06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 19 EYLÜL 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Serkan Deniz: “RTE, Yargıtay Başkanına 1.2 milyon liralık zırhlı otomobil ver- miş. Konuyu özetler- sek: Yargıtayyip.” Deniz Feneri devam edecek... Alman karasularından çıkarıldı! Vidanjör İzmir Karaburun’da ilçenin kurtuluş günü kutlanıyor. Geçit töre- ninde belediye vidan- jörünü gören yurttaş arkadaşını dürtüyor: “Ülkenin kurtuluşu için bütün vidanjörleri An- kara’ya göndermeli!” Şeytanlar Okay Taşlı: “Şey- tanlar gittikçe ço- ğalıyor. Çünkü Haz- reti Muhammet ‘Hak- sızlıklar karşısında ses- siz kalan, dilsiz şey- tandır’ demişti.” Subay YağmurDeniz Bolu Valisi’ne Kıbrısçık maruzatı! BOLU Valisi Halil İbrahim Akpınar’a maruzatımdır ki geçen gün bu köşede yayımlanan “Bolu Kıbrısçık’ta tarikat eğitimi” başlıklı yazıma “tekzip-mekzip” göndermeden önce, aşağıdaki satırları okumasını hassaten rica ederim: Köyleri Karaköy’den okumak için Kıbrısçık’a gelen kız öğrenciler F.G., M.Ö., M.D.’nin yatılı bölge ilköğretim okulundaki “yatılı” eğitimlerinin tarikatçıların velileri ayarlaması sonucu “gündüzlü”ye çevrildiğini, çocukların ilçe merkezindeki tarikat evinde Vildan ve Fatma “abla”ların gözetiminde eğitildiğini yazmış idim. Fakat tarikat evinin adresini yazmamış idim. Bu köşedeki yazı üzerine Kıbrısçık’taki polis teşkilatı adresini çok iyi bildiği tarikat evinin kapısını çalmış. Ve tarikat evinde adı geçen kız öğrencileri veya başka birilerini bulamamış; devletin yatılı okulunda olması gerekip de tarikatın evinde kalan herhangi birinin izine rastlayamamış. Bolu’daki valiye maruzatım şudur ki; Kıbrısçık’taki polis teşkilatına mensup polislerin tarikat evinin kapısını çaldığı saat 15.00 sularında, o evde kalan kız öğrenciler okulda idiler. Kıbrısçık polis teşkilatındaki bazı polisler de ucu Amerika’daki tarikat hesabına mı çalışıyor sorusunu bir kenara bıraksak da bu “arkadaşlar” için başka bir kılıf bulunmasını rica ederim! - Bayram tatili dokuz gün olmuş... “Bayram, yan gelip yatma zamanıdır!” ALLAH’IN sopası yok, derler. Boşuna dememişlerdir herhalde! Deniz Feneri ile Almanya’daki Müslümanları dolandıran üç Müslüman’ı, Hıristiyan yargıç mahkûm etti. Dolandırıcılar, suçu kabullendi, karara kimse itiraz etmedi. Alman yargıç mahkûmiyet kararını verirken, Almanya’da görülen bu en büyük dolandırıcılığın ucunun Türkiye’ye uzandığını ve işin başındaki kişilerden birinin de Kanal 7 televizyonunun patronu Zekeriya Karaman olduğunu açıkladı. Biliyorsunuz, dinci televizyon kanalcısı Zekeriya Karaman’ın oğlu Mehmet Habib Karaman ile İslamcı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan bacanak oluyorlar. Ahmet Burak’ın karısı Sema ile Mehmet Habib’in karısı Şehriban; “Taksici Osman” olarak tanınan Osman Ketenci’nin iki kızı. İslamcı Başbakan, Mehmet Habib’le Şehriban’ın nikâh şahidiydi. Bu dünürlük ilişkisinden ne sonuç çıkıyor? Şu sonuç çıkıyor: Deniz Feneri hortumculuğunun Türkiye ayağı için baş sorumlu gösterilen Zekeriya Karaman’ın evinde bugün nasıl bir üzüntü varsa; Zekeriya’nın oğlu Habib’in de, Habib’in bacanağı Burak’ın da, Burak’ın babası Tayyip’in de evinde o kadar büyük bir üzüntü olması son derece doğal sayılmalıdır! İslamcı iktidarın Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in, Deniz Feneri davasından çıkan mahkûmiyet kararını adaletin yerini bulması bakımından sevinilecek bir olay olarak nitelemek yerine Türk vatandaşlarının suç işlemesi ve hüküm giymesi açısından sevinilmeyecek bir şey olarak nitelemesi boşuna değildir. Allah başka tasa vermesin! Gelelim Allah’ın sopasına... Son yıllarda başarıdan başarıya koşan Burak Erdoğan 10 yıl aradan sonra ilk kez sıkıntılı günler yaşıyor. Anımsayacaksınız, babası İstanbul’da Belediye Başkanı iken 11 Mayıs 1998’de annesi Emine Erdoğan’a ait 34 ABR 93 plakalı otomobili ehliyetsiz kullanırken Şişli’de kırmızı ışıkta durmamış, polisten kaçmış ve Türk sanat müziği sanatçısı Sevim Tanürek’e çarparak ölümüne neden olmuş ve fakat hiçbir şey olmamış; büyük bir sanatçı öldüğü ile kalmıştı. Şimdi Burak’ın yaşadığı bu sıkıntı, bu üzüntü Allah’ın sopası mı? Bu kadar hafif bir sopa olacağını hiç sanmam... Biraz daha bekleyelim! Allah’ın sopası! MERİÇ VELİDEDEOĞLU Bilindiği gibi “Muttava” ve “Besic”, Suudi Arabistan ile İran’ın “Ahlak ve Fazilet Polisle- ri”. “Besic”ler üstelik gönüllü. “Muttava”nın “Mutavin”i, Suu- di Arabistan’da “kuş” uçurtmu- yor. Daha doğrusu “dişi” kuş uçurtmuyor. Kadının peşindeler. Sokakta erkeksiz bir kadın görülürse hemen avlanıyor. Ya- nındaki erkek “şeriat”ça uygun değilse yine avlanıyor. Arabayla erkeksiz yolculuk da “av” konusu. Kısacası kadı- nın soluk alıp vermesi “Mutta- va”nın elinde. İran’ın “Besic”leri de “fazi- let”ten uzaklaşmış kadınların peşinde. Pantolon paçasını çiz- me içine sokan, ya da beli ke- merli pardösü giyen kadın “fa- ziletsiz” sayılıp yakalanıyor. “Besic”ler de, “Muttava” da ramazan ayında daha bir yüklü oluyorlar, daha yoğun çalışı- yorlarmış. Ruj süren, müzik din- leyen kadınların, oruç tutma- yanların yanı sıra içki içenler, sa- tanlar da çok sıkı izlenirmiş bu ayda. Ceza 50 kırbaçtan başlı- yor, idama dek uzanıyor. Özendik mi ne, bizde de ra- mazana girmeden az önce An- kara Belediyesi’nce bir “İçki Ti- mi” kurulduğu bildirildi. Timin görevi içki satanları gö- zetlemekmiş. Nasıl olacağı, iç- ki satan bir esnafın dövülerek, yüzünün gözünün dağıtılmasıy- la ortaya kondu. Böylece içki sa- tanlara bir gözdağı verilmiş olu- yordu. Dindaş dost ülkelerin ölüm ce- zası yanında bizimkinin pek “hafif” kaldığını söyleyenler ola- bilir... Ne ki, kaçıp Türkiye’ye sı- ğınan İranlılar, ülkelerindeki “ölüm” cezasının da “ilkin” kor- kutmakla, baskıyla, sindirmek- le başladığını “vurgu”luyorlar ve “bizi” ciddi bir biçimde “uya- rı”yorlar. Bu içki konusu sürdü. Baş- bakan bunu fırsat bildi, o da dal- dı. Söyledi, söyledi sonunda “toplum”u içki “içenler” ve içki “içmeyenler” diye bölüverdi. Bu “bölme” işi ilk değil bili- yorsunuz.. “Laikler, Müslüman- lar”; “referansı din olanlar, ol- mayanlar”; “Elhamdülillah! şeri- atçıyız diyenler, demeyenler”; “Türkiyeliler, Türküm diyenler”, hep kendisinin ortaya attığı, ya- rattığı bölünmeler, bölmeler de- ğil mi? Siyaset sahnesinde ilk gö- ründüğünde de, “Kemalistler ve karşı olanlar” diye dile getir- diği bölünmeyi netleştirmek için “Kemalizm”e saldırmıştı. Nasıl sesleniyordu? “Ey Ke- malistler!” diyordu: “Türkiye’nin yarınında Kemalizm’in yeri yok- tur!” ve ekliyordu; “Kemalizm’in yeniden kendini üretmesi söz ko- nusu değildir!”, yani “öldü, göm- dük”. Bunu söylüyordu ama, aslın- da temel savaşımının Atatürk’le, Kemalizm’le olduğunun da ay- rımındaydı ve bunu sürdürü- yordu. Atatürk’e saygı duruşunda, “sap” gibi ayakta durmaya ge- rek yok, deyip Atatürk’e dil uza- tarak, onun gerçekleştirdikleri- ni değersizleştirmeyi hedefli- yordu kendince. “Atatürk ilkeleri” dendikçe, “Benim için en üst belirleyici İs- lamın ilkeleridir” diye direnip karşı koyuyor, “dinsel” bir yö- netim isteğinin işaretlerini veri- yordu. Öte yanda, Atatürkçülük’le bu denli savaşan birinin -ciddi ciddi- Atatürk’e benzetilmesi de inanılmaz bir güldürüydü doğrusu. Ne var ki bu, daha önce de yapıldı. Çağdaş, “çok” demo- krat, liberal, neo liberal küreselci kimi aydınlarımız, yazarlarımız bu konuda kendilerini tutamıyorlar. İkinci Atatürk Özal’dı. Üçün- cüsü de, kaşla göz arasında, R. T. Erdoğan oluverdi; pek des- tek bulmasa da... Ne var ki, bunları okuyan “te- rörist başı” A. Öcalan da özenip, kendini Kürtlerin Atatürk’ü ilan etmiş; ya da öyle sanıyormuş. Bu bilgiyi veren Radikal’in köşe yazarı diyor ki: “O kadar kolay değil o iş..” Ve ardından da, Öcalan için şöyle bir öneri getiriyor: “Bir vals yapsın da görelim baka- lım!..” Atatürk gerçekten güzel dans edermiş. Ama ileride bir gün en “belirgin” yönünün “vals yap- mak” diye ele alınacağını hiç dü- şünmüş müdür? Acaba Atatürkçülük için bu, yeni bir “ölçüt” (kıstas) olarak mı ele alınıyor? Buna mı indirgen- di? Dahası -Öcalan’la dalga ge- çerek de olsa- Öcalan’ı, Ata- türk’le karşılaştırmak nasıl bir “yaklaşım”dır? Sorular sürer gider. Ne ki sor- dukça hüzün kaplıyor insanın içi- ni... Özetle SESSİZ SEDASIZ (!) ‘Muttava’, ‘Besic’ ‘Tim’ ve Vals Yapmak [email protected] BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Ampullü Hayır ve Yeni Sultanlar ‘Deniz Feneri’ Türkiye’nin yoluna ışık (ampul) tu- tuyor. Gören göz, işiten kulak nereye, nasıl gittiğimizi gös- teriyor. Sayenizde iyilik nasıl yapılır öğreniyoruz. Bu daha ne ki; daha ne iyilik dernekleri var. AKP’li belediyeler tarafından binlerce bez afiş ola- rak şehir merkezlerine asılan ampul destekli sözde Deniz Feneri’nin “Bize iyilik yakışır!” sözleri. Yakışmaz mı? Cancağızım… TOKİ: Yapsatçı yeniçeri ağası Sabah gazetesinden bir köşe yazarına yaptığını- zı gördüm. Yapsatçı TOKİ’nin başkanı Sabah yaza- rını ters köşeye yatırmış. TOKİ arsalarını satsın mı, kiracıya mı versin? Soru bu olunca cevap Sülün Osman’ı haklı çıka- ran cinsten olacak tabii! Ataköy’deki kıyı kenar di- ye terk edilen 450 dönüm alan kiraya verilince yılda 2 milyon YTL gelir elde ediyormuşuz. Satsaymışız 450 milyon YTL gelir elde edilecek- miş! Ödeme güçlüğüne düşen TOKİ’ye arpa az geldi de- ğil mi? Kira 30 yılda 60 milyon YTL. Faiziyle birlikte say ki 100 milyon YTL. Ama TOKİ’nin akıllı başkanı bir fırtta 450 milyon YTL alacakmış! Sevsinler seni… İzninizle yanlış ikilem konusunda bir deneyimimi aktaracağım. Talebelik yıllarımız. İmam hatip mezunu Muammer diye bir arkadaşımız vardı. Konyalı idi. Bir de Adapazarlı Şükrü adlı Abhaz bir arkadaşımız var- dı. Abhaz’ın ne menem iyi bir şey olduğunu anlatır dururdu bize. Bir gün Muammer, Şükrü’yü sorguya aldı: - Abaza mısın, Müslüman mısın? Şükrü şaşırdı: - Abazayım! Yok yok Müslümanım… Hayır Aba- zayım… Yok hayır Müslümanım… Şükrü dini bütün bir arkadaşımızdı. Sıkıntıya düş- tü, terledi, kekemeleşti ama doğru cevabı bulama- mıştı. Muammer, ağız dolusu gülüyor, hepimiz de gü- lüyorduk... Muammer “Hepimizin durumu aynı yanlış soruya cevap arıyorsunuz, soru yanlış olunca doğru cevap alınmazdı. Şükrü yanlış ikileme düşmüştü. Abazayım dese Müslümanlık gidiyordu, Müslümanım dese Aba- zalık. Oysa Şükrü Müslüman bir Abhazdı. Yanlış so- ruyla arkadaşımız ters köşeye yatırılmıştı. Şimdi TO- Kİ patronu, arkadaşımızı ters köşeye yatırmış. Ar- kadaşımız da İstanbul halkına ve Türk kamuoyuna doğru sandığı yanlış soruyu soruyor. Bir soru da benden. O araziler Ataköy planlanır- ken kıyı-kenar çekme payı diye kamuya terk edilmiş. TOKİ de Hazine’den almış. Daha doğrusu kanun zo- ruyla almış. O alanları Recep Tayyip Erdoğan Parkı yapmak varken niye satalım. Varsın devlet ayda 180 bin YTL kira almasın. Bütün İstanbul, özellikle Avrupa yaka- sında yaşayan insanların akciğeri olsun. Biz Türk’üz. “Çayda dem, askerde kıdem.” Bu de- yim bizim hayat felsefemizi açıklar. Yine aynı yazar Dünya Göz Hastanesi’nin oraya nasıl kondurulduğunu sorguluyor. Yıllık 25 bin dolar kira söz konusu. Eyi de ya öteki yapılar nasıl kondurulmuş, Galeria adlı çarşı ve iki de otelcik. Onları kim kondurdu oraya? Söyleyeyim mi? Bunların yakın zaman babaları, nur içinde yatsın, cin fikirli Özal’ın kondurmasıdır. TOKİ’nin patronu Pendik’te 60 dönüm bölge par- kını da sattı. Hadi yiğidim elin değmişken, Topkapı ve Gülhane Parkı’nı da değerlendir... Üstelik hiç ki- ra getirmiyor oralar, bir de üstüne üstlük para har- cıyoruz. Hem ülke külfetten kurtulur hem de devlet kasası dolar. Valla Topkapı ve Gülhane Parkı ve dahi Sirkeci İs- tasyonu, acayip para eder.. Elinizi tutan mı var? Yüz- de 47 oy almışsınız. Yeni sultanlarımıza sual mi olur? Siz ne derseniz o doğrudur(!) Baksanıza Erdoğan kızıyor soru sorana, koca Baş- bakan’a soru mu sorulur diye! Ee... Tabii soru sormak şirk koşmaya girer. Aydın Doğan – Tayyip Erdoğan kavgası yüksek tepelerde, havalar nasılı gösteriyor. Hasan Pulur ağa- beyimin dediği gibi: “Kıpti şeceat arz ederken, sirkatin söyler”miş… Hasan Abi yazmıyor ben hatırlattım! Haçlı seferleri sırasında bir Müslüman emiri savaşta yakınları ölüp, ülkesi yağmalanınca bir emir çıkarmış; “Ağlamayın, bağırmayın, acı hafiflemesin”. Aklımızın kursağımızın önüne geçeceği günlerde gelecek, inşallah çok gecikmez. İyi haftalar Türkiyem! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com19 Eylül OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] Bir taksiciye “Ben subayım” diyerek küfür edip silah çeken 34 BAS 60 plakalı oto- mobilin sürücüsünü arı- yorduk. Görgü tanıkları plakayı yanlış almış, kar- şımıza kamyonet çıkıyor. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Eti için avla- nan kabuklu bir deniz hayvanõ. 2/ İsrail’in plaka imi... Ekmek, peynir ve et su- yuyla yapõlan bir yemek. 3/ As- ya’da bir ülke. 4/ “ --- bulunmaz bilirim yâreme” (Hacõ Arif Bey)... Çalõştõğõ sanat alanõnda başarõ gösteremeyen, ye- teneksiz sanatçõ. 5/ Ka- yõnbirader... Bir gõda maddesi... Yemek. 6/ Bir çeşit yumurtalõ ve hafif hamur tatlõsõ... Kripton elementinin simgesi. 7/ II. Dünya Savaşõ’nõn sonlarõnda Japonlar tarafõndan kul- lanõlan intihar uçaklarõ- na verilen ad. 8/ Yine- lenen dize. 9/ “ --- büke belimizi/Söyletmeye dilimizi/Hasta iken halimizi/So- ranlara selam olsun” (Yunus Emre)... Övme. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Küçük ve lezzetli bir karides cinsi... Tellür elementi- nin simgesi. 2/ Ege ve Akdeniz kõyõsõ bölgelerimizde çi- pura balõğõna verilen ad. 3/ Yiyeceği ortaklaşa sağlanan toplantõ. 4/ Solunumun az ya da çok süreli olarak durmasõ... Yapõm. 5/ Şöhret... Kapõ boşluğunun alt yanõnda bulunan alçak basamak. 6/ Kinetik sanatõn içinde, devinim izle- nimi uyandõran optik etkilerin ağõr bastõğõ eğilim... Ada- le. 7/ Sõvas’õn bir ilçesi... Briç, poker, okey gibi oyunlarda, oyunu oynayan dört kişilik grup. 8/ “Ormanlar Kralı” olarak da bilinen, ünlü roman ve film kahramanõ. 9/ Hi- titler ile Mõsõrlõlar arasõnda imzalanan, tarihin ilk yazõlõ antlaşmasõ... Yunan abecesinde bir harf. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 G Ü L B A H A R Ü R E N E F E S L E N T O A M A B T E N E K E A N O N İ M L A H E E M İ R V A F A K R İ T A R E M E L T O N S A A V A N S 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Radyo Televizyon Yayõncõlõğõ okulundan almõş olduğum öğrenci kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. DİLAN ÇETE Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. FARUK BİL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle