Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 2008 PAZAR
12 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
Kuzey Kõbrõs Türkiye Cumhuriyeti eski ve yeni liderleri Kõbrõs sorununu değerlendirdi:
Denktaş:Garantörlükkalkar,Talat:Kalkmayacak!KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanõ Rauf Denktaş ve şim-
diki Cumhurbaşkanõ Mehmet Ali Talat’la adada Türk ve
Rum taraflarõnõn uzlaşma ve bütünleşme müzakerelerini ko-
nuşuyorum. Denktaş bu görüşmelere tepkili. Belli ki Rum
Lider Demetris Hristofyas’õn samimiyetine hiç inanmõyor.
“Tek egemenlik, tek vatandaşlık” söylemlerine tepkili.
KKTC’nin tek Kõbrõs devleti altõnda bir “Kıbrıs Türk Vila-
yeti” halinde azõnlõk olarak eklemleneceği kaygõsõnda. Hele
de Türkiye’nin garantilerinin ortadan kalkacağõ olasõlõğõnõ
düşünmek bile istemiyor. Öte yandan Talat ise yolunda yü-
rümekte kararlõ. “Eski politikaların ne yararı oldu?” diye
soruyor. Ardõndan da bugün yepyeni politikalar izlendiğini
belirtiyor. İki bölgeli, iki toplumlu federasyondan vazgeçme-
diklerine işaret eden Talat hele de Türkiye’nin garantilerinin
bitirilmesinin söz konusu olmadõğõnda õsrar ediyor. Talat
tam teşekküllü müzakerelerin çerçevesinin çizildiğini, 3 Ey-
lül’deki görüşmelerle birlikte bu çerçevenin içinin dolduru-
lacağõnõ ifade ediyor.
- KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la Rum lider
Hristofyas 3 Eylül’de iki taraf arasında başlayacak kap-
samlı müzakerelerin ön hazırlık görüşmelerini yaptılar. Bu
bağlamda “tek egemenlik, tek devlet” esasının altı Hristof-
yas tarafından çizildi. Satır aralarında garantilerin kaldırı-
lacağı da belirtiliyor. Siz KKTC’nin kurucu cumhurbaşka-
nı olarak gelinen bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rauf Denktaş - Bizim taraf, “Garantiler kalkmıyor. Ak-
sine garantiler devam edecek” diyor. Ama herkes de bili-
yor ki biz Rumlarla böyle tekli anlaşma yaparsak ve AB’ye
Türkiye’den önce girersek garantiler bahis konusu bile değil-
dir. Bunu Yunanistan Dõşişleri Bakanõ Dora Bakoyannis de
Hristofyas da söylüyor. “AB üye-
si bir ülkenin dıştan garantörü
olamaz. Bunda ısrar etmek
AB’ye hakarettir. Size AB ga-
ranti verir” diyorlar.
“Biz garantilerden vazgeçme-
dik,” filan beyanatlarõn bence
tuttuklarõ yolda bir anlaşmaya
vardõklarõ takdirde geçerliliği
yoktur. Bütün milliyetçi kuruluş-
lar ayağa kalkmõştõr. Gruplaşmõş-
lardõr. İzleme Komitesi gibi bir
topluluk meydana gelmiştir. Hal-
kõ aydõnlatmak için bildiriler ya-
yõmlõyor. Sayõn Talat, “Ben gö-
rev andıma sadığım. Bunun dı-
şına çıkmam. KKTC’den vaz-
geçmiş değilim,” demiştir.
Sözcüsü Hasan Özçakıca bir
açõklama yaptõ. “Çerçeve çizil-
miştir. Ama içi doldurulacak-
tır” dedi.
İçerik ne olacak?
- Peki, bu çerçevenin içi sizce
nasıl doldurulacak?
- Bunu ben bilemem. Çerçeve
bu şekilde çizildikten sonra Rum
tarafõnõn beyanatõ çõktõ. “Erdo-
ğan’ı egemenlik konusunda yu-
muşattık. Türk tarafına ilk kez
bu şekilde bir formül kabul et-
tirdik” açõklamasõnõ yaptõlar.
- Ama Tayyip Erdoğan da ak-
sini söylüyor. Bunu nasıl yorum-
larsınız?
- Sayõn Erdoğan burada halka
yaptõğõ konuşmada MGK’de alõ-
nan karar çerçevesinde Kõbrõs’õn
gerçeklerinden, iki devletten, iki
halktan bahsetti. Halkõn da bekle-
diği buydu. Sayõn Talat da halka
bunlarõ söyledi. Ancak bir de Sa-
yõn Talat’õn arkasõnda olduklarõnõ
ve ona güvendiklerini söylediler.
Şimdi, “Hangisi doğru?” soru-
larõ sorulmaya başlandõ. Sayõn
Talat’õn arkasõndaysalar MGK
kararõ geçerli değildir. Çünkü
orada Kõbrõs’õn, iki halk, iki dev-
let olarak gerçekleri var. Sayõn Talat’õn tuttuğu yolda bunlar
yoktur. “İleride altını doldururum” diye verdiği sözü izle-
mek lazõm. Çünkü Hristofyas kendi halkõna Kõbrõs Cumhuri-
yeti devletinden vazgeçilmeyeceğini, bu devletin anayasasõ-
nõn değiştirilmesi suretiyle yenileneceğini söylemiştir. Ama
Hristofyas aynõ zamanda nerelere kadar gidebileceğinin işa-
retini de verdi ve dedi ki:
“Evet, federasyon olacağız. Tek Kıbrıs, tek halk, tek
egemenlik olacak. İki egemenliği asla kabul etmeyiz. Ye-
niden Kıbrıs Türklerine Rumların, Ermenilerin, Maro-
nitlerin, Latinlerin haklarını gölgeleyecek haklar verile-
mez.”
- Sizce bunun anlamı nedir?
- Bunun anlamõ şu: Bu haklar 1960 anlaşmasõnõ çalõşabilir
olmaktan çõkarmõştõr. O nedenle bizim yapacağõmõz anlaşma
çalõşabilir olmalõdõr. “Acelem yok” diyor. İşi zamana yay-
masõnõn nedeni de 2009’da AB’nin Türkiye’yle hesaplaşma-
ya girecek olmasõ. O nedenle Sayõn Talat’õn takvim ve ha-
kem önerisini reddetti. O konuda da anlaştõlar. Biz büyük en-
dişe içindeyiz.
- Neden endişeleniyorsunuz? Size göre devlet elden mi
gidiyor?
- Sayõn Talat ve Sayõn Erdoğan Annan Planõ’na “Evet”
demek suretiyle KKTC’nin uluslararasõ alanda tanõtõm yolu-
nu açtõklarõnõ söylediler. Örnek olarak da İslam Konferansõ
Örgütü’ne (İKÖ) Kõbrõs Türk Devleti olarak girdiğimizi ve
gözlemci statüsünü kazandõğõmõzõ gösteriyor.
- Peki, o zaman KKTC nerede kaldı?
- Biz de onu söylüyoruz. Kõbrõs Türk Devleti Annan Pla-
nõ’nda vilayet idi. Ayrõca biz zaten gözlemciydik. Onun için
bu yeni bir şey değil. İKÖ’ye de “Annan Planı’nda bu isim
var,” dediler. Annan Planõ’na “Evet” demek suretiyle nere-
ye geldiğimizi şöyle ifade edeyim: Biz “Evet” der demez
bize ve Türkiye’ye bu ‘evet’i dedirten dostumuz ve müttefi-
kimiz ABD bir yorum getirdi. “Madem ki Kıbrıs Türkleri
bu plana evet dediler, bu şimdiye kadar izledikleri ayrı
devlet, ayrı egemenlik çizgisinden vazgeçtikleri anlamına
gelir” dedi. BM Genel Sekreteri’nin raporuna da bunu koy-
durdu. Amacõ da Türkiye’nin bundan
sonra bunlarõ bu çizginin altõnda tutma-
sõnõ sağlamaktõ. Sayõn Talat ve Sayõn
Hristofyas’õn başlattõğõ süreç bu çizgi-
nin altõndadõr. Yani devletsizdir, egemenliksizdir. Bu da
ABD’nin istediğidir. Bir de kandõrmaca yapõp “Biz karışmı-
yoruz. Türkiye dahil kimse de karışmasın. Bu Kıbrıslıla-
rın meselesidir” demeye getiriyorlar. Bu gidişatta biz bir
Rum Cumhuriyeti’nde azõnlõk olmaya mahkûmuz. Hiç kur-
tulamayõz. Bize sõrf imzayõ atalõm diye bazõ haklar verseler
dahi AİHM’de bir bir geri alabileceklerdir. Hristofyas, “AB
normları devam edecek” diyor.
- Bu ne demek?
- Serbest dolaşõm, serbest yerleşim demektir. Yani Kõbrõs
Türk eyaleti size kendi topraklarõnda yerleşme hakkõ vere-
cektir. Hristofyas, “Halkın, kurumların, ekonominin bir-
leşmesi için uğraşıyoruz” diyor. En önemlisi de partilerin
birleşmesinden söz ediliyor. Bu yönde Rum tarafõnda haber-
ler çõkmaya başladõ. Sen eğer tek halksan buna karşõ çõka-
mazsõn.
AB ve 1960 antlaşmaları
- AB’nin rekabetten sorumlu komiseri Neelie Kroes
AB’nin Kıbrıslı Türklerle aktif işbirliği içinde olduklarını
söyledi. Bu doğru mu?
- AB’yle pek çok temas var. Çünkü bizi, birleşmeye, bü-
tünleşmeye razõ olmuş, ayrõ devlet ve egemenlikten vazgeç-
meye hazõr, Rum’un gördüğü gibi işgal altõnda yaşayan Kõb-
rõs’õn Türk azõnlõğõ olarak görüyorlar. Ekonomik seviyemizi
de Rumlar’õnkine yaklaştõrmak,
yasalarõmõzõ onlarõnkine benzet-
mek için temaslar devam ediyor.
“AB otoriteleri Kıbrıs’ta işgal
altında yaşayan Türk azınlığıy-
la teması sürdürüyor” izlenimi-
ni yansõtmak istiyorlar. Bir de
AB’den KKTC’ye gelecek para-
sal yardõm vardõ. Şimdi açõklandõ
ki bu yardõm buraya Kõbrõs Rum-
larõnõn kanalõyla verilecek. AB
bizi Kõbrõs Devleti’nin içinde ayrõ
düşmüş, işgal altõnda yaşayan,
Rum tarafõyla bütünleşmek iste-
yen bir azõnlõk olarak görüyor.
Oysa biz AB’den KKTC olarak
bunu istiyoruz. “Bize bunu
KKTC olarak vermeyeceksen
lütfen zamanını harcama” diye-
miyoruz. Sayõn Talat, “Eğer biz
uzlaşarak, Türkiye’den önce
AB’ye girersek Türkiye’ye de
yardımcı olacağız” diyor. Bun-
dan daha büyük bir yanlõş ola-
maz.
- İyi de bu taraf Türkiye’den
önce AB’ye girerse 1960 anlaş-
maları nerede kalacak?
- Hem onlarõ hem de Türk-Yu-
nan dengesini Rum’a yardõmcõ
olarak ortadan kaldõracağõz. 1960
anlaşmasõ, “Kıbrıs, Türkiye’nin
de üye olmadığı hiçbir uluslar-
arası topluluğa giremez” der.
Rumlarõn AB’ye üyelik için baş-
vurularõ kendilerinin beyanõdõr.
Bunu ekonomik değil, politik ne-
denlerle yaptõlar.
Biz şimdiye kadar Türkiye’yle
birlikte, “Bu yaptığınız yasa dı-
şıdır. Bunu yapmamanız gere-
kirdi. Kabul etmiyoruz” diyor-
duk. Buna rağmen şimdi biz
Rumla birleşip bu gidişatõ meşru-
laştõrõrsak her şeyi bitiririz.
- Ama artık Ankara başka ha-
vadan çalıyor. Lagendijk
AKP’ye kapatma davası sonuç-
lanınca, “Bundan sonra artık
reformlara odaklanmanız lazım-
dır. Kıbrıs meselesini çözün,”
dedi. Siz bu sözleri nasıl okudunuz?
- Bir kere, “Kıbrıs meselesini çözün” deme haklarõ yok-
tur. Ama biz bu haklarõnõ teslim etmiş oluyoruz. Bu bir tan-
godur ve iki taraflõ oynanõr. Mademki karşõ taraf, “Bütün
Kıbrıs’ın meşru hükümeti benim” diyor. Dünyaya da
“Kıbrıs meselesi 1974’te başlamıştır. İşgali sona erdirin.
Mesele hallolsun,” kandõrmacasõnõ yapõyor. Bunun karşõsõn-
da dik durmak lazõmdõr.
Kõbrõs meselesinin 1963’te başladõğõnõ, insanlarõn kemik-
lerinin kuyulardan çõkarõldõğõnõ geniş ölçüde yaymalõyõz.
Bir de Kõbrõs meselesinin ne olduğunu anlatan bir Beyaz
Kitap yayõmlanmalõdõr. Çünkü ABD denen ülke ve diğerle-
ri hastalõğa teşhis koymaksõzõn meseleyi halletmeye çalõşõ-
yor. Bugün ABD’nin arşivlerinden görüyoruz. 1963’te
olaylar patlak verince meselenin kalõcõ olarak halledilmesi
için Kõbrõs’õn Yunanistan’a verilmesini istediler. Bunun
karşõlõğõnda da Türkiye’ye Karpaz’da üs verilmesi öngörü-
lüyor. Nihat Erim, “Peki, bunu kabul ederiz. Ama bu
egemen üssün büyüklüğü bütün Kıbrıslı Türkleri iskân
edecek kadar olmalıdır” deyince Yunanistan, “Bu taksim
demektir” diye tepki gösterdi. O zaman Enosis’in kõyõsõn-
dan döndük.
- Bu Rumlar Annan Planı’na yüzde 75 oranında hayır
oyu vermediler mi? O zaman hangi birleşmeden söz edili-
yor?
- Üstelik böyle bir birleşmede 1960’õn garantileri de olma-
yacak. Böyle bir planõ kabul etmemiz için hakikaten çõlgõn
olmamõz lazõm. Biz ikinci sõnõf vatandaşlõğa razõ oldukça bi-
rinci sõnõf vatandaşlõğa terfi edemeyiz. Geçenlerde Mehmet
Ali Talat’õn kõzõnõn düğünü vardõ. Hristofyas düğünün yapõl-
dõğõ otele, otel Rum malõdõr, diye gelmedi. Ertesi gün AKEL
Genel Sekreteri olarak Talat’õ evinde ziyaret etti. Türk basõ-
nõndan birisi bana Hristofyas’õn bu tavrõnõ nasõl karşõladõğõmõ
sordu. Ben de “Kendisini kutlarım. Prensiplerine saygılı
adamdır. Tek bir taviz vermemek üzere hareket ediyor.
Bizim gibi yapmıyorlar” dedim. Yahu, Rum malõ diye gel-
miyor. Olacak iş mi? Sen buna bakarak bu adamõn ne oldu-
ğunu düşünemez misin? Mesele bu.
- Siz Kıbrıs Rum Yönetimi li-
deri Hristofyas’la yaptığınız son
görüşmeden sonra tek egemen-
lik ve tek devletten söz ettiniz.
Bu ne anlama geliyor?
M. Ali Talat - Aslõnda çok fazla bir anlama geldi-
ğini söylemek mümkün değil. Aslõnda tek egemen-
lik, tek vatandaşlõk dedik. Tek devlet de diyebilirsi-
niz. Bizim uzun yõllardõr müzakere ettiğimiz, bir dö-
nem ise bundan saptõğõmõz federal çözüm demektir.
Bu Annan Planõ’nda ete, kemiğe bürünmüş ve bir re-
feranduma sunulmuştur. Kõbrõs Türk halkõ da yüzde
65 oy çokluğuyla buna onay vermiştir. Zaten biz tek
egemenlik ve tek vatandaşlõğõ prensip olarak kabul
ettik. Uygulama ayrõntõlarõnõ ise tam teşekküllü mü-
zakerelerde görüşmek üzere erteledik. Yani biz mut-
lak bir tek egemenlik, tek vatandaşlõk kabulü yapma-
dõk. Biz sadece bunun prensibini kabul ettik. Zaten
bir birleşik devlet oluşacaksa doğaldõr ki bunun tek
egemenliği ve tek vatandaşlõğõ olacaktõr. Ama bunun
uygulamasõ, egemenliğin nereden kaynaklandõğõ, na-
sõl bölüşüleceği, vatandaşlõğõn nasõl oluşturulacağõ, iç
vatandaşlõklarõn ne şekilde hayata geçirileceği gibi
hususlar ancak tam teşekküllü müzakerelerde görü-
şülecek, dedik. Böyle diyerek aslõnda mutlak bir tek
egemenlik ve tek vatandaşlõktan çok üzerinde konu-
şulacak ve biçimlendirilecek bir egemenlik ve vatan-
daşlõk anlayõşõna sahip olduğumuzu ortaya koyduk.
- Başlattığınız müzakerelere burada epeyce eleşti-
ri geliyor. Acaba iki toplumlu iki bölgeli federasyon
fikrinden vaz mı geçildi
sorusu yoğun olarak
soruluyor.
- Yooo, zaten biz de
öyle dedik. Bir önceki
toplantõda iki toplumlu,
iki kesimli federasyon
dedik. Bundan vazgeçil-
miş değil. Aslõnda uzun
süre vazgeçilmişti.
1997’de konfederasyon
önerisi ortaya atõldõğõn-
da vazgeçilmişti. Ama
2004’te Kõbrõs Türk hal-
kõ ona hayõr dedi. Kõbrõs
Türk halkõ 2004’te fede-
rasyona evet dedi. Bu-
gün de bu istek üzerin-
den müzakereler yürütü-
lüyor. Bugüne kadar tek
egemenlik ve tek vatan-
daşlõğõ hiçbir Kõbrõslõ
Türk lider resmi olarak
kabul etmemişti. Olabi-
lir. Biz zaten yeni ve
farklõ bir politika güdü-
yoruz. Bu politikanõn
gereği bu. Farklõ bir po-
litika güttüğümüze göre
bu konuda eski politika-
ya bağlõ kalacağõz diye
bir kural yok. Bütün
uluslararasõ belgeler,
BM Güvenlik Konseyi
kararlarõ bunun böyle
olacağõnõ gösteriyor.
Bunlarõ bir tarafa bõra-
kõn. Referandumda yüz-
de 65 oyla kabul ettiği-
miz Annan Planõ da
böyle gösteriyor. O yüz-
den bunun olmayabile-
ceğini hayal ederek baş-
ka politikalar gütmeye
devam etmek doğru bir
yaklaşõm olmaz.
- Erdoğan 20 Tem-
muz kutlamaları için
buraya geldiğinde size,
“Tek egemenlik tek va-
tandaşlık telaffuz etme-
niz pek de uygun kaçmadı” gibi bir uyarıda bulun-
du mu?
- Hayõr, öyle bir şey olmadõ. Kendisi bizim politi-
kamõzõ desteklediğine göre sanõyorum onay verdi.
Kıbrıs Türk devleti
- Burada belli bir kesim “Kıbrıs Türk Devleti”nin
ne anlama geleceğini tartışmaya açtı. “Neden
KKTC ismi telaffuz edilmiyor da Kıbrıs Türk Devle-
ti deniliyor? Acaba burası Kıbrıs Türk vilayeti mi
olacak?” tartışmaları var. Siz buna ne diyorsunuz?
- KKTC dediğimizde vilayet olmuyor da Kõbrõs
Türk devleti dediğimizde niye vilayet oluyor? Varõ-
lacak olan çözümde iki kurucu devlet olacak. Merke-
zi devletin, yani federal hükümetin kullandõğõ ege-
menlik yetkileri dõşõnda kalanlarõ, artõk yetkileri bun-
lar kullanacak. Ben gelecekteki çözüme işaret ettim.
“Kıbrıs Türk Devleti” dediğim gelecek çözümdeki
yapõdõr. Bugünden bahsettiğimde tabii ki KKTC di-
yorum. Esasen Kõbrõs Türk Devleti denilen oluşum
KKTC’nin çözüm koşullarõndaki versiyonu olmaya-
cak mõ sonuçta? Zaten bugün uluslararasõ tanõnmõşlõ-
ğõ olmayan bir yapõ olan KKTC’nin Kõbrõs Türk
Devleti olarak uluslararasõ tanõnmõşlõğõ da söz konu-
su hale gelecek. Kõbrõs Türk Devleti KKTC’nin dün-
yayla bütünleşmiş ve ayrõ egemen bağõmsõz devlet
olarak değil, ama Birleşik Kõbrõs’õn eşit kanadõ ola-
rak dünya tarafõndan tanõnmõş bir hale dönecek.
- Özellikle geniş bir Kıbrıs Türk genç kesimle ko-
nuştuğumda, “Geleceğimizi net olarak göremiyo-
ruz. Ne olacak? Acaba biz Kıbrıs Türkleri olarak
Kıbrıs Cumhuriyeti’ne azınlık olarak mı eklemlene-
ceğiz?” endişelerini dile getiriyorlar. Siz buna nasıl
bir yorum getirmek istersiniz?
- Anlõyorum da bunlar o propagandalarõn etkisiyle
söylenen sözler. Ne kadar etkilendiklerini bilemem
ama sonuçta Kõbrõslõ Türk gençler sizin de söylediği-
niz gibi gelecek belirsizliğinden şikâyet ediyorlar.
Gelecek belirsizliğini ortadan kaldõracak olan çö-
zümdür.
- Ama onların endişesi bu çözümün onlara ne ka-
zandırıp neleri kaybettireceği…
- Bakõn, gelecek belirsizliği bugünün sorunudur.
Bugün geleceğin belirsiz olduğunu söylüyorlar.
- Ama öyle demiyorlar. Bir çözüm durumunda bi-
ze ne olacak, endişesi içindeler…
- Şimdi ne oluyorlar? Bu yapõ nedir? Uluslararasõ
alanda tanõnmayan devletin ne önemi var ki? Veya
tanõnmayan devletin onlarõn geleceğini güvenceye
almasõ ne ölçüde söz konusu olabilir ki?
Bugün Kõbrõs sorununun varlõğõnõ herkes kabul
ediyor. Bu sorunun varlõğõ kabul edildiğine göre çö-
zümü de gereklidir. Ama bu konuda rivayet muhtelif.
Bizim bu çözümü hangi aşamalardan geçerek elde
edeceğimiz çeşitli şekillerde yorumlanõyor. Eski de-
neyimleri de inceleyerek gördüğümüz Kõbrõs sorunu-
nun çözümü ancak BM çatõsõ altõnda bütünlüklü mü-
zakereler yoluyla olur. Bu çözümün temel paramet-
releri vardõr. Bunlar iki kesimlilik, iki halkõn siyasi
eşitliği, oluşacak olan devletin eşit ortaklõk devleti
olmasõdõr.
- İyi de Rum tarafı bunu kabul ediyor mu?
- Ediyor. Ettiğini 23 Mayõs’ta ilan etti. Yeni bir or-
taklõk devleti olacağõnõ ifade ettiğimizde onlarõn tek
itirazõ yeni sözcüğüneydi. Ama bir ortaklõk devleti
olacağõnõ kesinlikle reddetmediler.
Bu ortaklõk devletinde iki halk siyasi eşitliğe sahip
olacak ve bizim üzerin-
de õsrarla durduğumuz
ve vazgeçilmez buldu-
ğumuz Türkiye’nin ga-
rantörlüğü devam ede-
cek. Onlar buna itiraz
ediyor.
- Ama Rum garanti-
ler ortadan kalkacak
diyorsa bu iş nasıl ola-
cak?
- Onlarõn iddiasõ öyle.
Ancak bizim açõmõzdan
o son derece önemli ve
vazgeçilmez bir konu.
Bunu defalarca ifade et-
tik. Annan Planõ’nda da
üzerinde anlaşõlan tek
konu oydu.
- Denktaş Bey garan-
tilerin kesinlikle kalma-
yacağı görüşünde. Siz
buna ne diyorsunuz?
- Orada yazdõğõ halde
kalmayacak derse bil-
mem ki ne diyebilirim?
Garantiler kalacak ve
Kõbrõslõ Türkler için bu-
nun son derece hayati
olduğunu da herkes gör-
dü ve anladõ.
Denktaş çözüm
demektir
- Size halk arasında
Mehmet Ali Denktaş is-
mi takılmış…
- (Kahkaha atıyor)
Öyle mi diyorlar? O za-
man özellikle Denktaşçõ
kesimde sorun olmama-
sõ lazõm. Bir yandan
eleştiriyor sonra da böy-
le deniliyor. Denktaş’la
benim aramdaki en te-
mel fark, onun çözüm
istememesi, benimse çö-
züm istemem.
Yoksa ben elbette
Kõbrõs Türk halkõnõn çõ-
karlarõnõ feda edecek bir noktada olamam. Birçok
defa, birçok yerde öyle iddia edildi ama bunun tama-
mõyla abes olduğu da ortaya çõktõ.
- Burada pek çok kesimde nasıl bir çözüm istedi-
ğimizin hiçbir şekilde açıklığa kavuşmadığı söyleni-
yor…
- Halkõmõz nasõl bir çözüm istediğimizi oyladõ bi-
le. İstediğimiz, Annan Planõ’nõ temel alan bir çözüm.
- Böyle bir çözüm kazan-kazan sonucunu verir
mi?
- Vermesi lazõm. Zaten öyle bir çözüm olursa başa-
rõlõ olur.
- İnsanlar kâğıt üzerinde bir çözümün çok iyi gibi
gelebileceğini düşünüyorlar. Ancak Rum tarafına
ne kadar güvenilebileceğini sorgulayıp 1963’te
Rum tarafının ortaklığı bozduğunu hatırlatıyor-
lar…
- Kõrk beş yõl önceyi bugünle kõyaslar ve aynõ so-
nuçlara varmaya çalõşõrsanõz geçmişte yaşõyorsunuz
demektir. Ben bu endişelerin tamamõyla hayal ürünü
olduğunu düşünüyorum. Bugün hele AB içinde bir-
leşmiş bir Kõbrõs’ta Kõbrõslõ Türklerin yönetimden
uzaklaştõrõlacağõ bir durum asla olamaz. Üstelik Tür-
kiye’nin garantörlüğünün devamõnda da buna izin
verilmez. Unutmayõn ki 1963’te Türkiye’nin adaya
çõkarma yapabilecek askeri teknolojik kapasitesi ol-
saydõ Türkiye adaya çõkardõ. Bugün öyle bir şey de
söz konusu değil. Bunu söylediğimizde yanlõş anlaşõ-
lõyor, tehdit gibi algõlanõyor. O yüzden söylememeye
çalõşõyoruz. Ama gerçek durum da budur.
- Rum tarafı garantilerin kalkması için sonuna
kadar direnmeyecek mi?
- Bilmem. Göreceğiz. Öyle sanmõyorum. Çünkü
bunun çõkmaz yol olduğunu görecekler.
- Hristofyas nasıl bir insan? Göründüğü gibi ger-
çekten makul mü?
- Öyle olmasõnõ diliyorum. Yalnõz Papadopu-
los’tan çok daha esnek olduğu kesin.
RAUF DENKTAŞ
1924,Bafdoğumlu.Hukuköğreniminiİngiltere’de
tamamladõ. Bir süre avukatlõk ve savcõlõk yaptõ.
1955’teKõbrõs’õnYunanistan’labirleşmesiiçinte-
rör hareketlerine girişen EOKA örgütüyle müca-
deleye başladõ. 1958’de arkadaşlarõyla birlikte
TürkMukavemetTeşkilatõ’nõ(TMT)kurdu.1960’ta
Kõbrõs Cumhuriyeti kurulunca Kõbrõs Türk Cema-
atMeclisiveİcraKomitesibaşkanlõklarõnaseçildi.
1964 Londra Konferansõ sonrasõ Kõbrõs Cumhur-
başkanõ Başpiskopos Makarios tarafõndan isten-
meyenadamilanedildiveKõbrõs’agirişiyasaklandõ.
1967’deadayagizlicegirerkenRumlartarafõndan
yakalandõ.YoğungirişimlersonucuTürkiye’yeia-
de edildi. 1968’de yasaklõ durumu kalkõnca adaya
geri döndü. 1973’e kadar Kõbrõs Cumhurbaşkanõ
MuaviniveTürkYönetimBaşkanõgörevlerinisür-
dürdü.1974BarõşHarekâtõsonrasõ1975’teKõbrõs
TürkFedereDevleti’nin(KTFD)ilanõnõnardõndan
Cumhurbaşkanõ ve Meclis Başkanõ oldu. 1983’te
KKTC’ninilanõylaCumhurbaşkanlõğõ’naseçildi.17
Nisan2005’teyapõlanCumhurbaşkanlõğõseçimle-
rindeadaylõğõnõkoymadõ.24Nisan2005’tegörevi
Mehmet Ali Talat’a teslim etti
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
P
O
R
T
R
E
MEHMET ALİ TALAT
Girne, 1952 doğumlu. Yükseköğrenimini Anka-
ra’daODTÜMühendislikFakültesi’ndeyaptõ.Üni-
versiteöğrenciliğidönemindesolsiyasalhareketlere
aktifolarakkatõldõ.Kõbrõs’adönüşündeKõbrõsTürk
sendikalarõnõnvegençlikörgütlerininkurulmasõiçin
çalõştõ.CTP’yegirdiktensonrapartiningençlikkol-
larõ ve çeşitli organlarõnda görev aldõ. Bir dönem
CTP’nin eğitim sekreterliğini üstlendi. 1993’te ku-
rulanCTP-DPkoalisyonhükümetindeEğitimveKül-
türBakanõoldu.OnunardõndankurulanyineCTP-
DPkoalisyonhükümetindeBaşbakanYardõmcõlõğõ
veDevletBakanlõğõ’nõüstlendi.1996’dadüzenlenen
CTP kurultayõnda genel başkanlõğa seçildi. Şubat
2005genelseçimlerindeCTP-DPkoalisyonhükü-
metini kurarak KKTC Başbakanõ oldu. Aynõ yõl ni-
sanayõcumhurbaşkanlõğõseçimlerindedeKKTC’nin
ikinci cumhurbaşkanlõğõna seçildi.
P
O
R
T
R
E