23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ 2008 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr Agarta magarta... Ergenekon savcısı bir iddianame yazdı, hayata bakışımız değişti. Ergenekon davası foslayıp duvara toslasa bile bu iddianame sonsuza kadar kalacaktır. Winston Churchill, savaş anılanyla Nobel Ödülü kazanmıştı; ister misiniz o birkaç tuğla kalınlığındaki iddianame de ödüllük bir cser olsun... Doğrusu Agarta'dan haberim yoktu. Başbakan da duyunca danışmanma "Agarta magarta diyorlar, ne iş" diye sormuş. Danışmanı da "Atlantis, batık kıta" falan deyip vaziyeti kurtarmaya çalışmış ama nafile. Kitap kurdu diye bildiğimiz köşe yazarlan bile, ilk anda Atlantis'le bağlantı kurdular. Savcıya bir teşekkür borcumuz var. Kökenimizi öğrenmemize yardimcı oldu. Savcı bu Agarta meselesini de iddianameyc kasıtlı mı koydu acaba?.. Türk halkım uyandırmak, bilinçlendirmek amacıyla mesela. Agarta'dan haberdar olalı beri lsveçli arkadaşlanmla didişmekteyim. Onlara sorarsanız Agarta 'nın patenti onlara ait. Batık kıta Atlantis'ten gelip Isveç'e yerleşenlerin örgütüymüş Agarta. Ergenekon savcısı şu iddianameyi yazmasaydı, doğrusu Isveçli arkadaşlanmm tezlerini çürütecek bilgiye ulaşma ihtiyacını duymayacaktım. Artık biliyorum ki 12 bin yıl önce batan kıta Atlantis'ten STOCKHOLM OSMAN İKİZ îskandinavya'ya gelenler aslında batık kıta Mu halkının binlerce kuşak sonraki torunları. tsveçlilcre göre büyük fılozof Eflatun bile Atlantis hakkında yazdığına göre.. bütün kültürlerin kökeni orası. lsveçli Prof. Olof Rudbeck de 300 küsur yıl önce Atlantis hakkında ciltlerce kitap yazmış. Ne yapalım, bizimkiler de bundan sonra yazarlar. Kim bilir belki sinema endüstrisi için de bir atılım vesilesi olur. Ergenekon savcısı şu Agarta meselesini iddianameye yazarak büyük bir uyanış sağladı. Bu sayede kitaplar karıştırdık, ufkumuz açıldı. Şimdi lsveçli arkadaşlarıma kendi tarihleriyle ilgili bilgilerinin ne kadar yanlış olduğunu anlatabiliyorum. Her ne kadar onlar da söylediklerimi tersine çevirip hayatı Atlantis'ten başlatıp tekrar bana anlatıyorlarsa da önemi yok. Hele bir iddianameyi tümüyle okuyalım.. Agarta bizim mi yoksa onların mı, o zaman tam hesaplaşacağız. Onlara şöyle söylüyorum: - Mu Kıtası 70 bin yıl önce battı. Ahali Orta Asya'ya, Tibet'e, Mısıı'a göç etti. - Mu Kıtası'nda ileri bir uygarlık kurmuş bu halk gittikleri yerlere bu uygarlığı da götürdü. - Mu Kıtası halkı sanşm, mavi gözlü, Moğol yüzlüydü. - Asya'da Uygur Imparatoıiuğu'nu kuran bu halk zamanla Avrupa'ya, Atlantis'e kadar uzandı. Meksika'daki Mayalar da Mu kökenliydi. Mayalar ile Uygurlar aynı dili konuşuyordu. Atalarınız Vikingleıin "Rune" alfabesiyle, "Uygur" alfabesinin aynı olduğunu da bilmiyor musunuz? Bu tsveçlilere laf anlatmak zor. Tam Agarta'cılar. Hayat Atlantis'te başlamış, dünyaya da ordan yayılmış. Yayanlar da bugünkü îsveçlilerin atalarıymış! Kendini New Age felsefesine kaptırmış lngiliz arkadaşımıza göre ise uçuklukta bizler onu da geçmişiz. Ezoterik masallarla kafa bulacağımıza 2012'deki kıyamet gününe hazırlanmalıymışız. Bu New Age ve hızla yaygınlaşmakta olan yeni ruhani hareketlere göre Maya takviminin sonu olan 2012'de kıyamet kopacak. Titanik faciası da bir asır sonraki kıyametin habercisiymiş. Istersek ölülerle konuşma (bizde nıh çağırma denilen) seansına katılıp bu konuyu sorabilirmişik... New Age'in kıyamet terosi de, ölüler de beni ilgilendinniyor. Kırk yılda bir Agarta gibi bir mevzu yakalamışım, bıraksınlar da tadmı çıkarayım. osman. ikiz(a>tele2.se 'Eski toplar' yine görevde Batı Alman kapitalizmi 1990 yılında ayak bastığı "Köylüler ve tşçiler Ülkesi"ndc aradan geçen 18 yılda büyük adımlarla ilcrlemiş. lki Almanya'nm birleşmesinin ardından üçüncü kez geldiğim Dresden'in hcr köşesinde, bir zamanlar "öcü" dedikleri kapitalizmin taze izlerini gönnemek mümkün değil. 1990'dan bu yana hükümetlerin kendi insamnın boğazındaıı keserek, eski Doğu Almanya'nm kalkınmasına yaptığı yatınmlar, resmi verilere göre tam 1200 milyar Avro'yu bulnıuş! Elbc Nehri kıyısının düzlüklerine ve yamaçlanna yayılı Dresden bir villalar kenti. Kocaman bahçeler, yeşil korular ortasında yüzlerce yıllık saraylar, saraycıklar, şatolar, konaklar. Hepsi de birbirinden giizel ve zevkli bu yapılar, Dresden'in zamanında ne denli zengin ınsanlar kenti olduğunun belirtisi. Savaş sonrası Ulbricht ve Honecker'in yardakçılannın keyif sürdüğü bahçeler içindeki villalar 1990'dan bu yana eski sahiplerine ya da mirasçılanna geri vcrildi. Batıdan gelenlerin de satın aldığı, çoğu Jugendstil (Amuvo) yapılar zevkle restore edilmiş. Her zaman Doğu Almanya'nm en güzel kenti kabul edilen Dresden, yeniden inşası tam on yıl süren görkemli Kadmlar Kilisesi'nin de kapılannı ziyaretçilere açmasıyla yine eski çehresine kavuşmuş. 13 Şubat 1945 günü kenti yerle bir eden lngiliz hava bombardımanında yıkılan ve 50 yıl boyunca kalıntılanna hiç kimsenin el sünnediği Kadmlar Kilisesi'nin taşları bilgisayar aracıhğıyla yeniden birleştirilnıiş. Bu çok hırslı çalışma Almanya'ya tam 150 milyon Avro'ya mal olmuş. Dresden'in simge yapılanndan biri de "Yenice Tütün Fabrikası". 19. yüzyılda Osmanh'dan ve Mısır'dan tütün satın alıp işlcyen bir aile şirkcti, fabrika binasını tek minareli, kubbeli, dış duvarlan fayans kaph bir cami şcklinde inşa ctıniş. 199O'lı yıllarda çok başanlı bir restorasyon geçiren güzel yapı, bürolar, apartman daircleri, sanat galerisi, konferans ve toplantı salonlan ile bodrumunda bir diskoteği banndınyor. Dresdenli Miislümanların bu diskoteği yasaklatma çabaları boşa çıktı... STUTTCART AHMET ARPAD 16. yüzyıldan günümüzc, soğuk savaş yıllan dışında, Dresden hep zengin bir kent. Yöredeki gümüş madenleri ve nehir ticareti, geçmiş yüzyıllarda bolluğun kaynağı olmuş. îtalya âşığı Kral II. August'un Drcsden'i 17. yüzyılda Venedik'e benzetmek istemesi, kente bugünkü tarihi yapılan kazandırmış, Drcsden'i Avrupa'nın en güzel ve çekici kentlcrinden biri yapnıış. Kendinden sonra tahta çıkan oğlu da günümüzde kenti süsleyen barok binalan Italyan mimarlara inşa ettirmiş, içlerini yine O ülkeden getirttiği sanatçılara döşetmiş. Floransa'yı andırması nedeniyle Dresden'e "Elbe kıyısındaki Floransa" da deniyor. Şimdi kent halkının referandumla nehir üzerine nıodem bir köprü yapılmasına karar vcmıcsi üzerine UNESCO "Dünya Kültür Mirası" unvanını 2009'da gcri almaya hazırlanıyor. Almanya-Türkiye futbol maçının ardından "hiç akıllanmayanlar", kent merkczindc Türk dükkânlannı yakıp yıkmıştı. Saksonya eyaletinin başkenti Dresden, yabancı düşmanlığının kalelerinden biri. Batıdan gelen tüm desteğe, sayısız yeniliğe ve refaha karşın yabancı düşmanı tohumlar doğuda yeşermeye devam ediyor, köklerini kurutmak çok zor. Burada çoğu insan hâlâ Ulbricht-Honecker yıllannın özlemini çekiyor. Kısa süre önce açıklanan bir araştınnayla bir kamuoyu yoklaması ilginç ve de şaşırtıcı oldu. Avrupa Komisyonu'nun 27 ülkede yaptığı araştırmaya göre Avrupa'da geleceğe kötümser bakan toplumların başını yüzde altmış sekiz ile Almanlar çekiyor! Sosyal Demokratlar'ın (SPD) politik vakfı Friedrich Ebert'in kamuoyu yoklaması dalıa da şaşırtıcı. Tüm Almanların yüzde 30'u demokrasinin sorunlan çözeceğine artık inanmıyor. Doğu Almanya'da bu oran daha da yüksek. Orada insanlann yüzde 50'si şu sıra demokrasinin toplum sorunlarını çözmeye yeterli olmadığı inancmda. Belki de bu nedenle "eski toplar" yine çok önemli görevlerc getiriliyor! özellikle batı partileri Hıristiyan Demokratlar (CDU) ile Hür Demokratlar (FDP) kadrolannı bu "eski" rcjim yandaşlan ile doldunnuş. Demokratik Almanya Cumhuriyeti'ni yönetenlerin partisi Sosyalist Birlik Partisi'nin (SED) 1990'a kadar uzaktan kumanda ettiği ve çoğımlukla bilim adamlarının, öğretmenlerin, akademisyenlerin üye olduğu küçük partilerde görev yapmışlar, şimdi tüm Doğu Almanya'da yine önemli görevlerde. Politikayı onlar etkiliyor, toplum yaşamını dolayısıyla da olsa onlar yönlendiriyor. Bir zamanlann inançlı genç komünisti, Doğu Almanya eğitimli papaz kızı Merkel bugün kapitalist Almanya'nm başbakanı olursa, yandaşlan ülkenin doğusunda niçin doruğa oturmasın! Bütün bu konulan, bundan 15 yıl önce Stuttgart'tan Dresden'e "göç etmiş" ve Eyalet îçişleri Bakanlığı'nda görevli bir Alman dostun eski çiftlik evinden villaya dönüştürmüş olduğu, kocaman bahçesinden dere geçen "malikânesi"nin geniş terasmda tartışıyoruz. O, batıdan gelen bana pek hak vermiyor. Masada rakı, tarama, kavun, beyaz peynir... Evin kedisi yavrularıyla ayaklanmızın dibinde oynaşıyor. www.ahmet-arpad.de Çin'degöbek atrna modası Çinli kadınların, flamenko ve salsa gibi yabancı kültürlere ait dans çcşitlcrine ilgisi günden güne artıyor. Son dönemde, Ortadoğu'da yaygııı olan göbek dansı da popüler olmaya başladı. Bir grup Çinli kadın, başkent l'ekiıı'deki bir dans okulunda göbek atmasını öğreniyor. Kadınların göbek dansına ilgisi, hem formda kalnıa kaygısından hem de cinsel çekiciliklerini arttırma isteğinden kaynaklanıyor. (Fotoğraf: AFP) Gökçek'e Brükseri gezdirmeli! Tatilciler hayvanlan terk etti Her yaz mevsimi geldiğinde çoğu Italyan evde beslediği köpek ya da kedisini terk ediyor. Ama sorun bu yaz olduğu kadar dramatik bir boyuta ulaşnıadı. Haziran ve temmuz aylarında evcil hayvanlannı kaderine terk cdenlerin sayısının geçen yıla oranla üçe katlandığı söyleniyor. Milano'da şehir merkezi ve banliyö semtlerindeki hayvan barınakları ağzına kadar dolu. Personel bu vahim durum karşısında şaşkın. Mevcut barınaklarda bundan sonra gelecek olan hayvanlar için ycr yok. Birçok bclcdiyc alann durumunda ve gönüllü vatandaşlardan evlerinde geçici olarak ikişer kedi ya da köpek konuk ctmclcri isteniyor. Üstelik gitgide tınnanan terk vakaları karşısında kedi köpek almak, edinmek isteyenler de şimdılik çok yetersiz. Fomıula 1 yarışlarının yapıldığı Monza'daki hayvan barınağının yöneticisi, geçen iki gün içinde kapılannın önüne toplam otuz köpeğin terk edildiğini, iki gün içinde Milano'da sokağa bııakılan kedilerin ise 150 dolayında olduğunu anlattı çaresizlikle. Geçen yıla kadar evde beslcdikleıi hayvanlannı "çok seven" Italyanlar, köpeklerini otoyollara terk ediyordu. Tatile çıkanlar, otoyollarda, temmuz- ağustos sıcağında bir başına yaşama nıücadelesi veren hayvanlara rastgeliyordu. Bu yıldan itibaren ise hayvanlannı sokağa bırakmaya karar verenler, otoyol yerine hayvan bannaklarını tercih etmeye başladı. Öyle anlaşılıyor ki yıl boyunca evcil hayvan sahiplerini bilinçlendirmeyi amaç edinen onlarca kampanya hedefine ulaşmadı. Sevgili hayvanlanna geçici bir MILANO ASLI KAYABAL ZAVAGLİA hevesle bağlanan, bir oyuncakmış gibi yanaşan ve her tiirden sorumluluktan kaçan yüzlerce ttalyan, bu yaz da yine sokağa bıraktı kedi ve köpeklerini. Yaşanan bu dramatik durumu rakamlar da destekliyor. Veriler Çizme'de her yıl 100 bin hayvanın sokağa terk edildiğini yansıtmakta. Milano'da her iki aileden biri kedi ya da köpek salıibi. Yalnızca 1.5 milyon nüfusa sahip Milano'da her yaz 11 bin evcil hayvan, sahibi tarafından terk ediliyor.Yurtdışında birçok ülkede kötü muamele gören hayvanlar konusunda her zaman hassasiyet gösteren ve uluslararası düzeyde kampanyalar düzenleyen Italyan gönüllü kuruluşlann bu kez büyüteci kendi ülkelerine tutmalannda fayda var sanınm. asHkaYabalUiliotiiHiil.com Merkezde, tarihi Borsa binasınm önünde buluşuyoruz. "Aşağı mahalle" turumuzun başıııda rehberimiz özellikle uyamıa gereği hissediyor, "şimdi gezeceğimiz yerler Brüksel merkezine çok yakın olmasına karşın turistlerin pek fazla uğramadığı alanlar, size Brüksel'in diğer yüzünü göstereceğim" diyerek. Borsa ile kanal arasındaki aşağı mahalleyi gezerek, yoksul halkın yaşadığı terk edilmiş semtlerin günümüzde nasıl ycnilcndiğini vc gençleştirildiğini görüyoruz. Şimdi Brüksel merkezinin ortasında bulunan bulvann altından zamanında Senne (Zenne) Nehri'nin geçtığini ve o zamanlar Avrupa'da moda olduğu gibi Brüksel'de de ırmağın üstü kapatılarak Paris'teki gibi bir ana cadde oluşturalduğunu öğreniyoruz. Kent merkezindeki virane alanların restore cdilişlerini, eski binalann modem öğrenci yurtlarına çevrilişini, terk edilmiş eski fabrika binalannm modern "loff'lar hahne gctirilişlcrinin izini sürüyoruz. Brüksel Bölgesi Hükümeti ve Brüksel Belediyesi'nin ortaklaşa gerçekleştirdiği ve AB tarafından da dcsteklenen "terk edilmiş alanları yeniden ve yeni işlevlerle kullanıma sokma projesi" başanlı olmuş. Eski fabrika binalan 20-30 aileye ortaklaşa satılmış, onlar da kafalanna göre loft yapmışlar. Virane binalar yeniden inşa edilip, uygun fiyata kiraya verilnıiş. Terk edilmiş semtlere yapılan yeni apaıtmanlar ise uygun fiyata en az 10 yıl başkasına devretmemek koşuluyla Brüksellileıc satılmış. Eski kapalı pazar şimdi içinde bir cafe ve konut ve konaklama ile ilgili bilgilerin verildiği büroların bulunduğu ve kent yaşamı ile ilgili sergilerin açıldığı bir yere dönüştürülmüş. Yeni iş kuranlara uygun büro kiralayan iş merkezi vb. girişimlerle terk edilmiş semtlere yeniden hayat verilmiş. Bunu gören özel sektör de boş durmamış, etrafa kafe ve eğlence yerleri, süpermarketler vb. işyerleri açmış. Yeni binalar BRÜKSEL ERDİNÇ UTKU yapmışlar ya da eskilerini satın alıp restore etmişler. Hele bir Dansaert semti var ki tam bir başarı öyküsü. Daha önce Borsa binasınm hemen karşısındaki Rue Antoine Dansaert Sokağı'ndaki Passa- Porta yazarlar evinc (Diğer ülkelerden yazarlar geliyor ve burada birkaç ay kalıp bir şeyler yazıyorlar.) gitmiştim ama bu semtin Brüksel'de moda, çağdaş tasarım ve inovasyon merkezi olduğunu ıskalamışım. Belçikalı ve yabancı tasanmcılar 15-20 yıl önce kuş uçmayan kentin bu semtini bir tür tasanm cennetine çevirmişler. 1984 yılında Rue Antoine Dansaert 74 Numara'daki "Stijl" açılmış ilk olarak ve Belçika modasına damga vurnıuş. Bu butikte Sophie D'Hoore, Xavier Delcour, Ann Demeulemeester ve Dries Van Noten gibi ünlü modacıların tasarımlarını bulmak mümkün. Şimdi aralannda Olivier Strelli, Christophe Coppens, Annemie Verbeke, Jean Paul Knott ve Martin Margiela gibi isimlerin de bulunduğu çok sayıda modacı ve tasanmcı var ve Brüksel modasının kalbi burada atıyor. Gelecek "Bruxellois" moda ve tasanminın değişik stilleri için parlak. Brüksel tasanmları kaliteden ödün venneden pratikliği ve inovasyonu mizahla birleştirmeleri ile ön plana çıkıyor. Giysiden dekoratif nesne veya mobilyaya, takılara kadar ne ararsanız var. Buradaki butiklerde kadııı, erkek, çocuk ve hatta bebek giysilerini bulmak mümkün. Rengârenk çeşit çeşit en son kreasyonlardan seçim yapmak zor. Geleneksel kafeler, trendy restoranlar, sanat galerileri, moda butikleri ve tasarım atölyeleri semtin çehresini değiştirmiş. Brüksel'in göbeğine bir iki sokak ötedcki aşağı mahalle şimdi sadece yoksullann değil, orta sınıfın da oturduğu bir çekim merkezi. Keşke, ODTÜ arazisine göz diken Melih Gökçek bu hazıra konma mantığmı bırakıp Ankara'da terk edilen, yoksul semtlere emek harcayarak yeni hayatlar vermeyi denese! erdiıtaıtkıtUıbinftkir. be
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle