18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 2009 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN [email protected] DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Çin 60 Yaşında Çin, 60 değil, 1.5 milyar nüfusu ile tarihin de- rinliklerinden gelen 5060 yaşında bir genç dev. 1 Ekim’de coşkulu bir sevinçle kutlanan ise 1949’da Tiananmen Meydanı’nda halk hareke- tinin muzaffer lideri Mao Zedong tarafından ilan edilen Çin Halk Cumhuriyeti’nin 60. yılı. O gün Başkan Hu Jin Tao’nun aynı meydan- da yaptığı konuşmada önemle vurguladığı gibi, Mao’nun liderliğindeki halk hareketinin zaferin- de olduğu gibi Çin’in 60 yıllık ilerlemesini kap- sayan büyük dönüşümün de hamurunda Sos- yalizm ve Marksizm bulunmaktadır. Çin’in bugün 60 yılda dünyanın üç büyük ekonomisinden bi- ri durumuna geldiği, bu ağırlığıyla da uluslarara- sı sorunlarda giderek daha fazla söz sahibi ol- maya başladığı, dünyanın tüm ülkeleri tarafından kabul edilen bir gerçektir. Son günlerde Çin’in olağanüstü gelişmesiyle il- gili dünya medyasında çok sayıda yorum yer al- dı. Bunlar arasında, kuşkusuz, eleştiriler de yok değil. Bu doğal. O kadar ki, bizzat Çin kaynaklı yorumlarda da bunu görmek olası. Özetle Çin’in de çoğu ülke gibi iç ve dış soruları var. Aşağıda, L’Humanite yazarı Dominique Ba- ri’nin Çin Komünist Partisi Uluslararası İlişkiler De- partmanı genel sekreter yardımcılarından eko- nomist He Jun ile yaptığı ilginç söyleşiyi, konu- ya ışık tutacağı düşüncesiyle aktarmak istiyoruz: - Çin’in bu altı on yıllık sürede en göze batan gelişmesine olmuştur? He Jun: Yeni Çin’in kuruluşundan bu yana, özellikle de otuz yıl önce başlayan reform ve dı- şa açılma politikalarında en önemli gelişme, ta- rihimizde ilk kez dünya nüfusunun yüzde 22’si olan nüfusunu, ekilebilir topraklarının sadece yüz- de 9’uyla doyurabilme başarısını göstermiş ol- masıdır. Yoksul ve azgelişmiş bir tarım ülkesi ko- numundan Çin, refaha ulaşma yönünde ilerleyen bir sanayi ülkesine dönüşmüştür. Gayri safi iç ha- sıla 77 kat artmıştır. Kişi başına düşen 100 do- ların altındaki gelir 3.100 dolara ulaşmıştır. Son üç on yılda Çin’e özgü, ülkenin gerçekleriyle uyumlu bir kalkınma modelinin sağlam temelle- ri atılmıştır. Çin Komünist Partisi, devletin eko- nominin makro denetimini saklı tutarak sosyalist ekonomik piyasa sistemini seçmiştir. Bu sistem özellikle stratejik sektörlerde kamusal ekonomi- nin ağır bastığı, ne ki özel ekonominin gelişme- sini de sağlamaktan da geri durmayan bir sis- temdir. Çin dünyanın üçüncü ekonomik gücü düzeyi- ne ulaşmıştır. Ne var ki, çok sayıda alanda zayıf halkalara sahip olunduğunun da bilincindedir. Ekonomik ve sosyal planda her zaman yoğun enerji tüketimi ile bazı sektörlerde aşırı üretim ara- sında dengesizlikler söz konusudur. Kuruluşla- rımız teknolojide geri kalmış durumda, zenginle yoksul arasındaki eşitsizlik büyümekte, kentler- le kırsal alanlar arasındaki eşitsizlikler artmakta- dır. Sosyal koruma sistemi yetersizdir. Bu tür so- runlara çare üretilemediği durumda bu gelecek- te gelişmeleri engelleyebilecektir. Çin bugün bunun için hâlâ gelişmekte olan bir ülke konu- mundadır. - Krizin Çin’e etkisi ne olmuştur? - Savaş sonrasının en vahim ekonomik krizi söz konusudur. Çin de haliyle olumsuz yönde etki- lenmiştir. Dış taleplerdeki azalma, üretim yapan bazı sektörleri etkilemiştir. Çok sayıda kuruluş zor- da kalmıştır. İşsizlik artmıştır. Geçen sonbahar- da istikrarlı ve dengeli gelişme sağlamak için eko- nominin canlandırılması planını devreye soktu. İç talebi canlandırmak için altyapıya yönelik kamu yatırımlarını, teknoloji ve bilime yatırımları arttır- dık. Tarıma ve ülkenin en az gelişen sektörleri- ne esnek para politikalarıyla banka kredileri sağlayarak kuruluşların yeniden yapılanmasını gerçekleştirdik. İç piyasanın geliştirilmesine ge- lince, bu sağlık sigortasının, emeklilik ve işsizlik sigortasının yaygınlaştırılmasından geçmektedir. - Bu plan sonuç verdi mi? - Çin ekonomisi durağanlıktan çıkarak ilk üç ay- lık dönemde yüzde 7.9 bir gelişme sağlamıştır. İç tüketim ise yüzde 3.8 artmıştır. Bununla birlikte dünya ekonomisi hâlâ resesyondadır. Bu uzun ve karmaşık bir süreçtir. Dış talep böylece bir süre daha sınırlı seyredecek görünmektedir. - Krizle ilgili yaklaşımınız nedir? Bundan ne gi- bi sonuçlar bekliyorsunuz? - Bu finansal kriz Birleşik Devletler’den kay- naklanmaktadır ve kapitalizmin doğasını anım- satmaktadır. Bir kez daha Marx’ın Kapital’de for- müle ettiği analizlerin ve eleştirilerin bugün de ge- çerli olduğunu kanıtlamaktadır. Kapitalist modelin ve neoliberalizmin krizi çılgın spekülasyonların ve uluslararası sermayenin açgözlülüğünün, daha- sı küreselleşme çerçevesinde Kuzey ile Güney arasındaki ekonomik gelişmelerdeki eşitsizlikle- rin sonucudur. Bize göre, ki bunu çeşitli zirvelerde dile getirdik, en kısa sürede küresel finans sis- teminin daha adil ve eşitlikçi düzene kavuştu- rulması tek çıkar yoldur. Bunun gerçekleştirilmesi, gelişmekte olan ülkelere, yardım için dayatılan uyum planlarından vazgeçilerek onlara daha fazla söz hakkı tanınmasına bağlıdır. Demokrasinin gücü... EZIO MAURO (*) Hep savunduğumuz gibi dokunulmazlõk yasasõ anayasaya aykõrõydõ. İşte sonuç ortada. Anayasanõn himayesinde görev yapan Yüksek Mahkeme’nin özgürce ve etki altõnda kalmadan aldõğõ bir karar karşõsõnda hoşgörüsüz bir tavõr takõnan Konsey Başkanõ, Anayasa Mahkemesi, Savcõlõk ve Cumhurbaşkanõ’na varana kadar herkesi suçlayarak yönetim sistemini ateşe verdi. Hiç şüphesiz çaresizlikten temel alan bir tepki ama aynõ zamanda on beş yõl boyunca hiçbir hükümet deneyimi ve uluslararasõ zirvenin bir devlet adamõna dönüştürmeyi başaramadõğõ bir siyasi liderin kurumsal istikrarsõzlõğõnõn kanõtõ. Yargõçlar ve daha çok kendi geçmişinden ürken Başbakan Berlusconi, Yüksek Mahkeme’yi hedef alarak verdiği tepkide, hakkõnda mahkûmiyet kararõ çõkmõş biri gibi davrandõğõnõ fark etmedi. Unutulmamasõ gereken iki konu var. Yüksek Mahkeme işlevi gereği anayasayõ temel alarak iki temel sorunu ortadan kaldõrdõ. Başbakan her vatandaş gibi ifade vermekle yükümlü İtalyan Anayasasõ’nõn üçüncü maddesi, görevleri, iktidarlarõ ve ekonomik güçleri ne olursa olsun tüm vatandaşlarõn yasalar önünde eşit olduğunu savunuyor. Dokunulmazlõk yasasõ, bu maddeyi ihlal ediyordu. Bu aşamada bir yöntem sorunu devreye giriyor. Başbakan’a dokunulmazlõk hakkõ tanõyan bu yasanõn kaldõrõlmasõ durumunda olağan bir yasanõn yerine bu maddeyi yeniden revizyondan geçiren bir yasayõ sahiplenmek gerekiyor. İtalyan Anayasasõ’nõn 3. ve 138. maddelerini ihlal eden dokunulmazlõk yasasõ demek ki anayasaya aykõrõydõ. İkinci konu, Anayasa Mahkemesi’nin kararõ sanki Başbakan’õ jandarmaya teslim eden bir kararmõş gibi ortalõğõ yangõn meydanõna çeviren sağõn tavrõ. Gerçekte mahkemenin aldõğõ bu kararla Başbakan’a haklarõ ve sorumluluklarõ yönünde normal vatandaşlara tanõnan statünün yeniden verildiğini not etmek gerekir: Başbakan her vatandaş gibi dokunulmazlõk yasasõnõn mahkemelerde dondurduğu davalara katõlarak kendini savunmak ve ifade vermekle yükümlü. Yüksek Mahkeme’ye bizim anayasanõn “Yasalar önünde tüm vatandaşlar eşittir” ilkesinin çiğnendiğini ortaya çõkarmasõ yeterli geldi. Başbakan’õn bizzat kendisi bu yasayõ ihlal ediyordu. Bazõ gazeteler bu gerçeği görmezden geliyordu. Bunu ortaya çõkarmakla mahkeme, yasal açõdan adaletli bir tercih yapmõş oldu. Yüksek Mahkeme yargõçlarõ bu kararõ alõrken her biri kendi bireysel ve mesleki vicdanlarõyla muhasebe yaparak kişisel ve entelektüel özgürlük ve kurumsal bağõmsõzlõktan yana bir karar aldõlar. Bu şanssõz ülkede kararõn çõkmasõ arifesinde Anayasa Mahkemesi, özgürlük ve özerkliği tehlikeye atacak biçimde tehdit, ürkütme ve uyarõ fõrtõnasõna tutuldu. Oysa demokrasi, özgürlük adõna alõnan bir kararda gücünü sergiledi. 2009 İtalya’sõnda her şeyin iktidarca tehdit edilemeyeği, ürkütülemeyeceği ve satõn alõnamayacağõ anlaşõldõ. Kendilerini herkesin üzerinde gören süper güçlere ve Başbakan’a olağanüstü haklar tanõyan hukuk sistemi ve siyasetçilere karşõn İtalya’da diktatörlük sonrasõ kazanõlan özgürlükle doğan anayasa bir kez daha galip geldi. Başbakan, vatandaşlarõn haklarõnõ savunmakla yükümlü bir kurumu hõrçõn bir tavõrla hedef aldõ. İkonaklast bir kõzgõnlõkla mahkemeyi solcu, Cumhurbaşkanõ’nõ taraflõ olmakla suçladõ. Kõzgõnlõğõnõn ayyuka çõktõğõ noktada, Berluskonizmin baş düşmanlarõ savcõlar, Anayasa Mahkemesi, gazeteler, sol partiler ve komünistleri hedefine aldõ. İşler şimdiden sonra daha da kötüye gidebilir. Geçen günlerde hükümet ve yönetimdeki istikrarsõzlõk tehlikesini gözeterek erken seçimlere gidilebileceğini açõklayan sağõn yaklaşõmõ bir yana, Berlusconi aceleci bir tavõrla sahibi olduğu çoğunluk gibi hükümetinin sağlam bir temele dayandõğõnõ ve yola devam edeceğini vurguladõ. İzlediği tek yol öfkeyle gazetecilerin üzerine gitmek Gerçekte Başbakan gitgide zayõf duruma düşmesinden ötürü acõ çekiyor, dondurulmuş davalar nedeniyle tekrar sanõk konumunda hâkim karşõsõna gelecek olmaktan tedirgin, geçen yaz özel yaşamõndaki skandallar nedeniyle siyasi gücünün neredeyse sõfõrlandõğõnõn bilincinde, hükümetinin aylardõr siyaset üretemediğinin farkõnda. Tüm gerçekleri Anayasa Mahkemesi çõkarmadõ günõşõğõna. Onlarca sorun üzerine doğru gelirken kişisel yaşamõnõ etkileyen birçok düğümü çözmek konusundaki siyasi beceriksizliği karşõsõnda izlediği tek yol, öfkeyle bazõ gazetelerin üzerine gitmek. Başbakan’õn geleceği büyük ölçüde adalet, parlamento ve kamuoyu ile ilişkisinde takõnacağõ sorumluluğa bağlõ görünüyor. Şimdiye kadar bunu başarma yeteneğini gösteremedi, belki de yapamadõ. Bu karmaşõk tablo içinde daha kötüsünü de beklemek mümkün. Ama en azõndan herkesi temsil ettiğine inanan Başbakan’a yargõçlar farklõ güçlerin olduğunu hatõrlattõ. (*) Yayõn yönetmeni İtalyancadan çeviren: Aslı Kayabal (La Repubblica, 8 Ekim 2009) İtalya’da Yüksek Mahkeme’ye, anayasanõn “Yasalar önünde tüm vatandaşlar eşittir” ilkesinin çiğnendiğini ortaya çõkarmasõ yeterli geldi. Başbakan’õn bizzat kendisi bu yasayõ ihlal ediyordu Irak’tan Geri Çekilme Lojistiği MARC SANTORA A merika’nõn Irak savaşõnõ artõk geride bõraktõğõnõ, personelini geri çekmek için gerçekleştirdiği yoğun operasyondan daha açõk gösteren başka bir şey olamaz. 20 bin asker, yani şu anda Irak’ta bulunan asker sayõsõnõn altõda biri, tanklardan kahve makinelarine kadar 1.5 milyon parça ekipmanõn ve 300 kadar üssün sökülmesini kapsayan lojistik çalõşmada görevlendirildi. Ordu, bu çaptaki asker ve malzeme ikmalinin son kõrk yõlda gerçekleşenlerinin içinde en büyüğü olduğunu açõkladõ. Hâlâ aktif olan bir direnişin sonucu olan saldõrõlar, Irak hükümetinin gözle görünür Amerikan varlõğõ karşõsõndaki hassasiyetleri, Iraklõlarla yaşanan, geriye nelerin bõrakõlacağõna dair anlaşmazlõklar ve Afganistan’da hangi ekipmana acil ihtiyaç duyulduğunun saptanmaya çalõşõlmasõ, zaten zorluğu ile göz korkutan çekilme operasyonunu daha da karmaşõk hale getiriyor. Aynõ zamanda ordu, daha çok danõşmanlõk rolü için 2011’e kadar orada kalmaya devam edecek olan 50 bin asker için geride bõrakõlacaklarõ tespit ederken bir yandan da ülkenin her yanõna dağõlmõş yaklaşõk 130 bin askerlik gücünü, benzin, gõda ve diğer ihtiyaçlarõ karşõlamak suretiyle ayakta tutmak zorunda. Çekilme operasyonunun komuta merkezi olan Bağdat’õn kuzeyine yayõlmõş askeri üste gerçekleşen bir röportaj sõrasõnda, ordunun lojistik askerlerinin başõndaki komutan General Paul L. Wentz, “Bu tam bir Rubik Küpü” dedi. Ama 2003 işgalinden önce Kuveyt çölündeki yapõlanmanõn, ABD’nin savaşa gireceğinin neredeyse kesin olduğunu ortaya koymasõ gibi, çekilme hazõrlõklarõ da buradaki Amerikan ordusunun rolünün sonuna gelindiğini, en az o zamanki kadar açõkça gösteriyor. Irak’taki göreceli istikrar şiddete bile dönüşse, bu süreci tersine çevirmek her gün biraz daha zorlaşõyor. Geri çekilme operasyonunun vardõğõ ölçek hayret uyandõrõcõ boyutta. Birinci Körfez savaşõyla bir karşõlaştõrma yapõlacak olunursa; o çekilme harekâtõ 1012 saat sürmüştü. Ve sona erdiği zaman ordunun lojistik operasyonunun başõndaki General William G. Pagonis, askerleri ve ekipmanõ önce sahneye çõkarõp sonra geri çekmenin getirdiği güçlükleri anlattõğõ “Dağları Taşımak” adlõ bir kitap yazdõ. Bu işin, bir emirle, bütün bir Alaska nüfusunu, eşyalarõ ile birlikte, dünyanõn öbür ucuna taşõmakla aynõ şey olduğunu söyledi. Irak’taki bu savaş 55 bin 500 saatten fazla sürdü. Ve şimdi General Pagonis’in oğlu, Albay Gust Pagonis Amerika’yõ çölden geri çekmenin yollarõnõ aramakla görevli lojistikçilerin önde gelenlerinden biri. “Babama görevimin ne olduğunu söylediğimde, sadece güldü ve bol şans dedi” diyor Albay Pagonis. Ocaktaki ulusal seçimlerden önce asker sayõsõnda büyük miktarda bir azaltma planlanmõyor. Ama yoğun çekilme hazõrlõklarõnõ, yeniden konuşlanma ve teçhizat desteği gerekçesiyle gecede ortalama 3 bin 500 kamyonu, üzerinden geçtiği Irak’õn dört bir yanõndaki yollarda açõkça gözlemlemek mümkün. Ordu hangi malzemelere artõk ihtiyaç olmadõğõnõ büyük ölçüde tespit etti ve onlarõ ya ülkeden çõkarõyor ya da Afganistan’a gönderiyor. Örneğin, cephane ve bomba yüklü araçlara karşõ savunma için gerekli olan malzemelere Afganistan’da büyük ihtiyaç var. Komutanlar bu malzemelerin oradaki savaşa gönderilen kalemler arasõnda sayõlabileceğini belirtiyorlar. Ağustosta 3 bin kadar konteynõr ve 2 bin kadar araç Irak dõşõna deniz yoluyla gönderildi. Asõl ağõr yükleme ise daha yeni başlõyor. General Wentz, “Tugayların yola çıkma zamanı geldiğinde, bir yandan da fazla ekipman ve malzeme ile uğraşmak zorunda kalmayacağım bir durum da olmak istiyorum” diyor. Burada, Kamp Balad’daki bir konferans salonunda, düzinelerce asker, iki dev ekran televizyondan, GPS izleme sistemleri ve radyo bağlantõlarõ kullanarak, kafilelerin ilerleyişi ve saldõrõlarla ilgili anlõk bilgiler almak suretiyle ülkedeki bütün Amerikan kamyonlarõnõn hareketlerini takip ediyor. Atõlan her adõm prova ve reorganizasyonlara zaman tanõmak için 96 saat önceden planlanõyor. Çekilmenin temposu arttõkça, Amerikan ordusunun, Amerikan askerlerinin daha az görünür olmasõnõ isteyen Iraklõ politikacõlarõ yatõştõrmasõ gerekiyor. Bu yüzden de çalõşmalarõn çoğu gece karanlõkta gerçekleşiyor. Gelecek bahara kadar Amerikalõlar operasyonlarõnõ, 6 adet çok büyük boyutta, 13 adet de küçük boyutta üs üzerinden gerçekleştirebilmeyi umuyorlar. Daha az üs, daha fazla risk alarak daha uzun mesafelerde yolculuk etmek anlamõna geliyor. Lojistikçilerin de “savaşçı” olduğunu ileri süren Albay Pagonis, “İki nokta arasındaki mesafe kısalmıyor” diyor. Önceki Amerikan üslerini Iraklõlara bõrakmak, ve onlara ne verileceğine karar vermek, çekilmenin en zorlu meselelerinden biri olarak görülüyor. Mayõs ayõna kadar Amerikalõlarõn kamp kurduğu mülkün yasal olarak kime ait olduğunu tespit etmeye yarayacak bir sistem dahi yoktu. Bu durum, Warhorse Kampõ’nda New York Times’dan bir muhabirin şahit olduğu gibi, yerel bir Iraklõ kumandanõn, Amerikalõlarõn bõrakmaya henüz hazõr olmadõğõ kalemlerin yer aldõğõ bir listeyle ortaya çõktõğõ sahnelerin yaşanmasõna yol açtõ. Bu yüzden, baharda, Iraklõ ve Amerikalõ yetkililerin, bu tür meselelerin üzerinde çalõşmak için bir araya geldiği paneller düzenlendi. Amerikan Kongresi’nin Irak’a bõrakõlabilecek ekipmanõn değerine yönelik bir kararõ var. Bu karara göre Irak’taki her bir Amerikan üssü başõna, büyük üsler için en fazla 15 milyon dolarlõk ekipman bõrakõlabilir. Ama bu miktar, altyapõnõn parçalarõ olan atõk su ve enerji sistemlerini kapsamõyor. Amerikan yatõrõmlarõnõn bir kõsmõ için değer biçmek zor, çünkü birçok durumda başlangõçtaki maliyetler güvenlik adõna alõnan geniş önlemler yüzünden büyük oranda yükseldi. Bununla birlikte, komutanlarõn söylediğine göre Iraklõlara daha fazla ekipman bõrakmak, çoğu zaman ekipmanõ taşõmaktan çok daha ekonomik. Bu hafta ordu, Kuveyt sõnõrõnda bulunan Bucca Kampõ’ndaki tevkif operasyonlarõna son verildiğini ve 50 milyon dolarlõk altyapõ ve ekipmanõn Iraklõlara verileceğini açõkladõ. ABD, hassas olmayan bazõ malzemelerin üsler arasõnda taşõnmasõnõ sağlamak amacõyla bazõ kabile şeyhlerinin bir araya gelerek oluşturduğu bir taşõma grubu ile anlaşmaya vardõ. Komutanlar, Amerika’ya ait malzemenin yüzde 3’ünün bu yolla taşõndõğõnõ belirttiler. Komutanlar aynõ zamanda Irak’õn güvenlik güçlerine duyulan itimat ve ülkenin gittiği yön açõsõndan ocak ayõnda yapõlacak seçimlerin yakõndan izlenilebileceğini söylediler. Ama geri çekilmeyi planlayanlara göre bekleyip izleyecek zaman kalmadõ. Geri çekilmeyi gözlemlemekle yükümlü komutan yardõmcõsõ General Heidi Brown, “‘İşte’ dediğiniz bir anın gelmesini bekleyebilirsiniz, ama bu size esneklik kazandırmaz. Sadece sizi bir kutunun içine tıkar” diyor. İngilizceden çeviren: Çimen Turunç Baturalp (International Herald Tribune, 8 Ekim 2009) Berlusconi dondurulmuş davalar nedeniyle tekrar sanık konumunda hâkim karşısına çıkmaktan tedirgin.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle