18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PERİHAN ERGUN 24 Eylül 2009’da ilköğretim ve ortaöğretim okullarının, 1 Ekim’de de TBMM’de yasama döneminin tatilleri bitti. Okulla- rın karmaşık durumlarını bir evvelki yazımda karalamaya çalıştımsa da öğretim başla- dıktan sonra da, yakın çev- remdeki birçok programlı lise- nin başına gelen bir akla zarar duruma değinmeden geçeme- yeceğim. Heybeliada çok programlı H. Rahmi Gürpınar Lisesi’nde de MEB’nin yurt çapında yer- leşim bölgelerindeki koşullar öngörülmeden tüm liselerde uygulanmasını istediği önkoşulu velilerin sızlanıcı şikâyetlerinden şaşarak öğrendim. Şöyle ki, li- se 10. sınıftan son sınıfa geç- me hakkını alan çocuklara fen ve sosyal bilimlerden hangi- sinde olmak istedikleri sorul- muş. İçlerinden 7 öğrenci fen şubesini yeğlemiş. Gelin görün ki Bakanlığın genelgesinde bu sınıflarda öğrenci sayısının en az 12 olması buyuruluyormuş. Bunu uygulamak zorunda olan okul idaresi, fen şubesini seçen öğrencilere sınıf açıla- mayacağını, Adalar’ın dışında bir okula gitmeleri gerektiğini söyleyince veliler ve hak sahi- bi çocuklar çok üzülerek tep- kilerini gösterince, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Adalar’ın kı- şın tüm nüfusunun 17 bin ol- duğunun dikkate alınmasını belirterek, son sınıfa gelmiş çocukların bu yönetmelikten ayrı tutularak hak mahrumiye- tine uğratılmamalarını istemiş. İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü öneriyi bakanlığa sunmuş. Öğ- rencilerle velileri sonucun leh- lerine olmasını umarak bekle- medeler. Bu yönetmeliğin yurdun bir- çok lisesinde öğrencileri bu duruma düşüreceğini tasımla- dım.Doğu ve Güneydoğu illeri- nin de dışında Karadeniz, Orta Anadolu, hatta Akdeniz bölge- sindeki birçok okulda bu trajik durumun yaşanacağını kay- gıyla düşündüm. İlimle irfandan mantık dışı kurallarla yoksun bı- rakılan, ailelerin devlet okulla- rına güvenerek, zorlanarak gön- derebildikleri yavrularının bu hak gaspıyla tahsil ve terbiye- den yoksun bırakılmalarının kı- nanası günahından korkulmaz mı? Tüm ana ve babaların ço- cukları da evlatlarını ABD’de okutanlarınki kadar önemli ve kıymetlidir. Birçok örneklemelerle Os- manlılığa ve tarihine Atatürk Cumhuriyetinden fazla önem verdiklerini gördüğüm AKP’li- lerin, lütfen Şeyh Edebali’nin devlet yönetimiyle ilgili Osman Gazi’ye vasiyetini dikkatle bir kez daha okumalarını dostça öneriyorum. 1 Ekim’de Meclis’in yeni ya- sama dönemine adım atan mil- letvekillerinin, seçim bölgele- rindeki seçmenlerin sorunları- nı dinleyebildiklerini ummak is- tiyorum. Üstte saymaya çalış- tığım illerin eğitim aymazlıklarına eğildilerse, bu ve bunun gibi ak- saklıkları saptamış olarak, Mec- lis’e getirip çözümlemelerini istemek bir eğitim emeklisi ola- rak hakkım olsa gerek. Bir de tüm vekillerden, had- dini aşan AB’nin, Mustafa Ke- mal’in “Ne mutlu Türk’üm di- yene” öğüdünün, din, ırk, soy farklılığını kaldıran ulus bütün- lüğünü amaçladığı özsözünün ayırımcılık olduğu yönünde ca- hilce eleştirisine de tepkilerini bekliyorum. Türkiye’yi kendi sömürgele- ri sayarak bu denli aşağılama- larına Dışişleri Bakanlığı’nın tez elden açılım-maçılımla(!) oya- lanmadan kınayıcı, yadsıyıcı protestosunu göndereceğini ummak yurtseverlerin hakkı ol- sa gerek. Affedilemeyecek bir olay da Cumhurbaşkanlığı, Meclis’in açılışı nedeniyle internet sitesine Atatürk’ün 1 Kasım 1932 gün- lü Meclis’i açış konuşmasını koymuş. Yalnız bu görüntülü konuşmanın “Türk Dili”yle ilgi- li son bölümünü metinden çı- karmış. Bunun kınanarak he- sabının sorulması da gerek- miyor mu? Laik, demokratik, bağımsız Cumhuriyetimizin bu denli inciltilmesinin kabulü ola- sı değildir. Bu bilinmeli ve ke- sinlikle hesabı sorulmalıdır. Ak- si halde tarih boyunca bağım- sızlık savaşı veren halkımız bu- nun da üstesinden gelir… Yalnız muhalefet karnından konuşurcasına dar kapsamlı grup toplantılarıyla yetinme- meli. Özellikle CHP, eskisi gibi gençlik ve kadın kollarını güç- lendirerek halkın içine içtenlik- li sevgiyle girmeli. Onların olaylarla ve ekonomik olumsuzluklarla karamsarlık- larını giderici, gerçekçi plan ve programlarla direnme güçleri- ni çoğaltmalı. Yurdun düşü- rülmek istenilen durumu ivedi- likle açıklanıp halk aydınlanmalı ve mayasındaki bağımsızlık ateşlenmeli… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 6 Ekim Tatil Bitti HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] 6 EKİM 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Birileri Ömer Karabey: “Çankaya’daki AKP’li, çözemediğimiz sorunları birilerinin gelip çözebileceğini söyledi. Görevi ülkeyi korumak olan birileri de sessiz kalarak bunu onayladı!” Ayak Doğan Özdinç: “Yakında kabını bırakıp ayak fırlatmalar başlarsa şaşırmayın!” İnfaz Avni Kurtuldu: “Recep, ‘Kimse düşüncesinden dolayı yargılanmamalı’ demiş. Evet, doğrudan Silivri’ye gönderilmeli!” İslama AKP ile gelen beş şart! AKP’NİN laikliği yeniden tarif edemediğini ancak Müslümanlığı yeniden tarif ettiğini söylüyor Kaya Çetin ve beş şartı şöyle sıralıyor: “1- Orucunu tutacaksın: Önemli olan oruç tuttuğunun çevrede ve özellikle cemaat içinde görülmesi, bilinmesidir. Oruç tuttuğunu mutlaka belli edeceksin; lokanta işletiyorsan kapısına ‘Ramazan dolayısıyla kapalıyız’ yazacaksın, gücün yetiyorsa görkemli iftar sofraları düzenleyip gazetecileri de çağıracaksın. 2- Namazını kılacaksın: Önemli olan söylediğin yalanlar değildir namazını kıldın mı iş bitmiştir. Seccadeni caddenin ortasına sereceksin, işyerinin kapısına ‘Cumaya gidiyom, dönecem’ diye yazacaksın; evdeki su kaçaksa aptesini camideki şadırvanda helal suyla alacaksın. 3-Hacca gideceksin: Önemli olan hac yolunda yaptığın masrafın bir kısmının rüşvet oluşu değildir. Önemli olan, hacda çektirdiğin videoların reytingi, dağıtacağın zemzemin miktarı ve el öpenlerinin sayısıdır. 4- Kelime-i şahadet getireceksin: Tefeciliğin, faizciliğin, vurgunculuğun önemi yoktur. Önemli olan haram üzerine kurduğun yaşamda şahadetini getirdin mi sırat köprüsünden kuş gibi uçarak geçeceksin. 5-Malının zekâtını vereceksin: O kadar salak olamazsın, herkes zekâatını verirse Türkiye’de yoksul kalmaz!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” DÜNYANIN en zengin başbakanlarından Recep’in partisine üye olmak için başvuranlardan alınan giriş aidatı kaç liradan başlıyor? 1 lira! Recep’in Adalet ve Kalkınma Partisi’ne kabul edilenlerden alınan üyelik aidatı ayda en az kaç lira? 1 lira! Hafta sonu Ankara’da toplanan AKP kongresinde alınan kararla aidatlar “damping” yapılarak yeniden belirlenmiş. Maksat, vatandaşa hizmet olsun! Daha çok kişi partiye üye olsun ki “katılımcı demokrasi” çiçek açsın! Medyanın dönek solcularından biri, Mao Zedong’un “Bin çiçek açsın, bin fikir yarışsın” sözünü anımsayıp hafta sonu yapılan AKP kongresini tıpatıp komünist partilerin kongresine benzetmiş. Oysa komünist rejimlerde sonu kelleyi kaptırmak ya da sürgüne gönderilmek olsa da “parti içi iktidar” mücadelesi yapılabiliyordu. Büyük bir disiplin içinde geçen, görsel zenginlik olsun diye farklı yerel giysili partili görüntüsü verilmiş elemanlardan oluşan, özel tribün ve sahne dekorlu, tek sesli, tek adaylı, tek seçicili ve tek listeli AKP kongresi, komünist partilerin değil faşist partilerin kongresine benzetilebilir. Almanya’da Adolf Hitler’in, İtalya’da Benito Mussolini’nin, İspanya’da Francisco Franco’nun, Portekiz’de Antonio Salazar’ın faşist partilerinin büyük kongreleri de böylesine “disiplinli”, böylesine “renkli”, böylesine “görkemli”, böylesine “coşkulu” geçiyordu. Belki tek fark, parti üyeleri tribünlerde kendilerine ayrılan yerlere oturtulurken yaşanıyordu. Çünkü Avrupalı faşistler salonda kadın-erkek ayrımı yapmıyordu! Bu bakımdan Avrupalı Hıristiyan faşist partilerle aradaki farkı vurgulamak için İslamcı faşist tanımı daha uygun olabilir. Zaten, siz eğer kendinize “yol gösterici” olarak saydıklarınızın arasına tescilli cumhuriyet düşmanı, demokrasiden nasibini almamış kara yobaz bir şeriatçı olan ve kendine “Saidi Nursi” adını vermiş Kürt Sait’i, Kürtçü Sait’i alıyorsanız isteseniz de “alafranga” olamazsınız ancak “alaturka” olabilirsiniz! Haydi, vatandaş gel; büyük küçük fark etmez 1 lira ver sen de kazan “alaturka faşizm”de kazansın! Alaturka SESSİZ SEDASIZ (!) Organ mafyasına gün doğmuş. Mafya kara gün dostudur! YağmurDeniz GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Sanata, ‘Huysuz’a, Gençliğe, İnternete Saldırı! Şu tesadüfe bakın ki, AKP kanallarından görevle- re atananların büyük bir kısmının sanatla hep soru- nu var. Ya galerilerden resim indiriyorlar, ya ülkenin her yerinde taşlarda “muzırlık” arayarak heykellere savaş açıyorlar ya da okul kitaplarının samanlı ba- sımlarında, Delacroix’nun “Özgürlük Halka Yol Gös- teriyor” yapıtında ağır tahrik buluyorlar. Saymakla bit- mez bu dengesizlikler. Şimdi sanata karşı açılan bu sinsi savaşa boyut at- latmak istiyorlar. Abdullah Gül’ün Yıldız Teknik Üniversitesi’ne atadığı rektör, hem de ders yılı baş- ladıktan sonra, kalkmış Sanat ve Tasarım Fakültesi’ni YTÜ’nün Beşiktaş Yıldız Kampusu’nun dışına, Da- vutpaşa’ya sürmeye karar vermiş! Bugün, salı sabah 11.00’de müsaitseniz sizi YTÜ’nün giriş kapısının önüne bekliyoruz. Ulus- lararası Plastik Sanatlar Derneği’nin (UPSD) Tür- kiye Ulusal Komitesi Başkanı olarak, yönetim ku- rulu ve sanatçılarımızla beraber YTÜ’nün Sanat ve Tasarım Fakültesi öğretim üyeleri ve öğren- cilerine destek vererek bu saldırıya yüksek ses- le ‘dur!’ diyeceğimizi belirtirim… Lütfen gelin ve meydanın boş olmadığını herkese gösterin. Sanki her gün yeni bir kurnazlık veya yeni bir küs- tahlıkla sabrımız test ediliyor. Mesela sistematik bir şekilde, hinoğluhin kesilen bazı alçaklar, ülkenin her yerinde, caddelerden, spor merkezlerinden “Atatürk” ismini kaldırıyorlar. Atama bekleyen sanat eğitmen- lerimizin durumuna geçen haftaki yazımda değin- miştim. Onlara ve “F Tipi” olmayan sağlam MEB kad- rolarına, her türlü eziyet çektiriliyor. Tam RTE’nin dilediği şekilde geçen AKP kurulta- yı, “tek aday, tek lider” “demokrasisiyle” (!) gerçek- leşti. PM’de en çok oyu alanlardan Davutoğlu ne di- yor biliyor musunuz? “Türkiye’de yedi yıldır Cum- huriyet reforme ediliyor”. Atatürk’ü, laikliği, basın öz- gürlüğünü, demokrasiyi yok etmenin adı “reform”muş! “Türban demokrasisi” reformu. Ya da “türbana hoşgörü, geri kalan her şeye cop” reformu! Polis ve korumaların, IMF’ye karşı olan gençlere hangi Avrupa demokrasisi standartlarında “hoşgö- rü”(!) gösterdiklerini haber kanallarında izleyebildik. Hoşgörü dedik de… Yobazlaştırılan ve anayasa- ya karşı uygulamalarla her gün antilaik bir yaşam tar- zına itilen ülkemde, RTÜK denilen İslami yaşam tar- zı bekçileri, kalkıp öpüşmelere, diyaloglara, dekoltelere kafayı takmış durumda; aklını yitirmiş bir ihtiyarlar he- yeti gibi, ülkenin sanatına ve “sosyolojisine” saldırı- yor. Size ne Huysuz Virjin’den? Yoksa Huysuz’dan da tahrik olmayı mı başardınız! Huysuz Virjin’in her şeyden önce bir “Komedi Programı” olduğunu da mı anlayamadınız? Bu halkın onun esprilerine ba- yıldığını da mı göremediniz? Aslında görmüşsünüz- dür de siz “gülen insan” istemiyorsunuz… Siz salya sümük ağlayan Gülen’ler istiyorsunuz, hepsi bu… Hadi RTÜK’e yükleniyorsunuz da… İyi de, bu ül- kenin yönetmenleri, prodüktörleri, aktörlerine ne demeli? Tüm dünyaya rezil olacak şekilde, tele- vizyonlarda yerli yabancı her aktörün ağzındaki sigara “mozaiklenerek” sansür ediliyor ve bu sanatın yara- tıcıları, bu saldırı karşısında suspus olmuşlar, deli saç- malığını kabullenmişler. Sinemamızın her bireyi, her derneği ve prodüksiyon şirketlerine sesleniyorum: Na- sıl kabul edersiniz bu utanç dışı uygulamayı? Fran- sa’da alay konusu olduğunuzu biliyor musunuz? Ku- sura bakmayın ama, bu tecavüzü seyrettiğiniz için, bu komedi tarihine geçecek uygulama kadar, siz de suçlusunuz. O zaman gitsinler, müzedeki resimlerden de port- relerin ağzından sigarayı siyah boyayla sansürlesin- ler bari! Hadi bir denesinler de ressamların tepkisi- ni görsünler. Farkı ne! Ama, İslami yaşamı dayatma hastalığı, tabii inter- netle sınırlı kalmıyor. Önceki gün Avcılar’da “parkta içki içiyorlar” diye polis saldırısına uğrayan gençler- den biri, darp edildikten sonra “beyin kanaması” teş- hisi ile hastaneye kaldırıldı! Emniyet Müdürü Sayın Çapkın, buna ne diyecek, çok merak ediyorum! Evet, sevgili 2. Cumhuriyet tosuncukları, radikal AKP akademisyenleri, türban demokratları, bu özgürlük çö- küşünden mutlusunuz değil mi? Bakın: İnternet si- teleri de üst üste sudan sebeplerle kapatılıyor. Do- laşan dedikodular, şimdi de Facebook’u kapatma gi- rişimleri olacağını söylüyor… Bu halk, koyunlaşma- ya devam edip böyle bir “nihai nefes kopuşu”nu da izlerse gerçekten yazıklar olsun! [email protected] www.bedribaykam.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ İstanbul’da, Mi- mar Sinan’õn en önemli yapõtlarõn- dan biri olan su kemeri. 2/ Tuzağa düşürülen şey... İzmir’in bir ilçesi. 3/ Telli çalgõlarda telleri yüksekçe tutan tahta köprü- cük... Şişman ve kõsa boylu kimse. 4/ Ayrõca değerli taşlarla süslü olmayan, altõn ya da gümüşten ya- põlmõş kuyumculuk iş- leri. 5/ Daha iyi ürün elde etmek için bir ağaç- tan başka bir ağaca dal nakletme işi... Aşõboya- sõ. 6/ Bir nota... Acõnma, yerinme. 7/ Düz ve geniş arazi... Ekvator bölgele- rinde yetişen bir meyve ağacõ. 8/ Leyleğe benzer bir kuş... Kabile. 9/ Dürüst, iyi ahlaklõ... Dünyanõn en hõzlõ koşan canlõsõ olan yõr- tõcõ hayvan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Orkestra şefi. 2/ Marmara Denizi’nde turistik bir ada... Buğday tanesinin olgunlaşmõş içi. 3/ Kaz Dağõ’nõn an- tik dönemlerdeki adõ... “Kimine bir --- vermez giye- si/Kiminin atõna atlas çul eyler” (Yunus Emre). 4/ Ya- bankazõ... Köpek. 5/ Ateş... Bir suçluyu, başkasõna yap- tõğõ kötülüğü aynõ biçimde uygulayarak cezalandõrma. 6/ Hindular’õn kutsal kitabõ... Hayvanlara vurulan damga. 7/ Âşõk olmaktan duyulan korku. 8/ Horoz, hin- di gibi hayvanlarõn tepesinde bulunan kõrmõzõ deri uzan- tõsõ... Kõsa yazõ. 9/ Osmanlõ devletinin Kuzey Afrika’daki son topraklarõnõ da yitirdiği antlaşmanõn adõ... Bir hü- kümdarõn yönetimi altõndaki halk. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S A T L I C A N İ Y E R A K U N S A R P I N R E T Z A M İ R F O N A T K A F E L İ R İ K Z O R İ K İ O R İ B İ K A M U T A Y Y P A R A K E T E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Çocuk Kardiyolojisi Türk Kalp Vakfı Kalitesi ve Titizliğiyle Hizmetinizde 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) • http://www.tkv.org.tr TÜRK KALP VAKFI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle