Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 22 EKİM 2009 PERŞEMBE
6 HABERLER
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Adaletin İki Kılıcı
PKK militanları ülkeye geldi, ifadeleri alındı,
yargıçların karşılarına çıkarıldı, mahkemede nasıl
ifade vermeleri konusunda bile yargıçlar tarafından
uyarıldı, sonuçta hepsi serbest bırakıldı. Gelenler
resmen sivil/asker öldüren silahlı bir örgütün
üyeleri.
Mahkeme ve yargıçlar, PKK üyelerinin
tutuklanmaması gerektiği düşüncesindeydiler,
arkalarındaki “siyasi irade” böyle istiyordu:
İfadelerini alın, serbest bırakın. Yenileri gelecek,
onlar da serbest bırakılacak.
Yoo, yanlış anlaşılmasın. Neden tutuklanmıyor,
içeri atılmıyor ve kafalarına vurulmuyor diye bir
derdim yok.
İşaret etmek istediğim, hukukun, yasaların a)
göreceliği, b) yoruma açıklığı, c) siyasi iktidar veya
ortamlardan “güdülebilir” niteliği...
Şimdi yargıç veya mahkeme, PKK’lilerin diyelim
ki yarısını tutuklasaydı ne olurdu dersiniz?
Kıyamet kopardı!
Yargıçların ne Ergenekonculukları kalırdı ne
hükümetin “barış” politikalarını sabote etmekle
görevlendirildikleri ne de AKP iktidarı düşmanlığı!
Böyle bir saldırıyı hangi yargıç ve mahkeme göze
alabilirdi?
Yargıçlar bunun yerine “geniş yorum
özgürlüklerini” devreye soktular, siyasi ortam ve
destek de vicdanlarına izin verdi. Böylece ortaya,
bence hukuk derslerinde üzerinde karşılaştırılmalı
tartışılacak bir karar çıktı...
Hukuk, şüphesiz “deterministik” bir alan değildir,
yorum farklarını içerir; aslında bu özelliği hukuku
zenginleştiren ve besleyen bir kaynaktır. Bu
nedenle birbirine benzer davalarda, tamamen
örtüşen değil farklı kararlar çıkar. Yasa maddeleri
ancak bir “çerçeve çizer.” Yargıçların “yorum
farkları” bu çerçevede yerini bulur.
Fakat, yorum farkları, birbirine karşıt bir
nitelikte olursa?!
Örneğin Ergenekon davası...
PKK bir örgüt. Resmen. Silahlı külahlı.
Ergenekon’dan ise savcılar bir “örgüt yaratma”
çabasında.
Irak’tan gelenler PKK üyeleri. Resmen. Zaten
liderleri gönderin üyelerden birkaçını diye talimat
veriyor.
Ergenekon’da ise bir örgüt üyeliği yaratılmaya
çalışılıyor. Birbiriyle ilgisiz, aralarında birkaç ilişki
olmuş veya olmamış, savundukları düşünceler ve
ideolojileri bazen birbiriyle tamamen ilgisiz ya da
çok uzak veya biraz yakın insanlar topluluğu bir
araya getirilmiş.
Bulunan bir örgüt şeması yok, ama çizilen
şema(lar) var. Üzerlerine, tutukluların oturtulmaya
çalışıldığı! Bulunan bazı cephanelikler var, ama ne
oldukları tartışmalı. Tutukluların ezici çoğunluğunun
silahla bir ilişkisi yok.
Hepsinin ortak bir özelliği var ama: AKP
karşıtlığı!
Bu dava, tıpkı PKK olayında olduğu gibi, benzer
bir özelliğe daha sahip: Arkasında siyasi irade
var!
Aynı siyasi irade, somut bir PKK olayında,
yarattığı siyasi ortamla hukuku-yasaları iyice
büküyor, kendi istediği sonucu verecek koşullar
yaratıyor... PKK üyeleri, yiğitlerim, aslanlarım gibi
Türkiye turuna çıkıyorlar hatta... Acaba yarın
Meclis’e giderler ve orada alkışlanarak karşılanırlar
mı, bilemiyorum?
Aynı siyasi irade “Ergenekon” davasında yarattığı
ortam ve fiili müdahaleleriyle, yine hukuku, yasaları
ve adalet mekanizmasını iyice büküyor ve istediği
bir siyasal hukuk ortamı yaratıyor.
Birinde silahlı örgüt üyeleri özgür...
Diğerinde, silahsız, örgüt üyelikleri sıfır, onlarca
insanın özgürlükleri ellerinden alınmış, yasal hakları
bile çiğnenmiş, salt iktidar öyle istediği için....
içeride.
Hukuk-yasalar yoruma açık. Ama böylesine
siyah-beyaz bir yorum farkı ortaya çıkıyorsa,
ortada iktidarlaşmış-siyasallaşmış bir hukuk
sisteminin giderek yerleştiğini göstermez mi?
Söyler misiniz, Mustafa Balbay’ı 230 gündür
içeride hangi hukuk, hangi yargıç, hangi adalet
sistemi tutuyor? Hangi vicdan? Hangi yorum?
Hangi siyasal-hukuksal ahlak?
Savcı, herhalde ortada davanın üzerine yıkılacak
fazla bir “mal” kalmadığı için, Ali Sirmen’in sık
kullandığı deyimle, akıllara seza bir icat yapıyor ve
Abdullah Öcalan’ın Ergenekon üyesi olup
olmadığının ilgili makamlara sorulmasını istiyor!
Mahkeme heyeti de bu isteği ciddiye alıyor!
Öcalan, PKK ve DTP hükümetle aşna fişne
durumlarındayken hem de!
O nedenle soralım yeniden:
Balbay’ı içeride tutan hukuk anlayışı ve yorumu
güven verebilir mi yarınlar için? Bu, hangi vicdana
dayanan bir hukuk ve adalet sistemidir?
Sistem yarın acaba hangi siyasal bükülmelerle
hareket edecektir?
obursali@cumhuriyet.com.tr
‘Musul’a kayõtsõz kalamayõz’
ÇİMEN TURUNÇ BATURALP
Son gelişmelerle ilgili Kürdistan
Topluluklarõ Birliği (KCK) Yürütme
Konseyi üyesi Zübeyir Aydar’la ko-
nuştuk. Aydar’õn üyesi olduğu KCK,
dünyanõn farklõ coğrafyalarõndaki bü-
tün Kürtleri kapsama iddiasõnda bir ör-
güt. Aydar daha önce Kongra-Gel baş-
kanõydõ, son yapõlan kongrede yü-
rütme konseyi üyesi seçildi. Şu anda
KCK Yürütme Konseyi’nin başõnda
ise Murat Karayılan var. “Onun
da başında Abdullah Öcalan var, ge-
nel lider odur” diyor
Aydar DEP milletvekiliyken 1994
yõlõnda Leyla Zana’nõn tutuklanma-
sõ üzerine, kendisi de tutuklanmamak
için yurtdõşõna çõkmõş bir avukat.
-Geri dönüş süreci nasıl oluştu?
Bu süreç son birkaç ayõn süreci de-
ğil. Belki dikkatinizi çekmiştir. Bir yõl-
dõr çok büyük bir çatõşma yok. Özel-
likle geçen kõş başõndan beri bizim ce-
nahta tek taraflõ da olsa bir eylemsiz-
lik durumu var. Bunun kendi içimizde
değerlendirmeleri, tartõşmalarõ uzun
zamandõr yapõlõyor. Bu arada Türki-
ye’de bir atmosfer oluştu. Eylem ke-
silmeseydi, bunlar konuşulmazdõ. Her
gün cenazelerin geldiği bir ortamda ba-
rõş konuşmak çok kolay olmuyor.
Kendi tarafõmõzda bu sürece tam bir
uyum gösterdik. Tek taraflõ eylem-
sizlik devam ediyor. Ama bazõ dö-
nemlerde bizden kaynaklanmayan ça-
tõşmalõ ve kayõplõ operasyonlar ya-
şandõ. Bu bizden kaynaklanmadõ.
Bu arada meselenin hükümet ta-
rafõndan gündeme getirilmesin-
den sonra başkanõmõz hepimizden
öneriler istedi ve 160 sayfalõk bir yol
haritasõ hazõrladõ. Bu ay içinde par-
lamento da hükümet kendi yol ha-
ritasõnõ ortaya koyacak dendi. Biz as-
lõnda kendi yol haritamõzõ daha ön-
ce ortaya koyduk. Başkanõmõz ce-
zaevinde “Ben bir yol haritası ha-
zırlıyorum, herkesten öneri isti-
yorum” dedi. Aydõnlardan ve fark-
lõ partilerden de öneriler istendi.
Çeşitli yerlerden öneriler toplandõ.
Başkanõmõz ağustos ayõnda 160 say-
falõk bir yol haritasõnõ cazaevi ida-
resine sundu. Bunu kendi avukat-
larõna veremiyor. Savcõlõğa verdi. O
zamandan beri bu yol haritasõ hü-
kümetin elinde. Bu yol haritasõ Baş-
bakan’õn, Cumhurbaşkanõ’nõn elin-
de, ilgili bakanlarda, Genelkur-
may’da, MİT’te var. Resmi olarak
savcõnõn elinde deniyor. Ama bizde
yok. Avukatlar bize notlar verdi. 160
sayfanõn tamamõ henüz avukatlara
verilmedi. İçeriğini kõsmen avukat-
lardan aldõk.
‘Jest yapıyoruz’
-Ne var bu yol haritasında?
Tarihsel olarak Türklerle Kürtlerin
ilişkileri üç önemli tarih vurgulana-
rak inceleniyor. Onun dõşõnda vur-
gulananlar; Kürtler bir halktõr, bir
millettir. Metinde millet olmaktan
ileri gelen haklarõ vurgulanõyor. Ör-
neğin, Kürtlerin dili, kimliği ve kül-
türünün kabul edilmesi ve anayasal ve
yasal güvencelere kavuşturulma-
sõ... Bunlarõn önündeki yasal engel-
lerin kaldõrõlmasõ. Kendi anadilinde
eğitim, kendi anadilinde yayõn, ken-
di anadilinin Türkçenin yanõ sõra ka-
mu idaresinde kullanõlmasõ, kendine
ait kamu yönetimi, bütün kademele-
rin vali dahil seçimle gelmesi, Kürt-
lerin çoğunluk olduğu yerlerde eyalet
biçiminde örgütlenmeler. Türkiye’de
her şey merkezden yürütülüyor. Kürt-
lerin kendi aralarõnda belli bir ço-
ğunluk olduğu yerde eyalet olarak
bir meclisin olmasõ. Bunu bütün
Türkiye için öneriyoruz. İsviçre mo-
deli gibi biraz. Bunlar o yol harita-
sõnda detaylõ bir biçimde var.
Biz kendi cenahõmõzda Türkiye’deki
bu demokratikleşme sürecine, ey-
lemsizliğimizle, önerilerimizle, yol
haritamõzla katkõ sunmaya çalõşõyoruz.
Hükümet kendi projesini hazõrlõyor. Bu
proje Meclis’e gelmeden önce biz
bir jest yapõyoruz. Türkiye kamuoyuna
çözümde kararlõ olduğumuzu, ger-
çekten eşit haklar temelinde birlikte ya-
şamak istediğimizi, iki halkõn yeni
bir ittifak yapmasõ gerektiğini, yeni
bir demokratik ittifak yapõlmasõ ge-
rektiğini, ilişkilerin çağdaş bir şekle ka-
vuşturulmasõ gerektiğini söylüyoruz.
Bu çerçevede barõş gruplarõ gönderi-
yoruz.
‘Müsamaha bekliyoruz’
-Gelenler için güvence aldınız
mı?
Yok. Şöyle söyleyebilirim. Bazõ
şeyleri tartõşmadan, bazõ şeyleri bir yer-
lere koymadan adõm atmadõk. Bizim
beklentilerimiz var. Belli bir anlayõş
çerçevesinde bir müsamaha olacağõ-
nõ bekliyoruz.
-Bölgesel Kürt Yönetimi ile bir-
leşme konusu çok tartışılan bir ko-
nu...
İngilizlerin, Fransõzlarõn 1920’lerde
çizdikleri sõnõrlar doğru sõnõrlar değil.
İki ülke arasõnda tren hattõ sõnõr olmuş.
Tren hattõ ile sõnõr mõ olur? Tren hat-
tõnõn iki yanõnda kardeşler, halklar kal-
dõ. Bunlar haksõz sõnõrlardõr. Misakõ
Milli tren hattõ değildir. Türkiye’nin sõ-
nõrlarõ Misakõ Milli sõnõrlarõdõr. Sõnõr-
lar küçülmez. Olsa olsa fazlasõ olur.
-Yani Türkiye’nin sınırları mı
büyüyecek?
Biliyorsunuz, 26’ya kadar Musul
Türkiye’ye aitti. Musul hiçbir zaman
Irak’õn bir parçasõ olmamõştõr. Aslõn-
da Kuzey’in bir parçasõdõr. Bunlar hak-
sõz sõnõrlardõr, bunu dile getirmek is-
tiyorum. Bu açõdan Suriye ile sõnõrla-
rõn açõlmasõnõ önemsiyoruz. Keşke ora-
sõ da Hollanda-Belçika sõnõrõ gibi ol-
sa. Irak sõnõrõ da keşke öyle olsa.
-Daha açık konuşur musunuz?
Yani Kürtlerle-Türkler arasõna sõnõr
koymak istemiyoruz. Sõnõr olursa vi-
layet sõnõrlarõ olur. Türkiye’den hiçbir
parça başka yere gitmez, gelirse faz-
lasõ gelir, o kadar söyleyeyim. Türki-
ye’den toprak parçalayõp götürmek di-
ye bir iddiamõz yok.
-Bu sınırların içine Musul-Ker-
kük de mi giriyor?
Biz Musul ve Kerkük’e kayõtsõz ka-
lamayõz. Asõl şunu söyleyeyim, bu sõ-
nõrlar haksõz sõnõrlardõr. Tren hattõ sõ-
nõr olamaz. Bunu biz kendimiz çiz-
medik.
‘Demokratik özerklik’ istemi
-Kürtlerin içinde bir Kürt devle-
ti özlemi yok mu?
Bu yol haritasõ yapõldõğõnda 50’den
fazla merkezde halk toplantõlarõ yap-
tõk. Aydõnlardan ne istiyoruz diye gö-
rüş aldõk. Büyük çoğunluk “demo-
kratik özerklik” dediğimiz çözüm-
den yana tavõr koydu. Bir kõsmõ fe-
derasyon dedi. Onlar fazla değildi. Az
bir kõsmõ da bağõmsõz bir devlet ol-
sun dedi. Ama büyük çoğunluk Tür-
kiye sõnõrlarõ içinde bir idaremiz ol-
sun, kendi yönetimimizi kendimiz se-
çelim. Kendi dilimizi, eğitimimizle
yaşayalõm.
‘Teslim olmak...’
-PKK’liler teslim olacak mı?
“Teslim olmak.” Kelime itibarõyla
bizim reddettiğimiz bir şeydir. Dö-
nemin diline uygun bir sözcük değil.
Karşõlõklõ olarak affetmek en uygun
olandõr. En fazla acõyõ biz çektik. 17
bin faili meçhul cinayetten bahsedi-
liyor. Bütün acõlarõn ortak dermanõ
olabilecek bir çözüm bulmak la-
zõm. Acõlarõn tek taraflõ değil, kar-
şõlõklõ olarak giderilmesi lazõm. Onun
için kelimeleri seçerken de dikkatli
olmak lazõm.
-Amerika’nın şahsınızla ilgili ka-
rarı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu çok haksõzca, anlamsõz bir karar.
Zaten yõllardõr bizi teröristlikle dam-
galõyorlar. Şimdi de uyuşturucu işi çõ-
kardõlar. Bizim örgütümüzün uyuştu-
rucu ile herhangi bir alakasõ yoktur.
İngiltere Büyükelçisi Reddaway terörle mücadelede Kuzey İrlanda örneğini verdi
‘Halkın desteği kesilmeli’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi
David Reddaway, terörle mücadele-
de en büyük hedefin sõradan insanla-
rõn teröre verdiği desteği kesmek ol-
duğunu belirterek, “Sıradan insanlar
sorunlarını meşru kanallarla ifade
edebileceklerini görürse, teröre halk
desteği kesilir” dedi.
Geçen ay göreve başlayan Redda-
way, bir grup gazeteciyle tanõşma
toplantõsõnda bir araya geldi Redda-
way, teslim olan PKK’li grupla ilgili
bir soruya, konunun Türk yetkilileri ve
teslim olanlarõ ilgilendirdiğini vurgu-
layarak “Fakat, ulusal siyasi haya-
ta dahil olmak istemeyen insanların,
şimdi ulusal siyasete yönelmiş ol-
malarının olumlu karşılanması ge-
rektiğini düşünüyorum” dedi.
Terörle mücadele ve açõlõm tartõş-
malarõyla ilgili sorular üzerine Red-
daway, daha önce İrlanda Cumhuri-
yeti’nde büyükelçilik yaptõğõ için Ku-
zey İrlanda’daki normalleşme süre-
cinden örnekler verdi. Türkiye’deki
gelişmeler sorulunca, “Teröristlerin
oksijeni olan halk desteğini kes-
mek gerek” diyen Reddaway, halkõn
büyük çoğunluğunun terorizmin ters
etkileri ve zararlarõnõ görmesini sağ-
lamayõ amaçlamak gerektiğini belirt-
ti. “Kuzey İrlanda’da İrlanda Cum-
huriyet Ordusu’nun (IRA) şiddet
eylemlerini halkın önemli bir bölü-
mü desteklerdi” diyen Reddaway,
“Şimdi ise sadece IRA’nın siyasi ka-
nalları seçmekle kalmadığını, tero-
rizme halk desteğinin de iyice azal-
dığını” ifade etti. Kuzey İrlanda’da-
ki çatõşma ortamõnõn da uzun yõllara
yayõlan, çok acõ veren bir dönem ol-
duğunu belirten Reddaway, çözümün
uzlaşma iradesi ve karşõlõklõ jestler ge-
rektirdiğini ve bir orta nokta bulma-
ya çalõşõldõğõnõ anlattõ. Reddaway,
sonunda, eskiden birbiriyle savaşan ör-
gütlerin liderlerinin aynõ hükümetler-
de görev almaya başladõğõnõ, bunda
halkõn şiddet eylemlerine verdiği des-
teğin kesilmesinin büyük rol oynadõ-
ğõnõ kaydetti. Bugün askeri birliklerin
artõk orada görev yapmadõğõnõ, poli-
sin dahi göze çarpmadan faaliyetleri-
ni sürdürdüğünü belirten Reddaway,
karşõlõklõ uzlaşma çabalarõnõn sonun-
da istikrarõn geleceğini söyledi.
Reddaway, Türkiye-İngiltere iliş-
kilerinin de “çok çok faal” bir bi-
çimde seyrettiğine dikkat çekti. Si-
yasi gündemini işgal eden en önem-
li konularõ Türkiye’nin AB üyeliği
süreci, Kõbrõs’ta çözüm arayõşlarõ ve
“Türk dış politikasındaki yeni ak-
tivizm” diye sõralayan Reddaway, en
büyük görevini, Türkiye’nin AB
üyeliği için kapõlarõn açõk kalmasõ-
nõ, müzakerelerin sürmesini sağla-
mak olduğunu belirtti.
Zübeyir Aydar, ‘Suriye ile sõnõrlarõn açõlmasõnõ önemsiyoruz. Keşke orasõ da
Hollanda-Belçika sõnõrõ gibi olsa. Irak sõnõrõ da keşke öyle olsa’ dedi. Aydar,
Türkiye’de her şeyin merkezden yönetildiğini söyleyerek, Kürtlerin çoğunlukta olduğu
yerlerde eyalet biçiminde örgütlenmeler olabileceğini belirtti.
Düzenlenen toplantıda şehit yakınları tepkilerini dile getirirken bazıları fenalık geçirdi. (AA)
Şehit aileleri ve gazilerden tepki
Haber Merkezi - Şehit Aileleri Federasyonu Başkanõ
Hamit Köse, teslim olan PKK’lilerin serbest bõrakõl-
masõnõ eleştirdi ve “Habur sınır kapısındaki man-
zarada hükümet teröristleri teslim almadı, teröristler
hükümeti teslim aldı. Bu, vatanın kutsallığına ina-
nan insanları yürekten incitmiştir” dedi. Kayseri’de
ise mayõn patlamasõ sonucu iki bacağõnõ kaybeden Me-
te Kurt, devlet övünç madalyasõnõ iade etmek istedi.
Şehit yakõnlarõyla birlikte Ankara’da basõn toplan-
tõsõ düzenleyen Köse, hükümetin “Kürt açılımı”yla
şehit ve yakõnlarõna ‘ihanet’ ettiğini savunarak “Hü-
kümet, şehit ailelerinin de kendilerini destekledik-
lerini söylüyor. Son terörist, güvenlik güçlerine tes-
lim olmadan böyle bir destek söz konusu dahi ola-
maz” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan’a seslenen Kö-
se, “Başbakan, 70 milyonun gözünün içine baka ba-
ka halkı kandırıyor. Biz de soruyoruz, şehitlerin hak-
kını hukukunu çocuklarımızın katillerini affederek
mi koruyacaksınız? Madalyalarımızı verelim. Hü-
kümet PKK’lilere taksın” diye konuştu. Daha son-
ra şehit yakõnlarõ da hükümete tepkilerini dile getirdi.
Eskişehir’de ise Yüksekova’nõn Dağlõca bölgesinde
2 yõl önce düzenlenen saldõrõda şehit olan Astsubay So-
ner Özübek için anma töreni düzenlendi. Şehidin ba-
basõ Tuncer Özübek, oğlunun öldüğü gün ile PKK’li-
lerin Türkiye’ye gelişinin aynõ güne rastlamasõna dik-
kat çekerek “Mühim olan Kandil’deki yılanın başı
olan Karayõlan ve Dağlıca baskınını düzenleyen
‘Apo Hüseyin’ denilen hainin teslim olması. Birkaç
çapulcuyu teslim etmekle açılım olmaz” diye konuştu.
‘Madalyanın artık anlamı kalmadı’
Kayseri’de kendilerine “Türk Milli Güçler Birliği”
adõ veren bir grup sivil toplum örgütü temsilcisi ve ba-
zõ gaziler, PKK’lilerin karşõlanmasõnõ protesto etmek
için valilik binasõ önünde toplandõ. Tekerlekli sandal-
yesiyle grupta bulunan gazi Mete Kurt, artõk madal-
yasõnõ taşõmanõn anlamõ kalmadõğõnõ belirterek kendi-
sine verilen devlet övünç madalyasõnõ Cumhurbaş-
kanlõğõ’na gönderilmek üzere Vali Mevlüt Bilici’ye ia-
de etmek istediğini söyledi. Kurt, Bilici yerinde olmadõğõ
için randevu isteyerek valilikten ayrõldõ.
5 PKK’liyle
ifade krizi
DİYARBAKIR (Cumhuriyet
Bürosu) - Habur Sõnõr Kapõsõ’ndan
önceki gün Türkiye’ye giriş yapan,
4’ü çocuk 34 kişilik PKK’li gru-
bundan 5’inin “Kürt halk önderi”
ve “Sayın Abdullah Öcalan” ifa-
delerini kullanmakta õsrar etmeleri
kriz yarattõ. Kriz, DTP Genel Baş-
kanõ Ahmet Türk ve avukatlarõn
araya girmesiyle aşõldõ.
DTP Genel Başkanõ Ahmet
Türk ile İçişleri Bakanõ Beşir
Atalay, Kandil ve Mahmur’dan
gelen 34 kişinin Habur’da oluştu-
rulan geçici adliye binasõnda savcõ-
lara verecekleri ifade konusunda
mutabakata vardõ. “Öcalan’ın ‘ge-
lin’ çağrısı vardı. Türkiye’de ise
demokratik açılım süreci başla-
mıştı. Bu sürece katkı sunmak ve
25 yıldır süren savaşı sona erdir-
mek için Türkiye geldik” biçi-
mindeki metne bağlõ olarak ifade
veren 29 kişi, savcõlõkta serbest ka-
lõrken Kandil’den gelen Elif Ulu-
dağ, Hidayet Yakut, Hüseyin
İpek ile Mahmur’dan gelen Nu-
rettin Turgut ve Musa Tomak,
ifadelerinde Öcalan’dan “sayın”
diye söz edip demokratik açõlõm-
dan ziyade “önderliğin çağrısı
üzerine geldiklerini” söyledi. Bu-
nun üzerine savcõlar, bu 5 kişinin
tutuklanmasõnõ isteyerek Nöbetçi
Sulh Ceza Mahkemesi hâkimine
sevk etti. Bunun üzerine DTP lide-
ri Türk, bir grup milletvekiliyle
Habur Sõnõr Kapõsõ’na giderek İçiş-
leri Bakanlõğõ Müsteşarõ Osman
Güneş ile görüştü. Türk’ün “On-
lar 10-15 yıldır dağdadır, Öca-
lan’a bağlılıkları biliniyor. Geliş
amaçları da belli. Diğerleriyle
ifadelerinde büyük farklılıklar
yok” dediği belirtildi.
BM’den Mahmur uyarısı
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Mahmur
Kampõ’ndan gelenler için Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)
Ankara’yõ “Geri dönüş uluslararasõ kurallara uygun
yapõlmalõ” diyerek uyardõ. Ancak Ankara şimdilik
BM ile bu konuda işbirliğine gitmeyi zorunlu
görmüyor. Dönüşlerin başlamasõndan sonra
BMMYK, Dõşişleri Bakanlõğõ’na yazõlõ bir uyarõ notu
gönderdi. Notta, Mahmur Kampõ’ndan Türkiye’ye
girenlerin mülteci statüsüne dikkat çekildi ve “Bu
kişiler bizim korumamõz altõnda, uluslararasõ
kurallara göre Irak’tan çõkõş ve Türkiye’ye giriş
yapmalarõ gerekiyor” denildi. Dõşişleri Bakanlõğõ ise
gelen notu hemen değerlendirmeye aldõ. Ancak
şimdilik bu konuda bir adõm atõlmamasõ yönünde
görüş birliği oluştu. Dõşişleri kaynaklarõ “BM ile
işbirliğine kapalõ değiliz ama böyle bir adõma gerek
duymuyoruz” değerlendirmesi yaptõlar. BMMYK
sözcüsü Metin Çorabatõr, “25 kişinin gelişi bir
inisiyatiftir, bu inisiyatifi kim alõrsa alsõn. Ama kitle
halindeki dönüş Birleşmiş Milletler’e verilecek
görevle gerçekleşmelidir” diye konuştu.
Avrupa’daki Kürtlerin önde gelenlerinden Zübeyir Aydar Türkiye’nin sõnõrlarõnõ genişletti
TÜRK ARAYA GİRDİ
AB’den PKK’ye silah bõrak çağrõsõ
16 büyükelçi ve 4 ülkenin müsteşarı Trabzon Valisi’ni ziyaret etti
TRABZON (Cumhuriyet) - İsveç Büyükelçisi
Christer Asp, PKK’lilerin teslim olmasõyla ilgili ola-
rak, “Demokratik açılım için çok önemli ve olumlu
bir ilk adım. Ancak uzun bir süreç olacak” dedi.
AB üyesi 16 ülkenin büyükelçileri ve 4 ülke müs-
teşarõ, Trabzon’da çeşitli görüşmelerde bulundu. He-
yete Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Bü-
yükelçisi Marc Pierini ve AB Dönem Başkanlõğõ’nõ
yapan İsveç’in, Ankara Büyükelçisi Asp başkanlõk
etti. Heyette Belçika, Hollanda, Finlandiya, Çek
Cumhuriyeti, Danimarka, Bulgaristan, Estonya, Ro-
manya, İngiltere, İrlanda, Macaristan, Litvanya, Po-
lonya ve Yunanistan büyükelçileri ile İspanya, Fran-
sa, Almanya ve Slovakya’dan da birer müsteşar yer
aldõ. Trabzon Valisi Recep Kızılcık’õ ziyaret eden
heyet adõna açõklama yapan Asp, “Türk hükümeti
net bir şekilde ifade etti ki demokratik açılımın
bir parçası terör sorunuyla bağlantılı olacak. Bu
bağlamda PKK’nin silah bırakması söz konusu
olacak ki çözüm şiddetten uzak ve barış getiren
bir çözüm olsun” diye konuştu.
Asp, Sümela Manastõrõ’nõn ibadete açõlmasõna iliş-
kin bir soru üzerine bu konuda karõrõ Türk hükümeti
ve yetkililerinin vereceğini söyledi.
AKP’nin şehit ve yakõnlarõna ihanet ettiğini savunan aileler ‘Habur’da hükümet
teslim alõndõ’ dedi. İki bacağõnõ kaybeden gazi ise madalyasõnõ iade etmek istedi