29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 19 AĞUSTOS 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Ahmet Çimen: “Kandilleri kutlayan Turkcell’den Zafer Bayramımı kutlamasını bekliyor, aksi halde dini ticarete alet etmeyen bir operatöre geçeceğimi bildiriyorum.” Ekim 2009’da saatler geri alınmayacakmış. Yeterince geri alındı zaten! Adam Hüsnü Bozkurt: “Cezmi Kartay adında bir adam öldü diyen Engin Ardıç, senin de arkandan ‘adam’ diyecek birileri bulunur inşallah!” Cudam Erol Barutçugil: “Şehitlere saygısızlık yapan cudamın değeri üç kuruş bile etmez!” Haber Kemal Öncü: “Adam dişli, yiyecek tabii. Dişsiz yerse haberdir beyler!” YağmurDeniz Ergenekon’u çözen 300 tane aydın(1) SATIRI satırına 2 bin 455 sayfayı okuyup, ek klasörlerdeki 100 binlerce belgeyi de inceledikten sonra kamuoyuna “Ergenekon’da durmak yok, yola devam” çağrısı yapan 300 aydından tane ile ve lalettayin seçilmiş 20 aydın; Abdi Özdiken, Ayetullah Sevgir, Pelin Batu, Viki Çiprut, Gül Efem, Zakarya Mildanoğlu, Bircan Yorulmaz, Tatyos Bebek, Tan Oral, Ragıp İncesağır, Ercan Karakaş, Meşher Yürek, Ayhan Ongun, Halil Ergün, Hasan Kuruyazıcı, Erkan Şen, Adalet Dinamit, Cuma Boynukara, Markar Eseyan, Rojbin Tugan’a arz olunur: “Sizler gibi aydın olamayan, normal bir zekâ düzeyine sahip olmanın sıradanlığı ile algılama kapasitesi oldukça sınırlı olan bendeniz, onca gayret göstermeme rağmen henüz içeriğine vakıf olamadığım Ergenekon İddianamesi konusunda sizlerin yardımınıza muhtacım. Ahtapota benzettiğiniz Ergenekon Terör Örgütü’nün yakalanan kollarından birini inceledikten sonra faili meçhul cinayetler, siyasi suikastlar, halkı birbirine düşüren hain provokasyonlar konusunda yeterince aydınlanmış olmalısınız. Lütfen, ahtapotun tek kolu ile işlediği cinayetlerden, düzenlediği suikastlardan veya yaptığı provokasyonlardan hiç olmazsa bir tanesini, bu köşede kamuoyu ile paylaşmak üzere bana da bildirmenizi hassaten istirham ediyorum.” - Laik cumhuriyete küfredeni kültür müdürü yapmışlar... “Var mı Ertuğrul Günay’a yan bakan!” ELÇİLER devleti temsil eder; valiler ise hükümetin adamıdır. Örneğin, RTE geldiğinde İstanbul Valisi Muammer Güler’in işi gücü bırakıp peşinden koşturması boşuna değildir. Yine örneğin Konya Valisi Osman Aydın’ın buyruğu ile kurulan komisyonun tarikat yurdunda 18 kişinin öldüğü patlamayı araştırırken çöken binada kaçak Kuran dersi verildiğini saptayamaması da boşuna değildir! Her iki örnekte de önemli olan Başbakan’ın ve Başbakan’ın şahsında hükümetin rahatlatılmasıdır! Konya Valiliği Araştırma Komisyonu’nun kaçak kursu görememiş olması başka bir gerçeğin saptanmasını sağlamıştır: Türkiye’ye “Ilımlı İslam” gömleği biçen ABD’nin himayesindeki ve laiklik karşıtı eylemlerin odağı halindeki İslamcı AKP iktidarı ile Türkiye Cumhuriyeti her geçen gün biraz daha ortaçağ karanlığının içine sokulmaktadır. Vali Bey’in emri altındaki birkaç kişiden oluşan komisyonun göremediği gerçek, 12 Eylül’ün haşmetli dikta lideri Orgeneral Kenan Evren’in eseridir. Evren, dilinden düşürmediği Kuran ayetleri ile Türkiye’yi gezerken, iki dudağının arasından çıkan buyruklarla Süleymancılar tarikatının yurtlarına da el atmak istemiş ve fakat daha sonra eli yandığı için geri çekilerek Süleyman Hilmi Tunahan’ın müritleri ile pek de güzel halvet olmuştur! 12 Eylül sonrası Akdeniz’den Ege’ye, Marmara’dan İç Anadolu’ya “Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği” şablonu altında pıtrak gibi açılan yatılı Kuran kurslarının hamisi bir bakıma Kenan Evren olmuştur. Konya Valisi’nin “Neredeymiş o kaçak Kuran kursu” dediği Süleymancı örgütlenmesi, Fetoşçular gibi enternasyonal olmasa da belli bir güce ulaşmıştır. Süleymancılar, bugün başta Antalya, Isparta, Burdur, Afyon, Kütahya, Bilecik, Denizli, Manisa, Balıkesir, Aydın, Uşak, Karaman, Konya, Aksaray olmak üzere birçok valinin gözlerinin içine bakarak köyleri, kasabaları yatılı Kuran kursu ile donatmıştır. Konya’daki olaydan sonra valilerin bölgelerindeki kaçak kursların kapısına dayanması gerekirken, hükümetin nabzına göre şerbet Konya’dan gelmiş ve hükümetin adamları da kulaklarının üzerine yatma kolaylığına kavuşmuştur. Olay, “komisyon”a havale edilmeyecek kadar ortadadır. Komisyon GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM ‘Zihin Çökertme Tuzakları’naYenilenAydınlar! Geçtiğimiz hafta yayımlanan bir haber “Aydın- lar Ergenekon Çağrısı Yaptı” başlığını taşıyordu. “Ergenekon”un tüm tutarsızlıklarını göz ardı eden bu imzacılar, şu cümleleri kullanıyordu: “Türkiye demokrasi güçlerinin, karşılarında bir siyasal kanadın değil, devlet içine yuvalanmış çe- telerin ve darbeci zihniyetin bulunduğunun bilin- ciyle Ergenekon davasının derinleşmesi ve öze var- ması için ortak mücadele vermeleri gereğine ina- nıyoruz.” İmzalar arasında Atatürk Cumhuriyeti hakkın- da önyargılardan öte, neredeyse düşmanca fi- kirlere sahip “malum” kişiler var. Sözüm onlara de- ğil. Sözüm “Demokratik ve barışçı bir hedef uğ- runa bu imzayı iyi niyetle atıyorum” diyen biraz ace- leci veya derine inmeye zaman bulamamış isim- lere. Adlarını tekrarlamak istemiyorum. Onlar her za- man barış ve demokrasi için bir araya geldiğimiz sanatçı, yazar, sivil toplumcu dostlar. İyi niyetin- den şüphe etmediğim bu arkadaşlarıma hatırla- tılacak çok şey var: “Delil” diye sunulan “geyik mu- habbetleri”, MİT gibi en üst kurumlar tarafından yalanlanan belgeler, suçmuş gibi konu edilen le- gal Atatürkçü kavram ve kurumlar... O konuların hiçbirine girmeyeceğim. Bugün Mahiye Morgül’ün muhteşem bir internet yazısından bazı bölümle- ri aynen aktaracağım: “Bir Eğitimci Gözüyle Er- genekon İddianamesi” ya da “Zihin Çökertme Tuzaklarının Deşifre Edilmesi” diyebileceğiniz sade ve iddialı bir beyin açıcı metin. Belki bu ar- kadaşlarımızdan bazıları, Morgül sayesinde uya- nıp, başka bir açıdan konuya bakmayı becerirler: “Bu iddianame ile toplumsal-tarihsel belleği- mizde kaos yaratılmaktadır. İddianamenin bizzat kendisi bir tür zihinsel kaos yaratma silahıdır. Sa- dece tutuklananlar değil, toplum olarak hepimiz aynı zihinsel saldırı altındayız. İnsan beyni olaylar arasında mantıklı matematiksel denklemler kura- rak, eşleştirme yaparak zihinsel faaliyet yapar. Bu iddianamede ise, bütünsel olan hiçbir şey yok, pa- ragraflar arasında bile bağlantı yoktur, parçalar or- da burda uçuşuyor! Yani bütün iddialar beyni da- ğıtmak üzere kurgulanmış!.. İddianamedeki tu- tarsızlıklara düzgün bir mantıkla cevap vermek mümkün değildir. Parçaları asla diğerleriyle yan ya- na gelemeyecek bir ‘pazıl’ konulmuştur önümü- ze ve acaba düzeltmeyi başarır mıyım diye oyna- dıkça zihinde yaptığı tahribat derinleşecektir. Bence, bu bozuk ‘pazıl’ aylarca sürdürülerek en zihni açık insanların bile bundan zarar görmesi, bu iddianamenin arkasındaki güçlerin istediğidir. Hedefleri, ne olup bittiğini anlamakta zorlanan bir toplum yaratmak, algılama seviyesini altının altı- na çekmektir... Önerim şudur: Böyle bir kitlesel zihin çökertme silahı ilk kez Türkiye’de bir ta- rihi hesaplaşmada kullanılmaktadır. Bu silahı ters teptirmek üzere; bu iddianameye cevap vermeyi reddetmek ve gerekçesini kamuoyu- na açıklamak. Çünkü, zihinsel saldırı silahını tesirsiz hale getirmenin tek yolu, düşmana bu silahı fark ettiğini yüksek sesle söylemektir. An- cak o zaman beynimiz bunu önümüze konulmuş zehirli yiyecek olarak görür ve kendini korumaya alır. Yani bulmacanın bozuk olduğunu bilirsen, üze- rinde hiç kafa yormazsın ve böylece beynini de teh- likeden korumuş olursun... Bir şey daha yapılabilir: İddianameyi ‘Yanlışları bul’ oyununa çevirmek, bir- biriyle zıt olan, tarihleri örtüşmeyen, yazımsal kuralsızlıklar gibi, cümle bozuklukları gibi denge bozukluklarını bulmak. İşte o zaman bu bir zekâ geliştirici oyuna dönüşür... Morgül’ün bu müthiş “deşifraj”ının tam metni- ni, hem bu kafası epey karıştığı anlaşılan bazı ay- dın dostlarıma, hem de metni yaymak isteyen her yurtsevere talep edilirse yollayacağım... FATMA ESİN Aziz Nesin ustamızın güzel öykülerinden biri şöyle özet- lenebilir: İktidardan düşmüş partinin milletvekillerinden biri durmadan yakınır. “Ah, ah.. der, ben beyefendiyi çok uyardım, çok! Ama dinleme- di. Bir gün uçakta tam arka- sına rastlayan koltukta otu- ruyordum. O yanındaki ile konuşurken kaç defa ‘ohooo, ohooo’ diye öksürdüm; al- dırmadı. Yaptıklarını anlatıp, ‘iyi yapmışım, değil mi?’ de- diğinde, hep önüme baktım, hatta ‘bilmem ki’ dediğim bi- le olmuştur; ama anlamazlık- tan geldi. Kaç defa yeni bir yasa çıkarmaya kalktığında, bu yasanın sakıncalarını söy- lemek için elimi kaldırdım, ama görmezlikten geldi.” Bunlara benzer uyarıların sı- ralanması ile sürer öykü. “Be- ni dinleseydi iktidardan düş- mezdi” diye de sonuçlanır. 4 Ağustos 2008 tarihli Hür- riyet gazetesinde eski Diyanet İşleri Başkanı, eski AKP Mil- letvekili ve o dönemde, TBMM Milli Eğitim Komisyonu Baş- kanı olan Tayyar Altıkulaç’ın “Uyardım dinlemediler” başlı- ğı ile verdiği beyanatı okudu- ğumda hemen aklıma bu öy- kü geldi! Sayın Altıkulaç bu be- yanatı çocuk yaşında 17 kızı- mızın kaçak Kuran kursunda- ki patlama nedeniyle ölmesi- nin ardından üzüntüsünü dile getirmek için vermiş. Bilindiği gibi AKP 2005 yı- lında kaçak Kuran kurslarına verilen cezaları azaltan bir ya- sa çıkarmıştı. Bu öyle bir ya- saydı ki, kaçak Kuran kursla- rını değil, bu kurslara verilen cezaları yasaklıyordu! Bu ya- sanın ardından hem yasal ve hem de kaçak Kuran kursla- rında büyük bir patlama oldu- ğu bilinmektedir. İşte sayın Altıkulaç şimdi o yasanın ne kadar yanlış olduğunu ve ken- disini bu yasanın çıkmaması için uyardığını, siyaseten ya- kışıksız ve yanlış bulduğunu söylediğini belirtiyor. “Ben bu konuda hiçbir konuda ısrarcı olmadığım kadar ısrarcıyım bunu bilin” demiş olduğunu da ekliyor. Bunları okuduktan sonra Aziz Nesin’in öyküsü ile bu olanlar arasındaki benzerliği görmemek mümkün mü? Sayın Altıkulaç Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış bir kişi. Üs- telik o günlerde TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı! Acaba ısrarcı olduğunu söy- lerken sesini biraz yükseltemez miydi? Biraz daha cesurca, partisinin diğer üyelerinin de gerçeği görebilecekleri şekil- de, “bu yasanın anlamı, kaçak Kuran kurslarının önünü açmak anlamına gelmektedir. Kaçak Kuran kursu akla da, çağdaş- lığa da aykırıdır. Bu ülkenin ge- leceğine, çocuklarımızın ya- rınlarına yapılan en büyük kö- tülük olur” diye haykıramaz mıydı? Hatta, “bu çatı altında bu işi en iyi bilen kişi benim. Benim uygun bulmadığım bu yasayı çıkaramazsınız” diye kararlılığını ortaya koyamaz mıydı? Yapabilirdi tabii. Ve de yap- ması gerekirdi! Kim bilir, bel- ki o zaman bu çocuk yaşla- rındaki kızlarımız yaşıyor olur- du! Milyonlarca çocuk kaçak Kuran kurslarında beyinleri yı- kanıp Cumhuriyete, çağdaşlı- ğa, özgür düşünceye düşman olarak yetişmemiş ve uygarlı- ğa kin duymamış olur ve bu duyguları duymadan özgürce çocukluklarını yaşar ve özgür düşünceli gençler ve erişkin- ler olurlardı! Ve tabii Sayın Edibe Sözen, bütün okullarda ibadethane açılması yönünde bir öneride bulunmak cesaretini göstere- mezdi! İngilizler, “Bizim uygar bir ül- ke olmamızın nedeni eğitimli bireylerimizin de cahiller kadar cesur olmasındandır” derler- miş. Sorumluluk almış kişiler so- rumluluklarını yerine getirme- de daha cesur olmak zorunda. Aksi halde akla ve insanlığa aykırı daha nice olaylar yaşa- nacak bu ülkede! 17 gencecik kızımızın ar- dından, “içim yandı” demek yetmiyor ve de yetmeyecek! Bilmem duydunuz mu? Okulöncesi özel eğitim ku- rumlarının bazıları eğitim prog- ramlarına çocuklara Kuran’dan ayetler ezberletmeyi de ekle- mişler! Ve de bu özelliklerini reklam aracı olarak kullanıp daha çok müşteri elde etme- yi planlıyorlarmış! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 19 Ağustos Turkcell SESSİZ SEDASIZ (!) OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com Uyarmak Yeterli Değil! HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Forvet hat- tõnda oynayan futbolculara eskiden veri- len ad. 2/ Eski Türklerde top- lumsal bölüşü- mü düzenle- yen sistem ya da hukuk... Gemide demir zincirin geçti- ği delik. 3/ Çölden esen rüzgâr... “Kâ- mildir o insan ki ya- şar hatõralarla/Bir başka --- beklemez artõk gelecekten” (Y.K.Beyatlõ). 4/ Korunmak için biri- ne bõrakõlan eşya... Rutenyum elemen- tinin simgesi. 5/ Bir nota... Ödünç, eğreti. 6/ Mesafe... Özbekistan’õn plaka imi. 7/ Güzelin ve güzel sanatlarõn doğa- sõnõ inceleyen felsefe dalõ. 8/ Kuzu sesi... Geniş kollu sabahlõk. 9/ “Bir --- sesi duymaya göre- yim/İki gözüm iki çeşme” (Orhan Veli)... Ha- vadaki su buharõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yeniçeri ocağõnõn kurulmasõndan önce Osmanlõ ordusunda atlõ asker. 2/ Ünsüzle biten bir söz- cüğün ünlüyle başlayan sözcüğe bağlanarak okunmasõ... Bulunulan yerden daha yüksekte ka- lan düzlük. 3/ Üzerinden geçtiği insanlara mut- luluk ve zenginlik getirdiğine inanõlan efsane ku- şu... Satrançta bir taş. 4/ Yemek... Karagöz oyu- nunda kullanõlan kamõş düdük. 5/ Tõrnak, boynuz, kõl gibi üstderi ürünü olan yapõlarõ oluşturan pro- teinli madde. 6/ Bildirme yazõsõ... İşaret. 7/ Bir renk... Kuzey Amerika’nõn en büyük akarsula- rõndan biri. 8/ Asõl yemekten sayõlmayan kuru- yemiş gibi şeyler... Bir soru sözü. 9/ Araba ko- şumunda atlarõn boyunlarõna geçirilen çember... Bir iskambil oyunu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D A Ğ D A Ğ A N E T İ L L A F R E M B E T İ K O M A L M A N A K A K S E K A R S İ T S A Z A N O T İ Z M İ T İ N İ K E O K N N A R İ N S E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle