21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 15 ARALIK 2009 SALI 16 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Ayrımlaşmanın Bir Başka Göstergesi Bir ülkede ayrımlaşma nedenleri arasına selamlaşma da girdi mi, toplumda dirliğin de düzenin de temel taşları yerinden oynamış demektir. Kurtuluş Savaşı öncesinde olduğu gibi, bugün de kim bilir hangi gizli güçler, ayrımlaştırarak toplumun hücre yapısını bozup ülkemizi parçalamak istiyorlar. İletilerinde toplumsal bozuklukları sürekli sergileyen Yılmaz Dağdeviren, bu kez de selamlaşma sözcüklerinin nasıl bir ayrımlaşmaya yol açtığına ilişkin gözlemlerini aktarıyor: “Selamünaleykümü çözmemiz gerek... Selamlaşmalarda ‘günaydın’, ‘selamünaleyküm’, ‘merhaba’ denilirdi. Selamünaleykümcülere ‘günaydın’ deyince, tebessüm eder ve kimi ‘günaydın’, kimi ‘aleykümselam’ derdi. Bırakın Türk-Müslüman arasını, Osmanlı kültürünün ve insanlığın gereği Ermeni, Rum, Yahudilerle de kardeşçe ilişkiler içindeydik. Müslümanlar arasında bugünkü gibi kaç göç, yobazlık, kınama, şiddet yoktu. Ya şimdi, MSP ve türevleri, özellikle AKP döneminde?..” Selamlaşmada “merhaba”, “günaydın” ya da “selamünaleyküm” demek son on yıla değin önemli bir sorun değildi. Sözcükler, iletişimi sağlamada birer göstergedir. Ona yüklediğimiz anlam önemli. Selamünaleyküm bugün, “bizden” ya da “bizden değil” anlamına gelecek denli sorun oldu! Dilimizden düşürmediğimiz nice Arapça sözcüğü, anlamını bilmeden kullanıyoruz. Kim, selamünaleyküm derken bunun “barış üzerinize olsun”, merhabanın “benden size zarar gelmez” anlamını biliyor? Günaydın demenin, “gününüz aydın olsun” anlamına geldiğini ise bilmeyen yok. Bilerek yaşanmalıdır. Sözcük çağrışımlarının herkesçe anlaşılır olmasının önemi buradan geliyor. Dağdeviren’in şu gözlemini bu yönden irdeleyelim: “Yıl 2009, ağustos. Briç festivali için iki günlüğüne Bodrum’dan Fethiye’ye gittim. Gazete okumadan güne giremem. Erkenden gazete almaya çıktım. Yerini bilmiyordum. Bir esnaf, kapısının önünde Zaman gazetesi okuyordu. ‘Günaydın, gazete nerede satılıyor’ diye sordum. Suratıma kötü kötü baktı. Selamımı almadığı gibi, soruma da kahredercesine, bir el hareketi ve ses tonu ile ‘Şoralarda...’ dedi. Ben de, ‘Ben Türküm, Türkçe konuşup, selamımı da Türkçe veririm!’ dedim, hızla yürüdüm.” Görülüyor ki, birini selamlarken yalnızca sözcükler değil, göstergesel anlamı olan ses tonu, yüzdeki değişimler, el hareketlerinin de göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bu örnekte soru yöneltilen kişi, selam almamakla kalmıyor, tepkisini el hareketleriyle, ses tonuyla da gösteriyor. Kötü olan, kişinin, selamlama sözcüklerini önyargıyla algılayıp tepkili bir tutum takınması. Buna yalnızca tepki denip geçilemez. Ruhsal düşmanlıktır bu. Sokaklara inecek denli yayılan bu tutumlar, yalnızca ayrımlaşma göstergesi değil, toplumda önü alınamayacak bölünmelerin de sinyalleridir. Dağdeviren, gözlemlerini aktardıktan sonra, “Yakın geleceğimizden kuşku duyuyorum” diyor. Kuşku duymayan mı kaldı! Bir de sorumlular düşünseler Türkiye’nin böyle böyle nereye gittiğini... Dayanışma, hatır gönül, ahlak, düşünce, edep duygusu gibi toplumu toplum kılan değerlerin tümü çürüyüp kokuştu. Virüs gibi yayılan ayrımlaşma duygusu, sonunda toplumu toplumluğundan edip kalabalığa dönüştürdü... [email protected] [email protected] D otMarsta, Dot’un Mars Entertain- ment Group sponsorluğunda oluş- turduğu yeni bir tiyatro mekânõ. Ka- sõm sonlarõna doğru Simon Stephens’in “Pornografi” adlõ oyunu ile açõldõ. 38 yaşõnda olan Stephens 1998’den beri oyun yazan ve 2005’te “On the Shore of the Wide World” (Dünyanõn Kõyõsõnda) ile Oli- vier Ödülü alan ve halen Royal Court edebi biriminde gençlerle çalõşan bir isim. “Por- nografi” 2007’de yazõlmõş, Hamburg De- utsches Schauspielhaus repertuvarõna gir- miş. 2008’de Traverse Tiyatrosu yapõmõ ola- rak Edinburgh Festivali’nde gösterildikten son- ra daha da dikkat çekmiş, tartõşõlmõş. Şimdi de Tiyatro Dot Stephens’i, Pınar Töre’nin akõ- cõ çevirisi ve de Murat Daltaban’õn sağlam yorumuyla İstanbul seyircisi ile buluşturuyor. Her açõdan yerinde bir buluşma bu… YAŞAM, ŞİDDET VE HÜZÜN “Pornografi” de sert ama o denli de insa- ni bir söylem öne çõkõyor. ‘İnsani söylem’ der- ken yazarõn tek resimleri ve bütünü doğru yer- lerden yakalamõş olduğunu belirtmek istiyo- rum. Amaç, kanõmca hõrpalamak değil, ken- dine özgü bir yumuşaklõkla sorgulamak. Bu yaklaşõma acaba ‘hüzünlü bir sorgulama’ diyebilir miyiz? “Pornografi” hayata sõ- radan insanlarõn penceresinden bakan, on- larõn ruh hallerini, duygularõnõ, düşüncele- rini kendi dünyalarõndaki olaylarõn akõşõ için- de veren ve de bu kişilerin çevrelerinde olup bitenden, özellikle de onca şiddetten ne den- li etkilendiklerini ya da et- kilenmediklerini, çare- sizliklerini, iç hesaplaş- malarõnõ yalõn bir dille iş- leyen bir oyun: “Bağ- dat’ta bir pazar yerinde yine bombalı araba ha- beri var. Ben izlemiyo- rum. Dergimi okumaya çalışıyorum. ‘Sex and the City’i izlemeyi tercih ederim. ‘Sex and the City’i izleyelim mi?” İş- te hüzünlü olan bu ve ben- zeri gerçek durumlar, ka- nõksamõşlõk, aldõrmazlõk, kaybolmuşluk… Genç bir kadõnõn ağzõndan dökü- len bu cümleler bize bu sularda karşõlaştõğõmõz, yaşamlarõmõzõn bir par- çasõ haline gelen kopuk- luklarõ hatõrlatmõyor mu? Bir yanda şiddet tõrma- nõrken, insanlar ölürken öte yanda toplumun ka- yan ya da kaydõrõlan ilgi odaklarõ ve tesadü- fi yaşamlarõ aslõnda birer hüzün kaynağõ de- ğil midir? Hayatlarõn böylesine ucuz olmasõ, ‘rasgele şiddet’, terör, korku burada olduğu gibi orada, orada olduğu gibi burada da kõ- rõlmalara, parçalanmalara neden oluyor. Bu- nun aksini söylemek mümkün mü? Simon Stephens, “Pornografi”de 2005’te Londra’da yaşanan üç önemli olay çemberinde 7 karakteri, onlarõn yaşamlarõndan kesitleri mo- nologlar ve diyaloglarla ele alõyor. Bu olaylar; G8 Zirvesi’ne protesto olarak dü- zenlenen ‘Live8’ konseri (2 Temmuz 2005), Londra’nõn 2012 Olimpiyatlarõ için seçil- mesi (6 Temmuz 2005) ve 52 kişinin öldüğü 700 kişinin ya- ralandõğõ Londra’nõn üç metro istasyonuna ve yine aynõ gün bir otobüse yapõlan terör sal- dõrõsõdõr (7 Temmuz 2005). Söz konusu bu 7 kişinin, ki bunlardan biri teröristtir, yollarõ kaçõnõlmaz olarak bir biçimde kesişir. Aynõ kentte yaşayan, aynõ metroyu kullanan, aynõ yollarda yürüyen, kendi so- runlarõyla hesaplaşan ve öte yandan da sanki birbirlerinden etkilenen sõradan kişiler… SOSYAL VE TOPLUMSAL BOYUT Pornografi sözcüğünün içer- diği anlamlardan biri, kişinin temel içgüdülerinin uyandõrõlmasõ ya da kam- çõlanmasõ... Bu tanõmdan yola çõkarak ele alõn- dõğõnda, Stephens’in oyunu “Pornografi”, sözcüğün yüklendiği genelgeçer cinsel an- lamlarõn ötesinde kişisel, sosyal ve toplumsal ruh halleri sarmalõna bir gönderme olarak al- gõlanabilir kanõmca. Kişilerin olaylara ken- dilerince bir anlam yükleyerek bir dõşavurum yaratmalarõ kendi içlerindeki hesaplaşmala- rõnda ve de karşõlarõndaki insanlarla hesap- laşmalarõnda olduğu kadar dõş dünya ile, ya- şadõklarõ şehirle olan ilişkilerinde de öne çõ- kar. Bu bağlamda, birbiri içine geçmiş iki düz- lemde işlenmektedir toplumsal, sosyal, kişi- sel şiddetin göstergesi. Oyunda; sõradan bir çalõşan kadõn, õrkçõ bir genç, ensest ilişki içinde iki kardeş, bir te- rörist, boşanmõş bir üniversite öğretim üye- si ve onun iş arayan eski bir öğrencisi ve “in- sanlara baktığımda ölümle doluyorum, gerçek umutsuzlukla doluyorum” diyen orta yaşõn üstünde hayatõ iyi gözlemleyen bir kadõn ele alõnmõştõr. Oyun, insan yapõsõnõ ir- deler. Londra, İstanbul ya da New York’tan insan kesitleri sunar. Yazar, ele aldõğõ karak- terleri adlarla değil, sayõlarla belirtir. Sokak- larda akan insan selinden rasgele seçilmiş ki- şiler... Evet, yaşam akmakta, bombalar pat- lamakta, insanlar ölmekte, insanlar sürüler ha- linde otobüs duraklarõnda beklemekte ve ay- nõ anda şehrin bir başka köşesinde mangaldan tavuk kokularõ yükselmekte… “Eve yürü- yorum. Tavuğun tadı çok güzel. İçeri giri- yorum. Artık ayaklarımı hissetmiyorum. Yüzümden aşağı gözyaşlarımın dökülme- sine hiçbir anlam veremiyorum.” Ve sonra da o 52 kişi sõralanõr sayõlar ola- rak… O 19 kişinin, o 7 kişinin, o on binler- ce kişinin sõralandõğõ gibi… Etkileyici bir çalõşma “Pornografi”. Bir yanda sürekli sessiz olarak akan üst üste bin- miş Live8 konser görüntüleri, G8 konuşma- larõ, patlamalar ve zaman zaman yükselen ses- ler, öte yanda hiç değişmeyen bir dekor için- de akan kişiler, sayõlar, hayatlar… bizler, siz- ler ve onlar… Hatice Aslan, Emre Yetim, Berrak Kuş ve Cemil Büyükdöğerli, Umut Kurt, Gizem Erdem ve Hakan Meriçliler, İpek Bilgin rol- lerinin hakkõnõ veren ve yorumlarõnda sõnõr- larõ zorlayan ve bunu yaparken de çizgileri kaydõrmayan oyuncularõ. Başarõlõ bir ekip. Mu- rat Daltaban’õn dengeli yorumunu destekle- yen diğer isimler ise õşõk tasarõmõ ile Kemal Yiğitcan, video tasarõmõ ile Aslıhan Erguvan, dekor uygulama ile Oğuz Yaşargil ve de Dot’un geniş dramaturji ekibi… DotMarsta’da Simon Stephens’in ‘Pornografi’ adlõ oyunu sahneleniyor Sayõlar,hayatlar,bizler,sizler... “Pornografi” 2005’te Londra’da yaşanan üç önemli olay çemberinde 7 karakteri, onlarõn yaşamlarõndan kesitleri monologlar ve diyaloglarla ele alõyor. G8 Zirvesi’ne protesto olarak düzenlenen ‘Live8’ konseri , Londra’nõn 2012 Olimpiyatlarõ için seçilmesi ve 52 kişinin öldüğü 700 kişinin yaralandõğõ Londra’nõn üç metro istasyonuna ve yine aynõ gün bir otobüse yapõlan terör saldõrõsõ... Kültür Servisi - Yapõ Kredi Kültür Merke- zi Sermet Çifter Salonu, 18 Aralõk’tan iti- baren “Bir Usta, Bir Dünya” sergi dizi- sinin bir yenisine ev sahipliği yapacak: Türk grafik tasarõm kültürünün mimarla- rõndan, sanatçõ, şair ve çevirmen Sait Ma- den üzerine hazõrlanan “Bir Usta Bir Dünya: Sait Maden / Tasarımcı, Sanat- çı, Şair…”. 24 Aralõk 2010’a dek devam edecek sergide, Maden’in büyük bölümünü yayõnevleri, ya- yõn etkinlikleri için yarattõğõ binlerce ta- sarõm, logo, afiş, marka, fuar standõ, sekiz binden fazla kitap ve dergi kapağõndan ör- nekler, beş yüz sayfayõ bulan şiirlerinden bir seçki; Baudelaire, Lorca, Neruda, Aragon, Paz, Mayakovski, Eluard, Sa- int-John Perse ve Fuzuli gibi birçok ün- lü isimden yaptõğõ çeviriler yer alacak. Sadık Karamustafa’nõn Sait Maden’in ta- sarõmcõ duruşuna “mesafeli bir meslektaşlığın penceresinden” baktõğõ sunuş yazõsõyla açõlan sergi kitabõnda ise, Selahattin Özpalabıyıklar “Kitapla- rın İçini de Dolduran Adam” yazõsõyla Maden’in şair ve çe- virmen yanõna deği- niyor. (Yapõ K r e d i Kültür M e r - kezi: 0 212 252 47 00) YAPI KREDİ’DEKİ SERGİ DİZİSİNİN YENİ KONUĞU BirUstaBir Dünya:SaitMaden Gençlik Film Atölyesi, Pera’da Kültür Servisi - Pera Film, New York Fredonia Üniversitesi ve Atlantik Film tarafindan yürütülen proje kapsamõnda,18- 20 Aralõk tarihleri arasõnda “Gençlik Film Atölyesi”ne ev sahipliği yapõyor. Atölye kapsamõnda Türkiye’nin dört bir yanõndan gençlerin ürettiği 18 kõsa film Pera Müzesi’nde gösterilecek. 18 Aralõk’ta saat 19.30’ta projede eğitimci olarak yer alan yönetmen Reha Erdem ile Melek Ulagay, Fõrat Yücel ve Can Candan’õn konuşmacõ olarak katõlacağõ “Gençlik ve Yeni Sinema Olanaklarõ” konulu panel gerçekleştirilecek. Proje kapsamõnda Edirne, Konya, Antakya, Sõvas, Mardin ve Artvin illerinden seçilen 72 öğrenci 1 yõl boyunca kõsa film kurslarõna katõlmõş, eğitimler sonucunda 9 kurmaca ve 9 belgesel film çekilmişti. (0 212 334 99 00) Kulin ‘Çırağan Okumaları’nda Kültür Servisi - Çõrağan Palace Kempinski’nin Kalem Ajans işbirliğiyle Mayõs 2009’da başlattõğõ “Çõrağan Okumalarõ”nõn aralõk konuğu yazar Ayşe Kulin. Bugün saat 19.00’da gerçekleşecek etkinlikte ünlü yazar, son romanõ “Tek ve Tek Başõna Türkan”dan bölümler okuyacak. Konuklar etkinliğin sonunda yazarla roman üzerine sohbet edebilecek ve kitaplarõnõ imzalatabilecek. (0212 245 44 06) YILDIZ ÇELİK T ürk kültürünü diğer ülkelerde yaymak ve ya- şatmak üzere kurulan merkezi Ankara’daki ‘Yunus Emre Enstitüsü’nün çalõşmalarõ so- nuç vermeye başlõyor. Saraybosna ve Arna- vutluk’tan sonra Yunus Emre Kültür Merke- zi’nin açõlacağõ ülkelerden biri de Suriye olacak. Suriye’nin Türkiye Kültür ve Tanõtõm Ataşesi Ve- hip Özdemir, “Kültürü tanıtmanın birinci adımı o ülkenin dilini öğretmekten geçiyor. Bunun için de Halep’te yapılan ve bir ayağı Gaziantep’te olan yüksek stratejik işbirliği toplantısında Suriye Turizm Bakanı Yar- dımcısı Mouhannad Kalash’a özellikle bu isim altında bir enstitü kurmak istediğimizi belirttik ve sonrasında çalışmalarımız baş- ladı” diyor. Kültür merkezinin çalõşmalarõna 3 yõllõk görevi sü- resince devam edeceğini söyleyen Özdemir, Su- riye’nin sahil şehri olan Lazkiye’de ise Türkçeye büyük talep olduğundan, fakat orada bir okut- manõn olmadõğõndan yakõnõyor. Şam’da bulunan Türkiye Büyükelçiliği’nin Kültür Merkezi’nde iki, Halep’te ise altõ Türkçe okut- man Türkçe öğretiyor. Şam’da görev yapan Türkçe okutman Baki Sarı, “Sınıflarımızda 40- 50 öğrenci, merkezimizde ise 230 öğrenci var. Kadınların katılımının daha fazla olduğu derslerimize, çoğunlukla öğrenciler ve Tür- kiye ile ticaret yapanlar geliyor. İlgi yoğun ve bazen bu talebi karşılayamıyoruz” diyor. Türkiye Büyükelçisi Ömer Önhon ise Suriye’de- ki Türk kültürü çalõşmalarõ için “Şam ve Ha- lep başta olmak üzere Osmanlı’dan kalma pek çok eserimiz var. Ortak mirasın korun- ması, üniversitelerde Türk kürsüleri açılması, iki ülke arasındaki sanatsal faaliyetlerin artması için Suriye ile orta çalışmalarımız sü- rüyor” diyor. Yunus Emre Enstitüsü Ti- ran’daki açõlõşõn ardõndan dünyanõn farklõ şe- hirlerinde kültür merkezleri açmaya devam edecek. Yakõn zamanda Kazakistan, Make- donya, İspanya, Almanya ve Fransa’da da birer kültür merkezi açõlmasõnõ planlõyor. TÜRKÇEYE TALEP BÜYÜK Suriye’de Yunus Emre Kültür Merkezi Kültür Servisi - 1995 yõlõndan bu yana düzenli olarak her yõl aralõk ayõnda “Noel şarkıları-Weih- nachtslieder” konseri yapan Sema, bugün saat 19.00’da Tarlaba- şõ Alman Protestan Kilisesi’nde J. S. Bach, Max Reger, Peter Cornelius, Hugo Wolf, Friedrich Mergner ve çağdaş besteci- lerden H. Jürgen Hufeisen’in No- el şarkõlarõnõ söyleyecek. Konse- rin gerçekleşeceği, Tarlabaşõ Emin Camii Sokağõ’nda bulunan Alman Pro- testan Kilisesi, 1843 yõlõnda inşa edilmiş, önce hastane, daha sonra Alman ilk- okulu, 1861’den itibaren de kilise olarak kul- lanõlmaya başlanmõş ve aynõ yõl kiliseye Al- manya’nõn Potsdam kentinde halen faaliyette olan Carl Eduard Gesell firmasõnca yapõlan bir org getirilmiş. Org, 2004 yõlõnda 120 yõl sonra Potsdam’daki aynõ atölyenin bugün- kü ustalarõ tarafõndan tekrar elden geçirilmiş. Sema’dan Noel şarkıları Kültür Servisi - Sanat yönetmenliğini Emre Kınay’ın üstlendiği Duru Tiyatro, Özen Yula’ya ‘Cevat Fehmi Başkut Yı- lın En Başarılı Oyun Yazarı’ ödülünü ka- zandıran “Ay Tedirginliği” oyununu sahneliyor. 19 Aralık akşamı saat 20.45’te prömiyeri yapılacak oyunun yönetmenliğini Özen Yula üstleniyor. 1950’lerin İstanbu- lu’nda de- nize yakın tenha bir parkta geçen oyun, bir kadınla bir adamın sırlarla örülü geç- mişlerini ve hayatlarının kesiş- mesini konu alıyor. Başrolleri- ni Sezin Akbaşoğulları ile Bekir Aksoy’un paylaştığı oyundaki tangonun koreografisi İlyas Od- man’a ait. (0 216 338 56 36) Bir kadın ve adamın sır dolu geçmişi SaitMaden’inbirçalışması.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle