25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Ya sonra? Duvarların dibinden günbatımı izlenmez mi? İzlenir... Üstelik güzel yerden... Bulutların sırtından ve tel örgülerden... Günbatımına doğru güneşin bulutlarla buluşma- sı gökyüzünü beyazdan kırmızıya ton ton t-onlarca renge büründürür. Seyrine doyum olmaz. Bulutlar zaten insanın iç dünyasıyla örtüşen bir di- zi şekli çağrıştırır. Onların üstüne bir de ışık yağmu- ru yağdı mı, gökyüzü kocaman bir sahneye döner. Üzerinize gelmekte olan bulutlarla gitmekte olan gü- neş neredeyse her saniye değişen çağrışımlarla dans eder. Tel örgülerde batış ise ilk bakışta itici gibi gelse de güneşle değişik bir buluşma yeridir. Tellerin rengi kı- zıla çalar. Hele diken yerleri... İncecik lamba gibi par- lar. Adeta süs demetine bürünür. Dakikalar ilerledikçe tellerdeki güneş ışıkları da renk- ten renge girer. Sanki tellerin ışık damarları vardır. Sü- züle süzüle gidip gelir. Gökyüzünde bulutlar yoksa teller ayrıca öne çı- kar. Mavi derinliğin önünde iskele gibi durur. Ara- da esen rüzgâr, kokusuzdur ama sınır tanımadan gelip geçmesi insanın sadece yüzüne değil ruhuna da dokunur. Bir de martılar... Hayatımızdaki artılar... Seyrek geçen martılar... Genellikle akşam üzeri beliriyorlar gökyüzünde. De- niz çok uzakta değil diyorlar, süzülerek üzerimizden geçerken. Kanat altlarına vuran güneş, için için ya- nan bir ocak gözüne dönüşüyor. Gökyüzü bulutluysa, onları martılar taşıyormuş gi- bi geziniyorlar. O zaman güneşin kırılan renkleri bu- lutlarla martılar arasında saklambaç oynuyor. Özgür günlerde onca koşuşturmanın arasında, yaz akşamları güneşin batışına yetişmeye çalıştığım günler olurdu. ODTÜ ormanından batışına doyum ol- maz. Her hali güzeldir. Güneş yeryüzüne doğru eğildikçe bütün sahne mi- lim milim değişir. Güneşin kızıllığıyla yanan bulutla- rın etrafında beliren gece mavileri şık bir uğurlama- ya gelmiş gibidir. Güneş dağın arkasına indikten sonra ufuk çizgi- sinden gökyüzüne yükselen mavi tonlar dakikalar- ca korur canlılığını... Gün batımları aynı zamanda gün doğumudur... Latin Amerika gezim sırasında, oradaki saat far- kı nedeniyle Türkiye ile haberleşmem hiç de kolay ol- muyordu. Arjantin’de gün çekilip hava kararmaya baş- ladığında Türkiye’de tan yeri ağarmaya yüz tutuyordu. Gezi bitip Türkiye’ye döndükten sonra ne zaman gün batımı izlesem, güneşi uğurlarken hep şöyle dü- şünürüm: Sevgili güneş, burada batıyorsun ama aslında do- ğuyorsun. Sen bize gece mavisini bırakırken yeryü- zünün öteki coğrafyalarında seni karşılamaya ha- zırlananlar var. Silivri’de bulutların altından, tellerin arasından güneşi uğurlarken de aynı şeyi düşünüyorum. Sevgili güneş, biz sana batıyorsun diyoruz ama, doğru değil, yeryüzünün öteki coğrafyasına gidi- yorsun... Yine geleceksin... GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada ise açılımın asıl hedefi açıklandı. Genel Başkan Ahmet (Kürt) Türk; yeni bir anaya- sa yapılmadıkça açılımdan söz edilemeyeceğinin al- tını çizdi. D (Kürt) P’nin yeni bir anayasadan neyi murat et- tiğini ise eşbaşkan Ayna Emine açıkladı: Anayasa- da cumhuriyetin temel kurallarını saptayan ilk üç mad- de değiştirilmeli! RTE istediği kadar; her gün iki değil, beş on defa açılımın demokratik rejimi güçlendirmek, toplumsal düşmanlıklara son verip dostlukları pekiştirmek ol- duğunu anlatsın. Ne çare Öcalan’ı lider, çözümün anahtarı olduğunu ısrarla yineleyen DTP gibi bir partiyle akılcı bir sonuca varılamaz; zira bu kadro, yeni bir anayasada cum- huriyetin Türk ve Kürt halklardan kurulu bir devlet ol- duğu yer almadıkça.. ayrımcılığı ve hatta bölücülü- ğü kışkırtan söz ve davranışlardan asla vazgeçme- yecektir. Bu gidişin sonu; ülkede düşmanlıklara son vermek, dostluğu pekiştirmek olmayacak.. bölünmeye tezgâh açan girişimlerin daha da canlı, hatta eylemsel kitle hareketlerine dönüşeceği bir süreç başlayacak, de- mektir. İktidarın Çankaya’ya yolladığı AKP’li; TBMM’de tu- tanaklara geçen konuşmasında bir kez olsun Türk de- medi. AKP iktidarının başbakanı RTE de; Kurultay’daki ko- nuşmasında “Türk kimliğini etnik kimlikler arasında” saydı. Çankaya’daki de Başbakanlık’taki AKP’li de; ko- nuşmalarında Atatürk’ten ancak bir kez söz ettiler. RTE, Atatürk’ün tarihsel, her biri ulusuna yol gös- terici olan binlerce sözü arasından sadece birini, o da işine gelen, her konuşmasında kullandığı bir söylemle, “AKP, Türkiye’yi Mustafa Kemal Ata- türk’ün belirlediği muasır medeniyetler seviyesinin üze- rine çıkarmaya kararlıdır” diyerek aldı. Bu anlayışla açılıma giriş yapan bir siyasal toplu- luktan ülkenin bütünlüğüne gereken duyarlılığı gös- terdiğine veya göstereceğine güvenmek.. birlik be- raberlik adı altında ayrımcılığa, bölücülüğe olasılık ta- nıyan girişimlerini demokratik açılım olarak kabul et- mek olanaklı mıdır? Dışişleri Bakanları Bay Ahmet Davutoğlu da bir bi- çimde kervana katıldı. O da AKP iktidarının açılım serüvenini destekliyor; “Son 7 yıldır Cumhuriyet ‘restore’ ediliyor” diyor. Ne din elden gidiyormuş ne de laiklik. Oysa; dinin elden gitmediği, dinciliği ve dini baş kö- şeye oturtan dinci partinin laikliğin elden gitmesine çalıştığı bir gerçek. Bir başbakan Said-i Nursi’yi kürsüye çıkarmak için Nâzım Hikmet’siz noksan kalacağımızı söyler ve “bi- zim faslımız yeni başlıyor” derken, ülkenin mozaiği- ni mi söylüyor; yoksa cumhuriyet maskesi altında Tür- kiye’yi 36 etnik gruba ayırarak, “Yeni Osmanlı” olmanın işaretini mi veriyor, gün gelecek açığa çıkacak elbette. Görseli, yazılısı RTE’den kaynaklanan ülkesel re- jimsel kaygıları, kuşkuları tartışmıyor. RTE’ye açılımı söz ve davranışlarınızla istenmeyen yollara sürüklüyorsunuz diyen yok! Medyamız; RTE’nin Kürt açılımı diye başlayıp de- mokratik açılım, o da olmadı ulusal birlik projesi di- ye sindirmeye çalıştığı girişimin Türkiye’yi nereye sü- rüklediğini araştırıyor mu? Hayır! Ahlak deyince, dürüst yayıncılık deyince mangal- da kül bırakmayan, lakin özeleştiri yapmaktan da fel- lik fellik kaçınan bir medya, elbette ülkenin bekasıy- la ilgili konuyla ilgilenmez. Siyasetçilerin seks yaşamını espri konusu yapan skeçleriyle büyük beğeni toplayan Amerikalı ünlü talk şovcu David Letterman; geçen hafta programında ekibinde çalışan kadınlarla birlikte olduğunu açıkla- yınca.. meslektaşlarının eleştiri bombardımanına tu- tuldu. Bizde böyle olaylara tepkiler nasıl mı olur: Letter- man’dan da vahim bir olay var ki, hâlâ belleklerde ta- zeliğini koruyor. Bir TV’nin ünlü haber sunucusunun bir kadınla “o biçim” ilişkisi üstelik canlı mı canlı CD’le- re geçti. Yayıldı, günlerce dillerden düşmedi. Ama medyamızda tık yok: Olayı örtbas etmek için elinden geleni esirgemedi. Bir diğer olayda gözde bir yazar; şehir hatları va- purunda sevgilisini öperken resimlendi. Araştırmacı gazetecilikte usta, haberde ahlaktan söz eden yazar; Letterman kadar olamadı; aşk meşk eylemini itiraf edeceği yerde, fotoğrafı çekeni de yayanı da eleşti- ren açıklamalar yapmakla yetindi. Bu medyadan rejimsel sakıncaları gündeme geti- ren iktidarın gerçek amacını araştıran yayınlarla hal- kı aydınlatmasını beklemek… …balığın kavağa çıkacağını sanmak gibi bir şey! ankcum@cumhuriyet.com.tr SAYFA 6 EKİM 2009 SALICUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul PB 23 Edirne PB 25 Kocaeli Y 24 Çanakkale PB 24 İzmir B 28 Manisa B 29 Aydın B 31 Denizli B 29 Zonguldak Y 21 Sinop Y 22 Samsun Y 21 Trabzon Y 22 Giresun Y 22 Ankara PB 24 Eskişehir PB 24 Konya Y 22 Sıvas Y 21 Antalya PB 31 Adana Y 29 Mersin Y 29 Diyarbakır Y 28 Şanlıurfa Y 27 Mardin PB 25 Siirt PB 29 Hakkâri PB 21 Van Y 21 Kars Y 18 Oslo Y 7 Helsinki Y 9 Stockholm Y 10 Londra Y 20 Amsterdam Y 19 Brüksel Y 20 Paris Y 22 Bonn Y 20 Münih Y 17 Berlin Y 17 Budapeşte B 23 Madrid B 28 Viyana B 24 Belgrad PB 25 Sofya B 23 Roma PB 25 Atina PB 26 Zürih Y 23 Moskova PB 10 Aşkabat A 26 Astana A 17 Taşkent A 30 Bakû A 25 Bişkek A 23 Tiflis A 25 Kahire PB 31 Şam PB 27 Ülke geneli parçalı ve çok bulutlu, Karade- niz, Doğu Akdeniz, İç Anadolu’nun güney ve doğusu, Doğu Ana- dolu’nun kuzey ve ba- tısı ile Van, Bitlis, Bin- göl, Muş, Gaziantep, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Kilis çev- releri sağanak ve gök gürülütlü sağanak yağmurlu geçecek. / IŞIL ÖZGENTÜRK Tõp öğrencisi Çağlar’õn derdi, güneşi batõrmak. Çünkü hikâye- sindeki küçük çocuk, amele pa- zarõnda iş bekleyen babasõnõn ne- den işsiz kaldõğõnõ bir türlü anla- yamõyor, çünkü onun babasõ öy- le büyük ki, güneşi bile batõrabi- liyor. Evet güneşi bile… Sinema öğrencisi ve her şeyi en ince ayrõntõsõna kadar düşünen, çalõşmayanõ patakla izni verdiğim Arif’in derdiyse, paranõn şõmart- tõğõ insanlar. Onlar yoksullarõn sõ- ğõndõklarõ tek şeyi, hayallerini bile satõn alabileceklerini düşü- nürler. Çünkü bu dünyada Tanrõ, para. Ben ona 2. Murat diyorum, onun derdi kõsõtlanan özgürlüğü. Bir de yunuslar, bir de Çağlar’la birlikte güneşi nasõl batõracaklarõ. Sonunda buldular. Kamera nedir ki, Murat’õn eline geçince adeta her şeye boyun eğiyor, yaşasõn tek- noloji ve tabii onu kullanan kişi. Yağmurun, zengin, yoksul, iş- çi, işsiz, genç-yaşlõ her yaştan her sosyal sõnõftan insanõ eşit õs- lattõğõnõ düşünen Sinem, oyuncu arkadaşõ Ayça’yõ madde bağõmlõsõ bir genç kõza dönüştürürken hi- kâyesinde mapustaki bir insanõn özgürlük düşlerini anlatan Pınar ona yardõm ediyor. Ayça’nõn göz- lerinin altõ top top olacak, ayrõca çevresinin daha çok morartõlma- sõ gerek, saçlarõ da günlerce yõ- kanmamõş gibi görünecek. Ramazan Diyarbakõrlõ; şanslõ. Diyarbakõr Kültür Derneği’nde iki kez fotoğraf atölyesine katõlmõş, alan genişliği, altõn kesim konu- sunu ezbere biliyor. Hikâyesi de hapisteki bir siyasi mahkûm üs- tüne. O, mahkûmu intihar ettiri- yordu, arkadaşlarõ itiraz ettiler; Ra- mazan’õn mahkûmu yaşamalõydõ, yaşõyor da! Ruhat’õn hikâyesinde uzun za- mandõr yatakta tedavi gören bir kõz çocuğu var. En büyük eğlencesi bir palyaçonun boyadõğõ odasõnõn ta- vanõna bakõp hayaller kurmak. Tavanda masmavi bir gökyüzü var, yõldõzlar var ve küçük kõz te- davisi bitip hastane dõşõna çõktõ- ğõnda, gönlü aylarca baktõğõ gök- yüzünün orada hapis kalmasõna el- vermiyor, gökyüzünü dõşarõ çõka- rõyor, özgürlüğüne kavuşturuyor. Bu arada unuttum, hemen söyle- meliyim; bu çalõşmada ortak ko- numuz “Gökyüzü”ydü. Oyuncu koçu, her eksiğimizi anõnda haleden Tülin, gökyüzünü boyamaya karar vermişti. Uy- gar’õn ise karla derdi vardõ. İz- mirliydi. Hiç kar görmemişti ve ondan hem korkuyor hem de öle- siye merak ediyordu. Aşk gibi. Alican içlerinde en şanslõ olanõ. Çünkü hep birlikte onun hikâye- si çekilecek, bu hikâyemiz şimdi- lik bir sõr. Işõnlandõğõm galakside durum böyle. İletişimden Emine Ho- ca’ya, güzel sanatlardan Fadıl Hoca’ya, sinema tutkunu onkolog Akın Hoca’ya ve her şeyi en in- ce ayrõntõsõna kadar düşünen, ya- pan Altõn Portakal neferlerinden Hale’ye teşekkürler. En çok da öğ- rencilerime. Bu ülkedeki çok zen- gin insan malzemesine beni yeni- den inandõrdõklarõ için… Sanõ- rõm bugünlerde hepimizin en çok buna ihtiyacõ var. Baştarafı Arka Sayfada isilozgenturk gmail.com İstanbul Haber Ser- visi - Sağlõk örgütleri, yürürlükteki sağlõk prog- ramõnõ protesto etmek için Kadõköy’de dev bir miting yapmaya hazõr- lanõyor. “Türkiye’nin sağlığı kötüye gidiyor. Susma(yacağız)” diyen sağlõk emekçileri, 18 Ekim Pazar günü Kadõ- köy’de İstanbul Tabip Odasõ, Eczacõlar Odasõ, Diş Hekimleri Odasõ, Veteriner Hekimler Odasõ, Sağlõk ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sen- dikasõ, dün Cağaloğ- lu’ndaki İstanbul Tabip Odasõ’nda bir araya gel- derek mitingin duyuru- sunu yaptõ. Kurumlar adõna açõk- lama yapan İstanbul Ta- bip Odasõ Genel Sekre- teri Hüseyin Demirdi- zen, “Yurttaşın cebin- den, sağlıkçının eme- ğinden tasarruf olmaz. Masal bitti” dedi. Demirdizen, Okmey- danõ Hastanesi’nde çalõ- şan Dev Sağlõk-İş üyesi taşeron işçilerin işten atõldõğõnõ da anõmsatarak “Sağlık çalışanlarının üçte biri taşeron şir- ketlerin işçileridir. Sağ- lıkta taşeronlaşma sa- dece sağlık çalışanları- nın iş güvencesini, ça- lışma ve yaşam koşul- larını kötüleştirmekle kalmıyor, sağlık hiz- metinin kalitesini dü- şürüyor, hastaların ha- yatını tehdit ediyor” dedi. Demirdizen talep- lerini şöyle sõraladõ: “Başka bir sağlık sis- temi mümkündür.  Yurttaşların ilaç dahil bütün sağlık har- camaları genel bütçe- den karşılanmalı.  Katılım payı, kat- kı payı, ilaç ve benzeri bütün ek ödemeler kal- dırılmalıdır.  Sağlıktaki bütün farklı uygulamalara son verilmeli, nüfus cüzdanı olan her va- tandaş her türlü sağlık hizmetinden eşit ve üc- retsiz olarak yararla- nabilmelidir.  Kamu sağlık sis- temi yeni yatırımlarla geliştirilmeli ve yeter- li hale getirilmelidir.  Sağlık için ayrılan toplumsal kaynakların özel sektöre aktarıl- ması politikalarından vazgeçilmelidir.  Sağlığın geliştiril- mesine ve korunması- na yönelik sağlık hiz- metlerine öncelik ve- rilmelidir. Okul, fab- rika, hastane gibi top- lu yaşanılan yerlerde kamusal birinci basa- mak sağlık birimleri kurulmalıdır.” Sağlõk örgütleri protestoya hazõr KADIKÖY’DE MİTİNG HAZIRLIĞI Çelebi’ye saldõrõİstanbul Haber Servisi - Tür- kiye Devrimci İşçi Sendikalarõ Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanõ Süleyman Çelebi, Şiş- li’deki DİSK Genel Merkezi’nin 7. katõndaki makamõnda silahlõ saldõrõya uğradõ. Saldõrõyõ ger- çekleştiren Rıza Tunçbilek’in, Çelebi’nin korumasõ ve DİSK Genel Sekreteri Tayfun Gör- gün tarafõndan etkisiz hale geti- rildiği belirlendi. Florence Nigh- tingale Hastanesi’nde ameliyata alõnan Çelebi’nin hayati tehlike- sinin olmadõğõ belirtildi. Çelebi’den “çocukluk arka- daşı” olduğunu belirterek rande- vu alan ve dün saat 14.00 sõrala- rõnda DİSK’in Şişli’deki genel merkezine gelen Rõza Tunçbilek adlõ kişi, Çelebi’ye makam oda- sõnda silahlõ saldõrõ düzenledi. Çelebi’nin sağ ve sol bacağõna 1’er kurşun isabet etti. Makam odasõnda bulunan Görgün, ani saldõrõ karşõsõnda şaşkõna dön- düklerini belirterek, saldõrõyõ şöy- le anlattõ: “Silahını birdenbire çı- kardı ve ateş etmeye başladı. 4 el ateş etti, araya girmeye ça- lıştığımda silahı bana da doğ- rulttu. Ben sandalyeyi elime aldım. Korumaya da doğrulttu. O anda araya girip yakaladık ve teslim ettik. Süleyman Bey ‘Seni kim gönderdi, niye böyle bir şey yapõyorsun?’ dedi. Para is- temeye kalktı sanki. Bir para meselesi değil bu ama şu anda ne olduğunu bilmiyoruz.” Görgün, Çelebi’ye yönelik si- lahlõ saldõrõya ilişkin, “Şahsi bir mesele olduğunu düşünmüyo- rum. Saldırgan bir katil mi, yoksa bunun bir tertip mi olup olmadığını bilmiyoruz. Arka- daşlık diye bir şey yok. Sadece mahalleden eski arkadaş ol- dukları söyleniyor” dedi. Bacağına platin takıldı Çağlayan Florence Nightinga- le Hastanesi Başhekimi operatör doktor Mücahit Atmanoğlu ga- zetecilere yaptõğõ açõklamada, Çelebi’nin sağ ve sol bacağõnda 1’er kurşun bulunduğunu, tomo- grafi çekildiğini ve ameliyat ya- põldõğõnõ belirterek, Çelebi’nin hayati tehlikesinin bulunmadõğõ- nõ söyledi. DİSK Basõn ve Halk- la İlişkiler Müdürü Fahrettin Erdoğan, ameliyatõn 2 saat sür- düğünü belirtti. Ameliyatta, Çe- lebi’nin iki ayağõndaki mermi çekirdeklerinin çõkarõldõğõnõ ifa- de eden Erdoğan, “Sol bacağına platin takıldı. Durumu iyi” di- ye konuştu. Erdoğan, Çelebi’nin tedbir olarak 24 saat yoğun ba- kõmda tutulacağõnõ söyledi. Saldırgan sorguda Saldõrgan Tunçbilek polisteki ilk ifadesinde saldõrõyõ “alacak- verecek meselesi nedeniyle iş- lediğini” söylediği öne sürüldü. ifadesinde “1995 yılından beri Çelebi’den 175 bin mark ala- cağı olduğunu, defalarca iste- mesine rağmen alacağını bir türlü alamadığını” öne sürdü. Alacağõnõ istemek amacõyla Çe- lebi’nin makamõna gittiğini anla- tan Tunçbilek, “parasını ala- mayınca bu olayı gerçekleştir- diğini” ifade etti. Tunçbilek’in uyuşturucu mad- de bulundurmaktan poliste kay- dõnõn bulunduğu öğrenildi. 1950 Üsküp doğumlu Tunçbilek’in ruhsatsõz olduğu belirlenen sila- hõndan çõkan ve olay yerinde bu- lunan 4 boş kovan Kriminal Po- lis Laboratuvarõ’na gönderildi. Makamõnda tabanca ile vurulan DİSK Başkanõ’nõn sağlõk durumu iyi ‘POLİS GEÇ GELDİ’ DİSK Basın Danışmanı Fahrettin Erdoğan, saldırının ardınan polisin olay yerine adeta gelmek istemediği izlenimini edindiğini belirtti. Erdo- ğan, “Polisler DİSK’e her zaman erken gelirler. Bu kez oldukça geç geldiler. 155’i arıyorum. Bana orası nerede diyorlar. En sonunda da yandaki karakoldan polis getirdi- ler” dedi. DİSK Genel Başkan Yar- dımcısı İsmail Yurtseven de Rıza- Tunçbilek isimli kişinin DİSK ile il- gisi bulunmadığını belirterek, bu is- mi ilk kez duyduğunu söyledi. Yurt- seven, “Burada güvenlik zafiyeti var. Buna yönelik önlem alacağız. Fakat biz DİSK olarak bu işin peşi- ni bırakmayacağız. Borç iddialarına ihtimal vermiyoruz” diye konuştu. DİSK yönetim kurulu ve üye- lerinden oluşan bir grup dün ak- şam hasteneye gelerek saldõrõyõ kõnadõ. Genel Sekreter Görgün, “Bu menfur olay ile ilgili sal- dırganın gerçek niyetinin ne olduğunu bilmiyoruz. DİSK’in ve onun genel başka- nının hiçbir konuda hiç kim- seyle alıp veremediği hiçbir şey yoktur ve olamaz. Sayın Çelebi’nin mütevazı yaşamı herkes tarafından bilinmekte- dir. Sayın Çelebi’nin yaşamı son derece açıktır ve asla hiç- bir konuda gizlisi saklısı yok- tur. Tüm DİSK’lilere ve emekçilere soğukkanlı olma- larını telkin ediyoruz” dedi. Devlet Bakanõ Zafer Çağla- yan, İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, CHP İstanbul Milletve- killeri Mehmet Sevigen, Çetin Soysal ve Mehmet Ali Özpo- lat, CHP İstanbul İl Başkanõ Gürsel Tekin, Şişli Belediye Başkanõ Mustafa Sarıgül, KESK Başkanõ Sami Evren, Hak-İş Başkanõ Salim Uslu, TTB Başkanõ Gençay Gürsoy, Tekstil İşçileri Sendikasõ Baş- kanõ Rıdvan Budak’õn da bu- lunduğu çok sayõda kişi Çele- bi’nin yattõğõ hastaneye gelerek geçmiş olsun dileklerini iletti. EMEKÇİYE UYARI: SOĞUKKANLI DAVRANIN Atalay: Olayõn siyasi boyutu yok İçişleri Bakanõ Beşir Atalay da akşam saatlerinde Devlet Bakanõ Cevdet Yılmaz ile İs- tanbul Valisi Muammer Gü- ler ve Belediye Başkanõ Ka- dir Topbaş’la birlikte hasta- neye gelerek Çelebi’nin duru- muna ilişkin bilgi aldõ. Atalay, “Saldırının siyasi veya terör boyutu yok. Bizim için sahte kimlik falan diye bir şey yok, söz konusu değil. Ger- çek kişi, kimliğin sahibi şu anda gözaltında ve sorgusu yapılıyor” dedi. Güler ise “Saldırgan gözaltına alındı- ğında ruhsatsız silahının iki şarjörü de doluydu. Ayrıca yanında 37 mermi bulundu” dedi. Vali Güler, bir gazeteci- nin saldõrõnõn İstanbul’da dü- zenlenen IMF toplantõlarõna denk gelmesine dikkat çekme- si üzerine, “IMF toplantıla- rıyla doğrudan bir bağlantı- sı olmaz. O ihtimal çok za- yıf” yanõtõnõ verdi. Saldırının ardından yakalanan Tayfun Tunçbilek, götürüldüğü emniyet müdürlüğünde sorguya alındı. Olay yeri inceleme ekipleri DİSK bi- nasında delil topladı. Olaya tanık olan DİSK Genel Sekreteri Görgün saldırıya tepki gösterirken sendika temsilcileri de protesto gösterisi yaptı. Fotoğraflar:VEDATARIK/ALİAÇAR/AA ON NUMARA ÇEKİLDİ 7, 11, 12, 17, 18, 21, 25, 29, 36, 42, 52, 55, 61, 62, 64, 67, 71, 72, 75, 76, 78 ve 79
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle