22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
22 EKİM 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ‘S on derece hassasız… Karade- niz kıyılarında yaratılan beton- laşmayla çevreye verilen tahribat Ereğli’de uygulanmayacak.’ Bu söz Karadeniz Ereğli Belediye Başkanõ Halil Posbıyık’a ait... “3. Boğaz Köprü- sü”yle yeniden gündeme gelen “Karadeniz Kıyı Yolu”nun devamõna “karşı duruş”larõ- nõ böyle özetliyor… Dünyanõn kendi etrafõnda döndüğünü 2500 yõl önce söyleyen Heraklides’in, efsanevi Herkül’ün, Uzun Mehmet’in, kahraman Alemdar’õn ve ulusal sanayimizin yüz akõ Er- demir’in güzel kenti Ereğli, “sahilini verme- yecek”… Bu kararlõlõğõnõ ise “kıyı düzenlemesi”nden anlõyoruz. Karadeniz’in 550 km’sindeki kasaba ve kentler “kıyısız” bõrakõlõrken 7’den 70’e Ereğlililer gece gündüz artõk “sahil”deler… çünkü “Posbıyık Amca”larõ, hõrçõn dalgalarõn dövdüğü kayalõk kõyõyõ, 97’den bu yana eşsiz bir “çağdaş yaşam alanı”na dönüştürdü... Mimarlõk ve şehirciliğimizin emektar hocasõ Prof. Dr. Mehmet Çubuk’un tasarõmlarõyla gerçekleşen “Ereğli Sahil Bandı Düzenle- mesi”ndeki tüm uygulamalar “projeye bağ- lı kalınarak” yapõldõ. Bu nedenle Ereğli sahili, örneğin İstanbul’daki gibi, hafta sonu “man- galcı”larõna ruhsuz “çimen”likler yerine, özenli bir kentsel tasarõmla halka, “deniz kenti”nde yaşamanõn kazanõmlarõnõ sunu- yor... Dileyen balõk tutuyor; bisikletle geziyor; di- leyen o yabancõ “cafe”lerden bin kat daha za- rif “Kahverengi”de kahvesini yudumluyor; Fatih’in kente armağanõ ulu çõnarlarõn altõn- da simit ve “keş”li (çökelek) çay sefasõ ya- põyor; dileyen de “Bozhane”deki (Buzhane) balõk lokantalarõnda Karadeniz’e doğru kadeh kaldõrarak Ereğli’yi yaşõyor... Bu armağan, çev- re düşmanõ yola kurban edilebilir mi?.. Keşke İDO, İstanbul’a 3 saat mesafedeki Ereğli’yle birlikte Şile’den Zonguldak’a tüm yerleşimlere uğrayacak bir “Karadeniz hat- tı” açsa da dünya güzeli bir kõyõ yaşamõ üze- rindeki “ulaşım adına karabasan” yaratan şu insafsõz dayatma “bahane”sini de yitirmiş olsa... ULUSAL ONUR MÜZESİ Aynõ yaşamõn “tarih”le buluşmasõna “Alem- dar”õn katkõsõnõ ise yerinde görmek gere- kir... Kuvayi Milliye’ye silah ve malzeme ta- şõyan; 80’lerde sökülerek yok edildiği için, bir “Posbıyık projesi”yle yeniden yapõlarak “Ulusal Onur Müzemiz”e dönüştürülen Alemdar da bu sahilde. Osmanlõ’nõn kurtarma gemisini Anadolu’ya yardõm için 1921’de İstanbul’dan kaçõran de- nizcilerimiz, Çarkçõ Subayõ ve Bahriye Ko- loağasõ Beşiktaşlõ Osman Muhtar, Prof. Mümtaz Soysal’õn babasõ; Güverte Üsteğmeni ve 2. Süvarisi de şarkõcõ Tarkan’õn dedesiy- miş... 1921’de topa tuttuklarõ Alemdar’õ “teslim al- mak” üzere gemiye çõkan Fransõz denizcile- rini işte o yiğitler etkisiz kõlõnca, TBMM hü- kümeti ilk diplomatik zaferini de elde eder… Fransõzlar “esirlerin bırakılması”nõ istedik- lerinde, Mustafa Kemal’in kabul ettirdiği ko- şullarõmõz; “Ankara’nın tanınması” ve “Ka- radeniz’de 10 millik kuşağın ‘karasularõmõz’ kabul edilerek kabotaj hakkının sağlan- ması”dõr… İşte o “destansı dönem”in diğer anõlarõyla da Yalõ Caddesi’ndeki “Halil Paşa Kona- ğı”nda buluşabilirsiniz… Antik çağdan Cum- huriyet Devrimi’ne tüm zamanlarõn Ereğ- li’siyle tanõştõktan sonra, kente adõnõ veren “He- rakles”i (Herkül) anmak için efsanevi “Ce- hennemağzı” mağaralarõna girmelisiniz. Göktanrõsõ Zeus’un güçlü oğlu Herkül’e ve- rilen 12 “zor” görevden biri de yerin yedi kat dibindeki “Ölüler Ülkesi”ne inerek üç başlõ köpek “Kerberos”u yeryüzüne çõkartmak- mõş… Herkül’ün bu “zoru başardı”ğõ ma- ğaralarda artõk kültür-sanat etkinlikleri dü- zenleniyor... ‘4. TEPE’ BETONDAN! O gün böylesi izlenimlerle yüreğimiz fe- rahlarken kent merkezindeki “devasa” inşaa- tõ ise keşke görmez olsaydõk... Belediye basõn danõşmanõ Serkan Aydemir’le birlikte do- laştõğõmõz Yener Şahinoğlu, kentin “Çeş”, “Kale” ve “Göz” adlõ 3 tepede kurulduğunu anlattõ ama galiba 4. tepesi de bu “rant kule- si” olacak! Türkiye’yi bitiren kültür yoksunu apartmanlaşmadan ne yazõk ki fazlasõyla na- sibini almõş Ereğli’ye, bir de bu “yeni ku- şak(!)” beton kazõğõ diken meğer “İl Özel İda- resi” değil miymiş? Tam 23 bin m2’lik bir “gösteriş kabalı- ğı”yla, kentin dokusuna ve peyzajõna “en uygunsuz kütle” olarak eklemlenen bu “ti- cari” Valilik binasõ bir “kamu yapısı”(!) ol- duğu için, yükseklik sõnõrõ getirilmemiş! Pro- jelerini Bayõndõrlõk ve İskân İl Müdürlüğü de onaylayõnca, yerel yönetim sadece “seyirci” kalabilmiş!... Buna karşõn 4 km2’lik alana yayõlan Erde- mir’in lojmanlarõnda ve sosyal tesislerindeki “kente ve doğaya saygılı çağdaşlık” ise 40 yõl- dõr “örnek şehircilik” dersi veriyor. Başkan Posbõyõk, “Bu bölgede 60’lardaki imar düzeni ve yapılaşma şekli korunuyor” derken ne kadar mutluysa; “İmar planların- da yeni yapılaşmayı engelledik; aynı ka- rakterin devamı için azami çaba içindeyiz...” derken de o kadar gururluydu... Bu haklõ gurura rağmen kuşaktan kuşağa ör- nek olarak kalabilmesi için “SİT” kararõyla da yasal güvenceye alõnmasõ gerekiyor... Kara- bük’teki benzer “cumhuriyet uygarlığı” SİT ilan edilmişti; aynõ duyarlõlõk Ereğli’de de gös- terilemez mi? Kentten ayrõlõrken sadece Posbõyõk’õ değil; “3. dönem” yeniden seçenleri de “kente du- yarlı yönetici”liği “ödül”lendirdiklerinden ötü- rü kutlamak istedik ama onlar sahildeydiler... Karadeniz kõyõ yoluna ‘Herkül’ün gücü’ ve ‘Alemdar’õn kahramanlõğõyla direnecek Ereğli ‘sahil’ini vermeyecek... BELEDİYE ‘YAŞAM’A, VALİLİK ‘RANT’A HİZMET EDİYOR... 1- Kent halkının denizle doyasıya buluştuğu sahilde artık ‘Alemdar’ da var… 2- Kamu binası ayrıcalığıyla yükselen Özel İdare’nin rant kulesi... Kültür Servisi - Bir kent müzesine geçen haftalarda kavuşan Mardin, Kasõmiye Medresesi’nde 24 Ekim - 30 Kasõm arasõnda uluslararasõ bir güncel sanat sergisine ev sahipliği ya- pacak: “Davetinizi Aldım, Teşek- kürler!”. Sergi, sanatçõlarõ bir ‘bağ- lam’ etrafõnda toplamaktan ziyade, ‘Mardin’de toplanmaya ve Doğu yolculuğuna çõkmaya davet ediyor. Erdağ Aksel, Fikret Atay, Kez- ban Arca Batıbeki, Burak Beden- lier, Serkan Demir, Hüseyin Çağ- layan, Twin Gabriel, Mehmet Gü- leryüz, Ursula Mayer, Oliver Mu- sovik, Ahmet Müderrisoğlu, Gani Llalloshi, Özgür Önürme, Ferhat Özgür, Adrian Paci ve Goran Skofic’in işlerinin yer aldõğõ sergi vi- deodan fotoğrafa, mekânsal yerleş- tirmelerden boya resmi ve katõlõm- cõ projelere kadar renkli bir yelpazeye sahip. 2010’da 60’õn üzerinde sanatçõnõn katõlõmõyla yapõlacak uluslararasõ bir serginin ön sergisi olarak tasar- lanan sergi, 2010’da Kasõmiye Med- resesi’nin yanõ sõra Sabancõ Müzesi, PTT Binasõ, Dara Harabeleri, Dey- rülzaferan Manastõrõ’na yayõlacak. Yapõmcõlõğõnõ Döne Otyam’õn üst- lendiği ve Mardin Valiliği ve Gü- neydoğu Anadolu Projesi’nce des- teklenen etkinliğin amacõ, güncel sa- natõ Türkiye’nin batõsõndan doğusuna taşõmak ve sanatta alõşõlagelmiş ‘merkez’ fikrinin tanõmõna yeni bo- yutlar getirmek. ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Antalya Sonrası... Antalya Altın Portakal Film Festivali bitti. Antalyalıların mutluluğu, sevinci; İstanbullu gazeteci ve magazincilerin şikâyetleri bitmedi! Festivalin içeriğine, özüne ilişkin görüşlerimi yazmıştım. Şimdi sıra, festival sonrası ve daha çok “şekle” ilişkin tartışmalarda ve ileriye dönük önerilerimde: Jüri kararları Katılan herkes yarışmalarda ödül alamayacağına göre, çok ya da az sevinen, üzülen, düş kırıklığına uğrayanların olması doğaldır. “En iyi jüri benim eserimi beğenendir; beğenmeyen zaten bu işten anlamayan, aptal bir jüridir.” Bu sadece fıkralarda söylenmez… Çok farklı birikimlerden gelen bu yılki jüri, tüm kararları “uzlaşmayla”, tartışarak, birbirini ikna etmeye çalışarak aldı. Gençlerin önünü açmaya yönelik, sinema sanatında sınırları zorlayan, kolayı değil güç olanı yeğleyen cesur kararlar aldı. Katılmanın önemini, hatta “her sanatçı, kendi bir ödüldür” düşüncesini vurguladı. Başka bir jüri, başka türlü karar alabilirdi… Antalya sonrasında kimi gazetecilerin iddia ettiği gibi jüride kavga çıkmadı. Ne jüride, ne film gösterimlerinde (dile kolay 600 film!) ne sohbet ve toplantılarda “skandal” olmadı. Belki de magazinciler buna öfkelendi. Yazacak “skandal” bulamadıkları için organizasyona yüklendiler… Organizasyon Evet, organizasyonda birçok aksaklık vardı. Açılış gecesi çok kötüydü. Kapanış gecesi şöyle böyle.. Kortej ve Onur Ödülleri Gecesi muhteşemdi. Bunlar, iki yıl önceden hazırlanmaya başlanır. Bu festival, “yaptırtmayacağız, engelleyeceğiz” diyenlere inat iki ayda hazırlanmıştı. Bardağın yarısı suyla doluysa, kimi yalnız boşluğu, kimi yalnız doluluğu görüyorsa, ikisi de yanlıştır. Ancak hiçbir bakış, “Antalya Festivali utançtır, yüz karasıdır, bir daha yapılmamalıdır” dedirtecek kadar insanın gözünü döndürmemeli! Organizasyonu amansızca eleştirenlere birkaç bilgi kırıntısı: Geçen yıl festivalin bütçesi 21 milyon TL idi; bu yıl ise 4 milyon 700 TL. Kültür Bakanlığı ve Tanıtma Fonu festivale geçen yıl 7.7 milyon TL katkı yapmıştı; bu yıl Tanıtma Fonu hiç katkı yapmadı, Kültür Bakanlığı ise 1 milyon 200 TL verdi. Belediyeye bağlı bu organizasyonun başına, festivalden iki ay önce yıllarını sinemaya adamış sinema yazarı Vecdi Sayar getirildi. O da tüm olumsuzluklara karşın, bu kadarını ve ancak onun başarabileceklerini başardı. Ne yapmalı? Yapıcı eleştiriye ihtiyaç var. Yok etmek, yıkmak kolay, yapmak zor! (Tanrıya şükür, bilinçli gazeteciler yapıcı eleştiriyi de bol bol yapıyor.) Her şeyden önce festival hükümet değişiminden, yerel yönetim değişiminden etkilenmeyecek bir statüye kavuşmalı! Ülkenin en köklü sinema festivali her seçim sonrasında “sil baştan” anlayışıyla ele alınırsa hiç ama hiç ilerlemez. Sürekliliğin önemi bilinçlere kazılmalı! Festivalle belediyeler arasındaki organik bağ; kâh çıkar ilişkilerine prim veren, kâh propaganda aracı olarak kullanılan ilişkiler zinciri kırılmalı! Örnek mi: İstanbul festivallerini yıllardır sürdüren İstanbul Sanat ve Kültür Vakfı! Antalya Kültür ve Sanat Vakfı (AKSAV) var, ama o da belediyeyle iç içe ve hiç parası yok. Her belediye seçiminde yönetimi değişiyor. Geçen dönemin yöneticileri bu yıla 4 milyon TL borç bırakmış… Festivale iki gün kala icra memurları gelip otomobillere el koyuyor, bilgisayarlara el koyuyor… Olmayacak şeyler! Haydi şimdiden işbaşına! Başta Antalyalılar olmak üzere Ankara ve Antalya’daki yöneticisinden, sinemaya ilgi duyan “sokaktaki adam”a herkes Antalya’da bağımsız, güçlü bir vakıf var etmek için kolları sıvasın! zeynep@zeyneporal.com Faks: 0212. 257 16 50 SERGİ, ‘MERKEZ’ TANIMINA YENİ BOYUTLAR GETİRMEYİ AMAÇLIYOR ‘Atõf Yõlmaz Stüdyosu’ ve ‘yağma’ tartõşmasõ Kültür Servisi - Türk sinemasõna genç yeteneklerin kazandõrõlmasõnõ hedefleyen ve 3 yõl önce kaybet- tiğimiz yönetmenin adõnõ taşõyan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Baş- kenti Ajansõ projelerinden “Atıf Yılmaz Stüdyosu”nun protokol sözleşmesi için dün düzenlenen basõn toplantõsõ tartõşmalõ geçti. 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ Genel Sekreteri Yılmaz Kurt, Küçükçekmece Belediye Başkanõ Aziz Yeniay ve stüdyo- nun kurucusu Deniz Türkali’nin katõldõğõ toplantõda gündeme Ha- bertürk gazetesinde yer alan “2010 Yağması” başlõklõ haber getiri- lince Yõlmaz Kurt, ajansõn haber- le ilgili olarak yazõlõ bir açõklama yapacağõnõ belirtti. Haberde adõ ge- çen Deniz Türkali ise “Haberin başlığı ile içeriği arasında çok fark var, evet 2010’la anlaştık, bunun gizli bir yanı yok. Eğer kültür için yatırım yapmak yağ- maysa, yaşasın yağma!” şeklin- de konuştu. Öte yandan imzalanan sözleşmeyle, stüdyonun açõlma süreci de hõz- lanmõş oldu. Sefaköy Kültür Mer- kezi’nde yer alan ve iki yõllõk bir sertifika programõnõ içeren stüd- yoda, iki yõlõn sonunda ise öğren- cilerin bir bitirme filmi ve çekime hazõr bir senaryoya sahip olmasõ hedefleniyor. Deniz Türkali stüd- yoyla ilgili olarak ise sanatõn İs- tanbul’un belli semtlerinde sõnõr- lõ kalmamasõ gerektiğini belirterek “Stüdyonun merakı tükenme- yen, yeniye açık, geçmişini araş- tıran bir yer olmasını amaçlı- yoruz” dedi. 11 Ocak 2010’da eğitime başlayacak “Atıf Yılmaz Stüdyosu” için başvurular 13 Aralõk’ta sona ere- cek. Başvurular arasõndan seçile- cek öğrenci adaylarõ daha sonra 21-27 Aralõk tarihleri arasõnda yapõlacak mülakatlara çağõrõla- cak. Eğitime katõlacak öğrenciler; Deniz Türkali, Yavuz Özkan, Barış Pirhasan, Sırrı Süreyya Önder, Handan İpekçi, Selim Eyüboğlu, Ümit Ünal, Hale Soy- gazi, Turgut Yasalar, Halil Er- gün, Atalay Tasdiken, Ali Ak- deniz’den oluşan Atõf Yõlmaz Stüdyosu eğitmenleri tarafõndan belirlenecek. 1 2 İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Genel Sekreteri Yılmaz Kurt, Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay ve Atıf Yılmaz Stüdyosu kurucusu Deniz Türkali, dün protokol sözleşmesini imzaladılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle