Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 KASIM 2009 PAZAR
16 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
Eski Adalet Bakanlarõndan, ÇYDD Genel Başkanõ Prof. Aysel Çelikel’den ciddi saptamalar
‘Hukuk ayaklar altõnda’
Ülke insanlarõnõn özel yaşamlarõna karõşmalar,
beğenilmeyenlere yapõlan baskõnlar, telekulak
skandallarõyla çalkalanõrken önceki Adalet Bakan-
larõndan Prof. Dr. Aysel Çelikel’le konuşuyoruz.
Prof. Dr. Türkan Saylan’õn vefatõndan sonra
Çağdaş Yaşamõ Destekleme Derneği (ÇYDD)
Başkanlõğõ’nõ üstlenen Prof. Çelikel, bütün yapõ-
lanlarõ çok sert bir dille eleştiriyor. ÇYDD’ye ve
Saylan’a yapõlanlara feveran ediyor. ÇYDD’den
burslu binlerce öğrencinin dosyasõna el konulma-
sõnõn Uluslararasõ Çocuk Haklarõ Sözleşmesi, İn-
san Haklarõ Evrensel Beyannamesi ve Türkiye
Cumhuriyeti yasalarõna aykõrõ olduğuna dikkat çe-
kiyor.
- ÇYDD olarak 20. kuruluş yılı nedeniyle bir
kitap hazırladınız. Bu kitap neleri içeriyor?
A.Ç. - Bu 20 yõl içinde derneğin kurucularõnda
da değişiklikler oldu. Yeni üyeler bize katõldõ. Biz
20 yõl içinde ilk kurucular ve sonra derneği bugü-
ne kadar getiren yönetim kurullarõ, şube başkanla-
rõ hatõrlanmõş olsun, bu 20 yõllõk geçmişi ortaya
koyalõm istedik. Daha doğrusu bu Türkan Ha-
nõm’õn fikriydi. Derneğin kurulduğu yõllarda Ata-
türk ilke ve devrimlerinin, laikliğin ve kadõn hak-
larõnõn yavaş yavaş elimizden kaymakta olduğunu
görüyorduk. Bu endişe ve korkuyla çoğunluğu
kadõn olan bir grup öğretim üyesi ve aydõn kişi,
bir dernek kurup Atatürk devrimlerini savunma
kararõ aldõk. Bu savunma içinde birinci hareket
noktasõ eğitimdi. Zaten tüzüğümüzde de eğitim
maddesi vardõr. Derneğin kuruluş aşamasõnda ku-
rucuydum ve o tarihte tüzüğünü de ben yazmõş-
tõm. Beş yõl kadar da hem Prof. Dr. Aysel Ek-
şi’yle, daha sonra da Prof. Dr. Türkan Saylan’la
başkan yardõmcõlõğõnõ yürüttüm. 20. yõlõmõzda 17
kurucumuzu hatõrlayalõm istedik. Kitabõmõzda
projeler, anõlar, yazõlar, fotoğraflar var. Türkan
Hanõm bu kitaba çok önem veriyordu. Ama bildi-
ğiniz gibi son aylar çok karõşõk geçti. Onun sağlõ-
ğõnda kitap çõkarõlamadõ. Ben başkan olduktan
sonra yayõmlanma aşamasõna geldi. Bir önsöz ya-
zarak kuruluş günlerimizi hatõrlattõm.
- Bu yazıyı yazarken neler hissettiniz?
- Çok duygulandõm. Türkan Hanõm’õn hastalõğõ-
nõn evrelerini düşündüm. Ardõndan tabi olduğu-
muz hukuk, akõl dõşõ kaba muameleler gözümün
önünden geçti. O dönemde Türkan Hanõm’õn sağ-
lõk durumu zaten ağõrdõ. Bu kaba muameleler gali-
ba sonunu getirdi.
Ama tabii ki onun ilkeleri ve anõsõ hiçbir zaman
ortadan kalkmadõ. Kendisinin ve derneğin maruz
kaldõğõ bu beklenmeyen muamele karşõsõnda bir
hukukçu ve derneğin kurucularõndan birisi olarak
sessiz kalmam beklenemezdi. Türkan Hanõm ve
diğer arkadaşlar benim tekrar yönetim kuruluna
dönmemi ve genel başkanlõğõ üstlenmemi istedi-
ler. Buna kayõtsõz kalamazdõm. Şu sõrada derneğin
bana ihtiyacõ olduğuna inanõyorum. Çünkü sorun-
larõmõz hukuk sorunu. Bunun dõşõnda başka soru-
numuz yok. Bu sorun neden, nasõl doğdu? Hangi
nedenlerle bizimle uğraştõlar? Bunu kavrayabil-
mek kolay değil. Son yõllarda bazõ gazetelerde
derneğimize ve Türkan Hanõm’a yönelik yalan
yayõnlar, haksõz iftiralar giderek daha çok yayõm-
lanõyordu.
Dimdik ayaktayız
- Misyonerlik yaptığı iddia edilmedi mi? Hatta
annesinin Hıristiyan kimliği bile kullanılmak is-
tendi...
- Bunlarõn hiçbiri doğru değildi. Annesi Hõristi-
yan olarak doğmuş olabilir. Ama sonradan Müslü-
manlõğõ seçmişti. Çocuklarõna da Müslüman dini
dersleri aldõrmõştõ. Tamamõyla aslõ olmayan, hak-
sõz ithamlardõ. İnsan bunu nasõl yapabilir diye hâlâ
şaşõrõyorum. Bu iddialar günün birinde Yargõ’nõn
ve Emniyet’in de müdahalesiyle 13 Nisan’daki o
olay ortaya çõktõ. ÇYDD’yi yakõndan tanõmasam,
etkinliğini bilmesem, Türkan Hanõm’õ yakõndan
tanõmasam, yüreğinin nasõl yurt ve insan sevgisiy-
le dolu olduğunu bilmesem, “Acaba” diyebilir-
dim. Ama böyle bir şey aklõmõn ucundan bile geç-
medi. Bu nedenle de bu derneğin başkanõ olarak
dernek dimdik ayakta durmalõdõr diye düşündüm
ve görevi üstlendim. Oysa ben emekli olmuştum.
Kitaplarõmõ yazõyordum. Ama bu çok kutsal bir
görev. Vefa borcu. Bir de şöyle: Bu öyle bir der-
nek ki yaptõğõnõz her güzel iş, eğitime verdiğiniz
bütün destekler size mutluluk olarak geri dönüyor.
Bir şey kaybetmediğiniz gibi hep kazanõyorsunuz.
- Türkan Hanım’ın evinin ve derneğin genel
merkezi ve 35 şubenin basılması, bilgisayarları-
na, bütün evrakına el konulmasının ardından
burs verdiğiniz öğrenciler fişlendi. Sorgulandı-
lar, izlemeye alındılar. Sizce bundan amaç ney-
di?
- Ayrõca birçok yönetim kurulu üyesinin evleri
de arandõ. Bu üyelerimiz üç-dört gün gözaltõnda
tutuldular. Hatta bir arkadaşõmõz da tutuklandõ ve
iki hafta hapiste kaldõ. Ayrõca gözaltõ şartlarõnõn da
çok ağõr olduğunu belirtmem gerekiyor. Binlerce
öğrencimizin dosyasõnõ almõşlardõ. Bu dosyalarõ
altõ ay vermediler. İki hafta önce alabildik. Ağus-
tos’ta bir haber yayõmlandõ. Emniyet’te dosyalar
incelenmiş ve 15 bin öğrencinin dosyasõ kayda
geçmiş. Bir kõsmõnõn da terör örgütüyle bağlantõlõ
olduğu söylenmiş. Böyle bir durumu kabul etmem
mümkün değildir. Bir kere genç insanlarõn terör
örgütüne üye olmalarõ düşünülemez. Zaten o kõz
çocuklarõ okula gidiyorlar. Her gün okul yönetimi
onlarõ kontrol ediyor. Babalarõ, kardeşleri PKK’ye
yakõnsa bu Kürt açõlõmlarõ yapõlõrken bizim çocuk-
larõmõzõn üzerinde böyle bir iddia leke olarak kala-
maz. Yapõlan bu iş bir nevi fişlemedir ve Çocuk
Haklarõ Sözleşmesi, İnsan Haklarõ Sözleşmesi ve
yasalarõmõza aykõrõdõr. Bu yõl ilköğretim ve üni-
versite.. toplam 26 bin küsur öğrenciye burs ver-
dik. Son 15 yõl içinde yaklaşõk 75 bin öğrenciye
destek verdik. Bize katkõ sağlayan kuruluşlarõn
içinde özellikle anmak istediğim Turkcell var.
Turkcell her yõl 10 bin öğrenciye burs veriyor.
Bunlarõn içinde Metro Grup, HSBC Bank, Türk
Ekonomi Bankasõ, Garanti Bankasõ gibi ciddi ku-
ruluşlarõn hepsi öğrencilerimize burs sağlõyor.
Kendilerine minnet ve şükranlarõmõ sunuyorum.
Amacımız eğitimle çağdaş insan
- Eğitime bu kadar katkıda bulunan bu insan-
lar cezalandırılmak mı istendi?
- Bu toplumda kõzlarõnõ okula göndermek iste-
meyen, onlarõn çocuk gelinler olarak altõndan kal-
kamayacaklarõ yüklerin altõnda ezilmelerine yol
açan bir anlayõş bulunuyor. Bu anlayõş politikacõ-
lar tarafõndan görmezden gelindi. O nedenle de bu
politikacõlardan zaten destek ve alkõş beklemiyor-
duk. Ama bu kadar ölçüsüz bir aşağõlama ve der-
neğin önünü kesmeyi hedefleyen hareketleri de
beklemiyorduk. Ama amaç neydi diye sorarsanõz
onu bilemeyeceğim. Çünkü derneğimizin amacõ;
esas olarak fõrsat eşitsizliği nedeniyle eğitim göre-
meyen kõzlarõmõzõn okullaşmasõnõ sağlamak; eği-
timli, meslek sahibi bireyler olarak topluma ka-
zandõrmak, onlara yeni bir yaşamõn kapõsõnõ açõp
mutlu insanlar yetiştirmek. Bunu yaparken de tabii
ki anayasamõzda bulunan Atatürk devrimleri ve
onlarõn özü olan laikliğin de değerini ve anlamõnõ
anlayacak insanlar yetiştirmek. Tüzüğümüz, “Eği-
tim yoluyla çağdaş insan, çağdaş topluma ulaş-
mak” diye yazar. Sanõyorum, devrimleri ve laikli-
ği tam olarak anlamayan, onun özünü kavramayan
bir kõsõm çevrelerin tahrikiydi. Aslõnda laiklik bir
yaşam biçimi. O nedenle de bu yaşam biçimi bi-
zim vazgeçilmezimizdir. Devrimlerin özü kadõn
haklarõdõr. Ondan asla vazgeçemeyiz. Ayrõca biz
hiçbir zaman devletin eğitim politikasõnõn dõşõnda
bir eğitim politikasõ gütmedik. Bu düşünülemez
bile. Çünkü biz, yaptõğõmõz her okulu, her kõz yur-
dunu devlete verdik. Bizim işlettiğimiz okul yok.
Bir tek Ankara şubemizin bir yurdu var. Bunun dõ-
şõnda hepsi Milli Eğitim Bakanlõğõ’na devredil-
miştir. Anayasa dõşõ hiçbir iş yapmadõk. Yapma-
mõz da söz konusu olamaz. Bakõn, Fethullah Gü-
len cemaatinin işlettiği okullar, yurtlar var.
ÇYDD’nin ilkeleri belli
- Kimi köşe yazarları baskın olayından sonra
ÇYDD’nin tek tip insan yetiştirmeyi amaçladığı-
nı, başörtülü kızlara el uzatmadığını yazarak
eleştirdiler. Siz buna ne diyorsunuz?
- Bir kere bu çok haksõz ve yanlõş bir eleştiri.
Bunu genellikle Atatürk devrimleri için de söyler-
ler. Atatürk devrimleri demokrasinin ve insan hak-
larõnõn temellerini oluşturmuştur. Tek tip insan di-
ye bir şey olamaz. Her düşünceden, her õrktan olan
kişi bizim dernekle bütünleşebilir. Herhangi bir
ayrõmcõlõk hiçbir zaman söz konusu olamaz. Tür-
banlõ çocuklara karşõ bir tavrõmõz olamaz. Çünkü
onlar da bizim çocuklarõmõz. Ama onlar bizden
burs almaya gelmediler. Çünkü onlarõn gittikleri
başka kaynaklar, vakõflar vardõ. Geçenlerde bir rö-
portaj sõrasõnda bana, “Türbanlı öğrenciye burs
verir misiniz?” diye sordular. Şu cevabõ verdim:
“İhtiyacı olan bir öğrenci şartlarımızı bildiği
halde gelip bizden yardım istiyorsa bizim ona
arkamızı dönmemiz gibi bir durum asla ola-
maz. Biz bütün Türkiye ve Türkiye insanları
için varız.” Ama İmam Hatip Liseli’lere burs ver-
medik. Biz bu derneği çağdaş eğitim için kurduk.
İmam ve hatip yetiştirmek için kurmamõştõk. Do-
layõsõyla bir ayrõmcõlõk söz konusu değil. Derneğin
amacõ klasik Milli Eğitim Bakanlõğõ’nõn eğitimini
alacak çocuklarõ okula yönlendirmektir. Burada
başka bir nokta da var. Burs veren, “Ben şu tip ki-
şiye burs verilmesini istiyorum” diyorsa, onun
görüşüne saygõ duymak zorundayõz. Çünkü burs
parasõnõ o veriyor. Biz kendi paramõzõ vermiyoruz.
HSYKAdaletBakanlõğõ’nõnvesayetindekaldõğõsüreceinandõrõcõolmaz
- Eski YARSAV Başkanı
Ömer Faruk Eminağaoğlu ve
Sincan hâkimi Osman Kaç-
maz’dan mı söz ediyorsunuz?
- Evet. Onlarõn dõşõnda örnek-
ler de vardõr. Teftiş Kurulu’nun
verdiği rapor her ne kadar Hâ-
kimler ve Savcõlar Yüksek Ku-
rulu’nda (HSYK) onaylanma
durumunda da olsa, o yedi kişi-
nin ikisi Adalet Bakanõ ve müs-
teşarõysa oradan çõkan kararlarla
ilgili hep soru işareti olacaktõr.
O nedenle ben bir hukukçu ve
bu iktidardan önceki Adalet Ba-
kanõ olarak geldiğimiz bu çizgi-
de kendimi hayal kõrõklõğõna uğ-
ramõş hissediyorum. Ben bakan-
ken yargõ bağõmsõzlõğõ için bir
komisyon kurmuştum. Bunun
içinde sivil toplumdan profesör-
ler, Yargõtay mensuplarõ vardõ.
Anayasa değişmeden yasalarõn
değişmesiyle birtakõm sorunla-
rõn çözülmesini hedefliyordum.
En azõndan HSYK sorunu çözü-
lebilirdi. Teftiş Kurulu, bakana
bağlõ olmaktan çõkarõlabilirdi.
Komisyondan rapor çõkõyordu.
Ama ben zaten geçici görev ya-
põyordum. Seçimler oldu. Ben
görevi Sayõn Cemil Çiçek’e
devrettim. Ondan sonra da ko-
misyon çalõşmadõ.
- Bildiğim kadarıyla siz Ce-
mil Çiçek’in hocasısınız. Ba-
kanlıktaki performansıyla öğ-
rencinize ne not verirdiniz?
- Cemil Çiçek son sõnõftayken
ben yeni doçent olmuştum.
Kendisinin hukuk bilgisine tam
not veririm. Hukuk mantõğõ da
sağlamdõr. Çünkü akõllõdõr. Ama
kendisi hukuku, siyasallaştõrõl-
mõş bir ortamda uygulamak du-
rumundadõr. Hukuk siyasallaş-
masaydõ, bakõş açõsõ da hep Ata-
türk ve demokrasi çizgisinde ol-
saydõ, parti çizgisi üzerinden ol-
masaydõ.. biz tabii ki başarõlõ
olurduk.
Onun için ben not vermeye-
yim. Kendisini eleştirmek de is-
temem. Ama o her şeyin nasõl
olmasõ gerektiğini gayet iyi bi-
lir.
- İyi bilir de yapmadı mı?
- Şu anda görevde değil. Gö-
revde olsa belki de bunlar ol-
mazdõ. Belki yargõya bu kadar
müdahale edilmeyebilirdi. En
azõndan bizim gibi kamu hizme-
ti veren bir dernek bir terör ör-
gütüyle ilişkilendirilmezdi. Bu-
nun kadar inanõlmaz bir olay
hatõrlamõyorum. Pek çok dinle-
me kayõtlarõ belli gazetelere ser-
vis edildi. Ama Başbakan’õn ki-
mi telefon konuşmalarõ yayõm-
lanõnca yayõn organõnõn yazõiş-
leri müdürü ve muhabir gözaltõ-
na alõnõp tutuklandõ.
- Türkan Hanım kemoterapi ve radyoterapi-
den saçları döküldüğü için başına küçük eşarp-
lar takıyordu. Vakit gazetesinde, “Başörtülülere
karşı çıktı ama kendisi başını örtmek zorunda
kaldı” diye yayın yapılmasını nasıl karşıladınız?
- Bu bakõş açõsõna hiçbir duygu beslemiyorum.
Çünkü değmez.. İlaç alõyordu. Hastaydõ. Ama
saçlarõnõn dökülmesini hiç önemsemedi. Çok defa
televizyonlara başõnda saç yokken çõktõ. Zaman
zaman başõ üşüdüğü için başörtüsü bağlõyordu.
Türban olayõyla bunu kõyaslamak abesle iştigal
etmektir.
- Yargının siyasallaşmasından herkes yakını-
yor. Son olarak da yüksek yargı mensuplarının,
hatta İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut
Cengiz Engin’in telefonlarının dinlendiği skan-
dalı ortaya çıktı. Bu tabloya baktığımız zaman
Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu söyleye-
bilir miyiz?
- AB’yle uyum süreci içinde yasalarõmõzda
epeyce değişiklik yapõldõ. Bu da aydõn kesim tara-
fõndan büyük bir sevinçle karşõlandõ. Ama gelin
görün ki bu yasalar sanki hiç değişmemiş gibi bu-
güne kadar hiç görmediğim bir hukuk ve yargõ
sistemi karşõma çõktõ. Hukuk uygulanõrsa bir an-
lam taşõr. Demokrasi, insan haklarõ kültürünü ge-
liştiremiyorsanõz, hukuk siyasi irade tarafõndan
bilinçli ya da bilinçsiz uygulanmõyorsa o zaman
yapõlan yasalarõn fazla da kõymet-i harbiyesi kal-
mõyor.
Biz şimdi böyle bir dönemi yaşõyoruz. Telefon
dinlemeler bütün Türkiye çapõnda, yüksek yargõ-
da yapõlõyor. Sayõn Başsavcõyõ yakõndan tanõrõm.
ÇYDD’ye çok sempatik baktõğõnõ söyleyemem. O
bile izleniyor ve bir terör örgütüyle bağlantõ kuru-
luyorsa, demek ki bir şeyler hissediliyor.
ÇYDD’nin bütün üyeleri, yöneticileri zaten dinle-
niyor.
P
O
R
T
R
E
Prof. Dr. AYSEL ÇELİKEL
Yükseköğrenimini İÜ Hukuk Fakültesi’nde yaptõktan sonra
aynõ fakültede doktor, doçent ve profesör oldu. ABD’de Co-
lumbia Üniversitesi’nde hukuk master’i yaptõ. Freiburg Üni-
versitesi’nde profesörlük tezini hazõrladõ. İÜ’de öğretim üye-
liğinin yanõ sõra birçok idari görevde bulundu. Milletlerarasõ
Hukuk ve Milletlerarasõ Münasebetler Araştõrma ve Uygula-
ma Merkezi Müdürlüğü ve Hukuk Fakültesi Dekanlõğõ yaptõ.
Emekli olduktan sonra Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi
ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ders
verdi. 2002-2006 arasõ İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dekanlõğõ’nõ üstlendi. 2001’de YÖK üyeliğine geti-
rildi. 3 Kasõm 2002 genel seçimleri öncesi dönemin bağõmsõz
Adalet Bakanõ olarak atandõ. Pek çok sivil toplum kuruluşun-
da görev aldõ. Prof. Türkan Saylan ve Prof. Necla Arat’la
birlikte Çağdaş Yaşamõ Destekleme Derneği’ni (ÇYDD) kur-
du. Prof. Türkan Saylan’õn ölümü üzerine başkan yardõmcõsõ
olduğu ÇYDD’nin beş ay önce başkanlõğõna getirildi. Pek
çok bilimsel makalesi ve kitabõ var.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
- Sizce bu nasıl bir çifte standart?
- Dosyaya bakmak lazõm. Ama böyle şey
olamaz. Zaten savcõlara, polislere verilen ifa-
delerin bu şekilde belirli gazetelerde çarşaf
çarşaf yayõmlanmasõ günümüzün yeni bir hu-
kuki sorunu olarak ortaya çõkõyor.
Bir de şöyle bir sorun var. “Öyle bir ana-
yasa yapalım ki farklı fikirler olmasın. Hep
tek doğru olsun” diyorlar. Oysa hukuk kural-
larõnõn içine yargõcõn yorumu da girer. Hiçbir
şey, değişmez doğru değildir. O bir biçimde
yorumlanmalõdõr. Yorumlamanõn da evrensel
çizgileri vardõr. Ama ne yazõk ki olmuyor. İn-
sanlarõn çok siyasallaştõğõnõ üzülerek izliyo-
rum. Ama en çok üzüldüğüm nokta yargõnõn
geldiği düzeydir. Üniversitede ders verirken
öğrencilerin ileride güç sahibi olduklarõ, ikti-
dara geldikleri, karar mekanizmalarõnõn başõ-
na oturduklarõ zaman kendi ideolojilerine göre
yukarõdan verilen emirlere uygun bir yorum
yapacaklarõnõ düşünmemiştik. Ama böyle ol-
du. Tek bir bakõş açõsõ işte şimdi var. Bu da
demokrasiyle bağdaşmaz.
- Peki, yakın gelecekte nasıl bir Türkiye
olacak?
- Yasalarda sorun yok. Anayasada da demo-
kratik bir ülke olarak görünüyor. O zaman de-
mokrasi çerçevesinde her şeyin yürümesini
beklememiz lazõm. Her şey milletin iradesine
bağlõdõr. Bu toplum bu iktidarõn yaptõklarõnõ
beğenmiyorsa ya da yeterli görmüyorsa yeter-
li gördüğü başka bir partiye oyunu verir.
Yani her şey demokratik bir biçimde geliş-
melidir. Bunun dõşõndaki gelişmelerin Türki-
ye’ye hiçbir fayda getirmeyeceğini deneyim-
lerle de gördük.
15 bin öğrencimizin dosyasõ kayda
geçmiş. Bir kõsmõnõn terör örgütüyle bağlantõsõ
olduğu söylenmiş. Kürt açõlõmlarõ yapõlõrken
çocuklarõmõzõn üzerinde böyle bir iddia leke
olarak kalamaz.
Üniversitede öğrencilerimizin
iktidara geldiklerinde, kendi ideolojilerine
göre, yukarõdan verilen emirlerle hukuk yorumu
yapacaklarõnõ düşünmemiştik.
Öğrencilerim beni şaşırtıyor
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
Bizimyargõ
sistemininbireşiyok