22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 15 ARALIK 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL ‘Toprak İşleyenin Su Kullananın Olmadan’ PENCERE İnsana Layık Değil... Kimi zaman şu çivisi çıkmış dünyayı çekip çevirmek için formüller bulunur. Komünizm -beğenmediyseniz- sosyalizm gizemli bir buluştu; ileri sürülen savlara bakarsanız, inanırsanız, insanlık hep birlikte köşeyi döndü, dönüyordu... Düşünmesi kolay!.. Almanya’nın ortalık yerinden ta Japon adalarının kıyılarına dek kuzey yarımküresinde sosyalist ülkeler üzerinden yürümek olanağı vardı... Düş değil.. Eski deyişle hayal değil.. Palavra değil.. Burjuva sınıfı yok.. Sermayedar yok.. Kamu var.. Özel yok.. Sonra ne oldu?.. Eski deyişle ‘tabir caizse’ -1991’de gong vurdu- tümü birden gümbür, gümbür, gümbür, gümbür... Şu garip dünyamızda kimileri sevinçten öleyazdı... Eşitliğe boş ver... Sosyalizm tu kaka... Komünizm?.. Kulaklarım duymasın... Sosyal adalet?.. Haydi canım sen de! Peki, ne var, ne geçerli ve de ne egemen bundan sonra insanlıkta?.. Neoliberalizm!.. Türkçesi ne bunun?.. Para.. para.. para!.. Çok geçmedi, ben diyeyim on, siz deyin on beş sene bile yaşanmadan şu kavanoz dipli dünya yaşanmaz duruma düştü... Bir 68’li tanıyorum... 68’de sosyalistti.. Sovyetler yıkılınca kafayı değiştirdi, döndü; hazret dün sapına kadar komünistken bu kez de sapına kadar neoliberal olmaz mı?.. Geçen sefer tutkusu gerçekleşmemişti... Bu kez de tutkusu tutacağa benzemiyor... İnsanlık rezalet, kepazelik, ahlaksızlık, acımasızlık, acı, düzensizlik, merhametsizlik, adaletsizlik üzerinde dörtnala koşturan cehennemin canavarlarıyla altüst olmuş bir canlı coğrafya gibi dalgalanıyor... Patron Amerika, bu coğrafyanın tepesinde tepiniyor... Cehennemin canavarlarıyla dünyanın insanlığı yönetilemez... 1991’de girilen süreçte ‘Küreselleşme’ nin içeriği belli olmuş, ‘Yükselen Değerler’ alçalmış, ‘Yeni Dünya Düzeni’ kurulamamıştır... Dünya egemeninin çapı ne olursa olsun, bu düzeni sürdürmeye gücü yetmeyecektir... İnsan böyle bir düzene layık değil!.. (06 Aralık 2006 tarihli yazısı) N ewsweek dergisinin 12 Ekim 2009 tarihli sayõ- sõnda Stefan Theil, AB ülkelerindeki siyaset değişimini bu başlõk al- tõnda mercek altõna alõyordu. Geçen 27 Eylül’de yapõlan Almanya genel seçimlerinde Angela Merkel’in mu- hafazakâr partisinin Alman Sosyal Demokratlarõnõ (SPD) hezimete uğ- ratarak yeniden birinci parti olmasõ ve sosyal demokratlarla yaptõğõ koa- lisyon ortaklõğõnõ sona erdirmesi ile Avrupa siyaset sahnesinde çok önem- li bir değişim sergilenmeye başladõ- ğõna değiniyordu. Bu tespit doğruy- du ve nerdeyse tüm Avrupa ülkele- rinde muhafazakârlar Avrupa siya- setinin egemen gücü konumuna gel- mişti. Merkez sağ partiler şimdi Al- manya’yõ, Fransa’yõ, İtalya’yõ ve bir zamanlar geleneksel olarak sosyal de- mokrat partilerin yönettiği Hollan- da’yõ, Danimarka’yõ, İsveç’i yönet- mektedir. Sadece İspanya sosyalist bir parti tarafõndan yönetilmekte, İngil- tere’de iktidarda bulunan ve kan kaybeden İngiliz İşçi Partisi’nin de gelecek sene yapõlacak seçimlerde se- çimi kaybedeceğine kesin gözle ba- kõlmaktadõr. Parti içi kavgalar Oysa kapitalizmin 1930’dan bu yana en kötü ekonomik krizi yaşadõğõ günümüzde sol partilerin Avrupa’nõn tüm ülkelerinde iktidarda olmasõ ge- rekirdi. Üstelik denetlenmeyen eko- nomik pazarlar nedeni ile bu krizin geleceği Avrupa’nõn sosyal demokrat partileri tarafõndan çok önceden dil- lendirilmiş, gündeme getirilmişti. Gerçekleşen bu öngörüsünden dola- yõ Avrupa solunun kendini kutlama- sõ gerekirken parti içi kavgalar nedeni ile gücünü hõzla aşõndõrmaktadõr. Buna karşõlõk Avrupa’nõn muhafa- zakâr liderleri sol partilerin sadece oylarõnõ değil, düşüncelerini de alõp (buna çalma da diyebiliriz) uygula- maya başladõlar bile. Yüksek asgari ücret Almanya’nõn uyguladõğõ sosyal pazar ekonomisi serbest pazar un- surlarõnõ, güçlü ve yaygõn işçi koru- macõlõğõ politikasõnõ, pahalõ bir sos- yal güvenlik uygulamasõnõ içermek- tedir. İşkolu esasõna dayalõ yüksek as- gari ücret, uzun süreli işsizlik öde- nekleri ve sosyal güvenlik haklarõn- da hiçbir geriye gidiş, azaltma ya- põlamayacağõna ilişkin yasa, işçilerin işten çõkarõlmasõnõ zorlaştõran yasa (iş güvencesi yasasõ) ile sosyal pazar ekonomisini desteklemeye devam etmektedir. Merkel gibi İngiltere’nin David Cameron’u, Fransa’nõn Nicola Sar- kozy’si, İsveç’in Fredrik Reinfeld’i de, bir zamanlar sosyal demokratla- rõn uyguladõğõ, faydacõ (pragmatist) orta yolcu ekonomik politikalarõn uygulamasõnõ sürdürmektedir. Mu- hafazakârlar sosyal devlete sõmsõkõ sarõlmalarõnõ “devletin istikrarı” adõna yaptõklarõnõ söylediklerinden sosyal demokratlara göre daha inan- dõrõcõ olmaktadõrlar. Bu partilerin hepsi kendi ülkelerinde kadõn haklarõ, eşcinseller, yabancõ işçiler, azõnlõk- lar ve çevre sorunlarõnõ uygulamada öne çõkarmakta, örneğin Sarkozy Senegal doğumlu birisini ve Kuzey Afrika kökenli siyasetçileri kabine- de ve bürokrasinin üst kademelerin- de görevlendirmekte bir sakõnca gör- memekte, nitelikli işçi olan göç- menlerin kolayca vize almasõ sağ- lanmaktadõr. Avrupa siyaset sahne- sinin bu yeni aktörleri uygulamaya koyduklarõ bu yeni siyaset modelini ilerlemeci muhafazakârlık veya or- ta sol ekonomik siyaset olarak ad- landõrmaktadõrlar. Avrupa’nõn sağ partileri ideolojilerin solduğunu, bun- dan böyle yeniliklere uyum sağla- yabilen, faydacõ politikalar üretenlerin iktidar olacağõnõ iddia etmektedirler. Ülkemizdeki sağ partilerin ilerle- meci muhafazakâr politikalara itibar ettiği gözlenmemektedir. Aksine ik- tidar partisinin özelleştirmeler yolu ile ekonomiyi tamamen yabancõ şir- ketlerin sömürüsüne terk ettiği, bun- larõn çok ucuza aldõklarõ işletmeler- de çalõşanlarõ işten çõkararak işe baş- ladõklarõ, diledikleri fiyat politikasõ- nõ izleyerek hayat pahalõlõğõnõ tetik- lediği, finans, telekom, stratejik mal üretimi alanlarõnda üretim araçlarõnõn sahipliğini yapan bu şirketlerin ulu- sal güvenliği tehdit edecek güce eriştiği, iktidar partisi yandaşlarõnõn devlet eliyle ve yasalara aykõrõ bir bi- çimde zengin edilmeye çalõşõldõğõ gözlenmektedir. Gelecek korkusu Sosyal refah devleti dõşlanmõş, sosyal güvenlikte çalõşanlar ve emek- liler aleyhine düzenlemeler yapõlmõş, işsizlik tehlikeli boyutlara ulaşmõş ve gelecek korkusu tüm bireylere ege- men olmuştur. İktidar partisi de- mokrasiyi tek adam totalitarizmine indirgemiştir. Klasik demokrasinin Avrupa Sağõ, Sola Dönüyor... Dr. Engin ÜNSAL TekGõda-İş Sendikasõ Genel Başkan Danõşmanõ CHP, Genel Başkanõ ile Meclis’te sergilediği başarõlõ muhalefet, ilerici ve faydacõ orta sol politikalarõ somutlaştõrarak desteklemeli ve toplumun güvenini kazanmalõdõr. Herkes yazdı. Herkes yazıyor. Herkes yazmayı sürdürecek... Şu açılım! Neyinse, Kürt’ün mü, demokrasinin mi, ulusun mu, yaşamın mı, uygarlığın mı, çağdaşlığın mı, mutluluğun mu? Sayfalar, kitaplar söylevler, tartışmalar sürüp gitti, gidecek, daha belki de yıllarca boşu boşuna... Bir çözüm! Aramadılar mı, arayan olmadı mı, bulan, öngören, uygulamak isteyen? Ben anımsıyorum çözüm önerilerini. Kaç kez güneydoğu insanları kurtarılmak istendi. Kendi kendilerine kurtulamıyorlar. Bir çeşit esaret altındalar. Başkaldırdıkça ezilmekteler... Toprak reformu dediler: “Su işleyenin toprak kullananın”... Ağalar, ağalıklar ortadan kalkmalı, kaldırılmalı!.. Ama nasıl? Yasalar hazırlandı, ağa denen beyler oradan alındı bu yana sürüldü. Kökü kazınmak istendi insan esaretinin... Olmadı olmadı. Neden mi? Topraklar, sular, dereler, ırmaklar, ormanlar, ağaçlar hepsi birkaç yüz, birkaç bin adamın elindeydi de ondan! Yine ellerinde onların! Meclis’lerde, iktidarlarda, güç yerlerinde hep onlar var! Ağalar, ağa olmak isteyenler, insanı insana köle yapanlar, bu köleliği demokrasi adı altında yaşatanlar... “Halk bizden yana, halk böyle istiyor” diye tepinenler. Partiler kurmak istediler, kurdular, ama kimlerdi onlar.. ağalar ağalıklardı. Kendi ellerindekini vermek istemeyenler. Seçimlerde halkoylarıyla iktidara gelenler. Kimler mi? Hepsi toprakları, suları ellerinde tutanlar, tutmak isteyenler, bir gün sıra bana da gelir diyenler. İnsan sömürmeyi demokrasi diye yutturmaya çalışanlar... Bu iş böyle açılımlarla düzelmez! Gerçek açılımı kimse istemiyor ki, elindekini bir kez eline geçirenler, elindekini bırakmıyor ki, bırakmayacak ki!.. Ama bir gün uyanacaklar, köleler, köle gibi olanlar, demokrasi adına insanları kolaylıkla sömürenlere karşı çıkmanın bir insanlık görevi olduğunu bilenler, düşünenler, düşünecek olanlar... Açılım ha? Kendi açılımlarınızı nasıl da demokrasinin açılımı diye yutturmaya kalkışıyorsunuz? Zamanlar akıp gitti. Daha da gidecek!.. Bir gün gerçek açılımın anlamını şimdilik uykudakiler anlayacak! Sevgili Mustafa Kemal’in, İsmet İnönü’nün, Sevgili Bülent Ecevit’in özlemi gerçekleşecek... “Toprak İşleyenin Su Kullananın” olduğunda... tüm kurallarõ dõşlanarak bağõmsõz yargõ, özerk üniversite, özgür basõn , özgür sendika anlam de- ğişikliğine uğratõlmõş, hukuk yok sayõlarak te- lefon dinlemeleri, Erge- nekon adõ verilen bir sü- reçte yurtsever aydõnlar sindirilmeye, bir korku cumhuriyeti yaratõlmaya çalõşõlmõş ve yandaşlar- dan oluşan güdümlü bir demokrasi yaratma ça- basõna girişilmiştir. Böylesi bir ortamda ülke soluna çok ciddi sorumluluklar düşmek- tedir. Parlamentoda solu CHP’nin temsil ettiği bir ortamda, CHP tarihi bir misyonu üstlenmek zorundadõr. CHP parla- mentoda demokratik, la- ik Cumhuriyete sahip çõkan başarõlõ bir duruş sergilemektedir ama bu yeterli değildir. CHP de- ğişen ekonomik koşul- larõ göğüsleyen, umutsuz milyonlarca insana umut olacak faydacõ ve ger- çekçi program çalõşma- larõ yaparak, kendini ye- nileyerek, gelecek için güven ve umut kaynağõ olmalõdõr. 1960’lõ yõl- larda Doğan Avcıoğ- lu’nun çõkardõğõ başarõ- lõ ve öncü YÖN dergi- sinde yazõlar yazardõm; bu amaçla rahmetli Av- cõğlu’nun ofisine sõk gi- der ve konuşurdum. Duvarlar dosya do- luydu. Ne olduğunu sor- duğumda, “olası bir sos- yalist iktidar kuruldu- ğunda tüm alanlarda uygulanacak politika- ların yasa taslakları” diye yanõtlamõştõ. CHP’de bunu yapmalõ, gölge kabine kurarak gölge bakanlarõ ile top- lumun nabzõnõ tutarak yeni bir sosyo-ekono- mik düzenin yasa tas- laklarõnõ hazõrlamalõdõr. CHP, Genel Başkanõ ile Meclis’te sergilediği ba- şarõlõ muhalefet, ilerici ve faydacõ orta sol poli- tikalarõ somutlaştõrarak desteklemeli ve toplu- mun güvenini kazanma- lõdõr. Türk solunun siyaset- çileri CHP’ye destek olan politikalar üretece- ği yerde amipler gibi bölünerek partileşme yo- lunu seçmektedir. So- lun böylesine sorum- suzca bölünmesinin AKP’nin daha uzun sü- re iktidarda kalmasõnõ sağlayabileceği unutul- mamalõdõr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle