Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 19 EYLÜL 2008 CUMA
14 KÜLTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr
Alvin Ailey Topluluğu’nun temsillerinde James Baldwin’in ve Langston Hughes’un sesini duydum
Bedenlerin ritmi ve şiiri...
İşte sahnedeler. Alvin Ailey Topluluğu’nun
dansçõlarõ…
Hepsi çok genç. Öyle bir enerjileri, öyle bir
dinamizmleri var ki sonsuz gençlik iksirinden
içmişler diyorsunuz… Onlarõn peşi sõra sü-
rüklenirken oturduğunuz yerde soluk soluğa ka-
lan siz oluyorsunuz… Sonra bir bakõyorsunuz
sanki hepsi bin yaşõnda! İnsanlõğõn, hele hele si-
yah õrkõn tüm tarihini, nereden gelip nereye git-
tiğinin öyküsünü anlatan birer bilge her biri…
Afrika kökenlerini, Latin Amerika serüvenini,
iç ve dõş savaşlarõ, tutsaklõktan özgürlüğe yol-
culuğu, acõlardan, hüzünden ve siyah öfkeden
damõttõklarõnõ anlatõyorlar size. Bedenleriyle an-
latõyorlar, bedenlerinin sesiyle anlatõyorlar.
Siz o sesi duyuyorsunuz. Öyküleri, şiiri, ritmi,
anlamõ, bedenin sesinden dinliyorsunuz…
İşte sahnedeler, karşõmdalar. Her biri tek ba-
şõna... Her biri ayrõ ayrõ ustalõğõnõ ortaya ko-
yuyor, bedenin sõnõrlarõnõ zorluyor… Sonra hep-
si bir bütün; bütünün parçalarõ, bütünün ayrõl-
maz parçalarõ… Sahnede su gibi akõyorlar, ço-
ğalõyorlar, birbirlerini çoğaltõyorlar… Akarak
birbirlerine kenetleniyorlar, o kenetlenmede dal-
galar oluşturuyorlar… Her dalga, bir başka dal-
gaya, öteki dalgaya ekleniyor, sonra kopuşlar
birbirini izliyor, sonra yeniden bütünleşmeler…
Bitmeyen, sonsuz bir akõş var sahnede ve bu akõş
sahneyi, boş alanõ her an yeniden biçimlendi-
riyor, yeniden oluşturuyor, yeniden dönüştü-
rüyor… Mekânõ yeniden yaratõrlarken en bü-
yük yardõmcõlarõ õşõk…
Alvin Ailey Topluluğu’nu izlerken müzi-
ği elle tutar gibi oluyorum. Müziği gözlerimle
görebiliyorum. Onlar dans ederken müzik bu-
güne dek gördüğüm en somut biçimine dö-
nüşüyor. O müzik ister Duke Ellington’un de-
hasõnõn ürünü olsun, ister Johann Sebastian
Bach’õn dehasõnõn… Stevie Wonder’õn se-
si, rock ya da hip-hop, salsa, “spiritual”,
“blues”, Mississippi tarlalarõnda pamuk top-
larken ya da pazarlarõ kilisede söylenen şar-
kõlar, hepsi gözümüzün önünde ete kemiğe bü-
ründü… Tõpkõ sessizliğin de büründüğü gi-
bi…
İşte önceki akşam, ağzõna dek dolu Lütfi
Kõrdar Kongre ve Sergi Sarayõ’nda Alvin Ai-
ley Amerikan Dans Tiyatrosu ayakta alkõş-
lanõrken benim içimden şu yukarõda özetle-
meye çalõştõklarõm geçiyordu.
30 yıl sonra
Temsil sonrasõnda topluluğun yönetmeni ve
koreograf, bir zamanlarõn unutulmaz eşsiz
dansçõsõ Judith Jamison ile konuşurken hem 30
yõl öncesinin İstanbul anõlarõnõ tazeliyor hem de
Alvin Ailey’in 50 yõl önce atmõş olduğu to-
humlarõn günümüze dek nasõl gelişerek süre-
geldiğini vurguluyorduk. 1989’da Alvin Ailey
dünyadan ayrõlmõştõ ama mirasõ, gençleşerek ye-
nilenerek ve zenginleşerek günümüze dek sü-
regeliyordu.
Judith Jamison’a onca başarõlõ bir dansçõlõk ve
koreograflõk deneyiminden sonra nasõl bunca ba-
şarõlõ bir yönetici, idareci olabildiğini sordu-
ğumda yanõtõ çok açõk seçikti: “Çevreme iyi ida-
reciler ve yöneticiler topladım, benimle her
çalışana aşkla sarıldım.”
Kolay iş değil, bu topluluk, bir repertuvar ti-
yatrosu gibi çalõşan, yani repertuvarõndaki eser-
leri sürekli olarak gösteri programlarõna alan bel-
ki de dünyadaki tek dans tiyatrosu. Temsil son-
rasõnda 50. yõl pastasõnõ kestikten sonra, Jami-
son’a bunu da sordum: “Bildiğim kadar, tekiz”
dedi…
Çok iyi anõmsõyorum, Alvin Ailey ile 30 yõl
önce yaptõğõm bir röportajda usta yaratõcõ şöy-
le diyordu:
“Her insanın bir bedeni ve hareket etme gü-
cü var. Benim yaptığım, bedendeki güzelli-
ği, gücü ve şiiri ortaya çıkarmak için hare-
keti denetim altına almak, ona bir yön ver-
mek, başıboşluktan kurtarmak... İnsan ken-
di bedeninin güzelliğini, kendi bedeninin
gücünü, o bedenin neler yapabileceğini an-
ladıktan sonra, bedeninden gelen sesi duy-
mazlıktan gelemez. İşte danslarımızla biz bu
sesi duyuruyoruz.”
İşte önceki akşam onlarõ izlerken duyduğum
bu sesti. Ama aynõ zamanda modern dansa emek
vermiş nicelerinin de sesini, ayrõca sevgili dos-
tum James Baldwin’in ve şair Langston Hug-
hes’un sesini de duyuyordum.
Alvin Ailey Amerikan Dans Tiyatrosu Top-
luluğu’nun 50. yõl turnesi kapsamõnda yer alan
İstanbul gösterileri, HSBC bankacõlõk sayesin-
de, İKSV organizasyonuyla gerçekleşti. İkisi-
ni de kutluyorum. Son temsil bu akşam, kaçõr-
mayõn.
e-posta: zeynep@zeyneporal.com
faks: 0 212 257 16 50
Topluluğun eserlerinde müziği ‘gördüm’. Duke Ellington’õn ve
Bach’õn dehasõ, Stevie Wonder’õn sesi, Mississippi tarlalarõndaki
türküler, Afrika ritimleri ya da caz, hepsi ete kemiğe büründü.
İlk ve tek baskõresim bienalimiz tüm dünyadan sanatçõlarõn katõlõmõyla bugün başlõyor
Türkiye baskõresimle tanõşõyorÖZGE KESKİN
Dünyada pek çok örneği görülen
uluslararasõ boyuttaki etkinlikleri ül-
kemizde de gerçekleştirmek üzere
IMOGA (İstanbul Grafik Sanat-
lar Müzesi / İstanbul Museum of
Graphic Arts) ile Işõk Üniversite-
si’nin işbirliğiyle düzenlenen, Tür-
kiye’nin ilk Uluslararasõ Baskõresim
Bienali’ne 59 ülkeden 824 sanatçõ
katõlõyor.
Bienal üzerine konuştuğumuz,
Bienal Düzenleme Kurulu Başkanõ
ve Işõk Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Dekanõ Prof. Dr. Süley-
man Saim Tekcan uluslararasõ bo-
yutunun çok önemli olduğunu vur-
guladõğõ bienali anlatõrken “Sanat
bir milletin devamını sağlayan en
önemli konu. Dünya üzerinde
yüzlerce devlet kurulmuş fakat
biz ancak geriye eserler bıra-
kanları hatırlıyoruz. İşte bu yüz-
den Türkiye sanatla yaşayan bir
ülke olsun istiyoruz” diyor.
‘Türkiye’de çok yaygın değil’
Süleyman Saim Tekcan “Son
100 yıldır Avrupa ve Amerika’nın
tüm galerileri gelirlerinin büyük
bölümünü baskıresimden sağlı-
yorlar. Birçok Avrupa ülkesi ve
Amerika’da baskıresim bienalle-
ri düzenleniyor. Fakat olanak-
sızlıklardan dolayı Türkiye’de
çok yaygın ve bilinen bir sanat da-
lı değil. Olanaksızlıkların başın-
da da donanımlı atölyelerimizin
olmaması geliyordu. IMOGA’nın
kurulmasıyla bu eksikliği gider-
miş olduk ve dünyadaki benzer-
leri arasında hem koleksiyonları,
hem de binası açısından ileri sı-
ralarda yer alan böyle bir müze-
nin uluslararası bir etkinlik dü-
zenlemesi gerektiği bilinciyle bu
işe girdik” sözleriyle bienal dü-
şüncesinin ortaya çõkma sürecini an-
latõyor.
“Müze olmadan insanın sanat-
sal ya da düşünsel boyutu gelişti-
rilemez” diyen Tekcan, IMO-
GA’nõn önemini şöyle vurguluyor:
“IMOGA, Cumhuriyet döne-
minde müze olarak inşa edilmiş
ilk yapıdır. Diğerleri gibi başka
amaçla yapılıp müzeye dönüştü-
rülmemiştir. Ayrıca dünyadaki 5-
6 grafik müzesinden biridir. Ko-
leksiyonunda 2 bin yapıt var; ay-
rıca 10 bin, “eksi bir” denen kü-
çük grafik yapıttan oluşan, dün-
yanın en büyük koleksiyonuna sa-
hip ve daha da önemlisi, müze bu
bienalle dünya çapında 700 sa-
natçının yapıtlarını da arşivine ek-
lemiştir.” Tekcan, çok önemli sa-
natçõlara atölye sağladõklarõnõ, haf-
tanõn bir günü atölyelerini sanat öğ-
rencilerine de açtõklarõnõ; ayrõca, or-
taöğretim öğrencilerinin de atölye
çalõşmalarõna katõlmasõnõ sağladõk-
larõnõ sözlerine ekliyor.
Ankara’da da sergi açacaklar
Bağlantõ kurduklarõ 100 ülkeden
59’unun sanatçõlarõnõn bienale ka-
tõldõğõnõ söyleyen Tekcan, “1700 ya-
pıt bienale katıldı. Uluslararası bir
seçici kurulla bunlardan 350’sini
seçtik ve 15’ini ödüle değer gör-
dük” diyor. Verilen ödüllerin de
dünya ölçütlerinde olduğunu ve
bunun da katõlõmõ etkilediğini söy-
leyen Süleyman Saim Tekcan, İs-
tanbul’dan sonra 16 Şubat’ta An-
kara’da Çağdaş Sanatlar Merke-
zi’nde açacaklarõ bienal sergisini da-
ha sonra İzmir ve Antalya’ya da gö-
türerek baskõresim sanatõnõ Türki-
ye’de yaygõnlaştõrmayõ amaçladõk-
larõnõ belirtiyor.
Bugün Feyziye Mektepleri Vak-
fõ Nişantaşõ Muvaffak Benderli
Konferans Salonu’ndaki ödül töre-
ninden sonra Nişantaşõ’ndaki Galeri
Işõk’ta açõlacak olan İstanbul sergisi
18 Ekim’e kadar açõk kalacak.
Bienal Düzenleme Kurulu Başkanõ ve Işõk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Dekanõ Prof. Dr. Süleyman Saim Tekcan (sağda), “1700 yapõt bienale katõldõ. Uluslararasõ
bir seçici kurulla bunlardan 350’sini seçtik ve 15’ini ödüle değer gördük” diyor.
Tomaya Uchida’nõn yapõtõ (solda) ise yarõşmada birincilik ödülüne değer görüldü.
YENİKİTABI‘SOĞANISOYARKEN’
YurttaşGünter,yazar
Grass’tananõlar...
Haber Merkezi -
Dünyaca ünlü Nobel
Edebiyat Ödüllü yazar
Günter Grass’õn me-
rakla beklenen anõlarõ-
nõn ilk cildi “Soğanı
Soyarken” (Turkuvaz
Kitap) yayõmlandõ.
“Soğanı Soyarken”de
kendisini acõmasõzca
sorguluyor Grass, geç-
mişiyle didişiyor.
17’sinde Nazi SS tank
bölüğünde görev yap-
tõğõnõ açõklayan, sonra-
sõnda ise Almanya’da-
ki yabancõ düşmanlõğõ-
na karşõ yoğun şekilde
mücadele veren,
1993’e kadar SPD’de
(Sosyal Demokrat Par-
ti) aktif politika yapan,
1999’da “Teneke
Trampet” adlõ yapõ-
tõyla Nobel Edebiyat
Ödülü’nü kazanan
Grass’õn çok ses geti-
recek anõlarõ da bu bağ-
lamda hem edebiyatõ-
nõn hem siyasi kişiliği-
nin dip köşe bir ince-
lemesi. Ve tam anla-
mõyla “yurttaş Gün-
ter” ve “yazar
Grass”õn okurlarõna
ortak seslenişi. Kita-
bõn son satõrõndaki söz-
leri ise edebiyatõn dert-
li olduğu bozuk gidi-
şatõna isyan niteliğin-
dedir: “…Öylece say-
fadan sayfaya, bir ki-
taptan öbürüne yaşa-
dım. İçimde hep kah-
ramanlar kaynıyor-
du. Ama bunları an-
latmak için soğanım
da yok, keyfim de.”
İlk şiiri 1956’da ya-
yõmlanan, ilk tiyatro
oyunu ise 1957’de sah-
neye konulan Günter
Grass’õn Türkiye’de de
yayõmlanan ünlü ya-
põtlarõ arasõnda, “Pisi
Balığı”, “Kedi ve Fa-
re”, “Köpek Yılları”
bulunuyor.
1001GeceMasalları’na
BSOyorumu
Kültür Servisi - Fars edebiyatõnõn dünyaca ünlü
yapõtõ ‘1001 Gece Masalları’, UNESCO ve Bilkent
Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenecek etkinliklerle,
kapsamlõ olarak ele alõnacak. ‘1001 Gece Masalla-
rı Etkinlikleri’ kapsamõnda, Bilkent Senfoni Or-
kestrasõ (BSO) yarõn akşam saat 20.30’da Bilkent
Konser Salonu’nda bir konser verecek.
BSO’nun sanat yönetmeni Işın Metin’in yönete-
ceği, solistliğini devlet sanatçõsõ Gülsin Onay’õn ya-
pacağõ konserde, Grieg’in ‘Op.16, La minör Piyano
Konçertosu’nun yanõ sõra Rimski-Korsakof ’un
1001 Gece Masallarõ’nõ konu alan senfonik süiti
‘Op.35, Şehrazad’ da yorumlanacak. Aynõ gün için-
de yazar Prof. Dr. Ulrich Marzolph’õn açõlõş ko-
nuşmasõnõ yapacağõ ‘Çokuluslu Anlatım Sanatının
Bir Abidesi Olarak Binbir Gece Masalları’ baş-
lõklõ bir panel de düzenlenecek. Etkinlikler süresin-
ce Atlas Dergisi Genel Yayõn Yönetmeni Özcan
Yüksek’in fotoğraf sergisi de ANKAmall Alõşveriş
Merkezi’nde görülebilir.
(0 312 290 17 75)
İspanya’nõn dõşõnda düzenlenen en kapsamlõ Dali sergisi olan sergi, yarõn sanatseverlere kapõlarõnõ açõyor
SalvadorDaliile‘gerçekötesine’yolculuk
‘İstanbul’da Bir Sürrealist: Salvador Dali’ sergisinin açılı-
şı Cumhurbaşkanı Gül ile Kültür ve Turizm Bakanı Günay’ın
da katıldığı bir törenle Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı
Müzesi’nde yapıldı. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ)
Kültür Servisi - Yapõtlarõ ve yaşa-
mõyla sanat tarihinin öncü isimleri
arasõna giren Salvador Dali’nin baş-
yapõtlarõndan mektuplarõna uzanan
kapsamlõ ‘İstanbul’da Bir Sürrealist:
Salvador Dali’ sergisinin açõlõşõ dün
akşam Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül
ile Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul
Günay’õn da katõldõğõ bir törenle Sa-
bancõ Üniversitesi Sakõp Sabancõ Mü-
zesi’nde yapõldõ.
Sergi, yarõndan başlayarak sanatse-
verler için de kapõlarõnõ açacak. İstan-
bul’da yapõlan uluslararasõ işbirliğiy-
le gerçekleştirilmiş bu yeni büyük
sergiyle, bu kez ‘gerçek ötesini’ ara-
yan ve sunan bir usta sanatçõyõ yakõn-
dan tanõyacak İstanbullu sanatseverler.
Serginin açõlõşõnõn bir gün öncesinde
basõn toplantõsõnda da Nazan Ölçer’in
vurguladõğõ gibi, ‘böylesine ele avu-
ca sığmaz bir sanatçıyı anlatabilmek
için, serginin retrospektif olmasın-
da ısrar edildi’, küratörlüğünü ise Ga-
la-Salvador Dali Vakfõ’ndan Montse
Aguer Teixidor yaptõ. Teixidor’un
vurguladõğõ üzere, bu ‘İspanya dışında
düzenlenen en kapsamlı Dali sergi-
si’... Ölçer de, vakfõn desteği, ilgisi ve
düşüncesinin kendileri için önemli ol-
duğunu, en önemlisi de baştan beri
yapmak istedikleri noktaya ulaşmala-
rõnda bu işbirliğinin büyük katkõsõ ol-
duğunu belirtiyor. Yine vakõftan Joan
Manuel Sevillano Campalans’õn söz-
leri de dikkat çekici: ‘İstanbul büyük
bir kültür başkenti, Türk halkı bü-
yük bir ulus. İstanbul’da bu sergi-
yi açma düşüncesine sıcak bakma-
mızın nedenlerinden biri de şüphe-
siz Sabancı Müzesi’yle çalışacak
oluşumuzdu’... Akbank’õn Genel Mü-
dürü Zafer Kurtul da, bankalarõnõn
kuruluşunun 60. yõldönümünde bu
yenilikçi sanatçõnõn sergisiyle kutluyor
olmanõn kendilerini çok mutlu etttiği-
ni belirterek, müzecilikte ileri ulusla-
rõn kazanõmlarõna ve kültür sanat ala-
nõnda yapõlmasõ gereken çok iş oldu-
ğuna dikkat çekti.
Serginin düzenlemesi ise ülkemizin
önde gelen sanat adamlarõndan ve
sahne tasarõmcõlarõndan Metin De-
niz’ce yapõlmõş; sanatsever serginin
farklõ başlõklarda toplanmõş bölümle-
rini daha ‘Dali’ce bir vurguyla göre-
bilecek. Sanatsever, Dali’nin yağlõboya
tablolarõndan mektuplarõna, sevgili
eşi ilham perisi Gala’yla paylaştõğõ ya-
şamõnõn her evresinden anektod ve bel-
gelerden İspanyol sanatçõnõn kendi
isteğiyle tiyatro binasõndan Dali mü-
zesine dönüştürülen Figueres’ten esin-
le hazõrlanan özel bölüme uzanarak, sa-
natçõyõ tüm yönleriyle yakõndan tanõ-
yabilecek.
YARINAKŞAMKADIKÖYTRİP’TE
Punk’tan Türk
halk müziğine
SELCEN AKSEL
Kadõköy’deki Trip
Bar, yarõn “Punk
Funk ve Türk
‘kitch’leri” adlõ,
Emek Can Tülüş’ün
DJ’liğini yapacağõ
özel geceye ev sahip-
liği yapacak. Eski
45’liklere olan ilgisi
ve koleksiyoncu kim-
liğiyle birlikte, müzik
alanõnda 15 yõlõ aşkõn
süredir etkin olan bi-
ri Tülüş. O gece ya-
pacağõ müziği,
“Punk, Garage, Beat,
Caz, Funk, Disco, Post
Punk ve düşünülebile-
cek bütün Türkçe kö-
kenli şarkılar, Türk
Halk Müziği’nden ara-
beske çeşitli türlerden,
uzun bir süreçte elde
edilen birikimle öne çı-
kan özellikli örnekler”
olarak tanõmlõyor.
Gecenin konuklarõy-
la iletişim içinde, kendi-
ğilinden bir şarkõ akõşõ
olacağõnõ, seçimlerini
böyle yapacağõnõ da ek-
liyor. Bunlarõn arasõn-
da, geçmişten, belki bir
40 yõl öncesinden ge-
len, bugün o günlerden
çok farklõ bir gözle ba-
kõlan şarkõlar var. “As-
lında bu plaklar ilk
çıktıklarında insanlar
için çok şey ifade edi-
yordu. Ama zaman
içinde bunları tekrar
ele aldığımızda anlam-
larının değişmiş, zen-
ginleşmiş ya da farklı-
laşmış olduğunu düşü-
nebiliriz. Sosyolojik ve
politik olarak farklı al-
gılanıyor; hem farklı
bakış açıları ve kav-
ramlar arasında şar-
kıları kullanarak bu-
gün farklı bir değer
kazanmaları hem de
ortak bir his yaşata-
bilmek amaç” diyor Tü-
lüş de. Ve ekliyor: “Ben
popüler bir iş yapmı-
yorum, ana akıma yö-
nelmiyorum. 35 yıllık
bir şarkıyı uygun bir
şekilde sunarak insan-
ların düşünmesini sağ-
layabilmek istiyorum
aslında”...
(0 216 346 04 13)
Emek Can Tülüş.
Günter Grass