14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
• • Cemil Kavukçu'dan gülümseten öyküler: Tasmalı Cüvercin' • Camze AKDEMİR I - y ^r ımü kımü öykü- M^r leriniz... Öykü mm #^k kişilerinin ruhu- JL J L na kilk-koşut bir enstrüman gibi eşlik ediyor mi- mikleri, ûzikleri... Heröykünüzlc genellemek değil niyetim ama or- tak noktalardan biri de bu enstrü- mandan çıkan duygusal ama hayattn keytini de barındıran o tını istisnasız... "Teferiç" re alnından boncıık boncuk ~T ter damhyor tahtaya kaldırıhp mahcup edilen çocuk Sami'yi okuyunca insa- nm... Göçmenm kendiylegöçmüş lüga- tından, içselleşmiş kültüründen damıtı- lan demler, o acı-tath tat... Hem yüre- ğinde tüm görkemiyle verleşik bu duv- guları itade etmekte hayli sıhntüı çocuk biryiireğin mahcubiyetle çırpınışı... Hem çocuk gözünün detaycıhğı... De- ğilse eğer nedir? - Oykülerimi yazarken gözümüzde canlandırabileceğimiz sahneler kurmaya çalışıyorunı. Çiinkü ben yazmadan önce onlan görüyor ve yaşıyorum. Beş duyu- muzla algılayabileceğimiz ayrıntılar ol- sun istiyorum. Söz konusu ettiğiniz tını da bunlardan biri. Öykülerde bu tını duyuluyorsa -ki, siz bunu duymuşsu- nuz- ne mutlu bana. Görmediğimiz ya da dikkat etmediği- miz öylesine küçiik ayrıntılar var ki ya- şamda. Bunların farkına vardıkça zen- ginleşiyoruz. Bazen bilmeden, isteme- den bir kalbi kırabiliyoruz. Öğretmenin art niyetsiz bir biçimde Sami'ye sordu- ğu "Teferiç nedir" sorusunun açtığı ge- dik gibi. Art alanda da göçmen olmamn czikliği var. Göçmenler diJlerini ve kültürlerini iç- selleştirseler de korumak için bir çaba harcıyorlardı çocukluğumda. Düğünler- de, eğlencelerde ya da kırlara açılarak dışa vuruyorlardı duygularını. Anımsa- dıldanm muduluktan çok hüzün veri- yor bana. Yeni kuşakların bu gelenekle- ri tanıma şansı pek olmadı. Bu nedenle bunlan korumak, yaşatmak için bir ça- baları da olamaz. - Mazi... Şimdi büyümüş küçiik bir SAYFA 4 'Oyküyü aramıyoıum, beni bulup diretirse yazıyorum...' Yine kıpır kıpır öyküler, yine Cemil Kavukçu... "Tasmalı Cüvercin" adlı yeni kita- bıyla selamlıyor okurları bugünlerde. Cocukluk döneminin, öykülerini besle- yen ana damarlardan biri olduğunu söyleyen yazar, bu yapıtında da hayal gücüyle gerçeği iç içe geçiriyor. öykülerini kurgulamadan yazıyor Kavukçu, çoğu onun için de sürpriz bu nedenle. öykü kendini yazdırıyor çünkü. Dedi- ği gibi "yıldız kayması gibi bir şey, bir an beliriyor sonra kayboluyor". Öykü- yü aramıyor, öykü onu buluyor ve diretirse yazıyor. Her ne kadar kimi mut suzluk ve karamsarlık içerse de yaşamın öbür dinamiklerini ıskalamamaya çalışıyor öykülerinde. Hüzünlü bir anın ardından, bıyıkaltı da olsa gülümse- ten bir durum olsun istiyor. Tıpkı "Tasmalı Cüvercin"de olduğu gibi. cemil Kavukçu ile Tasmalı Cüvercin adlı yeni kitabını konuştuk. çocuğun hayalgücüyle yoğrulu, yeryer masalsı, yer yer yetişkin kavrukluğunda dilinden cinler, periJer, öcüler, devler... Sonra Tico Ablalar, DingilEnver'ler hey gidinin dercesine... Aşk, ten, arzu- laı; tonda yaînızlara yakın plan... Büyü- müş (hiç istemese de) o çocuğun akû ötesi, dil ötesi dikkati... "Dut"un du- yumsattığı ilk duygulardı... Yazarı, öyküsünü oluştururken, ele- ğinde kararken ki ana duygusunu ve ki- şisel izdüşümlerini iyice bir açsın şim- di... Ki bilclim yanıldık mı, yanümadık mı? OUT- GİBİ ÇOCUKLUK! - Her öykünün oluşum biçinıi, kendi- ni yazdırma siireci farklı. Oykülerimi önceden kurgulamadan yazdığımı bir- çok söyleşide dile getirmiştim. Dut'un serüveni dc öyle oldu. Çocuklara ür- kiinç masallar anlatan, mahalleli tarafın- dan dışlanmış, yalnız ya- şayan Tico Abla, onun evi ve büyük arka bahçesi ilk çekirdeği oluşturdu. Yazmaya başladığımda öykünün nasıl bir yol izle- yeceğini, nerelere uzana- cağını, tamamlanıp ta- mamlanmayacağını da bilmiyordum. Çünkü baş ladığım, sürdüremeyip bı- raktığım öykülerim de var. Başka bir öykünün içinde biçimlenmeye çalı- şan Dingil Enver'in yolu bu öyküyle kesişene dek bir duraklama dönemi ol- du. Bir süre yazamadım. Enver'in asd yerinin bu öykü olduğunu düşündü- ğümde ise Dut'un yolu açıldı. On dakikada oku- nan Dut, son biçimini alana dek aylar geçti. Küçük çocuğun gerçek olduğunu düşündüğü masal, büyüdüğünde bambaşka bir gerçekliğe bürünüyor. Cocukluk dönemi, öykülerimi bes- leyen ana damarlardan biri. Müthiş bir hayal gücü var çocukların. Küçücük bir bahçe bile oyun alanma dönüştüğünde sınırsız bir evren oluveriyor. Dut öykü- sünde zaman da cocukluk ile şimdi ara- sında gidip geliyor. - Kitabınızm adı mesela neden "Han- gi Kedi" değilya da "Teferiç" değil de "Tasmalı Güvercin"... - Bana öyle geldi ki, siz olsaydınız bu kitabın adını "Teferiç" ya da "Hangi Kedi" koyardınız. - Öyle gerçekten.. - Bende de oluyor bu. Bazı öykü ki- tapları için, "Yazar niye bunu seçmiş ki," diyorum, "bana kalsa onu değil bu adı koyardım." Kitaplarımın adını, her şey bittikten, kitap boyutunda bir dosya oluştuktan sonra düşünüyorum. lnanın, bir ad bulmak öyküleri yazmaktan daha zor geliyor bana. Kitabın içindeki bir öykünün başlığı her zaman kitabın adı CemilKavukçunun'TasmalıCüverclni'. Cörünmeyen've Defter 1 adlı Ikl bölümden olusuyor. olmayabiliyor. TASMALI Orneğın, uzak Noktalara Doğ- ru", "Dört Duvar Beş Pencerc", "Başkasının Rü- yaları", "Bilinen Bir Sokakta Kay- bolmak" kitaplarının adları böyle. Sorunuza gelince, bu kitaptaki öykü- ler arasında tematik bir bütünlük olma- sa da masal unsurları, gizem, yaJnızlık, anlaşılamamak gibi birbirine bağlanan ilmikler var. Tasmalı Güvercin'de bun- lar bir arada olduğundan öbür öyküleri de bu şemsiye altında toplamayı uygun buldum. Bir de şöyle bir kanı var; kitaba adı verilen öykü yazarm en beğendiği ya da en güvendiği öyküymüş gibi düşünülü- yor. Ben hiçbir zaman böyle düşünme- dim ve öykülerim arasında bir ayırım yapmadım. Yine de en iyisi, kitabın içinden bir öyküyü kapağa taşımamak. Böylece öbürlerine de haksızlık etme- miş olurum. İLİSKİLER KOPUYOR 1 - Kimi kader der, kimi şunu, kimi bu- nu der... Ama şu birgerçektir kiinsan sıklıklapes eder, yûar... Kimiküllerin- den yeniden doğar, kimi iseyan ölür... Kent hayatmm çocuklara bile sirayet eden kirligri rutininde hiç deyabancısı olmadığımız, mecburiyet belasına ortak paylaşım anları... însansüık hali... Kayıt- sız, heyecanını yitiren tiplere alegori de- ğil mi "Hangi Kedi"? - Günümüzde büyük kent yaşamında yitirilen yalnızca heyecan değil nc yazık ki. Insan ilişkilerinde bir soğuma, gü- vensizlik, iletişimsizlik ve içtensizlik var. Çok katlı yapılarda oturan insanlarm çoğu birbirini tanunıyor. Dolmuşta, otobüste, metroda, asansörde insanlar konuşmuyor. Birbirlerine "günaydın" ya da "iyi akşamlar" demeyi bile çok görüyorlar. • Elektrik direklerine ve otobüs durak- larına yapıştınlmış bir el ilanı görmüş- tüm bir gün. Hem de çok yakında, bu yaz. "Lütfen birbirinize 'günaydın- iyi günler-iyi akşamlar' deyin, hiç- B C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1027
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle