımlı dönemde Cumhurbaşkanı olarak karşısına gelen fırsatı iyi değerlendirebilir. Bundan sonrası için görevine tarafsız olarak hizmet edebileceği görüntüsünü verebilir. Önce vatandaşlarına seslenerek gerekçeli bir konuşma ile parti başkanlarını Çankaya’da toplantıya çağırabilir. Onlara seçim ve partiler kanunundaki değişiklikleri gerçekleştirmeleri için vatandaşların önünde işbirliği yapmalarının neden gerektiğini anlatarak bu bunalımın çözülmesinde kendisine düşen görevin çözülmesi için düğmeye basan kişi olur. Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Bunalımı Çankaya Çözebilir Özkan, Balbay ile arasõnda örgüt- sel bağ bulunduğuna ilişkin iddiala- rõn asõlsõz olduğunu ifade etti. Öz- kan’õn sorularõ üzerine Balbay, “ye- ni bir parti kurması ve partinin ba- şına geçmesi konusunda Özkan’ı yönlendirdikleri” iddiasõnõn doğru olmadõğõnõ dile getirdi. Özkan, sorularõnõn ardõndan “Mus- tafa Balbay, çok değerli bir ente- lektüeldir. Türk basın sektörünün yetiştirdiği ender gazetecilerden birisidir. Ancak bu durum, Tuncay Özkan ile dost olacağı anlamına gelmez” dedi. Özkan, “Çölaşan dos- tumdur, baş başa yemekler yedik. Ama Balbay ile hiç baş başa yemek bile yemedim. Bize bu haksızlığı na- sıl yaparlar” diye konuştu. Adını burada öğrendim Emekli Albay Hasan Atilla Uğur da, Balbay’a “Benimle kaç kere nerede görüştünüz? Hilafetin kal- dırılmasının 80. yıldönümü ile ilgili toplantıda ben var mıydım, size darbeyi çağrıştıran konuşmalar yaptım mı, benden baskı, şantaj gördünüz mü, aramızda belge alış- verişi oldu mu” sorularõnõ yöneltti. Balbay da şu yanõtõ verdi: “Hasan Atilla Uğur’un adını burada öğ- rendim. Bana kendini Kürşat diye tanıtmıştı. Jandarma Genel Ko- mutanlığı’nda Levent Ersöz’ün ma- kamında 2 kez görüştük. Kendisi- ne ‘albay’ diye hitap ettim. Hilafe- tin kaldırılması ile ilgili toplantıya da gazeteci olarak katıldım. Katı- lanlar arasında dönemin 2. Genel- kurmay Başkanı İlker Başbuğ’u gördüm. Atilla Uğur’u görmedim.” Selçuk neden kefil oldu? Eski Esenyurt Belediye Başkanõ Gürbüz Çapan da Balbay’a “Er- söz’ün odasında yapılan görüşme- nin kayıt altına alınmasından do- layı kendinizi nasıl hissediyorsu- nuz” diye sordu. Balbay da “İnsanın gizlice görüntüsünün alınması hoş- bir şey değil. Üzüldüm ve yadır- gadım” diye yanõt verdi. Çapan’õn “İlhan Selçuk bana neden kefil oldu” sorusunu Balbay şöyle yanõtladõ: “Savunmamda, Ça- pan ile birlikte çok çektik demiştim. Gazeteden hisse alan 200 kişiden bi- riydi. O dönemde çok çalkantı ol- du gazete satıldı diye. Piyasada bir şirketten hisse alarak o şirkete sahip olunamayacağını anlattık. Çapan hakkında devlet düzeyinde hakaretamiz konuşmalar oluyordu. Selçuk da ‘ben kefilim’ demişti.” Çapan ise Jandarma Genel Komu- tanõ ve MİT Müsteşarõ’nõn kendisi hakkõnda terör örgütleri PKK ve DHKP/C’ye yardõm ettiğini söyle- diklerini ifade etti. Çapan, “Doğru- yu söyleyen hiçbir köyde barına- mıyor. Doğruyu söylediğim için CHP’den attılar beni. Ayrıca dö- nemin Jandarma Genel Komuta- nı benim hakkımda ‘pislik’ diyor. Bana pislik diyorlar, hakaret edi- yorlar. Savcı da alıp bizi aynı ör- güte sokuyor. Bu örgütü savcı kur- muş” diye konuştu. Metni görmedim Eski polis müdürü Adil Serdar Sa- çan, emniyette Fethullahçõlarõn ör- gütlenmesiyle ilgili 2001’de Cum- huriyet Savcõlõğõ’ndan aldõğõ izin belgesinin İçişleri Bakanlõğõ mühür- lü 66 sayfalõk metninin Ankara Bü- ro’da yapõlan aramada bulunduğunu anõmsatarak “66 sayfalık metni bi- liyor musunuz?” dedi. Balbay, Fet- hullah Gülen’e dava açõldõğõnõ, bu nedenle birçok haber yapõldõğõnõ anõmsatarak, “İlgili muhabir arka- daşlara da birçok belge geldi. O bel- geyi görmedim, bana gösterme- mişler” dedi. Balbay, Saçan’õ ka- muoyunda hakkõnda çõkan haberler- den bildiğini, tanõşõklõğõ bulunmadõ- ğõnõ, hiçbir bilgi ve belge almadõğõnõ söyledi. Sanõklarõn sorularõndan son- ra emekli Tuğgeneral Levent Er- söz’ün avukatõ Ali Rıza Dizdar, Balbay’a Ersöz ile kaç kez, nerede görüştüğünü sordu. Balbay, Ersöz ile TBMM’nin karşõsõndaki eski Jan- darma Genel Komutanlõğõ binasõndaki makamõnda birkaç kez görüştüğünü dile getirerek iddianamede görüşme sayõsõnõn daha çok gösterildiğine dikkat çekti. Balbay, görüşmeler sõ- rasõnda Atilla Uğur’dan başka kim- senin yanlarõnda olmadõğõnõ belirtti. Dizdar’õn Jandarma Genel Komu- tanlõğõ makamõnda İlhan Selçuk’un da katõldõğõ gizli toplantõ yapõlõp yapõl- madõğõna ilişkin sorusunu Balbay, “Bir kuvvet komutanı odasında gizli toplantı yapıldığı iddiasını takdirinize bırakıyorum” diye ya- nõt verdi. Dizdar’õn sorularõ üzerine Balbay, ilişkilerinin gazetecilik sõ- nõrlarõ içinde olduğunu yineleyerek, “Ersöz’e ‘albayõm, paşam’ derdim. Ağabey demezdim. O da bana ‘Sa- yõn Balbay’ diye hitap ederdi. Balbay, Prof. Mehmet Haberal’õn avukatõ Yasemin Antakyalıoğlu’nun sorularõ üzerine “Kent Otel’deki toplantılara Haberal katılmadı. İddia makamı karıştırmış. Habe- ral’ın katıldığı Milli Egemenlik Grubu tarafından düzenlenen top- lantılarla benim katıldığım top- lantıların bağlantısı yok” dedi. Ankara’daki gruplar Avukatlarõn ardõndan Balbay’a üye hâkim Hasan Hüseyin Özese soru- lar yöneltti. Özese, Balbay’õn ifade- sinde geçen, Ankara’da toplantõ ya- pan 20 ayrõ grubu açõklamasõnõ iste- di. Balbay, “Şimdi zorlasam 25 bi- le diyebilirim. Ankara’da her gün yeni bir hükümet kurulur. Şu an- da DTP kapatıldı, en az 5 ayrı ye- ni parti için görüşme vardır. Bu gö- rüşmeler daha sonra gruplaşmaya döner. Mesela Mini Ehl-i Dil diye bahsedilen grup, Ankara Valisi Kemal Önal’ın da içinde olduğu bir gruptur. Yılda bir toplanırdık. Hikmet Sami Türk, eski AKP An- talya Milletvekili Mehmet Dülger, Yekta Güngör Özden, Teoman Ünüsan katılırdı. Kent Otel’de dü- zenlenen toplantıya 20 Yargıtay, Danıştay üyesi, 5 belediye başkanı, 10 kadar profesör, aralarında To- lon ve Eruygur’un da olduğu 4-5 emekli asker, 2-3 STK önderi ge- lirdi. Bahsettiğiniz Kırklar Gru- bu’nu bilmiyorum. Diyalog Gru- bu’nun toplantılarına bir kez ka- tıldım. Bu toplantılara katılanların bazıları şu an parlamentoda. Gö- rüş alışverişi şeklinde geçerdi” di- ye konuştu. Özese’nin ‘Strateji’ eki ile ilgili yönelttiği sorularõ Balbay, “Musta- fa Özbek beni 40. kuruluş yıldö- nümlerinde konferansa çağırdı. Strateji eki çıkaralım, hem bu ma- kaleleri, hem Cumhuriyet’e gelen makaleleleri yayımlarız dedik. Strateji ekinde teröre övgü yapılan tek bir yazı bulamazsınız. Ne yazık ki bu dergi terör örgütü faaliyeti gibi gösteriliyor” diye yanõtladõ. Büyükelçiye mi savcıya mı? Balbay, 30 Kasõm 2009 tarihli bir gazetede bazõ AKP’lilerin dönemin Amerikan Büyükelçisi Edelman’õ ziyaret ettiklerine ve “Ayışığı, Sarı- kız, Yakamoz” planlarõyla ilgili görüştüklerine ilişkin haber yayõm- landõğõnõ söyledi. Haberde AKP hü- kümetine yakõn isimlerin “darbe olabileceği” kaygõsõnõ ABD Büyük- elçisi Eric Edelman’a ilettiğini yaz- dõğõnõ anlatan Balbay, iddianamenin 134. sayfasõndaki “darbe girişimle- riyle” ilgili bölümlere dikkat çekti. Savcõ Mehmet Ali Pekgüzel’in “Davanın özü, Ayışığı, Sarıkız, El- diven, Yakamoz; bu davanın, ikin- ci davanın özü” sözlerini anõmsatan Balbay, şöyle devam etti: “Savcı da- vanın özünü çağırdı. Kuvvet ko- mutanlarının ifadesini aldı, mah- kemeye sevk etmedi. O oturumda, ‘Ben buradayõm, günlükleri yazanlar nerede?’ diye sormuştum. Şimdi bu soruya ek yapıyorum. Darbeyi ya- pacak olanlarla, darbeye maruz kalacaklar nerede? Bir kişiye bir şey yapılacaksa o kişi çağrılmaz mı? ‘Sana böyle bir şey yapõlacak- mõş’ denilmez mi? Böyle bilgisi olanların gidecekleri yer ABD bü- yükelçisi mi, Türkiye’nin cumhu- riyet savcısı mı? Daha önce ‘Gün- lükleri olanlar nerede’ diye sor- dum. Şimdi ek yapıyorum. Buna maruz kalacak olanlar nerede? Onlara sorulması gereken sorula- ra ben muhatap oluyorum. Ben en fazla tanık olabilirim.” “Ben bir şey üretmedim” diyen Balbay, şunlarõ söyledi: “Buna maruz kalanlar nerede? Şimdi de Balbay üretti diyorlar. Bunlar kamuoyuna yansıyan şeyler. Abdullah Gül ‘2004 yõlõnda haberim vardõ’ diyor. Yazıcı- oğlu, Bülent Arınç ‘istihbarat vardõ’ diyor. ‘Sana böyle bir şey yapõlmõş- sa sen ne yaptõn’ diye sorulmuyor. Si- gortadan destek almak için gerçek olmayan şeyler yazılır ya. Seçmeni yanıltmak, pardon sigortayı ya- nıltmak suç değil mi? ‘Bana destek ver zor altõndayõm’ diyor.” Balbay 10 aydõr tutuklu olduğunu ifade ederek “Hukuk bunun nere- sinde? Yapanı ve muhatap olanı yok mu? Hafta sonunda Arabesk filmini izledim. Bu dava Arabesk filminden daha arabesk” dedi. Mektup yok Özese’nin “Genç Subaylar Te- dirgin” haberine ilişkin mektuplarõ sormasõ üzerine Balbay, “Mektup yok. Bir kara mizah yapabilir mi- yim? Size mi geldi? Haberi tekrar okuyunuz. O haberin ruhu genel rahatsızlıktır” diye konuştu. Balbay, “Ergenekon” diye bir terör örgütü duymadõğõnõ, ama Can Dündar ve Enis Berberoğlu’nun yazõlarõnda “devlet içinde bir yapılanma” diye söz ettiklerini belirtti. Özese’nin İl- han Selçuk’un bazõ telefon konuş- malarõnõ sormasõ üzerine Balbay, “Cumhuriyet gazetesi gizli örgüt değil. Bu yapının etkin olabilmesi için herkesle konuşabilir” dedi. Gazetemiz Ankara Temsilcisi, ‘Darbeyi yapacak asker nerede, maruz kalan hükümet üyeleri nerede’ diye sordu Balbay’dan bir soru dahaBaştarafı 1. Sayfada Özese’nin, Cumhuriyet gazetesinde 23 Mayõs 2003 tarihinde yayõmlanan “Genç subaylar tedirgin” başlõklõ haberine ilişkin sorusu üzerine Balbay şunlarõ şöyledi: “Genelkurmay Baş- kanı 1.5 saat Başbakan ile görüşmüş. Genelkurmay Başkanı ‘Hepimiz ra- hatsõzõz’ demiş. 21 Mayıs günü 2-3 kaynaktan bilgi aldım, 22 Mayıs gü- nü Başbakanlık’tan da bilgi aldım, doğrulattım. Haberde ‘Hepimiz ra- hatsõzõz, genç subaylar da rahatsõz, Av- rupa Birliği’ne karşõymõşõz gibi izlenim var, Avrupa Birliği yasalarõ, Türk Silahlõ Kuvvetleri’ni yõpratma çabalarõnda AKP milletvekilleri de destek veriyor’ gibi beş konu vardı. Haber ‘Genel- kurmay Başkanõ dedi ki’ diye anlatılı- yordu. Aradan yıllar geçti. Özkök ta- nık olarak ifade verdi. ‘Bize bazõ bil- giler geldi. Başbakan’a ilettim’ diyor. Balbay’ı doğruluyor. Bu haberde, bir toplantının, bir durumun, bir görüşmenin içeriğinin haber yapıl- ması, açıklığa kavuşturma var. Ben haberden sonra daha dikkatli olma- yı görev saydım.” Dönemin Genelkurmay Başkanõ Hil- mi Özkök’ün “Genç subaylar tedir- gin” haberinden sonra 12 gazeteciyle toplantõ yaptõğõnõ ve “Dedikodu üre- tenleri lanetliyorum” dediğini belirten Balbay, “Özkök ‘Rahatsõzlõk varsa he- pimizde var’ dedi” diye konuştu. “Ken- disinin Genelkurmay Başkanı’nın açıklamasından önce rahatsızlıktan bilgisi olup olmadığı” sorusuna Balbay, “Duydum, herkes duydu. Her şey gül- lük gülistanlıktı da ben mi yanılttım? Kimi rahatsızlıklar duydum. ‘Böyle gitmez’ diyenler olduğunu duydum” yanõtõnõ verdi. AKP milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’õn da TSK’deki ra- hatsõzlõktan haberi olduğunu anlatan Balbay, Devlet Bakanõ Hayati Yazı- cı’nõn 28 Kasõm 2009’da bir gazeteye verdiği röportajda, “Fırat ile aynı mek- tubu aldık. Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz. Darbe planları anlatılıyordu” dediğine dikkat çekti. Darbe planlarõndan habe- ri olmamakla birlikte rahatsõzlõğõ bildi- ğini söyleyen Balbay, Radikal Gazete- si Genel Yayõn Yönetmeni İsmet Ber- kan’õn da 2 Aralõk 2009 tarihindeki ya- zõsõnda, “2003-2004 tarihindeki dar- be hazırlıklarından bilgim vardı” şeklinde ifadeler yer aldõğõnõ belirtti. ‘Hepimizrahatsızız,gençsubaylardarahatsız’ Mustafa Balbay. BALBAY’IN SORGU VE SAVUNMASI TAMAMLANDI Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu, sorusu üzerine Balbay “Genç Su- baylar Tedirgin” haberine tekzip gelmediğini ifade etti. Haşõloğlu, Bal- bay’a genç subaylar haberi ile ilgili “Duyum dışında bir kaynağınız var mıydı, belgeniz var mıydı” diye sor- du. Birden fazla kaynakla görüştüğünü anlatan Balbay, “O haberi yapmak 3 gün sürmüştü ama o haberi anlat- ması 5 yıldır sürüyor” dedi. Haşõ- loğlu’nun “Cumhuriyet Vakfı’nın gelir kaynağı nedir” sorusu üzerine Balbay, gazetede muhasebe görevinin bulunmadõğõnõ belirtti. Erdoğan’la da görüştüm Eruygur ile birkaç kez görüştüğü- nü söylediğinin anõmsatõlmasõ üzeri- ne Balbay, “Başbakan Erdoğan ile kaç kez görüştün diye sorsalar bir- kaç kez derdim. Sonra koğuşta dü- şündüm. Mesela Erdoğan ile en az 15 kez görüştüğümü fark ettim. Eruygur ile özel bir dostluğum yok” diye konuştu. Sorgu ve savunmasõ tamamlanan Balbay, duruşma sonunda bir de- ğerlendirme yaparak “Ölümden kor- kuyorum ama mesleğimi yapama- maktan daha çok korkuyorum. Her türlü saldırı aklıma geldi de ‘si- lahlõ terör örgütü’ üyesi olmak suç- lamasıyla yargılanacağım aklıma gelmedi” diye konuştu. “Bütün sa- vunmamı mesleki geçmişime ayırdım” diyen Balbay, iddiana- mede “Sana şu görev verilmiş” gibi herhangi bir somut suçlama olmadõğõnõ söyledi. Birine ödül, birine hapis Katledilen gazetemiz yazarlarõ Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’yõ anõmsatan Balbay, “An- kara Valisi iki kez koruma ver- mek istedi ama istemedim. Bir ga- zetecinin koruma ile dolaşması ile dolaşmaması arasındaki fark iki kişinin ölmesidir” dedi. Gazetecilik namusunu her şeyin üstün tuttuğunu ifade eden Balbay “Bir gazeteci kendisinde belge var diye aylardır tutuklu bırakılır- ken bir gazeteci belgesi var diye ödül aldı. Meslektaşlarıma da ga- zetecilik mesleğine saldırı oldu- ğunu söylemek zorundayım” dedi. “Ben gazetemi çok seviyorum” di- yen Balbay şunlarõ söyledi: “Cum- huriyet’in 100. yılında gazetede olmak istiyorum. Burada da not tutuyorum. Cezaevi gerçeğini yaz- mayayım mı, bu da mı suç olacak? Bugünden tezi yok bu hukuksuz- luğa son vermenizi diliyorum.” AVUKATLAR TAHLİYE TALEBİNDE BULUNACAK Balbay’õn avukatlarõndan Mehmet İpek soru sormayacağõnõ belirterek “Mü- vekkilimiz Balbay sorgusunu ta- mamladı. Kanımızca, bu dava- da içerisine neden dahil edildi- ği apaçık görüldü, anlaşıldı. Hakkındaki iddiaların ne kadar dayanaksız, zorla- ma ve yapay olduğu açık- lığa kavuştu” dedi. Avukat Aydın Metin ile birlikte ha- zõrladõklarõ savunmayõ sunan Meh- met İpek “İddia makamı, suçlama ile bağlantı kurduğu yalnızca 8 te- lefon görüşmesi var iken neden id- dianamenin ekleri arasında bulu- nan 48 telefon görüşmesinin ta- mamına iddianame ekinde yer verildiğini izah etmelidir” dedi. Vicdan kabul etmez Balbay’õn iddianamede, bilgisi dõ- şõnda çekilmiş görüntüler, silinmiş di- jital veriler, 3. şahõslarla yaptõğõ tele- fon görüşmeleri ve müvekkilin adõnõn dahi geçmediği başkalarõna ait telefon görüşmesi kayõtlarõ ile suçlandõğõnõ kaydeden İpek, bir gazetecinin bu şe- kilde sanõk konumuna getirilemeyece- ğini vurguladõ. Balbay’õn sorgusunun ta- mamlandõğõnõ ve fiili tutuklama ge- rekçesinin ortadan kalktõğõnõ söyle- yen avukat İpek 2004 yõlõndaki kuvvet komutanlarõnõn geçen hafta sav- cõlõk sorgusunun ardõndan serbest bõra- kõldõklarõna dikkat çekti. “Sayın savcıların iddiasına göre kim yapacak bu darbeyi” diye soran avukat Mehmet İpek “Mustafa Bal- bay mı? Hayır…Darbeyi gerçekleşti- recek olanlar hakkında herhangi bir tedbire gerek yoktur. Ama, onların darbe gerçekleştirmesi için, yine on- ların talimatı doğrultusunda, mesleğini kullanarak gazetesinde verdiği ha- berlerle, kaos ortamı yaratmakla suç- lanan Mustafa Balbay’ın ise tutuk- lanması gerekmektedir. Bu sonucu sağır ve kör olmamış hiçbir vicdan ka- bul etmemektedir” diye konuştu. İpek, sözlerini şöyle tamamladõ: “Yaygın ola- rak bilindiğinin tersine, adaleti temsil eden adalet tanrıçası Themis’in göz- lerinde bağ yoktur. Lütfen siz de, sembolik de olsa gözlerinizi kapama- yın. Sadece mesleğini en iyi şekilde ye- rine getirme çabasından dolayı tutuklu bulunan bir insanın mağduriyetine ve geri verilmesi, telafisi imkânı olmayan ailesinden, dostlarından ve de özgür- lüğünden daha fazla yoksun kalması- na kayıtsız kalmayın.” Avukat Aydõn Metin ise mahkemenin ta- lepleri değerlendireceği 18 Aralõk Cuma günü kapsamlõ bir dilekçe ile tahliye ta- leplerini sunacağõnõ söyledi. Mahkeme heyeti duruşmayõ bugüne erteledi. Somut suçlama yok ‘İddialar zorlama’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle