25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 EKİM 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA ‘İlerici Muhafazakâr!’ hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 CMYB C M Y B Karacabey Ovası’nı geçerken baş- ladı sağanak. Göz gözü görmüyordu. Bursa’ya gelince dindi. Gemlik’i yukarıdan seyrettim bir sü- re. O güzelim mavi deniz ve eski Gem- lik yoktu artık. Çarpık yapılaşmanın bir simgesi gi- biydi kent. Dağ taş çok katlı yapılarla örülmüştü. İçim üşüdü! Gemlik’i geçip Yalova’ya, oradan Topçular iskelesine geldik... Günlerden pazardı. Yoğun bir araç kuyruğu. Bir saat arabalı vapuru bekledik... Ve geç saatlerde İstanbul’a ulaştık. Ve dün sabah... Yine yağmurlu bir İstanbul. Öğle saatlerinde gazeteye geldim. Elimde birikmiş notlarla yazı ma- samın başına oturdum. Televizyonu açtım, haberlere bir bak- tım, gazeteleri okudum. Malum çevre AKP’nin Ankara’da yaptığı büyük kongresinde Tayyip Bey’in yaptığı konuşmayı öve öve biti- remiyordu. Tayyip Bey’in kongrede yaptığı ko- nuşmayı bir sosyal demokrat liderin yapması gerektiğine inananlardan tutun da, Türkiye’nin çağ atladığını, demok- rasi ve özgürlükler konusunda ne denli gelişmeler olduğunu yazanlara dek birileri bunları bir de televizyonlar- da dillendiriyorlardı. Tayyip Bey’in Said Nursi’den Ahmet Kaya’ya; Nâzım Hikmet’ten Yesevi’ye dek herkesi sahiplendiğine değinenler çoğunluktaydı... İşi daha da ileri götürenler vardı: “Tayyip Bey ilerici muhafazakârdır!” Hani bir dönem Turgut Özal’a “Ata- türk’ten sonra ikinci büyük devrimci li- der” diyenlere taş çıkartıyorlardı işin doğrusu. Kafaların iyice karştığı bir dönemden geçiyorduk... Bir yandan şoven milliyetçiliği solcu- luk sanan ahmakların sayısı giderek ço- ğalıyor, öte yandan demokrasi ve özgürlük dersleri veren din bezirgân- ları Türkiye’yi kuşatıyordu. Her iki kesim bu ülkenin sosyalistle- rine, yurtseverlerine saldırmayı görev bi- liyorlardı. 12 Eylül askeri faşist darbesinin ar- dından “Demokrasiyi halk değil aydın- lar istiyor” diyenleri görmüştük. İşte onlar bugün demokrasi ve öz- gürlüğün simgesi olarak ortalıkta dola- şıyorlar... Bitmedi! Susurluk çetesi ortaya çıktığında on- lar “devlet içindeki örgütlü silahlı güç”ün savunucusu değil miydi? Unutkan bir toplumuz... Aradan 16 yıl geçmiş, her şey geri- de kalmış... Yaşadığımız acılar bir kıyıya itil- miş, kendi sessizliğimiz sesimiz ol- muş... Onat Kutlar’ın ölümünü bile anım- samıyoruz artık! Hakkâri’de çöplükte artık yiyecek toplayan kadınlar... Çöplükte bulduk- ları el bombasıyla oynarlarken ölen, ko- lu kopan çocuklar... Mayın tarlalarında yaşamını yitiren gençler... Güler Zere ölmek üzere ama hâlâ tu- tuklu! Güler Zere gibi çok sayıda kanser, kalp, karaciğer hastası var bugün ce- zaevlerinde. Tutuklu ve hükümlülerin suçları ne olursa olsun devletin koruması altında değil midir? Sorunlar yumağıyla yaşıyoruz yıllar- dır... Bir yaşam böyle geçip gidiyor işte! Türkiye’de siyaset ya din temeline dayalı ya da etnik temele dayalı yapılı- yor. Sınıfsal çelişkileri gündeme getiren bir sol parti yok Meclis’te. CHP ne yazık ki daha demokrat, daha özgürlükçü olamıyor. Adına önce “Kürt Açılımı”, tutma- yınca “Demokratik Açılım”, şimdiler- de ise “Milli Birlik Projesi” denilen şey, AKP’nin bir kandırmacasından başka bir şey değildir. Kongresini yapan DTP, sınıfsal bir si- yaset mi yapıyor, yoksa etnik kimliğe da- yalı bir siyaset mi? Etnik kimliğe dayalı bir siyaset! O zaman MHP’ye neden kızıyorsu- nuz? Küreselleşen dünyada vahşi kapita- lizm, sınıfsal siyasetin önünü kesip et- nik siyasete destek veriyor. Çünkü emperyalizmin ağababalarının işine yarıyor, bölünmüşlük ve parça- lanmışlık. Yoksulluk giderek artıyor, şoven mil- liyetçilik kimilerince solculuk sanılıyor... Tarikatların siyaset üzerindeki ege- menliği toplumu muhafazakârlaştırı- yor. İşte o nedenle AKP yandaşları, 12 Ey- lül’le hesaplaşmayı ellerinin tersiyle itip siyaset bilimine yeni bir kavram getiri- yorlar: “İlerici muhafazakâr!” ABD ve AB senaryosunun yeni ver- siyonu bu! Yerseniz! AÜ Rektörü, Gül’ün de katõldõğõ törende, iktidarõn üniversitelere bakõşõnõ eleştirdi Özerklik dersi verdi İlk ders Atatürk’ün liderliği ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - CHP Grup Başkanveki- li Kemal Kılıçdaroğlu, dün par- lamentoda gazetecilerin sorula- rõnõ yanõtladõ. Türkiye’nin zenginliklerini 14 kişiyle sõnõrlandõrmanõn yanlõş ol- duğunu, farklõ isimlerin de bu- lunduğunu kaydeden Kõlõçda- roğlu, “Tarihsel derinlik içeri- sinde Türk kültürüne, roma- nına, bilimine ve sanatına kat- kı veren çok sayıda insan var. Belki bunları saymaya kalkış- sak yüzlerce, binlerce isim say- mak mümkün. Örneğin, bir Sebahattin Ali’miz var, Nihal Atsõz’ımız var, Agop Dilaçar, Parvus Efendi gibi pek çok de- ğerli isimler var. Bu isimleri sı- nırlamak doğru değil. Olmazsa olmazdan kastedi- len ‘Biz çok farklõ kültürlerden gelen ama o kültürleri kendi içi- mizde yoğurup bir ulus yaratan bir milletiz’ deniyorsa bu doğ- rudur. Biz Türkiye Cumhuri- yeti yurttaşları olarak Türk milletinin bir parçasıyız. Bu bağlamda olaylara bakıyoruz ve değerlendiriyoruz” dedi. Demokratik açõlõm sürecinde iktidar ile muhalefet partilerinin birbirini bölücülükle suçladõğõ anõmsatõlarak yöneltilen bir so- ru üzerine de Kõlõçdaroğlu, “Bö- lücülük tartışmalarını başlatan Sayın Başbakan’dır. Sayın Başbakan cama bakmadan konuştuğu zaman kendisini kontrol edemiyor. Benim is- tirhamım lütfen konuşmasını yaparken önceden hazırlan- mış metne sadık kalarak ko- nuşma yaparsa pek çok tar- tışmanın önüne geçmiş olur. Camdan konuştukları uzman bir ekip tarafından hazırlanı- yor, ama ayaküstü konuştuğu zaman içinden geçenleri söy- lüyor. Bölücülük tartışmaları, diğer tartışmalar, Sayın Baş- bakan’ın üslubuna yakışma- yan sözler hep ayaküstü yaptığı konuşmalardan kaynaklanı- yor. Sayın Başbakan bölücülük tartışmalarına son vermek is- tiyorsa, önce bu tür ayaküstü söylemlerden, demeçlerden özenle kaçınmak zorundadır” açõklamasõnõ yaptõ. Kõlõçdaroğlu, bir başka soru üzerine cumhurbaşkanõnõn par- lamento tarafõndan seçilmesinin parlamenter sistemin bir gereği olduğunu söyledi. İstanbul Haber Servisi - İstanbul Arel, Beykent ve Acõbadem üniversiteleri, 2009– 2010 eğitim öğretim yõlõna başladõ. Beykent Üniversitesi’nin yeni öğretim yõ- lõ törenine TBMM Başkanõ Mehmet Ali Şa- hin, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanõ Prof. Burhan Kuzu, eski Genelkurmay Baş- kanõ Yaşar Büyükanıt, Beykent Üniversi- tesi Mütevelli Heyeti Başkanõ Adem Çelik ve Beykent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Yüksel katõldõ. Şişli Ayazağa Yer- leşkesi’ndeki törende konuşan Prof. Yüksel, üniversitenin yeni öğretim yõlõna öğrenci kontenjanlarõnõ arttõrarak girdiğini belirterek, “Tercih edilme oranımız lisans prog- ramlarında yüzde 85’e ulaşmıştır. Bu du- rum vakıf üniversiteleri arasında altıncı sıraya yerleşmemizi sağlamıştır. Çeşitli ül- kelerden ise üniversitemize 150 yabancı öğrenci kabulü sağlanmıştır” dedi. Ko- nuşmalarõn ardõndan yõlõn ilk dersini Prof. Dr. Asım Şen, “Atatürk’ün Liderliği” ko- nusunda verdi. Geçen senenin dereceye gi- ren öğrencilerine başarõ ödüllerinin veril- mesiyle devam eden tören, Mehmet Ali Şa- hin’in, Beykent Üniversitesi kimya labora- tuarlarõnõn açmasõyla son buldu. Acıbadem’de ilk yıl heyecanı Bu yõl ilk kez öğrenci alõmõna başlayan Acõbadem Üniversitesi’ndeki 395 konten- janõn tamamõ doldu. Acõbadem Sağlõk Gru- bu Yönetim Kurulu ve Acõbadem Üniver- sitesi Mütevelli Heyeti Başkanõ Mehmet Ali Aydınlar’õn katõldõğõ törenle eğitime baş- layan üniversitede ilk dersi Acõbadem Üni- versitesi Kurucu Rektörü Prof. Necmettin Pamir yaptõ. Aydõnlar, “18 yıl önce Acı- badem Hastanesi’nde doğan üç bebek bu- gün aramızda Acıbadem Üniversitesi’nin öğrencileri olarak bulunuyor. Üniversi- temizdeki her iki öğrenciden biri yüzde 100 burslu eğitim alacak” dedi. Arel’de ek kontenjan şansı Arel Üniversitesi 2009-2010 öğretim yõ- lõ ek kontenjan başvurularõnda aralarõnda Sağlõk Bilimleri Yüksekokulu’nun da bu- lunduğu 7 fakülte ve bölümde öğrenci kabul edecek. Üniversiteden yapõlan açõklamada, öğrencilerin yeni öğretim yõlõna üniversite- nin Tepekent’teki 65 bin metrekarelik yer- leşkede başladõğõ belirtilerek, “Fen Edebi- yat Fakültesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İle- tişim Fakültesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Uygulamalı Bilimler Yüksek- okulu ve Meslek Yüksekokulu ek kon- tenjan yerleştirmeleriyle öğrenci almaya devam edecektir. Bünyesinde 5 fakülte, 2 yüksekokul ve 1 meslek yüksekokulu bu- lunduran üniversitede yeni dönemde Sağ- lık Bilimleri Yüksekokulu da kurulu- yor. Ek yerleştirmelerle ilk öğrencilerini alacak olan Sağlık Bilimleri Yüksekoku- lu altında Hemşirelik, Beslenme ve Diye- tik bölümleri yer alacak. Sağlık Bilimle- ri Yüksekokulu, 4 yıllık lisans düzeyinde öğretim veren ‘Hemşirelik Bölümü’ ile ‘Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden oluş- maktadır” denildi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Ankara Üniversitesi (AÜ) Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ, siyasi iktidarlarõn üni- versite ile ilişkilerinin sağlõklõ ol- mamasõnõn nedeninin kendileri gibi düşünen ve sürekli kendi- lerini onaylayan bir üniversite ta- lep etmelerinden kaynaklandõ- ğõnõ belirtti. AÜ’de 2009-2010 akademik yõlõnõn başlamasõ dolayõsõyla dün tören düzenlendi. AÜ Tõp Fakültesi Morfoloji Binasõ’nda düzenlenen törene Cumhurbaş- kanõ Abdullah Gül, YÖK Baş- kanõ Prof. Dr. Yusuf Ziya Öz- can, AÜ Rektörü Prof. Dr. Ce- mal Taluğ, öğretim üyeleri ve öğrenciler katõldõ. Tören öncesinde tõp fakülte- sinin önündeki yolda Türkiye Gençlik Birliği üyesi bir grup öğrenci Gül’ü protesto etmek is- tedi. Çevrede bulunan çok sa- yõda polis öğrencileri ablukaya alarak öğrencilerin eylem yap- malarõna izin vermedi. Tören Gül’ün salona gelme- siyle başladõ. Törende Şef Ren- gin Gökmen’in yönetimindeki Cumhurbaşkanlõğõ Senfoni Or- kestrasõ (CSO) bir dinleti sundu. Dinletinin ardõndan Öğrenci Konseyi Başkanõ Emre Ertem, AÜ’nün hiçbir siyasi partinin ar- ka bahçesi olmadõğõnõ belirterek “Üniversitelerde siyasetin çı- ğırtkanlığının değil, biliminin yapılmasından yanayız” dedi. Rektör Prof. Dr. Cemal Taluğ yaptõğõ konuşmada, AÜ’de son dönemde yapõlan akademik ça- lõşmalar hakkõnda bilgi verdi. Konuşmasõnda kontenjan artõş- larõ nedeniyle YÖK’ü isim ver- meden eleştiren Taluğ, şunlarõ kaydetti: “Üniversitemizin öğ- renci kontenjanı son beş yılda 5 bin 459’dan 8 bin 760’a yükselmiştir. Ama aynı süre içinde öğrenci sayımız yüzde 60 artarken, öğretim üyesi sa- yımız yüzde 1, idari personel sayımız ise yüzde 10 azalmış- tır. Yine bu dönemde yıllara göre bütçe rakamlarımız da hiç parlak değildir.” Taluğ, üniversite özerkliği- nin genişletilmesi konusunda da beklenen adõmlarõn hâlâ atõ- lamamõş olmasõnõn yükseköğ- retim sisteminin dinamizm ka- zanmasõnõ engellediğini belirtti. Bilimsel özgürlüğün ve aka- demik özerkliğin eksik olduğu merkeziyetçi yapõlarda yaratõ- cõlõğõn ve yenilikçiliğin tam an- lamõyla yeşeremeyeceğini an- latan Taluğ, şunlarõ dile getirdi: “Türkiye’de iktidarların üniversite ile ilişkilerinin ge- nellikle sağlıklı olmamasının nedeni, kendileri gibi düşünen ve sürekli kendilerini onayla- yan bir üniversite talep et- meleri olmuştur. Oysa kendi- sini tümüyle iktidarın yanın- da konumlayan bir üniversi- tenin iktidara da, topluma da katacağı bir şey yoktur. Üni- versiteler siyasi iktidarlarla uyumlu olmak zorunda de- ğildirler. Bu beklenmemelidir. Üniversiteler özgür düşünce alanlarıdır. Üniversiteler po- litika aracı değillerdir. Bir gelecek tasarım aracıdır.” Cumhurbaşkanõ Gül de konuşmasõnda üniversiteler- den büyük beklentileri ol- duğunu belirttti. Siyaset, günlük meseleler ile ülke meselelerinin üniversitele- rin konularõ olduğunu belir- ten Gül, şunlarõ dile getirdi: “Üniversiteler bunlarla hiç uğraşmasın dediğimizde, o zaman totaliter, otoriter ülkelerdeki üniversitelere dönüşür. Buradaki sınır şudur: Üniversiteler tabii ki ülke meseleleriyle ya- kından ilgileneceklerdir. Siyasetin içine girerek de- ğil, konjonktürlü siyase- tin içine girerek değil, da- ha yukarı perdeden siyaset yapmalıdır. Daha büyük resmi görmelidir ki söyle- dikleri dikkate alınsın.” Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Morfoloji Binası’nda düzenlenen törene Cumhurbaş- kanı Abdullah Gül ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan da katıldı. (Fotoğraf: AA) OKTAY VURAL: Mozaik değil mermer ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MHP Grup Baş- kanvekili Oktay Vural, TBMM’de dün gazetecilerin gündeme ilişkin sorularõnõ yanõtladõ. “Başbakan Erdoğan’ın millet kavramını anlayan birisi olmadığını” kaydeden Vural, “Sormak lazım, sen nerenin başbakanısın? Mo- zaikistan başbakanı mısın sen” diye sordu. Erdoğan’õn bu siyasi duruşunun ne Hoca Ahmet Yesevi ile ne de Mevlana ile hiçbir ilişkisinin olmadõğõnõ söyleyen Vural sözlerini şöyle sürdürdü, “Kendisinin muhafazakâr siyasetinin, ırkçı siyasete doğru yöneldiğini herkes görüyor. Türk milleti, sos- yolojik bir varlıktır, mozaik değildir. Dede Korkut’u, Atatürk’ü, Çanakkale şe- hitlerini unutanlar, Sanga- rius’u Sakarya yapan, İkon’u Konya yapanlar varken, Sayın Başbakan bu ülkenin yörelerinin adını değiştirmekle meşgul. Bu milleti 36 etnik gruba bö- len, sürekli farklılıkları odağa getirip farklılıklar ekseninde birbirimizi çatış- tırmak, rekabete sokmak isteyen... Bence asıl bölücü düşünce budur. Bu siyasi düşünce bizim sınıflarımızı, okullarımızı ayırıyor; tel- evizyonlarımızı, camilerimi- zi ayırıyor. Kimdir bölücü olan? Bölücü düşünceleri topluma ‘demokrasi’ adı al- tında pazarlayan kimdir? O bakımdan Sayın Başbakan bu millete kategorik bölücü bir kimlikle bakmaktadır.” Vural, konuşmasõnõ “karşı- larında derin koalisyon bu- lunduğunu, bu siyasal zih- niyetin, Türk milletinin arasına fitne, fesat sokmak istediğini” söyledi. Ankara Üniversitesi’nde akademik yõl açõlõşõ töreninde konuşan Rektör Prof. Dr. Cemal Taluğ, “Türkiye’de iktidarlarõn üniversite ile ilişkilerinin genellikle sağlõklõ olmamasõnõn nedeni, kendileri gibi düşünen ve sürekli kendilerini onaylayan bir üniversite talep etmeleri olmuştur. Oysa kendisini tümüyle iktidarõn yanõnda konumlayan bir üniversitenin iktidara da, topluma da katacağõ bir şey yoktur. Üniversiteler siyasi iktidarlarla uyumlu olmak zorunda değildirler’’ dedi. Kõlõçdaroğlu, Erdoğan’õn AKP kurultayõnda “Türkiye’nin zenginliği” olarak nitelendirdiği bazõ isimleri anmasõyla ilgili olarak “Bu insanlarõ 14 sayõsõyla sõnõrlamak doğru değil” dedi. Kõlõçdaroğlu, “Sayõn Başbakan bölücülük tartõşmalarõna son vermek istiyorsa, ayaküstü söylemlerden kaçõnsõn” çağrõsõ yaptõ. Kõlõçdaroğlu, AKP liderinin metne sadõk kalmadõğõ zaman kendisini kontrol edemediğini söyledi: Erdoğan ayaküstü konuşmasın Arel, Beykent ve Acõbadem üniversitelerinde eğitim öğretim yõlõ başladõ TBMM Başkanı Şahin, Beykent Üniver- sitesi’nin töreninde eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’la sohbet etti. (AA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle