07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHÜRİYET 4 HAZİRAN 2008 ÇARŞAMBA HABERLER Dikili Belediye Başkanı Özgüven, 'halka ücretsiz su kullandmnaktan' dün hâkim karşısına çıktı 'Yargılanan sosyal belediyecilik' Osman Özgüven, duruşma sonrasm- da kalabalık bir kitle tarafindan adliyc önünde alkışlarla karşılandı. OZAN YAYMAN DtKtLİ - Dikili'nin SHP'li Bele- diye Başkanı Osman Özgüven'in, halka 10 tona kadar suyu ücretsiz kul- landırdığı gerekçesiyle yargılanma- sına başlandı. Dikili Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk duruş- mayı ilçe halkının yanı sıra çevre yer- leşimlerinden de çok sayıda yurttaş izledi. Özgüven mahkemede yaptığı savunmasında, belediyelerin ticaret- hane olmadığını ve kamu yararı gö- zeterek hizmet ürettiğini vurguladı. Özgüven ve belediye meclis üye- leri dün hâkim karşısına çıktı. Ülke genelindeki belediyeler adına emsal niteliği taşıyan 21 sanıklı davanın dünkü duruşmasında 14 sanık ifade verdi. Dikili Adliyesi'nde özgü- ven'i savunmak üzere çok sayıda avukat yer aldı. Bunun yanı sıra si- vil toplum örgütleri, meslek odalan ve duyarlı yurttaşlar da özgüven'in yanında olduklannı vurgulamak için adliyede bulundular. Duruşma salo- • Suda, 10 tona kadar kullanım ücreti ve faturalardaki gecikme faizini almaması, belediye çalışanlanna yüzde 50 indirimle su vermesi suçlamalarıyla yargılanan Özgüven, tüm uygulamalannda olduğu gibi su dağıtımında da, sosyal belediyecilik anlayışı çerçevesinde hareket ettiğini söyledi. Savunmasında belediyelerin ticarethane olmadığını vurgulayan Özgüven, 'kamu yararı ilkesine göre hizmet üretiyoruz" dedi. nunun küçük olması nedeniyle izle- yicilerin tümü içeriye giremedi. Suda, 10 tona kadar kullanım üc- reti ve faturalardaki gecikme faizini almaması, belediye çalışanlanna yüzde 50 indirimle su vermesi suç- lamalanyla yargılanan Özgüven, tüm uygulamalannda olduğu gibi su da- ğıtımı konusunda da sosyal beledi- yecilik anlayışı çerçevesinde hareket ettiğini söyledi. Özgüven, mahke- mede yaptığı savunmasında, yargı- lamaya neden olan hizmet üretiminin belediye meclisi karanyla gerçek- leştirildiğini vurguladı. özgüven, küresel ısınmayla birlikte su sıkıntı- sınm boy gösterdiğini vurguladığı sa- vunmasında şu görüşlere yer verdi: "Su tasarrufunu özendirmek ve dar gelirli ailelerin bütçesine kat- kıda bulunmak için 10 tona kadar su kullanımından ücret almamaya karar verdik. Belediye işçilerimiz gece yarılarına kadar patlayan su borularını onarıyorlar. Onların suyu yüzde 50 indirimli kullan- maları en doğal hakları. Geciken su faturalarından gecikme faizini almamamız konusunda devleti- mizin SSK primi, vergi borcu gibi kalemlerden zaman zaman gecik- me faizini almamasını örnek aldık. Biz su konusunda da sosyal be- lediyecilik yapıyoruz. Belediyelerin ticarethane olmadığı gerçeğinden yola çıkarak, kamu yararı ilkesine göre hizmet üretiyoruz." Yargılananlar arasında bulunan Dikili Belediyesi Meclis üyesi Salim Çelebi de söz konusu yargılamanın anayasanın sosyal devlet ilkesine aykın olduğunu söyledi. Mahkeme çıkışında destek Duruşma sonrasında kalabalık bir kitle tarafindan adliye önünde alkış- larla karşılanan Özgüven, burada yaptığı açıklamada, "Bu yargıla- ına sonrasında herhangi bir ceza alırsam, bunu halka hizmet etme- nin bedeli olarak boynuma gurur madalyası olarak asarım" dedi. Özgüven, belediyelerin ticaret- hane olmadığını, kamuya hizmet adına kurulan birimler olduğunu yineleyerek "Göreve geldiğimiz günden bu yana sosyal belediye- cilik anlayışından taviz verme- dik. Bu konudaki kararlıüğımız sürecek" dedi. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Dinleme skandallarının ardı arka- sı kesilmiyor. Bu gidişle kesilmesi de mümkün görünmüyor. Bir yönüyle , baktığımız zaman bunun olumlu bir " gelişme olduğunu bile söyleyebiliriz. Çünkü, bu dinleme konusunu hepi- miz biliyoruz. Bir meslektaşımız (Fa- ruk Bildirici) bu konuda bir kitap bi- le yazdı. (Gizli Kulaklar Ülkesi) Bildiğimiz bu gerçek, CHP Genel Sekreteri'nin bir merkez valisiyle yaptığı görüşmenin bir gazetede ya- yımlanması üzerine kamuoyunun yoğun ilgisine neden oldu. Görüldüğü kadarıyla Sav'ın konuştukları değişik ve ilginç bir şekilde kayda geçirilmiş. Burada "telekulak"tan söz edilmesi gerçeği yansıtmıyor. önder Sav'ın ve CHP yönetiminin içine düştüğü durum ayrı bir konu. r Onu bir kenara bırakarak ve bunu ve- sile ederek dinleme tartışmasını sür- dürelim. Çünkü bu konu ülkemizde „ "devlet etme" mantığıyla çok yakın- dan ilişkili, Bu ülkeye egemeh olan yönetme 1 anlayışına göre halk "tehlikeli"6\r. Tehlikeli değilse "apfaf'dır. Ne ya- 'Devlet Etme' Mantığmm Değişmesi... pacağını bilemez. • • • Askeri darbeler sonrası kurulan sis- temlere hâkim olan temel mantık, halkın seçme yapma yeteneğini kontrol altında tutmaktır. Bunun için yüzde 10 baraj konarak, toplum içinde değişik eğilimlerin Meclis'e yansımasının önüne set çekilmiş ol- du. Siyasi Partiler Kanunu parti yö- neticilerine olağanüstü yetkiler ve- rerek, parti tabanlarının inisiyatifi kı- rıldı ve uysal hale getirildiler. Yüksek öğretim Kurumu'nun (YÖK) kuruluş amacı da üniversite- yi, öğretim üyesi ve öörencisiyle di- siplin altına almaktı. öğretim üyesi- ni ve öğrenciyi tehlikeli gören dar- beciler, onları yukarıdan atanan yö- neticilere bağımlı hale getirebilmek amacıyla bir dikta yönetim biçimi icat ettiler. Bu dikta yönetiminde dekanlar rektörlere, rektörler YÖK Başka- nı'na, YÖK Başkanı da Cumhur- başkanı'na bağımlı hale getirildi. Üniversitelerde bir korku düzeni ku- ruldu. Hiyerarşik bağımlılık sistemi üniversiteleri yaratıcı kurumlar ol- maktan çıkarıp otoriter sisteminin çarklıları haline dönüştürdü. Yargı da aynı sistemin mantığı içinde örgütlenip şekillendirildi ve ideolojik tekçi bir yapı içine sokuldu. * • • 12 Eylül darbecileri kurdukları dü- zenle bu ülkeyi bir baskı sisteminin içine hapsettiler. 28 yıldır bu şekilde yönetiliyoruz. Bu sistemin değiştiril- mesi konusunda yapılacak her giri- şimi, sistem kendi içindeki kurumlarla önleyecek şekilde yapılandırıldı. Bu 28 yıl içinde köklü bir de- mokratik değişim isteği kendini ka- bul ettiremediği için, sistem ufak te- fek yaralar da alsa varlığını günümüze kadar sürdürdü. ••* "Telekulak" işte bu sistemin bir ürü- nüdür. Bir "devlet etme" anlayışının yansımasıdır. Bu "devlet etme" man- tığı, devlet görevlisini toplumun üs- tünde görür. Devlet görevlisi halkı "gütmek"\e görevlidir. Darbenin dü- zene soktuğu kurumlar bu amaca yo- nelik çalıştırıldılar. ••• Polisin ve jandarmanın bütün hal- kı dinleme isteği başka nasıl izah edi- lebilir? Polisin ve jandarmanın hukuk dışı bir anlayışla "bütün toplumu" din- leme isteğini mahkeme neden sürekli "gerekli" görür? Yargıç, savcı, jandarma komutanı, emniyet genel müdürü neden halk- tan bu kadar çok şüphe duyar? Adalet Bakanlığı neden bu dinleme sonsuzluğundan rahatsız olmaz? ••• İşte burada bu ülkeyi yöneten an- layış gündeme geliyor. Bu ülkenin köklü bir demokratikleşme ve sivil- leşme atılımına gereksinimi bulunu- yor. Nereye el atılsa elde kalıyor. Bir çürümüşlük ve kokuşmuşluk, siste- min her yanını kaplamış durumda. Yönetim anlayışını değiştirecek bir köklü değişime gerek olduğu ar- tık bir gerçek. Bu sistem bu ülkenin ihtiyaçlarına cevap vermiyor. Bu sis- tem darbeci anlayışın şekillendirip geliştirdiği bir sistem olduğu için korkuyu ve korkutmayı kendisine temel alıyor. Toplumun korkularını kışkırtacak- sın ve bu korku ortamında halkı korkutmayı sürdürerek, toplumu baskı altında tutacaksın. "Seni gözetliyorum" anlayışı bas- kıcı rejimlerin, halk düşmanı anla- yışların örgütlendiği sistemin adı- dır. Unutmayalım bütün baskı re- jimleri, halkı korkutmak üzerine ör- .gütlenirler. Otoriter rejimler toplumu yukandan aşağıya merkezi bir despotik zinci- rin içine hapsederek varlıklarını sür- dürmeyi amaçlarlar. Bundan kurtulmanın zamanı geldi, geçiyor... Telekulak tartışması bu açıdan belki de hayırlı sonuçlar verebilir... Kim bilir?. . ŞENER'DEN ERDOĞAN'A w Bir ülkeyi tek lider kurtaramaz' • Eskişehir'de yaptığı konuşmada üstü kapalı olarak Erdoğan'ı eleştiren Abdullatif Şener, "Halkımız iyi siyasetçiyi seçmiyor. Kötü siyasetçiye oy veriyor. Bu da değişmelidir. Kavgacı siyaset anlayışı, kin ve nefretle yapılmak istenen siyaset son bulmalıdır" dedi. Sadece bu logoyo CAN HACIOĞLU ESKtŞEEÜR-Eskiba- kanlardan Abdullatif Şe- ner, Eskişehir'de katıldı- ğı bir toplantıda AKP'yi ve Başbakan Recep Tay- yip Erdoğan'ı isim ver- meden eleştirirken "Kin ve nefretle siyaset yapıl- maz. Siyaset herkesi ku- caklamakla, anlaşma ve işbirliği ile yapüır" dedi. Eskişehir Sanayici ve îşadamlan Derneği'nce (ESlAD) düzenlenen kon- feransa katılan Şener, 110 araçhk bir konvoyla kar- şılandı. Anemon Otel'de düzenlenen konferans ön- cesinde gazetecilerin so- rulannı yanıtlayan Şener, siyflsete yeniden dönüp dönineycceğiyle ilgili ola- rak "Halk siyasette beni gormek isterse ben de vanm" diye konuştu. Türkiye'de yeni bir se- se, bir soluğa, yeni bir si- yaset tarzına gereksinim olduğunu vurgulayan Şe- ner, şunlan söyledi: "Bu ihtiyaç toplumsal deste- ğe ulaşırsa buna cevap vermek gerektiğine de inanıyorum. Herkes gö- revini gerektiği gibi yap- mak zorundadır. Önem- li olan bu ülkenin gele- ceğidir. I lalkımızın ınııt- luluğu ve refahıdır. Bu- nun dışında her şey ikin- ci planda kalır. Kin ve nefretle siyaset yapıl- maz. Siyaset herkesi ku- caklamakla, anlaşma ve işbirliği ile yapüır. Bir li- derin bir ülkeyi tek ba- şına kurtarması müm- kün değildir. Böyle bir anlayış da Soğuk Savaş döneminin anlayışıdır. Halkımız iyi siyasetçiyi seçmiyor. Kötü siyaset- çiye oy veriyor. Bu da değişmelidir. Kavgacı si- yaset anlayışı, kin ve nef- retle yapılmak istenen siyaset son bulmalıdır. Toplum bunu istemeli- dir." Konferanstaysa sürekli AKP'yi ve Erdoğan'ı isim vermcden eleştiren Şener, "Bana kızıyorlar. Niye masaya vurmuyorum di- ye. lnsanlar kavgacı si- yasetçi göre göre kavga istiyor. Diyorlar ki. ülke hızla gelişiyor, kalkını- yor, diyorlar. Dünya ile kendimizi kıyaslamalı- yız. Eğer dünyada çok sayıda ülke, ekonomik olarak yüzde 5 oramnda büyüyorsa, biz 3 büyü- müşsek, bu tehlike de- mektir" dedi. güvenle kullanın dlye... Sony VAIO'lar Sony Eurasia Garantlsi www.»ny.eom.ft Müçtarl BUgi Msrkazl 0212444 SONY (7449) sahip VAIO'larınız Sony Eurasia garantisi altında! Çünkü sadece Sony Eurasia'nın ithal ettiği VAIO'lar bu logoyu taşır. Sony Eurasia garantlll VAIO sahlplerlne özel, • Türkçe klavye ve Türkçe tşletim slstemlnl içeren Türklye'ye özel üretlm • (0212) 444 VAIO satış sonrası d©stek hattı II© hızlı çözüm • Anında ve güvenlllr satış sonrası hizmet. Sony Eurasla Pazariama A.Ş'nln Türkiye'deki tek distribütörü Indeks Bllglsayar Sistemler! Mühendlslik Sanayl v» Tlcaret A.Ş.'dlr. fetanbul: 0212 331 2121 Ankara : 0312 472 8220 fanlr :Q232489 3210 www.lndax.com.tr Sony Corpofdtton J< ûrktyo'ctekl 1©k kuruFuşu Sony Buroslo PazarlaîTio A:Ş.'dlr GLO B ALPOLÎTÎKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Büyük Haksızlık Ben aslında bugün, yükselen güç Çin'in deprem felaketine karşı nasıl hiç vakit geçirmeden, büyük çaplı ve verimli bir müdahaleyi devreye sokarak dünyanın takdirini kazandığını, bu tavrın, gerile- yen bir hegemonyacı güç olan ABD'nin Katrina fe- laketi karşısındaki zavallı tepkisinden ne kadar fark- lı olduğuna ilişkin bir yazı yazacaktım. Ama geçen hafta Dışişleri Bakanımız Sayın Babacan'a yapı- lan büyük haksızlık karşısında sessiz kalamaya- cağımı düşündüm. Laikçilerin göremediği... Sayın Babacan Avrupa Parlamentosu'nda ko- nuşurken 'Türkiye'de sadece gayhmüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle il- gili sorunlaryaşıyor" dediği için adeta büyük med- ya tarafindan çarmıha gerildi. Halbuki Sayın Babacan Türkiye'nin üyeliğini ge- ciktirerek demokrasinin gelişmesini tehlikeye atan, darbe tehlikesi karşısında AKP'yi yeterince desteklemeyen Avmpa'yı uyarıyordu. Müslü- manların dini özgürlükleriyle ilgili sözleriyse son de- recede doğruydu. Bakın belki siz, kökten laikçi olduğunuz için an- lamakta zorluk çekiyörsunuz ama Türkiye nüfu- sunun yüzde 99'unu oluşturan Müslüman ahali di- nini istediği gibi yaşayamadığı için büyük zorluk- lara ve sıkıntılara katlanmak zorunda kalıyor. Müslüman çoğunluğun da dini özgürlüklerle ilgi- li sorunlarına ilişkin en az, evet en az on örnek ve- rilebilir. Buyurun dikkatle ve ibretle okuyun. Baskı ve zulüm dünyasında gezintiler • Bu ülkede hâlâ kadınlar başları açık, ayak bi- leklerini, bacaklarını göstere göstere dolaşabili- yorlar. Bakın yaz geliyor; şimdi açık saçık dola- şacaklar, erkeklerle birlikte neredeyse çırılçıplak denize girecekler. • Bu ülkede kadınlar, erkekler şortla, mini etekle dolaşabiliyorlar • Hâlâ insanlara pantolon takım elbise giyme ko- nusunda baskı yapılabiliyor. • Bu ülkede kadınlar hâlâ kahve, sinema hatta lokanta gibi yerlere yanlarında erkek olmadan gi- debiliyorlar, bazen tek başlarına bile gidenler olu- yor. • Topluca gidilen yerlerde, otobüslerde, tren- lerde uçaklarda hâlâ kadınlar ve erkekler aynı me- kânı paylaşmaya zorlanıyorlar. • Bu ülkede lokantaların üçte ikisinde hâlâ iç- ki servisi yapılabiliyor. • Bu ülkede, genç erkekler ve kızlar sokaklar- da el ele, kol kola dolaşarak zina yapabiliyorlar. Kimi zaman öpüşenler bile oluyor. • Hâlâ Müslümanlara illa tek eşli olacaksın di- ye baskı yapılıyor; erkekler imam nikâhının yanında bir de resmi nikâh yapmaya zorlanıyorlar. • Bu ülkede hâlâ boşanırken ya da miras bö- lüşülürken kadınlara, sanki erkeklerle eşitlermiş gi- bi davranılıyor. • Bu ülkede belli bir yaşın altındaki kızlarla, ör- neğin dokuz yaşındakilerle evlenmek hâlâ yasak. • Bu ülkede bayram bahanesiyle 8-9 yaşında- ki kızların göbeklerini açarak dans etmelerine göz yumuluyor. • Kız-erkek karışık eğitimde ısrar ediliyor. • Bu ülkede hâlâ okullar cuma günleri topluca namaza gidemiyorlar. • Bu ülkede aileler, çocuklarını dimağlarının en temiz ve taze olduğu zamanda Kuran kursuna de- ğil de laikçi okullara göndermek zorunda bırakı- lıyor. • Hâlâ ramazan ayında oruç tutmayanlar var. • Hâlâ devlet, maktulün ailesinin katili affetmeye hakkı olduğunu göremiyor. Bu konuda illa ben ce- zalandıracağım diyerek baskıcı antidemokratik uy- gulamalarına devam ediyor. Bu ülkede kadınlar hâlâ feminist iğrençliklerin etkisi altında kalarak, erkeklerle eşitmiş gibi dav- ranmaya, erkekleri tahrik ederek günaha sokma- ya devam ediyorlar, sokaklarda televizyonlarda katlanmak zorunda kaldığımız cehennemde ya- nası öbür sapıklıklardan söz etmek bile istemi- yorum, midemi bulandırıyorlar. Görüyor musunuz? Bu gerçekleri sayıp dökmeye başlayınca, her zaman haksızlıklara karşı çıkmış, bireysel özgürlükleri savunmuş biri olarak, ben de sinirlenmeye, tarafsızlığımı kaybetmeye, liberal du- yarlılıklarımı terk etmeye başladım. Sayın Babacan haklı! Tüm bu baskı ve eziyet- lere katlanarak yaşamak zorunda kalmak, dini öz- gürlüklerde çok önemli hatta vahim sorunların ol- duğunun kanıtı değil mi? Bence bu gerçekleri Av- rupalılara çok daha açık, hatta tüm çıplaklığıyla an- latmak gerekiyor ki aslında neyi tartıştığımızı iyi kav- rasınlar. [email protected] http://erginyildlzoglu.blogspot.com 'YASÂYA AYKIRI tŞLEM YOK' CHP: Kanaltürk ile hesabımız kapandı ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - CHP Genel Sayınanı Musta- fa Özyürek, CHP'nin Kanaltürk televizyonu ile yaptığı prodüksiyon sözleşmesüıde yasalara aykın hiçbir uygulama olmadığını söyledi. Özyürek, partisinin grup toplantısı öncesin- de, CHP ile Kanaltürk televizyonu arasında ya- pılan prodüksiyon söz- leşmesine ilişkin sorulan yanıtladı. Kanaltürk te- levizyonu ile CHP ara- sında bir prodüksiyon sözleşmesi yapıldığını belirten Özyürek şöyle konuştu: "Bu anlaşma çerçevesinde Kanal- türk üzerine düşen so- rumlulukları yerine getirmiş, CHP de bu hizmetin karşılığını ödemiş ve hesaplar ka- pablmışbr. Orada, söz- leşmeden hareketle, CHP'nin, Kanal- türk'ün yüzde 40'ma sahip olduğu iddia edil- mektedir. O, sözleş- menin güvencesi ola- rak düşünülmüş, fa- kat hiçbir zaman o lıis- se senetleri rehin cdil- memiştir. Yine orada, icra kurulunda CHP'yi temsilen bir kişinin görev yapacağı yazılmıştır ama böyle bir atama hiçbir za- man olmamıştır." :
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle