Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 12 KASIM 2009 PERŞEMBE
4 HABERLER
DÜNYADA BUGÜN
ALİ SİRMEN
Bir Tevatür, Bir Kitap
Ahmet Davutoğlu ile birlikte çokça sözü
edilen dış politikamızda Osmanlı boyutunun ne
olduğunu pek fazla anlayamamış olmamı hoş
görmenizi rica ederim.
Son zamanlarda çokça konuşulan bu olguyu,
Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı’nın eski
toprakları veya etki alanları üzerinde yeniden
etkin olması şeklinde algılayıp, sunanlar var.
Ne var ki, Osmanlı’nın son zamanlarının
bizdeki algılanışı gerçeklerle bağdaşmıyor.
Osmanlı’nın etki alanlarından söz etmek de
fazla gerçekçi olmuyor.
Çünkü 19. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren
Osmanlı’nın değil çevresinde kendi toprakları,
hatta payitahtı üzerinde bile pek bir etkisi
yoktu.
Geçenlerde Ermeni çetecilerin Osmanlı
Bankası baskınını yazmış, bunların o gün
yabancı güçler tarafından Osmanlı’nın gözü
önünde, güvenlik güçlerinin elinden çekilip
alındığını, Gironde gemisine bindirilerek,
Marsilya’ya götürüldüklerini yazmıştım. O kadar
uzağa gitmeye bile gerek yoktu. Abdülhamid
cuma selamlığı çıkışında kendisine suikast
düzenleyip, canına kastedenle Ermeni çetecileri
bile serbest bırakmak zorunda kalmıştı.
Görüldüğü gibi Osmanlı’nın etki alanı bir
tevatürdü.
Osmanlı’nın son döneminde Batı’nın baş
sorunlarından biri onu nasıl bölüşeceğiydi.
1915 yılında Paris’te yayımlanan Djuvara
imzalı, Türkiye’yi Bölüşme Konusunda Yüz Plan
adlı bir kitabın yalnızca başlığı bile bu konuda
bir fikir vermeye yeter.
Hangi alana, hangi kitaba baksanız, bu
vakıayı yansıtan olaylarla karşılaşıyorsunuz.
Son olarak Hocam Rona Aybay’ın eylül
ayında yayımlanan erbabının dört başı mamur
bir çalışma olarak nitelediği, “Tarih ve Hukuk
Açısından Konsolosluk” adlı yapıtından iki olay
nakletmek istiyorum.
Bunların ilki Sayın Hocam’ın değerli tarihçi
ağabeyimiz Orhan Koloğlu’na atıfta bulunarak
naklettiği miyop Çörcil, (William N. Churchill)
olayıdır.
İngiliz uyruklu, ABD büyükelçisinin yanında
İstanbul orta elçisi olarak görev yapmakta olan,
gözlerinin bozukluğu dolayısıyla da miyop
Çörçil olarak adllandırılan William N. Churchill
ava çok meraklıdır, ahlak bakımından zayıf,
entrikacı ve maceracı biri olarak da
nitelendirilmektedir.
Uzatmayalım, 8 Mayıs 1836 Pazar günü
Kadıköy semtinde halkın mesire yeri olarak
kullandığı bir çayırda avlanırken bir çocuğu
yaralamış, zaten Frenklerin Kadıköy’de
oturmalarına izin verilmesini istemeyen halkın
başvurusu üzerine, “Ben İngiliz tebasıyım, beni
yargılayamazsınız” demesine karşın yargılanmış
ve tutuklanmıştır.
Bu kadarı bile İngiliz ve Amerikalıların
harekete geçmesine ve olayın Osmanlı’nın
yabancı devletler karşısında ne denli güçsüz
olduğu gösterecek biçimde sonuçlanmasına
yetmiş ve sonunda bu işten en kârlı çıkan
Churchill olmuştur.
Churchill’e olayın kapatılması karşılığında
pırlantalı bir nişan, 10 bin kantarlık zeytinyağı
ihracı için bir ferman ve bir de Türkçe gazete
çıkarma imtiyazı verilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda çıkan ikinci
Türkçe gazete olan ve 1840’ta yayın hayatına
atılan Ceride-i Havadis de böyle bir aczin
ürünüdür.
Kitapta birçok olay arasında bir de 1905
yılındaki bir hadiseye de yer veriliyor.
Bu tarihte; Muş’ta eşkıya olduklarından
şüphelenilen ve serserice dolaştıkları belirtilen
“dağ halkından iki Ermeni”nin polisçe
yakalanarak karakola götürülmeleri üzerine,
Fransa’nın Van Konsolosu Rupen ile tercümanı
Mihran, Muş’a kadar gelerek karakola
girmişler, polis memurlarından Ziya Efendi’ye
hakaret ederek, iki Ermeniyi zorla
salıvermişlerdir. Olay tepkiye neden olmuş,
Babıâli, Rupen ile Mihran’ın yakışıksız
tavırlarından dolayı azli için Fransa
Büyükelçiliği’ne başvurmuştur.
Büyükelçilik ise, “Osmanlı İmparatorluğu’nun
iyiliğini isteyen böyle bir kişinin azlini istemenin
uygun olmadığını” söyleyerek Rupen ile
Mihran’ın görevlerinin devamına karar vermiş,
Osmanlı da bunu seyretmiştir.
İşte Osmanlı tevatürü ve bir kitap.
Konsolosluk hukukunu etraflıca anlatan
kitaptan çıkardığımız bu iki öyküye bakınca kim
bilir Rona Hoca belki de başını sallayarak şöyle
diyecektir:
- Biz bu haylaz öğrencilere neler anlatıyoruz,
onlar konunun neresine takılıp kalıyorlar!
asirmen@cumhuriyet.com.tr
Erdoğan’õn TBMM Başkanõ Şahin’e ‘attõrsana o pankartlarõ’ talimatõ tepkilere yol açtõ
‘Başbakan amir değil’ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
TBMM Genel Kurulu’nda Kürt açõlõmõ ile
ilgili genel görüşme önergesinin ön gö-
rüşmeleri sõrasõnda CHP’li milletvekille-
rinin pankart açmasõ ve Başbakan Tayyip
Erdoğan’õn TBMM Başkanõ Mehmet
Ali Şahin’e “Attırsana o pankartları sa-
londan, Meclis böyle mi yönetilir, mi-
ting meydanı mı burası” diye çõkõşma-
sõ tartõşma yarattõ. CHP Genel Başkanõ De-
niz Baykal, “Başbakan, TBMM’nin
amiri, kumandanı değildir” dedi. CHP
Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay da,
Şahin’i istifaya çağõrdõ.
CHP’li bir grup milletvekilinin genel
kurul salonunda pankart açmasõ üzeri-
ne verilen arada Başbakan Erdoğan’õn
bu eylemin içtüzüğe aykõrõ olduğunu
vurgulayarak TBMM Başkanõ Şahin’i
göreve çağõrmasõ ve ardõndan Başkan-
lõk Divanõ odasõnda da kendisine çõkõş-
masõ tartõşma yarattõ. CHP lideri Bay-
kal, dün genel merkezde bir kabulü sõ-
rasõnda bu konudaki sorularõ şöyle ya-
nõtladõ: “İçeriği belli olmayan, gizle-
nen bir proje TBMM’ye dün bir ge-
nel görüşmeyle taşınmak istendi ama
bir tek kelime yeni, aydınlatıcı, açık-
layıcı değerlendirme yapılmadı. Bu,
TBMM’ye saygısızlığın ifadesidir,
kamuoyuna karşı saygısızlığın ifade-
sidir. Bu gizleme çabası, bilgi ver-
mekten kaçınma anlayışı hiç kuşku
yok ki söylenecek olanların Türkiye’yi
rahatsız edeceğinin bilinmesinden
kaynaklanmaktadır. Tabii dünkü
olayın altında bu tuzağın bir 10 Ka-
sım günü TBMM’ye taşınmak isten-
mesi tahrik edici bir neden olmuştur.”
Baykal, konunun 10 Kasõm’da Mec-
lis gündemine getirilmesi nedeniyle
bazõ CHP’li milletvekillerinin tepkile-
rini “görsel bir biçimde anlatmak is-
tediklerini” vurguladõ.
‘Sınırını, ölçüsünü bilecek’
Baykal, “Pankartlarla millete ulaş-
maya çalışmışlardır. Demokrasilerde
böyle olaylar olur. Bunları doğal kar-
şılamak lazım. Başbakan, TBMM’nin
amiri, kumandanı değildir. Meclis
Başkanı’na talimat vererek TBMM’yi
yönetmesi söz konusu değildir. Baş-
bakan kendi sınırını, ölçüsünü bilecek.
Öyle anlaşılıyor ki başkan değişikli-
ğinden sonra da Meclis’ten memnun
olamaz noktadadır Sayın Başbakan.
Bizim işimiz Sayın Başbakan’ı mut-
lu etmek değildir. Böyle demokratik
davranışlara alışacaktır. Türki-
ye’nin hükümdarı değildir. Herkes
hakkını, hukukunu koruyacaktır.
Başbakan’ın talimatıyla da herkes
ağzını kapatıp Başbakan’a teslim
olacak değildir” açõklamasõnõ yaptõ.
Başbakan Erdoğan’õn bu eyleme iliş-
kin “Hukukumuzu sonuna kadar
arayacağız” sözlerinin anõmsatõlmasõ
üzerine de Baykal şöyle dedi:
“Başbakan’a önce bir anayasa der-
si vermek lazımdır. Türkiye’de hukuk
herkes için işleyecektir, işlemelidir.
Biz de onu istiyoruz. Başta Başbakan
için işlemelidir hukuk. Önce Başba-
kan’ın dokunulmazlığı kaldırılmalı-
dır. Burada, bir genel kurulda mil-
Baykal, CHP’li vekillerin Meclis Genel Kurulu’nda Kürt açõlõmõ ön
görüşmeleri sõrasõnda pankart açmasõnõ değerlendirdi. CHP lideri,
“Tabii olayõn altõnda bu tuzağõn bir 10 Kasõm günü TBMM’ye
taşõnmak istenmesi tahrik edici bir neden olmuştur” diye konuştu.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÇUBUKÇU
letvekillerinin düşüncelerini sözle
ifade etmeleri, kürsüden ifade et-
meleri, yerlerinden sözle ifade et-
meleri ya da düşüncelerini sözle ifa-
de etmenin ötesinde görsel olarak
ifade etmeleri ceza hukuku açısın-
dan herhangi bir sorun teşkil et-
mez. Bunu Başbakan’a birileri-
nin anlatması lazımdır.”
Baykal kararsız
Baykal, yarõn yapõlacak görüşme-
lerde söz alõp almayacağõnõn sorul-
masõ üzerine ise henüz karar verme-
diğini bildirdi. Açõklayõcõ bir değer-
lendirme beklediğini ancak bunun hâ-
lâ gerçekleşmediğini vurgulayan
Baykal, “Ya bunu şikâyet etmek ya
da ciddi bir şey söylenirse bunu de-
ğerlendirmek için söz alma ihti-
malinin olduğunu” söyledi.
Muhalefet gruplarõ dün Danõşma
Kurulu’nu toplantõya çağõrdõ, ancak
TBMM Başkanõ Mehmet Ali Şahin
ve iktidar partisi grup başkanvekil-
leri toplantõya katõlmadõ. CHP Grup
Başkanvekili Hakkõ Süha Okay şun-
larõ söyledi:“Başbakan’ın, Meclis
Genel Kurulu’na ara verildiğinde,
TBMM Başkanı’nı azarlamış ol-
ması TBMM’ye hakarettir. Bu ko-
şullarda Sayın Meclis Başkanı, ar-
tık görevini yapamaz haldedir, ön-
celikle Meclis Başkanı’na yakışan,
derhal görevinden istifa etmektir.
Çünkü Başbakan, Meclis Başka-
nı’nın amiri değildir. Sayın Baş-
bakan, milletvekilliği yapmadan
doğrudan Başbakan olmuştur.
Parlamento içtüzüğünü, anayasayı
bilmemektedir. İstanbul Büyük-
şehir Belediye Başkanı gibi, par-
lamentoyu yöneteceğini zannet-
mektedir.”
‘Dört tane kadını atamadın’
Bu arada, Başbakan Erdoğan’õn
TBMM Başkanõ Mehmet Ali Şa-
hin’e çõkõşõrken CHP’li vekilleri
kastederek “Dört tane kadını dışarı
atamadın” dediği öne sürüldü.
CHP Ordu Milletvekili Rahmi Gü-
ner, Şahin’in yanõtlamasõ istemiyle
verdiği önergede Erdoğan’õn bu ifa-
deleri kullanõp kullanmadõğõnõn ya-
nõtlandõrõlmasõnõ istedi.
MHP Grup Başkanvekili Mehmet
Şandır ise Başbakan Erdoğan’õn,
Şahin’i azarladõğõ diyaloğa kendile-
rinin tanõk olmadõğõnõ, ancak basõnda
yer aldõğõna dikkat çekti.
Başbakan özür dilemeli
Şandõr, “Bu doğru ise Başbakan,
Meclis’in nasıl yönetileceği husu-
sunu, Meclis Başkanı’na hakaret
eden bir üslupla hatırlatamaz. Biz
bunun Meclis’e saygısızlık olarak
kabul ediyoruz ve bu üslubu kabul
edilemez buluyoruz ve özür dile-
mesini istiyoruz, sözünü geri al-
masını istiyoruz” dedi.
Ancak burada asõl önemli olanõn
Meclis Başkanõ’nõn tutumu olduğu-
nu kaydeden Şandõr, “Eğer, Başba-
kan’ın bu azarı doğruysa Meclis
Başkanı’nın buna karşı hangi tav-
rı ortaya koyduğunu öğrenmek
istiyoruz. Meclis Başkanı bunu
hazmediyorsa bile, biz bunu haz-
medemeyiz. Bunun karşılığında
Meclis Başkanlığı’nın yürütmesini
bırakmasını isteriz, istifasını talep
ederiz” diye konuştu.
Şandõr, önceki gün genel kurulun de-
vam ettiği saatlerde Meclis kulisinde
Başbakan’õn korumalarõ ile bazõ MHP
milletvekilleri arasõnda yaşanan tar-
tõşmayõ da anõmsattõ. Şandõr, “Sayın
bakanların, koruma polislerinin
Meclis’in kulisini, kulis sıralarını,
milletvekillerinin kullandığı sırala-
rı işgal etmesi birtakım olaylara
sebep olmaktadır. Bu noktada da
Başbakan’ın ve Meclis Başkanı’nın
gerekli tedbirleri almasını talep edi-
yoruz” görüşünü dile getirdi.
CHP lideri Baykal.
‘Sözleşmelilerinkadrosu
ayrõ bir mesele’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Milli
Eğitim Bakanõ Nimet Çubukçu, kasõm ayõnda
yapõlacak 10 bin kadrolu öğretmen atamasõnõn
yeni atama olduğunu belirterek, “Sözleşmeli-
ler de başvurabilir yeni atamaya” dedi.
Bakan Çubukçu, Başkent Öğretmenevi’nde
düzenlenen, “Demokratik Vatandaşlık ve
İnsan Hakları Eğitim Projesi” tanõtõm top-
lantõsõ öncesinde, gazetecilerin, bu ay yapõla-
cak öğretmen atamalarõyla ilgili sorularõnõ ya-
nõtladõ. Çubukçu, 10 bin yeni kadrolu öğret-
men alacaklarõnõ belirterek, “Kafa karıştıran
konulardan bir tanesi sözleşmeli öğretmen-
lerin de bu kadroya atanıp atanamayacağı
ile ilgili. Sözleşmeli öğretmenlerin kadroya
alınması meselesi ayrı bir mesele. Kadrolu
öğretmen atamalarında sözleşmeli öğret-
menlerin başvurma hakkı var” dedi.
Mehmet Ali Şahin, pankartlõ eylemle ilgili kamera kayõtlarõnõ incelemeye aldõ
Görüntüler inceleniyor
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Başbakan Tayyip Erdoğan’õn
“TBMM Başkanlığı gereğini yap-
malı” sözlerinin ardõndan TBMM
Başkanõ Mehmet Ali Şahin,
CHP’nin Meclis Genel Kurulu’nda
yaptõğõ pankartlõ eylemle ilgili ola-
rak kamera kayõtlarõnõ incelemeye
aldõ. CHP’li milletvekilleri ile ilgi-
li olarak nasõl bir yaptõrõm uygula-
nabileceği incelenirken; TBMM
İçtüzüğü’nde bunun için kõnama ce-
zasõ dõşõnda uygulanabilecek bir
ceza olmadõğõ, bunun da gerilimi da-
ha da artõrabileceği için uygulan-
mamasõ eğilimi öne çõktõ.
AKP’nin Kürt açõlõmõyla ilgili
genel görüşme önergesinin ön gö-
rüşmesinde CHP’li milletvekilleri-
nin “Atam izindeyiz”, “Atam
Cumhuriyeti sen kurdun, onu
yaşatacak olan bizleriz”, “Atam,
seni unutmadık, unutturmaya-
cağız”, “Büyük milli emanetiniz,
Atam izindeyiz”, “Atam eserle-
rine sahip çıkacağız” pankartlarõyla
açõlõm görüşmelerini 10 Kasõm’da
yaptõran AKP’yi protesto etmesi, ce-
za tartõşmasõ yarattõ.
Başbakan Tayyip Erdoğan, gö-
rüşmelerin hemen ardõndan TBMM
Başkanõ Mehmet Ali Şahin’i göre-
ve çağõrarak, gereğini yapmasõnõ is-
tedi. TBMM Başkanlõğõ, dün
CHP’nin pankartlõ eylemiyle ilgili
olarak kamera görüntülerini ince-
lemeye aldõ. TBMM İçtüzüğü’nü de
inceleyen TBMM yetkilileri, içtü-
zükte bu konuda açõk bir ceza yap-
tõrõmõnõn olmadõğõ, ancak uyarõ ya
da kõnama gibi bir ceza verilebile-
ceği, bunun da gerilimi daha da ar-
tõracağõ yönünde görüş bildirdiler.
TBMM Başkanlõğõ’nõn bu görüş
üzerine CHP’lilere herhangi bir ce-
za uygulanmamasõ eğiliminde ol-
duğu öğrenildi.
TBMM İçtüzüğü’nün 156. mad-
desi, milletvekillerine uyarma, kõ-
nama, Meclis’ten geçici olarak çõ-
karma gibi disiplin cezalarõ veril-
mesini öngörüyor. “Söz kesmek,
sükûneti ve çalışma düzenini boz-
mak, şahsiyetle uğraşmak”, uya-
rõ cezasõnõ gerektiren haller arasõn-
da sayõlõrken; “Aynı birleşimde iki
kere uyarma cezası aldığı halde
bunu gerektiren hareketten vaz-
geçmemek; bir ay içinde 3 kere
uyarma cezasına uğramış olmak;
kaba ve yaralayıcı sözler sarf et-
mek ve hareketler yapmak; sal-
dırıda bulunmak; Meclis’te gü-
rültü ve kavgaya sebep olmak ve-
ya Meclis’in görevini yerine ge-
tirmesini önlemek için toplu bir
harekete girişilmesine önayak ol-
mak” eylemleri kõnama cezasõnõn
verilmesini gerektiren haller ara-
sõnda yer alõyor.
TBMM İçtüzüğü’nde
pankarlõ eylem için kõnama
cezasõ dõşõnda
uygulanabilecek bir ceza
olmadõğõ belirtildi.
CHP’liler açılım görüşmelerini 10 Kasım’da yaptıran AKP’yi protesto için Meclis’te pankart açmıştı.
Meclis’in ilk pankartlõ eylemini gerçekleştiren eski milletvekili Sabri Ergül
‘Başbakan’ın müdahalesi yanlış’
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - TBMM Genel Kuru-
lu’nda 1997’de Meclis genel
kurulunda ilk pankartlõ eylemi
yapan milletvekili olan Sabri
Ergül’e, birleşimi yöneten dö-
nemin TBMM Başkanõ Musta-
fa Kalemli’nin sadece “sözlü
uyarı” ile yetindiği or-
taya çõktõ.
Sabri Ergül, Erdo-
ğan’õn Meclis’te pan-
kart açan üniversite
öğrencilerinin ceza al-
dõğõ iddiasõnõn doğru
olmadõğõnõ belirterek,
“O çocuklar pankart
açtığı için değil, örgüt
üyeliğinden ceza al-
dılar” dedi.
Meclis’te dönemin
RP Rize Milletvekili
Şevki Yılmaz’õ pro-
testo etmek için “Deyyusu ek-
ber dışarı” pankartõ açan eski
CHP İzmir Milletvekili Sabri Er-
gül, milletvekillerinin parla-
mentoda pankart açmasõna engel
bir durum olmadõğõnõ savundu.
TBMM Başkanõ Mehmet Ali
Şahin’in tutumunu doğru, Baş-
bakan Erdoğan’õn tutumunu ise
“yanlış” olarak nitelendiren Er-
gül, kendisinin gerçekleştirdiği
eylemde resmi olarak uyarõ ce-
zasõ almadõğõnõ ifade etti.
Uyarõ cezasõnõn, ancak millet-
vekilinin sözlü savunmasõnõn ar-
dõndan, aynõ birleşim içinde ya-
põlabileceğine dikkat çeken Sab-
ri Ergül, kendisi pankart açõnca,
RP’liler tarafõndan saldõrõya uğ-
radõğõnõ, o sõrada birleşimi yö-
neten TBMM Başkanõ Kalem-
li’nin de kendisini “sözlü olarak
uyardığını” ifade etti.
Pankartõ Mesut Yılmaz hü-
kümetinin güvenoylamasõ sõra-
sõnda açtõğõnõ anõmsatan Ergül,
“İlk saldırıdan sonra oy kul-
lanma sırası geldiğinde ben
‘kabul’ deyince, Başkan, ‘hayõr
kabul etmeyin, ben kendisini
dõşarõ çõkardõm’ diye müdaha-
le etti. Onun dışında herhan-
gi bir işlem yapılmadı” dedi.
Başbakan Erdoğan’õn bu olay-
la ilgili 1996’da Meclis’teki
dinleyici localarõnda “harçlara
hayır” pankartõ açan üniversite
öğrencileri hakkõnda dava açõl-
dõğõ ve ceza aldõklarõ yönünde-
ki sözlerinin de gerçeği yansõt-
madõğõnõ belirten
Sabri Ergül şöyle
konuştu:
“O çocuklar,
pankart açtıkla-
rı için ceza alma-
dılar, örgüt üye-
liğinden ceza al-
dılar. Yoksa, pan-
kart açıldığında
dinleyici locasın-
daki kişi, polis
marifetiyle dışarı
çıkarılır, bunun
dışında bir şey
yapılmaz. Ama genel kurulda
böyle bir olay olduğunda, polis
çağrılması söz konusu olamaz.
İdare amirleri de en fazla ikna
etmeye çalışır. O nedenle bana
göre Şahin doğru yaptı.”
Sabri Ergül, içtüzüğe göre
uyarõ cezasõnõn aynõ oturumda
verilmesi gerektiğini belirterek,
bu aşamadan sonra uyarõ ceza-
sõ verilmesinin mümkün olma-
yacağõnõ kaydetti.
Sabri Ergül, Başbakan
Erdoğan’õn Meclis’te
pankart açan üniversite
öğrencilerinin ceza
aldõğõ iddiasõnõn
doğru olmadõğõnõ belirterek,
“Pankart açan çocuklar,
pankart açtõklarõ için
değil, örgüt üyeliğinden
ceza aldõ” dedi.
KÜRT AÇILIMI
Genel görüşme
yarõn yapõlacak
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - AKP hükümeti, Kürt açõ-
lõmõyla ilgili ön görüşmenin geç
saatte bitmesi nedeniyle bugün ya-
põlacak genel görüşmeyi cumaya
erteledi. AKP grubu, bugün bir
grup önerisiyle genel görüşmenin
yarõn yapõlmasõnõ TBMM Genel
Kurulu gündemine getirecek.
Muhalefet partilerinin tüm iti-
razlarõna karşõn Kürt açõlõmõyla il-
gili ön görüşmenin 10 Kasõm, ge-
nel görüşmenin 12 Kasõm’da ya-
põlmasõ konusunda õsrarcõ olan
AKP hükümeti, genel görüşme-
yi 13 Kasõm Cuma gününe erte-
lemek zorunda kaldõ.
TBMM İçtüzüğü’ne göre, ge-
nel görüşme ön görüşmenin ya-
põlmasõndan 48 saat geçmedikçe
yapõlamõyor. AKP hükümeti,
bugün saat 21.30’da başlayacak
görüşmenin ancak sabah saatle-
rinde tamamlanabileceği hesabõ
yaparak genel görüşmeyi 13 Ka-
sõm Cuma gününe erteledi.