03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 HAZİRAN 2008 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Yatırımcılar EKONOMİ biliminin hiçbir kavramı "yatırım" kavramının bugünkü Türk toplumunda çarpıtıldığı kadar çarpıtılmamıştır. Kitaplar, ekonomik ya da ticari kunjluşlann üre- tim gücünü ya da hizmet düzeyini arttırmak a- macıyla o kuruluşlardaki aktif değerlere ekleme yapmak, para yatırmak diye tanımlar yatırımı. Şeker üretimini arttırmak ya da demiryolu şe- bekesini uzatmak için para ayırıp onu bu amaçlar için kullanmaktaysanız yatırım yapıyorsunuzdur. Ama günün Türkiye'sinde bu anlamıyla kul- lanılmıyor artık yatırım sözcüğü. Daha doğrusu, bu yeni kullanışa göre, menkul değerler bor- sasında değerlendirmek üzere oraya para yatırmışsanız, yaptırımcı sayılıyorsunuz. A- macınız fabrika kurmak ya da demiryolu uzat- mak değil, olabildiğince kısa zamanda para kazanmak ve kazandığınızı anaparasıyla birlik- te alıp gitmektir. Faizin yüksek olduğu Türkiye piyasasına yabancı para daha çok bu amaçla gelir. Aslında paranın sahibi kendi gelmez de, parasını burada değerlendirmek üzere görevlendirdiği yerli "borsacı" yapar bu işi. Televizyon haberlerinde gözlerini karşılarında akıp giden rakamlara dikip önlerindeki bilgisa- yarlara bir şeyler yazarken gördükleriniz onlardır. Gelen para burada kalsa, onunla fabrika ku- rulsa ya da fabrika kuracak olanlar oradan borç alarak fabrika kursalar kimin itirazı olabilir? Hayır, böyle olmuyor; parasını Istanbul Bor- sası'na yatırmış olan yabancı, istediği kazancı elde ettikten sonra Türkiye'de hiçbir yere yatırmadan kendi ülkesine götürüp oraya yatırıyor. Geçenlerde, bu çeşit "yatırımcılık" yapan ku- ruluşlardan birinin uzmanı, bir toplantıda konuşurken gurur verici bir şey anlatırmış gibi, "Yüz milyaryatırmak üzere Istanbul'a getirdiğim bir Yunan yatınmcı parasını dört yıl içinde dört milyara çıkararak gitti" diyerek ülke ekonomisine katkısıyla övünmekteydi. Bütün bunların bir tek anlamı var: Devletin birkaç yatırımı dışında, Türkiye'deki y- atırımcılığın içyüzü budur. Bir çark dönüyor a- ma, avara kasnak gibi dönmekte. "Yabancı y- atırımcılar" geliyor müjdelerinin arkasından gerçek yatırım gelmiyor. Daha çok "portföy kazançları"na dayalı, üretici olmak yerine para oyunlarıyla uğraşan bir "yatırımcılar" furyası yaşanmakta. Hiç değilse bu çeşit spekülatif kazançların dışa transferin birtakım sınırlamalar getiren denetim mekanizmaları kurulmadıkça bu furyanın sürüp gitmesi önlenemeyecek. Yıllardır sürüp giden bu furyaya seyirci kalmakla hiçbir yere gidilmiyor. Ülkenin üretim kapasitesine para yatırmayana yatınmcı denir mi? [email protected] Vatanın Bütünlüğü, Ulusun Bağımsızlığı... Amasya Kararlan Mustafa Kcmal'in ve halkın bir şahlanma kararıdır. Padişah ve hükümetinin tutumunun tersine ulusu, Millet Mcclisi yoluyla kaderine sahip kılmayı öngören ve Cumhuriyetin kuruluşuna kadar varacak bir karardır. Böylece kongrelerve Millet Meclisi yönetimi yolu açılmıştır. Prof. D r . Metin KALE Osmangazi Üniv. Tıp Fakültesi / Eskişehir "Hangi istiklal vardır ki. yabancıla- rın nasihatlcriyle, yabancıların plan- larıyla yükselebilsin? Tarih böylc bir lıadiseyi kaydetmemiştir. Atatürk" H er şey lzmir'in işgaliyle da- ha doğmsu, Mondros Mü- tarekesi'nin lıaksız vc ada- letsiz uygulamaları ile baş- lamıştı. Bu durumu Musta- fa Kemal'den dinleyclim: "lzmir'in Yunan askcrlerincc işgali olayı, ya- kından temasta bulunduğum ulusun ve ordunun kalbini tasavvur edilemez ve anlatılamaz kertede kanatnııştır." Mus- tafa Kemal, Samsun'a hareketinden bir gün önce lstanbul'da 15 Mayıs 1919 günü. Rıışen Eşref le otomobille Be- yoğlu'nda giderlerken işgal askerlerini kastcderek "Hele bir Anadolu'ya geçe- yim, görürsünüz" diyordu. Osmanlı Devleti'nin temelleri yıkılmış, ömrü tamamlanmıştır. Ülke tamamen parçalanmış ve ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştır. Devlet, padişah, halife ve hükümet artık bunların hiçbirinin anlamı kalmamıştır. Ortada sadece, halkın iradesine karşı ge- len iç düşnıan ile ülkeyi bir baştan bir ba- şa işgal etmiş olan dış düşmanlar vardır. Ciddi ve gerçek bir karar alma zamanı gcl- miştir. Bu durumu kendisi şöyle ifade eder: "Bu durunı karşısında bir tek ka- rar vardı. O da, ıılusal egenıenliğe da- yanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak..." Mustafa Kenial'in, daha İstanburdaıı çıknıadan önce düşündüğü ve Saııı- sıın'da Anadolu topraklarına ayak ba- sar basınaz uygulanmasına başladığı karar, bu karar olmuştur. Mustafa Kemal bu yolculuğa çıkarken yorgundu, hatta bi- raz da kızgındı, ama asla bezgin değildi. Bütün olumsuzluklara karşın Osmanlı Devleti'nin yıkıntısı altında "Türk ulu- Minıııı yok olmasını önlemeyi ııauıus ve vicdan görevi" biliyordu. Ancak Vahdettin ve onıın hükümetle- rindeki egemen düşünce ise, "Mustafa Kenıal"i fstanbıırdan uzaklaştırmak ve Anadolu dağlarına atıp orada çürüt- nıektir". Bir laraftan işgal kııvvetleri ko- mutanı Anıiral Carlhorpe hükümete baskı yaparak Mustafa Kemal'in derhal geri çağnhnasını isteyip "Aksi halde va- hiın sonuçlar doğabilir" diye tehdit ederken bir taraftan da Istanbul hükümeti geri çağınyordu. O ise, geri gelmesini is- teyenlere, "Milli tezahüratı önlemek ve engellemek için nefsimde ve hiç kim- sede kudret ve takat göremiyorunı" di- yerek karşı çıkıyordu. Daha Havza'da iken halka şunları söyler: "Hiçbir zaman ıııııııtsu/ olınayacağız. Ülkeyi kurta- racağız. Bizi öldürmek değil, diri diri gömmek istiyorlar."1 lştc bu günlerde, 12 Haziran'da Havza'dan Amasya'ya gcldi vc burada Anadolu toprağmda ilk defa halka bütün açıklığıyla şöyle seslendi: "Padişah ve hükümet, İtilaf Devletle- ri'nin elinde esirdir. Memlekct elden gitmek üzeredir. Bu kötü vaziyete ça- re bulınak için sizlerle işbirliği yap- maya geldim." Mücadeleye bu düşünce ve bu ruhla başlayacaktır. Bu, esirliği reddeden taptaze bir ruhtur. Amasya'da girişimini kişisel olmaktan çı- karıp ulusa ve orduya maletmek düşün- cesindedir. Burada mücadelenin esasla- rmı saptayarak ilgililere duyurmak ama- cıyla bir genelge hazuiamaya koyul- muştur. Geneİgenin esasları Ulusal Kurtuluş hareketinin gclişme- sinde Amasya'nın önemli biryeri vardır. Amasya'da Rauf Bey, Ali Fuat Paşa ve Refet Paşa'yla bir araya gelerek Ulusal Kurtuluş (Milli Mücadele) tarihine Amas- ya Genelgesi adıyla geçen ünlii 22 Ha- ziran 1919 tarihli genelgeyi yayımlar. Ulu- sal Kurtuluş'un esaslan ilk kez burada bir ilkeler belgesi haline getirilmiştir. Bu ta- rihi genelgenin başlıca esaslan şunlardır: "Vatanın bütünlüğü, ulusun bağım- sızlığı tehlikededir. Ulusun bağımsız- Iığını yine ulusun a/.iııı ve kararı kur- taracaktır. Milletin sesini dünyaya du- yurmak ve kadcrini tayin etmek için her türlü tesir ve denetimden uzak bir milli kongrenin toplanması şarttır. Bu kongre Anadolu'nun her bakımdan en emin yeri olan Sıvas'ta süratle top- lanmalıdır." Anadolu İhtilali'nin en önemli dönemeç noktasını oluşturan bu kararlarla artık Anadolu lhtilali'nin başladığı dile geti- rilmck istenmiştir. Aynı zamanda yine bu kararlarla Mustafa Kcmal'in siyasal ön- derliği ve karizmatik lidcrliği de başla- mıştır. Bu anlayışla Erzurum'a gelen Musta- fa Kemal 8 Temmuz günü, ulusun bağ- rında bir birey olarak çalışmak üzere çok sevdiği askerlikten ve müfettişlik gör- evinden istifa eder. lstifaya rağmen mü- cadelenin lideri yine odur. Çünkü onun li- derliği rekabetc açık olmayan, tartışma- sız vc doğal bir liderliktir. Toplanan Erzurum Kongresi'nden ulu- sal egcmenlik ilkcsini benimseyen bir ka- rar çıkanr. Bu ilke kararı, ulusal güçleri etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak bi- çiminde dile getiriliyordu. Bu karar, Ulu- sal Kurtuluş'un buııdan sonraki bütün aşa- malannda kılavuzluk edecektir. Mustafa Kemal bununla da kalmayıp bu kongreyi yerel ve sınırlı olmaktan çıka- np ülke çapmda, yurdun ve ulusun kur- tuluşu yönünde yaşamsal kararlar alacak büyük bir ulusal olaya dönüştürmeyi ba- şaracaktır. Daha sonra Sıvas'ta, tarihe Türk Rö- nesansı ve Kurtuluş Kongresi olarak ge- çecek olan kongreyi toplar, genel ve ulusal nitelikteki bu kongrede, yurdun bü- tünlüğünü ve ulusun birliğini kurtarmak için ulusun iradesini egemen kılmak ka- rarı alınır. Sıvas Kongresi Anadolu ve Runıeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni ve onun yürütme organı olan Heyet-i Temsiliye'yi doğurur. Heyeti Temsiliye dönemi ise bir nevi öncü devlet dönemi olmuştur. Gençliği, genç subaylığı ve büyük sa- vaş yıllanndan beri zihninde oluşturdu- ğu büyük idealini, Samsun ve Amas- ya'dan başlayıp, Ankara'da en büyük ese- ri olan Türkiye Cumhuriyeti ile nokta- layan ve bütün yönleriyle aklı esaretten, bağnazlıktan ve dogmalardan kurtanp, ha- yatın adeta kılavuzu yaparak Türk Ay- dınlanmasım yaratan Mustafa Kemal, bu mücadelesini, bütün tarihi boyunca ba- ğımsızlık ve özgürlüğe sembol olmuş Türk ulusuyla beraber bir Anadolu kili- mi dokur gibi dokuyarak gerçeklcştir- miştir. Ozct: Amasya Kararlan Mustafa Kemal'in ve halkın bir şahlanma ka- rarıdır. Padişah ve hükümetinin tutu- munun tersine ulusu, Millet Meclisi yo- luyla kaderine sahip kılmayı öngören ve Cumhuriyetin kuruluşuna kadar va- racak bir karardır. Böylece kongreler ve Millet Meclisi yönetimi yolu açıl- mıştır. Buna karar verenler ve katılanlar, sözü, ulusun kendisine bırakmak yolunu seçmiş askcrlerdir. www.nokituain.tr Nokia N73 ile hem çalın, hem oynayın! Imam Hatip Liseleri Meslek Liseleri midir? Recai COŞKUN IMOKIA Nseries % • • 1 loımıior IOIMV ııoıiMl OON'i HROP IT(ü 1)8MIK) 2. Herbertürönemeye Wl Wlll KütKV0U4\Wes-HlmWAiİ0l KOVI IDOrHAll S.l.ıilhlcsv MASsi*< MCs(i|ı-ssi(.)lolkı'l ı'l !ı , . . i:II, K.ıt l)clıııı.ıli'.ıt. Hı'plı.iııl Mi'ıı -Nnir.iMiDSıiiı 10.Dıitney&poars PIICI m ııı ıTifiiö(lUHMIX) NOKİA iiiii.iiiuu.\H.lll.ini llüHK'All h! PAt i I I U ' to.U O'lfl'll IN (ı. Vıııl.nı.1 lı'JI. UuılKroiMjt'ı •JNVO •' Nlûftl 7 IIUMI'UNK I IH'IJnhın \ .• '! ') tuıs H.ııın//iıUı& Ktıkv M.ınııı Orgün eğitim-öğre- tim kurumlannın amacı; bireyin, devletin ve özel tcşebbü- sün gereksiııim duyduğu hizmet ve üretim alanla- nnda, üıetime doğmdan kahlabilecek, katkıda bu- lunabilecck, emeği vc bil- gisi ile tekııolojik değişim ve gelişmcye uyum sağ- layabilccek, üi"etimde kat- ma değer yaratabilecek bireyler yetiştirmcktir. Ticaret meslek liseleri, endüstri meslek liseleri, sağlık meslek liseleri, bü- ro yönetimi (sekreterlik) meslek liseleri, otelcilik meslek liseleri vb. meslek okulları yukandaki tanuna uygun birer meslek lise- leridir. Bu okullann eği- tim-öğretim müfredat programlanna bağlı kal- mak koşulu ile öğretim sü- relerinin son yıllarında ayrıca bclli branşlara ay- nlarak sipesifik olarak uz- nıanlaşmaya da gidil- mektedir. Bunun temel nedeni, öğrencinin bran- şında yetkinleşerek on- dajı beklenen verimi ar- tırmaya yöneliktir. Gerek devletin ve ge- rekse özel teşebbüsün, bu- rada sayılamayacak ka- dar çok ve uznıanlığı ge- rektiren birçok meslek okulu mezunlarına ihti- yacı vardır. Ulusal dü- zeyde yayımlanan gazetc ve diğer medya araçla- nnda gördüğümüz ilan- larla bu gibi emek gücüne ihtiyacı olan işletmclerin, kurum ve kuruluşların ilanları ile sık sık karşıla- şınz. Bugüne kadar "İıııaın hatip lisesi ıııe- zunu eleman aranmak- tadır" diye tek bir ilana rastlanmamıştır. Bu ço- cuklar niçin ve kim için eğitilir, cevabı yoktur. "Ailesi istiyor, çocuk kendisi istiyor, çağdaş ve bilgili din adaını..." (Çağdaş din adamı oluna- madığı da görülmüştür.) Bunlar yanıt değildir. Ça- ğımızın çağdaş devleti ve organize olmuş toplumla- nnda, örgün eğitim ku- rumlan belli hedeflcri olan, hizmet ve üretim alanlan belli olan iş alanlarında görev üstlenebilecek, yurt- taşlannı günün vc gele- ceğin planlanmasına göre eğitmek zomndadır. Örgün eğitim-öğretim kişisel is- teınlere göre değil, toplu- mun ve ekonominin ilıti- yaçlanna göre kurulur ve bu kurumlardan kısa, orta ve uzun vadede ekono- mik fayda beklenir. Çoğunluk yoksul Ana- dolu çocuk vc gençlerinc, geleceklerinde hangi üre- tim alamnda istihdam edi- leceği belli olmayan veya gelccekte imam ve hatip olamayacaklan açık seçik belli olan sözde bir meslek lisesi öğrctimi vermcnin akılla, mantıkla, toplumsal ve ekonomik hedeflerle hiçbir ilişkisi yoktur. tmam hatip liseleri birer meslek lisesi değildir ve olamaz. Mevcut AKP yö- netiminden böyle akılh bir karar beklenemez ama, yi- ne de öneriın; imam hatip liselerinin öğrenci mev- cutlan, Diyanet'in gcrek- sinim duyduğu imam - ha- tip sayısı ile sınırlanmalı- dır (Tıpkı askeri okullar, polis okullan gibi). Bu si- yasi ve politik, oy hesabı- na vurulamayacak kadar ciddi, sorumlu devlet adamlığı gerektiren, sosyal ve siyasi yüreklilik gerek- tiren akılcı bir karar alma- yı gerektirir. Devletin ve Cumhuriyetimizin bu so- aınu çözmesi kaçınılmaz- dır. Bu sorun; devletin ve Cumhuriyet rejiminin be- kası ile çok yakından iliş- kilidir. OKTAY AKBAI YAŞAMM cc«*r Oktay Aküai, yalın ye içten bir dille kaleme aldığı, kültiir ve toplum sorunlarına ilişkin denemelerini eşine az rastlanır ğuzellikte bir Türkçe ile süsleyerek sunuyor okuyucuya... OKTAY AKBAI ŞDCMUZ İNSAN OIMAK Içimizden biri sayılan sıradan insanlann da rastlantılar sonucu sıra dışı aşklar yaşayabileceğini akıcı bir dille ortaya koyan Oktay Akbai, romanın daha ilk saylalarında okuru öykuniin içine çekip alıyor. 02122724546 ALFA DAÛ1TIM c< Cumhuriyet Kitapları www.cumhuriyetkitaplari.com Mnfcu: Prof. Nuretlin Mazhar Oklel Sokak No: 2 Şijli Tel: 0 212 343 72 74 Ankara Şubc: Atalürk Bulvarı No. 125 Kal: 4 Bakanlıklar Tel: 0 312 419 50 20 lanlr Şube: H Ziya Bulvarı 1352. Sokak No: 2/3 Pasaporl Tol: 0 232 441 12 20 BABIALI ENLII€LEI?I Cumhuriyet Kitapları etkinlikleri 16-22 Haziran 2008 Cumartesi İLHAN TAŞCI Imıa: 18.30 20.00 ADNAN BİNYAZAR inua. 18.30-20.00 Etkinlikler Sultanahmet Parkı'ndadır. 4-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle