14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 DUNYADA BUGUN ALİ SİRMEN Adanmış İnsanlar: Suna Pekuysal ve Fettii Naci Sevgili, Birbiri ardından yitirdiğimiz Suna Pekuysal'ı da, Fethi Naci'yi de ta- nırdım. Bizim yokuştan olup da (Hoş, bir zamanlar var olan bizim yokuş" da artık yok ya!) Fethi Na- ci'yi tanımamak olur mu? Bizim birkaç kez birlikte oturup iç- mişliğimiz de var. Suna Pekuysal, Galatasaray'dan ağabeyim, daha ortaokul yıllarım- da sahnede seyrettiğim Ergun Köknar'ın eşi. Ama tanışıklığımız oradan değil, yıllar önce, sıkıyönetim ile ilgili bir konuyla (ne olduğunu unuttum) il- gili olarak başka oyuncular, gaze- teciler falan bir yere gitrniştik. Çi- çeği burnunda gencecik bir oyurv cu olan Suna Pekuysal da grubun içindeydi. Yıllar sonra, onun başrolü oynadığı bir dizide küçük bir rolüm oldu. Orada da çekim sırasında ve aralarında birlikte oldum. Ama bunların hiç önemi yok. Ben onları bu tanışıklıkların daha da ötesinde tanıyorum. Onların ikisi de kendilerini insanlara adamış in- sanlar. Bütün bir ömür boyu, biri okunmak, öbürü seyredilmek için, hünerlerini, deneyimlerini, bilgileri- ni, kısacası kendilerini insanlara adayıp, sunmuş kişilerdi. Hepimiz her ikisini de bize dönük olan kişilikleriyle tanıyorduk. Çok sevimli rolleri canlandıran ya da canlandırdığı her tipe sevimlilik, o olamazsa bile bir insani boyut ka- tan Suna Pekuysal'ın toplum tara- fından bağrına basılırcasına sevil- mesinde şaşacak bir yön yok da, eleştiri gibi, ilk bakışta pek sevim- li olmayan, hatta itici gelen bir da- lın üstadının böylesine sempati yaratmış olmasına ne demeli?.. • * • Herhalde sorunun yanıtını, bu iki değerin de, yaptıkları işi ciddiye alıp ortaya kalitesi tartışılmaz eser- ler çıkarmış olmalarında aramalı. Tabii Fethi Naci'den söz ederken, herkesin bildiği, ama büyük eleş- tirmen yönü yanında gölgede kalan bir yanını da anımsamak bir borç. Gerçek Yayınevi ve "100 Soruda" dizisinden söz etmek istiyorum. Marksist olan Fethi Naci, daha güzel bir topluma giden yolun bil- gi taşlarıyla döşenmesi gerektiğini görmüş bir kişiydi ve temel konu- larda, uzmanlara yazdırılmış, her- kese seslenen "100 Soruda" dizi- siyle önemli bir boşluğu doldurdu. Sevgili, benim bu iki değerli in- sanın ardından, düşündüğüm, hiç aklımdan çıkmayan soru ise, ken- dilerini böylesine adamış kişilerin al- çakgönüllü mü yoksa bencil mi ol- duklarıdır. Toplumun değişebileceğine ina- nan, bunu gerçekleştirmek için varlığını ortaya koymuş bir insan olan Fethi Naci için bu sorunun so- rulrnasının ilk bakışta bir anlamı yok gibi görünüyor, Okan Bayülgen ile yaptığı söyleşide bütün yaşamının sahne olduğunu söyleyen Suna Pekuysal için de hakeza... Ama bir de olaya başka yönden bakmak gerek. "Toplum değişme- lidir, ben de bunun gerçekleşmesi için çalışmalıyım" diyen biri, ken- dinde bu neredeyse "tanrısal" iş- levi nasıl bulabilir? Böylesine bir misyon, alçakgönüllülükle bağda- şır mı? • •• Bir gece sahneye çıkmayıverse dünyada çok şeyin değişmeyece- ğini düşünmeyip de, "Ben orada ol- mazsam olmaz, ben bunu en iyi şe- kilde yapmazsam bir şeyler eksik ka- lır" diyen insan, kendini biraz da bir- çok şeyin merkezi ve bir tür "ol- mazsa olmaz" olarak görmez mi? Yaptığı işe gönül vermiş olan ve onu seven insan, başkalarının da sevdiği o kişiliği kendisi de sevmez mi? Şimdi bu özünü sevmenin varlı- ğını kabul edersek, söyler misin ba- na bu ne tür bir özsevgidir? Salt kendine yönelik mi? Yoksa sevilen o özün başkalanna adanmış niteliğine yönelik mi? Peki bu ikisi arasındaki farklılık, özde çok fazla bir fark yaratıyor mu? Başka bir deyişle diğergamlık (altruism), bencilliğin (egoizm) bir değişik türü mü? Bu sorulara vereceğin yanıtlar de- ğişik olabilir. Ama şurası kesin ki, kendilerini adamış insanlar, çok daha büyük izler bırakarak gidi- yorlar dünyadan ve hatta diyebili- riz ki, o adanmışlıklarının sonucu olarak, başkalarında da yaşadıkla- rına göre çok daha uzun ve anlamlı bir yaşamı oluşturuyorlar. Suna Pekuysal da Fethi Naci de bu tür insanlardandılar, ne mutlu onlar gibi olanlara!... asirmen@cumhuriyet.com.tr CUNKU YUKSEK KALİTELİ ALKOLÜNÜ KENDİ ÜRETİYOR. Kapsamlı müzakerelere geçiş için belirlenen şartları eraekli büyükelçi ve siyasetçiler eleştirdi ' Annan Planı'nın gerisine düşüldü' • Emekli büyükelçi ve siyasetçiler sürecin çözümü için ortaya konulacak unsurlann halen belirlenmediğini vurguladılar. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, sürece ilk olarak yetki açısından bakmak gerektiğini söyledi. ANKARA (Cunıhuriyct Bürosu) - Kıbns'ta kapsamlı müzakerelere ge- çiş için belirlenen şartlar eleştiriliyor. "Tek deviet, tek yurttaşlık ve tek egemenlik" kavramlannın içi dol- durulmadan müzakerelere başlan- masının ilcrleycn sürcçtc Türkiye ve Kıbrıs Türk halkını büyük sıkın- tıya sokacağı belirtilirken Annan Planı'nın dahi gerisine düşüldüğü vurgıılandı. Kıbns'ta Rıım lider Dimitris Hris- tofyas ile KKTC Cumhıırbaşkanı Mehmet Ali Talat arasın- da yapılan görüşmelerin ar- dından 3 F.ylül tarihinde kapsamlı müzakerelere baş- lanacağının açıklanması, Türkiye'deki siyaset ve dip- lomasi çevrelerinde de yan- kı buldu. Emekli büyükel- çi ve siyasetçiler sürecin çö- zümü için ortaya konulacak unsurlann halen belirlen- mediğini vurguladılar. Ko- nu ile ilgili görüşlcr şöyle: CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen: Sürece ilk olarak yetki açı- sından bakmak gerekiyor. KKTC anayasasının en te- mel maddesi KKTC'nin egemenliğinin konınması- nı içeriyor. Bu konuda TBMM'nin de aldığı ka- rarlar var. Tüm bunlan yok sayarak bir çözüm arara- mak, hem Türkiye hem de KKTC'yi çok yanhş yer- lere götürür. Yani, görüşmeler sonu- cunda KKTC'dc yaşayan Türkleri azınlık haline gc- tıren bir anlaşma yapılmamalı. Lon- dra ve Zürih Anlaşmalan'nda Kıbns Türklcrinin vcto hakkı vardır. Ama Talat ile Hristofyas arasındaki süre- ce baktığımızda Annan Planı'nın da- hi gerisinde bir çözüm arandığını gö- rüyoruz. Açıkçası Annan Planı'nı bile arayacağız gibi görünüyor. Baş- bakan Reccp Tayyip Erdoğan bir ta- raftan "Kanla abnan toprak" diyor, diğer taraftan görüşme sonucunda bunların hiçbirinin önemsenmediği- ni görüyoruz. Bu yaklaşım devam cdcrse, Kıbrıslı Türkler azınlık hali- ne gelir ve ne yazık ki Kıbrıs, Girit gibi elimizden kayar gider. Emekli Dışişleri Bakanlığı Müs- teşarı Nüzhet Kandenıir: Türki- ye'nin tutumu öteden beri eşitliğe da- yalı, iki toplumlu, iki egemen devletin birlikteliğiydi. Görüşmelerin ardından yapılan "tek devlet, tek egemenlik" Onur Öymen Nüzhet Kandenıir açıklamalanndan ise Rumlann arzu- ları ve prensipleri doğrutusunda uz- laşıldığını görüyoruz ki, bu Türk ta- rafının bugüne kadar başarıyla sür- dürdüğü politikadan kesin bir dönü- şü göstcriyor. Bundan sonraki aşa- malarda ise Türk askerinin çekil- mesi, Türkiye 'nin garantörlüğünün sona erdirilmesi konulan gündemc gelecek. Sonuç itibarıyla Yunanis- tan'ın arzuları doğrultusunda bir çö- züm kabul ediliyor. Emekli Büyük- elçi Turhan Fırat: Süreçte önemli olan unsur Türkiye'nin gü- ven verici garantisinin de- vamını sağlamak olmalıdır. Ne yazık ki son 3 yıllık sü- reçte de gördük ki, Kıbrıs- lı Rumlar Annan Planı'nı reddettikten sonra, dünya kamuoyundan bizim bek- lediğimiz tepkilcr gclınedi. Emekli Büyükelçi Tu- gay Uluçevik: Talat ile Hristoryas arasında yapılan görüşmede bir çerçeve, bir petek ortaya konulmuştur. Şimdi önemli olan bu pc- teğin içinin doldurulması- dır. Fakat benim tahmi- nim, bu sürecin Rumlar tarafmdan elden geldiğın- ce Türkiye'deki iç geliş- melere bağlanacağıdır. Hristofyas ve Talat ara- sındaki görüşmelerin Tür- kiye'nin kazanımlarından da 3 önemli unsııru ortadan kaldırdığını söyleyebiliriz. Bunlar, iki kesimlilik, KKTC'nin egemenlik hak- kı ve garantörlük olarak sıralayabiliriz, Kısacası, Türkiye ve KKTC ağız birliği edip kendi tezlerini kabul ettirmek için ça- lışmazsa, Kıbrıs'taki Türk etkisi ta- mamen ortadan kalkar. Emekli Büyükelçi İnal Batu: Ta- lat ve Hristofyas görüşmesinin ar- dından önemli olan kapsamlı müza- kerelere geçiş değil, bu muğlak mu- tabakatın içini doldurmaktır. Yoksa, aynı unsurlar üzcrinde, Sayın Rauf Denktaş, Kipriyanu vc Makarios ile yaptığı görüşmelerde anlaşmıştır. Rumlar AB üyesı olduktan sonra uzlaşma refleksleri çok zayıflamıştır. Artık yıllardır devam eden bu gö- rüşmeler, bu yıl sonuna kadar da id- dia edildiği gibi çözüme kavuşturu- lamazsa, artık Türkiye ve KKTC bütün olanaklarını kullanarak KKTC'nin tanıtılmasına yoğunlaş- malıdırlar. Dünyada da aslında şu an- da çok uygun bir konjonktür vardır. GÖRÜŞMELER SÜRERKEN AP'DEN İLGÎNÇ RAPOR dahil olma çabası MAHMUT GURER BIJRGAZ ANKARA - Kıbrıs'ta BM nezdin- de kapsamlı müzakerelere geçme karan alınırken, Avaıpa Parlamentosu (AP) gündemine ilginç bir rapor ta- şıyarak sürece AB'nin de dahil ol- masını sağlamaya çalışıyor. AP Di- lekçe Komisyonu'nda kabul edilen "Kıbrıs'ta kapalı bölgeler" adlı ra- porda, Fransa dönem başkanlığının çözüm sürecini desteklemesi ve dahil olması iste- nirken, Türk askerinin adadan derhal çekil- mcsi gerektiği, çünkü AB topraklannın Kıb- ns'tan başladığı be- lirtiliyor. Kıbrıs'ta çözüm için kapsamlı müzakere sürecine ge- çilirken, AB de bir şekilde devreye gi- rebilmek için yoğun çaba harcıyor. Özellikle AP yetkilileri, Kıbrıs Rum yönetiminin de etkisiyle, sürekli ye- ni raporları gündeme taşıyor. AP Di- lekçe Komisyonu tarafından nere- deyse 8 ay bekletildikten sonra geçen hafta kabul edildiği öğrenilen "Kıb- rıs'ta kapalı bölgeler" adlı raporun da KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Rum lider Dimitris • AP Dilekçe Komisyonu'nda kabul edilen raporda, Fransa dönem başkanlığının çözüm sürecini desteklemesi ve dahil olması isteniyor. Hristofyas'ın görüşmesiyle aynı dö- neme gelmesi dikkat çekti. Raporun, 1 aylık süreç içerisinde AP Genel Ku- rulu'nda da görüşülmesi bekleniyor. Raporda, Kıbns'a 2007 yılından bu yana ziyaretlcr gcrçckleştirildiği ve Kıbns Cumhuriyeti (Kıbns Rum Ke- simi) devlet yetkilileri ile Kıbrıs Tüık toplumu liderleriyle bir araya ge- lindiği vurgulanıyor. Bu kapsamda yapılan görüşmeler- de, özellikle Maraş bölgesinin kapalı ol- masının her iki taraf- ta da büyük sıkıntı yarattığı belirtilirken, bölgenin geçişlere ka- palı olmasının Türki- ye'nin Kıbns Hare- kâtları'ndan kaynak- landığı öne sürtlü- yor. Raporda bu nedenle şu anda AB yuıttaşı olan 37 bin Rum'un bölge dı- şına itildiği iddia ediliyor. Ayrıca raporda Türkiye'nin müda- halesinden önce bölgede yaşayanla- nn yüzde 80'inin Rum, yüzde 20'si- nin ise Türklerden oluştuğu belirtili- yor. Raporda Maraş'ın durumu ko- nusunun çözüme kavuşturulması du- rumunda, Kıbrıs sorununun da büyük oranda ortadan kalkabilcccği savu- nııluyor. / L Ayrıca 150 kontöryükleyen Hazır Kartlılara, 5 dakikası 2 kontör. Hemen EN UCUZ yazıp 7000'a gönderin. : yazıp, tarıteye gecı$ sonrası geieceK oıan öiıgı mesaıınaan sonra teK seferde en az 150 kontör yükleyenler, Turkcell'lilerle 30 gün boyunca 5 dakikası 2 kontöre, tek seferde 250 ve üzeri kontör yükleyenler 30 gün boyunca 5 dakikası 1 kontöre konuşabilirler. Turkcell kampanya kosullarını değistirme hakkına sahiptir. Bu tarife bireysel Hazır Kartlılar kin geçerlidir. Ayrıntilı bilgi www.turkcell.com.tr'de.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle