28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 2008 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAV AKBAL Toplumdan Umudu Kesmemek., "Toplumdan umudunu kesip AB'yi kurtancı olarak gösterenler, aslında için- den yetiştikleh toplumu da aşağı gör- mekte olduklarını gizleyememektedir- ler." Bir yıldır Ergenekon 'suçlu'su diye tutuklu bulunan, Doçent Dr. Emin Gürses bir kitabında böyle yazmıştı. • •• "Ülkem Yoğun Bakımda" yazısını yo- ğun bakımdan çıktıktan sonra yaz- mıştım. Anlayan anladı!.. Birkaç gün dinlenmek istedim. Olabilirmiş gibi! Hep aynı şey yinelenir. Cumhuri- yet'teki köşe yazarlığım kırk yılı geç- ti. Ne zaman izne ayrılmaya kalksam, sevgili okurlar, "Böyle birzamanda din- lenceye çıkılır mı?" diye azarlarlar. Böyle bir zaman hep sürer gider. Ya- zar da insan, onun da sorunları var.. zaman zaman bir deniz kıyısı, bir ağaç altı, birazcık günün dertlerinden kopabilmek!.. • • • Önemsiz bir şeydi benimki! Sevgili llhan Selçuk'un serüvenini yaşama- dım. Hemllhan benim gibi değil, bir in- sanüstü gücü, direnci var; haklı birsa- vaşım uğruna katlanmayacağı dert yok! Mahkemeler, savcılar, gözaltılar, tutukluluklar bir yandan da Cumhuri- yet, Atatürk, çağdaşlık, uygarlık düş- manlarının sürekli sataşmaları... Sek- seni bulmuşken, türlü rahatsızlıklar içindeyken, sabah sabah yakalanıp, üç dört gün gözaltında tutulması, ardın- dan çok zor bir ameliyat... Birazcık din- lenmeden hemen yazmaya, çalışma- ya başlaması... • • • Birtek mahkûmluğu yok, ama uzun mu uzun tutuklulukları var, işkence ev- lerinde konuklukları var, savcıların, yargıçların önünde hesap vermişliği var, ama bir tek mahkûm olmuşluğu yok, hep aklanmış, yazdıklarıyla, söy- ledikleriyle hep haklı çıkmış... Güven vermiş okurlara, yığınlara... Cumhuri- yet düşmanlarının gözünde suçu Ata- türk devriminin güç kalesi olması... Yazıma hapiste bulunan bir bilim adamının sözleriyle başladım. llhan Selçuk'un yalnız şu günlerdeki değil, daha önceki bunalımlı, umutsuz, ka- ranlık günlerindeki etkinliklerini de anımsatmak istedim. Yarım yüzyılı geçen arkadaşlığımızla ne denli övün- düğümü bir kez daha söylemek için... • • • Evet, içinden yetiştikleri toplumu horlamanın, aydınına, bilinçli halkına güvenmemenin; her yararı, her çıkarı, yabancılardan, AB'den, ABD'den bek- lemenin utanç verici olduğunu belirt- mek istedim. Doç. Dr. Emin Gür- ses'lerin ve onlara güvenenlerin umut- suzluk bulutlarını silip atmak için... Yerel Basının Yaşam Kaynaklan Yok Edilmesin Prof. Dr. Suat GEZGİN Y aşamı tek merkezden vc tck kayııaktan algılayan bir toplıım ne ölçüde sağlıklıdır? Ulıısal ya- yınlara bakılırsa, cina- yetler. hırsızlıklar, yolsuzluklar ve yaşama dair ne varsa hepsi "mega" kentlerde yaşanıyor. Tclevizyon ha- berlerinin dağılımı gösteriyor ki Tür- kiye, sadece ve sadece üç kentte ya- şıyor: Istanbul. Ankara ve Izmir. Sa- dece haberlerde değil, dizilere göre de, konaklarda, yalılarda hayat siiren ve lüks otomobillerle dolaşan bir Türki- yc'den söz etmeniz mümkündür. Tür- kiye, sadece ve sadece ulusal basın merceğinden tahlil edilirse, ortaya Türkiye gerçeklenyle örtüşmeyen bir tablo çıkar. Tüm tekııolojik geliş- tnişliğine, üstünlüğüne karşın, gaze- teler için "taşra" baskısının hâlâ an- lamlı olduğu bilinmektedir. "Mer- ke/ik-şt'iı merkez basın", tıpkı "iha- le \ asası (asansında olduğu" gibi ta- sarruf etmek için hareket eder. Hem elemandan, hem nıakinelerdcn, lıcnı de çalışma alanlanndan. Elinde ba- rındırdığı birçok gazeteyi baskıya alabilmek için, daha hayat sokaklar- dan çckilmeden baskıya sokar. "Ha- ber havuzu" da "merkezileşen mer- kez" basının ortaya çıkardığı bir so- nuçtur. Basının içeriğindeki merke- zilik, kendi kurumsal yapısmda da var- dır. "Sol ya da sağ görüşlü gazcte çı- kacaksa, ben çıkarırım." "Gazete dağıtılacaksa, ben dağıtırım." Bu dıınım saicce gazetelerde değil, tele- vizyon ve radyo için de geçcrlilik ta- şımaktadır. Daha da ötesi "Ajans habereiliğiııi de ben yaparım" di- yerek kendi ajansını kuran ve ağırlıkiı olarak kendi ajansının haberlerini kaynak alan bir anlayışın varlığı da Türkiyc'nin gerçeklerinden biridir. ICuşkusuz dünyanın bırçok yerinde bu duruma benzcr önıekler yaşanmakta- dır. Ancak, Türkiye bunun çok özgüıı ve karakteristik özelliklcrini barındı- ran bir ülkedir. Bu sağlıksız yapılan- manın, Türkiye'dcki demokratik ya- pının gelişimi ve güçlenniesi adına da bir sağlıkstzlık olarak değerlendinl- mesi gerekir. Basındaki bu yoğun- laşma, çok renkliliğin, farklılıklann önündeki en büyük cngellerden biri- dir. Bu durumun yarattığı sakıncala- n ortadan kaldıracak en öncmli güç de, hiç kuşkusuz yerel basındır. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın en önenıli aktör- lerinden biri olan yerel basının, Tür- kiye'deki demokratik yaşam için ta- şıdığı önemi kim inkâr edebilir. Eko- nomik açmazlarla yaşam mücadelesı veren yerel basının önüne yeni en- gcller çıkamıak, demokratik yaşama vurulmuş bir darbcden başka bir şcy değildır. Yerel basın, Türkiye için bir nefestir. Bu nefesin devamlılığını sağlamak da herkesin sonunluluğun- TESLİMAT İÇİN • • •• GÜNÜ SİZ SEÇİN! ercihli Gönderi dadır. Yerel basının karardığı ve yaşamak için ses verdiği bir dönemden geçiyor Türkiye. Yerel basın "Gazetemi ka- patıua, Anadolu'vu karartma" çığ- lığı atıyor. Bu çığlığın nedeni, TBMM'de Bayındırlık Komisyo- nu'nda görüşülen ve kabul edilen "Kamu İhale Kanunu ve Katnu İhale Sözlcşmeleri Kanunu'nda De- ğişikük Yapılmasına Dair" kanun ta- sarısı. Çünkü bu tasarı çerçevesinde ilanların verilmesinc ilişkin kimi dü- zenletneler getınliyor ve bu düzenle- me içensinde "Elektronik Kamu Alımları Platformu" diye bir yapı- lanma öngörülüyor. "İhale sürecin- de elektronik ortamın" kullanılma- sının önünü açnıaya çalışan bir dü- zenleme. Bunun bir başka açıklama- sı ise "ihale ilanlarının" mecrasının değişimidir. Yerel basına önemli ge- lir kaynağı olan bu ilanların elektro- nik ortama taşınması demek, ekono- mik olarak yerel basının can damar- lanndan birinin kesılmesi aıılarrunı ta- şır. Demokrasi, "Ben yaptım, oldu bitti" mantığıyla bağdaşmaz. Bir ya- sal düzeniemenın konunun taraflaruıca tartışılması, görüşlerinin alınması ve oluşabilecek mağduriyctlcrin orta- dan kaldırılması, gerçekleşecek dü- zenlemenin başansının anahtarıdır. Eleştirilere kapalı ve tartışmadan uzak düzenlemelerin yarattığı kaotik ör- nekler Türkiye'de sıkça yaşanmıştır. Acele çıkan kanunlar, hazırlanan ya- salar; defalarca uğradıkla- n değişime rağmen ülke gerçeklcriyle örtüşmemiş ve gereksinimlere yanıt ol- ınamıştır. Bugün için ihale yasasında yapılması düşü- nülcn değişiklikler de aynı sıkıntılara yol açacak nite- • Arkası 8. Sayfada DUZELTME Mümtaz Soysal'ın dün yayımlanan yazı- sında yer alan "Aksine, Cumhuriyet'i koru- makla görevli yüce ya- sanıa organı böyle bir karar vermekle bütün karanlık hcsapları bo- şa çıkarmış vc hesap sahiplerine iyi bir ders vererek ülkenin gele- ceğini yeniden aydın- latıııış sayılacaktır" cümlcsinde geçen yücc yaşama organı ifadesi, yücc yargı organı ola- caktır. Düzcltir özür di- lcriz. GUN TERCİHLİ Gönderinizi*, haftanın hangi günü ulaşmasını istiyorsanız o gün teslim edelim. Hediyeniz tam seçtiğiniz gün yerine ulaşsın, alıcı henüz adresinde değilken gönderiniz kapısını çalmasın! *Gönderiniz için tercih edeceğiniz teslim günü, normal teslim gününden sonraki 5 iş günü içerisinde olmalıdır. Gönderimler 2 adet ve max. 50 kg/ds ile sınırlıdır. www.yurticikargo.com uurMçicorgo Söz verdiğimiz gibi PENCERE İnsan Sevmezlik... Son günlerde çoğu kişinin başına gelen olayı ben de yaşadım... Aynada suretime bakıyordum, gözlerime takıldım... Ve hemen aklıma Kuddusi Okkır'ın gözleri gel- di... Gazetelerde defalarca basılan fotoğraflarında seyrettiğimiz büyük ya da büyümüş gözler, Okkır'ın dünyaya son bakışlarını yansıtıyordu... Unutulamaz bakışlarını... * Okkır 20 Haziran 2007'de "Ergenekon çetesi'nin kasası" diye tutuklandı... Sağhkhydı... Içerde kansere yakalandı; ama, kimse aldırma- dı... 11 ay önce "darbecilerin finansörü" olduğu ge- rekçesiyle tutuklanan Kuddusi Okkır ölümünden dört gün önce eşine teslim edildi... Ölümüne tahliye edilmişti... Ve öldü... "Agarta-Ergenekon'un kasası" diye suçlanan ki- şinin cenazesini kaldıracak parası olmadığı anlaşıldı... • Ülkemizde yoğunlaşan bir hastalık salgınlaşıyor... Nedir bu hastalığın adı?.. İnsan sevmezlik... Farkında mıyız bilmem, artık insanları sevmiyo- ruz, gün geçtikçe birbirimize düşmanlaşıyoruz... Medya insan sevmeyen köşe yazarlarıyla dolup taşıyor... Kuddisi Okkır'ın lafını ağzına almayandan tutun, Agarta-Ergenekon soruşturması marifetiyle ortalı- ğı kırıp geçirmeye hazır olanların insana düşman- lıkları kör kör parmağım gözüne... • Oysa bir zamanlar bu toplumda insan sevgisi ge- çerliydi ve yazarlarla şairlerin pusulasıydı... Orhan Veli'nin başını çektiği akım, temelde insan sevgisine dayanan hümanizmanın 'Aydınlanma'ya dönük şiirini yaratmıştı... 0 dönemde çok genç iken (1920-1942) hayata gözlerini kapayan Rüştü Onur'un şiirini kim unu- tabilir: "Benden zarar gelmez Kovanındaki arıya Yuvasındaki kuşa Ben kendi halimde yaşarım Şapkamın altında Sebepsiz gülüşüm caddelerde Memnuniyetimden..." • Sabahattin Eyuboğlu-Vedat Günyol ile 12 Mart'ın hapishane koğuşunda birlikte yattık... Zamanenin hızlısı kimi devrimci genç, Eyuboğ- lu'nun hümanizmasıyla alay ederdi... Bu gençler artık orta yaşı geçtiler, geçiyorlar... Ve döndüler... Paraya tapan insan sevmezliğin pençesine düş- tüler... Bugün 'insan sevmezlik' yaşadığımız toplumda en geçerli modaya dönüştü... Oysa insan sevmezlik yalnız insanlığa değil, kendine düşmanlığın da göstergesidir... NEDEN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle