Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
sonunu getiremeyeceğimi anladım.
Okuyabildiklerimle içimde dolan barajları daha faz-
la gecikmeden okura aktarmalı diye düşündüm...
Katıksız inandığım bir şey var:
Yeryüzünde inanılarak oluşturulmuş hedeflere
dönük hiçbir emek boşa gitmez!
Hele gazetecilikte, asla...
Okuyuculardan gelen mesajların çoğundaki ortak
tümcelerden biri şuydu:
“Seninle birlikte biz de gözaltına alındık...” Hemen
tüm iletilerin asıl ortak yanı elbette Cumhuriyet. Bir
okur kendisini şöyle özetlemiş:
“Ben Cumhuriyet gazetesinin eseriyim.”
Umudumuz, geleceğimiz gençlerden gelen yazı-
lara özel olarak sevindim. “Ben 16 yaşındayım”, “Ben
15 yaşındayım”, “Üniversite şu sınıftayım” diye
başlayan iletileri gördükçe ben de gençleştim. Bir
genç, “Köşenizde zaman zaman okumamız gereken
kitaplar listesi yazın” diyor.
Söz, fırsat buldukça yapacağım...
İlahiyat Fakültesi’nden bir profesör yazısını şöy-
le noktalamış:
“Bir Cumhuriyet okuru kazandınız.”
Yabancı gazeteciler farklı bir ses aradıklarında be-
nimle röportaj yapar. Bu bağlamda tanıştığım Hır-
vat gazetecinin mesajı beni acı tatlı gülümsetti!
Duygularını aile boyu anlatanlar beni ayrıca etki-
ledi. Bir okur “Ailem perişan oldu. Annem ağladı, ba-
bam kahroldu, kardeşim çok üzüldü” dedikten son-
ra devam etmiş:
“Ben sizin için şiir yazmayı seçtim...
Yüreğimi hapsedemediler hâlâ / Dün gece göz-
yaşlarımı / Yastığa hapsettim / Taktım kelepçeleri el-
lerime / Ayaklarımda prangalar / Yüreğim özgür / Do-
laştım sokaklarımda / Alamadılar beni dört duvarla-
rına / Balbay’ların yanına / Yüreğim ve ben özgür /
Satamadılar daha...”
Bir başka okur, “Sizinle tanıştığımda 12 yaşın-
daydım” diyor. 11 yıl önceymiş... Kasımda düğünü
varmış; “Nikâh şahidim olmanızı rica ediyorum” di-
yor.
Sevgili Deniz, senin de kabul edeceğin bir ma-
zeretim olmazsa, söz!
Şu ileti toplumun nasıl bir tedirginlik içinde oldu-
ğunu gösteriyordu:
“Balbay dediler, yüreğim ağzıma geldi... Gözaltı-
na alınmış dediler, rahatladım... Vuruldunuz sandım!”
Kitap Fuarı’nda yıllar önce bir okur sormuş:
“Bunca yalana, dalavereye nasıl dayanıyorsun, na-
sıl sabrediyorsun?”
Verdiğim yanıtı anımsatıyor:
“Kanalizasyonda bir molekül bile olsam, direne-
ceğim.”
İnsan çok olumsuz bir durumla karşılaşınca ya ke-
nara çekilip pasifleşmeyi yeğler ya daha radikalle-
şir, keskinleşir... Temmuz başında kendime şunu söy-
lemiştim:
“İki uca da saplanma... Nasılsan öyle ol, öyle de-
vam et...”
Bu kararımın okurun görüşleriyle özdeşleşmiş ol-
ması beni ayrıca sevindirdi.
İletilerin çoğunu okuyamadığımı baştan söyle-
miştim. Kimi mektupları da birkaç kez okumadan
edemedim. Yüzünü bir kez görmüş olsam da “dos-
tummm” diye hitap etmeden geçemeyeceğim Mu-
harrem’in satırlarından bir özet:
“Seni biz çok iyi tanıyor, çok iyi biliyoruz... Sana
bugün, bir kalem, birkaç dosya kâğıdı, içme suyu ve
mendil getirdim. Almadılar. Yarın yine getireceğim.
Sen aç kalırsın, susuz kalırsın, işkenceye de daya-
nırsın, ama yazı yazmamaya dayanamazsın. Bizler de
seni okumamaya dayanamayız... Tek silahın kılıçtan
keskin kalemin... Yaşadıkların kılıcının bileği taşı ol-
sun...”
Bu mektubu okuyunca, Cumhuriyet okuru gö-
zümde büyüdü, büyüdü...
Ben onun önünde eğildim, eğildim...
Bir çocuk arılığında mırıldandım:
“Varlığım, Cumhuriyet okuruna armağan olsun...”
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
geldiği bir şeydir..”
Adam konuk. Adamın ülkesinde din, cami-
den çıkmış, devletin üzerine oturmuş. Din-po-
lis karışığı faşizm uyguluyor.
Elbette senin anlamsız ölçekteki güvenlik ön-
lemlerini alaya alacak. Ülkesinde sokaklarda
halk arasında rahatça gezdiğini söyleyecek. Üs-
telik İstanbul halkına iki gündür eziyet eden uy-
gulamaları, İran’da böyle önlemler alınmaz di-
yerek seni alaya alacak!
Kızarsın belki, bak şu densizin söyledikleri-
ne diye içinden geçirirsin, ama o kadar!
Camide adamı, dine verdiğin ödünler sa-
yende giderek gelişip çoğalan köktenci hay-
ranları tekbirle başlayıp neredeyse alkışla so-
nuçlanacak nümayişlerle karşılıyorlar.
Anıtkabir’i ziyaret etmeyi reddetmesine “ay-
rıntıları büyütmeyin” diyerek kapatıyorsun;
ama Sultanahmet Camisi’ne giderek siyasal
gösteri yapmasına ses çıkarmıyorsun. Laik
Cumhuriyet’i bu hale düşürdüğün için ne ka-
dar iftihar etsen hakkındır!
Adam devlet reisi ama Tahran’da, bizimki gi-
bi makam arabasının önünde beş, arkasında
beş koruma arabası, yanında motosikletli po-
lisler, bir de ambulans, uzun bir konvoyla ge-
çeceği her caddeyi dakikalarca öncesi kapat-
tırmıyor.
Bizdeki gibi böylesine görmemişlik kokan, de-
mokratik hiçbir ülkede, örneğin başkanlarını
katleden ABD’de bile rastlanmayan önlemle-
re başvurmuyor.
Adam, İstanbul’daki amansız önlemlerle ve
tabii laik Cumhuriyet’le dalga geçiyor.
Her türden uygulamaları eleştirirken dolaylı
biçimde din devletinde böyle önlemlere ge-
reksinilmediğini vurguluyor.
Önceleri Humeyni rejimini ihraç edecek
başka yöntemler uyguluyorlardı, tutturamadı-
lar. Şimdi Ahmedinejad’la, uygulamak iste-
dikleri böylesi yeni bir yöntemin tohumlarını bı-
rakıyorlar.
Ahmedinejad: Kaldır demokrasi kapağını, ku-
tunun içinden neler çıkacak neler! İşte örnek-
ler:
Bizdeki yöneticiler ise yabancı bir devlet ada-
mı üzerinden yalakalık sanatı sergiliyor.
İstanbul Valiliği İran Cumhurbaşkanı Ah-
medinejad’a verdiği yemekte -sanki Türk mut-
fağının başka yemekleri kalmamış gibi- Kay-
seri mantısını, “Cumhurbaşkanımızın memle-
ketinin yemeği” diye takdim ediyor, salık veri-
yor.
Başbakan, sadece din konusunda değil,
aynı zamanda TÜBİTAK gibi bilim kurumunda
görev alacak üyeleri seçme yetkisini kendisi-
ne bağlayarak ilim, bilim adamlarını seçmek-
te ne kadar ehil olduğunu kanıtlıyor.
Kapatma, Ergenekon, türban gürültüleri ara-
sında, Resmi Gazete’de 13 Ağustos günü ya-
yımlanan değişiklikle altı üye seçme hakkını
12’ye çıkarıveriyor. Sessiz sedasız!
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi terörist Öcalan’a
“sayın” , şehitlere “kelle” dediği için 3 kuruş-
luk tazminat isteyen davayı onaylamış. Bizimki,
“Vay efendim; TC’nin Başbakanı olan bana 3
kuruşluk tazminat davası nasıl açılabilir ve
Yargıtay bu davayı nasıl onaylar?” diye hiddet
saçıyor.
Oysa 3 kuruşluk tazminattan neden gocu-
nuyor RTE?
Herkesin ve her şeyin gerçek değeriyle öl-
çüldüğü bir dünyada yaşıyoruz.
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçda-
roğlu, AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban
Dişli’nin 1 milyon dolar rüşvet aldığını kanıtlayan
belgeler açıklıyor. 3 kuruşluk davanın onuru-
nu zedelediğini içeren sözler söyleyen RTE; 1
milyon dolarlık rüşveti yeterince büyük görmüş
olmalı ki, susuyor.
Alnına sinek konduğu yazılsa hemen yalan-
layan RTE gibi, Kılıçdaroğlu’nun “bir arsanın
imar değişikliği ile 48 saat içinde 11 trilyonluk
bir rantı bir grup gözü doymaz işadamına ikram
ettiği” iddiasını İstanbul Belediye Başkanı Ka-
dir Topbaş da susarak yanıtlıyor.
Saldırıya geldi mi kükrüyorlar, ama gerçek-
ler yüzlerine vuruldu mu dut yemiş bülbül!
[email protected]
/ IŞIL ÖZGENTÜRK
Kış Uykusundan Uyanan Ayı
Ve şimdi kõş uykusundan uyanan ayõ,
kendi arka bahçesine göz diken ABD ve
AB’ye kolay unutulmayacak bir ders ver-
di. ABD’nin CIA’sõ var da Rusya’nõn
KGB’si olmaz mõ? Rusya, “Arka bahçe-
me kimseleri sokmam” dedi.
Biz de ne biçim bir coğrafyadayõz.. Ku-
zeyimizde savaş, güneyimizde savaş... Üs-
tüne üstlük kendi enerjimizi üretmeyi ba-
şaramadõğõmõz için öyle ince bir diploma-
sõ geliştirmek zorundayõz ki, “Yukarı tü-
kürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal” du-
rumu tam bize uygun düşüyor.
Şimdi bizim acilen enerji sorunumuzu
çözmemiz gerekiyor. Belli ki, daha uzun yõl-
lar ne güneyimizde, ne de kuzeyimizde sa-
vaş bitecek gibi görünmüyor. Ve kõş uy-
kusundan uyanan ayõ, “Ben de varım” di-
yor.
Durum dünyada böyle sürüp giderken,
son derece ilginç bir araştõrmaya rastladõm.
İngiliz Cambridge ve King’s üniversitele-
riyle Amerikan Yale Üniversitesi’nin si-
yaset ve sağlõk bilimcilerinin ortak bir
araştõrmasõna göre IMF denetimine giren
ülkelerde sağlõk göstergeleri geriliyormuş.
Uzmanlar, eski Sovyet Cumhuriyetleri da-
hil, 21 ülkenin durumunu incelemiş ve özel-
likle tüberküloz, yani verem vakalarõnda ar-
tõş tespit etmişler. Slovenya hariç, bu ül-
kelerin tamamõ IMF’ye borçlu durumday-
mõş.
Neden-sonuç ilişkisine bakarak uzman-
lar şimdi şu soruyu ortaya atmõşlar:
“Acaba IMF veremi arttırıyor mu?”
Oldukça yerinde bir soru.. hepimiz bili-
yoruz ki, IMF bir ülkeye kredi açtõ mõ, is-
tikrar için katõ kurallar koyar. Eğitim, sağ-
lõk ve diğer sosyal hizmetler için kõsõntõ is-
ter. Sonuç, IMF’ye para yetiştirmek için in-
san emeği daha çok sömürülür; sağlõk
“Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” sõnõ-
rõna çekilir ve verem hortlar. Çünkü verem,
tedavisi son derece zor bir hastalõktõr. Te-
davi aylarca sürer ve pahalõdõr. Ayrõca ve-
rem iyi beslenmeyi, iyi koşullarda yaşamayõ
gerektirir. Öte yandan verem için kullanõ-
lan ilaçlar geçim nedeniyle bir süre alõn-
madõğõnda beden antibiyotiklere dirençli ha-
le gelir.
Bu bilgileri paylaştõğõm birkaç dostum,
benimle dalga geçtiler, “Bize bir şey olmaz,
bizde doğal bağışıklık var” dediler. Ben
onlarõn sözüne aldõrmayõp merak ettim, öğ-
rendim.. durum hiç de iyi gözükmüyor. Nü-
fusun dörtte birine verem mikrobu bulaş-
mõş durumda. 200 bin civarõnda verem has-
tasõ var ve her yõl 30-40 civarõnda yeni has-
ta ortaya çõkõyor.
Ve bir haber, sağlõk ocaklarõnda direnç-
li tüberküloz için kullanõlan “Capastat” ad-
lõ iğnenin son kullanõm tarihi yaklaşõk al-
tõ ay önce dolmuş. Ve biz bu iğnelerle has-
talõk tedavi etmeye çalõşõyoruz. Ben ina-
nõyorum, IMF öldürür.
isilozgenturk gmail.com
SAYFA 17 AĞUSTOS 2008 PAZARCUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul B 34
Edirne B 37
Kocaeli B 35
Çanakkale B 34
İzmir B 37
Manisa B 38
Aydın B 39
Denizli B 37
Zonguldak B 26
Sinop B 30
Samsun B 31
Trabzon PB 31
Giresun PB 30
Ankara B 33
Eskişehir B 33
Konya B 33
Sıvas PB 31
Antalya B 33
Adana PB 34
Mersin Y 33
Diyarbakır B 38
Şanlıurfa B 38
Mardin B 36
Siirt B 37
Hakkâri PB 33
Van PB 31
Kars Y 29
Oslo Y 20
Helsinki Y 20
Stockholm Y 19
Londra Y 20
Amsterdam Y 23
Brüksel Y 22
Paris Y 23
Bonn B 22
Münih Y 25
Berlin Y 22
Budapeşte PB 24
Madrid B 31
Viyana B 22
Belgrad B 27
Soyfa B 31
Roma A 27
Atina A 32
Zürih B 23
Moskova Y 32
Aşkabat A 34
Astana B 27
Taşkent B 37
Bakû PB 31
Bişkek Y 32
Tiflis PB 26
Kahire A 35
Şam A 36
Yurdun kuzey ve doğu
kesimleri ile Doğu Akde-
niz parçalı ve çok bulutlu
Doğu Karadeniz’in iç ke-
simleri Doğu Anadolu’nun
kuzeyi ile Mersin ve Os-
maniye çevreleri kısa sü-
reli sağanak ve gök gü-
rültülü sağanak yağışlı di-
ğer yerler az bulutlu ve
açık geçecek. Hava sı-
caklığı kuzey bölgelerde
2-4 derece artacak.
Yıllar önce bir sohbette Bedrettin
Dalan’a sormuştum:
“Uzun süre İstanbul Belediye Baş-
kanlığı yaptınız. Çok tartışmalara yol aç-
sa da o güne kadar kimsenin cesaret ede-
mediği işlere imza attınız. Haliç kıyılarının
yüzyıllar sonra temizlenmesi, Tarlabaşı’nın
açılması, Boğaz’da kazıklı yollar, altge-
çitler, üstgeçitler, köprüler, vs…
Şimdi de İstanbul Eğitim ve Kültür Vakfı’nı
kurup eğitim işine girdiniz. Neden bu deği-
şiklik? Ne ilgisi var, belediye işleriyle eğitim
işlerinin?”
Cevabı ilginçti:
“Evet, geçitler, köprüler, yollar yaptım.
Ama, üstünden geçecek adam olmadıktan
sonra ne yapayım köprüyü, yolu?”
Eğitim olayının herhalde en çarpıcı açık-
lamalarından biriydi bu söz.
Geçen hafta Dalan’ın Mütevelli Heyeti
Başkanı olduğu Yeditepe Üniversitesi’nin
dünya çapındaki bir başarısına tanık olurken,
ister istemez bu sözü hatırladım. Üniversi-
te’nin Genetik ve Biyomühendislik Bölü-
mü’ndeki 18 akademisyen ve öğrenci,
önemli hastalıkların tedavisinde yeni bir
yöntem geliştirmişlerdi. Latince tanımla-
malarından ayıklanınca buluşun özü şu:
Bugüne kadar hastalıklı hücre ve yarala-
rın iyileşmesi için kan, göbek bağı ve dişten
alınan kök hücrelere virüs verilerek hücrelerin
yeniden programlanması sağlanıyordu. An-
cak bu virüsler de kanser ve benzeri hasta-
lıklara yol açabiliyordu. Yeditepe’deki bilim
insanlarının geliştirdiği yöntemle, aynı işlem,
virüs değil gen kullanılarak yapıldı. Böylece
virüsün neden olabileceği zararların önüne
geçildi. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fikrettin Şa-
hin’in yönetiminde çalışan bu bilim insanları,
büyüyen 20’lik dişlerden alınan kök hücre-
leri yeniden programlayabilmek için virüs ye-
rine gen kullandılar. Sonuç dünya çapında,
tarihsel bir başarıydı.
Kordon kanından alınan kök hücre yerine
dişten alınan kök hücreyi kullanan uzman-
lar, gen nakli ile yeniden programlanan kök
hücreleri farelerde denediler ve yaraların hız-
la iyileştiğini gördüler.
İşte bilim bu.
İşte bilimsel araştırma bu.
İşte eğitim bu.
Yeditepe’nin bu buluşuyla, bundan
sonra kanser, parkinson, Alzheimer,
ALS, beyin felci ve kalp gibi hastalıkla-
rın tedavisi mümkün olabilecek.
Daha ne olsun?
Gürcistan’da, Irak’ta, daha bilmem nerde
savaşlar can alırken, İstanbul’da insanı ya-
şatmaya yönelik bir buluşun dünyaya ilan
edilmesi, sadece Yeditepe Ünivesitesi’nin de-
ğil, bütün Türkiye’nin gurur duyacağı bir olay.
Türkiye’nin hasret kaldığı, özlediği bir olay.
Demek ki, bizler savaşlarla, siyasetle bo-
ğuşurken, Yeditepe’de bu insanlar, dünya-
nın sayılı üniversitelerinde olduğu gibi la-
boratuvarlara kapanmışlar, sessiz bir dev-
rim için sessiz sedasız çalışmışlar.
Çığır açan bu buluştan sonra darısı diğer
Türk üniversitelerinin başına diyoruz ve Ye-
ditepe Üniversitesi’ni de, bu büyük bilimsel
adımı atan bilim insanlarını da yürekten
kutluyoruz.
[email protected]
GENİŞ AÇI
HİKMET BİLA
Yeditepe’nin Başarısı
CMYB
C M Y B
Baştarafı Arka Sayfada
Cumhuriyet karşıtına ödül gibi atama
Yurt Haberleri Servisi - Mazlum-Der
eski Genel Başkan Yardõmcõsõ olan ve
Trabzon’da yayõmlanan Günebakõş gaze-
tesinde yayõmlanan haftalõk yazõlarõnda
açõkça AKP’yi savunan, Türkiye Cum-
huriyeti’ni “laik bir faşizm” olarak ta-
nõmlayan Şinasi Haznedar’õn Çanakka-
le Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’ne
atanmasõ tartõşma yarattõ.
Uzun yõllar Köy Hizmetleri Genel Mü-
dürlüğü bünyesinde Trabzon’da mühendis
olarak çalõşan ve bir dönem KESK dönem
sözcülüğü yapan, Başbakan Erdoğan’õn
hemşehrisi Haznedar, yine Trabzon’da İs-
lami ve liberal kesimlerce oluşturulan Em-
pati Grubu’nda yer aldõ. DSP-MHP-ANAP
döneminde Van’a sürülen Haznedar, AKP
hükümeti döneminde Köy Hizmetleri İs-
tanbul İl Müdürlüğü’ne getirildi. Genel Mü-
dürlüğün kapanmasõ üzerine de İstanbul Bü-
yükşehir Belediyesi’nde çalõşmaya başla-
yan Haznedar, bu dönemde Mazlum-Der
Genel Başkan Yardõmcõlõğõ’nõ da yürüttü.
Haznedar, Trabzon’da yayõmlanan ve İs-
tanbul’da bayi satõşõ bulunan Karade-
niz’den Günebakõş gazetesindeki köşe-
sinde cumhuriyet değerlerini aşağõlayan,
Atatürkçülükle dalga geçen, Türkiye’nin la-
ik bir faşizm altõnda olduğunu savunan, bü-
tün muhalefeti kötüleyip AKP’yi öven, Kürt
sorununda PKK’ye yakõn çözümler savu-
nan, ülkede dinci ya da ayrõlõkçõ bir terör-
den çok devlet teröründen söz eden yazõ-
lar kaleme alõyor.
Son olarak Çanakkale İl Kültür ve Tu-
rizm Müdürlüğü’ne atanan Haznedar’õn ya-
zõlarõnda “Cumhuriyet, tek tip bir va-
tandaş, yeni bir ulus inşası, yeni bir dil,
hatta hatta resmî bir din ve inanç inşa-
sı projesiydi”, “Kemalist terör örgütü,
Atatürk ilke ve inkılaplarının yılmaz sa-
vunucusu bir gazeteye bomba attırı-
yor”, “Ergenekon her yere kon; diye bir
zamanlar arkadaşlarının kıçlarına cop
sokan anlayışların 2008 uzantılarına
kol kanat germeye, ‘sürekli faşizm’ mü-
hendisliğine su taşımaya devam etti-
ler” şeklindeki ifadeleri dikkat çekmişti.
Haznedar, 28 Temmuz tarihli “Ergene-
kon kapanacak, Ak Parti değil” başlõk-
lõ yazõsõnda da şu ifadelere yer vermişti:
“ En ‘sosyal demokrat’ CHP en ‘devlet’
gibi davranan, en askerci olmadı mı?
Tayyip Erdoğan’a devlet içindeki bu ‘de-
rin’ organizasyonlarla uğraşması yö-
nünde cesaret verebildik mi? Van sav-
cısı Ferhat Sarõkaya ‘iddianame’de bu-
lunduğu ve meslekten men edildiğinde
100 bin kişi ‘Adalet Bakanlõğõ’ önünde yı-
ğılabildik mi? ... ‘Ak Parti’ niye kapan-
Şehit er Güneş
toprağa verildi
OSMANİYE (Cumhuriyet) -
Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde
PKK’lilerin döşediği mayõna basarak
şehit olan er Halil Güneş, Osmaniye’nin
Bahçe ilçesinde düzenlenen törenle
toprağa verildi.
Bahçe ilçesinin Bekdemir köyü Dutlu
Mahallesi’nden 8 çocuklu bir ailenin en
küçüğü olan şehit Güneş için Ağca
Camii’nde düzenlenen törene askeri ve
mülki erkân, siyasi parti temsilcileri,
şehidin ailesi, yakõnlarõ, arkadaşlarõ ile
çok sayõda yurttaş katõldõ. Cenaze
namazõnõn ardõndan şehidin tabutu bir
süre askerlerin omuzlarõnda taşõndõ.
Törene katõlanlar PKK’yi bir kez daha
lanetlerken, şehidin cenazesi Bahçe ilçesi
şehitliğinde toprağa verildi. Annesini iki
yõl önce kaybeden şehit er Halil Güneş’in
teyzesi Fatma Açıkgöz cenaze töreni
sõrasõnda fenalaştõ ve hastaneye kaldõrõldõ.
Baba Bayram Güneş’in de cenaze
töreninden sonra hastalandõğõ bildirildi.
sın? ‘Susurluk’ için lo-
jistik destek sağlayıp
Ergenekon’a siyasi
destek verdiği, Cum-
huriyet gazetesini
bombalayıp Uğur
Mumcu’yu öldürdüğü
için mi? Yani siz şim-
di bu çeteleri ‘Ak Par-
ti’ yandaşlarından
oluşmuyor diye bağ-
rınıza mı basıyorsu-
nuz utangaçça?”
Haznedar, 30 Ma-
yõs’ta da “Darbe öven
Danıştay, farklı pra-
tikleri cumhuriyet
karşıtlığının ‘odağõ’
gören Yargıtay Baş-
savcısı’na sahip olmak
yeterki ‘Ak Parti’ ol-
masın da olacaklara
razıyız denilebilecek
bir siyasi iklim uğruna
kaldırılabilecek ‘hu-
kuk’ bedelleri midir?”
diye yazmõştõ.