Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN 2008 PAZAR
14 PAZAR KONUGU leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
Avrupa Parlamentosu Milletvekili Vural Öger, Dışişleri Bakanı Babacan 'ın sözlerini ve AB yle ilişkileri yorumladı
Talihsiz bir cümleSÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
Öger Tours'.un sahibi, Avrupa Parlamentosu
(AP) milletvekili Vural Öger'le Türkiye'nin
AB macerasını konuşuyoruz. En güııcel konu
başlığımız da Dışişleri Bakanı AIi Babacan'ın
AP'deki konuşmasında, "Türkiye'de gayri-
mıislim azınlıklar kadar Müslüman çoğunluk
da ibadetini özgürce yapatnıyor" sözleri.
Öger diyor ki: "Talihsiz bir cümle oldu. Bunu
ben dil sürçmesine bağlıyorum. Konuşması
çok iyiydi. Ama birden o sözleri söyleyince
Avrupalılar kadar bizler de şaşırdık." Ardın-
dan söz AKP'nin kapatılması davası üzerine AB
yetkililerinin AKP borazanıymışçasına yaptıkla-
n açıklamalanna geliyor. Öger burada, İconu-
şanlann kendi adlanna konuştuklannı, amaçlan-
nın AB-Türkiye müzakere sürecinin işlemesini
sağlamak olduğunu söylüyor. Öger'le konuşma-
mız şöyle gelişiyor:
- Dışişleri Bakanı Ali Babacan 'ın, çarşamba
günü Avrupa Parlamentosu 'ndayaptığı ko-
nuşmada, "Türkiye 'de gayrimüslim azınlık gibi
Müslüman çoğunluğun da ibadet özgürlüğü
yok " biçiminde bir cümle kullanmasım nasıl
karşıladımz?
ÖGER - Talihsiz bir cümle oldu. Ben bunun
bir dil sürçmesi olduğunu sanıyorum. Onu din-
leyen hepimiz, Avrupalı parlamenterler dahil
şaşkınlık geçirdik. Oysa konuşmasmın geri ka-
lanı çok iyiydi. Türkiye'nin tezlerini savundu.
Ama birden o cümleyi neden söylediğini doğru-
su anlayamadım.
-Avrupa Parlamentosu'nda (AP) Türkiye
raporu yayımlanmadan önce siziıı kulisfaali-
yetleriyaptığınızı biliyoruz. Bu çahşmalanmzı
anlatır mısımz?
ÖGER - Bir kere şunu belirteyim. Ben AP
Dış llişkiler Komisyonu üyeliğini her zaman
Türkiye konusunda birinci elden bilgi almak ve
Türkiye-AB ilişkilerinde daha etkili olmak için
istedim. Komisyona girdiğim günden itibaren
Sarko 'nun
geçmişi
- Sonuçta Sarkozy Neully-Sur-Sei-
ne adlı Paris'/// küçük bir belediye-
sinin başkanlığmdan gelmiyor mu?
ÖGER - Evet, öyle. Ama dâhası da
var. Jasmine Reza isimli bir yazann
Sarkozy'nin biyografısi adlı kitabı
var. Sarkozy ona kendi ağzından ai-
lesinin geçmişini anlatıyor. Kendi
ağzından ailesi şöyle: Baba tarafun
lranlı. Yani dedesi ve babaannesi
tranh. Babası Moskova doğumlu bir
Macar hanımla evlenmiş. Yani Sar-
kozy'nin annesi Macar. Annesinin
annesi ise Selanik doğumlu Yunan.
tranh baba Macar hanımla evlenince
kansının soyadını almış. Ilginç bir
aile yapısı. AB'yle ilgili Türkiye'de-
ki algılamaya dönersem... AP'nin
bütün raporlan, söylediklerinin hepsi
tavsiye mahiyetindedir. Bir yaptınm
özelliği, bağlayıcılığı yoktur. Dola-
yısıyla AP raporunun bağlayıcılığı
olmadığı bir konuda AP'nin bir mil-
letvekilinin sözleri de sadece kendi-
sini bağlar.
Türkiye'nin AB'ye üyeliği siyasi bir
karar olacaktır. Bu karan da konsey
verecektir. Yunanistan'm üyeliğine
o zaman AP "Hayır" demişti. Buna
karşılık konsey siyasi bir karar verdi
ve Yunanistan üye oldu. Ama Türki-
ye için AP "Evet" diyor. Biz nasıl
NATO'ya siyasi bir kararla apar to-
par girdik. Yani, siyasi karar başka-
dır, teknik süreç başkadır. Şu andaki
müzakereler de bir teknik süreçtedir.
ışişleri Bakanı Babacan'ın "Türkiye'de gayrimüslim azınlık gibi Müslüman çoğunluğun da ibadet
özgürlüğü yok" demesine şaşırdığını belirten Öger, "O cümleyi neden söylediğini anlayamadım" dedi.
AB sürecinde diğer refonnlar beklerken sadece türban üzerinde odaklanılmasının karşı tarafın tepkisini
çektiğini söyleyen Öger, "Madem bu hükümet yüzde 47 oy almış, halkın bu hassasiyetlerini göz önünde
tutarak çok daha ılımlı bir politika yürütmesi gerekirdi. Siz ve biz söylemi toplumu kutuplaştırdı. Bu
sivri konuşmalar sürdüğü takdirde kutuplaşma artacak, AB projesi tehlikeye girecektir" diye konuştu.
de o zamanki raportör Eurling'in raporlanyla
uğraştım. Orada çok tartışmalı günler gcçti.
Orada Sosyal Demokratlar arasında Türki-
ye'ye karşı olan gruplar vardı. Onlaıia teker te-
ker toplantılar yaphm. Fazla üzerlcrine gitmeye-
cek biçimde Türkiye hakkında onlan bilgilen-
dirdim. Sonunda çok mutlu oldum. Çünkü Al-
man SPD grubu Türkiye raporuna oybirliğiyle
onay verdi. Eurling'den sonra Ria Oomen Ru-
ijten raportör olarak atanınca raportörlerin çok
önemli olduğunu bildiğim için kendisini iki kez
kahve içmeye davet ettim. Rapor çıkmadan iki-
üç hafta önce bir akşanı yemeğindc kendisini
ayrıntılı olarak bilgilendirdim. Işlediğim konu-
lar da Türkiye'de askerin özel duruınu, bunun
Türkler tarafmdan nasıl algılandığı, laiklik ko-
nusunda Türkiye'de belli kesinılerin hassasiyet-
ti.Açıkça söyleyeyim. Eğer raporda demokratik
bir toplunıda laikliğin olmazsa olmaz bir ilke ol-
duğu yer aldıysa bunda benim çabalanmın da
olduğunu söylemem gerekir. Kcndisine, "Belli
bir kesim laiklik konusunda çok hassas. Bu
kesime yönelik sinyaller vermemiz la/ınıdıı"
dedim. Aynca Enııeni sorunu konusunda da
kendisini ikna ettim. "Türkiye'den tek taraflı
taleplerde bulunursanız Türkiye'de tepki
alırsınız" dedim. Enneni soykırımı konusunda
sosyal demokrat ve Hıristiyan dcmokratlarla
çok konuştum. Bunun tarihçiler tarafmdan veril-
mesi gereken bir karar olduğunu söyledim. Bu-
na da ikna oldular.
- Bir Alman milletvekili olarak Türkiye'nin
çıkarlarını korurken garipseniyor musunuz?
ÖGER - Evet, ben Alman milletvekiliyim
ama bir Türk üısanıyım. Türkiye konusu benim
için her zaman birinci planda olmuştur. Dolayı-
sıyla bunun bana verdiği manevi bir mutluluk
var. Bir de Bayan Ruijten'e PKK konusunu, her
gün gelen şehit cenazelerini anlattım. "PKK'ye
madem ki terorist örgüt diyoruz o zaman
DTP milletvekillerinin kendileriyle PKK ara-
sına mesafe koymaları gerekir" dedim. O ye-
mekte konu 1 Mayıs olaylanna da geldi. Kendi-
sine Türkiye'deki sendikalann kazanılması ge-
rektiğini söyledim. Polisin göstcricilere karşı
aşırı bir güç kullandığıııı anlattım. Gördüğünüz
gibi raporda bunlann hepsi etkili oldu.
Sosyalistlerin CHP'ye bakışı
- Peki, Avrupa Parlamentosu 'ndaki sosyalist
grup CHP'ye nasıl bakıyor?
ÖGER - CHP'nin genel görünümü şöyle:
CHP değişen dünyanın durumunu tam algıla-
maktan uzak. Kendisini milli ideolojilere, ilke-
lere odaklamış. Ama dünya değişiyor. Bunun
kurallanıu anlamakta güçlük çekiyor. Daha
doğrusu belli yapılan da tam anlayamıyor. Üste-
lik CHP, AP'ye Lagendijk'ı üyelikten çıkann
diye talepte bulunuyor. Tabii ki böyle bir talep
çok garip karşılandı. İki hafta önce raporun oy-
lanmasından önce AP Başkanı ve kalabahk bir
milletvekili grubu CHP'nin bu tutumunu eleştir-
diler. Hem CHP hem Türkiye nczdinde ortaya
çok negatif bir tablo çıktı. Bir parlamcntoda,
"Bu üyenin sözünü beğenmedik. Yanlıştır"
diye onun üyelikten çıkanlması talebindc bulu-
nursanız siz ne AP'yi ne de şu anki demokratik
düzeni anlamışsınız demektir. Böyle bir talebi
ancak Putin'e bulunursunuz. Bu, bir zihniyetin
görüntüsüdür. CHP katı, devletçi, dogmatik, aşı-
rı cumhuriyetçi ilkelere sahip olan ama demok-
rasiyle cumhuriyeti bir arada gömıek istemeycn
çok Jacoben yapıda bir parti olarak algılanıyor.
AP Sosyalist Grup Başkanı Martin Schulz,
"Türkiye'de bizim muhatabımız yok. CHP
bizim muhatabımız olamaz. Demokratik açı-
dan AKP bize daha yakın" dedi.
AP'de burada bilindiğinden çok daha fazla
Türk dostu var. Bunlar CHP'nin tutumuna çok
üzülüyorlar, Türkiye'deki sonınun hükümetten
daha çok muhalefet olduğunu söylüyorlar. Mu-
halefetin seçimlerde başanlı olamaması nede-
niyle devlet organlanna, yargıya ve orduya etki
yapmayı amaçladığı konuşuluyor.
' Yavaşlamanın iki nedeni var'
- lyi de AB 'yle müzakereler sizce 2005 itiba-
rıyla neden yavaşladı? AKP Hükümeti'nin AB
iştahı mı kaçtı?
ÖGER - Bu yavaşlamaııın iki nedeni var.
2002-2005 arasında AB'de müzakcrelerin baş-
laması karan ahnabilmesi için hükümet gerçek-
ten büyük bir çaba gösterdi. TBMM'den reform
paketleri geçirildi. Sonuçta 2005 Ekim ayında
AP'den müzakerelere başlanması karan çıktı.
Ondan sonra bir yavaşlama başladı. Haklı ola-
rak AB'nin belli talepleri var. Başta da TCK'nin
301. maddesinde değişiklik yapılması isteniyor.
Bunda biraz buradaki muhalefetin de rolü oldu-
ğunu düşünüyorum. Hükümet zaman zaman söz
vermesine rağmen yakın zamana kadar 301 'de
değişiklik yapmadı. Bu bütün raporiarda yer al-
dı. Azınlık haklan, kadın-erkek eşitliği konu-
sunda yapılması gereken yasal refonnlar yapıl-
madı. O yüzden de belli dosyalar açılamadı.
P
O
R
T
R
E
VURAL OGER
Ankara doğumlu. 1961 'de Almanya 'ya gitti. Berlin Tekııik
Üniversitesi'ni inşaat yüksek mühendisi olarak biiirdi. Almanya'ya
yerleşerek Öger Tours adlı şirketini kurdu. Zaman içinde Öger
Tours Almanya 'mn en yüksek ciro yapan turizm şirketlerinden
birisi haline geldi. Türkiye-Almanya ilişküerine katkı sağlamak
için Türk-Alman Vakfi 'nı kıırdu. Bir süre Almanya Göç
Komisyonu üyeliğiyaptı. Yakın dostları olan dönemin Almanya
Başbakam Sosyal Demokrat Partili (SPD) Gerhard Schröder ve
îçişleri Bakanı Otto Schilly'nin ısrarlanyla politikaya atıldı.
2004 'teki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde SPD 'den
Avrupaparlamenterliğine seçildi. Türkiye-AB ilişkilerinde daha
etkili olabümek amaayla AP Dış îlişkiler Komisyonu üyesi oldu.
-Peki, ya Kıbrıs konusu?
ÖGER - Müzakerelerin başlaması için hükü-
metin 31 Aralık 2006'ya kadar Gümrük Birliği
anlaşmasına uyacak biçimde Kıbns uçaklan ve
gemilerine limanlann açılacağı taahhüdü var.
Bu taahhüde dayanarak 2005 Ekim'inde müza-
kereler başladı.
'Taahhüt değil, sözdü...'
- Ya AB 'nin verdiği söz? Hani Kuzey Kıb-
rıs 'a izolasyonlar kaldırılacaktı?
ÖGER - AB, Kıbns'tan (Rum Kesimi) çok
baskı gördüğü için kıvrak bir biçimde işin için-
den sıynlmaya çalıştı. Taahhüt değil, verilen
sözdü, filan gibi kaçamak sözler söyledi. Hükü-
met de, "Sen sözünü tutmazsan ben de imza-
mı tammıyorum" karşıhğını verdi. Dolayısıyla
Kıbns konusu yüzünden sekiz faslın görüşülme-
si durduruldu. Öte yandan Fransa Cumhurbaş-
kanı Sarkozy'nin baskısı yüzünden beş bölüm
açılamadı. Geri kalan 22 bölümün açılabileceği
söylendi. Ama bunlann hâlâ açılamaması biraz
da Türkiye'den beklenen refonnlann hızının ya-
vaşlamasından kaynaklandı. Hükümet de dahil,
biz Türkiye olarak AB konusunda büyük hata
içindeyiz.
- Peki, neden hata içindeyiz?
ÖGER - AB, bütün toplumun hem bugününü
hem geleceğini ilgilendiren partiler üstü tartışıl-
ması icap eden bir konudur. Iktidann, muhalefe-
tin, sivil örgütlerin, üniversitelerin, gençlerin,
herkesin elbirliğiyle, "Bu bizim amacımız, uf-
kumuzdur" diye bu işe sanlmalan gerekir. Bu
tartışma ortamında bir de yanlış ortaya çıktı.
"AB, AKP'nin arkasında. Biz AKP'ye karşı
olduğumuz için AB'ye de karşıyız" diye tuhaf
bir mantık yürütme var. Yani, AKP'ye karşı
olan AB'ye de karşı oluyor. Ama ikisini kesin-
likle aynı kaba koyamazsınız. AB, Türkiye'de
hukuk devletinin çahşmasını, demokrasinin ge-
lişmesini, özgürlüğün, insan haklannın genişle-
mesini talep ediyor. Hangi siyasi parti bu konu-
larda gayret gösterirse AB ona destek veriyor.
CHP bugünden yarına büyük bir zihniyet deği-
şikliğiyle insan haklan, demokrasi konusuna sa-
nldığı takdirde ilk destek AP'den gelecektir.
Dolayısıyla AB'nin AKP'yi tuttuğu çok yanlış
bir algılamadır.
'Komiser' ifadesi kaldırılsın
- Bu algılamada haksızlar mı? •
ÖGER - AKP'yi sevmeyenler aynı tepkiyi
AB'ye duymaya başladıktan sonra AB'yi temsil
eden insanlann konuşmalannı da istedikleri gibi
algılamaya başladılar. Örneğin AB Komisyonu
Başkanı Barroso buraya geldi. "Bu adam nasıl
oluyor da TBMM'de konuşabiliyor?" dediler.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan da AP'de konuş-
ma yaptı.Biz Barroso'nun sıfatını da tam olarak
kavrayamıyoruz. "Commissioner"lara "komi-
ser" diyoruz. Böyle olunca da karakol komiseri
gibi çağnşımlar yapıyor. Yetkililere sesleniyo-
rum. Bu komiser kelimesini kaldırsmlar. Bence
onlara ya AB Bakanı ya da komisyon vekili de-
nilebilir. Barroso Avrupa'mn başbakanıdır.
"Avrupa komiserleri geldi. Müstemleke teftiş
eder gibi bizi teftiş ettiler" diye haberler çıktı.
Barroso, "Bütün şartları yerine getirmiş olan
Türkiye'nin AB'ye girmesini kinıse durdura-
maz" diyor. Ama bu sözlerini görmezden geli-
yorlar. Aynca raporda Barroso ve Rehn'in şu
sözlerine de dikkat çekmek istiyorum: "Türki-
ye'yle olan müzakerelerin hedefi tam üyelik-
tir." Yani raporda imtiyazlı ortaklık yok. Ama
birileri mazoşist bir tutumla Sarkozy'nin sözle-
rine dayanarak, "AB bizden imtiyazlı ortaklık
istiyor" diye başlık atıyor. Sarkozy, Fransa'nın
Cumhurbaşkanı. Ama Fransa AB demek değil.
- Ama AB 'nin en güçlü üç ülkesinden biri...
ÖGER - Bakın, Sarkozy büyük havalarla bir
Akdeniz Birliği fikrini ortaya attı. AB adamı re-
zil etti. Evet, Fransa büyük bir kültüre sahip bir
ulusun ülkesi. Ama 21. yüzyılı yeterince kavra-
yamamış, rahatsız bir toplum. Bu rahatsız toplu-
mun rahatsız Cumhurbaşkanı çıktı, birtakım
şeyler söylemeye başladı. Bugün Sarkozy AP
içinde komik bir fıgür haline gelmiştir. AP tara-
findan hiç ciddiye almmayan bir adamı bizim
basm niye bu kadar ciddiye alıyor?
AB Türkiye 'nin stratejik önemini algılayamıyor
- Bir de Sırbistan 'ın AB 'ye
üyeliği konuşuluyor. Buna ne
diyorsunuz?
ÖGER - Dediğiniz gibi daha
Romanya ve Bulgaristan'ı
hazmedememişken Sırbistan'a
karşı çıkmışlardı. Ben AP'de
birkaç hafta önce yaptığım
konuşmada şunlan söyledim:
"Haritaya bir baksanıza. Bir
Sırbistan düşünün. Bütün
Avrupa ülkeleri arasında bir
adacık olarak kalacak. AB
Polonya, Macaristan, öbür Doğu
Avrupa ülkeleri, Romanya ve
Bulgaristan'ı üyeliğe almasaydı
bunlar yeniden Rusya'nın etki
alanı içine girerlerdi."
Lafı Türkiye'ye getirerek şöyle
devam ettim: "Türkiye
konusunda biraz daha nazlanın.
Rusya'nın etki alanına girmiş
bir Türkiye'nin Avrupa'ya
bütün enerji girişlerini
tıkayacağım, Avrupa'yı
dünyanın bütün petrol
kaynaklarından koparacağının
farkında mısımz? Türkiye'de
lslambkla filan uğraşacağınıza
stratejik olarak
değerlendirmeye bakın."
Avrupa'mn Sırbistan'ı, Karadağ'ı,
Arnavutluk'u, Makedonya'yı,
Türkiye'yi de alnıası lazım.
Ukrayna dışanda. Çünkü Ukrayna
neredeyse Rusya'nın can damarı.
- AKP'ye kapatma davası
açıldıktan sonra Olli Rehn,
Barroso ve Lagendijk'm
Türkiye 'ye gelerek söyledikleri
büyük tepkiler aldu Siz üçlünün
AKP'yi savunurcasına
söylediklerini nasıl karşıladımz?
ÖGER- AP'de Türkiye'nin en
büyük savunuculanndan birisi
Lagendijk'tır. Lagendijk konusu
Türkiye'de hem yanlış algılandı
hem de abartıldı. Kendisi 785 AP
milletvekilinden birisidir. Yaptığı
bütün konuşmalar kendisini
bağlar. Ben de AP milletvekiliyim.
Ben de konuşuyorum ve kendi
fikirlerimi söylüyorum. Yani
onunla aynı statüdeyim.
"AB dedi" diye adamın üzerine
saldırdılar. Bunlan AB değil
Lagendijk dedi. Dolayısıyla
Lagendijk'in pozisyonunu abartıp
AB'nin sesi olarak gönnek
hatadır. Aynca kcndisinden Türk
mantığıyla davranmasını da
bekleycmeyiz. Kendisi
demokratik, özgür ve AB'nin
parçası olan bir Türkiye görmek
istiyor. lfade tarzında sivri taraflar
olabilir. Ama hepsi onu bağlar.
AKP herkesin Mkümeti olmalıydı
- Sizce AKP Hükümeû AB üyeliğini
içtenlikle istiyor mu?
ÖGER - Ben AKP'nin gizli toplantılannı
bilmem. Ama Avrupalı bu konuda icraata
bakıyor. Avrupa yolunda giden, Avrupa
müktesebatını kabul eden ve uygulayan bir
parti dinci parti olamaz. Çünkü bu mevzuat
uygulandığı zaman o ülkede laik,
demokratik bir sistem olur. AKP Hükümeti
de bu mevzuatı yasal olarak kabul edip
uygulamak istediğini beyan ediyor. Ama
kimi cahil belediye başkanlan gereksiz yere
tslami kurallan dayatma peşinde. Bunlar
tarihin gerisinde kahnış davramşlar. AKP
Hükümeti'ne yönelik eleştirim bu belediye
başkanlannın ağızlannı neden
kapatmadığıdır. Halkın çok büyük bir
kesimi bu durumdan ciddi rahatsızhk
duyuyor. Din Allah'la kul arasındadır.
Türkiye raporunda bu konu da var.
Hükümete bir başka eleştirim şu: Başörtüsü
ya da türban konusu bütün bir reform paketi
içinde ele alınsaydı sorun çıkarmayabilirdi.
Öbür reformlar beklerken sadece bu konu
üzerinde odakknmak karşı tarafı tabii ki
kızdırdı. Madem bu hükümet yüzde 47 oy
almış, halkın bu hassasiyetlerini göz önünde
tutarak çok daha ılımlı bir politika yürütmesi
gerekirdi. Bütün halkı kucaklayan bir
yönetim çok önemlidir. Siz ve biz söylemi
toplumu kutuplaştırdı. Bu da çok tehlikeli
bir yere gidiyor. Bu sivri konuşmalar
sürdüğü takdirde kutuplaşma daha artacak,
AB projesi de tehlikeye girecektir.