Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 2008 PAZAR
12 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr
Kilisede
çilingir sofîası
kurulur mu?
Aşırı sıcaklar Almanlan şaşırttı. Pazar
günleri artık kenttc sokaklar bomboş...
Millet parkJara ve yüznıe havuzlanna nasıl
da akm ediyor, hiç sormayın. Sabahın
köründe tatile çıkanların çektikleri tekerlekli
bavullarından yansıyan tıkırtılarla uyanıp
bisikletli kızlann kahkahalan arasında
balkonda kahvaltı yaparken gazetelere göz
atıyorum. Canım sıkkın! Yaşadığımız
çalkantılı günlerin ve ülkemizde son aylarda
yaşanan kınlmalann Almanya'ya yansıyan
boyutu anlatılamayacak kadar hüzün
verici!.. îşte bu can sıkıntısıyla intemette e-
postalanmı kontrol ederken ilginç bir davete
nasıl şaşırmam. "... bu pazar saat 14.00'te
kilisede rakı keyfine bekleniyorsunuz."
Hoppala! Durup dururken böyle şakada olur
mu diye söylenirken gülümsüyorum. Zira
mesajın altındaki imza Tiyatro Kaos'un
yönetmeni Cumhur Atayan'a ait
olmasaydı aldınş bile etmezdim. Ancak
Cumhur, yıllardır Münih'te tiyatroya gönül
vemıiş yetenekli bir sanatçıdır. Tiyatro diye
çırpınan ve çok değişik oyunlan sergileyen
bu çılgın tiyatro adamı, kentin dışında
Harthof semtinde keşfettiği bir Katolik
kilisesinde provalar yaparak tanınmıştır...
Meğer bana yolladığı davet de grubun
sezonu kapatış toplantısının çağnsıymış...
Şu sıralarda her gün yerel Türk basınında
okuraaya alıştığımız cami avlulanndaki
dinsel ağırlıklı "show"lar ve kernies
habcrlerinin aksine, bizinıkilerin çoluk
çocuk kilisede mangal ve rakı muhabbeti
yapma çağnsına siz olsanız ne dersiniz?
Karanmı anında verdim. Gitmeliyim
tnutlaka! Mezeleri, yaprak sarrna ve
börekleri paketleyip bir iki Bach CD'sini de
çantaya atıp belirtilen kiliseye gidiyorum.
Harthof, kentin banliyösü sayılan zevksiz,
hatta varoş sayılabilecek bir semt. En çok
siyahlar oturuyor. Yugoslav göçmenler,
yoksul Arnavutlar ve sokakta bağıra çağıra
top oynayan Türk çocuklan var ortahkta...
Öğle sıcağı, kavuruyor... Üç bcş ilerici,
aydın kafalı tiyatrocu arkadaşın çağnsına,
haydi bu can sıkıntılı günlerde gelin de hayır
dcyin bakalım; imkânı var mı? Weyprech
Caddesi'ndeki bu köhne kilisenin
Katoliklere ait olması bir yana, hafta
sonlannda yapının ek binalan ve
bodrumunda Alman gençlerin toplanıp
eğlenıneleri aslında ahşılan bir durummuş.
Ancak ilk kez bir Türk tiyatro grubunun
burada çılgınca
MUNIH eğlenecek olması
açısından bence
ilginç. Ve Kaos grubu
kapıda karşılıyor
beni... Yönetmen
Atalan o her zamanki
hınzırca gülüşüyle:
"...Sonunda bu
kiliseye bizimle
birlikte rakı da girdi hocam.." diyor... Ve
merdivenin dibinden ise ızgara köfte
kokuları yayılıyor etrafa... Belki de kilise
kilise olalıberi herhalde ilk kez mangal
dumanıyla tütsülenmiştir diye bıyık altından
gelin de gülümsemeyin... Birkaç basamakla
inilen serin sâlonda masalar kunılmuş bile...
Burası belki de toplantı ve düğünler için
düşünülüp tasarlannıış bir mekân, yan yana
büfe ve mutfağın yanında duvarda ise "pop
art" tarzında bir haç karşılıyor içeri gireni...
Ancak pop sanatçılann fotoğraflanndan
kolajlanmış bu haç günümüze de
uydurulmuş. tnsaıu hiç de ürkütnıüyor.
içerde gürültülü müzikle dans etmck
mümkün olduğu gibi mutfaktaki eski
buzdolabmda biralan sıralayıp icabında rakı
da soğutabiliyorsunuz? Masalar mezelerle
donatıhrken getirdiğim biralar yetmiyor...
Çoğunluğun "rakı sever" oluşu da gözden
kaçmıyor? Çocuklann bir yerlerden
ayarladıklan darbuka olayı ise işin süsü...
Kısacası herkes tatile çıkmanm sevincini
yaşıyor... Ve bir tiyatro sezonunun kapatılış
sevinci kilisenin mahzeninde yaşanan...
Tiyatro Kaos'un son derece sakin(!)
yönetmeni Atalan'ın organize ettiği bu
toplantıda Alman TV dizilerinde arada bir
görünen başanlı oyuncu Barış Sezer ve
eşinin danslanyla eğlence başlıyor... Kaos
tiyatrosunun kıdemlilerinden Zafer, Güzin
ve Hiiseyin ile Timur ise eski
oyunlanndan replikler atıyorlar, kadehler
boşalırken arka arkaya... Tiyatronun genç
oyunculanndan Ebru ile Suna'nın esprileri
herkesi katıla katıla güldürüyor... Evet
şinıdi kilise bodrumunda bir duble rakı
içmc espıisi size belki garip gelse de şu
anda inanın Münih'te amatör tiyatroculann
çalışacakları, prova yapacakları yerleri bile
yok. Ancak kendi çabalarıyla ayaktalar. Bu
davete gelirken kilisede şarap içilir, Bach
dinlenir hesabı birkaç CD getirmiştim.
Ancak nereden bilebilirdim ki bizim
çocuklann "Roman havası" ile göbek
atacaklarını ait katta...
Evet Münih sıcak temmuzlan yaşıyor...
Kentin 850. kuruluş yılı kutlamaları
kapsamında her yerde bir etkinlik var...
Aşırı sıcaklarda herkes tatil sarhoşluğunu
yaşıyor kısacası... Ben de sırt çantamı
çoktan hazırladım Ege kıyılanmız için...
tyi pazarlar...
EROL ÖZKAN
Festivalsiz köykalmasın
Birkaç yıl önce Türkiye'nin enfes ve
biricik svjreli caz yayını, şimdilerde 13.
yaşına basmaya hazırlanan Jazz dcrgisi için
Fransa'dakijazz festivallerini araştınyordum.
Önceleri el yordamıyla 80-90 kadar tespit
ettim. Sonra nıeslek kuruluşlanyla temasa
geçtim. Şaşırtıcı rakamlar verdiler. 70'lerin
sonunda sayılan ancak 25'i bulan jazz
festivallcri 2007'de yinni misline, yanlış
okumadınız, neredeyse 500'e yaklaşmıştı. Bu
tabii ki yalnızca jazz ve / veya türcvi
müziklerin ağırlıkh olduğu vc kayıtlı
şenlikler. Klasik, pop, rock, şanson
(geleneksel Fransız şarkısı) gibi türleri de
kapsadı mı sayıyı 2'ye katlamak gcrekiyor.
Oldu mu size 1000 festival... Peki tiyatro,
dans, sinema, fotoğraf, edebiyat, güzel
sanatlar vs... Çarpın bir kez daha ikiylc, elde
var 2000. Evet işte size şu anda Fransa'da
resmen tespit edilebilmiş festival sayısı.
(Merak edenler buyursun şu adresten
yoklasm:
http://www.professionnelsduspectacle.coni/)
Bu rakam Avrupa'daki toplam festivallerin
sayısına yakmmış. Biz, 93 büyük festivalin
yönetimini bünyesinde örgütlemiş "France
Festivals" isimli konfederal demeğin başkanı
Philippe Toussaint'nin yalancısıyız.
Philippe, "Elbette büyük kentlerde çok
festival var, ancak gerçek yoğunlaşmayı
kırsal alanlarda yaşıyoruz. Kuşkusuz
bunun adına 'Fransız lstisnasf diyebüiriz",
diyor. Peki, bu mucizevi istisnanın arkasında
hangi sihirli değnek yatıyor? "Tanrı vergisi
Kara Altın", "Wall Street vergisi Yeşil
Banknot" gibi doğal koşullara sahip olmayan
bu ülkenin köylüsü, kentlisi, aydını, yurttaşı
"Mücadele vergisi Gri Madde"yi, yani
beynini kullanıyor. Her giıişimin ardında bir
avuç saf kerkenezle, bol kepçe
devlet hazinesi var, dcrsek haklı
olarak inanmazsmız. Fakat bir
grup idealist öncüyle, aklın,
bileğin ve yüreğin gücüyle
kazanılmış kamu desteğı diye
ifade edersek belki süreci en özlü
biçimde özetlemiş oluruz.
Yaratıcılığı yalnızca ulvi bir
güce atfeden safsata "kültürel
faaliyeti"ni kutsal addettiği metinleri en
"güzel" okumayla, en "altın" sırmalı
yazmaya kısıtlayadursun, aydınlık kafalar
insanoğlunun haynna, yannına üretmeye,
keşfetmeye devam ediyorlar. Günümüzdeki
dunışu, konumu sorgulansa da, geçmiş sicili
evrensel ölçülerle tasdikli "Sol" iktidara
geldiği 1981'den sonra topluma, yerinden
yÖnetimlere, yerel demokrasiye çağdaş
kisvesine yaraşır bir takım haklar
kazandırmıştı. Bugünkü, kimilerine göre
PARİS
UĞUR HÜKÜM
enflasyon kimilerine göre patlamanın ardında
bu iki temel etken yatıyordu. Arayan, soran,
eleştiren, yaratan insan iradesi ve inancı ve de
onu sahiplenen, koruyan, yönlendiren kamu
çıkan ve gücü. Günümüz Fransasınm siyasi,
idari yöneticileri küresel krizin de
hızlandırdığı neo-liberal hassasiyetleriyle
kazanılmış mevzileri daraltnıağa çabalasalar
da, hukuk ve sosyal devletin özüne öyle kolay
kolay dokunamıyorlar. Adına "Sivil
toplum" denen sosyal doku
kahramanlık-fetih marş/türküleri ve
ayet/ayin dizeleri okuyan bir pasif
çoğunluktan oluşmuyor. Lyonlu
isyancı ipek işçileri, Canutslerin
ezgileri, çıplak göğüslü özgürlük
simgesi Marianne'nın tutkusu,
binbir dencyimi, rengi ve çcşniyi
bağnnda barındıran Picasso'nun
soyutluğu, 68 Mayısı'nın çarpan, yadırgatan
yaratıcılığı hâlâ insanlan, yurttaşlan, kökeni
ne olursa olsun festival sakinlerini,
müdavimlerini heyecanlandırmaya devam
ediyor. Bütün festivaller bir Aix-en-Provence,
Antibes, Avignon, Cannes, La Rochelle,
Marciac, Orange veya Vieilles Charrues
çapında olmasa da hepsi yerel yönetimlerin
mali desteği ve de özellikle yöre halkının
bilinçli katıhmı, özverisiyle ayakta duran
çalışmalar. Festivallerin yüzde 40'lık bir
kısmı 3-4 aylık yaz mcvsimine denk gelirken,
önemli bir kısmı da Güney ve Batı'ya kayıyor.
Yılda 80 milyona yakın turist ağırlayan
Fransa'da festival müşterilerinin dörtte
üçünden fazlası yaygın kanmın aksine bizzat
Fransızların kendisi. Üstelik katılımının
artması için tüm şenliklerde düzenli bedava
gösterilere yer verilirken, gençler, öğrenciler,
emeklilcr, gnıplar çeşitli indirimlerden
yararlanabiliyorlar. Faaliyetlerin yüzde 60'nın
şato, antik tiyatro, hatta okul, kilise gibi
kültürel ve tarihi ulusal varlıklara giren
mekanlarda düzenlcnmesi hem bu yapıların
bakımı, restorasyonu, hem de tanınması ve
atıllıktan kurtanlmalan açısından paha
biçilmez olanaklar yaratıyor. Ufuklannda
karanlık bulutlann dolaştığı bir dünyada,
yerelin merkezini (de) kendi "Adem"i ele
geçirdiği için, "Parayı ben verdim, düdüğü
de ben çalarım" diyen tesettürlü liberallerle,
onlann sünnetli demokrat müttefiklerinin
iktidar olduğu toplumlarda, "Aydınlık
Yarınlara" uzanabilmek için önce "fırın"lan
inşa etınemiz gerekiyor. "Ekmeğini" de
ancak daha sonra yiyebiliriz. Yoksa çoğalt
çoğaltabildiğin kadar kiraz, şeftali, domates,
horoz, macun, vs şenliklerini ! Istersen
festivalsiz köy koma ! Önemli olan arta kalan
lezzet ve tortu...
ugur.hukum@gmail.com
Olimpiyat hazırlıkları sürüyor
Çin'in başkenti Pekin'de 8 Ağustos'ta başlayacak Olimpiyat
Oyunlan için Çinli anıigo kızlar hazırhk yapıyor. Günlerce önce-
sinden antrenmanlara başlayan yüzlercc Çinli genç kız, on bin-
lerce seyircinin katılımının beklcndiği olimpiyat oyunlarındaki
aralarda dans ederck etkinliklcre neşe katacak. (Fotoğraf: AFP)
'Telekulak' İsveç'ten de geçti...
Arkadaşımın liseye giden oğlunun
psikolojik sonınlan vardı. Çocuk,
okulda arkadaşlanyla, evde ailesiyle
uyumsuzdu. Bir psikoloğa göstermesini
önerdim. Arkadaşım önerime karşı çıktı,
"Deli misin" dedi, "tsveç'te, herkesin
kişisel bilgilerinin dosyalandığını
bilmiyor musun. Çocuğun psikoloğa
gittiği dosyasına işlcnirse, ileriki
yaşamında karşısına çıkar". Türkiye'ye
tatile gittiklerinde çocuğu orada bir
psikoloğa gösterecekti... lsveç'te, doğum
anından itibaren herkese
"personnummer" denilcn bir kimlik
numarası veriliyor. Yaşaımn her
aşamasında hakkındaki bütün veriler
bilgisayarlardaki bu kimlik numarasına
işleniyor. Sağlık sorunlartnızdan,
okuldaki durumunuza, işlediğiniz
suçlardan, yıllar öncesine ait
ödenmemiş bir ev kirasına kadar
hakkınızdaki her türlü bilgi
gruplandınlarak dosyalanıyor.
Ülkede, Soğuk Savaş yıllannda 500
binden fazla kişinin siyasi
görüşlerinden dolayı fişlcndikleri
daha birkaç yıl önce ortaya çıktı.
Fişlenmeler nedeniyle tanınmış birçok
kişi ve bürokrat iştcn atılmıştı. Isveç'in
tanınmış belgesel film yapımcılanndan
Maj VVechelman de bunlardan biriydi.
VVechelman, fışlendiği için o yıllarda
çalıştığı Dagens Nyheter gazetesi ve
Isveç telcvizyonundaki işini kaybetmişti.
Bu ülkede insanlann nasıl sistemli bir
şekilde fişlendikJerini daha ilk geldiğim
yıllarda, Olof Palme'nin katili
olduğundan kuşkulanılan Crisrian
Petersson hakkındaki bilgiler
açıklandığmda anlamıştım. Petersson'un
çocukluğundan başlanarak geçirdiği
bedensel ve psikolojik rahatsızlıklar,
gençlik yıllannda işlediği suçlar,
uyuşturucuya ne zaman başladığı, hangi
hastanelerde uyuşturucu tedavisi gördüğü
MALMÖ
aynntılanyla dosyasına işlenmişti.
lsveç'te o kadar özgürsünüz ki, eşinize
postadan gelcn mektubu dahi
açamazsmız. Aynı evde yaşıyor da
olsanız, eşinizin sizden ayn özel bir
yaşamı var. îzin almadan çantasını
açmanız, özel eşyalarını karıştınnanız
suç sayılır. Ancak, bu özgürlükler
ortamında bazı ruhaflıklar da olur.
Suçlannın niteliğine göre, hafta sonunda
ev iznine çıkan bazı cezaevi
malıkûmlannın ayak bileklerine birer
manyetik pranga takılır. Nerelcre
gittikleri bu manyetik pranga aracıhğıyla
izlenir. Kazara birkaç krn. şehir dışına
çıksalar anında uyanlır, gerekirse polis
gücüyle geri çevrilirler. Orada, burada
polis tarafından pek
rahatsız edilmezsiniz.
îkide bir durdurup
kimlik sonnazlar.
Caddelerin,
meydanlann
güvenliğinden köşe
başlanndaki güvenlik
kameralan sorumludur.
Ara bir sokakta, biriyle
kücük çaplı bir itiş kakış yaşasanız polis
anından olay ycrine damlar. Birilerinin
telefon etmesine gerek yoktur. Köşe
başındaki kamera o işi halletmiştir.
Isveç'in, insanlara hissettirilmeden cn
fazla dcnetlendiği ülkelerden biri olduğu
biliniyordu. Özgürlüklerimiz,
denetlenerek korunuyordu. Küreselleşme
rüzgârlarıyla birlikte daha daha da
özgür(!) bir ülke haline gelindi. Artık
aslolan bireysel hak ve özgürlüklerdir...
Her şey birey içindir. Ancak,
küreselleşmenin de kcndine özgü
güvenlik yöntemleri olmalıydı. Sadece
polisin sayısal gücünden değil, telefon,
uydıı araçlan ve bilgisayar başta olmak
üzere tüm iletişim araçlarından
yararlanılarak denetleniyoruz artık...
ALİ HAYDAR
NERGİS
Daha önce, Almanya, Fransa, Ingiltere,
Danimarka, Hollanda, Belçika, Norveç
vc Finlandiya'da tartışılan güvenlik
birimlerine iletişim araçlarını denetleme
yetkisinin verilmcsi önerisi gcçen ay
Isveç'in de gündemine geldi. lktidardaki
sağcı partilerin gençlik örgütlerinin,
sendikalann ve sivil toplum
kuruluşlarınııı büyük tepki
göstermelerine karşın, "telekulak"
yasası Meclis'ten geçti. Teröre karşı
güvenlik gerekçe gösterilerek Isveç
parlamentosunda kabul edilen
Telekomünikasyon Haberleşme Ağını
Denetleme Yasası (FRA) ile, ülkedeki
telefonlar ile intemct ortamındaki
bilgisayarlann denetlenme yetkisi
Savunma Komutanlığf na verildi. Sağcı
koalisyonun iş başında bulunduğu Isveç
parlamentosunda görüşülen yasa, sol
parti ve sosyal demokratlarm 138 ret
oylanna karşılık 143 oyla kabul edildi.
tsveç'te, bundan sonra, artık telefonlar
özel izin ahnmadan dinlenebilecek,
bilgisayarlara girilebilecek.
lsveç'te yaşayan bizler, küreselleşmenin
getirilerinden böyle yararlanmış olacağız.
Bireysel hak ve özgürlüklerimiz, iletişim
araçlanyla sıkı bir şekilde izlenerek
korunacak. Böylece, istenirse, iletişim
kurduğumuz başka ülkclerdeki kişilere de
ulaşılacak. El birliğiylc, dünyayı
darbelerden, terör belasından ve yasadışı
örgütlenmelerden ancak böyle
koruyabileceğiz.(l) Artık "Görevimiz
Tehlike" dizilerindeki gibi, evlerimize,
işyerlerimize girilerek oraya, buraya
konuşmalanmızı dinleyecek gizli
"böcek"ler yerleştirilmcsine gerek yok.
Kapalı da olsalar, yanı başımızdaki cep
telefonlanmız, bilgisayarlanmız artık
gönüllü birer "ihbarcı" işlevini
yüklenccekler. Her an, evlerimizde,
işyerlcrimizde biri bizi izliyor olacak.
alinergis@yahoo.se
Taıtjşmalı
'merhamet yolu'
durduruldu
Haziranm son günlerinde Avusturya'da
EURO 2008'in sonuçlanmasına paralcl
olarak başka bir final daha yaşandı ve
Anayasa Mahkemesi, vize başvurusu olumsuz
sonuçlanmış kimselcre insani nedenlerden
dolayı ülkede kalabilmeyi sağlayan
"merhamet yolu" uygulamasım durdurma
karan aldı. Bu "yol" Ycrleşme vc Oturma
Yasası'nda yer alan, lçişleri Bakanı'nın
vereceği karar ile, vize alamamış birinin
ülkede kalabilmesini sağlayan bir
düzenlemeydi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Gerhard
Holzinger, söz konusu düzenlemenin hukuk
devletini ihlal ettiğini, bunun da iptal
karanndaki en önemli gerekçe olduğunu
belirtti. Geçen yıllarda, bir süredir
uygulanmakta olan bu düzcnleme saycsinde
kendilerinden ülkeyi terk etmeleri talep edilen
insanlardan bazılan, yetkili bakanın bizzat
vereceği kararla bu uygulamadan
kurtulabiliyor ve Avusturya'daki yasal
ikâmetlerini devam ettircbiliyorlardı. Ancak,
söz konusu yol, yasal bir başvuru biçimini
ifade etmediği gibi, yetkili makam tarafından
ahncak kararda da bir keyfıyeti içeriyordu.
Geçmişte kamuoyu, başvurulanna aldıkları
olumsuz cevaplar sonrasında sınır dışı
cdilmeleri gündeme gelmiş insanlara
kullanılan zorla ilgili birçok örneğe tanık
oldu. Bunlardan en çarpıcı olanı, hem de
ilginç bir tarihte, 1 Mayıs 1999'da
gerçekleşti; 3 emniyet görevlisi refakatinde
uçakla Sofya'ya gönderilerek sınır dışı
edilmekte olan
VIYANANijeryalı Marcus
Omofuma, elleri
bağlı olarak
yapmakta olduğu
"scyahati"
esnasında, "sessiz"
olmasının
sağlanması amacıyla
"güvenlik"
görevlileri tarafından ağzının da bağlanması
sonrasında boğularak öl(dürül)dü. tnsan
hakları konusunda faaliyet göstermekte olan
birçok sivil toplum örgütü Anayasa
Mahkemesi'nin bu kararını memnuniyetle
karşılarken, bunlardan bazılan da ek olarak,
bir sürü insanın buna rağmen hâlâ tam olarak
güvence içinde olmadıklanna dikkati çektiler.
Mahkemc karanna göre, kanun koyucu yasayı
yeniden inceledikten sonra, 31 Mart 2009
tarihine kadar tashih etmiş olmak zorunda.
Tashih sonrasında, insani nedenlerden dolayı
ülkede kalabilmeyle ilgili talep yasal bir
başvuru hakkı olarak düzenlenmiş olacak. Bu
tarihe kadarki zaman içinde doğacak
sorunlarda izlenccek yolda ise tamamen bir
belirsizlik hâkim bulunuyor.
Avusturya'da Yerleşme ve Oturma Yasası
kapsamında olan ve bu biçimdeki
uygulamalara hedef olanlar, Isviçre ve
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin dışında bir
ülkc vatandaşı olan insanlar. Özellikle
ekononıik eşitsizliğin sonucu olarak gelişmiş
sanayi ülkelerine olan akın, Avusturya'da da
önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Ülkc
bir yandan hukuk devleti ve onun ilkelerinden
aynlmamaya, sahip çıkmaya çalışırken diğer
yandan da bu göç akınından olabildiğince
korunabilmek için çeşitli uygulamalara gidip
yasa, kanun hükmünde karamame ve benzeri
uygulamalarla bunu sağlamaya çalışıyor. Bu
çerçevedeki çalışmalarda yerleşme ve oturma
ile ilgili uygulamalarda olduğu gibi, sığınma
hakkı isteyenlerle ilgili işlemlerde de hatalı
kararlar ve birçok kural ilılali dikkati çekiyor.
NAMIK BERKTAY