25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Gelişmekte olan ülkelerin ban- kacõlõk sistemlerinin gelişmiş bir- çok ülkeye kõyasla çok daha iyi dü- zenlenmiş durumda olduğunu vur- gulayan Stiglitz, “Brezilya ve Türkiye gibi ülkeler mali ve dü- zenleyici politikalar konusun- da ABD’ye ders vermeli” diye konuştu. IMF ile yeniden bir stand-by an- laşmasõ yapõlõp yapõlmamasõna ilişkin soruya Stiglitz şu yanõtõ verdi: “Buna yarar -zarar ilişki- si olarak bakmak lazım. Serbest kur politikası için büyük bir re- zerviniz olmalı. Ekonomik kriz- lerde güvenin önemli olduğu söylenir. Stand-by güven verir ama bunun da maliyeti vardır. Stand-by her zaman piyasada- ki güveni sağlamakla ilgilidir. Ölçümleme yeniden ele alınsın Ayrıca IMF politikalarıyla il- gili ortak kanı bunların tartış- malı olduğu.” Stiglizt, “IMF’nin bu krize yaklaşımı diğer krizle- re kıyasla nasıl oldu” sorusuna ise, “IMF şimdi eskisinden daha iyi, krize karşı tepkisinde de daha pozitif bir yaklaşım sergi- ledi” diye yanõtladõ. Fransa Cumhurbaşkanõ Sar- kozy’nin, “Dünyadaki ölçümle- me sisteminin yeniden ele alın- ması” önerisi ile oluşturulan ko- misyonun da başõnda bulunan Jo- seph Stiglitz, GSMH’nin hem ekonomik hem de çevresel sürdü- rülebilirliği yansõtmadõğõnõ, refahõ da ölçmediğini ileri sürdü. Stiglitz, “Bu konuda global tartışma baş- latmalıyız, farkındalık yarat- malıyız. Kriz bunun ne kadar yanlış olduğunu gösterdi. Bir şeyleri yanlış ölçersek yanlış çö- zümler üretiriz” dedi. Gelişmekte olan ülkelerin bankacõlõk sistemlerinin gelişmiş birçok ülkeye kõyasla çok daha iyi düzenlenmiş durumda olduğunu vurgulayan Stiglitz, “Brezilya ve Türkiye gibi ülkeler mali ve düzenleyici politikalar konusunda ABD’ye ders vermeli” dedi. ekonomi@cumhuriyet.com.tr 6 EKİM 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Mozaik Şovla Olmaz AKP’nin 3. kongresinde Başbakan Erdoğan’ın demokratik açılımdaki inandırıcılıklarını kanıtlama adına saydığı isimler de olmasaydı, genel kurulu ikinci üçüncü günlere taşıyabilecek haberler ne olabilirdi? Gazeteci gözü ile yandaş medya için bi- le genel kuruldan haber nasıl üretilebilirdi? Er- doğan’ın ismini saydıklarına, yakınlarına duygula- rının sorulmasından başlayın, “Sizin listenizde kim- ler olurdu? Kimler eksik kaldı?”ya uzanan yelpaze- de, içinde haber olmayan genel kurul haber, üstü- ne üstük demokratik açılımdaki AKP iradesinin simgesi oldu.. Yiyenlere, yedirilenlere.. Acaba rejimi demokrasi sayılabilecek ülkelerin herhangi birinde, ülkesini gerçek ekonomi, işsizlik- te en çok vurmuş bir büyük dünya krizinin yaşan- dığı bir süreçte, ikinci dönem tek başına iktidarda, Meclis’te çoğunlukta olan bir hükümetin partisinin genel kurulu böyle geçiştirilebilir mi? Ortadoğu dünya dengelerinin değişimi gündemde, ABD ek- senli emperyal projelerde, dünya haritalarında kök- lü değişikliklerin, Türkiye’ye biçilen rollerin, planla- rın bini bir para... AKP iktidarının yeni seçimlere, büyük olasılıkla baskın erken seçime bile açılabilecek genel kuru- lu, yönetim oluşumundan söz ediliyor ama genel kurulda delegenin seçiminden, listelerin oluşumu- na tek karar sahibi Başbakan, tek başına tek ko- nuşmacı.. Delegenin tam oyunu alıyor, belirlenen listelerin kimlikleri üzerinden Milli Görüş ve Kürt açılımına sıcak bir kadro yorumu ancak yapılabili- yor.. Zaten kongre öncesi, sonrası ne listeler, ne parti programı ne de açılımlar üzerinden aykırı se- si, adayı unutun, düşünce üretimi yapmak kimse- nin aklından geçemiyor.. Neymiş efendim; Başbakan Erdoğan Saidi Nur- si’den Nâzım Hikmet’e uzanan 14 ismi telaffuz et- mekle, demokratik açılımdaki ciddiyeti, mozaiği or- taya koymuş. Nâzım Hikmet’in adını vermeden Saidi Nursi’nin adını tek başına vermesi siyaseten büyük bir gaf olacağına göre, Nursi’den tabu yıka- rak söz edebilmek için Nâzım’ın adını kullanmadı- ğı ne malum? Sakın Nâzım Hikmet’e ilişkin tabu- nun da yıkıldığını söylemeye kalkışmayın. AKP iktidar icraatlarında yasal-kaçak, tarikat- aşiret sarmalında anayasal düzenin eğitim birliği il- keleri ayaklar altına alınarak açılan ayrımcı, Kuran kurslarından geçirilerek, pek çok aşiret, tarikat mi- litanı yüz binler yetiştiriliyor. Nurcular dahil ılmlısı, radikali her türden tarikatların, Saidi Nursi yanın- da, müridi olduğu, yolundan yürüdüğü savlanan Şeyh Sait’lerin yolundan yürüyenler katlanıyor... Bu ülkenin milyonlarının gözünde Nâzım Hikmet hâlâ vatan haini. Dünyanın en çok tanınan, en çok sevilen, ülkemize en büyük saygınlığı kazandıran şairi Nâzım Hikmet’in bir tek şiirini bile okumuş, duymuş değiller. Anlamalarını, sevmelerini sağla- yacak demokratik, kültürel ortamların yaratılması hak getire; yasaklamalar, tabular devam ediyor. İktidar algılaması, yasama, yürütme, devletin gü- cünün temsil edildiği tüm kurumları ele geçirmek yetmez, özerklikleri olmazsa olmaz Merkez Ban- kası, YÖK gibi kurumları padişah havalarında yö- netme tutkusu, icraatları ile yıllardır sahnede. AKP iktidarı, Başbakan Erdoğan’ın diktatoryal yönetim üsluplarının kanıtları, tüm hükümet icraatlarının so- nuçları. İktidar süreçlerinde tüm araştırmalar so- nuçları ile sabittir ki; giderek daha hoşgörüsüz, acı- masız bir toplum, cepheleşme yaratılması yetmez- miş gibi. AKP iktidar gücü açık ya da dolaylı kulla- nılarak, tarikat ve iktidarın tam yandaşı çoğunluk medyanın yanında doğru dürüst muhalefet bile yapmayan genel medyayı tümü ile ele geçirmenin, yandaş yapmanın her yolu mubah sayılıyor. Hangi konuda, hangi hükümet, iktidar icraatı söz konusu olursa olsun, gelen en makul aykırı görüş- lere, tartışmalara tahammülsüzlük uç noktada.. Başbakan Erdoğan, oldubitti olarak gündeme ge- tirilen her hükümet icraatı için tam biat istiyor. Mu- halefet partilerinden, meslek örgütlerinden, uzman kuruluşlardan, ilgili taraflardan gelen karşı çıkışla- ra, eleştirilere, hak savunmalarında dahi, bire bir tepki veriyor, saldırgan üslubu ile bilimsel karşı gö- rüşlere bile suç yükleyerek, tehditler savuruyor. Balık baştan kokar ya. Başbakan’ı padişahtan daha şımarık, sandık çoğunluğunu diktatoryal bir güç olarak kullanmaya kalkıştığı bir yönetim anla- yışının vitrininde “Her şeyi ben bilir, ben yaparım, ben ne dersem o olur, bana karşı duranı yakarım...” üslubunda, güç sergilemesinde. İşsizliğin kol gez- diği bir düzende F tipi emniyet örgütlenmesinde yer bulmuş, üniforma giymiş, motosikletin üstüne çıkmış asayiş polisi parklarda içki içen genç öğ- renci avında.. Parkta içki içen gençlerin çevreye ra- hatsızlık vermeleri elbette olasılık. Ancak madal- yonun bir de öteki yüzüne bakalım; adı üzerinde delikanlı yaşları, para yok, meyhanede içki içecek hal de yok. Parktan başka yerde nasıl buluşacak- lar ki.. Bu öfke, bu kin neyin nesi?.. Yazıyı yazma- ya çalışırken, kötü bir kamera ile çekilmiş acımasız görüntüler televizyonda. Üniversiteli gencin ayak- ları kırılmış, yetmemiş, başına vurulan coplarla be- yin kanaması geçirmiş.. soner@cumhuriyet.com.tr Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn eşi Emine Er- doğan, IMF- Dünya Bankasõ yõllõk toplantõlarõ- na katõlan bakan ve üst düzey yöneticilerinin eş- lerine Kandilli Adile Sultan Sarayõ’nda öğlen ye- meği verdi. Yemekte konuşma yapan Erdoğan, yemeğin veril- diği sarayõn Osmanlõ İmparatorluğu’nun son dönemlerinde inşa edildiğini ve ismini 2. Mah- mut’un kõzõ Adile Sultan’dan aldõğõnõ ifade ederek Adile Sultan’õn kadõnlarõn her alanda da- ha fazla inisiyatif almasõnõ savunmuş, okullar yap- tõrmõş, kõz çocuklarõnõn eğitimi için çaba harca- mõş ve şehrin güzelleşmesi ve imarõ için yaşamõ boyunca birçok esere imza atmõş bir kişi olduğunu anlattõ. Emine Erdoğan’õn davetinde, Devlet Bakanõ ve Baş- bakan Yardõmcõsõ Ali Babacan, Dõşişleri Baka- nõ Ahmet Davutoğlu, Sanayi ve Ticaret Baka- nõ Nihat Ergün, Sağlõk Bakanõ Recep Akdağ ile İstanbul Valisi Muammer Güler ve İstanbul Bü- yükşehir Belediye Başkanõ Kadir Topbaş’õn eş- leri de bulundu. Ülkemizde IMF öyküsü 1961’de başladı ve 48 yıldır devam ediyor. Elde ettiğimiz kaynak 50 mil- yar dolar. 19 tane stand-by anlaşması yapmışız. IMF’siz uzun süren dönemler 1970-78 ve 1984- 94 tarihleri arası. Bu dönemlerde IMF ile anlaş- ma yapmadık. AKP dönemi 2008 yılının mayıs ayına kadar IMF’li geçti. Bu tarihten sonra an- laşma yapılacak mı yapılmayacak mı, diye be- lirsizlik devam ederken geçen haftadan beri IMF toplantılarına ev sahipliği yapıyoruz. Uluslararası para sisteminin ve mali ilişkilerin düzenli bir biçimde gelişmesini sağlamak ama- cıyla faaliyet gösteren IMF’nin son küresel kriz- le bu amacını sağlayamadığı ciddi biçimde an- laşıldı. Bu da IMF’nin kötü şöhretini arttıran bir dönüm noktası. Aslında küresel sermayenin kazanımlarını güvence altına almaya çalışan IMF ülke vatandaşlarının haklarını umursamıyor. Bu durum, onun antipatik görülmesine sebep olu- yor. Bizim gibi ülkelerde şartların ortaya konul- duğu stand-by anlaşmaları da aslında onurumuzu incitiyor. Abdüllatif Şener’in görüşüne göre de bürokrasi, siyasetçiye yaptıramadığını bu an- laşmaya koydurarak yaptırıyor. Yani teknisyen- ler de siyasetçiyi IMF ile kandırıyor. Bir de kota ve oy hakkı var ki, bu toplantılar- da hep Türkiye’nin kotasının ve oy hakkının art- tırma zamanının geldiği söylenerek gururlan- mamız sağlanıyor. IMF üyeliğine kabul edilen her ülkeye ilk girişte bir kota tahsis edilir. Bu kota- lar üyelerin Fon’a ödeyecekleri aidatları, Fon’da- ki oy ağırlığını, Fon’dan çekebilecekleri kredile- ri, yeni yaratılan özel çekme haklarından (Spe- cial Drawing Rights-SDR: bir hükümetin diğe- rinin merkez bankasından, onun ulusal parası- nı çekmesine olanak veren hak) alacakları pay- ları belirliyor. Son duruma göre G20 ülkelerinde şöyle: Türkiye kota ve oy hakkında sonuncu. Ga- liba çok fırın ekmek yememiz lazım. Bu tablo zengin birkaç ülkenin geri kalan ül- keleri yönettiğini ve fakir ülkelerin hiçbir söz hak- kının olmadığını da açık biçimde ortaya koyuyor. Türkiye IMF toplantıları ile gurur duyuyor. Oy hakkının Amerika’nın 1/17’i olmasını dört göz- le bekliyor. Ama Deniz Gökçe IMF toplantıları- nı akademisyen olarak izleyip gazeteci kimliği ile katılamayınca IMF ile ilgili düşüncelerinin de- ğiştiğini ifade ediyor. Ülkesinin insanları IMF’den fayda yerine zarar gördüğünde düşüncesini değiştirmeyenler ve IMF’yi yere göğe koyama- yanlar zülfiyarlarına dokununca IMF tu kaka ola- biliyor. Peki toplantılarda ne konuşuluyor: Türki- ye’nin, 2010 yılında, yükselen Avrupa’nın en hız- lı büyüyen ülkesi konumunda bulunacağı ön- görülüyor. Şaka mı dersiniz? Yok yok, IMF her şeye kadirdir... IMF’ye Ev Sahipliği Çok Gurur Verici! M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com Yoksul ülkelere yõlda 60-70 milyar dolar verilirken, bir saat içinde 700 milyar dolarlõk yardõm paketi onaylandõğõnõ söyleyen Stigliz, bütün değerlerin tahrip edildiğini ve artõk kimsenin yoksullara yardõm etmemek için gerekçesinin kalmadõğõnõ dile getirdi. ÖZLEM YÜZAK “ABD Kongresi’nden bir saat içinde 700 milyar dolarlık yardım paketi geçirildi ve bu kaynak fi- nans kuruluşlarını kurtarma operasyonlarında kullanıldı. Bu, senede 60-70 milyar dolar verilen yoksul ülkelere yapılan 10 yıllık yardıma denk geliyor. Bütün değerlerimiz tahrip edildi. Artık kimsenin yoksullara yardım için paramız yok deme hakkı kalmadı” diyen Nobel ödüllü ekono- mist Joseph Stiglitz toparlanma sinyalleri alõnsa bi- le temel yanlõşlarõn sürdüğünü küresel büyüme po- tansiyelinin düşük olduğunu, işsizlik, küresel õsõnma ve yüz milyonlarca insan yoksulluk sõnõrõ altõnda yaşarken “iyiye gidiyoruz” demenin doğru olmadõ- ğõnõ söyledi. IMF-Dünya Bankasõ yõllõk toplantõlarõ için geldiği İs- tanbul’da bir grup gazetecinin sorularõnõ yanõtlayan eski Dünya Bankasõ Başekonomisti Stiglitz, Afrika ülkeleri başta olmak üzere krizin masum mağduru bir sürü ülke olduğunu belirterek, “ABD ve geliş- miş ülkeler yarattıkları krizin sorumluluğunu şu ana kadar üstlenmiş değiller” dedi. Stiglitz, “Krizle daha önce hiç bilmediğimiz, tanımadığı- mız problemlerle karşılaştık. Evet, G20, G8’den daha büyük ama hâlâ dünyanın çoğu bunların dışında kalıyor. G20, IMF ve Dünya Bankası gi- bi uluslararası kurumların hepsinde adil olma- yan bir temsil var. Oysa masa başında oturan tartışmayı etkiler” derken Londra’daki G20’de vergi konusu ve gizli banka hesaplarõ gibi konula- rõn da gündeme geldiğini ancak üzerine gidilmediği- ni vurgulayarak, “Yeni düzenlemeler için fırsatla- rı kaçırıyor olabiliriz. Örneğin yeni global rezerv sisteminin tartışılması gerekirdi. Dolara dayalı rezerv sistemi değiştirilmeli. Bu konunun tartı- şılmaya başlanması lazım” dedi. Ekonomik krizde toparlanmalardan söz edildiğini be- lirten Stiglitz, “Amerikan finansal sistemi krizin ilk çıktığı zamana kıyasla daha iyi ama hâlâ so- runlar var. Yapılan düzenlemeler iyi yürümü- yor. İşsizlik korkutucu. Amerikalıların çoğu için resesyon hâlâ bitmedi. İş dünyası için de bitmedi. Bir yılda 6 milyon iş kaybı oldu. Ekonomik bü- yümeden istihdam bir türlü nasibini alamıyor... Öngörülen büyüme rakamları yeni istihdam ya- ratmak için yeterli değil. 2010’da işsizlik rakam- ları daha yüksek olacak. İş aramaktan umudunu yitirmişler de işsiz kabul edilmiyor. Sistemde ne- yin onarılması gerektiği belli değil” dedi. KİTAPÇIK DAĞITILDI ‘Bankacılık Tecrübesi’ ilgi odağı IMF karşıtlarının eylemleri sürüyor Uluslararasõ Para Fonu (IMF) ile Dünya Bankasõ yõllõk toplantõlarõnda en çok ilgiyi “Türkiye’nin Bankacõlõk Tecrübesi” kitapçõğõ görüyor. “Krizden Mali İstikrara: Türkiye Tecrübesi” isimli İngilizce kitapçõk, top- lantõlara katõlan resmi heyetler ile sivil toplum kuruluşlarõna dağõtõldõ. Kitap- çõğõn yoğun ilgi görmesi üzerine Kon- gre Merkezi’ne ilave kitapçõklar geti- rildi. Bankacõlõk Düzenleme ve De- netleme Kurumu (BDDK), Tasarruf Mevduatõ Sigorta Fonu, Merkez Ban- kasõ ve Hazine’nin katkõlarõyla hazõr- lanan kitapçõkta, Türkiye’nin 2001 yõ- lõ öncesinde yaşadõğõ bankacõlõk krizi, krizin ardõndan benimsenen düzenleyici kurallar ile alõnan önlemlerin uygula- maya sokulmasõyla istikrara kavuşan bankacõlõk sektörü ile sektörün son durumu anlatõlõyor. Kitapçõkta, Türk bankacõlõk sektö- rünün son krizde gösterdiği dayanõklõ- lõktan da bahsediliyor. Ülke Kota (SDR) Milyon Toplamda % Oy Hakkı % Amerika 37.149,30 17,09 16,77 Japonya 13.312,80 6,12 6,02 Almanya 13.008,20 5,98 5,88 Fransa 10.738,50 4,94 4,85 İngiltere 10.738,50 4,94 4,85 Çin 8.090,10 3,72 3,66 İtalya 7.055,50 3,24 3,19 Suudi Arabistan 6.985,50 3,21 3,16 Kanada 6.369,20 2,93 2,88 Rusya 5.945,40 2,73 2,69 Hindistan 4.158,20 1,91 1,89 Avustralya 3.236,40 1,49 1,47 Meksika 3.152,80 1,45 1,43 Brezilya 3.036,10 1,40 1,38 Güney Kore 2.927,30 1,35 1,33 Arjantin 2.117,10 0,97 0,97 Endonezya 2.079,30 0,96 0,95 Avusturya 1.872,30 0,86 0,86 Güney Afrika 1.868,50 0,86 0,85 Türkiye 1.191,30 0,55 0,55 Toplam 145.032,30 66,70 65,63 İstanbul Haber Servisi - Küreselleşme karşõtlarõnõn, IMF ve Dünya Bankasõ yõl- lõk toplantõlarõna karşõ dü- zenlediği protesto gösterile- ri sürüyor. Beyoğlu’nda dün bir apartmana IMF karşõtõ pankart asan 2 kişi gözaltõna alõnõrken Greenpeace ve WWF Türkiye, yaptõğõ ey- lemle Dünya Bankasõ yetki- lilerini küresel iklim deği- şikliğine karşõ harekete geç- meye çağõrdõ. Galatasaray Meydanõ’nda Türkçe ve İngilizce “İklim değişikliği beklemez, ha- rekete geç” pankartõ açan grup adõna açõklama yapan Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü Dr. Uygar Özes- mi, “Banka yöneticileri, proje ortaklarına neden iklim dostu, temiz enerji yöntemleri yerine iklim için en kötü enerji tekno- lojilerini öneriyor?” dedi. Özesmi, Dünya Banka- sõ’nõn fosil enerji kaynakla- rõna yapacağõ yeni yatõrõmlarõ bir an önce durdurmasõnõ talep ederek Dünya Banka- sõ’nõn ülkeler adõna sorum- luluk alõp iklim değişikliği- ni, yenilenebilir, temiz ener- ji kaynaklarõyla yavaşlat- mak üzere ekonomik fõrsat- lar sağlamasõ gerektiğini be- lirtti. WWF Genel Direktörü Dr. Filiz Demirayak da Dünya Bankasõ’nõn geliş- miş ülkelere baskõ yaparak gelişmekte olan ülkelere te- miz teknolojiler sağlanmasõ yönünde çalõşmasõ gerekti- ğini vurguladõ. Devrimci Öğrenci Birliği üyesi iki öğrenci de İstiklal Caddesi’ndeki Taksim Palas Apartmanõ’nõn terasõna, “Kapitalistleri inlerinden çıkartmayalım mı? Mezar kazıcılar işbaşında” yazõlõ pankart astõ. Gözaltõna alõnan zanlõlar Beyoğlu Emniyet Müdür- lüğü’ne götürüldü. Emine Erdoğan eşlere yemek verdi Türkiye ABD’ye ders verebilir 1 saatte 700 milyar dolarlõk kaynağõn bankalara aktarõldõğõnõ söyleyen Nobel ödüllü ekonomist Stiglitz: Yoksula gelince para yok Açık değil, parayı nasıl harcadığın önemli Stiglizt, “ülkelerin bütçe açıklarının giderek büyüdüğü ve bunun krizi nasıl etki- lediği” şeklindeki bir soruya ise, “Birçok ülkede bütçe açığı sorunu giderek büyüyor. Ama burada da temel bir yanlışlık söz konusu. Bütçe açığı terazinin yalnızca bir ta- rafı, burada parayı nasıl harcadığın önemli. Parayı teknolojik gelişmeye, doğru ya- tırımlara yönlendiren ülkeler kazanıyor. Çin 1997 krizinde bunu yapabildi. Zaten Key- nesyen politikalar da parayı doğru harcayan ülkelerin refah seviyelerinin arttığı- nı söyler” diye cevap verdi. Büyümenin yeni motoru: Çevre Stiglitz, “Sizce küresel büyümenin yeni motoru ne olacak” sorusuna ise, “Büyümenin motoru, küresel ekonominin iklim değişikliğine uyumlu ha- le getirilmesi olacak mıdır bilemiyorum ama olabilir. Olmalıdır da. Ko- penhag’da yapılacak konferansta alınan kararlar doğrultusunda evle- rin, ulaştırma araçlarının iklim değişikliği konusunda uyumlaştırılması küresel ekonominin yeniden canlanmasını sağlayabilir. Bu, toparlan- manın ve krizden çıkışın yolu olabilir” yanõtõnõ verdi. İnovasyonun da kriz- de doğru kullanõlmadõğõnõ savunan Stiglitz örneğin ABD örneğini vererek, “Sahip oldukları evler insanlar için son derece önemlidir. Bankalar risk sisteminde inovasyon gerçekleştiremediler. Ve insanlar sahip oldukları evleri kaybettiler” dedi. Joseph Stiglitz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle